2002 yılının Temmuz ayı; Didim. Toz toprak konser alanındaki sahnenin önünde bir saattir bekleyen seyirci kalabalığı çoktan homurdanmaya başlamış. 19 yaşındaki ben, müzik dağarcığımın son yıllardaki genişlemesiyle burun büktüğüm Haluk Levent’in bu konserine, arkadaş grubumun zorlamasıyla gelmişim. Ama ne yalan söyleyeyim: Sevdiğim, ezbere bildiğim, hatta gitarda ilk öğrendiğim parçaların yazarı olan, daha önceden hiç canlı izlemediğim sanatçıyı aslında ben de merakla bekliyorum. Çünkü, hep konuşulduğu üzere, Haluk Levent konserlerinin keyifli ve uzun soluklu olduğunu duyuyoruz hepimiz. “Akşamlar”, “Gülendam” ve “Kaçış” gibi şarkıları bir yaz akşamı, bu tatil beldesindeki açık havada canlı izleme heyecanıyla içim kıpır kıpır.
Asgari 2-3 saat gibi sinir bozucu derecede bir bekleme süresi sonrası, Haluk Levent sahneye geliyor. Şu anda hatırlamadığım bir mazeret sunarak seyircisinden özür diliyor ve bu münasebetle konseri sabaha kadar uzattığını söylüyor. Televizyon haberlerinde Haluk Levent’in rekor konser sürelerinin anons edildiği bir dönemden geçtiğimiz için gerçekliğine inanıyorum ve alkış tufanına ben de katılıyorum.
Ne yazık ki gece 01:00 sularında konseri bir açıklama yapmadan bitiriyor, ama en az üç saat konser verdiğini, tüm sevdiğim şarkılarını çaldığını, tüm seyircinin her şarkıyı ezberden söylediğini ve performansının doyuruculuğuyla kimsenin konser süresinden şikâyet etmediğini dün gibi hatırlıyorum. Haluk Levent’in müzik iştahına hayran bir şekilde dönüyorum otelime.
Bu satırları okuyan okuyucular arasında benzer deneyimlere sahip olanların çok olması muhtemel: Sonuçta Haluk Levent 30 yılı aşkın bir süredir aralıksız müzik yapan, Türkiye’nin tüm bölgelerinde ve yurt dışında irili ufaklı (telaffuzu kolay, gerçekleştirmesi sıradışı bir azim gerektiren) binlerce ücretli-ücretsiz konser vermiş, halkın kültürel DNA’sına -bilinçli ya da bilinçsizce- işlemiş bir çoksatan müzisyen, hit makinası. Bugün 40 yaşına gelen benim gibi rock-metal kökenli bir müzik yazarının hayatının fon müziğindeki sanatçılar arasında büyük bir hacim kaplıyor.
Bir rock müzisyeni nasıl AHBAP oldu?
Pek tabii ki bugün Haluk Levent’in aktivizmi ve sivil toplum çalışmaları müziğinin önüne geçmiş, tüm ülke gündeminin ortasına oturmuş durumda. Ve onu tanımayanlar haklı olarak soruyorlar: Bir rock müzisyeni nasıl oldu da Anadolu Halk ve Barış Platformu (AHBAP) isimli bir sivil toplum kuruluşu (STK) ile bu kadar büyük bir etkiye nail oldu?
Oysa müzisyeni ve müziğini bilenler için bu sorunun yanıtı hep aynı: Haluk Levent hep böyleydi sadece artık çok daha fazla göz önünde. Ve Haluk Levent asla hiçbir zaman sadece bir rock müzisyeni değildi. 1998 senesinde yayımlanan hatıratı Kedi Köprüsü’nde ifade ettiği şekliyle o, “yeni halk müziği yapmak isteyen” bir sanatçıydı.
Filhakika Levent’in müzik kariyeri baştan sona bugünkülere benzer bir aktivizm ve sivil toplum dayanışmalarıyla dolu: Daha ilk albümündeki “Gökova” isimli parçada sadece Gökova ve Akdeniz’in değil, ülkedeki yeşil katliamına dikkat çekmişti -ki bundan sonra da yayımladığı tüm albümlerde sosyal bilinç uyandıran, güncel meseleleri işleyen parçalar hep yer aldı. Cezaevindeyken uzun saçlarını kesip Akkuyu’daki nükleer santral projesinin protesto gösterilerine yolladı.
1999 depreminin ardından İzmit’teki çadır kentlerde bizzat çalışıp çadırlar kurdu, depremzedeler yararına konserler verdi.
Saros Körfezi’ndeki İbrice Limanı’ndan İğneada’ya uzanıp Trans Trakya Petrol Boru Hattı Projesi’ne engel olmak için 13 kez bölgeye gidip kamuoyu yaratmaya çalıştı ve orada verdiği 12 saat 5 dakikalık rekor konserle konu hakkında farkındalık yarattı.
Ali İsmail Korkmaz Vakfı için, şehit polis memuru Fethi Sekin için, Alevi kültür dernekleri için konserlere çıktı.
Srebrenitsa katliamı için yazdığı şarkı 2010 yılı albümü “Karagöz ve Hacivat”ta yer alırken, o daha seneler öncesinden her Temmuz ayında bölgedeki anma yürüyüşlerine katıldı. Bunlar, sayfalara sığmayacak uzunluktaki işlerinden sadece birkaçı ve liste çevrecilik, insan hakları, sosyal yardım, toplum sağlığı vs. gibi birçok alanı kapsıyor.
Anadolu’ya inmek – çocukluktaki dünyaya geri dönmek
“Yeni halk müziği” yapıp halkın tümüne ulaşmayı baştan hedeflemiş olan Levent, bu hedefi için neler gerektiğini Kedi Köprüsü’nde anlatıyor:
“…Anadolu’ya inmek, çocukluğumdaki dünyaya geri dönmekti kısaca. Olabildiğince saf, olabildiğince akıllı, olabildiğince iyi niyetli, olabildiğince duygusal ve olabildiğince insanlara yardımcı olmalıydım. Anadolu insanının karşısına bu şekilde çıktım… Benim kendi ülkemin gençlerine, muhasebecisine, hamburgercide çalışanına, yarım gün çalışan öğrenciye, sokaktaki manava, manava olmasa da oğluna, okula giden bir gence vermek istediklerim vardı.”1
Adana’nın Yüreğir ilçesinde yoksul bir işçi ailesinin dokuz çocuğundan sekizinci olarak doğan bir insanın yakaladığı toplumsal başarılarının yanında, yukarıdaki gibi erdemli söylemleri ve elde ettiği etki alanı ise şüphe de uyandırıyor. Kaldı ki medya, kariyerinin başından beri yakasına yapışmış hukuk davalarını pişirip pişirip halkın önüne koyarken, şüphe duyanlara kızmamak lazım.
Yalnız hemen not düşelim: günümüz itibariyle Haluk Levent geçmişinde ona atfedilen tüm suçlardan beraat etmiş durumda.2 Kendi sözleriyle “34 icra dosyası ve 12 çek-senet davasının hepsinden” aklandı. Geçmişinde onanan ve cezaevinde çektiği iki cezası ise sadece karşılıksız çeklere istinadendi.3
Vakıf İnsan Ödülü
Kaldı ki müzisyenin geçmişi deşiliyorsa, etraflı bir yaklaşımla başka dokümanter bilgilerin de eşzamanlı olarak dile getirilmesi gerekir: Mesela 2007 yılında, 1998 seneli “Ayrılık” albümünde yer alan, ülkenin yargı sistemini eleştirdiği “Hakim Amca”yı düşünce suçları işlediklerinden hapse girdiklerini düşündüğü Recep Tayyip Erdoğan ve Eşber Yağmurdereli’ye yazdığını ifade etmişti.4
Ya da Haluk Levent’in bizzat Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2021 yılında “ihtiyaç sahiplerinden yardım elini esirgememesi, iyi insan ve toplum hizmetleri dolayısıyla” Vakıf İnsan Ödülü ile onurlandırıldığının da zikredilmesi gerekir.5
Bu da bizi gündemimizi meşgul eden AHBAP’a getiriyor. Resmî olarak 2017 yılında kurulan sivil toplum örgütünün temelleri aslında Gezi Parkı protestolarında atıldı. Levent’in Enver Aysever6 ve Okan Bayülgen’e7 verdiği mülakatlarda bu oluşumun kuruluşuna ve safahatına dair ipuçları bulunuyor. 2013 yılında Aysever’e şunları diyor: “Geleneksel sol ve geleneksel sağın o katı kavramları bir yana atması gerekiyor. Ben sağ ve sol kavramlarının birbirinin içine geçtiğini düşünenlerdenim.”
Ötekileştirilmiş bir gençlik
Katıldığı protestolarda gözlemlediği gençlerin yaşadığı buhranı ise AHBAP’ta nasıl yaratıcı, birleştirici bir güce çevirdiğini de 2022 yılında Bayülgen’e şu sözlerle anlatıyor:
“AHBAP gerekliydi. Ötekileştirilmiş bir gençlik vardı karşımda. Tahammül edemeyen, ortak paydalarda buluşamayan… Birbirine fikir olarak yakın olmayan gruplar halinde Ayvalık, Şeytan Sofrası’nı kurtardık… AHBAP sadece bir iyilik hareketi değil, içinde farklı fikirlerin aynı ortak değerlere sarılabileceğinin bir göstergesi.”
Haluk Levent, AHBAP’ı başka medya organlarında tasvir ederken de benzer bir söylemi benimsiyor: İlk bakışta uzlaşmaz görünenleri uzlaştıran, dayanışma kültürünü benimsemiş, yasal bir sivil toplum kuruluşu, güncel olarak bir milyondan fazla üyesi olan bir dernek. Fikirde ve eylemde birbirine sıklıkla zıt düşen bir toplumda, Türkiye’nin neredeyse tüm şehirlerine yayılmış, göz alıcı bir üye sayısı bu. Ve Levent’in açıklamalarına bakınca, üyelerinin tekilliklerinden faal, faydalı ve ahenkle çalışan bir çokluk elde etmiş bir kuruluş.
Bu açıdan değerlendirince, Haluk Levent çağın söylemlerini yakalamış, İtalyan siyaset düşünürü Giorgio Agamben’in ifadelerini doğrular gibi gözüküyor: “Tekillik mutlak biçimde öze ait olmayandır. Tam da bu nedenle farklılığın ölçütü bir öz ya da kavramda değil, başka bir yerde aranmalıdır.”8 Agamben’e göre bir topluluk içinde bireyleri bir araya getiren salt bir anlamdan başka şeyler var. Bir araya gelmek, asıl bir öze ait olunmadığı noktada mümkün.
Memleketini diyar diyor gezen bir halk ozanı
Bu noktaya gelinmesinde ise Haluk Levent’in sanatçı, müzik sanatı dâhilinde bir rockçı ve elinde çalgısıyla kendi memleketini diyar diyar, karış karış gezen bir halk ozanı kimliklerini taşıması fazlasıyla etkili olmuş.
Onun oluşturduğu etki kısa süreli bir hayranlıktansa, uzun yıllar süren bir emeğin sonucu, iğne ile kazılmış bir kuyu gibi. “Sanatçı” kimliği, yarattığı nüfuz için öncelikli bir önem arz ediyor -ki bu durum Okan Bayülgen tarafından aynı mülakatta dile getiriliyor:
“Elitler ile halk arasında konumlanabilen, herkesin masasına oturabilen kişidir bir sanatçı,” diyerek AHBAP’ı ancak Haluk Levent gibi bir sanatçının kurup yönetebileceğini ve böyle bir seviyeye taşıyabileceğini ifade ediyor.
“Rockçı” kimliği ise onun -Joan Baez, Nina Simone, Neil Young, Bob Geldof, Tom Morello ve Zack de la Rocha gibi aktivist, sivil toplum odaklı rockçıların izleğinde- muhalifliğinin, sosyal konulara duyarlılığının özünü oluşturmuş gibi.
“Kamplaşmanın doğru olmadığını düşünüyorum”
2012 yılında bir akademik çalışma için verdiği mülakat bunun bir ifşaatını teşkil ediyor. “Bugün, müziğinizde yansıttığınız siyasi bir duruş söz konusu mudur?” sorusunu şu şekilde yanıtlamış:
“Bir politik duruşum vardır. Ben Filistin’le, Bosna ile, Alevi katliamları ile, bunun gibi birçok şeylerle ilgili şarkılar yaparak, politik duruşunu sergilemiş bir adamım. Yalnız, konjonktüre pek uymayan bir politik duruşum vardır. Çünkü günümüzde gençlik kamplara bölünmüş durumda. Bir insan, aynı zamanda cumhuriyeti ve bağımsızlık savaşını savunup, aynı zamanda insan haklarını savunamaz düşüncesi ortaya çıkmıştır. Ortada, kamplara bölünmüş bir zihniyet var. Bir insan, Filistin’den bahsedip, aynı zamanda 1 Mayıs’a gidemez gibi görünüyor. Yani, Filistin’i, Bosna’yı İslamcı kesim sahiplenmiş, şehitleri, sınırları ya da milli güvenlik meselelerini milliyetçi kesim sahiplenmiş, işçi sınıfını ve mücadelesini sol kesim, Kürtlerin kendilerini daha iyi ifade etmeleri ve daha sorunsuz hale gelmelerini Kürtçü kesim, laikliği de sadece kendini Atatürkçü diye ifade eden insanlar sahiplenmiştir. Bu kamplaşmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Yani, doğruları ortaya koyabilmek, birbirimize tahammül edebilmekten geçer. Bu nedenlerle ben politik duruşumdan kaygı duymuyorum, ne hissediyorsam onu yaşıyor ve müziğime onu yansıtıyorum.”9
AHBAP henüz 2017 yılında resmîleşmiş, genç bir kurum aslında. Ama paravanın arkasında Haluk Levent’in sanatçı kimliğiyle 30 seneden uzun bir sürede inşa ettiği, birçok çevresel ve toplumsal olayda sabırla, ilmek ilmek ördüğü bir imaj, bir toplumsal kanaat, bir sosyal ağ ve kazanılan insan birikimi var. Herkesten çok biz rock müzik dinleyicileri için böyle bir kişinin böyle bir konumda var olması hem çok güzel bir durum hem de bizleri gülümseten, onu tanıyanlar için doğal bir sonuç.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 28 Mart 2023’te yayımlanmıştır.
- Levent, Haluk. Kedi Köprüsü. İstanbul, Gendaş, 1998. s.28.
- “Haluk Levent tüm suçlamalardan beraat etti.” https://www.birgun.net/haber/haluk-levent-tum-suclamalardan-beraat-etti-200440 Ziyaret tarihi: 15/02/2023
- “Haluk Levent Eski Davaları Nedeniyle Kendisine Saldıranlara Twitter’da Cevap Verdi!” https://onedio.com/haber/haluk-levent-eski-davalari-nedeniyle-kendisine-saldiranlara-twitter-da-cevap-verdi-1128065 Ziyaret tarihi: 15/02/2023
- “Haluk Levent itiraf etti: O şarkıyı Başbakan’a yazdım!” https://www.haberaktuel.com/haluk-levent-itiraf-etti-o-sarkiyi-basbakana-yazdim-haberi-94408.html Ziyaret tarihi: 15/02/2023
- “VAKIF İNSAN ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU” https://basin.ktb.gov.tr/TR-288967/vakif-insan-odulleri-sahiplerini-buldu.html Ziyaret tarihi: 15/02/2023
- “Enver Aysever sordu; Haluk Levent yanıtladı – Aykırı Sorular – 04.07.2013” https://www.youtube.com/watch?v=yAEijaGCcKY Ziyaret tarihi: 15/02/2023
- “Haluk Levent | Okan Bayülgen ile Uykusuzlar Kulübü 73. Bölüm” https://www.youtube.com/watch?v=tGAS_ZCHqOs Ziyaret tarihi: 15/02/2023
- Agamben, Giorgio. Gelmekte Olan Ortaklık. Çev.: B. Parlak. İstanbul, Monolk, 2012. s.31.
- https://eksisozluk.com/haluk-levent–6871328?p=41 Siteyi ziyaret tarihi: 15/02/2023