Koronavirüs salgını küresel bir pandemiye dönüştü ama her ülke bu salgına kendi sağlık sistemi içinde yanıt vermeye çalıştı. Ülkelerdeki salgının seyri de bu cevaba göre şekillendi.
Kimi ülkeler, acil pandemi planlarını devreye sokarak, COVID-19 hastalığının yayılmasının önüne geçti. Koronavirüse karşı tedbirlerde geciken ülkelerde ise artan vakalar karşısında sağlık sistemleri yetersiz kaldı.
ABD merkezli bir düşünce kuruluşu olan Council on Foreign Relations (CFR) da bu süreçte tüm gözlerin çevrildiği sağlık sistemlerini mercek altına aldı. CFR ekibinden Lindsay Maizland ve Claire Felter virüsle mücadelede çok başarılı bir politika izleyen Tayvan’dan sağlık sistemi son derece yetersiz kalan ABD’ye altı ülkenin sağlık sistemlerini araştırdı, pandemiyle başa çıkma stratejilerini ve bu stratejilerin sonuçlarını ele aldı.
Tayvan: COVID-19’a karşı etkili müdahale
Yazarların incelemek için seçtiği ülkelerden biri, virüsün ortaya çıktığı Çin’e coğrafi yakınlığına rağmen, salgınla erken dönemde ve başarıyla mücadele edebilmiş Tayvan:
“Tayvan’da sağlık sistemi, Tayvan Ulusal Sağlık Sigortası adı altında ve hemen hemen tüm vatandaşlarının yanı sıra en az altı aydır Tayvan’da ikamet eden yabancıların tek bir devlet sigorta planına dahil olduğu tek ödeyenli bir sağlık sistemi.
Bu sistem, birinci basamak tedavi, hastane hizmetleri, reçeteli ilaçlar, diş sağlığı ve ruh sağlığı tedavisi gibi alanları kapsıyor.”
Ülkedeki sağlık sisteminin finansmanı istihdam vergileriyle sağlanıyor, tütün ve piyangoya getirilen ek vergilerle destekleniyor. 2017 yılında Tayvan’ın sağlık harcamaları gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 6’sına tekabül etmişti. Genellikle doktor muayeneleri (14$ sabit limitli), reçeteler (7$ sabit limitli) ve hastane yatışları için sağlık ödemeleri bulunuyor. İnsanlar ortalama yılda on beş kez doktora gidiyor, bu rakam diğer gelişmiş ülkelerin neredeyse iki katına karşılık geliyor. Dolayısıyla hastane ve klinikler çoğunlukla kalabalık oluyor, sağlık personelleri ek mesai yapıyorlar.
Nüfusu yoğun kentsel alanlara sahip olmasına ve ilk koronavirüs vakasının ortaya çıktığı Çin Anakarasıyla olan yakın ilişkilerine rağmen, Tayvan’da yalnıza birkaç yüz bin vaka görüldü. Uzmanlara göre bunun nedeni, Başkan Tsai Ing-wen’in yönetimindeki Tayvan hükümetinin 2003 Ağır Akut Solunum Yolu Yetmezliği Sendromu (SARS) salgının ardından oluşturulan salgın müdahale planını devreye sokması.
Bu plan, koronavirüs hastalarının yakın temasta olduğu kişileri ortaya çıkarmak, karantina uygulamak ve vücut ısılarını kontrol etmek amacıyla, kullanıcı bilgileri ve vücut ısısı sensörlerini denetleyen mobil uygulamalardan yararlandı. Ayrıca, üreticilerin tıbbi malzeme ihracatını yasakladı ve maske üretimini de artırdı. Koronavirüs testleri ücretsizdi ve hastanelerin bu testi erken dönemde uygulaması istendi.”
İngiltere: Devlet tarafından işletilen sağlık sistemi
Yazarların incelediği ikinci ülke, başlangıçta sürü bağışıklığını denemeye kalkan ama kısa bir süre sonra bu karardan süratle vazgeçen İngiltere.
“Birleşik Krallık’ta sağlık hizmetleri tamamen devlet tarafından finanse ediliyor ve hemen hemen tüm vatandaşları kapsıyor. Bazı uzmanlara göre, Ulusal Sağlık Sistemi’nin (NHS) birçok sağlık bakım ölçümlerinde üst sıralarda yer almasının nedeni, koruyucu sağlık hizmeti sunması, eşitlikçi yaklaşımı ve erişim kolaylığından ileri geliyor. Ödemelerin genelde vergiler üzerinden yapıldığı sistem, koruyucu sağlık hizmetleri, hastane hizmetleri, tıbbi ilaçlar ve ruh sağlığı hizmetleri gibi geniş bir yelpazede hizmet veriyor. Hizmetlerin genel itibariyle ücretsiz olarak verildiği sistemde 2017 yılında kişi başına sarf edilen ortalama miktar 630$ civarındadır. Ayrıca, nüfusun yaklaşık yüzde 10’unun bazı sağlık hizmetlerine daha hızlı erişim sağlayan özel sağlık sigortası da bulunuyor.
2018 yılında gayrı safi yurt içi hasılanın yüzde 9,8’ine tekabül eden sağlık harcamalarıyla Birleşik Krallık, gelişmiş ülkeler arasında en düşük orana sahipti. Sağlık sistemi, yetersiz fonlama ve özellikle birinci basamak tedavide kalitenin düşmesi gibi nedenlerle eleştirildi. Eleştirilerin hedefinde sağlık kapasitesi de bulunuyor. Her bin kişiye yalnızca iki akut bakım hasta yatağı düşen Birleşik Krallık OECD ülkeleri arasında en alt sıralarda yer alıyor.
Avrupa’da liderler sokağa çıkma yasağı uygularken, Küresel Sağlık Güvenliği Endeksi’nde pandemiye hazırlıklı olma açısından üst sıralarda yer alan ülkede, Boris Johnson hükümetinin geniş çaplı karantina uygulamalarından kaçınması büyük kayıplara yol açtı. Nisan ayı ortalarında Birleşik Krallık’ta Başbakan Johnson da dâhil olmak üzere vaka sayısı seksen bin, hayatını kaybedenlerin sayısı ise on bin civarındaydı. Bunun üzerine NHS, acil olmayan prosedürlerin ertelenmesi ve özel hastanelerde yer alınmasını temin ederek hastanelerde on binlerce yatağın boşalmasını sağlayacağını duyurdu. Londra’da bir kongre merkezi geçici hastaneye çevrildi. Ayrıca bir yandan eski sağlık çalışanları kriz anında çalışmalara katılmaları için eğitimden geçirilirken diğer birimlerdeki uzmanlar da yeniden görevlendirildi. Ancak çoğu hastanede solunum cihazı ve koruyucu ekipman eksikliği baş gösterdi. Hükümet solunum cihazlarının bir kısmını ithal ederken, bir kısmını da ordudan aldı ve şirketleri daha çok üretim yapması için teşvik etti. Güney Kore’de her bin kişiden dokuzuna test yapılırken, Birleşik Krallık ’ta her bin kişiden dördüne test yapılıyordu ve bunun nisan ayı ortaları itibariyle artırılması hedeflendi.”
Güney Kore: Kamu-Özel Sağlık Sistemi ve hızlı müdahale
Yazarlar, üçüncü olarak vatandaşlarının neredeyse tamamının hükümetin Ulusal Sağlık Sigortası kapsamında olduğu Güney Kore örneğini mercek altına aldılar:
“Güney Kore’deki ulusal sağlık sigortasında acil bakım, tıbbi ilaçlar ve diş sağlığı hizmetleri de yer alıyor. Çoğu sağlık kuruluşu özel sektör tarafından işletiliyor. Sağlık bakım hizmetleri de genel olarak özel sektör aracılığıyla veriliyor. Uzmanlara göre, Güney Kore’nin gelişmiş bir birinci basamak sağlık sistemi bulunmuyor.
Hükümet programı, masrafları daha ziyade hastalarla paylaşıyor. Hastaların sağlık hizmetleri için kendi cebinden yaptığı harcamalar yüzde 34’e tekabül ediyor, genel OECD ortalaması ise ortalama yüzde 20’lerde seyrediyor. Hükümet masraf paylaşımı için tavan fiyat uygularken, hastalar sağlık paketine dahil edilmeyen hizmetler için ödeme yapmak zorunda kaldığından vatandaşların büyük bir kısmı özel sağlık sigortasına başvuruyor. Bu sistem neticede sağlık hizmetlerine erişimde eşitsizliğe yol açıyor.
2015’te Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) salgınına karşı verdiği mücadelenin ardından, Güney Kore acil durumlara hazırlık için büyük yatırım yaptı ve başbakan veya cumhurbaşkanından ziyade bu gibi sağlık krizlerinde İçişleri ve Güvenlik Bakanlığını yetkili birim olarak tayin etti. Ülkenin vaka eğrisini düzleştirmeye yönelik acil önlemlerinden uzmanlar övgüyle bahsederken, toplam ölümler de iki yüzün altında kaldı.
Ocak ayında ilk vakanın görülmesinin ardından, hükümet bir tanı testi geliştirerek milyonlarca kişiyi ücretsiz teste tabi tuttu. Birçok Güney Koreli yol üstünde araçlarda verilen test alanlarından faydalandı. Hükümet COVID-19 hastaları için belli hastaneler tayin ederken, diğer sağlık hizmetlerinden yararlanmak isteyen vatandaşları farklı hastanelere yönlendirdi. Ayrıca, özel sektörü de kamu yararına tıbbi malzeme üretimi için teşvik etti.”
Avustralya: Karma Sağlık Sistemi salgının yayılmasını önlüyor
Makalede yakından incelenen bir diğer ülke, Avustralya ve genel ve özel sağlık sigortasının bir arada sunulduğu sağlık sistemi.
“Genel halk sağlığı sigorta programı olan Medicare, federal hükümet tarafından finanse ediliyor. Genelde düşük maliyetli olsa da bazı sorunlar bulunuyor. Örneğin, özellikle sağlık krizlerinde devlet hastanelerinin aşırı kalabalık olduğu biliniyor.
Avustralya vatandaşlarının yarıya yakını özel sağlık sigortası alıyor, federal hükümet de bu uygulamayı destekliyor. Fakat bu oran alt gelir gruplarında beşte birlere kadar düşüyor. Kar amacı güden veya gütmeyen özel sigorta şirketleri hastane ve ambulans hizmetlerinin yanı sıra diş bakım ve kayropraktik (omurga masajı ile tedavi) hizmetleri de sunuyor. 2018 yılında yapılan sağlık harcamaları ülkenin gayri safi yurt içi hasılasının yüzde 9,3’üne tekabül ediyor. 2016 yılında Avustralya vatandaşlarının sağlık giderleri için kendi cebinden yaptığı harcamaların ortalaması yaklaşık 830$ civarında.
Salgına karşı hazırlıklı olma ve müdahale açısından en üst sıralarda yer alan Avustralya da pandemiden ciddi ölçüde etkilenmiş ve ülkede nisan ortası itibariyle yaklaşık 6.300 vaka ile 60’ın altında ölüm bildirilmiştir. Yeni enfeksiyon vakaları düşüşe geçmesine rağmen Başbakan Scott Morrison hükümeti ve devlet yetkilileri aksi durumda birkaç hafta içinde yoğun bakım ünitelerinin talebe karşılık veremeyeceğinden endişe ettikleri için katı tedbirler uyguladı. Özel hastanelerden on binlerce yatak ve binlerce doktor ve hemşire devlet hastanelerine getirilerek sistemin yükü hafifletilmeye çalışıldı. Avustralya ayrıca mart sonu itibariyle günlük ortalama on bin test uygulamasıyla kişi başına uygulanan test sıralamasında da en üst sıralara yerleşti. Sağlık uzmanları erken dönemde uygulanan sosyal mesafelenme tedbirleriyle halk arasında saptanamayan bulaşının önüne geçilmesi tedbirleriyle yüksek test düzeylerine itimat gösterdi.”
Hollanda: Herkes için özel sağlık sigortası ve kısmi karantina uygulaması
Vatandaşların özel sigortacılardan sağlık sigortası satın almaları gereken Hollanda da yazarların incelediği sistemler arasında:
“Sigorta şirketlerinin çoğu kâr amacı gütmeyen kuruluşlar olarak faaliyet gösteriyor. Ayrıca tüm hastaneler de herhangi bir kâr amacı gütmeden hizmet veriyor. Piyasa, dört büyük şirketler grubunun kontrolünde ve bu da kayıtlı kişilerin yaklaşık yüzde 90’ına denk geliyor.
Maliyetlerin büyük bir kısmı vergiler yoluyla finanse ediliyor ve hükümet tarafından karşılanıyor. Diğer fonlar sigorta primlerinden elde ediliyor. Bu primler yaş veya sağlık durumu gözetilmeksizin her bir sigorta şirketi tarafından tüm vatandaşlar için sabit bir şekilde düzenleniyor. Hollanda vatandaşları aylık 115-150$ ve yıllık yaklaşık 600$ gibi görece düşük sigorta primi ödüyorlar ve işverenler de ayrıca destek sağlıyor. Düşük gelirli vatandaşlar ek ödemeler alıyor ve çocukların sağlık masrafları bütünüyle sistem tarafından karşılanıyor. Nüfusun yüzde 80’inden fazlası göz ve diş bakım hizmetleri için gönüllü olarak tamamlayıcı sigorta satın alıyor. 2018 yılında sağlık harcamalarının toplamı gayri safi yurt içi hasılanın yaklaşık yüzde 10’una denk geliyor. Uzmanlar sağlık maliyetlerinin maaşlardan daha hızlı yükseldiği yönünde uyarılarda bulunsa da sağlık sistemi erişilebilir ve yüksek kaliteli hizmeti nedeniyle takdir görüyor.
Hollanda’da Ulusal Halk Sağlığı Enstitüsü’nün yanı sıra salgın esnasında geçerli bir yönetmelik bulunuyor. Enstitünün tavsiyeleri üzerine, Başbakan Mark Rutte idaresindeki hükümet mart ayında sosyal mesafelenme tedbirlerini uygularken, virüsün kontrollü yayılmasının bağışıklık yaratacağı gerekçesiyle ülke çapında bir karantina uygulamasına karşı çıktı. Nisan ayı itibariyle, Hollanda’da yaklaşık yirmi beş bin vaka bulunurken, buna bağlı ölümlerin sayısı 2.500’ün üzerinde. Bulaşma oranının düşmesine rağmen, yetkililer hastanelerin yoğun bakım ünitelerinin kapasitesini aşacağı yönünde uyarılarda bulundu. Sağlık çalışanları arasında bulaşma oranının yüksek olduğu hastanelerdeki yükü azaltmak amacıyla ülke çapında oteller ve bir konser salonu gibi özel alanlar geçici hastaneye dönüştürüldü. Bazı Hollanda vatandaşları komşu ülke Almanya’da tedavi gördü. 6 Nisan itibariyle kişi başına düşen test sayısı ABD’yle eşit miktarda iken, Güney Kore’nin de gerisinde kaldı.”
Amerika Birleşik Devletleri: Tutarsız müdahale
Yazarların son olarak ele aldığı sistemse çok tartışılan ABD’deki sağlık sistemi:
“ABD evrensel sağlık güvencesi olmayan yüksek gelirli ülkelerden biri; nüfusun yaklaşık yüzde 8,5’lik bir kısmının herhangi bir sağlık güvencesi bulunmuyor. Çoğu Amerikan vatandaşının sağlık güvencesine sahip olmasını zorunlu kılan 2010 Uygun Bakım Yasası, Başkan Donald J. Trump yönetimi tarafından 2019 yılında iptal edildi.
Çalışan veya bireysel olarak satın alınan özel sağlık sigortası piyasanın üçte ikilik kısmına denk gelirken, nüfusun üçte biri Medicare, Medicaid ve gazilere yönelik programların olduğu kamu sigortası kapsamında bulunuyor. Medicaid daha çok alt gelir düzeyindeki aileler gibi savunmasız grupları kapsarken, Medicare altmış beş yaş üstü hastalar ile engelli bireyleri içeriyor.
OECD ülkeleri içinde sağlık masrafları için en fazla harcamayı Amerikalılar yapıyor. Bireyler yıllık yaklaşık 10.000 $ ödeme yaparken, 2018 yılında gayri safi yurt içi hasılanın yaklaşık yüzde 17’si sağlık harcamalarına ayrılmıştır.
Ocak sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk vakanın bildirilmesinin ardından, Trump yönetimi Çin’den gelen uçuşları yasakladı. Ancak, uzmanlar ilerleyen haftalarda federal yönetimin salgın için daha geniş çaplı bir plan uygulayamadığını belirtiyor. Dünya sıralamasında pandemiye karşı en hazırlıklı ülke olarak yer almasına rağmen, ABD ne hastanelerdeki kapasiteyi ne de tıbbi malzemelerin üretimini önemli miktarda artırabildi. Kaliforniya gibi bazı eyaletler daha erken karantina tedbirleri uygulayarak virüsün yayılmasını önlemede daha başarılı oldu. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) tarafından geliştirilen erken tanı testinin hatalı olduğu ve bunun ülke çapında testlerin yapılmasını haftalarca geciktirdiği, sağlık yetkililerinin hastalığın yayılmasını önlemek adına doğru bilgiye erişimini engellediği ortaya çıktı.
Nisan ayının ortalarında ABD en çok koronavirüs vakası ve buna bağlı ölümlerin kaydedildiği ülke oldu. Birçok eyalette eksiklikler baş gösterirken, Başkan Trump olağanüstü hâl yetkilerini kullanarak özel şirketleri hastalar için solunum cihazı ve sağlık çalışanları için maske üretimine zorladı. Mart 2020 yönetmeliği koronavirüs testlerinin ücretsiz olmasını sağladı, ancak tedavi masrafları değişiklik gösteriyor.”
Bu yazı ilk kez 30 Nisan 2020’de yayımlanmıştır.