Felaketler, savaşlar, ölümler… Teknoloji bize olumlu yönlerinin yanında her an kötü haberleri de getiriyor. Elbette bunlardan olumsuz etkilenmemek mümkün değil. Anlamlı bir hayat yaşadığımızı hissetmek ise bir nebze de olsa bu olumsuzlukların içimizde kök salmasını engelleyebilir.
British Columbia Üniversitesi’nden sosyal ve kültürel psikoloji profesörü Steven Heine, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazısında, varoluşçu psikoloji yaklaşımıyla hayatı anlamlandırmanın yollarını sıralıyor.
Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“Bugünlerde herkes gergin. Haberleri izlemek veya sosyal medya akışında gezinmek, sürekli endişelenecek bir şeylerle karşı karşıya bırakıyor herkesi. Birçok ülkede anksiyete, depresyon ve diğer psikopatolojilerin oranlarında hızlı bir artış söz konusu. Peki, bu karanlık ve endişeli duygularla başa çıkmak için ne yapabiliriz?
Kaygı ve umutsuzluktan korunmanın en önemli kaynaklarından biri, kişinin anlamlı bir hayat yaşadığı hissidir. Hayatınızın bir anlam duygusundan yoksun olduğunu düşünüyorsanız, gerçekten önemsediğiniz şeyleri bulmakta zorluk çekebilir; sıkılmış, ilgisiz veya yabancılaşmış hissedebilir ve sürekli bir huzursuzluk hissiyle yaşayabilirsiniz. Buna karşılık, insanlar hayatlarının anlamlı olduğunu düşündüklerinde, yaptıklarının gerçekten önemli olduğunu, dünyada bir fark yaratabileceklerini hissederler. (…)
Nihayetinde anlam bağlantılarla ilgilidir. 2025 tarihli yeni kitabım Start Making Sense’de (Anlam Kazandırmaya Başlayın) açıkladığım gibi, anlamlı bir hayat derinden bağlantılı olan bir hayattır. Araştırmalar, bazı bağlantı türlerinin anlamlı bir hayat sürmek için özellikle önemli olduğunu gösteriyor:
– Yakın ilişkiler: İnsanlar aileleri ve arkadaşlarıyla daha fazla zaman geçirdiklerinde hayatlarının daha anlamlı olduğunu hissederler,
– Kişiye aidiyet ve kimlik duygusu veren bir toplulukla bağlantı,
– Bir amaç ve ustalık duygusu veren işe bağlantı,
– Aşkın bir aleme manevi bağlantı, yani kişinin hayatının maddi dünyadan daha büyük bir şeyin parçası olduğunu hissetmesi.”
Yazar, bu tür bağlantıların son birkaç on yıldır tehdit altında olduğunu, birçok kültürde insanların daha bireysel ve bağlantısız hale geldiğini söylüyor: “Örneğin, geçmiş nesillerle karşılaştırıldığında, çoğu Amerikalının daha önce olduğundan daha az yakın kişilerarası ilişkisi var. (…)
Bunun yanı sıra insanların işlerine olan bağlılığı da zayıfladı. Artık daha fazla insan uzaktan çalışıyor ve bu da onları bu topluluk duygusundan mahrum bırakıyor. İnsanlar ayrıca eskisinden daha fazla iş değiştiriyor ve gig ekonomisinin yükselişiyle birlikte daha azı net bir iş kimliği duygusuna sahip. (…)
Varoluşçu psikiyatrist Viktor Frankl, 1946 tarihli Man’s Search for Meaning (İnsanın Anlam Arayışı) kitabında, çoğumuzun şu anda içinde yaşadığı toplum türünü daha az geleneksel anlam temeline sahip bir toplum, yani ‘varoluşsal boşluk’ olarak tanımlamıştı. Frankl da, insanların hayatlarında anlam bulmakta zorlandıklarında, kaygı ve depresyon geliştirmeye yatkın olduklarını fark etmişti. Varoluşsal bir boşlukla çevrili olduğumuzda, hayatlarımızı daha anlamlı hissettirmenin yeni yollarını bulmak da daha önemli hale geliyor.
Bu yazıda, yaşamda anlamın temellerine ve özellikle anlam kaynaklarından kopuk hissettiğinizde başvurabileceğiniz bazı varoluşçu egzersizlere yakından bakacağız. (…)
Hayatınızda anlam denetimi yapın
Anlamlı hayatlar bağlantılar temeline dayandığından, şimdi şunu düşünme zamanı: Kendi hayatınız ne kadar iyi bağlantılı? Kısa bir denetim yapmanızı ve yakın ilişkiler, topluluk, iş ve maneviyat alanlarında nasıl performans gösterdiğinizi değerlendirmenizi öneririm. Bu alanlardaki bağlantılarınız hayatınızda güvenilir bir anlam kaynağı sağlıyor mu? Aşağıda yer alan alanlardaki deneyiminizi göz önünde bulundurduktan sonra, şu ölçekte puanlama yapın: 1- Çok iyi bağlantılı değil, 2- İyi bağlantılı, 3- Zengin bağlantılı.
Yakın ilişkiler: Hayatlarımızın en anlamlı zamanlarının, en yakın arkadaşlarımız gibi sevdiğimiz insanlarla vakit geçirdiğimiz zamanlar olduğunu düşünürüz. Özellikle aileyle olan ilişkiler çoğumuz için önemlidir, çünkü bir kimlik duygusu sağlarlar; onlarca yıl, hatta bir ömür boyunca devam edebilirler. Aileler birçok geleneği, değeri ve dini inancı paylaşır. (…) En önemli ilişkilerinizi listelemek ve bu insanlarla ne kadar bağlantılı hissettiğinizi düşünmek için bir dakikanızı ayırın. Önemli olan sahip olduğunuz yakın ilişkilerin sayısı değil, genel olarak bu alandaki bağlantı hislerinizdir.
Topluluk: Bir topluluğun parçası olmak, benliğinizi çok daha büyük bir şeyle bağlantılandıran kolektif bir kimlik duygusu verebilir. Herhangi bir topluluğa ait olduğunuzu düşünüyor musunuz? Bunlar, bir müzik grubu veya spor takımı gibi sosyal ve eğlence hedeflerine veya çevreyi korumaya odaklanmış bir grup gibi başkalarıyla paylaştığınız önemli bir değere yönelik olabilir. Bağlı hissettiğiniz toplulukları not edin ve topluluğunuza veya topluluklarınıza ne kadar güçlü bağ hissettiğinizi derecelendirin.
İş: Genellikle aidiyet duygusu sağlayan ve kimlik, amaç, ustalık ve öz-değer duygusuna katkıda bulunan işler anlamlı bir yaşamın temelinde yeterince takdir edilmeyen bir rol oynarlar. Araştırmalar, din adamları, öğretmenler ve sağlık çalışanları gibi başkalarına hizmet sunan işler gibi bazı iş türlerinin anlam duygusu sağlamaya özellikle elverişli olduğunu bulmuştur. Kendi işinizin size bir amaç, öz-değer veya bir fark yarattığınız hissi veren herhangi bir yönünü düşünün ve bunların neler olduğunu yazın. (…) Ardından, genel olarak anlamlı işe ne kadar bağlı hissettiğinizi derecelendirin.
Maneviyat: İnsanlar günlük fiziksel gerçekliklerini aşan güçler olduğuna inandıklarında, genellikle kendi hayatlarından çok daha kapsamlı bir şeyin parçası olduklarını hissederler ve bu, hayatlarının büyük resimde önemli olduğunu hissetmelerine yardımcı olabilir. Araştırmamız, bu varoluşsal faydaların yalnızca resmi bir dine mensup olanlara özgü olmadığını, aynı zamanda kendilerini ‘manevi ama dindar olmayan’ olarak gören kişiler için de söz konusu olduğunu ortaya koydu. Dindar olmayan insanlar, örneğin doğada olduklarında veya meditasyon yaptıklarında bu manevi bağlantıyı hissedebilirler. Öyleyse, tüm bunları aklınızda tutarak kendinize sorun: Kendinizi aşkın bir şeye ne kadar bağlı hissediyorsunuz?
Bağlantılarınıza yeniden odaklanmak için denetimi kullanın
Varoluşsal denetiminizin neyi gösterdiğini düşünün. Büyük olasılıkla, bu alanların en azından bazılarında 1 puan aldığınızı ve çok fazla gelişme alanınız olduğunu öğrendiniz; çok az kişi bu alanların hepsinde yoğun bağlantılı hisseder.”
Yazar, anlamı muhafaza etmeye ilişkin araştırmalarından elde ettiği önemli bir içgörünün, para gibi anlamın da değiştirilebilir olması olduğunu belirtiyor: “Hayatın farklı alanlarındaki bağlantılardan yararlanarak daha büyük bir anlam duygusu kazanabilirsiniz. Bir bağlantı alanından, örneğin aile ilişkilerinizden türettiğiniz anlam, ilham vermeyen bir kariyer gibi başka bir alandaki anlam eksikliğini telafi etmeye yardımcı olabilir. Önemli olan, hayatınızın tüm bireysel alanlarda iyi bağlantılı olup olmaması değil, zengin bağlantılı olmasıdır. Bununla birlikte, kişinin gelişme fırsatı bulduğu bir alanda daha fazla anlam inşa etmesi daha kolaydır. Yani, denetiminizi tamamladıktan sonra, gelişme şansınızın olduğu alanlarda çalışarak anlam temelinizi nasıl güçlendirebileceğinizi düşünün. Örneğin:
– Yakın ilişkilerinizdeki bağlantı duygunuz zayıflıyorsa, son zamanlarda pek görüşmediğiniz yakın arkadaşlarınızı veya aile üyelerinizi düşünmeniz ve onlarla daha fazla zaman geçirmek için somut planlar yapmanız gerekebilir.
– Bir topluluğa bağlılık duygunuz düşükse, değerlerinizle uyumlu yeni bir topluluğa katılmayı düşünebilirsiniz. (…)
– İşinizle bir bağlantınızın olmadığını düşünüyorsanız, boş zamanlarınızda gönüllülük veya yeteneklerinizi kullanacağınız başka organizasyonlara katılma gibi amaç odaklı aktivitelerde bulunmanın işinizde eksik olan varoluşsal ödüllerden bazılarını getireceğini görebilirsiniz. Ya da belki de iş yerinizde üstlenebileceğiniz ve size daha büyük amaç veya ustalık hisleri verebilecek gibi görünen bazı ek görevler vardır.
– Son olarak, manevi bağlılık duygunuz düşükse, dünyaya bakış açınıza büyük ölçüde uyan herhangi bir manevi uygulamayı veya geleneği keşfetmenizi ya da gözden geçirmenizi öneririm. (…)
Varoluşsal egzersizleri deneyin
Hayatta anlam duygusu sabit değil, inişli çıkışlıdır. Bazı günler kendinizi anlam kaynaklarınızdan oldukça kopuk hissedebilirsiniz. Bu tür günlerde anlam duygunuzu artırmaya yardımcı olabilecek ‘varoluşsal egzersizler’e birkaç örnek: (…)
Topraklama: Bu basit egzersiz, insanların varoluşsal olarak daha sağlam hissettiklerinde hayatlarının zorluklarıyla yüzleşmek için daha fazla güce sahip oldukları fikrine dayanır. (…) Değerleriniz hakkında yazın. Sizin için özellikle önemli olan bir değeri düşünün; örneğin ailenize veya arkadaşlarınıza olan sadakatiniz, dürüstlüğünüz, yaratıcılığınız, çevreye olan bağlılığınız veya aklınıza gelen her neyse… Sonra bu değerin sizin için neden önemli olduğunu anlatan birkaç cümle yazın. Ayrıca bu değerin önemimi gösteren bazı kişisel deneyimleri de anlatın. Muhtemelen kendinizi daha sağlam ve motive hissedeceksiniz. (…)
Nostaljik düşünceler: Araştırmalar, kendinize anlam kazandırmanın bir diğer kolay yolunun nostaljik düşüncelere dalmak olduğunu gösteriyor. Geçmiş anıları düşünmek, sizi siz yapan olayları ve ilişkileri hatırlatabilir. (…) Bu anıları, sizinle deneyimi paylaşan birine ulaşarak; geçmişinizden bir fotoğraf veya video koleksiyonuna bakarak; hayatınızın önceki bir bölümüyle ilişkilendirdiğiniz bir şarkı çalarak veya daha önce yaşadığınız bir mahalleyi ziyaret ederek kendiniz için daha erişilebilir hale getirebilirsiniz. Geçmiş deneyimlerinizin şu anki sizi nasıl şekillendirdiğini hatırlayacaksınız ve bu, anlam duygunuza destek sağlayacaktır.
Kendini aşma deneyimleri
Yazar Ceridwen Dovey, 2015 yılında The New Yorker’da yayımlanan bir yazısında, aşkın bir deneyimi ‘benlik ile evren arasındaki mesafenin azaldığı durum’ olarak adlandırmıştı. Birisi kendini aşan bir deneyim yaşadığında, kendisinden çok daha büyük bir şeye bağlı olduğunu hisseder. Bu durumlarda insanlar genellikle daha az benmerkezci hale gelir ve endişelerinin çoğu geçici olarak azalır. Bu deneyimler insanların hayranlık hissetmesine yol açar, dikkatleri şimdiye odaklar, anlam duygusuna destek verir ve son derece akılda kalıcı olabilir. Bu tür deneyimlere örnek; dini ve manevi ritüeller, farkındalık meditasyonu ve doğayla temas kurmaktır. (…)”
Bu yazı ilk kez 28 Şubat 2025’te yayımlanmıştır.
