Siyasi, etnik, ekonomik ve cinsiyetçi grupların iyice içine kapandığı ve diğerlerine karşı açıkça nefret beslediği bir dönemde yaşıyoruz. Bu duygular iklim değişikliği veya COVID-19 gibi küresel sorunlara kolektif çözümler getirmesine de, kentlerin en temel hizmetlerinin yerine getirilmesine de engel oluyor. Bilişsel bilim uzmanı ve psikolog Scott Barry Kaufman, Amerika Birleşik Devletleri merkezli popüler kültür dergisi The Atlantic için kaleme aldığı yazıda, dünyada bir “kolektif narsizm” sorunu olduğunu ve bunun tedavisinin olup olmadığını ele alıyor. Yazıdan bölümler aktarıyoruz:
“Psikolog Agnieszka Golec de Zavala 2005 yılında aşırıcı gruplar üzerinde araştırma yapıyor ve insanları teröre yönelten nedenleri anlamaya çalışıyordu. Bu esnada, 20’inci yüzyıl düşünürleri Theodor Adorno ve Erich Fromm’un ‘grup narsizmi’ olarak adlandırdığı şeye çok benzeyen bir şeyi fark ettiler. Golec de Zavala bunu, ‘bir grubun abartılmış büyüklüğünün diğerleri tarafından yeterince takdir edilmediği inancı’ olarak tarif ediyor. Söz konusu takdir edilme arzusu asla tatmin olmuyor.
Golec de Zavala, başta bunun marjinal, ama önemli bir fenomen olduğunu düşünüyordu. 16 yıl sonra ise artık bunun marjinal olmadığının farkına varmıştı. Bu düşünce din, siyasî düşünce, cinsiyet, ırk veya etnik grup ayırt etmeden her türlü toplulukta olabiliyordu. Bu düşüncenin dünya genelinde ne kadar yaygın olduğunu tespit etmiş olmaktan dehşete kapıldığını söylemişti açık açık.
Grupçuluk farklı, kolektif narsizm farklı
Kolektif narsizm’i sadece bir grupçuluk olarak izah etmek yanlış olur. İnsanlar doğası gereği grupçudur ve bu kötü bir şey olmak zorunda değildir. Sağlıklı bir toplumsal kimliğe sahip olmanın kişinin esenliği üzerinde muazzam olumlu etkisi vardır. Buna karşılık kolektif narsistler grup içi bağlılıktan çok, grup dışı önyargılara odaklanır. En aşırı şekliyle grup narsizmi siyasî köktenciliği ve muhtemelen şiddeti bile körükleyebilir. Günlük yaşamda grup narsizmi grupları diğerlerini dinlemekten alıkoyabilir ve ‘öteki taraftaki’ insanları tek boyutlu karakterlere indirgemelerine yol açabilir. Bundan kaçınmanın en iyi yolu, insanlara, tanınmayı takıntı haline getirmeden gruplarından nasıl gurur duyacaklarını öğretmektir.
Gruplar neden diğerlerinden üstün olduğu konusunda farklı sebeplere sahip olabilir. Daha ahlaklı, kültürel olarak daha gelişmiş, en yetenekli, en güçlü veya demokratik değerlere en iyi sahip çıkan olduklarına inanabilirler. Yüceliklerinin Tanrı’nın iradesi olduğunu veya geçmişte çektikleri acılardan dolayı bunu hak ettiklerini düşünebilirler. Ne olursa olsun, kolektif narsistler diğer gruplara karşı öfkelidir ve gruplar arasında tehdit olarak algıladıkları şeylere karşı aşırı duyarlıdırlar.
Önyargı ve şiddeti besliyor
Sonuçta kolektif narsizm genellikle önyargıyı besler. Örneğin Polonya’da bir çalışmada kolektif narsisizm derecesi yüksek katılımcıların antisemitist inanışlara daha yatkın olduğu tespit edilmişti. Amerikalılar tarafından yapılan bir başka araştırmada kolektif narsisizmi yüksek olanların Arap göçmenlere karşı olumsuz tavırlara sahip olacağı öngörülmüştü.
Kolektif narsistler diğer gruplardan gelen tehditlere aşırı ve çoğunlukla saldırgan biçimde yanıt veriyor. Mesela Portekiz’de Almanya’nın Avrupa Birliği içinde kendi ülkelerinden daha önemli bir konumda bulunduğunu algılayan kolektif narsistlerin, ‘Almanya’nın ekonomik krizinden memnuniyet duyduğu’ ve Almanlara karşı ‘düşmanca eylemleri’ desteklediği ortaya çıkmıştı.
Bu arada, grup narsistleri, olumlu değer verilen grup içi üyeleri yüceltir ve onların ahlaki ihlallerine göz yumma eğilimindedirler. Polonya, İngiltere ve ABD’de kısa süre önce yapılan bir araştırma, kolektif narsisizmi yüksek kişiler, grup içi çıkarlara hizmet ediyorsa bir grup üyesinin eylemlerini ahlaki olarak değerlendirme olasılığının daha yüksek olduğunu buldu.
Ancak grup üyeleri her zaman bu düşünce tarzından bir fayda görmezler. Kolektif narsistler, onlara göre grubu kötü yansıtan ‘içimizdeki düşman’a karşı her zaman tetiktedir. İşin garip yanı, bazı araştırmalar aslında kişisel kazanç için gruplarından ayrılma ve grup içi üyeleri kendi hedeflerinde ilerlemek için araç olarak kullanma olasılıklarının daha yüksek olduğunu gösterdi.
Çekingen narsistler daha tehlikeli olabilir
Narsizm düşünüldüğünde insanların aklına genelde kibirli, böbürlenen, büyüklenmeci narsistler geliyor. Ancak ben dâhil psikologlar narsizmin çok daha kırılgan, kendinin değeri konusunda emin olamayan, derinden utanç ve güvensizlik duyan savunmasız bir narsizm biçimini de tanımladılar. Genel olarak savunmasız narsizmi yüksek olanların kolektif narsist düşünceye kapılma olasılığı daha yüksektir. Kolektif narsistler, kişisel düzeyde kendi değerleri konusunda derin bir güvensizlik hissettikleri ve umutsuzca takdir edilmeye ihtiyaçları olduğu için grup tarafından takdir görme konusunda takıntılı olabilirler. Ayrıca duygusal esneklikten de yoksun olabilirler. Kolektif narsizm olumsuz çevresel uyaranlara ve olumsuz duygulara duyarlılıkla ilişkilidir ve bu, özellikle grup dışına yönelik toplum yanlısı içgüdülerini geçersiz kılabilir.
Nihayetinde, kolektif narsizm başarılı bir başa çıkma stratejisi değildir. Araştırmalar, narsizmin özsaygıyı geliştirmediğini gösteriyor. Aslında, kolektif narsist inançlara sahip olmak muhtemelen kişinin bireysel kırılgan narsizm düzeyini artırıyor. Gruplarının yüceliğinin takdir edilmediğine inanan insanlar, muhtemelen kendi kişisel yüceliklerinin takdir edilmediğinden de endişe ediyor. Özellikle narsist inançlar daha yaygın hale geldiğinde ve kendi gruplarımız içinde normalleştiğinde, hepimiz bunu hissediyoruz.
Bu olasılığı hiçbir yerde siyasi arenada olduğundan daha net göremiyoruz. Birinci Dünya Savaşı sonrasında grup narsisizminin yükselişi hakkında yazan Fromm, ‘grup narsisizmi en büyük politik öneme sahip bir fenomendir… Kişi bir hiçtir. Ancak ulusuyla özdeşleşebilirse veya kişisel narsizmini ulusa yansıtabilirse, o zaman o her şeydir. ‘ der. Açıkçası, vatanseverlik mutlaka grup narsizmi değildir. Diğer grupları yerle bir etmek arzusu ve grubunuzun üstün görülme ihtiyacı tarafından tüketilmeden, ulusunuz, siyasi grubunuz veya kültürünüzün benzersiz yönleri için sağlıklı bir gurur duymanız mümkündür.
Kolektif narsizmin siyasete yansımaları
Kolektif narsisizm, siyasi yelpazenin herhangi bir yerinde, solda veya sağda bulunabilir, ancak özellikle popülistlere çekici geliyor. Ulusal grup narsisizmi, dünya çapında popülist partilere ve politikacılara verilen destekle ilişkilendirilmiştir. Bir çalışma, kolektif narsisizmin 2016 ABD başkanlık seçimlerinde Donald Trump’a oy vermenin (partizanlıktan sonra) en güçlü ikinci belirleyicisi olduğunu tespit etmişti. Bir araştırma, grup narsisizminin ABD’de 2016 başkanlık kampanyası boyunca komplo düşüncesinin büyümesini benzersiz bir şekilde öngördüğünü bile bulmuştu. Grup narsisizminin ayrıca İngiltere’de Brexit yanlısı seçmenlerde, Polonya’da çevrecilik karşıtlığıyla ve Macaristan’da AB’ye yönelik olumsuz tutumlarda görmek mümkün.
Ancak daha küçük gruplarda ve daha düşük profilli çıkarların olduğu ortamlarda kolektif narsisizm hâlâ tehlikeli bir sorun. Bir araştırma, kolektif narsisizmi yüksek spor taraftarlarının, takımları hakkında eleştirel olarak algıladıkları bir haber tarafından tehdit edildiğini hissetme; haberi yazanı incitme veya ‘ona gününü göstermek’ isteğini söyleme olasılıklarının daha yüksek olduğunu gösterdi.
Grup narsizmi tuzağından nasıl kurtuluruz?
O halde, grup narsizminin yayılmasını nasıl engelleyebilir ve gruplar arası uyumu nasıl daha fazla teşvik edebiliriz?
Doğrusu, sağlıklı bireysel benlik saygısına sahip olmak mümkün olduğu gibi, sağlıklı bir grup içi sevgiye sahip olmak da mümkündür. Grubunuz bir üyesi olmak kişiyi iyi hissettirir ve gerçek başarılarından büyük gurur duyar, ancak kişi, grubun üstünlüğünü kabul ettirmekle kafasını yoğun olarak meşgul etmez. Bu olumlu grup içi tatmin, artan esenlikle bağlantılıdır. Kolektif narsisizmin aksine, daha yüksek düzeyde yaşam memnuniyeti, olumlu duygusallık, sosyal bağlılık ve minnettarlık arasında daha güçlü bağlar vardır.
Elbette, insanların gruplarıyla ilgili duygularının doğası tamamen bireye bağlı değildir. Golec de Zavala’ya göre grup narsizmi, kişisel önemin belirsizleştiği olduğu ortamlarda yayılma olasılığı daha yüksektir. Bu duygu, aşırı ekonomik yoksunluk veya belirgin sosyal eşitsizlikler tarafından veya bir gruba haksız muamele edildiği hissini yayan liderler tarafından körüklenebilir. İnsanlar, minnettarlık, saygıyla karışık saygı veya merhamet gibi kendilerinden daha büyük bir şeye bağlayan duyguları geliştirebilirler.
Golec de Zavala’nın bir çalışmasında, altı haftalık bir ‘minnettarlık eğitimi’ne katıldıktan sonra, kolektif narsistlerin daha az cinsiyetçilik, homofobi ve göçmenlere karşı önyargı gösterdiğini tespit etti. Söz konusu eğitim, olumsuz duygulardan kurtulmak bir minnettarlık duygusu geliştirmek üzere tasarlanmıştı. Sonuçta varoluşsal memnuniyet, olumsuz duygularımızı düzenlemeye ve travmalarımızda anlam bulmaya yardımcı olmak için hepimizin yararlanabileceği bir kaynaktır.
Bu çalışmalar en azından grup narsisizminin kaçınılmaz olmadığına dair ipuçları veriyor. Kolektif narsist inançlar yaşamın erken dönemlerinde oluşabilir, ancak daha da gelişmesine gerek yoktur. Çocuklara, bir anlam kazanması için sosyal kimliklerinin dışarıdan takdir görmesi gerekmediği öğretilebilir. Üstün hissetmek zorunda kalmadan doğal olarak değerli hissedebilirler. Ayrıca bu, başkalarına da fayda sağlayacaktır. Sağlıklı bir benlik saygısına sahip olanlar, genellikle kişisel güçlerini kendi gruplarına fayda sağlamak için kullanmak isterler. Başkalarını alt etmeye çok kafa yormazlar.
Kimseyi bir birey olarak içinizdeki değeri görmeye zorlayamayacağınız gibi, grubunuzdaki değeri görmeye de zorlayamazsınız. Ancak kendinizi nasıl gördüğünüzü ve grubunuz ve dünya hakkında kendinize anlatacağınız anlatıyı kontrol edebilirsiniz. Kolektif narsizm tuzağından kurtulmanın tek yolu, özel olduğunuza inanmak daha kolay olsa bile, grubunuzun hak iddialarını aşmak ve diğer insanlarla bağlantı kurmaktır.”
Bu yazı ilk kez 12 Kasım 2021’de yayımlanmıştır.
https://www.theatlantic.com/family/archive/2021/11/group-narcissism/620632/