İmparatorluk turizmi Ortadoğu’da nasıl başladı?

Geçtiğimiz günlerde iflas eden İngiliz turizm şirketi Thomas Cook, bir zamanlar İngiliz İmparatorluğu’nun Ortadoğu’yu fethinin ayrılmaz bir parçasıydı. Şirketin çöküşü de Brexit kararı ile kendi içine dönen İngiltere’nin zayıflayan nüfuzu ile bağlantılı görünüyor.

Henüz yaz bitmemişken, 178 yıllık İngiliz turizm devi Thomas Cook bir anda iflasını açıkladı.

Günümüzde her ne kadar ekonomik tatil paketleri ile tanınıyor olsa da, şirket 19. yüzyılda Britanya İmparatorluğu’nun özellikle Ortadoğu’da nüfuzunu arttıran ve emperyalist hedeflerini gözeten araçlarından biriydi.

İmparatorluğun tacirlerini, misyonerlerini ve hatta ordularının seyahatini organize eden turizm acentesi, İngiltere’nin çıkarları doğrultusunda hac organizasyonları da yapmış, zamanla da kitle turizmi devrimcisine dönüşmüştü.

İmparatorluğun yayılma aracı

The New Arab sitesinde, Charlie Hoyle imzasıyla yayınlanan yazıda, Sanayi Devrimi sayesinde buharlı vasıtaların, demiryollarının ve haberleşme teknolojilerinin geliştiği ve bunun da 19. yüzyılda bir küreselleşme dalgasına yol açtığı hatırlatılıyor.

Bu dönemde, dünya üzerindeki süper güç de, Sanayi Devrimi’nin başladığı Britanya İmparatorluğu’ydu:

“Britanya İmparatorluğu, en parlak dönemi sayılan ve imparatorluk yüzyılı olarak anılan 1815-1914 yılları arasında dünya topraklarının yüzde 20’sine ve bu topraklarda yaşayan yaklaşık 400 milyonluk bir sömürge tebaasına hükmediyordu.

Otuz iki yaşında Baptist bir vaiz olan Thomas Cook, ilk tren seyahati organizasyonunu 1841 yılında gerçekleştirdi. Organizasyon kapsamında dönemin alkol karşıtı Hristiyan hareketinin üyelerinden oluşan bir grubu gidecekleri yere ulaştırdı.

Toplumsal reform hedefi güden dini bir hareketi trenle bir yerlere taşıyarak başlayan bu macera, Cook’un vizyonuyla kısa sürede Britanya çapında ticari seyahatler organize eden yerel bir işletmeye dönüştü.”

Yazar, bu yerel işletmenin çok kısa bir sürede Batı dünyasının yeni sömürgeler elde etme sürecine paralel bir biçimde uluslararası nitelik kazandığını hatırlatıyor.

Thomas Cook şirketi, Britanya İmparatorluğu’nun yayıldığı, nüfuzunu arttırdığı yerlerde kurulan sömürge ve manda yönetimlerden faydalanarak, imparatorluğun turistlerini, tacirlerini, misyonerlerini ve orduları dünyanın dört bir yanına taşıyan yarı resmi kurumu niteliği kazandı.

Makaleye göre, Thomas Cook şirketi, Britanya İmparatorluğu’nun yayıldığı, nüfuzunu arttırdığı yerlerde kurulan sömürge ve manda yönetimlerden faydalanarak, imparatorluğun turistlerini, tacirlerini, misyonerlerini ve orduları dünyanın dört bir yanına taşıyan yarı resmi kurumu niteliği kazandı:

“Mısır ve Sudan’a yapılan seferlerde Britanya ordularına Cook’un şirketi eşlik ediyordu. Turizm, Batı’nın Ortadoğu fethinin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti.”

Ortadoğu’da kitle turizmi

Thomas Cook şirketinin Ortadoğu’ya ilk turist kafilesini götürmesi ise 1869 yılında oldu. Şirket bu ilk kafileyi Filistin ve Mısır’a taşımıştı. Makale, şirketin kurucu Cook’un Süveyş Kanalı’nın açılışında da hazır bulunduğu hatırlatıyor.

Süveyş Kanal projesi, Britanya’nın Hindistan başta olmak üzere idaresi altındaki topraklara denizyoluyla daha hızlı ulaşmasını sağlamış ve Ortadoğu’yu da İngilizlerin emperyal menfaatlerinin odak noktası haline getirmişti.

“Tarihçi F. Robert Hunter’ın, 2004 yılında Ortadoğu Araştırmaları dergisi için kaleme aldığı yazısında aktardığına göre, her yıl Kudüs, Kahire ve Akdeniz’in doğusundaki diğer şehirleri ziyaret eden misyoner, öğretmen, tüccar, müteahhit ya da bankacı Batılılara giderek turistler de katılmaya başlamıştı. Turizm, Batı’nın Ortadoğu fethinin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti.

Şirket, Süveyş Kanalı’nın açılmasını takiben 1872’de Kahire’de, 1874’te biri Yafa diğeri Kudüs’te olmak üzere Filistin’de ve devamında Cezayir, Hartum, Tunus ve İstanbul’da turizm büroları kurdu.”

Kurulan bürolar vasıtasıyla Kudüs Kutsal Kabir Kilisesi, Şam Emeviye Camii, Suriye’nin doğusundaki Palmira ve Ürdün’deki Petra antik kentleri gibi antik harabeler ve dini mekânlara turlar düzenleniyordu. Cook ve Mahdumu ismini taşıyan şirket, ilerleyen dönemlerde Nil Nehri üzerinde transit hizmeti ile Mısır’da uluslararası turizm ticaretini adeta yeniden şekillendirdi.

Ortadoğu’nun, özellikle de Doğu Akdeniz’in Avrupa kitle turizmi vasıtasıyla keşfedilip, turistik broşürlerdeki antik kentler ve tarihi mekânlar üzerinden tanıtılması, büyük ölçüde sömürge idaresinin meşruiyetinin pekişmesine yarıyordu.

“İmparatorluk biletçisi”

Makaleye göre, Thomas Cook turizm şirketinin daha sonraki atılımı da kitle turizmi hamlesi oldu. Şirket, dini saiklerle yapılan Ortadoğu seyahatlerinden gelen deneyimi bu sefer de hayatında yurtdışına çıkmamış Avrupalı orta sınıfları ülke dışına gezmeye götürmek için kullandı.

Kitle turizmindeki bu ilerleme de Batı’nın Ortadoğu ve ötesindeki askeri ve siyasi yayılımı ile örtüştü:

“1880’lerde Kalküta, Bombay ve Cape Town’da büro açan Cook şirketi, buralarda İngiliz askerlerine bankacılık hizmetleri sunuyor, İngiliz turistler için Britanya Hindistanı’na geziler düzenliyor, hatta Britanya’nın ileri gelenlerini ve Hint prenseslerini Kraliçe Viktorya’nın tahta çıkışının 60. yılı şerefine düzenlenen “Elmas Jübile” törenine götürmek için davet bile alıyordu.

Bu tür faaliyetler, şirketin “İmparatorluk Biletçisi” olarak anılmaya başlamasına neden oldu.”

Sömürge idaresini meşrulaştırma aracı olarak turizm

“Kitle turizminin Ortadoğu açılımı, popüler Batı kültürüne yansırken, ‘Doğu’, Agatha Christie’nin ‘Nil’de Ölüm’ (1937) ve ‘Mezopotamya’da Cinayet’ (1936) adlı romanlarında da örneği görüldüğü gibi, İngiliz edebiyatında egzotik bir arka plan olarak yer bulmaya başladı.

Bu dönemde Oryantalist resim akımına kapılan Avrupalı ressamlar, tablolarında egzotik buldukları harem yaşamını, paşaları ve kırsal kesimi resmettiler.”

Makalenin dikkat çektiği başka bir nokta da, o dönemdeki turizmin sömürgeleştirmeye meşruluk kazandırması:

“Ortadoğu’nun, özellikle de Doğu Akdeniz’in Avrupa kitle turizmi vasıtasıyla keşfedilip, turistik broşülerdeki antik kentler ve tarihi mekânlar üzerinden tanıtılması, büyük ölçüde sömürge idaresinin meşruiyetinin pekişmesine yarıyordu. Örneğin, Thomas Cook’un 19. yüzyılda yayınladığı bültenlerden birinde, Cezayir’in acımasız bir Fransız sömürge idaresi altında olduğu bir dönemde ‘Cezayir’deki Fransa: Cezayir Masalı’ başlıklı bir makaleye yer veriliyordu.”

Thomas Cook ve Osmanlı Devleti

Yazar, İngiliz turizm şirketinin hizmetlerinden faydalananlar arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun olduğunu da hatırlatıyor:

“Bugün John Mason Cook’un başında bulunduğu Thomas Cook ve Mahdumu şirketinden hizmet alanlar arasında Osmanlı Devleti de vardı. Emperyal hedefleri doğrultusunda, dağılmakta olan Osmanlı İmparatorluğu’na hoş görünmek için 1898’de Filistin’e giden Kayzer 2. Wilhelm’in bu gezisinin organizasyon işi, Osmanlılar tarafından Cook’a verilmişti.”

Thomas Cook ve Mahdumu şirketinden hizmet alanlar arasında Osmanlı Devleti de vardı.

İmparatorluk çağında hac

En güçlü olduğu dönemde dünyadaki Müslüman nüfusun yarısından fazlasını hâkimiyeti altında tutan Britanya İmparatorluğu’nun yarı resmi turizm şirketi Thomas Cook, 1880’lerde, yine imparatorluğun çıkarları doğrultusunda hac organizasyonları da yapmaya başladı.

“İmparatorluk çağında Britanya’nın hac ile ilişkisini araştıran John Slight’a göre, hac, yetkililer açısından ciddi bir endişe kaynağı teşkil ediyor ve etkili bir şekilde yönetilirse sömürge topraklarındaki Müslüman tebaanın tansiyonunu düşürebilecek bir araç olarak görülüyordu. Zira, dönemin güçlü İngiliz siyasetçisi Winston Churchill, 1920 yılında İngiliz kabinesine verdiği muhtırada “Dünyanın en büyük Müslüman gücüyüz. Müslümanlıkla uyumlu politikaları araştırmak görevimiz” diyerek, bu yöndeki politikanın gerekliliğine işaret etmişti.

Britanya, hac sürecini kolaylaştırmaya çalışarak, Müslüman tebaasının gözünde meşruiyet kazanmaya yönelik beyhude girişiminin sonucuysa Thomas Cook şirketinin daha da gelişmesi oldu:

“O dönemde patlak veren ciddi kolera salgınları, Britanyalı yetkilileri, hac kafilelerini denetim altında tutmaya sevketti. Bu bağlamda, 1886 yılında hükümetle imzalanan anlaşma, Hindistan’daki Müslümanların yapacağı hac yolculuğunun tren ve gemi seyahati organizasyonu ve diğer lojistik hizmetleri konusunda Cook şirketini adeta tekel haline getirdi.

Britanya yönetiminin hac yönetimi hamlesinin istenmeyen sonuçlarından biri de, Viktorya döneminin önde gelen kaşiflerinden Richard Burton’ın da aralarında bulunduğu bazı İngilizlerin Mekke’ye gidip Müslüman olmaları oldu.

Müslümanların sahip olduğu rakip taşımacılık şirketlerinin hac yollarının denetimini yeniden ele geçirmesi üzerine, İngilizlerin hac yönetimi hamlesi de kısa ömürlü oldu.”

Britanya, hac sürecini kolaylaştırmaya çalışarak, Müslüman tebaasının gözünde meşruiyet kazanmaya yönelik beyhude girişiminin sonucuysa Thomas Cook şirketinin daha da gelişmesi oldu.

Brexit ve bir dönemin sonu

Hac yönetimi çabasından sonuç elde edemese de, Thomas Cook şirketi Cook, Britanya’nın askeri girişimlerine yaptığı katkılar dolayısıyla kısa süreliğine kamu şirketi olarak faaliyet gösterdi ama en sonunda özel şirket haline dönüştü ve Batılar için ekonomik paket turlar düzenlemeye başladı.

Fakat şirketin Eylül ayı içinde bir gecede iflas etmesi, Ortadoğu’daki mirasını da ani bir sonla karşı karşıya bıraktı.

“Nasıl ki Thomas Cook’un ani yükselişi, Britanya’nın küresel genişlemesi ile bağlantılı idiyse, bugün yaşanan ani çöküş de Brexit kararı ile kendi içine dönen İngiltere’nin zayıflayan nüfuzu ile bağlantılı görünüyor.”

Zira uzmanlara göre, airbnb gibi uygulamaların yaygınlaşarak, otelleri rekabette zorlaması gibi nedenlerin yanı sıra, Thomas Cook’un iflasının arkasında İngilizlerin yurt dışına çıkmak için heveslerinin kırılmasının da etkisi var. Buna yol açan da, küresel ısınma nedeniyle Avrupa’nın da artık sıcak yazlara sahne olması, fakat daha da önemlisi, Brexit sürecinin getirdiği belirsizlik nedeniyle İngilizlerin tatil planlarını ertelemeleri.

Bu yazı ilk kez 4 Ekim 2019’da yayımlanmıştır.

 

Bu makale Fikir Turu’nun editoryal katkılarıyla, Charlie Hoyle tarafından kaleme alınmış ‘Thomas Cook: Tourism and the rise of Britain’s empire in the Middle East‘ makalesinin tercümesi üzerine yazılmıştır. İngilizceden Türkçeye tercüme Evren Serbest tarafından yapılmıştır. Makalenin orjinaline https://www.alaraby.co.uk/english/indepth/2019/9/27/thomas-cook-and-the-rise-of-britains-colonial-empire linkinden ulaşabilirsiniz.

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İmparatorluk turizmi Ortadoğu’da nasıl başladı?

Geçtiğimiz günlerde iflas eden İngiliz turizm şirketi Thomas Cook, bir zamanlar İngiliz İmparatorluğu’nun Ortadoğu’yu fethinin ayrılmaz bir parçasıydı. Şirketin çöküşü de Brexit kararı ile kendi içine dönen İngiltere’nin zayıflayan nüfuzu ile bağlantılı görünüyor.

Henüz yaz bitmemişken, 178 yıllık İngiliz turizm devi Thomas Cook bir anda iflasını açıkladı.

Günümüzde her ne kadar ekonomik tatil paketleri ile tanınıyor olsa da, şirket 19. yüzyılda Britanya İmparatorluğu’nun özellikle Ortadoğu’da nüfuzunu arttıran ve emperyalist hedeflerini gözeten araçlarından biriydi.

İmparatorluğun tacirlerini, misyonerlerini ve hatta ordularının seyahatini organize eden turizm acentesi, İngiltere’nin çıkarları doğrultusunda hac organizasyonları da yapmış, zamanla da kitle turizmi devrimcisine dönüşmüştü.

İmparatorluğun yayılma aracı

The New Arab sitesinde, Charlie Hoyle imzasıyla yayınlanan yazıda, Sanayi Devrimi sayesinde buharlı vasıtaların, demiryollarının ve haberleşme teknolojilerinin geliştiği ve bunun da 19. yüzyılda bir küreselleşme dalgasına yol açtığı hatırlatılıyor.

Bu dönemde, dünya üzerindeki süper güç de, Sanayi Devrimi’nin başladığı Britanya İmparatorluğu’ydu:

“Britanya İmparatorluğu, en parlak dönemi sayılan ve imparatorluk yüzyılı olarak anılan 1815-1914 yılları arasında dünya topraklarının yüzde 20’sine ve bu topraklarda yaşayan yaklaşık 400 milyonluk bir sömürge tebaasına hükmediyordu.

Otuz iki yaşında Baptist bir vaiz olan Thomas Cook, ilk tren seyahati organizasyonunu 1841 yılında gerçekleştirdi. Organizasyon kapsamında dönemin alkol karşıtı Hristiyan hareketinin üyelerinden oluşan bir grubu gidecekleri yere ulaştırdı.

Toplumsal reform hedefi güden dini bir hareketi trenle bir yerlere taşıyarak başlayan bu macera, Cook’un vizyonuyla kısa sürede Britanya çapında ticari seyahatler organize eden yerel bir işletmeye dönüştü.”

Yazar, bu yerel işletmenin çok kısa bir sürede Batı dünyasının yeni sömürgeler elde etme sürecine paralel bir biçimde uluslararası nitelik kazandığını hatırlatıyor.

Thomas Cook şirketi, Britanya İmparatorluğu’nun yayıldığı, nüfuzunu arttırdığı yerlerde kurulan sömürge ve manda yönetimlerden faydalanarak, imparatorluğun turistlerini, tacirlerini, misyonerlerini ve orduları dünyanın dört bir yanına taşıyan yarı resmi kurumu niteliği kazandı.

Makaleye göre, Thomas Cook şirketi, Britanya İmparatorluğu’nun yayıldığı, nüfuzunu arttırdığı yerlerde kurulan sömürge ve manda yönetimlerden faydalanarak, imparatorluğun turistlerini, tacirlerini, misyonerlerini ve orduları dünyanın dört bir yanına taşıyan yarı resmi kurumu niteliği kazandı:

“Mısır ve Sudan’a yapılan seferlerde Britanya ordularına Cook’un şirketi eşlik ediyordu. Turizm, Batı’nın Ortadoğu fethinin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti.”

Ortadoğu’da kitle turizmi

Thomas Cook şirketinin Ortadoğu’ya ilk turist kafilesini götürmesi ise 1869 yılında oldu. Şirket bu ilk kafileyi Filistin ve Mısır’a taşımıştı. Makale, şirketin kurucu Cook’un Süveyş Kanalı’nın açılışında da hazır bulunduğu hatırlatıyor.

Süveyş Kanal projesi, Britanya’nın Hindistan başta olmak üzere idaresi altındaki topraklara denizyoluyla daha hızlı ulaşmasını sağlamış ve Ortadoğu’yu da İngilizlerin emperyal menfaatlerinin odak noktası haline getirmişti.

“Tarihçi F. Robert Hunter’ın, 2004 yılında Ortadoğu Araştırmaları dergisi için kaleme aldığı yazısında aktardığına göre, her yıl Kudüs, Kahire ve Akdeniz’in doğusundaki diğer şehirleri ziyaret eden misyoner, öğretmen, tüccar, müteahhit ya da bankacı Batılılara giderek turistler de katılmaya başlamıştı. Turizm, Batı’nın Ortadoğu fethinin ayrılmaz bir parçası haline gelmişti.

Şirket, Süveyş Kanalı’nın açılmasını takiben 1872’de Kahire’de, 1874’te biri Yafa diğeri Kudüs’te olmak üzere Filistin’de ve devamında Cezayir, Hartum, Tunus ve İstanbul’da turizm büroları kurdu.”

Kurulan bürolar vasıtasıyla Kudüs Kutsal Kabir Kilisesi, Şam Emeviye Camii, Suriye’nin doğusundaki Palmira ve Ürdün’deki Petra antik kentleri gibi antik harabeler ve dini mekânlara turlar düzenleniyordu. Cook ve Mahdumu ismini taşıyan şirket, ilerleyen dönemlerde Nil Nehri üzerinde transit hizmeti ile Mısır’da uluslararası turizm ticaretini adeta yeniden şekillendirdi.

Ortadoğu’nun, özellikle de Doğu Akdeniz’in Avrupa kitle turizmi vasıtasıyla keşfedilip, turistik broşürlerdeki antik kentler ve tarihi mekânlar üzerinden tanıtılması, büyük ölçüde sömürge idaresinin meşruiyetinin pekişmesine yarıyordu.

“İmparatorluk biletçisi”

Makaleye göre, Thomas Cook turizm şirketinin daha sonraki atılımı da kitle turizmi hamlesi oldu. Şirket, dini saiklerle yapılan Ortadoğu seyahatlerinden gelen deneyimi bu sefer de hayatında yurtdışına çıkmamış Avrupalı orta sınıfları ülke dışına gezmeye götürmek için kullandı.

Kitle turizmindeki bu ilerleme de Batı’nın Ortadoğu ve ötesindeki askeri ve siyasi yayılımı ile örtüştü:

“1880’lerde Kalküta, Bombay ve Cape Town’da büro açan Cook şirketi, buralarda İngiliz askerlerine bankacılık hizmetleri sunuyor, İngiliz turistler için Britanya Hindistanı’na geziler düzenliyor, hatta Britanya’nın ileri gelenlerini ve Hint prenseslerini Kraliçe Viktorya’nın tahta çıkışının 60. yılı şerefine düzenlenen “Elmas Jübile” törenine götürmek için davet bile alıyordu.

Bu tür faaliyetler, şirketin “İmparatorluk Biletçisi” olarak anılmaya başlamasına neden oldu.”

Sömürge idaresini meşrulaştırma aracı olarak turizm

“Kitle turizminin Ortadoğu açılımı, popüler Batı kültürüne yansırken, ‘Doğu’, Agatha Christie’nin ‘Nil’de Ölüm’ (1937) ve ‘Mezopotamya’da Cinayet’ (1936) adlı romanlarında da örneği görüldüğü gibi, İngiliz edebiyatında egzotik bir arka plan olarak yer bulmaya başladı.

Bu dönemde Oryantalist resim akımına kapılan Avrupalı ressamlar, tablolarında egzotik buldukları harem yaşamını, paşaları ve kırsal kesimi resmettiler.”

Makalenin dikkat çektiği başka bir nokta da, o dönemdeki turizmin sömürgeleştirmeye meşruluk kazandırması:

“Ortadoğu’nun, özellikle de Doğu Akdeniz’in Avrupa kitle turizmi vasıtasıyla keşfedilip, turistik broşülerdeki antik kentler ve tarihi mekânlar üzerinden tanıtılması, büyük ölçüde sömürge idaresinin meşruiyetinin pekişmesine yarıyordu. Örneğin, Thomas Cook’un 19. yüzyılda yayınladığı bültenlerden birinde, Cezayir’in acımasız bir Fransız sömürge idaresi altında olduğu bir dönemde ‘Cezayir’deki Fransa: Cezayir Masalı’ başlıklı bir makaleye yer veriliyordu.”

Thomas Cook ve Osmanlı Devleti

Yazar, İngiliz turizm şirketinin hizmetlerinden faydalananlar arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun olduğunu da hatırlatıyor:

“Bugün John Mason Cook’un başında bulunduğu Thomas Cook ve Mahdumu şirketinden hizmet alanlar arasında Osmanlı Devleti de vardı. Emperyal hedefleri doğrultusunda, dağılmakta olan Osmanlı İmparatorluğu’na hoş görünmek için 1898’de Filistin’e giden Kayzer 2. Wilhelm’in bu gezisinin organizasyon işi, Osmanlılar tarafından Cook’a verilmişti.”

Thomas Cook ve Mahdumu şirketinden hizmet alanlar arasında Osmanlı Devleti de vardı.

İmparatorluk çağında hac

En güçlü olduğu dönemde dünyadaki Müslüman nüfusun yarısından fazlasını hâkimiyeti altında tutan Britanya İmparatorluğu’nun yarı resmi turizm şirketi Thomas Cook, 1880’lerde, yine imparatorluğun çıkarları doğrultusunda hac organizasyonları da yapmaya başladı.

“İmparatorluk çağında Britanya’nın hac ile ilişkisini araştıran John Slight’a göre, hac, yetkililer açısından ciddi bir endişe kaynağı teşkil ediyor ve etkili bir şekilde yönetilirse sömürge topraklarındaki Müslüman tebaanın tansiyonunu düşürebilecek bir araç olarak görülüyordu. Zira, dönemin güçlü İngiliz siyasetçisi Winston Churchill, 1920 yılında İngiliz kabinesine verdiği muhtırada “Dünyanın en büyük Müslüman gücüyüz. Müslümanlıkla uyumlu politikaları araştırmak görevimiz” diyerek, bu yöndeki politikanın gerekliliğine işaret etmişti.

Britanya, hac sürecini kolaylaştırmaya çalışarak, Müslüman tebaasının gözünde meşruiyet kazanmaya yönelik beyhude girişiminin sonucuysa Thomas Cook şirketinin daha da gelişmesi oldu:

“O dönemde patlak veren ciddi kolera salgınları, Britanyalı yetkilileri, hac kafilelerini denetim altında tutmaya sevketti. Bu bağlamda, 1886 yılında hükümetle imzalanan anlaşma, Hindistan’daki Müslümanların yapacağı hac yolculuğunun tren ve gemi seyahati organizasyonu ve diğer lojistik hizmetleri konusunda Cook şirketini adeta tekel haline getirdi.

Britanya yönetiminin hac yönetimi hamlesinin istenmeyen sonuçlarından biri de, Viktorya döneminin önde gelen kaşiflerinden Richard Burton’ın da aralarında bulunduğu bazı İngilizlerin Mekke’ye gidip Müslüman olmaları oldu.

Müslümanların sahip olduğu rakip taşımacılık şirketlerinin hac yollarının denetimini yeniden ele geçirmesi üzerine, İngilizlerin hac yönetimi hamlesi de kısa ömürlü oldu.”

Britanya, hac sürecini kolaylaştırmaya çalışarak, Müslüman tebaasının gözünde meşruiyet kazanmaya yönelik beyhude girişiminin sonucuysa Thomas Cook şirketinin daha da gelişmesi oldu.

Brexit ve bir dönemin sonu

Hac yönetimi çabasından sonuç elde edemese de, Thomas Cook şirketi Cook, Britanya’nın askeri girişimlerine yaptığı katkılar dolayısıyla kısa süreliğine kamu şirketi olarak faaliyet gösterdi ama en sonunda özel şirket haline dönüştü ve Batılar için ekonomik paket turlar düzenlemeye başladı.

Fakat şirketin Eylül ayı içinde bir gecede iflas etmesi, Ortadoğu’daki mirasını da ani bir sonla karşı karşıya bıraktı.

“Nasıl ki Thomas Cook’un ani yükselişi, Britanya’nın küresel genişlemesi ile bağlantılı idiyse, bugün yaşanan ani çöküş de Brexit kararı ile kendi içine dönen İngiltere’nin zayıflayan nüfuzu ile bağlantılı görünüyor.”

Zira uzmanlara göre, airbnb gibi uygulamaların yaygınlaşarak, otelleri rekabette zorlaması gibi nedenlerin yanı sıra, Thomas Cook’un iflasının arkasında İngilizlerin yurt dışına çıkmak için heveslerinin kırılmasının da etkisi var. Buna yol açan da, küresel ısınma nedeniyle Avrupa’nın da artık sıcak yazlara sahne olması, fakat daha da önemlisi, Brexit sürecinin getirdiği belirsizlik nedeniyle İngilizlerin tatil planlarını ertelemeleri.

Bu yazı ilk kez 4 Ekim 2019’da yayımlanmıştır.

 

Bu makale Fikir Turu’nun editoryal katkılarıyla, Charlie Hoyle tarafından kaleme alınmış ‘Thomas Cook: Tourism and the rise of Britain’s empire in the Middle East‘ makalesinin tercümesi üzerine yazılmıştır. İngilizceden Türkçeye tercüme Evren Serbest tarafından yapılmıştır. Makalenin orjinaline https://www.alaraby.co.uk/english/indepth/2019/9/27/thomas-cook-and-the-rise-of-britains-colonial-empire linkinden ulaşabilirsiniz.

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x