“Eğer nasıl yalan söyleyeceğini iyi biliyorsan çok kolay.”
Romanya’da insan ticareti ve kaçakçılığı yapan Valentin Silviu Todirica kurbanlarını nasıl tuzağa düşürdüğünü bu sözlerle anlatıyor. Şu sıralar Romanya’nın başkenti Bükreş yakınlarında bir hapishanede tutuklu bulunan Valentin, 20 yıl hüküm giymiş olmasına rağmen başında olduğu suç şebekesini hapishane hücresinden bile yönetmeye devam etmiş. Özellikle kadınları hedef alan bu orgütün kurbanları arasında çocuklar da bulunuyor.
Dışarıdayken kurbanlarıyla herhangi bir yerde birebir görüştüğünü söyleyen Valentin, hapishanedeyken mağdurlarını internet yoluyla tuzağa düşürdüğünü anlatıyor. Onlarca belki yüzlerce kadının hayatını sahte sevgi gösterileri ve yalanlarla mahveden Valentin, TRT World’un Beyond Borders programında tutulduğu hapishaneden gayet bakımlı iyi giyimli bir görüntüyle konuşuyor, kameralara gülümsüyor.[1] Yüzünde hiçbir suçluluk belirtisi olmadan.
Valentin’in kurbanları daha iyi bir iş vaadiyle kandırılarak İngiltere ve Batı Avrupa’nın başka bir yerinde dış dünyadan izole edilmiş bir şekilde, baskı ve işkence ile zorla çalıştırıldı. Kendisinin bugün hapiste olması ise ne yazık ki kurbanlarının özgürlüğüne kavuşacağı anlamına gelmiyor. İnsan ticareti mağdurları kendilerini öyle bir sömürü sistemi içerisinde buluyor ki bu döngüyü kırıp hayatlarını yeniden kurmaları her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Ancak imkansızı başaranlar da var. Vietnamli Thanh onlardan biri. Beş yaşındayken ailesiyle birlikte Vietnam’dan Çin’e kaçırılan Thanh ve ailesi daha iyi bir hayat vaadiyle kandırılıp, ömür boyu sürecek bir sömürü sisteminin içinde bulurlar kendilerini. Çin’den Rusya’ya, oradan Fransa’ya, ardından bir çok düzensiz göçmen gibi bir kamyonun arkasında İngiltere’ye götürülürler. 15 yaşına geldiğinde seks işçisi olarak çalıştırılan Thanh, küçük yaşta o kadar çok erkekle birlikte olmaya zorlanır ki omurgasında kalıcı hasar meydana gelir.
Londra’da bir bodrum katında işkence altında yaşayıp zorla çalıştırılan Thanh, bir gün göğsünde hissettiği bir yumru nedeniyle mecburen doktora gittiğinde yıllardır beklediği yardıma sonunda kavuşur. Kanser teşhisi konan Thanh’ın hastalığı onun umut ışığı olur. Tedavi ile birlikte yetkililer tarafından insan ticareti mağduru olarak kayıt ve koruma altına alınır.[2]
İnsan ticareti vakalarında rekor artış
Thanh’ın hikayesine benzer örneklerin azınlıkta olduğunu unutmamak gerek. Geçtiğimiz Mart ayında açıklanan istatistiklere göre İngiltere’de insan ticareti mağdurlarının sayısının 2024 yılında rekor seviyeye ulaştığı belirtiliyor. Birleşik Krallık İçişleri bakanlığı bir yıl içerisinde 19 binin üzerinde potansiyel mağdurun kayıtlara eklendiğini bildiriyor. Ancak bu rakam buzdağının sadece görünen yüzü. İnsan hakları grubu Anti-Slavery International’a göre, sadece İngiltere’de modern kölelik koşullarında yaşayan insanların toplam sayısının 130 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.
İnsan ticaretine ek olarak, zorla çalıştırma, zorla evlendirme ve borçlandırma gibi suçları da içeren sömürü sistemi günümüzde modern kölelik olarak tanımlanıyor. Modern kölelik kurbanlarının sayıları yoksulluk, savaş, çatışma ve göçün artmasına paralel olarak küresel düzeyde artış gösteriyor ve her yıl milyonlarca insanı etkiliyor.
Hem İngiltere’de hem de Avrupa genelinde insan ticareti mağdurlarının büyük bir çoğunluğu Romanya’dan geliyor. Bu durumun temel nedenleri arasında yoksulluk, sosyal kırılganlık ve devletin yetersiz müdahalesi yer alıyor. Özellikle kırsal bölgelerde daha da yıkıcı boyutlarda olan fakirlik ve işsizlik nedeniyle iç ya da dış göçe başvuran kadınlar ve daha reşit bile olmayan genç kızlar insan tacirlerinin hedefinde ilk sıralarda yer alıyor.
Diğer yandan devlet koruması altındaki yetim ya da evsiz çocuklar, sokakta yaşayan gençler de bu tür suç örgütlerinin radarından kaçamıyor. Bazı çocuklar ise kendi aileleri tarafından insan tacirlerine satılabiliyor. Polis ve adli merciler insan ticaretiyle mücadelede etkisiz ya da yetersiz kaldığı gibi bazı vakalarda yerel yetkililerin suç örgütlerine göz yumduğu veya rüşvet aldığı iddiaları da mevcut.
Avrupa Birliği üyesi olan Romanya vatandaşlarının diğer AB ülkelerine kolayca gidebiliyor olması insan tacirlerinin mağdurları resmi sınır kapılarından geçirmesini kolaylaştırıyor. Tacirler sınırı geçer geçmez kurbanlarının pasaportlarına el koyarak onları kendilerine mahkum hale getiriyor. Diğer yandan artık AB ülkesi olmayan İngiltere’de sertleşen göç politikaları binlerce insanın modern kölelik döngüsünden çıkmasını daha da zorlaştırıyor. Sınır dışı edilme korkusuyla yetkililerden yardım isteyemeyen mağdurların kurtulmaları neredeyse imkansız hale geliyor.
Geçtiğimiz yıla dair bir diğer rekor istatistik ise ABD’nin en kalabalık eyaletlerinden biri olan Florida’ya ait. Amerika’nın güneydoğu sahil şeridinde yer alan Florida sahip olduğu plajları ve Disney World gibi atraksiyonlarıyla her yıl dünyanın her yerinden çok sayıda ziyaretçi ağırlıyor. Tüm bu özellikleri Florida’yı turizm kadar insan tacirleri için de uygun bir pazar haline getiriyor.
Güney Florida Üniversitesi’nin yayınladığı rapora göre 2024 yılında 700 binden fazla kişinin insan ticareti kurbanı olduğu tahmin ediliyor. Bu rakamın en az 200 binini seks işçiliğinde sömürülen kişiler, onların da en az yarısını 18 yaş altı çocuklar oluşturuyor. Geri kalanların ise büyük bir çoğunluğunu turizm, inşaat ve tarım gibi sektörlerde kaçak olarak yok pahasına çalıştırılan düzensiz göçmenlerin oluşturduğu belirtiliyor. [3]
Florida’nın Lake County bölgesinde zor bir çocukluk geçiren Savannah Parvu, eyaletin bu kötü karnesinin arka planında yaşanan trajedilerden sadece biri. Uyuşturucu bağımlısı olan annesi tarafından henüz 11 yaşındayken satılan Savannah, yıllar boyunca farklı erkekler tarafından para ya da uyuşturucu karşılığında defalarca istismar edildi. Yetişkin bir birey olduğunda bu istismar döngüsünden kurtulabilen Savannah, ancak 26 yaşına geldiğinde yaşadıklarının insan ticareti suçu olduğunun adını koyabildi.[4]
İnsanlık tarihi kadar eski bir sömürü yöntemi
İnsan ticareti, tarihin en karanlık suçlarından biri olan kölelikten evrilerek günümüze ulaşan, zamanla şekil değiştirmiş ama özü değişmemiş bir sömürü biçimidir. Tarihsel kölelik; insanların açıkça sahiplenildiği, alınıp satıldığı ve köle olarak doğan çocukların da otomatik olarak köle sayıldığı, yasal olarak meşrulaştırılmış bir sistemdi. Bugünden bakıldığında oldukça geç bir tarih olan 19. yüzyılın sonlarına doğru birçok ülkede kaldırılan bu sistem, ancak 1926 tarihli Köleliğin Kaldırılmasına Dair Cenevre Sözleşmesi ve daha sonra gelen uluslararası belgelerle tamamen yasaklanabildi.
İnsan ticareti kısaca köleliğin bugünkü adı olarak açıklanabilir. Günümüzde insanlar zincirlerle satılmıyor belki ancak kandırılarak, tehdit edilerek, borçlandırılarak ya da çaresizliklerinden faydalanılarak benzer şekilde alıkonuluyor, çalıştırılıyor ya da istismara uğruyorlar. Modern teknolojiler ve küreselleşme bu suçu daha da görünmez kılıyor; internet üzerinden iş ilanları, sahte evlilikler veya göç rotaları aracılığıyla kurbanlar hedef alınıyor.
Modern kölelik kapsamına giren suçlarla mücadele eden Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC)’nin 2022 tarihli raporuna göre tespit edilen insan ticareti vakalarının %50’den fazlası cinsel sömürü amaçlıdır. Bu durum hem küresel ölçekte hem de bölgesel düzeyde geçerli olan yaygın bir trend olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre mağdurların büyük çoğunluğunun kadınlar ve 18 yaş altı çocuklar olduğu bilinse de benzer koşullardaki erkekler de bu örgütlerin hedefi haline gelmektedir.
İnsan tacirlerinin kullandığı en yaygın yöntemlerden biri, mağdurlara yurt içinde ya da yurt dışında yüksek maaşlı işler vaat edilmesidir. Tacirler genellikle sosyal medya, iş bulma siteleri, WhatsApp grupları ya da tanıdıklar aracılığıyla mağdura ulaşır. Örneğin mağdura Avrupa’da restoran işi, temizlik veya bakıcılık vaadiyle ulaşılır, sonrasında pasaportuna ve maaşına el konulur. Cinsel sömürüde ise “modellik”, “dansçılık” ya da “evlilik” gibi sahte gerekçelerle mağdurlar aldatılır.
Yoksul ailelerin çocukları ya da savaş ve afet gibi durumlarda yetim kalan çocuklar bu tür suç şebekelerinin hedefi durumundadır. Sahte evlat edinmeler ya da “çocuk bakımına alma” kılıfı kullanılır. Bu çocuklar zorla çalıştırılır, dilendirilir ya da cinsel sömürüye maruz kalır. Bazıları organ ticaretine dahi kurban gitmektedir.
Diğer yandan mağdurların büyük bir kısmı tanıdıkları, hatta akrabaları tarafından insan ticaretine kurban edilmektedir. Özellikle kırsal bölgelerde aileler çocuklarını geçici iş ya da evlilik bahanesiyle tacirlere verebilmekte, bazı durumlarda ise aile bireyleri kendileri sömürüyü sürdürmektedir.
İnsan tacirlerinin hedefinde yer alan bir diğer grup da düzensiz göçmenlerdir. Özellikle Suriye, Afganistan, Venezuela gibi ülkelerden savaş ve ekonomik kriz nedeniyle göç eden insanlar suç şebekelerinin ağına düşebilmektedir. Kaçakçılar genellikle “seni Avrupa’ya ya da Amerika’ya götüreceğiz” diyerek kişiyi yola çıkarır. Sınırı geçtikten sonra ise senaryo aynıdır: mağdur borçlandırılır, pasaportuna el konur ve zorla çalıştırılır.
Günümüzde insan ticareti sanal platformların yaygınlaşmasıyla eskisinden daha kompleks ve sofistike boyutlara ulaşmıştır. İnsan ticareti ve modern köleliğe dair farkındalık çalışmaları artıyor olmasına rağmen mağdurların sayısında azalma yerine artış görülmesinin nedenlerinden birinin bu olduğunu söylemek mümkün. Sosyal medya, tanışma uygulamaları, çevrimiçi iş ilanları ve oyun platformları kullanılarak özellikle gençler bu sömürü sisteminin içine çekilebiliyor.
30 Temmuz İnsan Ticaretiyle Mücadele Günü
Dünya genelinde insan ticaretine karşı farkındalığı artırmak, mağdurlara destek vermek ve bu suçla mücadelede uluslararası iş birliğini güçlendirmek amacıyla 30 Temmuz Dünya İnsan Ticaretiyle mücadele günü olarak kabul edilmiştir. Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen bu gün, insan ticaretinin küresel bir sorun olduğunun vurgulanması, hükümetleri, sivil toplum kuruluşlarını ve bireyleri harekete geçmeye çağırması ve bu alanda yapılabilecek çalışmaların desteklenmesi açısından önem taşımaktadır.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC), bu yıl ilk kez Viyana’da insan ticareti mağdurları için uluslararası bir foruma ev sahipliği yaptı. “Voices of Resilience” temasıyla 24-25 Haziran tarihlerinde gerçekleştirilen toplantıya, 35’ten fazla mağdur ile birlikte çözüm ortakları ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı.
Toplantıya katılan mağdurlar, çoğu zaman insan ticaretiyle mücadele etmeyi amaçlayan sistemlerin dışında bırakıldıklarına dikkat çekerek, bu suçun birinci elden tanıkları olarak çözüm sürecinde de söz sahibi olmak istediklerini belirtiyorlar. Bu talep BM tarafından da kabul görmüş durumda. Mağdurlar sadece pasif kurbanlar olarak bir kenara itilmeyip, uzman hatta lider olarak çözüm süreçlerinin ortağı olabilirler.
Tıpkı yukarıda hikayelerini anlattığımız Thanh ve Savannah gibi. Bu iki kadın ve onlar gibi özgürlüğüne kavuşmuş olan bir çok mağdur bugün kendi tecrübelerinden aldıkları güçle insan hakları savunuculuğu yapıyor, kendileriyle benzer durumlarda olan insanlara umut olmaya çalışıyorlar. Yaşadıkları ağır travmaları sessizce taşımak yerine, başka mağdurları korumak için birer silaha dönüştürüyorlar.
Ancak yaşadıkları tecrübelerin mağdurlarda kalıcı fiziksel, duygusal ve psikolojik yaralar bıraktığını ve bu kadar organize ve sinsi bir uluslararası suçla mücadeleyi kurbanlara devretmenin haksızlık olacağını da hatırlatmak gerek. Bu noktada sürecin dengeli yönetimi başta BM olmak üzere ulusal ve uluslararası kurumlar ile sivil toplum örgütlerine düşüyor.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 30 Temmuz 2025’te yayımlanmıştır.
[1] https://www.youtube.com/watch?v=RIJSWfHVXaE&t=1s
[2] https://www.itv.com/news/2017-09-11/the-most-harrowing-story-of-human-trafficking-ive-ever-heard?utm_source=chatgpt.com
[3]https://www.theguardian.com/us-news/2025/jul/11/florida-human-trafficking-data
[4] https://www.wptv.com/news/crime/sex-trafficked-in-florida-victim-shares-story-on-human-trafficking-awareness-day