Bir davranışımızın ya da sözümüzün karşımızdakiler tarafından onaylanması elbette iyi hissettirir. Başkalarını onaylamak da hem karşımızdakiler hem biz hem de ilişkiler üzerinde olumlu etkiler yaratır. Lisanslı psikolog ve Stanford Üniversitesi’nde eğitmen Caroline Fleck, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazısında farkındalık, anlayış ve empatikavramlarından yola çıkarak bir “onaylama merdiveni” modeli sunuyor ve basit örneklerle bu merdivende yukarı çıkmanın yollarını açıklıyor.
Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“(…) Doğrulama ya da onaylama, kişinin başka bir kişinin deneyiminin farkında olduğunu, onu anladığını ve empati kurduğunu, dolayısıyla bunu geçerli olarak kabul ettiğini ifade eder. (…) Bu yazı başkalarını nasıl onaylayabileceğinize odaklanıyor. Onay almak ne kadar harika olsa da, bunu karşı taraf için yapabilmek çok daha dönüştürücüdür. Onaylama üzerine yapılan araştırmalar, başkalarını onaylamanın size şu etkileri yaratabileceğini gösteriyor:
– İlişkileri geliştirmek. İlişkilerin nasıl hissettirdiğini değiştirir ve bunun sonucunda yakınlık artar, psikolojik emniyet ve güven oluşur. Bu da yeni ilişkiler kurmaya, sağlıklı olanları güçlendirmeye ve sorun yaşananları onarmaya yardımcı olur.
– Çatışmayı azaltmak. Araştırmalar, onaylamanın sempatik sinir sistemindeki aktivasyonu azaltabileceğini gösteriyor. Evliliklerden ebeveyn-çocuk ilişkilerine ve hatta sorgulamalara kadar çok çeşitli bağlamlarda çatışmayı ortadan kaldırmaya yardımcı olur.
– Etkiyi artırmak. İnsanların sizin önerdiğiniz şeyi yapma olasılığını artırabilir. Nörogörüntüleme araştırmaları, onaylamanın beynin ödül bölgelerini aktive ettiğini öne sürüyor. Olumlu pekiştirme olarak kullanıldığında, onaylama, zorlayıcı durumlarda bileçeşitli davranış değişikliklerine katkıda bulunuyor.
– Öz-şefkati artırmak. Yalnız yapılan bir meditasyon pratiğinin başkalarına yönelik farkındalık geliştirme yeteneğini geliştirmesi gibi, başkalarını onaylama pratiği de onaylama becerisini kendinize de yöneltmenizi sağlar. Öz-onaylama, öz–şefkatin kritik bir bileşenidir ve onu geliştirmek için gereklidir. (…)
Onaylama nedir, ne değildir?
Onaylama yaygın olarak yanlış anlaşıldığı için, onun, sıkça karıştırıldığı kavramlardan ayrılması gerekir:
– Övgü değildir. Övgü bir yargıdır: ‘Görünüşünü veya performansını beğeniyorum.’ Onaylama ise kabulü gösterir: ‘Görünüşünden veya performansından bağımsız olarak seni olduğun gibi kabul ediyorum.’
– Problem çözme değildir. Problem çözme, belirli problemlere çözümler önererek birinin tepkisini değiştirmeye odaklanır. Örneğin, ‘Sınavda iyi yapmadığını biliyorum; neden bir dahaki sefere okula giderken kelimelerini gözden geçirmiyoruz?’ Onaylama ise durumu ve birinin buna verdiği yanıtın geçerliliğini kabul etmeye odaklanır: ‘Çok çalıştın; neden üzgün olduğunu anlayabiliyorum.’
– Anlaşmak anlamına gelmez. (…) İnsanlar kendi pozisyonlarını savunmak veya sizinkine saldırmak zorunda hissettiklerinde kendi görüşlerine saplanıp kalma eğilimindedirler. Sizden gelen onaylayıcı bir yanıt, saldırılacak ve savunulacak bir şey bırakmayacaktır. (…)
Onaylama becerilerini öğretmek amacıyla geliştirdiğim modele ‘onaylama merdiveni’ deniyor. Güç sırasına göre düzenlenmiş üç beceri bölümünüiçeriyor: Farkındalık, anlayış ve empati. Buradaki farkındalık, yargılamadan basitçe gözlemlemek anlamına gelir. Anlamak, bir kişinin tepkisini veya bunun bir kısmını mantıklı veya haklı olarak gördüğünüzü ifade eder. Empati, başka bir kişinin duygularıyla bağlantı kurmaktır.
İlk olarak ele alacağımız farkındalık becerileri çok basittir ve konuştuğunuz kişiye tahammül edemeseniz bile hemen her durumda kullanılabilir. Daha sonra gelen empati becerileri genellikle en güçlü ve uygulanması en zor olanlardır. Farkındalığı, anlayışı ve empatiyi tek seferde iletirler. (…)
Diğer kişinin farkında olun: İlgilenin ve yansıtın
İlgilenmek, yargılamadan dikkat göstermek ve dinlemek anlamına gelir. Birini dinlediğinizi belirtmek özellikle onaylayıcı görünmeyebilir, ancak dikkat, bağlantı için kritik öneme sahiptir. Ayrıca, başka bir kişinin bakış açısına katılmadığınızda, anlamadığınızda veya empati kurmadığınızda etkileşimi mümkün kılmanın en kolay yoludur. (…)
Bunu sağlamanın bir yolu, sözel olmayan davranışlardır. Odaklanılacak büyük dörtlü ise şunlardır:
– Göz teması
– Baş ile onaylama,
– Jestler (düşünceli bir şekilde el çeneye götürme vb.)
– Yakınlık (eğilme veya fiziksel olarak yakın olma). (…)
Yansıtma, başka bir kişinin sözlerini veya davranışlarını yansıtmanızı veya taklit etmenizi sağlar. Karşınızdakine sadece dikkatli olduğunuzu ve yargılamadan dinlediğinizi iletmeniz gerekir. Bu, o kişiyle (henüz) aynı fikirde olmadığınızda, onu anlamadığınızda veya onunla empati kurmadığınızda işe yarar.
Yansıtmanın bir yolu, birinin söylediklerini kelimesi kelimesine tekrarlayarak veya belli noktalarıözetleyerek sözlerini yansıtmaktır. Başka birinin sözlerini yansıtırken, genellikle bir durumu veya duyguyu tanımlamak için kullandıkları sıfatlara odaklanırım. Örneğin, biri bana izlediği filmin ‘güzel’ olduğunu söylerse, ‘Güzel, hmm’ diyebilirim.
Başka bir yaklaşım da vücut dillerini taklit ederek davranışları yansıtmaktır. Örneğin, biri şaşırdığından bahsederken kaşlarını kaldırırsa ben de aynısını yapabilirim.” (…)
Anladığınızı gösterin: Bağlamlandırın, eşitleyin ve önerin
Yazar, bağlamlandırmanın, bir kişinin yaptığı veya hissettiğinin, etkisiz veya haksız görünse bile, belirli bir bağlam içinde anlaşılır olduğunu göstermeyi amaçlar: “Bir anlama becerisi olarak, yalnızca dikkat ettiğinizi değil, aynı zamanda birinin düşüncelerinin, davranışlarının veya duygularının ardındaki mantığı gördüğünüzü de gösterir. (…) Bağlamlaştırma en iyi haliyle şunu söyler: ‘Dünyanın seni nasıl şekillendirdiğini görüyorum ve bunun için seni yargılamıyorum.’
Eşitleme, bir kişinin tepkisinin makul veya haklı olduğunu, biraz farklı bir yaklaşım kullanarak iletir. Bazen buna ‘sizin yerinizde olan herkes aynı şeyi hissederdi’ becerisi diyorum, çünkü genellikle aldığı biçim budur. Örneğin, ‘İkinci bir görüş istemeniz mantıklı; ben de sizin yerinizde olsam isterdim’. (…)
Önerme, bir başkasının bir durumda ne düşündüğünü, hissettiğini veya yapmak istediğini düşündüğünüzü belirtmek anlamına gelir. Çok basit bir örnek, öğle yemeğini unutan birine ‘Açlıktan ölüyor olmalısın’demek olabilir. (…) Diğer kişinin dile getirmediği (veya belki de farkına bile varmadığı) bir şeyi iletebilmek, yalnızca konuşmaya değil, kişiye de derinden uyum sağladığınız anlamına gelir. Ancak yanlış yaparsanız, girişim mesafe yaratabilir. Neyse ki diğer becerilere geri dönerek hatalardan kurtulabilirsiniz.
Bir onaylama girişimi başarısız olduğunda, bunun nedeni yeterli dikkat göstermemeniz veya anlayışınızın eksik olması olabilir. (…) Diğer kişiden geri bildirim almak ve yaklaşımınızı ona göre ayarlamak kendi başına bir onaylamadır. Çoğu insan, gerçekten dinlemeye çalışan biriyle konuşma fırsatını takdir edecektir.
Empati gösterin: Eylemde bulunun, duygularınızı belirtin ve ifşa edin
Eylemde bulunmak, doğrudan başka bir kişinin adına müdahale etmenizi sağlar. Örneğin, eşinizin genellikle aileniz için akşam yemeği pişirdiğini, ancak kırıldığı için ayak bileğinin alçılı olduğunu ve bu nedenle mutfakta dolaşmakta zorlandığını düşünün. ‘Bu mantıklı, kimse tek ayak üzerinde dengede durmaya çalışırken akşam yemeği yapmak istemez’ diyerek hayal kırıklıklarını onaylayabilirsiniz. Ancak bu durumda, akşam yemeğine yardım etmek için gerçekten müdahale etmediğiniz sürece kendilerini onaylanmış hissetmeleri pek olası değildir.
Bir empati becerisi olarak eylemde bulunmak, birinin deneyimini kabul etmenin (farkındalık becerilerinde olduğu gibi) ve mantıklı düşünmenin (anlama becerileri) ötesine geçmenizi sağlar. Kendinizi duruma adamanız gerekir. Bu, ‘sözü eyleme dökme’becerisidir ve bazen orada olduğunuzu, anladığınızı ve önemsediğinizi göstermenin tek yoludur.
Eylemde bulunmak bir miktar risk içerir, çünkü müdahale etmek bazen diğer kişinin yapması gerekeni yapmasını engelleyen bir tür destekleyici davranış biçimi oluşturabilir. (…) Bu durumda aşağıdaki soruları kendinize sorabilirsiniz:
– Diğer kişi kendi başına müdahale edecek kaynaklardan yoksun mu?
– Gerekeni yapmak için lazım olan becerilerden yoksun mu ve eğer öyleyse, bunları geliştirme kabiliyetinden yoksun mu?
– Bu senaryoda eylemde bulunmak benim değerlerimle tutarlı mı?” (…)
Yazar, diğer bir beceri olan duyguları ifade etmeninyansıtmaktan farklı olduğunu belirtiyor: “Yansıtmakbaşka bir kişinin tepkisini taklit eder; duyguları ifade etmek ise sizinkini ortaya koyar.
Bunun üç yolu vardır:
1. Diğer kişinin deneyimlediği şeye olan şaşkınlığınızı gösteren sözel olmayan davranışlar,
2. Duygularınızı etiketlemek; örneğin, ‘Sana bunu söylediği için çok kızgınım’ demek,
3. Ne düşündüğünüzü tanımlayarak ne hissettiğinizi belirtmek. Örneğin, ‘Sana bunu söylediğine inanamıyorum’.
Hissettiklerinizi bu şekilde ifade ettiğinizde, diğer kişinin deneyimine bir izleyici olarak değil, aktif bir katılımcı olarak girersiniz. Birinin deneyimine duygusal olarak ne kadar duygusal olarak bağ kurarsanız, onunla derinden ilgilendiğinizinalgılanma olasılığı o kadar artar.
İfşa etme, başka bir kişinin deneyimiyle ilgili kişisel bilgilerinizi paylaşmanızı sağlar. Bu, son derece gizli kişisel bilgileri paylaşmak anlamına gelmez. Örneğin, biri size yaklaşan bir sınav hakkında endişeli olduğundan bahsediyorsa, bir zamanlar aynı sınava hazırlanmak zorunda kaldığınızı ve ne kadar stresli hissettiğinizi hatırladığınızı söyleyebilirsiniz.(…) Paylaşılan deneyim genellikle utanç uyandıran veya insanların diğerlerinden farklı hissetmesine neden olan bir deneyim olduğunda, paylaşmak en fazla etkiyi yaratır. (…) Diğer kişinin deneyimini gölgede bırakmamak için ona saygı gösterin. Eğer yapabiliyorsanız, diğer kişinin deneyiminde sizinkine kıyasla daha heyecan verici, hayal kırıklığı yaratan veya başka ayırt edici şeyleri vurgulayın. İfşa etmek, olası sonuçları hafifletme veya tolere etme yeteneğinize güvendiğinizde, kullanabileceğiniz en güçlü onaylama becerilerinden biridir.
Onaylama becerilerinizi geliştirdiğinizde ve ne zaman kullanacağınızı içselleştirdiğinizde, sahip oldukları dönüştürücü güç belirginleşir. Bu yüzden, ele aldığım yaklaşımları gerektiği gibi gözden geçirin, bunları başkalarıyla etkileşimlerinizde deneyin, gerektiğinde daha kolay becerilere geri dönmeyi unutmayın ve uygulamaya devam edin.”
Bu yazı ilk kez 15 Nisan 2025’te yayımlanmıştır.
