Günümüzün başarı odaklı kültüründe, birçok ebeveyn çocuklarının akademik veya davranışsal zorluklarına içgüdüsel olarak, onların sevdikleri şeyleri veya aktivitelerini ellerinden alarak tepki veriyor. İyi niyetli olsa da bu cezalandırıcı yaklaşım faydadan çok zarar getirebilir.
Çocuk gelişimi alanındaki onlarca yıllık deneyim ve araştırmalardan yola çıkarak Russell Shaw’un The Atlantic için kaleme aldığı makale, yaygın olarak sergilediği bu refleksi sorguluyor ve daha yapıcı bir alternatif sunuyor.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“Endişeli bir anne ofisimdeki koltuğa oturuyor. Eşi kısa süre önce işten çıkarılmış, evde gerginlik yaşıyorlar ve 15 yaşındaki oğlunun notları düşmeye başlamış. “Tek umursadığı şey güreş takımı” diyor bana. Sabah 5’te kalkıp antrenmana gidiyor, ama ödevlerini yapmıyor. “Notları düzelene kadar onu takımdan çıkarmalıyız diye düşünüyoruz.”
Son 30 yılda hem bir eğitimci hem de üç çocuk annesi olarak bu tür konuşmaları defalarca yaşadığım için bu içgüdüyü çok iyi anlıyorum, çünkü ben de benzer deneyimler yaşadım. Bir çocuk zorlukla karşılaştığında, ebeveynlerin ellerinde çok fazla seçenek olmadığını hissetmeleri sık rastlanan bir durum. Ancak çocuklarla çalışarak edindiğim deneyim ve dayanıklılık üzerine yaptığım birçok araştırma bana değerli bir ders verdi: Bir çocuk başarısız olduğunda, onu motive etmenin doğru yolu onun en çok değer verdiği şeyi elinden alarak onu cezalandırmak değildir.
İnsan yetiştirmek kusurlu ve sürekli tekrar eden bir süreçtir. Birçok aile için başarıya yönelik sürekli endişenin hâkim olduğu günümüzün ebeveynlik ortamı, anne ve babaların çocuklarının güçlü yanlarına değil, eksikliklerine odaklanmasına neden olabilir. Bazı ebeveynlerin gözü ilk olarak karne notlarına takılabilir. Aynı ebeveynler, algıladıkları zayıflıkları gidermek için refleks olarak özel öğretmenler tutmaya veya çocuklarına yeni çalışma alışkanlıkları kazandırmaya çalışabilir. Bunu, yardımcı olmak, çocuğun başarısını engelleyebilecek zayıflıkları gidermek veya hafifletmek için yaparlar. Ancak onlarca yıllık araştırmalar, yetenekli gençler yetiştirmenin anahtarının, onların zorluklarına odaklanmak olmadığını gösteriyor. Bunun anahtarı, çocuk gelişimi uzmanlarının “yetkinlik adaları” olarak adlandırdığı güçlü yanlarını tanımak, geliştirmek ve üzerine inşa etmektir.
Bu terim, 40 yılı aşkın bir süre önce klinik psikolog Robert Brooks tarafından ortaya atılmıştır. Brooks, her çocuğun, karşılaştığı zorluklar ne olursa olsun, kendine özgü yetenek alanlarına sahip olduğunu ve bu yetenekleri geliştirmenin ve takdir etmenin eğitimcilerin ve ebeveynlerin görevi olduğunu savunuyor. Bu, çocukları mutlu etmenin ötesinde çocuğun kendisini geliştirmesi için önemli bir temel oluşturuyor. Diğer araştırmalar, “güçlü yanlara odaklanan ebeveynliğin” veya çocuğun becerilerini geliştirmesine yardımcı olmanın, stres seviyelerini düşmesi ve okuldaki derslerde daha aktif bir katılım gösterme ile ilişkili olduğunu gösteriyor. Buna karşılık, psikologlar, zayıflıkları düzeltmeye odaklanan ebeveynliğin çocuğun özgüvenini ve özsaygısını olumsuz etkileyebileceğini ve stresin artmasına ve kaçınma davranışlarına yol açabileceğini öne sürüyor.
Özgüven bulaşıcıdır: Bir şeyde başarılı olduğumuzda cesaretimiz artar. Gençler kendilerini güçlü ve yetenekli hissettiklerinde, örneğin bir sanatçı, sporcu, lider veya arkadaş olarak, hayatlarının diğer alanlarında da engelleri aşmak için daha donanımlı olurlar. Gençler bir amaç veya yetkinlik duygusuna sahip olduklarında, ayaklarını yere sağlam basabilecekleri bir “ada”ya sahip olduklarında, bu yetkinlik genellikle hayatlarının diğer alanlarına da yansır.
Bu olayı kendi evimde de yaşadım. Son üç yıldır, her hafta sonu, şu anda lise son sınıfta okuyan en küçük kızım bir yemek arabasında çalışıyor. Siparişleri alıyor, DoorDash sürücülerine bilgi veriyor ve ara sıra öfkeli müşterilerle uğraşıyor. Akademik yükü oldukça ağır ve eşimle ben, okuluna daha fazla odaklanması için işini azaltması gerektiğini defalarca konuştuk. Ancak o, her cumartesi ve pazar sabahı erken kalkıp işe gitmekte ısrar ediyor. “Bana ihtiyaçları var” diyor. Bu ihtiyaç duyulma hissi, kimya sınavındaki zorluklardan arkadaşlarıyla yaşadığı çatışmalara kadar birçok zorluğun üstesinden gelmesini sağladı.
Davranışları düzeltmek için iyi yanları vurgulamak, yani olumsuz olarak algılayabileceğiniz bir şey gördüğünüzde olumlu yönde yaklaşmak, çoğu ebeveynin ilk içgüdüsü olmayabilir. Ancak bu, kendimizde geliştirmemiz gereken bir beceridir. Çocukların adalarını güçlendirmek için ebeveynler birkaç basit adım atabilir:
Adayı tanımlayın
Bazen çocuklar kendi adalarını keşfederler. Diğer zamanlarda ise ebeveynler, çocuklarının doğal olarak yaptıkları veya onlara neşe veren şeyleri fark etmek ve ardından onları heyecanlandıran etkinlikler ve konular üzerinde düşünmeye yönlendirmek isteyebilirler. Merak duygusunu benimsemek bu konuda yardımcı olabilir. Şu soruyu sorabilirsiniz: “Kendini en çok nerede güvende, enerjik ve motive hissediyorsun?” Bu akademik bir alan olabilir, ancak aynı şekilde sosyal bir beceri, sanatsal bir uğraş veya bir hobi de olabilir. Çocuğunuzun ilk cevabı “Video oyunu oynamak” veya “YouTube izlemek” ise, bu konuya daha derinlemesine bakın. Çocuğunuz YouTube’da saatlerce vakit geçirirken yararlı bir şeyler öğreniyor mu? Bir arkadaşımın oğlu, saatlerce spor maçlarının özetlerini izlerdi. Babası zamanını boşa harcadığını düşünerek endişeleniyordu, ama sesini çıkarmadı. Oğlu şimdi 25 yaşında, NBA takımında video editörlüğü yapıyor ve iyi bir maaş alıyor. Elbette, ergenlik çağındaki tutkular her zaman gelecekteki mesleğe dönüşmez. Ama dönüşebilir de. Bu, ebeveynlerin çocuklarının öncülüğünü takip etmeleri için harika bir argüman.
Bu adanın adını koyun
Çoğu çocuk kendi güçlü yanlarını fark etmez ve iyi oldukları veya kolayca yaptıkları şeylerin değeri olmadığını düşünür. Küçük kardeşine ödevlerinde sabırla yardım eden bir çocuk, kendini öğretmen veya ev işlerine katkıda bulunan biri olarak görmeyebilir. Bu güçlü yanların adını koymak, çocukların kendilerini yeni bir bakış açısıyla görmelerine yardımcı olabilir. Lise arkadaşımdan biri, İngilizce öğretmenimiz tarafından “genç oyun yazarları” yarışmasına bir oyun yazması için teşvik edilmişti. On yıllar sonra, Broadway’de birçok eseri sahnelendi. Başka bir arkadaşım, kızının dokuzuncu sınıf biyoloji öğretmeninin ona mükemmel bir laboratuvar raporunu teslim ederken, “Doktor olmayı düşünmelisin” dediği anı anlatır. On yıl sonra, kızı tıp fakültesinde okuyor. Omzuna hafifçe vurmak, bir hayatın gidişatını değiştirebilir.
Bu adanın üzerine inşa edin
Motivasyon üzerine yapılan araştırmalar, uzun vadeli özgüven ve azim için sadece doğuştan gelen yeteneklerin değil, ustalık için bilinçli bir şekilde pratik yapmanın da önemli olduğunu gösteriyor. Ebeveynler, yaz kursları, kulüpler ve takımlar aracılığıyla veya sadece evde serbest zaman geçirerek çocuklarına güçlü yanlarını geliştirmeleri için fırsatlar sunabilir. Mekanik yetenek gösteren bir çocuk model yapmayı sevebilir; seyirci önünde konuşmaktan hoşlanan bir çocuk ise münazara veya tiyatroya katılmayı deneyebilir. Eski öğrencilerimden biri lise yıllarında oturma odasında bir tiyatro grubu kurdu. Şimdi profesyonel bir aktör. Önemli olan çocuklara bir aktivite önermek, onları buna zorlamamaktır. Zorlamak ters tepip öfkeye dönüşebilir.
Güçlü yönleri zayıf yönleri gidermek için kullanın.
Bazen çocuklar bir çıkmaza girer ve başarısız olduklarını düşünürler. İşte o zaman ebeveynlerin şöyle demesi gerekir: Her şeyde iyi olmak zorunda değilsin. Güçlü yönlerini hatırlayalım, bunlar senin nerede katkı sağlayabileceğini bulmana yardımcı olabilir. Bir alanda kendine güvenmek, başka bir alanda dirençli olmanı sağlayabilir. Sözel olarak başarılı ama yazmayı zor bulan bir çocuk, kalemi kâğıda koymadan önce fikirlerini yüksek sesle dikte etmekten fayda görebilir. Yürütücü işlevlerde zorluk çeken, duygusal zekâsı yüksek bir dışadönük çocuk, arkadaşlarının bir grup projesinde bir araya gelmesine yardımcı olabilir, ardından organizasyon ve son teslim tarihlerinin yönetimi için diğerlerine güvenebilir. Bir çocuğun güçlü yönleri belirli bir göreve uygulanamasa bile, bir konuda iyi olduğunu bilmek, görünüşte aşılmaz bir engelle karşılaştığında ona destek olabilir.
İyimser bir hikâye anlatın
Aile hikayeleri çok etkilidir. Çocuklar sürekli olarak eksiklikleri hakkında sözler duyduklarında (o kitap okumaz, zamanını iyi kullanamaz gibi), bu kimlikler yerleşebilir ve kendini gerçekleştiren kehanetlere dönüşebilir. Çocuğun güçlü yanları öven bir aile kültürü (insanları nasıl kaynaştırdığını fark ettim; anlattığın hikayeleri çok seviyorum, hayal gücün beni her zaman şaşırtıyor!) olumlu bir benlik algısı geliştirebilir. Ancak bu övgüler samimi olmalıdır, aksi takdirde boş sözler olarak kalır. Kendi çocuklarım benden yazdıkları kompozisyonları okumamı istediklerinde, onlara neyi beğendiğimi ve neyi anlamadığımı söylerim. Samimi övgü, inandırıcı olduğu için anlamlıdır.
Temelinde, “yetkinlik adaları” kavramı, bizleri çocuklarımızı nasıl gördüğümüzü yeniden düşünmeye davet ediyor. Odak noktamızı korkudan olasılıklara, düzeltmekten yetiştirmeye kaydırmamızı istiyor. Gençlerin başarmaları gerekenlerle ilgili mesajlarla bombardımana tutulduğu bir çağda, onlara zaten sahip oldukları güçlü yönleri hatırlatabiliriz. Onların adalarını belirleyip besleyerek, onlara kendi potansiyellerini derinleştirmenin bir yolunu gösteririz ve bunu yaparken kendi endişelerimizi de biraz yatıştırabiliriz.”
Bu yazı ilk kez 21 Mayıs 2025’te yayımlanmıştır.
