Dijital şeytanlar bildirimle fısıldıyor

Dijital çağ gerçekten yalnızca teknolojik bir ilerleme mi, yoksa insan zihnini dönüştüren daha derin bir sınav mı? Algoritmalar, hız ve gösteriş kültürü insan iradesini nasıl kuşatıyor? Kur’an ve hadisler, bugünün dijital manipülasyonlarını anlamak için bize ne söylüyor? Modern teknolojiler, kadim ayartmaların yeni yüzleri olabilir mi? İsmihan Şimşek yazdı.

Dijital çağ, insanlık tarihinin en kapsamlı zihinsel dönüşümlerinden birine sahne oluyor. Bu dönüşüm yalnızca teknolojik bir ilerleme olarak görülemez; aynı zamanda insanın varoluşunu, değer dünyasını, algı kapasitesini ve eylem motivasyonlarını dönüştüren güçlü bir kültürel etkidir. Bu nedenle dijital çağın analizinde teolojik çerçevenin sunduğu kavramlar son derece işlevseldir. Kur’an ve hadisler, şeytanın insan davranışını nasıl etkilediğine dair tarihsel ve evrensel bir çerçeve sunar. Bu çerçeve günümüzde modern teknolojik manipülasyon mekanizmalarını anlamak için de kritik bir eşdeğerlik sağlar.

Kur’an’da şeytanın ilk isyanının temelinde kibir olduğu açıkça vurgulanır. A’râf Suresi 12. ayette şeytanın Hz. Âdem’e secde edilmesinin istenmesine karşılık “ben ondan üstünüm” iddiası, ontolojik bir üstünlük vehmine dayalı bir varoluş sapmasıdır. Bu kibir, insanın fıtratına yönelik ilk saldırının mahiyetini belirler. Modern dijital kültürde bu kibir, bambaşka yüzlerle yeniden üretiliyor. Sosyal medya, insanın kendisini idealize etmesi, olduğundan farklı göstermesi ve sahte bir mükemmellik algısı yaratması üzerine kurulu bir performans alanına dönüşmüş durumda. Bu performans, narsisizmin dijitalleşmiş versiyonu olarak karşımıza çıkıyor.

Kibir, insanın kendini yeterli görmesidir. Bu sebeple Alak Suresi’nde, “İnsan kendini yeterli gördüğünde azar” (6-7) ayetiyle tüm haddi aşma eğilimlerimizin kökenine işaret edilir. Haset ve nankörlüğün temelinde kibir vardır. İnsanın, yaratıcıya karşı ihtiyaç ve eksiklik duymaması, verilen nimet ve imkânlara şükretmeden onları salt kendisiyle ilişkilendirmesi ve kendisini mutlak yeterli görmesi neticesini doğurur. Transhümanizm tam da bu “mükemmel, eksiksiz insan” temeli üzerine inşa edilir. İnsanı robotlaştırmanın, robotları insanlaştırmanın yaşamı mutlak bir kusursuzluğa, ölümsüzlüğe dönüştüreceğine inanılır. Bu, şeytanın insanı ölümsüzlük vaadi ile kandırdığı yasak elmadır. O, insanı ölümsüzlüğe kavuşacağına inandırarak, bir nevi Tanrılaşma vaat ederek ilk günahı ile tanıştırdı. İnsanı cennetinden ayırarak yeryüzüne düşürdü, o günden beri insan cenneti yeniden kazanmak için uğraşıyor, kimi zaman paranın, kimi zaman güzelliğin, kimi zaman da teknolojinin sunduğu sanal cennetlerle kendisini oyalıyor. Şunu asla unutmamak gerekiyor. Şeytanın sorunu Tanrı ile değil, insanla… İnsan ise şeytanın ayartmaları ile Tanrıcılık oynamaya kalkıyor, yani şeytan değil, insan Tanrılaşmaya çalışıyor. Bunu da kendinde bulunan “kibir” hasletini insana yükleyerek yapıyor.

Süslü manipülasyonlar

Gösteriş için yapılan harcamalara dair Nisa Suresi 38. ayette verilen uyarı, bugün sosyal medya ekonomisinin temel çalışma prensibini özetliyor. İnsanın tüketimi, estetik tercihleri, yaşam tarzı ve ilişkileri giderek görsel bir vitrine dönüşüyor. Bu durum, teolojik, dini literatürde “riya” olarak nitelenen davranış biçiminin dijital çağdaki karşılığıdır. Sosyal medyayı yediği içtiğini, giydiğini, gittiği mekânları, evini, arabasını, kısacası ait olduğu ya da olmak istediği sınıfı göstermek için kullananların yüzlerine şeytanın arkadaşı oldukları gerçeğini vuran bir ayetle karşı karşıyayız. Dünyevileşmenin böylesine pazarlandığı gösteri ve gösteriş çağına insanlık başka bir dönemde tanık olmamıştır herhalde. Önceden başkalarına göstermenin ayıp ve görgüsüzlük olarak görüldüğü şeylerin bugün arsızca gösterilmesi ve bunun normalleşmesi, insanların kendilerini ispatlama gayretinin sonucu. Kendinden menkul bir değeri olmayanlar, bu değeri var edemeyenler nesnelere değer biçerek onlar üzerinden değerli görülme çabası içine giriyorlar.

Şeytanın insana “her yönden yaklaşacağı”na (Araf Suresi 16-17) dair Kur’ânî ifade, bugün somut bir gerçeklik olarak karşımızda… Algoritmalar insan davranışını sadece gözlemlemekle kalmıyor; aynı zamanda yönlendiriyor, biçimlendiriyor ve tahmin ediyor. Bu yönlendirme, A’râf Suresi’nde tarif edilen kuşatıcı vesvese biçimlerinin dijital çağdaki sistematik karşılığı olarak okunabilir. Sosyal medya platformları, kullanıcıların hangi içeriklerle daha uzun süre etkileşim kurduğunu tespit ederek bu içerikleri çoğaltır. Bu süreç, insanın zaaflarını hedefleyen bir manipülasyon zinciri üretir. Kur’an’ın “süslü gösterme” olarak tanımladığı mekanizma, bugün görsel estetik, duygusal tahrik ve dikkat çekicilik üzerine kurulu dijital içerik üretimi ile birebir örtüşüyor.

Şeytanın en önemli özelliklerinden biri fısıldamasıdır. (Araf 20, Nas 4) Yani o insanın kalbine her türlü kötülüğü sinsice ve sızarak yerleştirir. Bu sebeple Peygamberimiz (s.a.v) “Kovulmuş şeytanın kötülük dürtüsü, fısıldaması ve telkininden, bilen ve duyan Allah’a sığınırım.” (Tirmizi, Salat, 179.) diye dua eder. Çünkü şeytanın manipülasyonu sessiz ve derinden ilerler. Dijital dünya da içinde nasıl kaybolduğumuzu, alışkanlık ve davranış biçimlerimizin nasıl değiştiğini anlayamadan hayatımızı şekillendirir.

“Hız senin düşmanın!”[1]

Hadislerde sıkça geçen “acelecilik şeytandandır” uyarısı, dijital çağın davranış modelleriyle yüksek düzeyde uyumlu görünüyor. Teknoloji, insanı hızlı düşünmeye, hızlı tüketmeye ve hızlı tepki vermeye zorlar. Hız, artık bir tercih değil, kültürel bir mecburiyet haline geldi. Bu kültürel hız, teolojik açıdan iradenin zayıflamasına neden olan yapısal bir risk taşır. Sosyal medyada öfke patlamalarının, linç kültürünün ve yanlış bilgi yayılımının temelinde bu aceleciliğin olduğu açık… Modern insan, saniyeler içerisinde tepki veren bir varlığa dönüştü, teennî (yavaşlık, sakin değerlendirme) kültürünü büyük ölçüde kaybetti.

Unutma olgusu da dijital çağda yeni bir anlam kazandı. Kur’an’da şeytanın insanı unutturarak yanılttığına dair pek çok örnek yer alır. Hz. Yusuf kıssasında ifade edilen unutma, sadece basit bir ihmal değil; insanın kaderini etkileyen derin bir zaaf olarak sunulur. Günümüz bilgi toplumunda unutma, yapısal bir soruna dönüşüyor. Hatta “dijital demans” denilen bir kavram hayatımıza girdi. Dijital ortamın sürekli uyarıcı bombardımanı, bilişsel yükü artırıyor; dikkatin sürekliliğini bozuyor ve uzun süreli hafıza üzerinde zayıflatıcı bir etki yaratıyor. Bilgi fazlalığı, paradoksal biçimde bilgisizliği üretir hale geldi. İnsan, bildiğini düşündüğü şeyleri zihninde taşıyamıyor; dijital araçlara devrediyor. İnsanın hakikati içselleştirmesi zorlaştıkça, manipülasyona açıklığı artıyor. Kur’an’ın “şeytanın kışkırtmalarından Allah’a sığınma” (Müminun 97) vurgusu, sadece ahlaki bir öğüt değil; aynı zamanda bilişsel bir koruma stratejisi olarak manipülasyonlara kalkan oluyor.

Büyü ve sihir temaları da dijital çağla birlikte yeni bir yoruma kavuştu. Bakara Suresi’nde (102-103) sihrin hakikat algısını bozan bir yanılsama türü olduğu ifade edilir. Bugün yapay zekâ ile üretilen sahte görüntüler, manipüle edilmiş videolar, algı operasyonları ve yanlış bilgi kampanyaları, klasik sihrin modern karşılıklarıdır. Bu içerikler, duyularımıza hitap ederek hakikat algısını çarpıtır. Görüntünün hakikatin önüne geçmesi, büyünün temel mantığıdır. Dijital teknolojiler, tam da bu mantığı işleterek insanın algısal gerçekliğini yeniden inşa eder.

Geçmişte bu sinemayla yapılıyordu; devreye televizyon girdi, ardından bilgisayar ve telefonlar bu büyülemenin aracısı oldular. Firavun’un büyücülerinin alet ve edevatları ellerindeki değneklerdi. Bugünün büyücülerinin değnekleri ise bakıp büyülendiğimiz ekranlar… Algılarımız tamamen ters yüz oldu. Sanal bir dünyanın büyüsü ile değneklerin yılana dönüşmesini gerçek sandık. Üstelik VR gözlüklerle bu sanal gerçekliğe daha da inandık. Metaforik anlamda, bugünün muskaları cep telefonları, VR gözlükler, çipler, giyilebilir teknolojiler oldu. Onları bir muska gibi üzerimizde taşıyoruz artık.

Ayette geçen, “Karşılığında kendilerini sattıkları şey, ne kötüdür!” ifadesi bugün dijitalizme teslim ettiğimiz ruhumuzu, kişiliğimizi, kişisel verilerimizi, özgürlüğümüzü, kısacası tüm benliğimizi bu sanal dünyaya gönüllü olarak sattığımızı da çok güzel bir şekilde anlatıyor. Üstelik bu alışverişin kaybedeni hep biz oluyoruz. Sürekli para veren de biziz çünkü. Akıllı telefonlar, giyilebilir teknolojiler, ücretli aplikasyonlar satın almak, internetten yapılan alışverişler vs. derken hem bunlara para verip hem de kendimizi pazarlıyor, satıyoruz. Bizim kazancımız ise sadece bir büyüye kapılıp gitmek oluyor.

Sonuç olarak, bu bakış açısından bakıldığında dijital çağ, şeytanın klasik yöntemlerinin daha rafine ve görünmez biçimler kazandığı bir dönem olarak yorumlanabilir. Ancak Kur’an’ın sunduğu temel ilke değişmedi: Şeytanın etkisi, bilinçli ve iradeli insan üzerinde sınırlıdır. Bilinç, bu çağda en güçlü koruma aracıdır. Hakikat talebi, gösterişten uzak durmak, acelecilikten sakınmak, sözü güzelleştirmek, tüketimi sınırlamak, vesveseye karşı zihinsel berraklığı korumak ve yaratılışın hikmetine uygun bir yaşam sürmek, dijital şeytanların etkisini kırmanın en güçlü yollarını oluşturur. Bu nedenle dijital çağın meydan okuması, aynı zamanda insanın varoluşsal olgunluğunu sınayan bir imkâna dönüşür.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 17 Aralık 2025’te yayımlanmıştır.

[1] Cem Yılmaz’ın Fundamentals gösterisinden bir replik

İsmihan Şimşek
İsmihan Şimşek
İsmihan Şimşek - 1984 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde lisansını, İstanbul Ticaret Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri’nde yüksek lisansını tamamladı. Kamu kurumları ve özel sektörde basın danışmanlığı ve iletişim departmanlarında yöneticilik yaptı. ÖNDER İmam Hatipliler Derneği’nde genel başkan yardımcılığı, KADEM Kadın ve Demokrasi Derneği’nde komisyon başkanlığı görevlerinde bulundu. Farklı dergilerde yayın yönetmenliği yaptı. Hazırladığı yazılar, haberler ve dosyalar dergi, internet sitesi ve gazetelerde yayımlandı. Medya ve din üzerine çalışmalarına devam ediyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Dijital şeytanlar bildirimle fısıldıyor

Dijital çağ gerçekten yalnızca teknolojik bir ilerleme mi, yoksa insan zihnini dönüştüren daha derin bir sınav mı? Algoritmalar, hız ve gösteriş kültürü insan iradesini nasıl kuşatıyor? Kur’an ve hadisler, bugünün dijital manipülasyonlarını anlamak için bize ne söylüyor? Modern teknolojiler, kadim ayartmaların yeni yüzleri olabilir mi? İsmihan Şimşek yazdı.

Dijital çağ, insanlık tarihinin en kapsamlı zihinsel dönüşümlerinden birine sahne oluyor. Bu dönüşüm yalnızca teknolojik bir ilerleme olarak görülemez; aynı zamanda insanın varoluşunu, değer dünyasını, algı kapasitesini ve eylem motivasyonlarını dönüştüren güçlü bir kültürel etkidir. Bu nedenle dijital çağın analizinde teolojik çerçevenin sunduğu kavramlar son derece işlevseldir. Kur’an ve hadisler, şeytanın insan davranışını nasıl etkilediğine dair tarihsel ve evrensel bir çerçeve sunar. Bu çerçeve günümüzde modern teknolojik manipülasyon mekanizmalarını anlamak için de kritik bir eşdeğerlik sağlar.

Kur’an’da şeytanın ilk isyanının temelinde kibir olduğu açıkça vurgulanır. A’râf Suresi 12. ayette şeytanın Hz. Âdem’e secde edilmesinin istenmesine karşılık “ben ondan üstünüm” iddiası, ontolojik bir üstünlük vehmine dayalı bir varoluş sapmasıdır. Bu kibir, insanın fıtratına yönelik ilk saldırının mahiyetini belirler. Modern dijital kültürde bu kibir, bambaşka yüzlerle yeniden üretiliyor. Sosyal medya, insanın kendisini idealize etmesi, olduğundan farklı göstermesi ve sahte bir mükemmellik algısı yaratması üzerine kurulu bir performans alanına dönüşmüş durumda. Bu performans, narsisizmin dijitalleşmiş versiyonu olarak karşımıza çıkıyor.

Kibir, insanın kendini yeterli görmesidir. Bu sebeple Alak Suresi’nde, “İnsan kendini yeterli gördüğünde azar” (6-7) ayetiyle tüm haddi aşma eğilimlerimizin kökenine işaret edilir. Haset ve nankörlüğün temelinde kibir vardır. İnsanın, yaratıcıya karşı ihtiyaç ve eksiklik duymaması, verilen nimet ve imkânlara şükretmeden onları salt kendisiyle ilişkilendirmesi ve kendisini mutlak yeterli görmesi neticesini doğurur. Transhümanizm tam da bu “mükemmel, eksiksiz insan” temeli üzerine inşa edilir. İnsanı robotlaştırmanın, robotları insanlaştırmanın yaşamı mutlak bir kusursuzluğa, ölümsüzlüğe dönüştüreceğine inanılır. Bu, şeytanın insanı ölümsüzlük vaadi ile kandırdığı yasak elmadır. O, insanı ölümsüzlüğe kavuşacağına inandırarak, bir nevi Tanrılaşma vaat ederek ilk günahı ile tanıştırdı. İnsanı cennetinden ayırarak yeryüzüne düşürdü, o günden beri insan cenneti yeniden kazanmak için uğraşıyor, kimi zaman paranın, kimi zaman güzelliğin, kimi zaman da teknolojinin sunduğu sanal cennetlerle kendisini oyalıyor. Şunu asla unutmamak gerekiyor. Şeytanın sorunu Tanrı ile değil, insanla… İnsan ise şeytanın ayartmaları ile Tanrıcılık oynamaya kalkıyor, yani şeytan değil, insan Tanrılaşmaya çalışıyor. Bunu da kendinde bulunan “kibir” hasletini insana yükleyerek yapıyor.

Süslü manipülasyonlar

Gösteriş için yapılan harcamalara dair Nisa Suresi 38. ayette verilen uyarı, bugün sosyal medya ekonomisinin temel çalışma prensibini özetliyor. İnsanın tüketimi, estetik tercihleri, yaşam tarzı ve ilişkileri giderek görsel bir vitrine dönüşüyor. Bu durum, teolojik, dini literatürde “riya” olarak nitelenen davranış biçiminin dijital çağdaki karşılığıdır. Sosyal medyayı yediği içtiğini, giydiğini, gittiği mekânları, evini, arabasını, kısacası ait olduğu ya da olmak istediği sınıfı göstermek için kullananların yüzlerine şeytanın arkadaşı oldukları gerçeğini vuran bir ayetle karşı karşıyayız. Dünyevileşmenin böylesine pazarlandığı gösteri ve gösteriş çağına insanlık başka bir dönemde tanık olmamıştır herhalde. Önceden başkalarına göstermenin ayıp ve görgüsüzlük olarak görüldüğü şeylerin bugün arsızca gösterilmesi ve bunun normalleşmesi, insanların kendilerini ispatlama gayretinin sonucu. Kendinden menkul bir değeri olmayanlar, bu değeri var edemeyenler nesnelere değer biçerek onlar üzerinden değerli görülme çabası içine giriyorlar.

Şeytanın insana “her yönden yaklaşacağı”na (Araf Suresi 16-17) dair Kur’ânî ifade, bugün somut bir gerçeklik olarak karşımızda… Algoritmalar insan davranışını sadece gözlemlemekle kalmıyor; aynı zamanda yönlendiriyor, biçimlendiriyor ve tahmin ediyor. Bu yönlendirme, A’râf Suresi’nde tarif edilen kuşatıcı vesvese biçimlerinin dijital çağdaki sistematik karşılığı olarak okunabilir. Sosyal medya platformları, kullanıcıların hangi içeriklerle daha uzun süre etkileşim kurduğunu tespit ederek bu içerikleri çoğaltır. Bu süreç, insanın zaaflarını hedefleyen bir manipülasyon zinciri üretir. Kur’an’ın “süslü gösterme” olarak tanımladığı mekanizma, bugün görsel estetik, duygusal tahrik ve dikkat çekicilik üzerine kurulu dijital içerik üretimi ile birebir örtüşüyor.

Şeytanın en önemli özelliklerinden biri fısıldamasıdır. (Araf 20, Nas 4) Yani o insanın kalbine her türlü kötülüğü sinsice ve sızarak yerleştirir. Bu sebeple Peygamberimiz (s.a.v) “Kovulmuş şeytanın kötülük dürtüsü, fısıldaması ve telkininden, bilen ve duyan Allah’a sığınırım.” (Tirmizi, Salat, 179.) diye dua eder. Çünkü şeytanın manipülasyonu sessiz ve derinden ilerler. Dijital dünya da içinde nasıl kaybolduğumuzu, alışkanlık ve davranış biçimlerimizin nasıl değiştiğini anlayamadan hayatımızı şekillendirir.

“Hız senin düşmanın!”[1]

Hadislerde sıkça geçen “acelecilik şeytandandır” uyarısı, dijital çağın davranış modelleriyle yüksek düzeyde uyumlu görünüyor. Teknoloji, insanı hızlı düşünmeye, hızlı tüketmeye ve hızlı tepki vermeye zorlar. Hız, artık bir tercih değil, kültürel bir mecburiyet haline geldi. Bu kültürel hız, teolojik açıdan iradenin zayıflamasına neden olan yapısal bir risk taşır. Sosyal medyada öfke patlamalarının, linç kültürünün ve yanlış bilgi yayılımının temelinde bu aceleciliğin olduğu açık… Modern insan, saniyeler içerisinde tepki veren bir varlığa dönüştü, teennî (yavaşlık, sakin değerlendirme) kültürünü büyük ölçüde kaybetti.

Unutma olgusu da dijital çağda yeni bir anlam kazandı. Kur’an’da şeytanın insanı unutturarak yanılttığına dair pek çok örnek yer alır. Hz. Yusuf kıssasında ifade edilen unutma, sadece basit bir ihmal değil; insanın kaderini etkileyen derin bir zaaf olarak sunulur. Günümüz bilgi toplumunda unutma, yapısal bir soruna dönüşüyor. Hatta “dijital demans” denilen bir kavram hayatımıza girdi. Dijital ortamın sürekli uyarıcı bombardımanı, bilişsel yükü artırıyor; dikkatin sürekliliğini bozuyor ve uzun süreli hafıza üzerinde zayıflatıcı bir etki yaratıyor. Bilgi fazlalığı, paradoksal biçimde bilgisizliği üretir hale geldi. İnsan, bildiğini düşündüğü şeyleri zihninde taşıyamıyor; dijital araçlara devrediyor. İnsanın hakikati içselleştirmesi zorlaştıkça, manipülasyona açıklığı artıyor. Kur’an’ın “şeytanın kışkırtmalarından Allah’a sığınma” (Müminun 97) vurgusu, sadece ahlaki bir öğüt değil; aynı zamanda bilişsel bir koruma stratejisi olarak manipülasyonlara kalkan oluyor.

Büyü ve sihir temaları da dijital çağla birlikte yeni bir yoruma kavuştu. Bakara Suresi’nde (102-103) sihrin hakikat algısını bozan bir yanılsama türü olduğu ifade edilir. Bugün yapay zekâ ile üretilen sahte görüntüler, manipüle edilmiş videolar, algı operasyonları ve yanlış bilgi kampanyaları, klasik sihrin modern karşılıklarıdır. Bu içerikler, duyularımıza hitap ederek hakikat algısını çarpıtır. Görüntünün hakikatin önüne geçmesi, büyünün temel mantığıdır. Dijital teknolojiler, tam da bu mantığı işleterek insanın algısal gerçekliğini yeniden inşa eder.

Geçmişte bu sinemayla yapılıyordu; devreye televizyon girdi, ardından bilgisayar ve telefonlar bu büyülemenin aracısı oldular. Firavun’un büyücülerinin alet ve edevatları ellerindeki değneklerdi. Bugünün büyücülerinin değnekleri ise bakıp büyülendiğimiz ekranlar… Algılarımız tamamen ters yüz oldu. Sanal bir dünyanın büyüsü ile değneklerin yılana dönüşmesini gerçek sandık. Üstelik VR gözlüklerle bu sanal gerçekliğe daha da inandık. Metaforik anlamda, bugünün muskaları cep telefonları, VR gözlükler, çipler, giyilebilir teknolojiler oldu. Onları bir muska gibi üzerimizde taşıyoruz artık.

Ayette geçen, “Karşılığında kendilerini sattıkları şey, ne kötüdür!” ifadesi bugün dijitalizme teslim ettiğimiz ruhumuzu, kişiliğimizi, kişisel verilerimizi, özgürlüğümüzü, kısacası tüm benliğimizi bu sanal dünyaya gönüllü olarak sattığımızı da çok güzel bir şekilde anlatıyor. Üstelik bu alışverişin kaybedeni hep biz oluyoruz. Sürekli para veren de biziz çünkü. Akıllı telefonlar, giyilebilir teknolojiler, ücretli aplikasyonlar satın almak, internetten yapılan alışverişler vs. derken hem bunlara para verip hem de kendimizi pazarlıyor, satıyoruz. Bizim kazancımız ise sadece bir büyüye kapılıp gitmek oluyor.

Sonuç olarak, bu bakış açısından bakıldığında dijital çağ, şeytanın klasik yöntemlerinin daha rafine ve görünmez biçimler kazandığı bir dönem olarak yorumlanabilir. Ancak Kur’an’ın sunduğu temel ilke değişmedi: Şeytanın etkisi, bilinçli ve iradeli insan üzerinde sınırlıdır. Bilinç, bu çağda en güçlü koruma aracıdır. Hakikat talebi, gösterişten uzak durmak, acelecilikten sakınmak, sözü güzelleştirmek, tüketimi sınırlamak, vesveseye karşı zihinsel berraklığı korumak ve yaratılışın hikmetine uygun bir yaşam sürmek, dijital şeytanların etkisini kırmanın en güçlü yollarını oluşturur. Bu nedenle dijital çağın meydan okuması, aynı zamanda insanın varoluşsal olgunluğunu sınayan bir imkâna dönüşür.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 17 Aralık 2025’te yayımlanmıştır.

[1] Cem Yılmaz’ın Fundamentals gösterisinden bir replik

İsmihan Şimşek
İsmihan Şimşek
İsmihan Şimşek - 1984 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde lisansını, İstanbul Ticaret Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri’nde yüksek lisansını tamamladı. Kamu kurumları ve özel sektörde basın danışmanlığı ve iletişim departmanlarında yöneticilik yaptı. ÖNDER İmam Hatipliler Derneği’nde genel başkan yardımcılığı, KADEM Kadın ve Demokrasi Derneği’nde komisyon başkanlığı görevlerinde bulundu. Farklı dergilerde yayın yönetmenliği yaptı. Hazırladığı yazılar, haberler ve dosyalar dergi, internet sitesi ve gazetelerde yayımlandı. Medya ve din üzerine çalışmalarına devam ediyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x