2011’den beri düşmesi için uğraşılan, binlerce insanın ölümüne, evlerini terk etmesine neden olan Esad rejimi günler içinde çöktü, Beşar Esad ülkeyi terk etti ve Moskova’ya sığındı. Muhalif grupların beklenenden çok hızlı ilerlemesi herkesi şaşırttı. Bu süreçte öne çıkan muhalif grup Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ve lideri Ebu Muhammed el Culani oldu.
Şam düşüp Esad ülkeyi terk edince hareketin lideri olarak öne çıktı, süreç içerisinde açıklamalar yaptı, CNN’e röportaj verdi; “Suriye kurumsal bir yönetim sistemini hak ediyor, tek bir yöneticinin keyfi kararlar aldığı bir sistemi değil” dedi.
HTŞ, Türkiye dahil pek çok ülke ve BM’ye göre “terör örgütü” ama son dönemde Culani bu konuda bir tavır değişikliğine gitmeye başlamıştı. Culani, aylar önce, içinden geldiği IŞİD ve El Kaide terör örgütleriyle bağlarını koparma izlenimi veriyordu. Geçmişte cübbe ve sarık ile gezen Colani, önce İdlib’de, ardından da HTŞ’nin ele geçirdiği kentlerde kamuoyunun karşısına Batılı giyim tarzı ile çıktı.
Çoğulculuk, eşitlik, adalet, yönetimleri altındaki topraklarda azınlıkları koruyacaklarına dair mesajlar veriyor. Son olarak işkence ve savaş suçlarından sorumlu eski Esad rejimi yetkililerinden hesap sorulacağını duyurdu.
Gerçek ismi Ahmed El Şara’yı kullanmaya başlayan HTŞ liderinin hoşgörülü mü, yoksa aşırılıkçı bir lider mi olacağına dair soru işaretleri baki… Bu nedenle herkes Culani’nin geçmişini merak ediyor.
Culani hakkında eldeki bilgileri çeşitli kaynaklardan derledik. Suriyeli medya organlarından syria.tv’de Husam Cezmati’nin kaleme aldığı yazıda, Culani’nin hayatına dair önemli bilgiler var:
Golan Tepeleri’nde doğdu
“2012 yılının ocak ayında kendisini El-Nusra Cephesi’nin lideri olarak ilan ettiğinden beri hakkındaki bilgiler yıllarca yavaş yavaş birikmeye başladı. Her ne kadar burada verilen bilgilerin çoğu daha önce başka makalelerde yayınlanmış olsa da, bu bilgilerin düzenlenmesi ve sıralı bir şekilde sunulması, bu karakterin bir portresini çizmek açısından önemli hale geldi. Burada yer alan bilgiler genel olarak doğruluğu teyit edilmiş bilgilerdir. Bu bilgiler, El-Culani’nin, hayatının farklı aşamalarında onu tanıyan kişilerle yapılan bazı röportajlara ve son zamanlarda yaptığı bazı açıklamalara dayanıyor.
Asıl adı Ahmed el-Şara. İşgal altındaki Golan Tepeleri’inde Fik şehrine bağlı Cibin köyünde, yerinden edilmiş bir aileden geliyor.
Babası, Arap milliyetçisi Hüseyin, Bağdat Üniversitesi’nde iktisat ve siyasi bilimler okudu. Petrol ekonomisi konusunda uzman ve bu alanda 4 kitap yazdı.
Muhafazakâr kimliğiyle bilinen annesi bir kız lisesinde coğrafya öğretmeniydi.
Düzenli, zeki, kibar, içe dönük öğrenci
Ahmed el-Şara, 1982 yılında, babasının işinden dolayı bulundukları Riyad’da doğdu. İlk eğitimini Riyad’da aldı.
Ailesi 1989 yılında Şam’a döndü ve babasının ekonomistler için kurulan bir konut kooperatifi sayesinde sahip olduğu Mezze Mahallesi’ndeki Doğu Villaları’nda yaşadılar.
İlkokulu Mezze’deki Muaz bin Cebel Okulu’nda okudu. Sınıf arkadaşlarından biri, onu seçkin öğrencilerden biri, düzenli, nispeten zeki, kibar, gözlüklü ve biraz içe dönük olarak tanımlıyor.
Lise eğitimine aynı mahalledeki Ömer bin Abdülaziz Lisesi’nde devam etti. Bu yıllarda akademik başarısı belirgin bir şekilde düştü.
Açık öğretimde İletişim Fakültesi’ne kayıt olduğu biliniyor. Ama üniversite eğitimiyle ilgili 2 yıldan sonrasına dair bilgi yok.
Nelerden etkilendi?
2000 yılında gerçekleşen Filistin intifadasından ve 11 Eylül 2001 olaylarından etkilendiği biliniyor.
Bir süre sonra sakal bırakıp, geleneksel Arap erkek kıyafeti celebiye (tek parça uzun elbise) giymeye başladı. Aynı mahalledeki el-Şafii Camii’nde namaz kılmaya devam etti.
Mart 2003’te, Bağdat’ın düşmesinden haftalar önce gönüllü olarak Irak’a gitti, Ramadi şehrine geçti. Irak’ta herhangi bir örgüte katılıp katılmadığı bilinmiyor. Kısa bir süre sonra Suriye’ye döndü.
İki yıldan fazla Suriye’de kaldı. Bazı akrabaları ve başka kişilerle birlikte yeni ortaya çıkan Selefi-Cihadi örgütle ilişkilendirildi. Bu örgüt daha sonra Sednaya Hapishanesi’nde “Dervüşa – el-Tabka çağrısı” olarak anılacaktı.
Bu örgütün üyeleri 2005 yılının son aylarında tutuklandı. Culani de tutuklananlar arasındaydı, ama kendisini sorgulayan istihbaratçıları suçsuz olduğuna ikna etmeyi başardı.
2006’da bomba yerleştirmeye çalışırken tutuklandı
Serbest bırakıldıktan sonra tekrar Irak’a gitti, ancak bu sefer önceden belirlenmiş bir hedefi vardı: Musul’daki küçük bir cihatçı grup olan Ebu Talha el-Iraki liderliğindeki Mücahitler Birliği’ne (Mücahit Tugayları) katıldı. Daha sonra Mücahit Tugayları, el-Kaide kolunun emiri olarak Ebu Musab el-Zerkavi’ye biat etti.
Irak’a varışından birkaç ay sonra, 2006 yılında bomba yerleştirmeye çalışırken tutuklandı. Üzerinde sahte bir Irak kimliği taşıyordu ve Amerikan güçlerinin, Arap mücahitleri ayırt etmek için yaptığı lehçe testinden geçmeyi başardı. Bu nedenle Iraklı olarak hapsedildi ve o dönemde Ebu Eşref olarak tanındı.
Yaklaşık beş yılını Ebu Gureyb, Taci, Buka, Kroeber cezaevlerine geçirdi. Bu hapishanelerde, serbest bırakıldığında “Irak İslam Devleti”nin en önde gelen liderleri arasında yer alacak olan bazı kişilerle tanıştı.
Mezopotamya’daki el-Kaide örgütü; diğer cihatçı hareketler, aşiret liderleri ve diğerleriyle bir araya gelerek, 15 Ekim 2006’da “Irak İslam Devleti”nin kurulduğunu, tüm örgütlerinin dağıtıldığını ve “devlet” olarak ortaya çıktıklarını duyurdu.
2011’de Suriye’de örgütlenmeye başladı
El-Şara 2011 yılında hapishaneden çıktı ve kendisini otomatikman bu yapının bir üyesi olarak buldu.
Serbest bırakıldıktan kısa bir süre sonra ve 2011 Mart’ında Suriye’de olaylar başladı. El Şara, hapishanede tanıştığı en önemli kişilerden biri ve el-Şara’nın Suriyeli olduğunu bilen az sayıdaki insandan biri olan Ebu Müslim el-Türkmani ile buluştu. Bu süreçte El-Türkmani, Irak’ın Ninova’nın valisi olmuştu. Hapishanedeyken Ebu Eşref’in Suriye hakkında söylediği sözler üzerine istişare ettiler. Bunun üzerine, Suriye’de faaliyet göstermek üzere bir plan teklifi hazırlayarak bu öneriyi onaylayacak merci olan Ebu Bekir el-Bağdadi’ye gönderdiler. Bağdadi teklifi tamamen kabul etti; Culani ve Bağdadi görüştüler.
Ağustos 2011’de altı kişilik bir grup olarak Suriye’ye girdi ve örgütünün hücrelerini kurmaya başladı.
Başına 10 milyon dolar ödül kondu
24 Ocak 2012’de, sesinin kasıtlı olarak değiştirildiği bir video kaydında, el-Nusra Cephesi’nin Şam halkı için cihatta olduğunu duyurdu ve kendisini “Fatih Ebu Muhammed el-Culani” olarak tanıttı.
Aralık 2012’de, ABD Savunma Bakanlığı, el-Nusra Cephesi’ni terör örgütü olarak sınıflandırdı. Mayıs 2013’te Güvenlik Konseyi, el-Nusra Cephesi’ni el-Kaide ile bağlantılı kuruluş ve bireylere yönelik yaptırımlar listesine ekleme kararı aldı. Kasım 2020’de ise ABD Dışişleri Bakanlığı onun hakkında güvenlik bilgisi sağlayan herkese 10 milyon dolarlık ödül vereceğini duyurdu.
2013’te Bağdadi bir anda, El Nusra grubunu fesh ettiğini, örgütün üyelerini ve bağlantılı kişileri “Irak ve Şam İslam Devleti” (IŞİD) isimli yapıyla birleştirdiğini ilan etti. El Şara, bu açıklamaya karşı çıktı ve bir gün sonra, 10 Nisan 2013’te Nusra Cephesi’nin El Kaide’ye bağlılığını ilan etti.
28 Temmuz 2016’da el-Kaide ile irtibatını kesti ve örgütünün adını “Şam Fetih Cephesi” olarak değiştirdi.
2017’de HTŞ’nin lideri oldu
28 Ocak 2017’de, Cebhat Fetih el-Şam, başta Nureddin Zengi Hareketi ve Ceyş el-Ahrar olmak üzere diğer gruplarla Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) adı altında birleşti. Bu yapıda Haşim el-Şeyh (Ebu Cabir) emir olarak, el-Culani ise askerî lider olarak görev aldı. 1 Ekim 2017’de ise Ebu Cabir’in istifasının ardından HTŞ’nin lideri oldu.
Onu tanıyanlar kendisini kurnaz, gösterişi seven ve iktidara tutunan biri olarak tanımlıyor.”
2014’te “Suriye İslam hukukuna göre yönetilmeli” dedi
Katar’lı medya kuruluşu Al Jazeera ise, internet sitesinde yayımladığı Culani portresinde şu bilgileri paylaştı:
“2014 yılında yaptığı ilk televizyon röportajında, El Cezire’ye verdiği demeçte Suriye’nin, “İslam hukuku” yorumuna göre yönetilmesi gerektiğini ve Hristiyanlar ve Aleviler gibi ülkenin azınlıklarının bu duruma uyum sağlamayacağını söyledi.
Sonraki yıllarda, el Culani’nin El Kaide’nin tüm Müslüman çoğunluklu ülkelerde bir “küresel hilafet” kurma projesinden uzaklaştığı görülmeye başlandı. Bunun yerine, grubunu Suriye sınırları içinde güçlendirmeye odaklanıyor gibi görünüyordu.
Analistlere göre bu ayrılık, el Culani’nin başında olduğu yapının uluslararası hedefler yerine İdlib’deki gruplara ulusal hedeflerini vurgulamak için bir girişimiydi.”
İmaj değişikliği
Euronews’un haberine göre, Culani İdlib’de muhalif gruplar arasında gücünü pekiştirirken imajındaki değişiklik de dikkat çekti.
“Askerî kıyafetleri yerine bir gömlek ve pantolonla değiştirerek, dinî hoşgörü ve çoğulculuk çağrısı yapmaya başladı. Nusra Cephesi’nin daha önce hedef aldığı İdlib’deki Dürzi toplumuna hitap etti ve Türkiye’nin desteklediği muhalif grupların saldırılarında ölen Kürtlerin ailelerini ziyaret etti.
Colani 2021 yılında PBS kanalında Amerikalı bir gazeteciyle ilk röportajını yaptı. Blazer ceket giyen ve kısa saçlarını arkaya tarayan HTŞ lideri, artık daha yumuşak bir dille grubunun Batı için bir tehdit oluşturmadığını ve kendilerine karşı uygulanan yaptırımların haksız olduğunu belirtti.”
Azınlıkları koruma vaadi
Al Jazeera, el Culani’nin bugününe dair yorumlara da yer veriyor:
“El-Julani’nin Suriye’deki azınlıklara karşı daha uzlaşmacı bir tavır sergilediği görülüyor. Grup, Halep’i ele geçirdikten sonra, dinî ve etnik azınlıkların korunacağına dair güvence verdi
Suriye’nin Şam bölgesindeki silahlı gruplar konusunda önde gelen uzmanlardan biri olan Hassan Hassan’a göre, el-Culani, HTŞ’yi Suriye’de güvenilir bir yönetim organı olarak tanıtmak ve küresel terörizmle mücadele çabalarında olası bir ortak olarak konumlandırmak istiyor.
ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi CSIS’e (Center for Strategic and International Studies) göre, el Culani, İdlib’de Harakat Nur al-Din al-Zinki, Liwa al-Haq ve Jaysh al-Sunna gibi diğer silahlı muhalif gruplarla ortaklık kurmayı hedefledi ve daha önceki müttefiklerinden, yani Suriye’deki yeni El Kaide kolu Hurras el-Din’den kaçınmaya çalıştı.
HTŞ, şu anda Birleşmiş Milletler, Türkiye, ABD ve Avrupa Birliği tarafından “terörist” bir örgüt olarak etiketleniyor. El Culani, bu tanımın haksız olduğunu çünkü grubunun geçmişteki bağlılıklarından vazgeçtiğini belirtiyor.”
Bu yazı ilk kez 11 Aralık 2024’te yayımlanmıştır.
https://www.syria.tv/%D9%85%D8%AD%D8%B7%D8%A7%D8%AA-%D9%81%D9%8A-%D8%AD%D9%8A%D8%A7%D8%A9-%D8%A3%D8%A8%D9%88-%D9%85%D8%AD%D9%85%D8%AF-%D8%A7%D9%84%D8%AC%D9%88%D9%84%D8%A7%D9%86%D9%8A