Nefes almak için nefes gurularına gerçekten ihtiyacımız var mı?

Nefes almak bir zamanlar doğal bir refleksken bugün neden bu konuda koçlara, egzersizlere gerek duyuluyor? Bir insanın dakikada ortalama 20 kez yaptığı bir eylem nasıl oldu da riskli bir biyolojik ritüele dönüştü?

Nefes alıp vermek belki de yaşamın en doğal ritmi… Doğru yapılması yaşam kalitesini etkiliyor. Peki herkese uyan bir doğru var mı? Son zamanlarda pek çok alanda olduğu gibi bu konuda da sayıları artan koçlara, gurulara gerçekte ne kadar ihtiyacımız var? Tıp tarihçisi Oriana Walker, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazısında, araştırmalardan yola çıkarak bilinçli nefes almanın önemli olduğunu ancak bazı tekniklerin yaşamsal riskler barındırdığını anlatıyor.

Yazıdan önce çıkan bölümlerini aktarıyoruz:

“Bir süre öncesine kadar nefes koçları bulmak kolay değildi. Bu, guruların insanları ‘holotropik nefes egzersizleri’ veya ileri yoga teknikleri aracılığıyla yönlendirdiği niş, New Age alanlarına girmeyi gerektiriyordu. Şimdi ise profesyonel nefes koçları, başta sosyal medya olmak üzere her yerde karşımıza çıkıyor.

Bambu ormanlarında veya donmuş nehirlerin yakınlarında kendilerini gösteren bu ‘nefes influencer’ları’, bilinçli nefes almanın beden ve zihnin ‘kontrol paneline’ erişime imkân verdiğini, bağışıklık sistemini düzenlediğini, gerginliği azalttığını, odaklanmayı geliştirdiğini, duyguları dengelediğini, travmayı iyileştirdiğini ve içsel canlılığımızı uyandırdığını iddia ederek büyük vaatlerde bulunuyor. Dünyanın en tanınmış nefes uzmanlarından Wim Hof’a göre bilinçli olarak nefes alıp vermeyi öğrenmek, ‘yaşam gücünü kontrol etmemizi’ ve ‘yaşamın simyacısı’ haline gelmemizi sağlayabilir. Peki bu iddialar gerçekte ne anlama geliyor ve herhangi bir doğruluk payları var mı?

Araştırmalar nefes almanın hafıza, korku, acı ve hatta zaman algısı gibi bilincin temel özellikleriyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, beynin nefes alma merkezini, beden ve zihin aracılığıyla sinyaller yayan bir trafik kontrol merkezi olarak tanımlıyorlar. (…) Bu nedenle, nefes koçlarının bu faydalı etkilerin hiperventilasyon (hızlı ve/veya derin nefes alma) veya diğer nefes alma teknikleriyle artırılabileceğini iddia etmeleri anlaşılabilir bir durum. Ancak 1800’lerin sonlarından beri yapılan araştırmaların da gösterdiği gibi, bu teknikler bazen tehlikeli olabilir.

İlk başta mantık dışı görünebilir: Zaten gün boyu nefes alıyoruz. Bunu biraz farklı yapmanın herhalde bir zararı olmaz? Ancak bu fark normalden çok daha hızlı ve derin nefes alıp vermeyi içerdiğinde durum değişir. Ve bu teknikler suya dalma ile birleştirildiğinde, bilinçli nefes alma ölüme bile davetiye çıkarabilir.

Her derde deva mı?

Nefes ve kültür arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırmacıyım ve öğrendiklerim bana nefes egzersizlerinin büyük ve kendinden emin vaatlerine karşı dikkatli olmayı öğretti. Herhangi bir güçlü uygulama veya ilaçta olduğu gibi, bilinçli nefes almanın da gerçek etkileri vardır, ancak bunlar ne her derde devadır ne de zararsızdır. (…)

Hof’un nefes teknikleri giderek daha popüler hale gelirken ben de araştırmalarıma devam ediyordum. Söz konusu tekniklerin fizyolojik strese neden olduğu biliniyordu. Doğru stres türleri (buzlu su gibi) belirli koşullar altında iyileştirici ve faydalı da olabiliyordu. Ancak bu, madalyonun sadece bir yüzüydü. Beni endişelendiren, aşırı nefes almanın suya dalma ile birleştiğinde sığ su bayılmasına yol açarak tehlikeli, hatta ölümcül olabileceğini gösteren uzun araştırma geçmişiydi.

2016’da 33 yaşındaki Luuk Dullaert, apartmanının yüzme havuzunda Wim Hof ​​tarzı nefes egzersizi yaparken; 2017’de 43 yaşındaki Aaron Pappas, bir hamamda nefes egzersizi yaptıktan sonra; 2022’de 17 yaşındaki Madelyn Rose Metzger, nefes egzersiziyle kendini sakinleştirmeye çalışırken ailesinin arka bahçesindeki havuzda; 2023’te 23 yaşındaki Nova Xavier, büyükannesinin kapalı site havuzunda Hof tarzı nefes egzersizi yaparken hayatını kaybetti. Eski satranç dehası, 48 yaşındaki Josh Waitzkin, yaklaşık 10 yıl önce yine bir havuzda nefes egzersizi yaparken ‘mutluluk anında bayıldığını’ ve su altında dört dakika hayatta kalmayı başardığını, ardından çıkarılıp hayata döndürüldüğünü söylüyordu. (…) Nefes koçları bu tür risklerin farkında. Örneğin, Hof ve ekibi sığ su bayılmasının tehlikelerini kabul ediyor. Nitekim yeni başlayanlar için bir eğitim videosu, suya dalmadan önce veya dalma sırasında nefes egzersizlerinin yapılmaması gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor.”

Ancak yazar, uyarıların genellikle bilinçli nefes alma tekniklerinin, bayılmanın ötesinde boğularak ölümün mümkün olduğu belirli bir fizyolojik duruma yol açtığını göz ardı ettiğini belirtiyor: “Risk, paradoksal olarak, çok fazla nefes almanın vücuda, beyne ve dokulara daha fazla oksijen ulaştırmaması nedeniyle ortaya çıkar. (…)

Aşırı nefes almanın paradoksu: Tehlike nerede başlıyor?

Hiperventilasyon, araştırmacıları şaşkına çeviren başka bir garip etkiye de yol açtı. Bazı durumlarda, kişi geçici olarak nefes alma isteğini veya dürtüsünü kaybediyordu. Oxford Üniversitesi’nden bir akademisyen, 1900’lerin başında düzenlenen bir toplantıda Fizyoloji Derneği üyelerine bu etkiyi gösterdi. İlk olarak Hof tarzı uzun bir aşırı nefes alma seansı gibi görünebilecek bir şey yaptı. Ardından, ‘yüzü morarana ve çok endişe verici bir görüntü sergileyene kadar’ nefesini tuttu, ancak nefes alma isteği hissetmedi. (…)

Bu tür deneyler karşısında araştırmacılar şu soruyu sormaya başladılar: Bu etki nefes alma dürtüsünü nasıl bu kadar kolay bastırabilirdi? Birini nasıl ölüme sürükleyebilirdi?

Cevaplardan biri karbondioksit; yani dokulara oksijen salımını açan ve önemli bir solunum tetikleyicisi işlevi gören bir anahtar. Fizyolog Friedrich Miescher’in 1885’te ifade ettiği gibi, ‘vücudun oksijen tedarikinde karbondioksit koruyucu kanatlarını açar’. Çok fazla nefes almak, evinize bir hırsızın girmesine izin verip alarm sistemini devre dışı bırakmaya benzer. Büyük nefes alıp vermeler değerli karbondioksiti uçurarak vücudun oksijen kullanmasını zorlaştırır veya imkânsız hale getirirken, nefes alma dürtüsüne de müdahale eder. Bu tür bir ‘stresin’ dikkatli bir şekilde uygulanmasının karasal alanda sağlığı iyileştirdiği tartışmalı, hatta bence şüphelidir. Ancak suda tartışma götürmez: Çok fazla nefes almak tehlikelidir.

Hof’un yönteminde, kalbi olumsuz etkileyerek bu tür tehlikeli etkileri yoğunlaştırabilen ek bir soğukluk sorunu daha var. Vücudun soğuk suya verdiği tepki konusunda uzman fizyolog Mike Tipton, hiperventilasyon ve soğuğa maruz kalmanın sinerjik etkisinin sağlıklı insanlarda aritmiye (anormal veya düzensiz kalp ritmi) neden olduğunu söylüyor. (…)

2020’lere gelindiğinde Hof, Jim Carrey, Kendall Jenner, Ellen DeGeneres, Justin Bieber, Harrison Ford, Oprah Winfrey, Jack Dorsey gibi isimlerin desteklediği ünlü bir nefes gurusu haline geldi. (…) Ayrıntılara takılmadan, serotonin, biyokimya, adrenal eksen, dopamin, sinir sistemi gibi bilimsel kelimelerden oluşan bir söylemle, nefes alma tekniğinin beden ve zihin üzerinde mükemmel bir kontrol sağlayabileceğini iddia ediyordu.” (…)

Nefesiniz size özeldir

Yazar, bu kadar fazla sayıda nefes uzmanının bize nasıl nefes alacağımızı söylerken, nefes almanın kendi bedenimiz, zihnimiz, metabolizmamız ve duygusal durumunuzun samimi bir yansıması olduğunu hatırlamanın iyi olacağını vurguluyor: “1940 tarihli bir çalışma, bir kişinin nefes alma düzeninin (o zamanlar revaçta olan bir araştırma tekniği olan göğüs pozisyonundaki değişiklikleri kaydeden makine kullanılarak yapılmıştır) parmak izi kadar benzersiz olduğunu öne sürüyordu. Bildiğim kadarıyla bu hiçbir zaman kanıtlanamadı. Fakat eğer nefes almak, bilim insanlarının (ve nefes koçlarının) öne sürdüğü gibi bedenimiz ve zihnimiz için bu kadar merkezi önemdeyse, yeni bir teknikle onu güvenle değiştirmeye çalışmadan önce (özellikle de bu teknik, herkese uyan tek bir yaklaşımı teşvik ederek kazanç sağlayacak biri tarafından öğretiliyorsa) nefesimiz hakkında biraz daha meraklı olabiliriz.

Nefes alma biçiminize dikkat etmek, nefes ve vücutta yönettiği her şey arasındaki sıkı sinerjiye saygı duymanın en güvenli yoludur. Faydalarını en üst düzeye çıkarmak istiyorsanız, alışılmış nefes alma kalıplarınızı anlayarak basit ve sakinleştirici uygulamaları kendinize nasıl uyarlanabileceğini düşünerek başlayabilirsiniz. (…)

Nefesiniz tamamen size özeldir. İç dünyanız ile çevrenizdeki dünya arasında gelişen bir ilişkidir; merak ve açıklıktan beslenir. Nefesinizi kontrol etmenin faydalarını hissediyorsanız, hiperventilasyonun güçlü etkiler yaratabileceğini, ancak her zaman sağlıklı veya güvenli olmadığını unutmayın. Bu kesinlikle ‘yaşamın simyacısı’ olmanın bir yolu değildir. Ve lütfen, eğer nefes egzersizi influencer’larının peşinden gidecekseniz, ağır nefes egzersizlerinizi güvenli bir şekilde kuru bir alanda yapın.”

Bu yazı ilk kez 2 Aralık 2025’te yayımlanmıştır.

Oriana Walker’ın Psyche internet sitesinde yayımlanan “Do we really need breathwork gurus to tell us how to breathe?” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://psyche.co/ideas/do-we-really-need-breathwork-gurus-to-tell-us-how-to-breathe

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Nefes almak için nefes gurularına gerçekten ihtiyacımız var mı?

Nefes almak bir zamanlar doğal bir refleksken bugün neden bu konuda koçlara, egzersizlere gerek duyuluyor? Bir insanın dakikada ortalama 20 kez yaptığı bir eylem nasıl oldu da riskli bir biyolojik ritüele dönüştü?

Nefes alıp vermek belki de yaşamın en doğal ritmi… Doğru yapılması yaşam kalitesini etkiliyor. Peki herkese uyan bir doğru var mı? Son zamanlarda pek çok alanda olduğu gibi bu konuda da sayıları artan koçlara, gurulara gerçekte ne kadar ihtiyacımız var? Tıp tarihçisi Oriana Walker, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazısında, araştırmalardan yola çıkarak bilinçli nefes almanın önemli olduğunu ancak bazı tekniklerin yaşamsal riskler barındırdığını anlatıyor.

Yazıdan önce çıkan bölümlerini aktarıyoruz:

“Bir süre öncesine kadar nefes koçları bulmak kolay değildi. Bu, guruların insanları ‘holotropik nefes egzersizleri’ veya ileri yoga teknikleri aracılığıyla yönlendirdiği niş, New Age alanlarına girmeyi gerektiriyordu. Şimdi ise profesyonel nefes koçları, başta sosyal medya olmak üzere her yerde karşımıza çıkıyor.

Bambu ormanlarında veya donmuş nehirlerin yakınlarında kendilerini gösteren bu ‘nefes influencer’ları’, bilinçli nefes almanın beden ve zihnin ‘kontrol paneline’ erişime imkân verdiğini, bağışıklık sistemini düzenlediğini, gerginliği azalttığını, odaklanmayı geliştirdiğini, duyguları dengelediğini, travmayı iyileştirdiğini ve içsel canlılığımızı uyandırdığını iddia ederek büyük vaatlerde bulunuyor. Dünyanın en tanınmış nefes uzmanlarından Wim Hof’a göre bilinçli olarak nefes alıp vermeyi öğrenmek, ‘yaşam gücünü kontrol etmemizi’ ve ‘yaşamın simyacısı’ haline gelmemizi sağlayabilir. Peki bu iddialar gerçekte ne anlama geliyor ve herhangi bir doğruluk payları var mı?

Araştırmalar nefes almanın hafıza, korku, acı ve hatta zaman algısı gibi bilincin temel özellikleriyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, beynin nefes alma merkezini, beden ve zihin aracılığıyla sinyaller yayan bir trafik kontrol merkezi olarak tanımlıyorlar. (…) Bu nedenle, nefes koçlarının bu faydalı etkilerin hiperventilasyon (hızlı ve/veya derin nefes alma) veya diğer nefes alma teknikleriyle artırılabileceğini iddia etmeleri anlaşılabilir bir durum. Ancak 1800’lerin sonlarından beri yapılan araştırmaların da gösterdiği gibi, bu teknikler bazen tehlikeli olabilir.

İlk başta mantık dışı görünebilir: Zaten gün boyu nefes alıyoruz. Bunu biraz farklı yapmanın herhalde bir zararı olmaz? Ancak bu fark normalden çok daha hızlı ve derin nefes alıp vermeyi içerdiğinde durum değişir. Ve bu teknikler suya dalma ile birleştirildiğinde, bilinçli nefes alma ölüme bile davetiye çıkarabilir.

Her derde deva mı?

Nefes ve kültür arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırmacıyım ve öğrendiklerim bana nefes egzersizlerinin büyük ve kendinden emin vaatlerine karşı dikkatli olmayı öğretti. Herhangi bir güçlü uygulama veya ilaçta olduğu gibi, bilinçli nefes almanın da gerçek etkileri vardır, ancak bunlar ne her derde devadır ne de zararsızdır. (…)

Hof’un nefes teknikleri giderek daha popüler hale gelirken ben de araştırmalarıma devam ediyordum. Söz konusu tekniklerin fizyolojik strese neden olduğu biliniyordu. Doğru stres türleri (buzlu su gibi) belirli koşullar altında iyileştirici ve faydalı da olabiliyordu. Ancak bu, madalyonun sadece bir yüzüydü. Beni endişelendiren, aşırı nefes almanın suya dalma ile birleştiğinde sığ su bayılmasına yol açarak tehlikeli, hatta ölümcül olabileceğini gösteren uzun araştırma geçmişiydi.

2016’da 33 yaşındaki Luuk Dullaert, apartmanının yüzme havuzunda Wim Hof ​​tarzı nefes egzersizi yaparken; 2017’de 43 yaşındaki Aaron Pappas, bir hamamda nefes egzersizi yaptıktan sonra; 2022’de 17 yaşındaki Madelyn Rose Metzger, nefes egzersiziyle kendini sakinleştirmeye çalışırken ailesinin arka bahçesindeki havuzda; 2023’te 23 yaşındaki Nova Xavier, büyükannesinin kapalı site havuzunda Hof tarzı nefes egzersizi yaparken hayatını kaybetti. Eski satranç dehası, 48 yaşındaki Josh Waitzkin, yaklaşık 10 yıl önce yine bir havuzda nefes egzersizi yaparken ‘mutluluk anında bayıldığını’ ve su altında dört dakika hayatta kalmayı başardığını, ardından çıkarılıp hayata döndürüldüğünü söylüyordu. (…) Nefes koçları bu tür risklerin farkında. Örneğin, Hof ve ekibi sığ su bayılmasının tehlikelerini kabul ediyor. Nitekim yeni başlayanlar için bir eğitim videosu, suya dalmadan önce veya dalma sırasında nefes egzersizlerinin yapılmaması gerektiği konusunda uyarıda bulunuyor.”

Ancak yazar, uyarıların genellikle bilinçli nefes alma tekniklerinin, bayılmanın ötesinde boğularak ölümün mümkün olduğu belirli bir fizyolojik duruma yol açtığını göz ardı ettiğini belirtiyor: “Risk, paradoksal olarak, çok fazla nefes almanın vücuda, beyne ve dokulara daha fazla oksijen ulaştırmaması nedeniyle ortaya çıkar. (…)

Aşırı nefes almanın paradoksu: Tehlike nerede başlıyor?

Hiperventilasyon, araştırmacıları şaşkına çeviren başka bir garip etkiye de yol açtı. Bazı durumlarda, kişi geçici olarak nefes alma isteğini veya dürtüsünü kaybediyordu. Oxford Üniversitesi’nden bir akademisyen, 1900’lerin başında düzenlenen bir toplantıda Fizyoloji Derneği üyelerine bu etkiyi gösterdi. İlk olarak Hof tarzı uzun bir aşırı nefes alma seansı gibi görünebilecek bir şey yaptı. Ardından, ‘yüzü morarana ve çok endişe verici bir görüntü sergileyene kadar’ nefesini tuttu, ancak nefes alma isteği hissetmedi. (…)

Bu tür deneyler karşısında araştırmacılar şu soruyu sormaya başladılar: Bu etki nefes alma dürtüsünü nasıl bu kadar kolay bastırabilirdi? Birini nasıl ölüme sürükleyebilirdi?

Cevaplardan biri karbondioksit; yani dokulara oksijen salımını açan ve önemli bir solunum tetikleyicisi işlevi gören bir anahtar. Fizyolog Friedrich Miescher’in 1885’te ifade ettiği gibi, ‘vücudun oksijen tedarikinde karbondioksit koruyucu kanatlarını açar’. Çok fazla nefes almak, evinize bir hırsızın girmesine izin verip alarm sistemini devre dışı bırakmaya benzer. Büyük nefes alıp vermeler değerli karbondioksiti uçurarak vücudun oksijen kullanmasını zorlaştırır veya imkânsız hale getirirken, nefes alma dürtüsüne de müdahale eder. Bu tür bir ‘stresin’ dikkatli bir şekilde uygulanmasının karasal alanda sağlığı iyileştirdiği tartışmalı, hatta bence şüphelidir. Ancak suda tartışma götürmez: Çok fazla nefes almak tehlikelidir.

Hof’un yönteminde, kalbi olumsuz etkileyerek bu tür tehlikeli etkileri yoğunlaştırabilen ek bir soğukluk sorunu daha var. Vücudun soğuk suya verdiği tepki konusunda uzman fizyolog Mike Tipton, hiperventilasyon ve soğuğa maruz kalmanın sinerjik etkisinin sağlıklı insanlarda aritmiye (anormal veya düzensiz kalp ritmi) neden olduğunu söylüyor. (…)

2020’lere gelindiğinde Hof, Jim Carrey, Kendall Jenner, Ellen DeGeneres, Justin Bieber, Harrison Ford, Oprah Winfrey, Jack Dorsey gibi isimlerin desteklediği ünlü bir nefes gurusu haline geldi. (…) Ayrıntılara takılmadan, serotonin, biyokimya, adrenal eksen, dopamin, sinir sistemi gibi bilimsel kelimelerden oluşan bir söylemle, nefes alma tekniğinin beden ve zihin üzerinde mükemmel bir kontrol sağlayabileceğini iddia ediyordu.” (…)

Nefesiniz size özeldir

Yazar, bu kadar fazla sayıda nefes uzmanının bize nasıl nefes alacağımızı söylerken, nefes almanın kendi bedenimiz, zihnimiz, metabolizmamız ve duygusal durumunuzun samimi bir yansıması olduğunu hatırlamanın iyi olacağını vurguluyor: “1940 tarihli bir çalışma, bir kişinin nefes alma düzeninin (o zamanlar revaçta olan bir araştırma tekniği olan göğüs pozisyonundaki değişiklikleri kaydeden makine kullanılarak yapılmıştır) parmak izi kadar benzersiz olduğunu öne sürüyordu. Bildiğim kadarıyla bu hiçbir zaman kanıtlanamadı. Fakat eğer nefes almak, bilim insanlarının (ve nefes koçlarının) öne sürdüğü gibi bedenimiz ve zihnimiz için bu kadar merkezi önemdeyse, yeni bir teknikle onu güvenle değiştirmeye çalışmadan önce (özellikle de bu teknik, herkese uyan tek bir yaklaşımı teşvik ederek kazanç sağlayacak biri tarafından öğretiliyorsa) nefesimiz hakkında biraz daha meraklı olabiliriz.

Nefes alma biçiminize dikkat etmek, nefes ve vücutta yönettiği her şey arasındaki sıkı sinerjiye saygı duymanın en güvenli yoludur. Faydalarını en üst düzeye çıkarmak istiyorsanız, alışılmış nefes alma kalıplarınızı anlayarak basit ve sakinleştirici uygulamaları kendinize nasıl uyarlanabileceğini düşünerek başlayabilirsiniz. (…)

Nefesiniz tamamen size özeldir. İç dünyanız ile çevrenizdeki dünya arasında gelişen bir ilişkidir; merak ve açıklıktan beslenir. Nefesinizi kontrol etmenin faydalarını hissediyorsanız, hiperventilasyonun güçlü etkiler yaratabileceğini, ancak her zaman sağlıklı veya güvenli olmadığını unutmayın. Bu kesinlikle ‘yaşamın simyacısı’ olmanın bir yolu değildir. Ve lütfen, eğer nefes egzersizi influencer’larının peşinden gidecekseniz, ağır nefes egzersizlerinizi güvenli bir şekilde kuru bir alanda yapın.”

Bu yazı ilk kez 2 Aralık 2025’te yayımlanmıştır.

Oriana Walker’ın Psyche internet sitesinde yayımlanan “Do we really need breathwork gurus to tell us how to breathe?” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://psyche.co/ideas/do-we-really-need-breathwork-gurus-to-tell-us-how-to-breathe

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x