Şamanizm meselesi – dünden bugüne…

Birçok araştırmacıya göre eskiden ilkel (primitive) günümüzde ise daha çok ilksel (primary) olarak nitelendirilen kadim bir inanç sistemi olarak Şamanizm, dünyada mevcut dinlerin bir çeşit atası olarak da kabul ediliyor. Peki, o zaman pratikleri, kuralları ve yasakları nedir bu Şamanizm? Dr. Timur B. Davletov yazdı.

Doğayla uyum içinde yaşama temel ilkesi üzerine kurulu, ruhani dünya ve doğaüstü varlıklarla iletişim kurarak hayata ilişkin sorunların çözmeye çalışan Şamanizm insanlık tarihi kadar eski, birçok kültürde de izleri olan bir inanç sistemi.

Belki de insanlık hızla doğadan uzaklaştığı için, doğanın sağaltıcı gücüne sarılma ihtiyacı da artıyor. Bu arayış da son zamanlarda Şamanizm’i yeniden gündeme getiriyor. Kendisini Şaman olarak tanımlayanların sayısı da artıyor.

Örneğin The Economist dergisinin verdiği bilgiler ışığında şunlar söylenebilir; geçen birkaç yıl içerisinde Büyük Britanya’da gerçekleştirilen kamuoyu araştırmaları bu ülkede son dönemde en hızlı artış kaydeden dinin Şamanizm olduğunu gösteriyor.[1]

Peki, o zaman nedir bu Şamanizm?

Şamanizm’in kökleri

Şamanizm, dünyada mevcut inanç sistemleri içerisinde kökleri itibarıyla en kadim din olarak öne çıkıyor.

Birçok araştırmacıya göre eskiden ilkel (primitive) günümüzde ise daha çok ilksel (primary) olarak nitelendirilen kadim bir inanç sistemi olarak Şamanizm, dünyada mevcut dinlerin bir çeşit atası olarak da kabul ediliyor.

Türkiye’de, Rusya’da ve dünyada genellikle Şamanizm’i Şaman figürüyle sınırlı tutma ve dolayısıyla bireysel ruhsal bir deneyim tanımına indirgeme geleneği var. Oysa Şamanizm Şaman figürünün çok ötesine uzanan bir kapsama sahip. Nesnel metodoloji lisanında buna şu analojiler kurmak olanaklıdır: nasıl ki Müslümanlık imam, Musevilik haham, Budizm lama, Hıristiyanlık papaz figürüyle sınırlı değilse, aynı biçimde kadim Şamanizm’i de Şaman figürüyle sınırlı tutmanın imkânsız olduğu apaçık ortada.

Ayrıca doğrudan Şamanizm’i hem geleneksel olarak hem de günümüzde yaşatan Sibirya topraklarında yapılan nitel ve nicel araştırmalar Türkler dahil olmak üzere yerli toplumlar tarafından Şamanizm’in bir inanç sistemi olarak algılandığını ortaya koyuyor.

Türklerin ata dini Şamanizm’in kökleri Taş devrine dek dayanıyor. Kimi araştırmacılara göre Homo sapiensten önceki çağlara da uzanıyor, örneğin Neandertallerin yaşadığı devirde de belirli seviyede devamlılık emarelerini gösterdiği anlaşılan inanç motifleri olarak izleri mevcut. Aynı zamanda yakın dönemde Altay dağlarında arkeologlar tarafından tespit edilen ve daha çok Denisovan olarak bilinen Homo altaensis, yani Altay insanı olarak adlandırılan ve modern insanın genlerini belirli bir düzeyde taşıdığı uzak atalarımızda da Şamanizm izleri tespit edilebildi.

Bununla birlikte örgütlü veya kurumsallaşmış inanç sistemlerinden olmayan, dini tebliğ ve dine davet gibi inancı yayma mekanizmaları bulunmayan, dolayısıyla misyonerlik kültürünün dışında yer alan kadim Şamanizm (Türk dillerindeki Kam sözcüğünden hareketle Kamlık diyenler de var), Türk Dil Kurumu tarafından “Kuzey ve Orta Asya’da Türkler, diğer kıtalarda da başka topluluklar arasında günümüze kadar süregelen doğaya tapma, doğaüstü ruhlara inanma temeline dayalı din” olarak tanımlanıyor.

İnsanlığa kendini tek kurtuluş yolu veya hak dini olarak empoze etmeyen, bu retoriğe başvurmayan, ayrıca başka inançları reddetmeyen ve ayırımcı kategorilere göre sınıflamayan Şamanizm’in din insanları olan Kam veya Şamanlar ise herhangi resmi bir kurumdan aylık maaş almak yerine daha çok sivil toplum yapısı içerisinde gönüllülük esasına dayalı olarak veya gönüllü bağışlar usulüne göre faaliyet gösteren kimselerdir. Şamanizm’e pejoratif yaklaşanlar tarafından genellikle sihirbaz, büyücü veya şarlatan olarak tanımlanan Şamanlar aslında Şamanizm dininin din insanları olup XX. yy’ın başında Budapeşte’de Almanca çıkan bir Osmanlıca-Çağatayca sözlüğünde felsefeci yani düşünür olarak da izah edilmiştir.

Evrime karşı açık olan ve hatta Amerikalı antropologlardan Michael Harner’e göre Charles Darwin’in evrim kavramından çok daha önceleri Şamanizm özellikle mitolojisi üzerinden evrimci motiflerden bahsetmekte, insanlar dünyasıyla bitki ve hayvan aleminin arasındaki akrabalıktan söz etmekteydi.

Sosyokültürel olarak evrimi kabul eden Şamanizm içerisinde günümüzde Sibirya’da belki de tarihte ilk kez Kam kişilerin haklarının korunması amacıyla emekçi sendikaların kurulması yoluna gidildiği de dikkat çekiyor.

Şamanizm bir yandan yaşayan geleneksel bir din adıyken ve öte yandan Şaman figürüne endekslenen bir kavram olarak kabul edilirken aslında sayıları dünya üzerinde yüz milyonlarla ifade edilen bütün “halk inançları” (folk beliefs) veya pagan inanışları da aslında Şamanizm olarak kabul edilebilir.

Şamanizmin kökleri

Dinler tarihi konusunda tanınmış araştırmacı Romanya asıllı Amerikalı bilimci Mircea Eliade ve Macaristanlı Şamanizm araştırmacısı Mihaly Hoppal, Şamanizm’in locus classicus’u olarak Sibirya coğrafyası işaret ediliyor. Türk araştırmacılarından Ümit Hassan ile Sovyet arkeologlarından Aleksey Okladnikov da bu görüşe katılıyor ve Şamanizm’in dünyaya Sibirya’dan, yani kuzeyden yayıldığı ve Hindi-Avrupai kabilelerin yaşadığı Hindistan coğrafyasına dek ulaştığını savunuyorlar.

Yaklaşık 12000 yıllık Göbekli Tepe’deki kazılara başkanlık yapmış Alman arkeolog Klaus Schmidt de Anadolu’da Şamanizm’in Neolitik dönemde varlığından söz ediyor.

Sibirya kökenli Şamanların mezarlıkları Avrupa’nın en kuzeyinde dahi Neolitik dönemde tespit edilebiliyor, bu mezarlıklarda yatan insanların fenotip olarak Asyalı oldukları dikkat çekiyor.

Şamanizm Sibirya’dan dünyaya yayılırken, diğer inanç sistemleri de elbette Sibarya’ya geldi. Bu anlamda Budizm, Nasturilik, Manihaizm, Müslümanlık ve Çarlık Rusya döneminde Ortodoks Hıristiyanlığın bölgeye ulaştığı ve yaygınlık kazandığı biliniyor. Bu örgütlü inanç sistemleri elbette Şamanizm ile yoğun etkileşime girdiler. Bu etkileşim sürecinin belki de en somut sonucu XX. yy’ın başında Altay Türklerinin, çoktanrıcı kadim bir din olan Şamanizm’i reforme etme yoluna gitmeleri ve tektanrıcı olduğu savunulan Burhanizm adlı bir inanç sistemini ortaya çıkarmaları oldu.

Günümüzde Rusya Federasyonu’nda Müslümanlık, Musevilik, Hıristiyanlık ve Budizm’e devlet tarafından resmi olarak tanınan “geleneksel din” statüsü Türklerin ve daha geniş anlamda Altaylı toplumların ata dini Şamanizm’e tanınmıyor. Fakat yine de Hakas, Altay, Tuva, Buryat gibi cumhuriyetlerde Şamanizm resmi olarak bir din statüsüne sahip. Günümüzde Rusya Federasyonu içerisinde resmi bir statü olan “geleneksel din” olarak statü kapsamına Şamanizm’in de alınması gerektiğiyle ilgili tartışmalar sürüyor.

Şamanistlerin pratikleri, kuralları, yasakları

Sibiryalı Şaman dinine mensup Türk toplumları Gök (Tengri) ve Yer’e kurban sunum ibadetlerini yaparlardı. Şamanizm’i ezelden beri yaşayan ve yaşatan Türk toplumlarında kurban kültürü kanlı ve kansız olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan ilkinde izin alınarak hayvanlar (en çok koyunlar) çeşitli Tanrılara ve ruhlara kurban olarak sunulurken ikincisinde ise Şaman dinine mensup kişiler kutsallarına dualarını (Türkçesi: alkış), dilek ağaçlarına bağlanan çaputlarını, niyet ve umutlarını emanet etmektedir.

Bu bağlamda özellikle Tigir Tayığ yani Tengri (Gök) ibadetini Türk dünyasında sadece ve sadece Şaman olan Hakas Türklerinin günümüze dek koruyabildikleri ve devam ettirebildikleri unutulmamalı. Hakas bilimcisi olup Türk halklarından çıkan ve batılı anlamda ilk Türkolog olarak kabul edilen Nikolay F. Katanov ile ilk Hakas halkbilimcisi ve Hakas Özerk Bölgesi kurucusu Stepan D. Maynagaşev’in XIX. yy’ın sonu ile XX. yy’ın ilk çeyreğinde gözlemledikleri bu Gök ibadetinde Şaman olan Hakas Türkleri tıpkı eski Türkler gibi Göğe koyunları kurban olarak sunmaktaydılar. Bununla birlikte Kam (Şaman) dinine mensup Türkler yüksek bir dağın üzerinde yerine getirilen bu kadim toplu Şaman tapınımına giderken yol boyunca hem atalarına hem dağ, su, orman efendilerine hem de ateş efendisine (Ot İne) de kansız ve kanlı sunularda bulunmaktaydılar.

Bunun yanı sıra Su ve Dağ ibadetlerini de düzenleyen Şaman dinine mensup Hakas Türkleri bu dini uygulamaları Şamanizm içerisinde yer alan Gök, Su, Dağ, Orman ve Atalar kültleri bağlamında yerine getiriyorlar.

Nedense yaygın biçimde Şamanların Gök ayinine kabul edilmediklerine ilişkin kanının yaygın olmasına karşın Tengri yani Gök’e yönelik çok sayıda Şaman duası Sibiryalı Türklerden kaydedilmiş, XX. yy’ın ortalarına dek düzenlenen Tigir Tayığ’da Hakas Türklerinde hem kadınların hem de Şamanların katıldıkları biliniyor. Dolayısıyla, XI. yy’ın önemli Türk düşünürü olan Kaşgarlı Mahmut’a göre Göğe, Tengri diyen İslam dışındaki Türklerden olan Hakas Türkleri ile Tuva Türklerinde kutsal Sema’ya yönelik çok sayıda Şaman duaları tespit edilebilmiştir, dolayısıyla Şamanları Gök yani Tengri’den koparmak veya Tengri kültünden dışlamak aslında mümkün değildir.

Bununla birlikte şunu da belirtelim; evrimi reddetmeyip kabul eden kadim Şamanizm, kansız kurban kültürünün yanı sıra daha çok kanlı kurban uygulamasını günümüze dek sürdürmüş, dünya üzerinde mevcut birçok inanç sistemine bu geleneği miras olarak bırakmıştır. Ancak son dönemlerde Şamanizm içerisinde kanlı kurban uygulamasının yavaş da olsa yerini kansız kurban geleneğinin almaya başladığı da gözlemlenmektedir.

Altay veya Türk Şamanizmi’nde Kam veya Şaman kişilerin zaten ibadetler esnasında hem alt hem de üst dünyaya ruhsal yolculuklar gerçekleştirdikleri biliniyor dolayısıyla Şamanizm’i Gök, yani Tengri katından kopuk bir biçimde tasavvur etmek Türklerin ata dini kadim Şamanizm’i tanımamak demektir.

Her dinde olduğu gibi Şamanizm’de de kendine özgü yasak ve tabular, ayrıca usuller mevcuttur. Bir Şaman toplumdan başka bir Şaman topluma değişiklik arz edebilen bu toplumsal davranış ve anlayışlara göre çevreye zarar verilmemesi, etrafın kirletilmemesi, gereksiz yere bitki, ağaç, hayvan kesimi ve avlanılmasından kaçınılması, sulara ve ateşe çöpün atılmaması, avlanılması kaçınılmaz bir zorunluluk ise dişi hayvan yerine erkek hayvanların tercih edilmesi, hamile olduğu belli olan hayvanları avlanmaktan kaçınılması, vs. Ancak Şamanizm’de statik kutsal yazılı metinler olmadığından değişim ve evrim geçirmek esastır, bu nedenle zaman ve mekâna göre Şamanizm’de değişim ve bunun sonucu olarak farklılıkların ortaya çıkması adeta kaçınılmazdır. Bu durum Şamanizm’in örgütlü olmayan ve misyonerlikte bulunmayan bir din olmasıyla ilgilidir.

Bununla birlikte başka inanç sistemlerinden farklı kılan en öneli husus Şamanizm’de doğanın kutsal olarak kabul edilmesi ve çevreci tutumların önemsenmesi olarak tanımlanabilir. Hunlarda ve Hunların soyundan gelen Köktürklerde, Yenisey Kırgızlarında kutsal ormanların varlığı Şamanizm dini kapsamında doğa kültü ile açıklanmaktadır. Bu hususta ilk Türk ansiklopedistlerinden Kaşgarlı Mahmut’un XI. yy’da gayri Müslim ve dolayısıyla bize göre Şaman imanlı olan Türklerin Göğe, büyük dağ ve ağaçlara Tengri dediklerini ve yükündüklerini, yani secdede bulunarak ibadet ettiklerini belgelemiş ve böylece Müslümanlıktan önce Türklerin Tengri kavramıyla neyi kastettikleri ile ilgili XXI. yy’da da süren tartışmalara aslında on asır önce noktayı koymuştur.

Bununla birlikte Şamanizm’i başka inanç sistemlerinden farklı kılan bir diğer husus ise Türk Şamanizmi’nde mevcut dini terminolojinin genellikle hem dilbilimsel hem de sosyokültürel anlamda cinsiyetlere dayalı ayırımcı niteliklerden soyut olmasıyla ilgilidir. Örneğin, Türk Şamanizmi’nde Kam hem kadın hem de erkek Şaman kişileri kapsıyor. İrene Melikoff’a göre kökleri Şamanizm’e dayanan Anadolu Aleviliği ile Bektaşiliği’nde olduğu gibi kadınlar ve erkekler bir arada ibadet edebiliyorlar Şamanlıkta kadim zamanlardan beri. Ancak Şamanizm’de yalnızca erkek değil, ama aynı zamanda kadın olan Şaman da toplu Şaman ibadetlerini yönetebiliyor, öncülük yapabiliyorlar. Üstelik; Türkler, Moğollar, Tunguz-Mançular, Koreliler ve Japonların mensup oldukları Altay toplumlarının geleneksel Şaman mitolojisinde ilk Şaman’ın kadın olduğuna ilişkin motifler mevcuttur. Dolayısıyla Şamanizm bir dinse, bu dine mensup ilk kişinin cinsiyeti kadim Şaman mitolojisine göre kadındı. Söz konusu bu motif çağdaş terminolojiye ifade etmek gerekirse Şamanizm’de yaratılış noktasında kadın lehine kurulmuş pozitif bir ayırımcılıktan da söz edilmesine olanak tanımaktadır.

Bundan hareketle kimi araştırmacıların Şamanların giysilerini kadın kıyafetlerine benzetmesi, Şamanizm’deki “doğal feminizm”in bir sonucu olarak algılanabilir. Ancak bu durum, ilk göründüğü kadar basit ve yüzeysel değildir, çünkü dünya üzerinde Sibirya, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika topraklarında yaşayan birçok toplumda giyimler günümüz ifadesiyle “unisex”tir aslında. Bu nedenle uzun giysiler giyen erkek Şamanları, kadın Şaman kıyafetlerini giydikleri biçiminde betimleyen bilimcilerin Şamanizm’deki bu cinsiyetler arası ayırımcılığın asgari seviyede bulunmasından bihaber olmaları pek olasıdır. Nitekim antik dünyada da Sibirya’da da insanların giydikleri giysilerin, keskin hatlarla kadın ve erkek kıyafetler olarak ikiye ayrılmaktan ziyade her iki cinsiyet için ortaklık arz eden giyim olarak algılanması gerçekliğin karmaşıklığını çok daha aslında uygun yansıtabilir.

Günümüzde Şamanistler

Günümüzde geleneksel din olarak Şamanizm Sibiryalı Türk ve diğer Altaylı toplumlarda, Sibirya’nın birçok yerli ulusunda yaşatılıyor. Bununla birlikte bir dinden ziyade bireysel ruhsal deneyim, meditasyon, çevrecilik ve doğacılık düşüncelerinin adı olarak Şamanizm dünyada artış gösteriyor.

Şamanizm, bu inanç sistemini ve kültürü 7/24 öven, reklamını yapan, öne çıkartan yayınlar gerçekleştiren milyarlık medya kuruluşları olmadığı, devasa din görevlileri ordularının bulunmadığı halde dünyada gideren artan bir ilgiyle karşılaşmasının altında birçok neden var. Belki de bunların içerisinde Şamanizm’deki Şaman yolculuğu ve antroposantrik olmayan bir çevrecilik anlayışının neredeyse sıfır maliyetle işleyen bu süreçte en önemli etkenler olduğu ifade edilebilir.

Şaminizm’e Türk bilim dünyasında yaklaşım

Dünyada Şamanizm ile ilgili durumlar bu haldeyken bizim araştırmacılar hâlâ eski Türk inanç sistemi için Şamanizm veya Türk dillerindeki Kam kavramından hareketle Kamlık adını reddederek “eski Türk dini” gibi bir kodla adlandırmayı yeğliyorlar.

Türklerin eski inanç sistemini araştıran Türk bilimcileri genellikle Şamanizm konusunda ötekileştirici bir yaklaşıma sahip. Bu tutum çoğunlukla bilimsel ve popüler ortamlarda “Şaman Türkçe değildir”, “Türkler hiçbir zaman Şaman olmadı” ve “Şamanizm diye bir din yoktur” biçiminde dışa vuruluyor.

Başlangıçlarından Günümüze Türklerin Dini Tarihi adlı kitaba imza atan Ünver Günay ve Harun Güngör gibi kimi bilim insanları Şamanizm konusunu “Şamanizm Meselesi” başlığı altında ele alıyorlar.

Günay ile Güngör de Şamanizm adını kabul etmedikleri ve böyle bir olasılığı tanımadıkları için Sibirya yerlisi Türk toplumlarının ata dinleri için “geleneksel inanç” ifadesini uygun görüyorlar. Bu anlamda belki de en ilginci ise hazırladıkları “Günümüz Türk Dünyasının Genel Dini Görünümü” adlı tabloda Tıva Türklerinin dini durumunu “geleneksel din ve Lamaist yani Budist” olarak tanımlıyorlar. Oysa ki Tıva Cumhuriyeti’nde resmi internet sayfasında bile bu ülkede Budizm, Şamanizm ve Hıristiyanlık gibi üç dinin varlığından söz ediliyor.

Şamanizm’in var olup olmadığı veya din olup olmadığı konusu öncellikle kendi dini kimliğini Şaman veya Şamanist olarak tanımlayan ve geleneksel olarak bu inanç sistemini yaşatan toplumlara öncelikle sorulmalı. Dolayısıyla Şaman toplumları dururken onların yerine Şamanizm vardır veya yoktur, Şamanizm dindir veya değildir demek yerine mikrofonu bu toplumlara uzatmak, bu doğrultuda bilimselliğe dayalı saha araştırmalarını yapmak esas olmalı.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 13 Kasım 2024’te yayımlanmıştır.

[1] (https://x.com/TheEconomist/status/1624195728720510976?lang=en)

Timur B. Davletov
Timur B. Davletov
DR. TİMUR B. DAVLETOV – Öğretim üyesi. 1974, Kırgızistan doğumlu. Sibirya yerlisi Şaman Türk uluslarından Hakas toplumunda yetişti. Leningrad (St. Petersburg) Olimpiyat Rezervleri Lisesi’ni (Serbest Güreş) bitirip memleketinde çobanlık yaptı bir süre. Nikolay F. Katanov Hakas Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi’nde bir yıl okuduktan sonra girdiği İstanbul Üniversitesi SBF Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi’nde tamamladı. Doktorasını ise Sosyoloji Anabilim Dalı’nda, 2018’de savundu. Ekim 2023’ten itibaren ise Kapadokya Üniversitesi’nde Lisansüstü Programı’nda ders vermektedir. Hakas Cumhuriyeti (RF) Kültür Bakanlığı’nın Türkiye Cumhuriyeti Temsilcisi (2000-2008), Hakas Cumhuriyeti (RF) Kültür Bakanlığı’nın TÜRKSOY Daimi Temsilcisi (2008-2016) olarak görev yaptı. 2004’ten itibaren Uluslararası TÜRKSOY Dergisi Editör Kurulu üyeliği bulunan Davletov, Avrasya Yazarlar Birliği’nin “Türk Lehçeleri Arasında En İyi Bilimsel Eser Çevirisi Ödülü” (2012), TÜRKSOY’un 20. Yılı Onur Madalyası (2013), büyük Kazak halk ozanı Süyinbay Aronoğlu Onur Madalyası ve Hakas Cumhuriyeti (RF) Çitĭgen Hakas Müzik ve Drama Tiyatrosu Teşekkür Belgesi (2015), Kazakistan Cumhuriyeti Kültür ve Spor Bakanlığı, Üstün Kültür Emekçisi Madalyası (2017), TÜRKSOY’un 25. Yılı Onur Madalyası (2018), Donguk Kadın Üniversitesi (Seul, Kore Cumhuriyeti) Avrasya Türk Araştırmaları Enstitüsü ve Avrasya Türk Araştırmaları Dergisi’nin Olağanüstü Katkı Sertifikası, ulu Macar Türkolog, doğubilimci ve gezgin Prof. Ármin Vámbéry Hatıra Parası ve Özbekistan Cumhuriyeti Kültür Bakanı Ozodbek Nazarbekov imzalı Teşekkürname (2022), Kırgız Cumhuriyeti Ulusal Yazarlar Birliği Başkanı Nurlanbek O. Kalıbekov imzalı Teşekkür Belgesi (2023) ile ödüllendirildi. Türkiye’de yaklaşık 50 üniversite ve çeşitli STK’larda Şamanizm üzerine konferanslar veren Davletov, Ekim 2024 itibariyle Türkçe, Rusça ve İngilizce olmak üzere yaklaşık 260 bilimsel ve popüler yazı, 900 civarında haber ve bilimsel ile popüler makale çevirisi ve 200 kadar Hakasça şiir kaleme almış; yazarı (6), derleyicisi, çevirmeni, editörü olduğu ve yayına hazırladığı yaklaşık 35 kitap neşredilmiştir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Şamanizm meselesi – dünden bugüne…

Birçok araştırmacıya göre eskiden ilkel (primitive) günümüzde ise daha çok ilksel (primary) olarak nitelendirilen kadim bir inanç sistemi olarak Şamanizm, dünyada mevcut dinlerin bir çeşit atası olarak da kabul ediliyor. Peki, o zaman pratikleri, kuralları ve yasakları nedir bu Şamanizm? Dr. Timur B. Davletov yazdı.

Doğayla uyum içinde yaşama temel ilkesi üzerine kurulu, ruhani dünya ve doğaüstü varlıklarla iletişim kurarak hayata ilişkin sorunların çözmeye çalışan Şamanizm insanlık tarihi kadar eski, birçok kültürde de izleri olan bir inanç sistemi.

Belki de insanlık hızla doğadan uzaklaştığı için, doğanın sağaltıcı gücüne sarılma ihtiyacı da artıyor. Bu arayış da son zamanlarda Şamanizm’i yeniden gündeme getiriyor. Kendisini Şaman olarak tanımlayanların sayısı da artıyor.

Örneğin The Economist dergisinin verdiği bilgiler ışığında şunlar söylenebilir; geçen birkaç yıl içerisinde Büyük Britanya’da gerçekleştirilen kamuoyu araştırmaları bu ülkede son dönemde en hızlı artış kaydeden dinin Şamanizm olduğunu gösteriyor.[1]

Peki, o zaman nedir bu Şamanizm?

Şamanizm’in kökleri

Şamanizm, dünyada mevcut inanç sistemleri içerisinde kökleri itibarıyla en kadim din olarak öne çıkıyor.

Birçok araştırmacıya göre eskiden ilkel (primitive) günümüzde ise daha çok ilksel (primary) olarak nitelendirilen kadim bir inanç sistemi olarak Şamanizm, dünyada mevcut dinlerin bir çeşit atası olarak da kabul ediliyor.

Türkiye’de, Rusya’da ve dünyada genellikle Şamanizm’i Şaman figürüyle sınırlı tutma ve dolayısıyla bireysel ruhsal bir deneyim tanımına indirgeme geleneği var. Oysa Şamanizm Şaman figürünün çok ötesine uzanan bir kapsama sahip. Nesnel metodoloji lisanında buna şu analojiler kurmak olanaklıdır: nasıl ki Müslümanlık imam, Musevilik haham, Budizm lama, Hıristiyanlık papaz figürüyle sınırlı değilse, aynı biçimde kadim Şamanizm’i de Şaman figürüyle sınırlı tutmanın imkânsız olduğu apaçık ortada.

Ayrıca doğrudan Şamanizm’i hem geleneksel olarak hem de günümüzde yaşatan Sibirya topraklarında yapılan nitel ve nicel araştırmalar Türkler dahil olmak üzere yerli toplumlar tarafından Şamanizm’in bir inanç sistemi olarak algılandığını ortaya koyuyor.

Türklerin ata dini Şamanizm’in kökleri Taş devrine dek dayanıyor. Kimi araştırmacılara göre Homo sapiensten önceki çağlara da uzanıyor, örneğin Neandertallerin yaşadığı devirde de belirli seviyede devamlılık emarelerini gösterdiği anlaşılan inanç motifleri olarak izleri mevcut. Aynı zamanda yakın dönemde Altay dağlarında arkeologlar tarafından tespit edilen ve daha çok Denisovan olarak bilinen Homo altaensis, yani Altay insanı olarak adlandırılan ve modern insanın genlerini belirli bir düzeyde taşıdığı uzak atalarımızda da Şamanizm izleri tespit edilebildi.

Bununla birlikte örgütlü veya kurumsallaşmış inanç sistemlerinden olmayan, dini tebliğ ve dine davet gibi inancı yayma mekanizmaları bulunmayan, dolayısıyla misyonerlik kültürünün dışında yer alan kadim Şamanizm (Türk dillerindeki Kam sözcüğünden hareketle Kamlık diyenler de var), Türk Dil Kurumu tarafından “Kuzey ve Orta Asya’da Türkler, diğer kıtalarda da başka topluluklar arasında günümüze kadar süregelen doğaya tapma, doğaüstü ruhlara inanma temeline dayalı din” olarak tanımlanıyor.

İnsanlığa kendini tek kurtuluş yolu veya hak dini olarak empoze etmeyen, bu retoriğe başvurmayan, ayrıca başka inançları reddetmeyen ve ayırımcı kategorilere göre sınıflamayan Şamanizm’in din insanları olan Kam veya Şamanlar ise herhangi resmi bir kurumdan aylık maaş almak yerine daha çok sivil toplum yapısı içerisinde gönüllülük esasına dayalı olarak veya gönüllü bağışlar usulüne göre faaliyet gösteren kimselerdir. Şamanizm’e pejoratif yaklaşanlar tarafından genellikle sihirbaz, büyücü veya şarlatan olarak tanımlanan Şamanlar aslında Şamanizm dininin din insanları olup XX. yy’ın başında Budapeşte’de Almanca çıkan bir Osmanlıca-Çağatayca sözlüğünde felsefeci yani düşünür olarak da izah edilmiştir.

Evrime karşı açık olan ve hatta Amerikalı antropologlardan Michael Harner’e göre Charles Darwin’in evrim kavramından çok daha önceleri Şamanizm özellikle mitolojisi üzerinden evrimci motiflerden bahsetmekte, insanlar dünyasıyla bitki ve hayvan aleminin arasındaki akrabalıktan söz etmekteydi.

Sosyokültürel olarak evrimi kabul eden Şamanizm içerisinde günümüzde Sibirya’da belki de tarihte ilk kez Kam kişilerin haklarının korunması amacıyla emekçi sendikaların kurulması yoluna gidildiği de dikkat çekiyor.

Şamanizm bir yandan yaşayan geleneksel bir din adıyken ve öte yandan Şaman figürüne endekslenen bir kavram olarak kabul edilirken aslında sayıları dünya üzerinde yüz milyonlarla ifade edilen bütün “halk inançları” (folk beliefs) veya pagan inanışları da aslında Şamanizm olarak kabul edilebilir.

Şamanizmin kökleri

Dinler tarihi konusunda tanınmış araştırmacı Romanya asıllı Amerikalı bilimci Mircea Eliade ve Macaristanlı Şamanizm araştırmacısı Mihaly Hoppal, Şamanizm’in locus classicus’u olarak Sibirya coğrafyası işaret ediliyor. Türk araştırmacılarından Ümit Hassan ile Sovyet arkeologlarından Aleksey Okladnikov da bu görüşe katılıyor ve Şamanizm’in dünyaya Sibirya’dan, yani kuzeyden yayıldığı ve Hindi-Avrupai kabilelerin yaşadığı Hindistan coğrafyasına dek ulaştığını savunuyorlar.

Yaklaşık 12000 yıllık Göbekli Tepe’deki kazılara başkanlık yapmış Alman arkeolog Klaus Schmidt de Anadolu’da Şamanizm’in Neolitik dönemde varlığından söz ediyor.

Sibirya kökenli Şamanların mezarlıkları Avrupa’nın en kuzeyinde dahi Neolitik dönemde tespit edilebiliyor, bu mezarlıklarda yatan insanların fenotip olarak Asyalı oldukları dikkat çekiyor.

Şamanizm Sibirya’dan dünyaya yayılırken, diğer inanç sistemleri de elbette Sibarya’ya geldi. Bu anlamda Budizm, Nasturilik, Manihaizm, Müslümanlık ve Çarlık Rusya döneminde Ortodoks Hıristiyanlığın bölgeye ulaştığı ve yaygınlık kazandığı biliniyor. Bu örgütlü inanç sistemleri elbette Şamanizm ile yoğun etkileşime girdiler. Bu etkileşim sürecinin belki de en somut sonucu XX. yy’ın başında Altay Türklerinin, çoktanrıcı kadim bir din olan Şamanizm’i reforme etme yoluna gitmeleri ve tektanrıcı olduğu savunulan Burhanizm adlı bir inanç sistemini ortaya çıkarmaları oldu.

Günümüzde Rusya Federasyonu’nda Müslümanlık, Musevilik, Hıristiyanlık ve Budizm’e devlet tarafından resmi olarak tanınan “geleneksel din” statüsü Türklerin ve daha geniş anlamda Altaylı toplumların ata dini Şamanizm’e tanınmıyor. Fakat yine de Hakas, Altay, Tuva, Buryat gibi cumhuriyetlerde Şamanizm resmi olarak bir din statüsüne sahip. Günümüzde Rusya Federasyonu içerisinde resmi bir statü olan “geleneksel din” olarak statü kapsamına Şamanizm’in de alınması gerektiğiyle ilgili tartışmalar sürüyor.

Şamanistlerin pratikleri, kuralları, yasakları

Sibiryalı Şaman dinine mensup Türk toplumları Gök (Tengri) ve Yer’e kurban sunum ibadetlerini yaparlardı. Şamanizm’i ezelden beri yaşayan ve yaşatan Türk toplumlarında kurban kültürü kanlı ve kansız olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan ilkinde izin alınarak hayvanlar (en çok koyunlar) çeşitli Tanrılara ve ruhlara kurban olarak sunulurken ikincisinde ise Şaman dinine mensup kişiler kutsallarına dualarını (Türkçesi: alkış), dilek ağaçlarına bağlanan çaputlarını, niyet ve umutlarını emanet etmektedir.

Bu bağlamda özellikle Tigir Tayığ yani Tengri (Gök) ibadetini Türk dünyasında sadece ve sadece Şaman olan Hakas Türklerinin günümüze dek koruyabildikleri ve devam ettirebildikleri unutulmamalı. Hakas bilimcisi olup Türk halklarından çıkan ve batılı anlamda ilk Türkolog olarak kabul edilen Nikolay F. Katanov ile ilk Hakas halkbilimcisi ve Hakas Özerk Bölgesi kurucusu Stepan D. Maynagaşev’in XIX. yy’ın sonu ile XX. yy’ın ilk çeyreğinde gözlemledikleri bu Gök ibadetinde Şaman olan Hakas Türkleri tıpkı eski Türkler gibi Göğe koyunları kurban olarak sunmaktaydılar. Bununla birlikte Kam (Şaman) dinine mensup Türkler yüksek bir dağın üzerinde yerine getirilen bu kadim toplu Şaman tapınımına giderken yol boyunca hem atalarına hem dağ, su, orman efendilerine hem de ateş efendisine (Ot İne) de kansız ve kanlı sunularda bulunmaktaydılar.

Bunun yanı sıra Su ve Dağ ibadetlerini de düzenleyen Şaman dinine mensup Hakas Türkleri bu dini uygulamaları Şamanizm içerisinde yer alan Gök, Su, Dağ, Orman ve Atalar kültleri bağlamında yerine getiriyorlar.

Nedense yaygın biçimde Şamanların Gök ayinine kabul edilmediklerine ilişkin kanının yaygın olmasına karşın Tengri yani Gök’e yönelik çok sayıda Şaman duası Sibiryalı Türklerden kaydedilmiş, XX. yy’ın ortalarına dek düzenlenen Tigir Tayığ’da Hakas Türklerinde hem kadınların hem de Şamanların katıldıkları biliniyor. Dolayısıyla, XI. yy’ın önemli Türk düşünürü olan Kaşgarlı Mahmut’a göre Göğe, Tengri diyen İslam dışındaki Türklerden olan Hakas Türkleri ile Tuva Türklerinde kutsal Sema’ya yönelik çok sayıda Şaman duaları tespit edilebilmiştir, dolayısıyla Şamanları Gök yani Tengri’den koparmak veya Tengri kültünden dışlamak aslında mümkün değildir.

Bununla birlikte şunu da belirtelim; evrimi reddetmeyip kabul eden kadim Şamanizm, kansız kurban kültürünün yanı sıra daha çok kanlı kurban uygulamasını günümüze dek sürdürmüş, dünya üzerinde mevcut birçok inanç sistemine bu geleneği miras olarak bırakmıştır. Ancak son dönemlerde Şamanizm içerisinde kanlı kurban uygulamasının yavaş da olsa yerini kansız kurban geleneğinin almaya başladığı da gözlemlenmektedir.

Altay veya Türk Şamanizmi’nde Kam veya Şaman kişilerin zaten ibadetler esnasında hem alt hem de üst dünyaya ruhsal yolculuklar gerçekleştirdikleri biliniyor dolayısıyla Şamanizm’i Gök, yani Tengri katından kopuk bir biçimde tasavvur etmek Türklerin ata dini kadim Şamanizm’i tanımamak demektir.

Her dinde olduğu gibi Şamanizm’de de kendine özgü yasak ve tabular, ayrıca usuller mevcuttur. Bir Şaman toplumdan başka bir Şaman topluma değişiklik arz edebilen bu toplumsal davranış ve anlayışlara göre çevreye zarar verilmemesi, etrafın kirletilmemesi, gereksiz yere bitki, ağaç, hayvan kesimi ve avlanılmasından kaçınılması, sulara ve ateşe çöpün atılmaması, avlanılması kaçınılmaz bir zorunluluk ise dişi hayvan yerine erkek hayvanların tercih edilmesi, hamile olduğu belli olan hayvanları avlanmaktan kaçınılması, vs. Ancak Şamanizm’de statik kutsal yazılı metinler olmadığından değişim ve evrim geçirmek esastır, bu nedenle zaman ve mekâna göre Şamanizm’de değişim ve bunun sonucu olarak farklılıkların ortaya çıkması adeta kaçınılmazdır. Bu durum Şamanizm’in örgütlü olmayan ve misyonerlikte bulunmayan bir din olmasıyla ilgilidir.

Bununla birlikte başka inanç sistemlerinden farklı kılan en öneli husus Şamanizm’de doğanın kutsal olarak kabul edilmesi ve çevreci tutumların önemsenmesi olarak tanımlanabilir. Hunlarda ve Hunların soyundan gelen Köktürklerde, Yenisey Kırgızlarında kutsal ormanların varlığı Şamanizm dini kapsamında doğa kültü ile açıklanmaktadır. Bu hususta ilk Türk ansiklopedistlerinden Kaşgarlı Mahmut’un XI. yy’da gayri Müslim ve dolayısıyla bize göre Şaman imanlı olan Türklerin Göğe, büyük dağ ve ağaçlara Tengri dediklerini ve yükündüklerini, yani secdede bulunarak ibadet ettiklerini belgelemiş ve böylece Müslümanlıktan önce Türklerin Tengri kavramıyla neyi kastettikleri ile ilgili XXI. yy’da da süren tartışmalara aslında on asır önce noktayı koymuştur.

Bununla birlikte Şamanizm’i başka inanç sistemlerinden farklı kılan bir diğer husus ise Türk Şamanizmi’nde mevcut dini terminolojinin genellikle hem dilbilimsel hem de sosyokültürel anlamda cinsiyetlere dayalı ayırımcı niteliklerden soyut olmasıyla ilgilidir. Örneğin, Türk Şamanizmi’nde Kam hem kadın hem de erkek Şaman kişileri kapsıyor. İrene Melikoff’a göre kökleri Şamanizm’e dayanan Anadolu Aleviliği ile Bektaşiliği’nde olduğu gibi kadınlar ve erkekler bir arada ibadet edebiliyorlar Şamanlıkta kadim zamanlardan beri. Ancak Şamanizm’de yalnızca erkek değil, ama aynı zamanda kadın olan Şaman da toplu Şaman ibadetlerini yönetebiliyor, öncülük yapabiliyorlar. Üstelik; Türkler, Moğollar, Tunguz-Mançular, Koreliler ve Japonların mensup oldukları Altay toplumlarının geleneksel Şaman mitolojisinde ilk Şaman’ın kadın olduğuna ilişkin motifler mevcuttur. Dolayısıyla Şamanizm bir dinse, bu dine mensup ilk kişinin cinsiyeti kadim Şaman mitolojisine göre kadındı. Söz konusu bu motif çağdaş terminolojiye ifade etmek gerekirse Şamanizm’de yaratılış noktasında kadın lehine kurulmuş pozitif bir ayırımcılıktan da söz edilmesine olanak tanımaktadır.

Bundan hareketle kimi araştırmacıların Şamanların giysilerini kadın kıyafetlerine benzetmesi, Şamanizm’deki “doğal feminizm”in bir sonucu olarak algılanabilir. Ancak bu durum, ilk göründüğü kadar basit ve yüzeysel değildir, çünkü dünya üzerinde Sibirya, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika topraklarında yaşayan birçok toplumda giyimler günümüz ifadesiyle “unisex”tir aslında. Bu nedenle uzun giysiler giyen erkek Şamanları, kadın Şaman kıyafetlerini giydikleri biçiminde betimleyen bilimcilerin Şamanizm’deki bu cinsiyetler arası ayırımcılığın asgari seviyede bulunmasından bihaber olmaları pek olasıdır. Nitekim antik dünyada da Sibirya’da da insanların giydikleri giysilerin, keskin hatlarla kadın ve erkek kıyafetler olarak ikiye ayrılmaktan ziyade her iki cinsiyet için ortaklık arz eden giyim olarak algılanması gerçekliğin karmaşıklığını çok daha aslında uygun yansıtabilir.

Günümüzde Şamanistler

Günümüzde geleneksel din olarak Şamanizm Sibiryalı Türk ve diğer Altaylı toplumlarda, Sibirya’nın birçok yerli ulusunda yaşatılıyor. Bununla birlikte bir dinden ziyade bireysel ruhsal deneyim, meditasyon, çevrecilik ve doğacılık düşüncelerinin adı olarak Şamanizm dünyada artış gösteriyor.

Şamanizm, bu inanç sistemini ve kültürü 7/24 öven, reklamını yapan, öne çıkartan yayınlar gerçekleştiren milyarlık medya kuruluşları olmadığı, devasa din görevlileri ordularının bulunmadığı halde dünyada gideren artan bir ilgiyle karşılaşmasının altında birçok neden var. Belki de bunların içerisinde Şamanizm’deki Şaman yolculuğu ve antroposantrik olmayan bir çevrecilik anlayışının neredeyse sıfır maliyetle işleyen bu süreçte en önemli etkenler olduğu ifade edilebilir.

Şaminizm’e Türk bilim dünyasında yaklaşım

Dünyada Şamanizm ile ilgili durumlar bu haldeyken bizim araştırmacılar hâlâ eski Türk inanç sistemi için Şamanizm veya Türk dillerindeki Kam kavramından hareketle Kamlık adını reddederek “eski Türk dini” gibi bir kodla adlandırmayı yeğliyorlar.

Türklerin eski inanç sistemini araştıran Türk bilimcileri genellikle Şamanizm konusunda ötekileştirici bir yaklaşıma sahip. Bu tutum çoğunlukla bilimsel ve popüler ortamlarda “Şaman Türkçe değildir”, “Türkler hiçbir zaman Şaman olmadı” ve “Şamanizm diye bir din yoktur” biçiminde dışa vuruluyor.

Başlangıçlarından Günümüze Türklerin Dini Tarihi adlı kitaba imza atan Ünver Günay ve Harun Güngör gibi kimi bilim insanları Şamanizm konusunu “Şamanizm Meselesi” başlığı altında ele alıyorlar.

Günay ile Güngör de Şamanizm adını kabul etmedikleri ve böyle bir olasılığı tanımadıkları için Sibirya yerlisi Türk toplumlarının ata dinleri için “geleneksel inanç” ifadesini uygun görüyorlar. Bu anlamda belki de en ilginci ise hazırladıkları “Günümüz Türk Dünyasının Genel Dini Görünümü” adlı tabloda Tıva Türklerinin dini durumunu “geleneksel din ve Lamaist yani Budist” olarak tanımlıyorlar. Oysa ki Tıva Cumhuriyeti’nde resmi internet sayfasında bile bu ülkede Budizm, Şamanizm ve Hıristiyanlık gibi üç dinin varlığından söz ediliyor.

Şamanizm’in var olup olmadığı veya din olup olmadığı konusu öncellikle kendi dini kimliğini Şaman veya Şamanist olarak tanımlayan ve geleneksel olarak bu inanç sistemini yaşatan toplumlara öncelikle sorulmalı. Dolayısıyla Şaman toplumları dururken onların yerine Şamanizm vardır veya yoktur, Şamanizm dindir veya değildir demek yerine mikrofonu bu toplumlara uzatmak, bu doğrultuda bilimselliğe dayalı saha araştırmalarını yapmak esas olmalı.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 13 Kasım 2024’te yayımlanmıştır.

[1] (https://x.com/TheEconomist/status/1624195728720510976?lang=en)

Timur B. Davletov
Timur B. Davletov
DR. TİMUR B. DAVLETOV – Öğretim üyesi. 1974, Kırgızistan doğumlu. Sibirya yerlisi Şaman Türk uluslarından Hakas toplumunda yetişti. Leningrad (St. Petersburg) Olimpiyat Rezervleri Lisesi’ni (Serbest Güreş) bitirip memleketinde çobanlık yaptı bir süre. Nikolay F. Katanov Hakas Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi’nde bir yıl okuduktan sonra girdiği İstanbul Üniversitesi SBF Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Yüksek lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi’nde tamamladı. Doktorasını ise Sosyoloji Anabilim Dalı’nda, 2018’de savundu. Ekim 2023’ten itibaren ise Kapadokya Üniversitesi’nde Lisansüstü Programı’nda ders vermektedir. Hakas Cumhuriyeti (RF) Kültür Bakanlığı’nın Türkiye Cumhuriyeti Temsilcisi (2000-2008), Hakas Cumhuriyeti (RF) Kültür Bakanlığı’nın TÜRKSOY Daimi Temsilcisi (2008-2016) olarak görev yaptı. 2004’ten itibaren Uluslararası TÜRKSOY Dergisi Editör Kurulu üyeliği bulunan Davletov, Avrasya Yazarlar Birliği’nin “Türk Lehçeleri Arasında En İyi Bilimsel Eser Çevirisi Ödülü” (2012), TÜRKSOY’un 20. Yılı Onur Madalyası (2013), büyük Kazak halk ozanı Süyinbay Aronoğlu Onur Madalyası ve Hakas Cumhuriyeti (RF) Çitĭgen Hakas Müzik ve Drama Tiyatrosu Teşekkür Belgesi (2015), Kazakistan Cumhuriyeti Kültür ve Spor Bakanlığı, Üstün Kültür Emekçisi Madalyası (2017), TÜRKSOY’un 25. Yılı Onur Madalyası (2018), Donguk Kadın Üniversitesi (Seul, Kore Cumhuriyeti) Avrasya Türk Araştırmaları Enstitüsü ve Avrasya Türk Araştırmaları Dergisi’nin Olağanüstü Katkı Sertifikası, ulu Macar Türkolog, doğubilimci ve gezgin Prof. Ármin Vámbéry Hatıra Parası ve Özbekistan Cumhuriyeti Kültür Bakanı Ozodbek Nazarbekov imzalı Teşekkürname (2022), Kırgız Cumhuriyeti Ulusal Yazarlar Birliği Başkanı Nurlanbek O. Kalıbekov imzalı Teşekkür Belgesi (2023) ile ödüllendirildi. Türkiye’de yaklaşık 50 üniversite ve çeşitli STK’larda Şamanizm üzerine konferanslar veren Davletov, Ekim 2024 itibariyle Türkçe, Rusça ve İngilizce olmak üzere yaklaşık 260 bilimsel ve popüler yazı, 900 civarında haber ve bilimsel ile popüler makale çevirisi ve 200 kadar Hakasça şiir kaleme almış; yazarı (6), derleyicisi, çevirmeni, editörü olduğu ve yayına hazırladığı yaklaşık 35 kitap neşredilmiştir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x