Pek çok kişi matematik konusunda kendine güvenmez. Problemler çözülemez, hesaplar yapılamaz gibi gelir. Belki de matematik o kadar zor değil de biz ona önyargılı yaklaşıyoruzdur.
Gazeteci Shayla Love, Psyche internet sitesinde yayımlanan yazısında matematik karşısında duyulan kaygının nasıl giderilebileceğine dair birkaç yol sıralıyor.
Yazının bazı önemli bölümlerini aktarıyoruz:
“Connecticut’taki Wesleyan Üniversitesi’nde 1975 yılında bir kaygı kliniği açıldı. Burası tipik bir klinik değildi. İnsanlar sağlıkları ya da kişisel yaşamları konusunda duydukları kaygı nedeniyle değil, matematikle uğraşmanın getirdiği büyük kaygı nedeniyle buraya geliyorlardı.
Kliniği açan, 1978 tarihli Overcoming Math Anxiety (Matematik Kaygısının Üstesinden Gelmek) kitabının yazarı ABD’li eğitimci Sheila Tobias, yüzlerce üniversite öğrencisiyle görüşmeler gerçekleştirdi. (…) Evet, matematik çok iyi bir üne sahip değildi. (…) Hatta bazı insanlar için matematiğe yönelik olumsuz algılar, hoşnutsuzluğun ötesinde bir anlam taşıyordu. (…)
Son derece yaygındır ve sizi geride bırakabilir
Matematik kaygısı, farklı düzeylerde görülebilse de matematikle ilgilenmeyi ya da gösterilen performansı sekteye uğratan herhangi bir gerginlik, endişe veya korku hissetmek olarak tanımlanır.
‘Matematik kaygısı’ diye bir tanımlama olduğunu bilmeseniz de matematikten kaçınmaya çalışmış olabilirsiniz ve bu muhtemelen hayatınızı etkilemiştir. Okulda geçmişte yaptığınız tercihleri düşünün: Daha az matematik dersi almayı tercih etmeniz sonraki eğitim ve kariyer seçeneklerinizi sınırlamış olabilir. Matematik konusunda özgüveniniz düşükse matematik içeren işlerden veya hobilerden kaçınmış olabilirsiniz.
Matematik kaygısı olan ebeveynler bu duyguyu çocuklarına aktarabilir: Bu çocukların bir okul yılı boyunca daha az matematik öğrendikleri ve kendilerinin de matematik kaygısı geliştirme olasılıklarının daha yüksek olduğu görülmüş. (…)
Bugün ABD’li yetişkinlerin yaklaşık yüzde 93’ü bir ölçüde matematik kaygısı yaşadıklarını söylüyor ve yüzde 17’si bunun yüksek düzeyde olduğunu belirtiyor. 2012 yılında 34 ülkede yapılan anketler, 15-16 yaş arası gençlerin yüzde 59’unun matematik derslerinin kendileri için zor olacağından endişe duyduklarını ortaya koydu. Yaklaşık üçte biri matematik ödevi yaparken kendini gergin hissediyor ve yüzde 31’i matematik problemlerini çözerken ‘çok gergin’ oluyordu.” (…)
Yazar, matematikte zorluk çekmek ile matematik konusunda kaygı duymanın her zaman birbiriyle bağlantılı olmadığını söylüyor:
“Matematikte kötü performans gösteren bazı kişiler bu konuda endişelenmezken, matematiği iyi olanlar çok endişelenir. 2018 yılında Birleşik Krallık’ta yapılan bir araştırma, matematik kaygısı yaşayan çocukların dörtte üçünden fazlasının matematik testlerinde normal ila yüksek puanlar aldığını gösteriyor.
Amacınız kariyer değiştirmek ve matematikçi olmak olmasa bile, matematik kaygısı sizin için bir yük teşkil edebilir. İşte, alışverişte, kişisel mali durumunuzu düzenlemek veya çocuklarınıza ev ödevlerinde destek olmak gibi durumlarda günlük yaşamda matematikle karşılaştığınızda strese girebilirsiniz. İyi haber şu ki matematikle ilişkinizi değiştirmeye başlamanın bazı kanıtlanmış yolları var. (…)
‘Matematik insanı’ diye bir şey yok
İnsanların matematik konusunda diğer konulardan daha fazla kaygı duymasına katkıda bulunabilecek birtakım efsaneler var. Matematiğin monoton, fazla soyut veya duygusuz bir konu olduğu düşünülebilir. Ancak Kaliforniya’daki Stanford Eğitim Okulu’ndan matematik eğitimi alanında öğretim üyesi Jo Boaler, bir efsanenin hepsinin üzerinde olduğunu söylüyor: Yalnızca bazı insanların matematikte iyi olabileceği fikri. Bu, matematikle uğraşmaktan rahatsızlık duymaya neden olabilecek benzersiz bir performans kaygısı yaratır. (…)
O halde matematik kaygısını aşmanın ilk adımı, matematiğin sadece belirli insanlar için olmadığını kendinize hatırlatmaktır. Herkes en azından bir miktar matematik yapabilir. Bu konuda gerçekten iyi olmak için baskıyı bir kenara bırakmanız ve doğuştan ne kadar yetenekli olup olmadığınız konusunda endişelenmekten vazgeçmeniz, kaygınızın doğal olarak kaybolmasına yardım edecektir.
Zararlı kalıp yargıların farkında olun ve bunlara meydan okuyun
‘Matematik insanı’ efsanesi, bazı insanların matematikte daha iyi olmasının yanı sıra bu insanların belirli gruplara ayrıldığı fikrini de barındırır. En yaygın olanı, erkeklerin matematikte (diğer STEM1
alanlarıyla birlikte) kadınlardan daha başarılı olduğuna dair kültürel inançtır. (…) Dolayısıyla matematik kaygınız varsa, özellikle de kadınsanız, bu kalıp yargıların ne kadar yaygın olduğunu fark etmeniz faydalı olabilir. (…)
Matematik kabiliyetini çevreleyen kalıp yargıların zararlı etkisine karşı koymak için, hangi grupların matematikte sözde ‘iyi’ olduğu, hangilerinin olmadığı konusundaki varsayımlarınızı sorgulayın. Kadın matematikçiler hakkında bir şeyler okumak gibi, bu kalıp yargılara meydan okuyan örneklerle tanışmak yardımcı olabilir.” (…)
Sakin olun
Yazar, okulda matematiği belirli koşullar altında tecrübe etmiş olabileceğimizi belirtiyor: Testler ve problemleri mümkün olduğu kadar çabuk çözmek. Boaler, matematiğin yüksek hızlarda yapılması gerektiği fikrinin zehirli olduğunu söylüyor. (…) Nitekim zeki insanların daha kolay problemleri hızla çözdüklerini, daha zor olanları bitirmeye daha uzun zaman harcadıklarını gösteren çalışmalar var. (…)
Duygularınızı yazın
İster okulda ister hayatınızda bir matematik problemiyle karşılaştığınızda, cevabın hemen gelmesinin önemli olmadığını kabul ettikten sonra, hangi duyguların ortaya çıktığını yazabilirsiniz. (…) Pek çok çalışma, matematik kaygısı hakkında yazmanın bu kaygıyı azaltmaya yardımcı olabileceğini gösteriyor. (…)
Bunu yapmak için bir kâğıdın ortasına bir çizgi çizin, bir tarafında işlemler yapın ve diğer tarafına da ortaya çıkan duyguları yazın. (…) Matematik kaygınız hakkında yazmak, endişeli düşüncelerinizin yükünden kurtulmanıza yardımcı olabilir, böylece bir sınav sırasında veya gündelik bir durum karşısında matematik problemi çözerken dikkatinizi daha az dağıtırlar.
‘Doğru ya da yanlış’ zihniyetinden çıkın
Beşerî bilimler derslerinden farklı olarak matematik genellikle doğru ya da yanlış olduğunuz bir ders olarak görülür ve bu da baskı yaratabilir. Indiana’daki Ball State Üniversitesi’nde eğitim psikolojisi alanında yardımcı doçent Gerardo Ramirez, ‘Bu o kadar katı bir şekilde öğretiliyor ki, insanların şöyle düşünmesine neden oluyor: Bu kuralları ezberlemem gerekiyor” diyor. (…)
Matematikçi Claudia Zaslavsky, 1994 tarihli Math of Fear: How to Get Over It and Get on Your Life (1994) (Korkunun Matematiği: Üstesinden Gelip Hayatınıza Nasıl Devam Edebilirsiniz?) adlı kitabında matematiğin yalnızca doğru cevabı bulmakla değil, aynı zamanda bu cevaba ulaşmak için kullanılan süreçle de ilgili olduğunu yazıyor. Zaslavsky, öğrencilere bu süreci öğretmenin, onların matematikle ilgili ‘doğru ya da yanlış’ olma korkularıyla yüzleşmelerine yardımcı olabileceğini savunuyor. (…)
Boaler, matematik açık problemler olarak öğretildiğinde, farklı fikirlere ve hatta hatalara değer verildiğinde, öğrencilerin çok fazla matematik kaygısı geliştirmediğini söylüyor. Buna esnek matematiksel düşünme deniyor.
Ramirez ise bazen bu yaklaşımın matematiği daha karmaşık ve soyut hale getirebileceği konusunda uyarıyor; dolayısıyla esnek düşünme daha fazla kaygıya neden oluyorsa bunu bir kenara bırakmak gerekiyor. Ancak diğerleri için birden fazla yolun aynı hedefe ulaştığını bilmek özgürlük duygusu yaratabilir.
Başkasına matematik öğretin
ABD’li matematikçi Uri Treisman, 1970’lerin sonu ve 80’lerin başında California Berkeley Üniversitesi’nde birçok öğrencinin matematik derslerinde başarısız olduğunu öğrendi. Biraz daha araştırmayla, daha başarılı olan öğrencilerin birbirleriyle matematik hakkında konuşan ve iş birliğine dayalı öğrenme adını verdiği yöntemle ödevlerini birlikte yapan öğrenciler olduğunu keşfetti.
Treisman’ın içgörülerine göre öğrencilerin matematik problemleri veya kavramları üzerinde birlikte konuşmaları faydalı oluyor. Öğrenci olmasanız bile matematiği ortak bir deneyim haline getirmek ve matematik konusundaki özgüveninizi artırmak için bu felsefeyi kullanabilirsiniz. İhtiyacınız olan tek şey, temel bir matematik işlemini veya ilkesini öğrenmek ve sonra bunu başka birine öğretmek. (…)
Bu, iş birliğine dayalı öğrenmeyi teşvik eder ve aynı zamanda matematik problemlerinde başarılı olma kabiliyetinize olan inancınızı, yani ‘öz-yeterlik’ duygunuzu da artırabilir. Çoğu zaman, insanlar geçmiş deneyimlerinden dolayı düşük bir öz-yeterlik duygusuna sahiptir ve bu anılar, sandığınızdan daha fazla matematik bilseniz bile peşinizi bırakmayabilir. Ödevleri yeniden yapmak, şu anda iyi olduğunuz matematik pratikleri yapmak veya başka birinin öğrenmesine yardımcı olmak, matematiğin daha eğlenceli ve daha az kaygı uyandırıcı hale gelmesine yardımcı olabilir.
Mücadeleden kaçmayın
Matematik kaygısını aşmak, matematiğin hiçbir zaman zor gelmeyeceği veya bir gecede matematik dehası olacağınız anlamına gelmez. Önemli olan matematik deneyiminiz hakkında ne hissettiğinizdir. (…) Kaygınızı sadece heyecan kaynağı değil, bir meydan okuma olarak düşünmek de yardımcı olabilir.
Tıpkı topluluk önünde konuşmak gibi. Sahneye çıkmadan veya gruplara konuşma yapmadan önce hâlâ gerginlik hisseden birçok mükemmel konuşmacı var. Illinois College’dan psikoloji doçenti Alex Moore, ‘Ne olursa olsun, bu fizyolojik tepkiyi, bu uyarılmayı bir meydan okuma olarak kullanabiliyorlar ve böylece gerçekten iyi bir performans sergileyebiliyorlar’ diyor.
Psikolog Carol Dweck’in sabit zihniyete karşı gelişen zihniyetin faydaları üzerine yaptığı çalışma da bu fikri destekliyor. Gelişmeye yönelik bir zihniyete sahip olmak, bir konudaki yetkinliğin doğuştan gelen bir şey olmadığını ve herkesin gelişerek bir konuda daha iyi olabileceğini görmek anlamına geliyor.
Dweck’in çalışmalarından birinde, bir grup öğrenciye tamamlamaları zor problemler verilmiş. Daha sonra araştırmacılar bu öğrencilerden bazılarını zeki oldukları için, diğerlerini ise çok çalıştıkları için övmüş. Zeki oldukları için övülen öğrenciler, diğerlerine göre daha kolay takip edilen problemleri seçmişler. Araştırmacıların yorumuna göre bu durum, zeki görünmeye önem vermeleri ve bir matematik sorusunu yanlış yanıtlamak istememeleriydi. Çabalarından dolayı övülen diğerleri ise iyi performans gösterme konusunda daha az endişe duyuyorlardı ve daha zor bir problemle yüzleşmeye hazırdılar. Siz de aynısını yapabilirsiniz: Kendinize ne kadar ‘zeki’ olduğunuzu söyleyerek matematik kaygısının üstesinden gelmeye çalışmak yerine çabalarınız ve denemeye ne kadar istekli olduğunuz için kendinizi övün.” (…)
Yazar, amacın matematikte mükemmel olmak değil, matematikle uğraştığınız esnada daha az stres yaşamak olduğunu vurguluyor: “Baskı ve gerilim ortadan kalktığında matematikle yeni bir ilişki kurabilirsiniz. Bir zamanlar ne pahasına olursa olsun kaçındığınız bir şey artık bir eğlence kaynağı ya da oyuna dönüşebilir.”
Bu yazı ilk kez 8 Kasım 2023’te yayımlanmıştır.