Necmettin Erbakan: Farkı, söylemleri, mirası

Fikirleri sağlıklı bir biçimde analiz edilememiş, Türk siyasetinin önemli eski yüzlerinden Necmettin Erbakan kimdi? Siyasette ne yaptı, nasıl bir iz bıraktı? Erbakan’ın Türk siyasal hayatındaki yerini Doç. Dr. Ömer Baykal yazdı.

Siyaset, temel düzlemde yöneten-yönetilen ilişkisi olarak ele alındığında Anadolu toprakları için dikkat çeken en temel husus, bu ikisi arasındaki ilişkinin tarihsel anlamda bir kopukluk üzerine oturduğudur.

Altı çizilen kopukluğun daraltılması Osmanlı yenileşmesi içerisinde başlamış fakat istenilen düzeyde gerçekleşmemişti.

Kurulan yeni rejimin iddiası, yönetme işinin halka devredilmesiydi ama siyaset geniş kitlelerin uzağında sınırlı bir elit arasında cereyan etti.

Çeperdeki geniş kitlelerin siyasete dahli bir hayli güç ve geç oldu. Çok partili hayata geçme aşamasında Anadolu’nun ücra bir köşesinde, yurttaşlara bundan sonra ülkenin verecekleri reyler aracılığıyla yönetileceği söylendiğinde korku ve endişe ile “Ankara’yı biz yöneteceksek vay güzel ülkemin haline” dedikleri rivayet edilir.

Demokrat Parti (DP) ile başlayan süreç, toplumun özgüven kazanması bakımından tarihsel bir kırılmaya işaret eder. Buna karşın DP iktidarının ve elitlerinin büyük oranda rejim içerisinde neşet etmesi, ideolojik olarak benzer bir çerçeveye oturması kitleler nezdinde gözden kaçmadı.

Merkezin bir adım ötesinde, geleneksel değerlere atıf yapmak suretiyle toplum ile rabıta kurmak, piyasa ilişkilerini çalıştırmak suretiyle “merkez-sağ” unvanını edinecek olan bu çizgi, devletin resmî siyasetini sürdürme noktasında tereddüt etmedi.

Merkez-sağ kadar milliyetçi siyasetin de Türk politik hayatında benzer bir paradoksu taşıdığı ve bu bagaj etrafında siyasi mücadelesini sürdürdüğü ifade edilebilir.

Türkiye politikasında sistemin temel kabulleri karşısında tutum alan buna rağmen belli bir kesimin nezdinde ikna edici bir başarı gösteren en dikkat çekici siyasi oluşum, İslâmcı çizginin temsilcisi olan Millî Görüş hareketi oldu.

Millî Görüş, lideri Necmettin Erbakan ve yetiştirdiği öğrencileri ile ön plana çıkan bir oluşumdu. Erbakan ile Millî Görüş hareketi o kadar özdeşlemişti ki politik hareket kamuoyunda “Erbakancılık” olarak addedilmişti.

Erbakan’ın iki hoca şapkası

Erbakan, cumhuriyetin kuruluşundan üç yıl sonra 1926 yılında Sinop’ta dünyaya geldi. Anne tarafından Sinoplu, baba tarafından Adanalıydı. Her iki taraf da bölgenin ileri gelen aileleriydi. Yargı mensubu babası İstinaf Mahkemesi hakimliği yapmıştı. Erbakan, babasının görevi sebebiyle Kayseri’de başladığı ilkokulu Trabzon’da bitirdi; orta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı.

Yükseköğrenime İTÜ Makine Mühendisliği’nde başlayan Erbakan, ileride siyasi mücadeleye gireceği Süleyman Demirel ile sınıf arkadaşıydı.

Mezun olduğu fakültenin Motorlar Kürsüsü’ne asistan olarak girerek akademiye ilk adımını attı. Lisansüstü eğitimi için Almanya’ya giden Erbakan Aachen Technische Hoschshüle’de doktora eğitimini tamamladı. 27 yaşında Türkiye’nin en genç doçenti olan Erbakan, 1962 yılında profesör unvanı aldı.

Akademideki pozisyonu Erbakan’ın ilk hoca şapkası olacaktı. İkinci hocalığı, sahip olduğu dinî değerleri, inanışıydı. Erbakan, birçok kamusal figür gibi Türkiye’de yaygın ve etkili bir örgütlenmeye sahip Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa kolunda Zahit Kotku’nun tesiri altında yetişti.

Mensup olduğu Nakşibendi kökleri ve edindiği dinî bilgilerin yanı sıra kazandığı akademik başarılar Erbakan’ın bürokratik ve siyasi alana intisap etmesinde önemli rol oynadı. Erbakan’ı politik hayata dahil edecek olay, Odalar Birliği Başkanlığı için verdiği mücadeleydi. Başkanlık yarışını Sırrı Enver Batur karşısında kazanan fakat kamu kudreti ve siyasi erk marifetiyle görevden el çektirilen Erbakan, çekişmeyi politik alana taşıdı; Adalet Partisi’ne (AP) yaptığı ısrarlı başvuruların reddedilmesi sonrasında siyasete atıldı.

Yönetimden pay alma arayışı

1969 yılında bir grup arkadaşı ile birlikte bağımsız olarak siyasete giren Erbakan, 1970 yılında Millî Görüş hareketinin ilk siyasi partisi olan Milli Nizam Partisi’ni (MNP) kurdu.

Bu girişimden sonra İslamcı siyaset parlamenter düzeyde kurumsal bir kimliğe büründü. Fakat 12 Mart muhtırasının estirdiği olumsuz hava MNP’nin kapatılmasını hızlandırdı. Millî Görüş partilerine karşı laiklik başlığı üzerinden yargısal aktivizm geliştiren Anayasa Mahkemesi (AYM), hareket mensubu parti ve politikacıları siyaset sahnesinin dışına itmekten çekinmeyecek, sistem dışı olduğu iddiasıyla sık sık Millî Görüş partilerini kapatacaktı.

MNP’den sonra kurulacak olan Milli Selamet Partisi (MSP), ilk deneyime kıyasla daha uzun erimli oldu. Önce Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) daha sonra Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerinde koalisyon ortağı olarak yönetim meselesinin bir parçası halini aldı.

Millî Görüş hareketinin kendisi dışında bulunan partileri taklitçi olarak tanımlamasına karşın ısrarla onlarla iş birliği yapması, Erbakan siyasetinin temel bir niteliğini dışa vurur.

Millî Görüş siyaseti, idealist bir çizginin takipçisi olmasına, mevcut sistemi radikal bir şekilde karşısına almasına rağmen yerleşik düzenin partileri ile işbirliği yapmaktan, iktidar birliği kurmaktan geri durmadı. İktidar olmak, iktidarın bir parçasında yer almak, seçimlere katılmak, yönetim ya da mekanizmalarından pay almak Millî Görüş için birinci derecede önemli oldu.

Erbakan, parti örgütlerinden ya da toplumsal katmanlardan gelen eleştirilere rağmen yönetim mekanizmalarında olmaya büyük önem atfetti ve reel-politik denklemin sunduğu tüm imkanları tereddüt göstermeden kullandı. Millî Görüş lideri, iktidar olma noktasında ortaya konulan bu tavrı, İslâm’a hizmetin bir aracı olarak tasvir etti ve siyasi mücadelesinin merkezine yerleştirildi.

İslamcı düşüncenin önemli isimlerinden Hayrettin Karaman ile Erbakan’ın 1980 öncesinde İslam davasına hizmet etme yöntemi üzerine yaptıkları görüşme, Millî Görüş siyasetini sarih bir şekilde açıklamaktadır. Karaman’ın gençleri siyasetten uzak tutma, eğitim ve öğretim faaliyetleri aracılığıyla dine hizmet etme önerisine Erbakan’ın verdiği cevap dikkat çekicidir:

“Allah, önümüzdeki seçimde bana şu kadar milletvekili lütfederse iktidarımızdan altı ay sonra İstanbul’da ince çorapla dolaşan bir kadın göremezsiniz. Ben altı aydan bahsediyorum, siz yıllar sürecek, sonu da belirsiz bir faaliyetten söz ediyorsunuz. Ben sizi anlı şanlı cihada davet ediyorum, siz cephe gerisinde soğan patates soyalım diyorsunuz, ne yapalım bu bir nasip meselesidir.”

Zor yıllar

Millî Görüş hareketinin ikinci partisi AYM tarafından değil 12 Eylül idaresi tarafından diğer partilerle birlikte kapatıldı. Darbenin hemen ardından Erbakan 21 MSP milletvekili ile birlikte tutuklandı. Partisini illegal bir yapıya dönüştürmek ve laik düzene aykırı davranmak gerekçesiyle yargılandı. 24 Temmuz 1981’de serbest bırakıldı ve yargılaması tutuksuz devam etti. Hakkında verilen kararın 1985 yılında bozulması ile beraat etti.

Askerî idarenin verdiği siyasi yasak nedeniyle 1987 yılına kadar aktif politikanın gerisinde durdu. Millî Görüş hareketi bu süre zarfında Refah Partisi (RP) ile üçüncü girişimini başlattı. Erbakan’ın yokluğunda, bir emanetçi refleksi içerisinde partiyi yöneten Millî Görüş elitleri liderlerinin 1987 yılında siyasete dönmesi ile birlikte parti yönetimini kendisine devrettiler. Seksenli yılları büyük oranda MSP çizgisi ve temsilinde geçiren RP doksanlı yılların başında Türk siyasetinin yaşadığı yarılma ve katastrofik çöküş karşısında önce mahalli idareler daha sonra parlamentoda nihai anlamda merkezi idarede önemli başarılar elde etti.

Erbakan, partisinin merkez-sağ Doğruyol Partisi (DYP) ile yaptığı koalisyon neticesinde ilk ve son kez başbakanlık koltuğuna (11 ay) oturdu ve bu tarihten sonra Millî Görüş müntesipleri tarafından “54. Hükümet Başbakanı” unvanı ile anıldı.

28 Şubat sürecinde RP, AYM tarafından kapatıldı ve Erbakan 2003 yılına kadar siyasi yasak aldı. Yasağın son bulması ile Saadet Partisi (SP) Genel Başkanlığı koltuğuna oturdu. Kayıp Trilyon davasında mahkûmiyet kararı kesinleşince Yargıtay’ın talebi üzerine parti genel başkanlığı ve üyeliğinden ayrıldı. Erbakan, 27 Şubat 2011 tarihinde Ankara’da hayatını kaybetti.

Kuş dili

Millî Görüş hareketi ve lideri kamusal düzlemde legal bir siyasetin takipçisi olmaya özen gösterdiler. Retorik düzeyde sistemin karşısında durmakla birlikte reel-politik düzlemde sistem içinde kalma noktasında ısrarlı davrandıkları söylenebilir. Bu durum, zaman zaman radikal İslamcı hareket ile sürtüşmelerine, “legalist” ithamı ile karşılaşmalarına neden oldu. Çözüm, sistem içerisinde kalmak fakat “kuş dili” konuşmak suretiyle mensuplarının anlayacakları, cemaat içi, şifreli bir dilin inşasıdır. Bunun ilk ve en dikkat çekici örneği harekete verilen “Milli” Görüş ismidir. Osmanlı siyasal düzeninde din eksenli bir düzenin ifadesi olan millet kavramı yeni dönemde İslamcı hareketin rumuzu halini aldı.

Hiç şüphesiz, Millî Görüş, reel-politik savrulmalar karşısında modern siyaseti çağrıştıran sağcı, milliyetçi, muhafazakâr görünümleri taşımış olsa da milliliğin örtülü bir İslamcılık çağrısı olduğu açıktır.

Erbakan, kullandığı kelimeler, deyimler, benzetmeler ile kendine has bir üslubun taşıyıcısı oldu, her daim kamuoyunun gözü önünde bulundu. Sağ siyasetin çizdiği “Büyük Türkiye” söylemine imparatorluk bakiyesini de eklemek suretiyle “şahlanan Türkiye” imajı ile tahkim etti.

Genel Başkanı olduğu partileri iktidara taşımak adına hamaset dozu yüksek söylemlerden, rakamlardan kaçınmadı, bunları halka anlatmak adına basit şekilleri kullanmıştı. Özellikle kalkınma ve ağır sanayi hamlelerinin Erbakan’ın temel retorikleri arasında olduğu söylenebilir. Bugün mevcut iktidarın başarı hanesinde yazan milli savunma yatırımlarının Erbakan’ın açtığı kulvarın ete kemiğe bürünmüş hali olduğunu söylersek yanılmış olmayız.

Eleştirilerin de odağıydı

Erbakan, “hocalık” şapkaları altında belli bir kitleyi kendisine bağlamış olsa da temsil ettiği siyasi çizgi nedeniyle en az takipçileri kadar eleştirel, kendisine mesafeli bir kitle mevcuttur. Kemalistlere göre Erbakan, Atatürk’ün kurduğu laik düzenin temellerini yıkmak isteyen bir gerici, laisist medyaya göre göre din üzerinden zenginleşmeye çalışan, toplumu sömüren bir politikacı, militaristlere göre “milli güvenlik” riski, Türkiye’ye mesafeli Batılı politikacılara göre sığ, dar görüşlü bir devlet adamıydı.

Mühendisliğin getirdiği mekanik düşünme tarzı, Soğuk Savaş atmosferinde yetişmesi ya da demokratik kültürün uzağında büyümesi zaman zaman politik anlamda Erbakan’ı dar boğaza sokmuş olsa da Türk siyasetinde oynadığı rol dikkate değerdir.

Batıcı siyaset odakları kendisi hakkında kaba ve pejoratif bir imaj çizmeye çalışsa da politik aktör olarak Erbakan’ın oynadığı rol önemlidir. Öncelikle, ülkeyi yönteme kapasitesine erişecek olan, icraatçılık anlamında başarılı addedilecek bir siyasi hareketi kurmuş ve birçok noktada iktidar odağı haline getirmiştir.

Millî Görüş hareketinin varlığı rejimin demokratik kalibresini hem ölçmek hem de genişletmek adına bir fırsattır; bu ise büyük oranda Erbakan’ın mücadelesi, azmi ve samimiyeti üzerinden şekillenmiştir. En önemlisi, bir hareket olarak ülkeyi yönetecek kadroların yetiştirilmesidir.

Millî Görüş’ün yansımaları

Mevcut iktidar Millî Görüş gömleğini çıkardığını iddia etse AK Parti bir “gelenek” olarak Millî Görüş çizgisinin devamı niteliğindedir. Millî Görüş geleneğinin ülkeyi yirmi yılı aşkın yönettiği, Millî Görüş hareketinin Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi olarak iki ayrı tüzel kişiliği demokratik alanda barındırdığı hesaba katıldığında Erbakan’ın Türk siyasetinde oynadığı rol daha iyi anlaşılacaktır.

Erbakan hakkında yazarken altı özenle çizilmesi gereken husus, İslamcı liderin siyonizm konusundaki görüşleridir. Siyonizmin tarihi ve gücü konusunda mütemadiyen tetikte olan, çevresi başta olmak üzere politik muhataplarına karşı uyarıcı bir dil geliştiren Erbakan, birçokları tarafından kuruntulu ve komplocu olarak görülmüş, İsrail’in dünya siyasetindeki stratejik konumu karşısında sürdüğü tezler ciddiye alınmamıştır. İsrail devletinin ve siyonizmin bugün dünyada neden olduğu ağır yıkıcılık hesaba katıldığında Erbakan’ın konuyla ilgili geliştirdiği dilin hiç de abartılı olmadığı anlaşılacaktır.

Erbakan’ın fikirleri bu zamana kadar ne yazık ki değer yüklü bir çerçevede ele alınmış ve sağlıklı bir şekilde analiz edilememiştir.

Uçlardan uzaklaşmak, eleştirel bir perspektifi muhafaza edebilmek ve bir politikacıyı konuştuğumuzu hatırlamak ona karşı yapılacak en doğru şey olsa gerek.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 27 Şubat 2024’te yayımlanmıştır.

Ömer Baykal
Ömer Baykal
Doç. Dr. Ömer Baykal - 2009 yılında Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisansını kamu hukuku, doktorasını siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında tamamladı. 2022 yılında Siyasal Hayat ve Kurumlar alanında doçent oldu. Halen Bartın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Siyasal hayat, Türk siyasi düşünce tarihi ile toplumsal hareketler üzerine çalışıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Necmettin Erbakan: Farkı, söylemleri, mirası

Fikirleri sağlıklı bir biçimde analiz edilememiş, Türk siyasetinin önemli eski yüzlerinden Necmettin Erbakan kimdi? Siyasette ne yaptı, nasıl bir iz bıraktı? Erbakan’ın Türk siyasal hayatındaki yerini Doç. Dr. Ömer Baykal yazdı.

Siyaset, temel düzlemde yöneten-yönetilen ilişkisi olarak ele alındığında Anadolu toprakları için dikkat çeken en temel husus, bu ikisi arasındaki ilişkinin tarihsel anlamda bir kopukluk üzerine oturduğudur.

Altı çizilen kopukluğun daraltılması Osmanlı yenileşmesi içerisinde başlamış fakat istenilen düzeyde gerçekleşmemişti.

Kurulan yeni rejimin iddiası, yönetme işinin halka devredilmesiydi ama siyaset geniş kitlelerin uzağında sınırlı bir elit arasında cereyan etti.

Çeperdeki geniş kitlelerin siyasete dahli bir hayli güç ve geç oldu. Çok partili hayata geçme aşamasında Anadolu’nun ücra bir köşesinde, yurttaşlara bundan sonra ülkenin verecekleri reyler aracılığıyla yönetileceği söylendiğinde korku ve endişe ile “Ankara’yı biz yöneteceksek vay güzel ülkemin haline” dedikleri rivayet edilir.

Demokrat Parti (DP) ile başlayan süreç, toplumun özgüven kazanması bakımından tarihsel bir kırılmaya işaret eder. Buna karşın DP iktidarının ve elitlerinin büyük oranda rejim içerisinde neşet etmesi, ideolojik olarak benzer bir çerçeveye oturması kitleler nezdinde gözden kaçmadı.

Merkezin bir adım ötesinde, geleneksel değerlere atıf yapmak suretiyle toplum ile rabıta kurmak, piyasa ilişkilerini çalıştırmak suretiyle “merkez-sağ” unvanını edinecek olan bu çizgi, devletin resmî siyasetini sürdürme noktasında tereddüt etmedi.

Merkez-sağ kadar milliyetçi siyasetin de Türk politik hayatında benzer bir paradoksu taşıdığı ve bu bagaj etrafında siyasi mücadelesini sürdürdüğü ifade edilebilir.

Türkiye politikasında sistemin temel kabulleri karşısında tutum alan buna rağmen belli bir kesimin nezdinde ikna edici bir başarı gösteren en dikkat çekici siyasi oluşum, İslâmcı çizginin temsilcisi olan Millî Görüş hareketi oldu.

Millî Görüş, lideri Necmettin Erbakan ve yetiştirdiği öğrencileri ile ön plana çıkan bir oluşumdu. Erbakan ile Millî Görüş hareketi o kadar özdeşlemişti ki politik hareket kamuoyunda “Erbakancılık” olarak addedilmişti.

Erbakan’ın iki hoca şapkası

Erbakan, cumhuriyetin kuruluşundan üç yıl sonra 1926 yılında Sinop’ta dünyaya geldi. Anne tarafından Sinoplu, baba tarafından Adanalıydı. Her iki taraf da bölgenin ileri gelen aileleriydi. Yargı mensubu babası İstinaf Mahkemesi hakimliği yapmıştı. Erbakan, babasının görevi sebebiyle Kayseri’de başladığı ilkokulu Trabzon’da bitirdi; orta öğrenimini İstanbul Erkek Lisesi’nde tamamladı.

Yükseköğrenime İTÜ Makine Mühendisliği’nde başlayan Erbakan, ileride siyasi mücadeleye gireceği Süleyman Demirel ile sınıf arkadaşıydı.

Mezun olduğu fakültenin Motorlar Kürsüsü’ne asistan olarak girerek akademiye ilk adımını attı. Lisansüstü eğitimi için Almanya’ya giden Erbakan Aachen Technische Hoschshüle’de doktora eğitimini tamamladı. 27 yaşında Türkiye’nin en genç doçenti olan Erbakan, 1962 yılında profesör unvanı aldı.

Akademideki pozisyonu Erbakan’ın ilk hoca şapkası olacaktı. İkinci hocalığı, sahip olduğu dinî değerleri, inanışıydı. Erbakan, birçok kamusal figür gibi Türkiye’de yaygın ve etkili bir örgütlenmeye sahip Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa kolunda Zahit Kotku’nun tesiri altında yetişti.

Mensup olduğu Nakşibendi kökleri ve edindiği dinî bilgilerin yanı sıra kazandığı akademik başarılar Erbakan’ın bürokratik ve siyasi alana intisap etmesinde önemli rol oynadı. Erbakan’ı politik hayata dahil edecek olay, Odalar Birliği Başkanlığı için verdiği mücadeleydi. Başkanlık yarışını Sırrı Enver Batur karşısında kazanan fakat kamu kudreti ve siyasi erk marifetiyle görevden el çektirilen Erbakan, çekişmeyi politik alana taşıdı; Adalet Partisi’ne (AP) yaptığı ısrarlı başvuruların reddedilmesi sonrasında siyasete atıldı.

Yönetimden pay alma arayışı

1969 yılında bir grup arkadaşı ile birlikte bağımsız olarak siyasete giren Erbakan, 1970 yılında Millî Görüş hareketinin ilk siyasi partisi olan Milli Nizam Partisi’ni (MNP) kurdu.

Bu girişimden sonra İslamcı siyaset parlamenter düzeyde kurumsal bir kimliğe büründü. Fakat 12 Mart muhtırasının estirdiği olumsuz hava MNP’nin kapatılmasını hızlandırdı. Millî Görüş partilerine karşı laiklik başlığı üzerinden yargısal aktivizm geliştiren Anayasa Mahkemesi (AYM), hareket mensubu parti ve politikacıları siyaset sahnesinin dışına itmekten çekinmeyecek, sistem dışı olduğu iddiasıyla sık sık Millî Görüş partilerini kapatacaktı.

MNP’den sonra kurulacak olan Milli Selamet Partisi (MSP), ilk deneyime kıyasla daha uzun erimli oldu. Önce Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) daha sonra Milliyetçi Cephe (MC) hükümetlerinde koalisyon ortağı olarak yönetim meselesinin bir parçası halini aldı.

Millî Görüş hareketinin kendisi dışında bulunan partileri taklitçi olarak tanımlamasına karşın ısrarla onlarla iş birliği yapması, Erbakan siyasetinin temel bir niteliğini dışa vurur.

Millî Görüş siyaseti, idealist bir çizginin takipçisi olmasına, mevcut sistemi radikal bir şekilde karşısına almasına rağmen yerleşik düzenin partileri ile işbirliği yapmaktan, iktidar birliği kurmaktan geri durmadı. İktidar olmak, iktidarın bir parçasında yer almak, seçimlere katılmak, yönetim ya da mekanizmalarından pay almak Millî Görüş için birinci derecede önemli oldu.

Erbakan, parti örgütlerinden ya da toplumsal katmanlardan gelen eleştirilere rağmen yönetim mekanizmalarında olmaya büyük önem atfetti ve reel-politik denklemin sunduğu tüm imkanları tereddüt göstermeden kullandı. Millî Görüş lideri, iktidar olma noktasında ortaya konulan bu tavrı, İslâm’a hizmetin bir aracı olarak tasvir etti ve siyasi mücadelesinin merkezine yerleştirildi.

İslamcı düşüncenin önemli isimlerinden Hayrettin Karaman ile Erbakan’ın 1980 öncesinde İslam davasına hizmet etme yöntemi üzerine yaptıkları görüşme, Millî Görüş siyasetini sarih bir şekilde açıklamaktadır. Karaman’ın gençleri siyasetten uzak tutma, eğitim ve öğretim faaliyetleri aracılığıyla dine hizmet etme önerisine Erbakan’ın verdiği cevap dikkat çekicidir:

“Allah, önümüzdeki seçimde bana şu kadar milletvekili lütfederse iktidarımızdan altı ay sonra İstanbul’da ince çorapla dolaşan bir kadın göremezsiniz. Ben altı aydan bahsediyorum, siz yıllar sürecek, sonu da belirsiz bir faaliyetten söz ediyorsunuz. Ben sizi anlı şanlı cihada davet ediyorum, siz cephe gerisinde soğan patates soyalım diyorsunuz, ne yapalım bu bir nasip meselesidir.”

Zor yıllar

Millî Görüş hareketinin ikinci partisi AYM tarafından değil 12 Eylül idaresi tarafından diğer partilerle birlikte kapatıldı. Darbenin hemen ardından Erbakan 21 MSP milletvekili ile birlikte tutuklandı. Partisini illegal bir yapıya dönüştürmek ve laik düzene aykırı davranmak gerekçesiyle yargılandı. 24 Temmuz 1981’de serbest bırakıldı ve yargılaması tutuksuz devam etti. Hakkında verilen kararın 1985 yılında bozulması ile beraat etti.

Askerî idarenin verdiği siyasi yasak nedeniyle 1987 yılına kadar aktif politikanın gerisinde durdu. Millî Görüş hareketi bu süre zarfında Refah Partisi (RP) ile üçüncü girişimini başlattı. Erbakan’ın yokluğunda, bir emanetçi refleksi içerisinde partiyi yöneten Millî Görüş elitleri liderlerinin 1987 yılında siyasete dönmesi ile birlikte parti yönetimini kendisine devrettiler. Seksenli yılları büyük oranda MSP çizgisi ve temsilinde geçiren RP doksanlı yılların başında Türk siyasetinin yaşadığı yarılma ve katastrofik çöküş karşısında önce mahalli idareler daha sonra parlamentoda nihai anlamda merkezi idarede önemli başarılar elde etti.

Erbakan, partisinin merkez-sağ Doğruyol Partisi (DYP) ile yaptığı koalisyon neticesinde ilk ve son kez başbakanlık koltuğuna (11 ay) oturdu ve bu tarihten sonra Millî Görüş müntesipleri tarafından “54. Hükümet Başbakanı” unvanı ile anıldı.

28 Şubat sürecinde RP, AYM tarafından kapatıldı ve Erbakan 2003 yılına kadar siyasi yasak aldı. Yasağın son bulması ile Saadet Partisi (SP) Genel Başkanlığı koltuğuna oturdu. Kayıp Trilyon davasında mahkûmiyet kararı kesinleşince Yargıtay’ın talebi üzerine parti genel başkanlığı ve üyeliğinden ayrıldı. Erbakan, 27 Şubat 2011 tarihinde Ankara’da hayatını kaybetti.

Kuş dili

Millî Görüş hareketi ve lideri kamusal düzlemde legal bir siyasetin takipçisi olmaya özen gösterdiler. Retorik düzeyde sistemin karşısında durmakla birlikte reel-politik düzlemde sistem içinde kalma noktasında ısrarlı davrandıkları söylenebilir. Bu durum, zaman zaman radikal İslamcı hareket ile sürtüşmelerine, “legalist” ithamı ile karşılaşmalarına neden oldu. Çözüm, sistem içerisinde kalmak fakat “kuş dili” konuşmak suretiyle mensuplarının anlayacakları, cemaat içi, şifreli bir dilin inşasıdır. Bunun ilk ve en dikkat çekici örneği harekete verilen “Milli” Görüş ismidir. Osmanlı siyasal düzeninde din eksenli bir düzenin ifadesi olan millet kavramı yeni dönemde İslamcı hareketin rumuzu halini aldı.

Hiç şüphesiz, Millî Görüş, reel-politik savrulmalar karşısında modern siyaseti çağrıştıran sağcı, milliyetçi, muhafazakâr görünümleri taşımış olsa da milliliğin örtülü bir İslamcılık çağrısı olduğu açıktır.

Erbakan, kullandığı kelimeler, deyimler, benzetmeler ile kendine has bir üslubun taşıyıcısı oldu, her daim kamuoyunun gözü önünde bulundu. Sağ siyasetin çizdiği “Büyük Türkiye” söylemine imparatorluk bakiyesini de eklemek suretiyle “şahlanan Türkiye” imajı ile tahkim etti.

Genel Başkanı olduğu partileri iktidara taşımak adına hamaset dozu yüksek söylemlerden, rakamlardan kaçınmadı, bunları halka anlatmak adına basit şekilleri kullanmıştı. Özellikle kalkınma ve ağır sanayi hamlelerinin Erbakan’ın temel retorikleri arasında olduğu söylenebilir. Bugün mevcut iktidarın başarı hanesinde yazan milli savunma yatırımlarının Erbakan’ın açtığı kulvarın ete kemiğe bürünmüş hali olduğunu söylersek yanılmış olmayız.

Eleştirilerin de odağıydı

Erbakan, “hocalık” şapkaları altında belli bir kitleyi kendisine bağlamış olsa da temsil ettiği siyasi çizgi nedeniyle en az takipçileri kadar eleştirel, kendisine mesafeli bir kitle mevcuttur. Kemalistlere göre Erbakan, Atatürk’ün kurduğu laik düzenin temellerini yıkmak isteyen bir gerici, laisist medyaya göre göre din üzerinden zenginleşmeye çalışan, toplumu sömüren bir politikacı, militaristlere göre “milli güvenlik” riski, Türkiye’ye mesafeli Batılı politikacılara göre sığ, dar görüşlü bir devlet adamıydı.

Mühendisliğin getirdiği mekanik düşünme tarzı, Soğuk Savaş atmosferinde yetişmesi ya da demokratik kültürün uzağında büyümesi zaman zaman politik anlamda Erbakan’ı dar boğaza sokmuş olsa da Türk siyasetinde oynadığı rol dikkate değerdir.

Batıcı siyaset odakları kendisi hakkında kaba ve pejoratif bir imaj çizmeye çalışsa da politik aktör olarak Erbakan’ın oynadığı rol önemlidir. Öncelikle, ülkeyi yönteme kapasitesine erişecek olan, icraatçılık anlamında başarılı addedilecek bir siyasi hareketi kurmuş ve birçok noktada iktidar odağı haline getirmiştir.

Millî Görüş hareketinin varlığı rejimin demokratik kalibresini hem ölçmek hem de genişletmek adına bir fırsattır; bu ise büyük oranda Erbakan’ın mücadelesi, azmi ve samimiyeti üzerinden şekillenmiştir. En önemlisi, bir hareket olarak ülkeyi yönetecek kadroların yetiştirilmesidir.

Millî Görüş’ün yansımaları

Mevcut iktidar Millî Görüş gömleğini çıkardığını iddia etse AK Parti bir “gelenek” olarak Millî Görüş çizgisinin devamı niteliğindedir. Millî Görüş geleneğinin ülkeyi yirmi yılı aşkın yönettiği, Millî Görüş hareketinin Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi olarak iki ayrı tüzel kişiliği demokratik alanda barındırdığı hesaba katıldığında Erbakan’ın Türk siyasetinde oynadığı rol daha iyi anlaşılacaktır.

Erbakan hakkında yazarken altı özenle çizilmesi gereken husus, İslamcı liderin siyonizm konusundaki görüşleridir. Siyonizmin tarihi ve gücü konusunda mütemadiyen tetikte olan, çevresi başta olmak üzere politik muhataplarına karşı uyarıcı bir dil geliştiren Erbakan, birçokları tarafından kuruntulu ve komplocu olarak görülmüş, İsrail’in dünya siyasetindeki stratejik konumu karşısında sürdüğü tezler ciddiye alınmamıştır. İsrail devletinin ve siyonizmin bugün dünyada neden olduğu ağır yıkıcılık hesaba katıldığında Erbakan’ın konuyla ilgili geliştirdiği dilin hiç de abartılı olmadığı anlaşılacaktır.

Erbakan’ın fikirleri bu zamana kadar ne yazık ki değer yüklü bir çerçevede ele alınmış ve sağlıklı bir şekilde analiz edilememiştir.

Uçlardan uzaklaşmak, eleştirel bir perspektifi muhafaza edebilmek ve bir politikacıyı konuştuğumuzu hatırlamak ona karşı yapılacak en doğru şey olsa gerek.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 27 Şubat 2024’te yayımlanmıştır.

Ömer Baykal
Ömer Baykal
Doç. Dr. Ömer Baykal - 2009 yılında Gazi Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisansını kamu hukuku, doktorasını siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında tamamladı. 2022 yılında Siyasal Hayat ve Kurumlar alanında doçent oldu. Halen Bartın Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapıyor. Siyasal hayat, Türk siyasi düşünce tarihi ile toplumsal hareketler üzerine çalışıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x