Pek çok ülkede nüfusun yaşlanması ve azalan doğum oranları emeklilik yaşının yükseltilmesi planlarını da beraberinde getiriyor. John Letzing, Dünya Ekonomik Forumu internet sitesinde yayımlanan yazısında bu eğilimi farklı göstergeler ışığında inceliyor.
Yazıdan bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“Çin’in, ülkenin yasal emeklilik yaşını ‘kademeli olarak yükseltme’ planı, farklı insanları tek bir düşünce etrafında birleştirmeyi başardı: Kimse bundan memnun değil!
Yaşlanan nüfusu desteklemek için emeklilik sistemine ödeme yapacak yeterli sayıda çalışana sahip olmayabileceği gerçeğini ele almanın yollarını arayan Çin, bu konuda hiç de yalnız değil.
Bir projeksiyona göre, bazıları dünyadaki en müreffeh ülkelerden olan OECD üyesi 38 devletinin yarısından fazlasında, normal emeklilik yaşının, şimdi işgücüne dâhil olan gençlerin ileri yaşlarına geldiği zaman artması bekleniyor.
Bazı durumlarda adımlar daha sert de olabiliyor: Örneğin Türkiye’de genç erkekler 2020 itibarıyla zorunlu yaş olan 52 yerine 65 yaşında emekli olmayı planlayabilirken, Danimarka’da dedesi 65,5 yaşında emekli olabilen erkekler 74 yaşına kadar beklemek zorunda kalabilir.
Mart ayında Çin, doğudaki bir eyalette yaşayanların gönüllü olarak gecikmeli emeklilik başvurusunda bulunmalarını sağlayarak mevcut emeklilik yaşını (erkekler için 60, beyaz yakalı kadınlar için 55 ve mavi yakalı kadınlar için 50) yükseltmeye yönelik ilk adımını attı.
Peki, neden bu türden düzenlemeler yapılıyor?”
Yazar bu soruya verilecek ilk yanıtın, yaşamların genellikle daha uzun ve daha rahat hale gelmesi olduğunu söylüyor: “İnsanlar mali açıdan daha da rahatladıkça, işgücünün gelecekteki mensupları da azalıyor.
Doğum oranları da dünyanın pek çok yerinde düşüşte. Bir çalışma, küresel nüfusun 2064’te zirve yapacağını, ardından 36 yıl içinde yaklaşık 1 milyar azalacağını öngörüyor. Aynı zamanda, yoksulluğu azaltma yönünde de ilerleme kaydedildi ve küresel orta sınıfa her yıl (en azından pandemi öncesinde) yaklaşık 50 milyon insan ekleniyor.
Şu anda bir araba veya iPhone satın almak istiyorsanız bu eğilimler gayet iyi; ancak gelecekte tansiyon ilacı veya destekli yaşam merkezinizde gezinmek için bir scooter satın almayı düşünüyorsanız o kadar da iyi değil.
Emekliliğinin tadını çıkarmak mümkün olacak mı?
Bazı insanlar için çalışma çağında emeklilik planlarına yaptıkları katkıların genel olarak azalması ve katkı paylarının nispeten uzun çalışma hayatları sonrası yaşamlarını desteklemek için potansiyel olarak yetersiz kalması söz konusu. Önceki nesiller bunu daha kolay yapabiliyordu, üstelik refah yaratan varlıkları nispeten ucuz fiyatlarla edinebiliyorlardı.
‘Emeklilik’ kavramı çok da eski değil. Ortaya çıkışı, ortalama yaşam beklentisinin muhtemelen 40 yıldan az olduğu bir zamanda doğan 19’uncu yüzyıl Alman Şansölyesi Otto von Bismarck’a atfedilir.
1960’lara gelindiğinde, sendikaların çabaları sayesinde Amerikan otomobil işçileri 60 yaşında sosyal yardımlarla emekli olmaya teşvik ediliyordu. Sanayileşmiş dünyanın çoğunda, ortalama emeklilik yaşı düşüşteydi.
Bu düşüş sırasında, onlarca yıllık baş döndürücü ekonomik büyümenin zirvesinde olan Çin, 1980’de tek çocuk politikasını uygulamaya koydu.
Öte yandan Çin gibi başka yerlerde de insanlar daha uzun yaşamaya başladı ve nüfusta emeklilerin ağırlığı arttı. 2016 yılında Çin, tek çocuk politikasını rafa kaldırdı. Geçen yıl, ülke son 60 yılın en yavaş nüfus artış oranını kaydetti.
Çin’de doğumda beklenen yaşam süresi, yalnızca bu yüzyılın ilk 20 yılında 71’den 77’ye yükseldi. Her ne kadar Japonya’daki gibi 85 olmasa da çarpıcı bir artış.
Son dönemde yaşam beklentisindeki düşüşlere rağmen, ABD’de de yaşlanan bir işgücü var. Örneğin geçen ay Milli Park Hizmetleri’nden kendini işine adamış bir korucu, 101’inci doğum gününden birkaç ay önce emekli oldu. (…)
Bir araştırma, ABD’de ileri yaştaki çalışanların şu anda fiziksel olarak ‘şaşırtıcı derecede’ zorlayıcı ve kendilerini yaralanma riskiyle karşı karşıya bırakan görevleri yerine getirdiğini ortaya koyuyor. Ayrıca fast food restoranlarında nispeten düşük ücretli işlerde çalışan 65 yaş üstü Amerikalıların sayısı da artıyor.
ABD’de Mart 2021’de yapılan bir çalışmaya göre, ülkede en yüksek ücretli çalışanların %90’ı, işveren sponsorluğunda bir emeklilik planına erişebilirken en düşük ücretli çalışanlarda bu oran yalnızca %30. Dolayısıyla, sorunu çözmek için ‘otomatik’ bireysel emeklilik hesaplarının kullanılabilirliğinin artırılması öneriliyor.
Birleşik Krallık’ta emeklilik yaşının 65’ten 66’ya yükseltilmesi yönündeki değişiklik ise orantısız bir şekilde refah düzeyi daha düşük olanları daha uzun süre çalışmaya devam etmeye zorladı ve 65 yaşında çalışan kadın sayısı rekor bir seviyeye ulaştı.
Münih’te bulunan Max Planck Sosyal Hukuk ve Sosyal Politika Enstitüsü Direktörü Axel Börsch-Supan, emeklilik yaşını yaşam beklentisiyle ilişkilendirmenin bir ‘zorunluluk’ olduğunu ve bunun modası geçmiş bir kıstas olmadığını belirtiyor ve neredeyse hiçbir siyasi konunun emeklilik kadar dikkatli bir şekilde ele alınmadığını vurguluyor.”
Bu yazı ilk kez 12 Mayıs 2022’de yayımlanmıştır.