Dünya biyolojik bir doğal felaketle karşı karşıya. Koronavirüs salgınının görülmediği ülke hemen hemen kalmadı. Vaka sayısı ve can kaybı artıyor. Her salgında olduğu gibi panik ve belirsizlik, dürtüsel ya da duygusal davranışları tetikliyor. Asılsız ve yanıltıcı haberlere itibar ediliyor; gıda, hijyen malzemesi ve ilaç ihtiyaçların ötesinde satın alınıp stoklanıyor; her türlü kuşkulu durumda hastanelere başvurularak, sağlık sistemi ve sağlık çalışanları üzerindeki baskılar artırılıyor.
Oysa koronavirüse karşı henüz bir aşı geliştirilemedi. Salgınla mücadelenin uzun süreceği anlaşılıyor. Sağlık sisteminin üzerindeki iş yükü ve baskılarla salgınla uzun süre mücadele etmesi ise neredeyse imkansız. Uzmanlar bu nedenle salgınla mücadelenin psikolojik boyutuna daha fazla atıfta bulunuyor. Çinli 6 bilim insanı, Yu-Tao Xiang, Yuan Yang, Wen Li, ling Zhang, Qinge Zhang ve Teris Cheung’e göre, psikolojik mücadele hasta, hasta yakınları ve sağlık personeline psikolojik destek verilmesiyle başlamalı. Dünyanın saygın psikiyatri dergilerinden Lancet Psychiatry’de 4 Şubat’ta bir makale yayınlayan Çinli bilim insanları, bu desteğin gecikmeden, klinik müdahalelerinin paralelinde sürmesi gerektiğini savundu.
Çin usulü mücadelenin psikolojik bedeli
Koronavirüs salgınında Çin’in yaşadığı deneyim büyük önem taşıyor. Çünkü Çin, salgının patlak verdiği ülke ama Dünya Sağlık Örgütü 13 Mart’ta açıkladığı gibi artık salgının merkez üssü değil. Çin yönetiminin aldığı kapsamlı önlemler sayesinde vaka sayısı da hastalıktan yaşamını yitirenlerin sayısı dört haneli rakamlardan iki haneli rakamlara indi. Salgının merkez üssü ise Avrupa’ya kaydı.
Çin yönetimi aralık ayı sonunda ilk vakaları ortaya çıkan salgına karşı katı tedbirler almış, kentler karantinaya alınıp, on milyonlarca kişiye seyahat yasağı uygulamıştı. Eğitime ara verilmiş; kamusal alanlarının ve toplu taşıma araçlarının kullanımı kısıtlanmıştı. Kültür, sanat, eğlence ve spor etkinlikleri iptal edilmiş; perakende ticari faaliyetler ve fuarlar geçici olarak durdurulmuş; toplantı ve yürüyüş hakkı kısıtlanmıştı. On binlerce sağlık çalışanı asker, güvenlik gücü ve kamu çalışanı salgınla mücadelede görevlendirilmişti.
Çin’in COVID-19 salgınında aldığı sert tedbirlerle sağladığı ilerleme Dünya Sağlık Örgütü’nün övgüsünü kazanmakla birlikte dünyanın geri kalanında uygulanabilir olup olmadığı tartışma konusu. Çin’in bunca katı önlemi otoriter yönetiminin halkı ve sağlık çalışanlarının psikolojik olarak zorlayarak uygulayabildiği ileri sürülüyor. Nitekim 6 Çinli uzman, Lancet Psychiatry’de yayınlanan makalelerinde, Çin yönetiminin koronavirüs salgınının kontrol altına almak için kapsamlı önlemler aldığını ancak mücadelede, özellikle hastalar, hasta yakınları ve sağlık çalışanlarına yeterince psikolojik destek sağlanmadığını belirtti. Aşırı çalışmaktan bitkin, çoğu ailelerinden haftalarca haber alamamış, endişeli ve tükenmiş Çinli sağlık personelin fotoğrafları hafızalara kazındı.
Sağlık çalışanları çifte risk altında
Xiang, Yang ve Lancet’teki makaleye imza atan diğer bilim insanlarına göre, hem hastalığa yakalananlar hem hasta yakınları hem de sağlık çalışanları tecrit koşulları veya tedavi sürecinde psikolojik desteğe ihtiyaç duyuyor:
“Koronavirüs taşıdığı teyit edilenler veya bu virüsü taşıdığından kuşkulanan hastalar, kendilerine yeni ve potansiyel olarak öldürücü bir virüs bulaşması riskinin korkusuna kapılıyor. Karantinaya alınanlar ise bunaltı, yalnızlık ve öfke yaşıyorlar. Dahası ateş, hipoksi (oksijen yetmezliği) ve öksürük gibi enfeksiyon belirtileriyle kortikosteroitlerin yol açtığı uykusuzluk gibi tedavilerin yan etkiler kaygı ve stresin artmasına kötüleşmesine yol açabiliyor. Koronavirüsün sosyal medyada katil virüs olarak anılması sağlık çalışanları ve halk arasında tehlike ve belirsizlik duygusunun yerleşmesine neden oluyor.”
Makaleye göre, koronavirüs salgını sırasında alınan tedbirler ve 14 günlük karantina süresi hastaların kaygılarını ve kendileriyle birlikte ailelerinin damgalanmasının verdiği suçluluk duygusunu artırıyor. Koronavirüs hastalarına tedavi sunan sağlık personeli çifte risk altında: “Sağlık çalışanları hem yüksek enfeksiyon riski hem de psikolojik sorunlarla karşı karşıya. Ayrıca virüsü ailelerine, arkadaşlarına veya iş arkadaşlarına bulaştırma korkusu taşıyabilirler.”
Profesyonel destek, iletişim, şeffaflık ve tedbir şart
Makalede, salgın sırasında uygulanması gereken psikolojik destek metotları konusunda da öneriler sıralanıyor:
“Öncelikle bölgesel ve ulusal sağlık otoriteleri, çok sayıda disiplinden (Psikiyatristler, psikiyatrik hasta bakıcıları, klinik psikologlar ve diğer sağlık çalışanları dahil) sağlık ekipleri oluşturup hasta ve sağlık çalışanlarına psikolojik destek sağlamalıdır. Tedaviyi zorlaştıran psikolojik sorunlar yaşayan hastalara, uzmanlaşmış psikiyatrik tedavi ve uygun psikolojik sağlık hizmet ve imkânları sunulmalıdır.
İkincisi, belirsizlik duygusu ve korkularını gidermek için, sağlık personeli ve hastalarla koronavirüs salgınına ilişkin düzenli ve doğru güncellemelerle açık bir iletişim kurulmalıdır. Tedavi planları, ilerleme raporları ve sağlık durumu güncellemeleri hem hastalar hem de onların aileleri ile paylaşılmalıdır.
Üçüncüsü, etkilenen hastalar kadar hasta yakınları ve toplumun tüm mensuplarına (cep telefonları ve mesajlaşma servisi gibi) elektronik cihazlar ve uygulamalar kullanarak psikolojik danışmanlık sağlamak üzere güvenli hizmet ağları kurulmalıdır. Tecrit duygusunu azaltmak için hastalarla aileleri arasında güvenli iletişim kanallarının kullanılması özendirilmelidir.
Dördüncüsü, koronavirüs taşıdığından kuşkulanılan ve teşhis konulanlar kadar virüsün bulaştığı hastaların tedavi gördüğü hastanelerde çalışan sağlık personelinin depresyon, anksiyete ve intihar eğilimleri, psikolojik sağlık çalışanları tarafından düzenli olarak taramadan geçirilmelidir. Daha ağır psikolojik sağlık sorunlar gösterenlere zamanında psikiyatrik tedavi sağlanmalıdır.”
Çinli uzmanlara göre bu tedbirlerin alınması, virüs salgınlarında yaşanan korku ve belirsizliği ortadan kaldırabilir; hastaların damgalanıp sosyal olarak tecrit edilmesini engelleyebilir ve daha önemlisi, gerçek tıbbi ve psikolojik yardıma ihtiyaç duyanların sağlık hizmeti alması sağlanabilir.
Bu yazı ilk kez 19 Mart 2020’de yayımlanmıştır.