Sellere çare “sünger şehirler” mi?

Küresel iklim değişikliği hava sıcaklığını artırarak yağış̧ rejiminde önemli değişikliklere neden oluyor. Bu da özellikle bahar ve yaz aylarında şiddetli yağan yağmurlarla ani seller kentlerde çok ciddi sorunlara yol açıyor. Bu yüzden sellerle mücadele için kentlerimiz sünger şehir olmayı hedeflemeli.

Sellerin sıklığı son yıllarda şaşırtıcı ve tehlikeli bir şekilde artıyor. Öyle ki ülkemizde peş peşe oluşan kent sellerinin neden olduğu maddi kayıplar tekil depremlerin neden olduğu hasarları geçmiş durumda. Sadece Türkiye değil, Almanya’dan Belçika’ya, Hindistan’dan Çin’e pek çok ülkeden sel felaketi ve can kaybı haberleri geliyor. Hem de çoğu gelişmiş ülkede sel uyarı sistemleri mevcutken. Peki, sellerin artışının sebebi ne? Artık normalleşen bu afetleri önlemek ya da etkisini azaltmak mümkün değil mi? Nerede yanlış yapılıyor?

Popülist söylemler sellerdeki bu artışın tek nedeni olarak “küresel ısınmayı” belirlemiş. Oysa sel afetindeki kök nedenleri sadece yağışta (kaynakta) değil; öncelikle yetersiz altyapı (maruziyet yolu) ve yanlış yerleşimlerde (alıcıda) de aramamız gerekiyor (Şekil 1). Diğer bir deyişle yağıştan etkilenecek olan (insan ve insan yapısı) bir alıcı olmadığı sürece sel afeti gerçekleşemez.

Şekil 1. Sellerin kaynağı olan yağışlar ile sel sularına maruz kalacak olan alıcı taşınmazlar arasında sel sularının engellenmesi gerekliliğinin şematik bir gösterimi.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2019. KENT SELLERİ YÖNETİM VE KONTROL REHBERİ. Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları, Yayın No: No: 121.[/efn_note]

Son yıllarda sel afetinde kaynak olan aşırı hava olayları, iklim değişikliği ve afetler arasında ilişki kurulmaya başlandı. Oysa iklim değişikliği sellerin kaynağı olan aşırı hava olaylarına, aşırı hava olayları da sosyo-ekonomik şartların elverişsiz olduğu yerlerde (alıcılarda) afetlere neden olur.

Bu nedenle iklim değişikliğine uyum çalışmaları, sellerin tüm bileşenlerini dikkate alarak hem afet risklerini azaltmayı[efn_note]Kadıoğlu, M., 2011: Afet Yönetimi: Beklenilmeyeni Beklemek, En Kötüsünü Yönetmek. T.C. Marmara Belediyeler Birliği Yayını. Yayın No: 65.[/efn_note] hem de iklim değişikliğine uyuma katkıda bulunabilmeyi hedefler. Türkiye’de de iklim değişikliğine uyum[efn_note]Kadıoğlu, M., 2019: Bildiğiniz Havaların Sonu: Küresel İklim Değişimi ve Türkiye. Sia Kitap, İstanbul, 272.s.[/efn_note] ile afet risklerini azaltma çalışmalarının birlikte ele alınması gerekir.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2012, UNDP ve ÇOB, II. Ulusal Bildirim Raporu ve İklim Risk Yönetimi Raporu, Birleşmiş Milletler Projesi.[/efn_note]

Şekil 2. İklim değişikliği, meteorolojik afetler ile birlikte iklim değişikliğine uyum ve afet risklerini azaltma çalışmalarının şematik gösterimi.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2012, UNDP ve ÇOB, II. Ulusal Bildirim Raporu ve İklim Risk Yönetimi Raporu, Birleşmiş Milletler Projesi.[/efn_note]

Seller neden artıyor?

Seller oluşum yerlerine göre beşe ayrılır: Akarsu (taşkın), kuru vadi, deniz, kent ve baraj selleri. Benzer bir şekilde seller oluşum sürelerine göre de üçe ayrılırlar: Yavaş gelişen seller, hızlı gelişen seller ve ani seller şeklinde üçe ayrılır.

Dünya var olduğundan beri yeryüzünde seller hep olagelmiştir. Diğer bir deyişle seller yerçekimi kuvveti gibi doğa kaynaklı bir olaydır. Ancak küresel iklim değişikliği ile artan yağış şiddeti özellikle kentlerde görülen ani sellerin sayısını artırdı.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2019. KENT SELLERİ YÖNETİM VE KONTROL REHBERİ. Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları, Yayın No: No: 121.[/efn_note]

Tarih boyunca sellerin gelişimi ve bunlarla mücadele sürekli değişime uğradı. Örneğin ilk zamanlarda dünya üzerinde kent ve baraj seli görünmezken artık kent selleri en yaygın olarak oluşan sel türü haline geldi. Benzer bir şekilde taşkın denilen dere, nehir vb. akarsuların taşması ile oluşan seller ile insanlar mücadele etmeyi öğrendi. Romalılardan ta 1950 yılına kadar taşkın denilen sellerle mücadele için dünyanın her yerinde binlerce baraj inşa edildi. Türkiye’de de “Çarşamba’yı Sel Aldı” şeklinde türkülere konu olan nehir selleri için bine yakın barak inşa edilerek Kızılırmak, Yeşilırmak gibi büyük nehirlerin suları kontrol altına alındı.[efn_note]SYGM, 2017. Taşkın Yönetimi. T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müd, Ankara. [/efn_note]

Kentleşmenin artması ve megapollerin her yerde mantar gibi bitmesi sonucu 1950’li yıllardan itibaren artık sellerin su geçirmez mekânsal yüzeylerden kaynaklandığı görülmeye başlandı (Şekil 3). Artık kentin ortasında herhangi bir akarsu olmamasına rağmen sağanak yağışlarda bir anda caddeler dereye dönüşebiliyor ve sıfır giriş yapılmış olan binalara pis yağmur suları dolabiliyor.

Selleri engellemenin yolu “sünger şehirler” mi?

Akarsulardan kaynaklanan selleri engellemek için yapıldığı gibi kentin ortasından oluşan selleri engellemek için baraj inşa edilemeyeceğine göre yeni bir şeyler yapmak gerekiyor.

Küresel iklim değişikliği yağışın şiddetini ve şeklini yani rejimini değiştirdiği de göz önüne alınarak dünya megapolleri kendilerine “sünger şehir” olma yönünde yeni hedefler koyuyor (Şekil 3).

Şekil 3. Kent sellerine neden olan mekânsal yüzeylerden sünger şehirlere geçişte yüzeysel akış ve yer altı sularının beslenmesi (6).

Sünger şehirlere giden yol ise üç temel adımdan geçiyor: Klasik yapısal önlemler, yeni yapısal önlemler ve yapısal olmayan önlemler

Hangi önlemler alınmalı?

Kentlerde yaşayanları ve bina vb. taşınmaz gibi alıcıları selden korumak için alınabilecek tedbirler var.

Klasik yapısal önlemlerden bazılarına baraj inşası ve baraj duvarlarını yükseltmek; sel suyu kapanları, sel duvarları ve setleri inşa etmek; köprüleri yeniden tasarlamak; dere ve menfezleri ıslah etmek gibi örnekler verilebilir.

Şekil 4. Sellerle mücadelede kullanılan klasik yapısal önlemlere örnekler.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2019. KENT SELLERİ YÖNETİM VE KONTROL REHBERİ. Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları, Yayın No: No: 121.[/efn_note]

Ancak maalesef Türkiye’de dere ıslahı, köprü ve yol yapımında yapılan hatalar da sellere ya da mevcut sellerin daha şiddetli olmasına neden olabiliyor.

İkinci sırada yeni yapısal önlemler geliyor. Sel riskinin yönetilmesine yardımcı olmak için yenilikçi teknolojiler ortaya çıkıyor. Örneğin artık kentlerimizde sel sularını biriktirmek ve/veya yavaşlatmakla beraber özellikle alçak arazideki binaları sel sularından korumak için kuru ve ıslak şekilde iki sınıfa da ayrılan uygulamalara da gitmemiz gerekiyor. (Şekil 5)

Yenilikçi önlemler arasında yağmur hasadı da bulunuyor. Ülkemizdeki binalar çatıdan gelen yağmur sularını borularla genellikle yola verir. Böyle bir durumda aşırı yağışlarda çok sayıda binanın çatısından gelen sular su geçirimsiz yüzeylere akıtarak yüzeysel yağmur suyu akışını tehlikeli bir şekilde artırır. Halbuki yağmur suyu hasadıyla yağmur suyu, atıksu muamelesi görmeden ve sele neden olmadan toplanıp, basit bir arıtma ile evsel kullanıma sunulabilir.

Şekil 5. Sellerle mücadelede kullanılan yeni yapısal önlemlere örnekler.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2019. KENT SELLERİ YÖNETİM VE KONTROL REHBERİ. Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları, Yayın No: No: 121.[/efn_note]

Üçüncü olarak yapısal olmayan önlemler karşımıza çıkıyor. Günümüzde büyük akarsularını baraj vb. taşkın koruma yapıları ile dizginleyen ülkeler dikkatlerini artık diğer sellere ve yapısal olmayan önlemlere yöneltti.

Artık hem kentlerde hem de kırsal alanda subasman[efn_note]Subasman, esasen Fransızca “soubassement” kelimesinden dilimize geçmiş olan ve yapı eteği veya üst temel gibi anlamlara gelen bir terimdir. Subasman, bir yapıda zemin kotu ile toprağa gömülmeyen açıkta kalan kısmı ifade etmektedir.[/efn_note] seviyesi hesaplanabiliyor; sel sigorta sistemi ile subasman seviyesine uymayanlar pahalı sigorta ücreti ile cezalandırılıp, uyanlar ise düşük sigorta bedeli ile ödüllendiriliyor.

Şekil 6. Sellerle mücadelede kullanılan yapısal olmayan önlemlere örnekler (1).

Subasman seviyelerini belirlemek için taşkın tehlike ve risk haritalarının çıkarılmasında üç farklı senaryoya göre haritalar elde edilir. 50, 100 (oluşma ihtimali yılda %1 olan sel) ve 500 yıllık sel tekerrür aralıklarına göre bulunan debilerle simülasyonlar yapılır. Böylece taşkın yapılarının tasarımında ve dere ıslahlarında genellikle büyük nehirler için 200 yıllık, orta büyüklükteki nehirler için 100 yıllık ve küçük nehirler için 200 yıllık taşkın yenilenme aralığının kullanılması tavsiye edilir. Örneğin Almanya ve civarında oluşan son sellerde taşkının, 200 yıllık taşkın yenileme aralığının üzerinde olması 100 ve 200 yıllık taşkına göre subasman seviyeleri yapılmış olan eski alt yapı ve yerleşim yerlerinde büyük can ve mal kaybına neden oldu.

Bu nedenle Şekil 7’de gösterildiği gibi konut yaparken, kiralarken ya da satın alırken eksiden düzenlenmiş olan sel yataklarının da artık ötesine geçmemiz ve bina subasman seviyelerini daha yüksek tutmamız gerekiyor.

Şekil 7. Eski taşkın yataklarının değişen yağış rejimine göre nasıl yeniden düzenlenmesini gerektiğinin şematik bir gösterimi.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2019. KENT SELLERİ YÖNETİM VE KONTROL REHBERİ. Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları, Yayın No: No: 121.[/efn_note]

Sünger şehre dönüşmek için ne yapmalı, nelerden vazgeçmeli?

Özetle küresel iklim değişikliği hava sıcaklığını artırarak yağış̧ rejiminde önemli değişikliklere neden oluyor. Bu da özellikle bahar ve yaz aylarında şiddetli yağan yağmurlarla ani seller kentlerde çok ciddi sorunlara yol açıyor. Bu nedenlerden dolayı özellikle kent selleriyle mücadele için kentlerimiz sünger şehir olmayı hedeflemeli.

Bu hedefe ulaşmak için yapılacaklarsa belli. Yeni veya eski tüm binalarda çatıdan gelen sular geçici olarak ya da devamlı bir şekilde depolanmalı, asla yağmurla aynı anda yollara su verilmemeli. Yani yağmur suyu hasadı mümkün olabilecek tüm binalar için geçerli olmalı.

Arnavut kaldırımı gibi su geçirgen yüzeylerin asfalt yüzeylerle değiştirilmesi gibi yanlış uygulamalara son verilmeli, gerektiğinde asfalt sokaklar tekrar Arnavut kaldırımı vb. su geçirgen yüzeylere dönüştürülmeli. Kanalizasyondan bağımsız olan ve mazgalsız vb. yağmur suyu tahliye sistemi olmayan sokak ve cadde bırakılmamalı. Üstü kapatılmış dereler de giderek acık mecralara dönüştürülmeli.

Bütün bunlar için de İmar Yönetmeliği’ndeki ilgili maddeler değiştirilmeli.

Yeni yağmur suyu drenaj sistemleri gibi tüm altı yapı mutlaka iklim değişikliği ile birlikte artan yeni yağış şiddetine göre inşa edilmeli. Eski yağış akış katsayıları revize edilmeli ve basit mazgalların yerini süper mazgallar ve daha büyük büz kesitleri almalı.

Tüm binaların subasman seviyesi bordur taşına göre değil, oradaki en az 100 yıllık taşın su seviyesine bağlanmalı. Böylece özellikle taşkın yataklarındaki binalarda sıfır girişli bina yapılması engellenmeli, kapı-giriş ve bodrum kat pencereleri mutlaka 100 yıllık taşkın su seviyesinin üzerinde bir seviyede yapılması sağlanmalı.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 30 Temmuz 2021’de yayımlanmıştır.

Miktad Kadıoğlu
Miktad Kadıoğlu
Miktad Kadıoğlu - İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü ve Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi. Atmosfer bilimleri konusunda 1987'de yüksek lisansını tamamladı. 1991'de ABD’nin Missouri-Columbia Üniversitesinden doktorasını aldı. Afet Yönetimi konusunda ABD’de FEMA, Japonya’da JICA ve İngiltere Bournemouth Üniversitesinde eğitimlere katıldı. Atmosfer bilimleri ve afet yönetimi alanlarında yayınları olan Kadıoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi ve Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı için danışmalık yaptı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Sellere çare “sünger şehirler” mi?

Küresel iklim değişikliği hava sıcaklığını artırarak yağış̧ rejiminde önemli değişikliklere neden oluyor. Bu da özellikle bahar ve yaz aylarında şiddetli yağan yağmurlarla ani seller kentlerde çok ciddi sorunlara yol açıyor. Bu yüzden sellerle mücadele için kentlerimiz sünger şehir olmayı hedeflemeli.

Sellerin sıklığı son yıllarda şaşırtıcı ve tehlikeli bir şekilde artıyor. Öyle ki ülkemizde peş peşe oluşan kent sellerinin neden olduğu maddi kayıplar tekil depremlerin neden olduğu hasarları geçmiş durumda. Sadece Türkiye değil, Almanya’dan Belçika’ya, Hindistan’dan Çin’e pek çok ülkeden sel felaketi ve can kaybı haberleri geliyor. Hem de çoğu gelişmiş ülkede sel uyarı sistemleri mevcutken. Peki, sellerin artışının sebebi ne? Artık normalleşen bu afetleri önlemek ya da etkisini azaltmak mümkün değil mi? Nerede yanlış yapılıyor?

Popülist söylemler sellerdeki bu artışın tek nedeni olarak “küresel ısınmayı” belirlemiş. Oysa sel afetindeki kök nedenleri sadece yağışta (kaynakta) değil; öncelikle yetersiz altyapı (maruziyet yolu) ve yanlış yerleşimlerde (alıcıda) de aramamız gerekiyor (Şekil 1). Diğer bir deyişle yağıştan etkilenecek olan (insan ve insan yapısı) bir alıcı olmadığı sürece sel afeti gerçekleşemez.

Şekil 1. Sellerin kaynağı olan yağışlar ile sel sularına maruz kalacak olan alıcı taşınmazlar arasında sel sularının engellenmesi gerekliliğinin şematik bir gösterimi.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2019. KENT SELLERİ YÖNETİM VE KONTROL REHBERİ. Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları, Yayın No: No: 121.[/efn_note]

Son yıllarda sel afetinde kaynak olan aşırı hava olayları, iklim değişikliği ve afetler arasında ilişki kurulmaya başlandı. Oysa iklim değişikliği sellerin kaynağı olan aşırı hava olaylarına, aşırı hava olayları da sosyo-ekonomik şartların elverişsiz olduğu yerlerde (alıcılarda) afetlere neden olur.

Bu nedenle iklim değişikliğine uyum çalışmaları, sellerin tüm bileşenlerini dikkate alarak hem afet risklerini azaltmayı[efn_note]Kadıoğlu, M., 2011: Afet Yönetimi: Beklenilmeyeni Beklemek, En Kötüsünü Yönetmek. T.C. Marmara Belediyeler Birliği Yayını. Yayın No: 65.[/efn_note] hem de iklim değişikliğine uyuma katkıda bulunabilmeyi hedefler. Türkiye’de de iklim değişikliğine uyum[efn_note]Kadıoğlu, M., 2019: Bildiğiniz Havaların Sonu: Küresel İklim Değişimi ve Türkiye. Sia Kitap, İstanbul, 272.s.[/efn_note] ile afet risklerini azaltma çalışmalarının birlikte ele alınması gerekir.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2012, UNDP ve ÇOB, II. Ulusal Bildirim Raporu ve İklim Risk Yönetimi Raporu, Birleşmiş Milletler Projesi.[/efn_note]

Şekil 2. İklim değişikliği, meteorolojik afetler ile birlikte iklim değişikliğine uyum ve afet risklerini azaltma çalışmalarının şematik gösterimi.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2012, UNDP ve ÇOB, II. Ulusal Bildirim Raporu ve İklim Risk Yönetimi Raporu, Birleşmiş Milletler Projesi.[/efn_note]

Seller neden artıyor?

Seller oluşum yerlerine göre beşe ayrılır: Akarsu (taşkın), kuru vadi, deniz, kent ve baraj selleri. Benzer bir şekilde seller oluşum sürelerine göre de üçe ayrılırlar: Yavaş gelişen seller, hızlı gelişen seller ve ani seller şeklinde üçe ayrılır.

Dünya var olduğundan beri yeryüzünde seller hep olagelmiştir. Diğer bir deyişle seller yerçekimi kuvveti gibi doğa kaynaklı bir olaydır. Ancak küresel iklim değişikliği ile artan yağış şiddeti özellikle kentlerde görülen ani sellerin sayısını artırdı.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2019. KENT SELLERİ YÖNETİM VE KONTROL REHBERİ. Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları, Yayın No: No: 121.[/efn_note]

Tarih boyunca sellerin gelişimi ve bunlarla mücadele sürekli değişime uğradı. Örneğin ilk zamanlarda dünya üzerinde kent ve baraj seli görünmezken artık kent selleri en yaygın olarak oluşan sel türü haline geldi. Benzer bir şekilde taşkın denilen dere, nehir vb. akarsuların taşması ile oluşan seller ile insanlar mücadele etmeyi öğrendi. Romalılardan ta 1950 yılına kadar taşkın denilen sellerle mücadele için dünyanın her yerinde binlerce baraj inşa edildi. Türkiye’de de “Çarşamba’yı Sel Aldı” şeklinde türkülere konu olan nehir selleri için bine yakın barak inşa edilerek Kızılırmak, Yeşilırmak gibi büyük nehirlerin suları kontrol altına alındı.[efn_note]SYGM, 2017. Taşkın Yönetimi. T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müd, Ankara. [/efn_note]

Kentleşmenin artması ve megapollerin her yerde mantar gibi bitmesi sonucu 1950’li yıllardan itibaren artık sellerin su geçirmez mekânsal yüzeylerden kaynaklandığı görülmeye başlandı (Şekil 3). Artık kentin ortasında herhangi bir akarsu olmamasına rağmen sağanak yağışlarda bir anda caddeler dereye dönüşebiliyor ve sıfır giriş yapılmış olan binalara pis yağmur suları dolabiliyor.

Selleri engellemenin yolu “sünger şehirler” mi?

Akarsulardan kaynaklanan selleri engellemek için yapıldığı gibi kentin ortasından oluşan selleri engellemek için baraj inşa edilemeyeceğine göre yeni bir şeyler yapmak gerekiyor.

Küresel iklim değişikliği yağışın şiddetini ve şeklini yani rejimini değiştirdiği de göz önüne alınarak dünya megapolleri kendilerine “sünger şehir” olma yönünde yeni hedefler koyuyor (Şekil 3).

Şekil 3. Kent sellerine neden olan mekânsal yüzeylerden sünger şehirlere geçişte yüzeysel akış ve yer altı sularının beslenmesi (6).

Sünger şehirlere giden yol ise üç temel adımdan geçiyor: Klasik yapısal önlemler, yeni yapısal önlemler ve yapısal olmayan önlemler

Hangi önlemler alınmalı?

Kentlerde yaşayanları ve bina vb. taşınmaz gibi alıcıları selden korumak için alınabilecek tedbirler var.

Klasik yapısal önlemlerden bazılarına baraj inşası ve baraj duvarlarını yükseltmek; sel suyu kapanları, sel duvarları ve setleri inşa etmek; köprüleri yeniden tasarlamak; dere ve menfezleri ıslah etmek gibi örnekler verilebilir.

Şekil 4. Sellerle mücadelede kullanılan klasik yapısal önlemlere örnekler.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2019. KENT SELLERİ YÖNETİM VE KONTROL REHBERİ. Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları, Yayın No: No: 121.[/efn_note]

Ancak maalesef Türkiye’de dere ıslahı, köprü ve yol yapımında yapılan hatalar da sellere ya da mevcut sellerin daha şiddetli olmasına neden olabiliyor.

İkinci sırada yeni yapısal önlemler geliyor. Sel riskinin yönetilmesine yardımcı olmak için yenilikçi teknolojiler ortaya çıkıyor. Örneğin artık kentlerimizde sel sularını biriktirmek ve/veya yavaşlatmakla beraber özellikle alçak arazideki binaları sel sularından korumak için kuru ve ıslak şekilde iki sınıfa da ayrılan uygulamalara da gitmemiz gerekiyor. (Şekil 5)

Yenilikçi önlemler arasında yağmur hasadı da bulunuyor. Ülkemizdeki binalar çatıdan gelen yağmur sularını borularla genellikle yola verir. Böyle bir durumda aşırı yağışlarda çok sayıda binanın çatısından gelen sular su geçirimsiz yüzeylere akıtarak yüzeysel yağmur suyu akışını tehlikeli bir şekilde artırır. Halbuki yağmur suyu hasadıyla yağmur suyu, atıksu muamelesi görmeden ve sele neden olmadan toplanıp, basit bir arıtma ile evsel kullanıma sunulabilir.

Şekil 5. Sellerle mücadelede kullanılan yeni yapısal önlemlere örnekler.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2019. KENT SELLERİ YÖNETİM VE KONTROL REHBERİ. Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları, Yayın No: No: 121.[/efn_note]

Üçüncü olarak yapısal olmayan önlemler karşımıza çıkıyor. Günümüzde büyük akarsularını baraj vb. taşkın koruma yapıları ile dizginleyen ülkeler dikkatlerini artık diğer sellere ve yapısal olmayan önlemlere yöneltti.

Artık hem kentlerde hem de kırsal alanda subasman[efn_note]Subasman, esasen Fransızca “soubassement” kelimesinden dilimize geçmiş olan ve yapı eteği veya üst temel gibi anlamlara gelen bir terimdir. Subasman, bir yapıda zemin kotu ile toprağa gömülmeyen açıkta kalan kısmı ifade etmektedir.[/efn_note] seviyesi hesaplanabiliyor; sel sigorta sistemi ile subasman seviyesine uymayanlar pahalı sigorta ücreti ile cezalandırılıp, uyanlar ise düşük sigorta bedeli ile ödüllendiriliyor.

Şekil 6. Sellerle mücadelede kullanılan yapısal olmayan önlemlere örnekler (1).

Subasman seviyelerini belirlemek için taşkın tehlike ve risk haritalarının çıkarılmasında üç farklı senaryoya göre haritalar elde edilir. 50, 100 (oluşma ihtimali yılda %1 olan sel) ve 500 yıllık sel tekerrür aralıklarına göre bulunan debilerle simülasyonlar yapılır. Böylece taşkın yapılarının tasarımında ve dere ıslahlarında genellikle büyük nehirler için 200 yıllık, orta büyüklükteki nehirler için 100 yıllık ve küçük nehirler için 200 yıllık taşkın yenilenme aralığının kullanılması tavsiye edilir. Örneğin Almanya ve civarında oluşan son sellerde taşkının, 200 yıllık taşkın yenileme aralığının üzerinde olması 100 ve 200 yıllık taşkına göre subasman seviyeleri yapılmış olan eski alt yapı ve yerleşim yerlerinde büyük can ve mal kaybına neden oldu.

Bu nedenle Şekil 7’de gösterildiği gibi konut yaparken, kiralarken ya da satın alırken eksiden düzenlenmiş olan sel yataklarının da artık ötesine geçmemiz ve bina subasman seviyelerini daha yüksek tutmamız gerekiyor.

Şekil 7. Eski taşkın yataklarının değişen yağış rejimine göre nasıl yeniden düzenlenmesini gerektiğinin şematik bir gösterimi.[efn_note]Kadıoğlu, M., 2019. KENT SELLERİ YÖNETİM VE KONTROL REHBERİ. Marmara Belediyeler Birliği Kültür Yayınları, Yayın No: No: 121.[/efn_note]

Sünger şehre dönüşmek için ne yapmalı, nelerden vazgeçmeli?

Özetle küresel iklim değişikliği hava sıcaklığını artırarak yağış̧ rejiminde önemli değişikliklere neden oluyor. Bu da özellikle bahar ve yaz aylarında şiddetli yağan yağmurlarla ani seller kentlerde çok ciddi sorunlara yol açıyor. Bu nedenlerden dolayı özellikle kent selleriyle mücadele için kentlerimiz sünger şehir olmayı hedeflemeli.

Bu hedefe ulaşmak için yapılacaklarsa belli. Yeni veya eski tüm binalarda çatıdan gelen sular geçici olarak ya da devamlı bir şekilde depolanmalı, asla yağmurla aynı anda yollara su verilmemeli. Yani yağmur suyu hasadı mümkün olabilecek tüm binalar için geçerli olmalı.

Arnavut kaldırımı gibi su geçirgen yüzeylerin asfalt yüzeylerle değiştirilmesi gibi yanlış uygulamalara son verilmeli, gerektiğinde asfalt sokaklar tekrar Arnavut kaldırımı vb. su geçirgen yüzeylere dönüştürülmeli. Kanalizasyondan bağımsız olan ve mazgalsız vb. yağmur suyu tahliye sistemi olmayan sokak ve cadde bırakılmamalı. Üstü kapatılmış dereler de giderek acık mecralara dönüştürülmeli.

Bütün bunlar için de İmar Yönetmeliği’ndeki ilgili maddeler değiştirilmeli.

Yeni yağmur suyu drenaj sistemleri gibi tüm altı yapı mutlaka iklim değişikliği ile birlikte artan yeni yağış şiddetine göre inşa edilmeli. Eski yağış akış katsayıları revize edilmeli ve basit mazgalların yerini süper mazgallar ve daha büyük büz kesitleri almalı.

Tüm binaların subasman seviyesi bordur taşına göre değil, oradaki en az 100 yıllık taşın su seviyesine bağlanmalı. Böylece özellikle taşkın yataklarındaki binalarda sıfır girişli bina yapılması engellenmeli, kapı-giriş ve bodrum kat pencereleri mutlaka 100 yıllık taşkın su seviyesinin üzerinde bir seviyede yapılması sağlanmalı.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 30 Temmuz 2021’de yayımlanmıştır.

Miktad Kadıoğlu
Miktad Kadıoğlu
Miktad Kadıoğlu - İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü ve Afet Yönetim Araştırma ve Uygulama Merkezi Öğretim Üyesi. Atmosfer bilimleri konusunda 1987'de yüksek lisansını tamamladı. 1991'de ABD’nin Missouri-Columbia Üniversitesinden doktorasını aldı. Afet Yönetimi konusunda ABD’de FEMA, Japonya’da JICA ve İngiltere Bournemouth Üniversitesinde eğitimlere katıldı. Atmosfer bilimleri ve afet yönetimi alanlarında yayınları olan Kadıoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi ve Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı için danışmalık yaptı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x