Türkiye’de sağlık turizmi: Dikensiz gül bahçesi mi? Nasıl olur?

Türkiye’nin sağlık turizmindeki yeri ve hedefleri ne? Bu sektördeki büyük potansiyel nasıl hayata geçirebilir? Sağlık turizmindeki riskleri, atılması gereken adımları Prof. Dr. Yeter Uslu yazdı.

Bireylerin sağlık durumlarını korumak, geliştirmek ve yeniden kazanabilmek amacıyla sağlık hizmetlerinden faydalanabilmek için ikamet ettikleri yerleşim yerlerinin dışına yaptıkları her türlü seyahat sağlık turizmi olarak tanımlanıyor.

Kaliteli ve uygun fiyatlı sağlık hizmetleri arayışının yanı sıra bireylerin sağlık hizmetini alırken tatil yapma olanağı da sağlık turizmini tercih etmelerinde etkili rol oynuyor. (Rahman, Zailani, & Musa, 2018) (Yılmaz, Sarıaydın, & Dilci Sönal, 2020).

Sağlık turizmi de tedavi yöntemleri ve bu yöntemlerde kullanılan kaynaklara bağlı olarak; medikal turizm, termal turizm, spa ve wellness turizmi, ileri yaş ve engelli turizmi olarak dört gruba ayrılıyor.

Türkiye, sağlık turizminin bu dört alanında da çeşitli sorunlarla rağmen son yıllarda önemli ilerlemeler kaydediyor.

Pandemi dönemine denk gelen 2020 yılı hariç, Türkiye’ye sağlık hizmeti almak amacıyla gelen sağlık turisti sayısının her yıl artış gösterdi. Örneğin, 2019 yılında yaklaşık 700 bin sağlık turisti ülkemizi ziyaret etti, bu rakam 2022 yılındaysa 1 milyon 250 bini geçti.

Tablo 1. Geliş nedeni sağlık ve tıbbi nedenler (1 yıldan az)

Kaynak: (Türkiye İstatistik Kurumu, 2023)

Tablo 2. Türkiye’nin yıllara göre sağlık turizmi geliri

Artan sağlık turizmi beraberinde sağlık turizmi gelirlerinin de artışını getiriyor.

Yıllara göre sağlık turizmi geliri incelendiğinde 2003 yılında sağlık turizmi geliri 203 milyon dolar civarındayken, 2023 yılında bu rakam 2 milyar 307 milyon doları buldu.

Türkiye sağlık turizmini nasıl geliştiriyor?

Türkiye sağlık turizmi pazarında payını arttırabilmek için bazı girişimlerde bulunuyor. Bunlardan birisi de 2010 yılında kurulan ve bugün Sağlık Turizmi Daire Başkanlığı adı altında faaliyetlerini sürdüren birim.

Bu birim planlama yapmaktan sağlık turistlerinin taleplerini ve şikayetlerini değerlendirmeye, gerektiği durumlarda sağlık turistlerine yardımcı olmaktan Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi (USHAŞ) ile koordinasyon sağlamaya kadar çeşitli görevleri yürütüyor.

2019’dan beri faaliyet gösteren USHAŞ ise Türkiye’nin sağlık turizmi potansiyelinin tanıtımını yapıyor, sağlık turizmine yönelik olarak politikalar akreditasyon kriterleri ve standartlar konusunda Sağlık Bakanlığına önerilerde bulunuyor.

USHAŞ tarafından oluşturulan Health Türkiye portalı da sağlık turistlerinin güvenli bilgiye en hızlı şekilde ulaşmasını sağlayan bu portalda aynı zamanda hasta memnuniyetini sağlayabilmek için 6 farklı dilde günün her saati hizmet sunan Uluslararası Hasta Çağrı Merkezi hizmet sunuyor.

Sağlık turizmi birden fazla sektörün bir arada faaliyette bulunduğu, katma değeri yüksek bir sektör. Bu sektör içerisinde tercih edilebilir bir marka destinasyon olabilmek için devlet teşvikleri kritik öneme sahip. Sürdürülebilir bir başarı için bu konunun ulusal bir politika olarak değerlendirilmesi de zorunlu. (Tengilimoğlu, 2021).

Sağlık turizmine yetkili kaç kurum var?

Türkiye’de Ticaret Bakanlığı sağlık kuruluşlarına ve sağlık turizmi şirketlerine markalaşma desteğinden tercümanlık desteğine kadar çeşitli destekler sunuyor.

Sağlık turizmi sektöründe sunulan hizmetlerin belli standartlara göre ve yasal düzenlemeler çerçevesinde yetkilendirilmiş kuruluşlar tarafından sunulması hayati önemde. Bu çerçevede 2017 yılından beri sağlık turizmi sektöründe faaliyet göstermek isteyen sağlık kuruluşları ve aracı kuruluşların sağlık turizmi yetki belgesi alması zorunlu.

Sağlık Turizmi Daire Başkanlığı 2024 yılı verilerine göre, ülkemizde Sağlık Turizmi Yetki Belgesine sahip 643 hastane, 177 tıp merkezi, 2029 muayenehane, 1107 diğer sağlık tesisi (diyaliz merkezleri, fizyoterapi merkezleri, özel poliklinikler, ağız ve diş sağlığı merkezleri vb.) bulunuyor.

Sağlık hizmetlerinin belli standartlar çerçevesinde sunulması hususunda sağlık turistleri için önemli faktörlerden bir tanesi de akreditasyon. Türkiye’de 40 sağlık kuruluşu Joint Commission International (JCI) tarafından akredite edildi. Bu rakam birçok ülkeye göre iyi sayılabilir ama sağlık turizmi sektöründen önemli bir paya sahip olan Tayland’ın 64, Hindistan’ın 54, Brezilya’nın 73 sağlık kuruluşunun JCI tarafından akredite edildiği düşünüldüğünde yeterli değil.

Türkiye’nin medikal turizmdeki yeri

Sağlık turizmi endüstrisi, ülke ortamı, sağlık turizmi maliyetleri, sağlık turizmi tesisleri ve sağlık turizmi sektöründe büyüme potansiyeli gibi beş kriter üzerinden değerlendirme yapan Medikal Turizm İndeksi’ne göre, 2020-2021 yılı verileri kapsamında Türkiye 46 ülke içerisinde 30. sırada. Sıralamadaki ilk ülkelerse Kanada, Singapur, Japonya ve İspanya.

Dünyada sağlık turizmi konusunda öne çıkan ülkelere baktığımızda Hindistan; kardiyoloji, organ nakilleri ve ortopedi alanında, Medikal Turizm İndeksi’nde ikinci sırada yer alan Singapur; estetik cerrahi ve kardiyoloji alanlarında, Malezya obezite ameliyatlarında, Güney Kore onkolojik tedavilerde ve Tayland ise cinsiyet değiştirme ameliyatları konusunda ön plana çıkıyor. (Tengilimoğlu, 2021)

Ülkemiz saç ekimi, estetik ameliyatlar, göz sağlığı, diş hekimliği, onkoloji, ortopedi ve tüp bebek tedavisi gibi alanlarda medikal turistler tarafından daha çok tercih ediliyor.

Medikal turizm potansiyelinin geliştirilmesi içinse sunulan hizmetlerin tanıtımı kritik önemde. Bu çerçevede yurt dışı tanıtım ofislerinin açılması, Türkiye’yi medikal turizm kapsamında çoğunlukla tercih eden Almanya, Rusya ve Libya gibi ülkelerde tutundurma çalışmalarının yürütülmesi gerekiyor. Medikal turizm kapsamında sunulan hizmetlerin taban ve tavan fiyatlarının belirlenmesi ve ortak bir fiyat tarifesi üzerinden çalışmalar da yürütülmeli.

Akreditasyona sahip olmak da medikal turistlerin sunulan hizmetlere olan güvenini olumlu etkiliyor.

İleri yaş turizminde Türkiye

Dünya Bankası 2022 verilerine göre dünya nüfusunun %10’u 65 yaş üzerinde yer alıyor.

Böyle olunca da ileri yaş ve engelli turizmi de önemli bir alan olarak ortaya çıkıyor. Bu alanda ilerlemenin yoluysa fiziki çevrenin yaşlı ve engelli nüfusa göre daha güvenli ve ihtiyaçlarına yönelik olarak düzenlenmesinden geçiyor. Bu kesim için seyahat deneyimlerinin iyileştirilmesi ve engellerin kaldırılması için yasal düzenlemeler yapılması önemli.

İleri yaş turizmi kapsamında en çok tercih edilen hizmetlerin; cerrahi müdahaleler, göz sağlığı, kardiyovasküler hastalıklar, sağlık, diş tedavileri, yara ve ağrı yönetimi gibi uzun süreli bakım hizmetleri, yaşam sonu ve palyatif bakım hizmetleri, aktif sağlıklı yaşlanmaya ilişkin hizmetler olduğu görülüyor.

Ülkemiz için ileri yaş turizminde hedef pazar olarak nüfusu giderek yaşlanmakta olan, Türkiye’ye coğrafi açıdan yakın konumda bulunan ve sigorta sistemleri gelişmiş ülkeler öne çıkıyor. Yaşlı nüfusun giderek artmasıyla birlikte gelecek yıllarda sağlık turizmine olan talebin artması beklendiğinden sektörde faaliyet gösteren paydaşların bir an önce eksikliklerini gidermeleri ve tesislerini yaşlı dostu olarak düzenlenmeleri gerekiyor. Hastanelerde geriatri birimlerinin açılması ve yaygınlaştırılması için çalışmalar da yapılmalı. (Buzcu & Kemal, 2019).

Spa ve Welness turizmi potansiyelinin altında

Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre 2019 yılında turizm işletme belgesine sahip termal otel, termal müstakil apart otel ve butik termal otellerde 702 bin 348 yabancı turist konakladı. Termal otellerin doluluk oranlarının da yüzde 50’nin altında olduğu görülüyor.

Termal turizm, spa-wellness turizminin geliştirilebilmesi için sahip olunan olanakların tanıtılması ve pazarlanması gerekiyor. Bu da yalnızca hizmet sunan kuruluşların değil tüm paydaşların tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinde aktif rol alması anlamına geliyor. Bireylerin beklentilerini doğru bir şekilde belirleyerek, termal turizm ve spa-wellness turizmi gibi faaliyetlerin bu beklentilere uygun olarak şekillendirilmesi kritik bir rol oynuyor. (Siner & Torun, 2020).

Babymoon benzeri trendler birer fırsat

Örneğin, anne baba adaylarının bebekleri doğmadan önce yaptıkları son tatili ifade eden babymoon, turizm sektöründe yeni bir trend olarak görülüyor ve sağlık turizmi içerisinde niş bir pazar olarak değerlendiriliyor. Bu turizm türünde anne adayları hem sağlıklarına hem de dinlenmeye odaklanıyor. Oysa Türkiye’de henüz babymoon turizminin yeteri kadar bilinmiyor.

Bu turizmde katılımcıların rahatlamaya yönelik ve dinlendirici aktiviteler yapabilecekleri spa merkezi olan 4 ve 5 yıldızlı otellerin tercih edildikleri görülüyor. Bu süreçte; masaj, doğuma hazırlık eğitimleri, güzellik bakımları, hamilelere özel yemekler ve spor aktiviteleri de beklenen hizmetler arasında.

Ülkemizde termal otellerin doluluk oranları göz önünde bulundurulduğunda babymoon turizmini önemli bir potansiyel olarak değerlendirmek mümkün.

Potansiyeli hayata geçirmek için yapılması gerekenler

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yayımlanan On İkinci Kalkınma Planı (2024-2028) içerisinde uzun vadeli hedeflerden bir tanesi Türkiye’nin 2053 yılında sağlık turizmi başkenti olması. İleri ağ teknolojileri vasıtasıyla fiziki mekanlardan bağımsız robotik sağlık hizmetleri faaliyetlerinin Türkiye liderliğinde küresel olarak yayılması da hedefler arasında.

Bu hedeflerin önündeki engellerinse, yeterli denetimlerin yapılmaması, mevzuattaki eksiklikler, kayıt dışı olarak sektörde faaliyette bulanan komisyoncuların varlığı, komisyoncular nedeniyle fiyatların dolaylı olarak da kalitenin düşmesi gibi nedenler etkili oluyor.

Denetim ve dil sorunu

Bu engeller arasında, denetim önemli bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Sektörde faaliyet gösteren tüm paydaşların koordinasyon içerisinde çalışarak uygun bir denetim mekanizması geliştirilmesi, sektörde çalışanların yetkinliklerinin arttırılması ve aracı kuruluşların sayılarının arttırılması gerekiyor.

Başka bir sorun alanı da sektörde faaliyet gösteren insan kaynağının yeterli düzeyde yabancı dil becerisine sahip olmaması. Kamu hastanelerinde sağlık turistlerine yönelik yabancı dilde yönlendirmeler yapabilmek için sağlık kuruluşları içerisinde yönlendirme tabelalarının arttırılması, sağlık turistlerini bilgilendirebilecek ve destek olabilecek sağlık personelinin varlığı, sağlık turizmine ilişkin birimlerin oluşturulması sağlık turizmi potansiyelini arttırabilmek için oldukça önemli.

Konunun geliştirilmesi gereken bir diğer boyutu da, uluslararası fuarlarda ülke içi rekabetin fuarlara yansıması gibi durumlarla karşı karşıya kalınması. Zira halen sağlık tesisleri ve hekimler bağımsız olarak kendilerini temsil ediyor ve uluslararası alanda kendilerini etkili bir şekilde tanıtılamıyorlar. Uluslararası bir marka olmak için iş birliği içinde çalışmanın önemi büyük. Bu çerçevede Hindistan’ın ITB örneğindeki gibi sağlık kuruluşlarının ayrı ayrı tanıtılmasından ziyade büyük bir Türkiye sağlık turizmi standı kurulması, Türkiye’nin sağlık turizmi konusunda uluslararası alanda daha güçlü bir imaj oluşturmasına yardımcı olabilir. (Tontuş H. Ö., 2018).

Atılması gereken başka bir adım da ileriye yönelik doğru stratejileri ve politikaları oluşturabilmek için sağlık turizmin verilerinin toplanması.

Medikal turizm konusunda ülkemizi tercih eden bireylerin sağlık sigortalarının ülkemizde geçerli olmadığı durumlarda yapacakları cepten ödemeler bireylerin masraflarını arttırıyor. Bu durumun önüne geçebilmek için ikili anlaşmalar yapılarak bu masraflar engellenmesi de sağlanabilir.

Sağlık turizmi dikensiz gül bahçesi değil

Medikal turizm ile birlikte sağlık hizmeti sunan ülkeler beyin göçünü tersine çevirebilir, döviz girişi sağlayarak önemli bir gelir elde edebilirler. Ancak medikal turizmin ön planda olması, yerel halkın sağlık hizmetlerine erişimlerinde problemlere neden olabilir.

Sağlık turizmi neticesinde sağlık hizmetlerinin maliyetlerinin artması da bir diğer risk. Sağlık personelini kamu sektöründe kalmasını sağlayabilmek için ek teşviklerin sunulması sağlık bakım maliyetlerinin artmasına neden olabilir. Sağlık hizmetlerine yönelik politikalar yerine ticarete yönelik politikaların önceliklendirilmesi de başka bir risk alanı olarak karşımıza çıkıyor.

Özetle; sağlık turizmi Türkiye için önemli bir potansiyele sahip olsa da, sektörün gelişmesini engelleyen ve önemli riskler oluşturan çeşitli nedenler olduğu aşikar. Sağlık turizminde yaşanan büyümeyle birlikte ortaya çıkan denetim eksikliği en önemli risk olarak ortaya çıkıyor. Çeşitli çalışmalarda da vurgulandığı gibi, sağlık kuruluşlarının ve aracı kuruluşların denetlenebilmesine yönelik sistemlerin kurulup güçlendirilmesi gerekiyor.

Bununla birlikte, sağlık turizminin sadece ekonomik faydalarını değil, aynı zamanda yerel sağlık sistemine ve insan kaynaklarına olan etkilerini de dikkate alıp bütünsel bir bakış açısını içeren politikalar da hayata geçirilmeli.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 13 Mart 2024’te yayımlanmıştır.

Yeter Demir Uslu
Yeter Demir Uslu
Prof. Dr. Yeter Demir Uslu - İlk, orta ve lise öğrenimini Beypazarı’nda tamamladıktan sonra 1999 yılında Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. İşletme doktorasının ardından özel sektörde ve İller Bankası Genel Müdürlüğünde çeşitli görevlerde bulundu. 2011-2014 arasında Ordu Üniversitesinde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölüm Başkanlığı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdür Yardımcılığı görevlerini üstlendi. 2013 yılında Yönetim ve Strateji alanında doçent olan Uslu, 2015-2016 yılları arasında Giresun Üniversitesinde İşletme Bölümü Öğretim Üyeliği ve Dekan Yardımcılığı yaptı. 2016’dan beri İstanbul Medipol Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölüm Başkanlığı görevini yürüten Dr. Uslu’ya aynı üniversitede 2019 yılında Profesör unvanı verildi. Dr. Uslu, evli ve iki çocuk annesidir. Başlıca çalışma alanları; Yönetim Organizasyon, Girişimcilik, İnovasyon, Örgütsel Davranış ve Sağlık Yönetimi

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Türkiye’de sağlık turizmi: Dikensiz gül bahçesi mi? Nasıl olur?

Türkiye’nin sağlık turizmindeki yeri ve hedefleri ne? Bu sektördeki büyük potansiyel nasıl hayata geçirebilir? Sağlık turizmindeki riskleri, atılması gereken adımları Prof. Dr. Yeter Uslu yazdı.

Bireylerin sağlık durumlarını korumak, geliştirmek ve yeniden kazanabilmek amacıyla sağlık hizmetlerinden faydalanabilmek için ikamet ettikleri yerleşim yerlerinin dışına yaptıkları her türlü seyahat sağlık turizmi olarak tanımlanıyor.

Kaliteli ve uygun fiyatlı sağlık hizmetleri arayışının yanı sıra bireylerin sağlık hizmetini alırken tatil yapma olanağı da sağlık turizmini tercih etmelerinde etkili rol oynuyor. (Rahman, Zailani, & Musa, 2018) (Yılmaz, Sarıaydın, & Dilci Sönal, 2020).

Sağlık turizmi de tedavi yöntemleri ve bu yöntemlerde kullanılan kaynaklara bağlı olarak; medikal turizm, termal turizm, spa ve wellness turizmi, ileri yaş ve engelli turizmi olarak dört gruba ayrılıyor.

Türkiye, sağlık turizminin bu dört alanında da çeşitli sorunlarla rağmen son yıllarda önemli ilerlemeler kaydediyor.

Pandemi dönemine denk gelen 2020 yılı hariç, Türkiye’ye sağlık hizmeti almak amacıyla gelen sağlık turisti sayısının her yıl artış gösterdi. Örneğin, 2019 yılında yaklaşık 700 bin sağlık turisti ülkemizi ziyaret etti, bu rakam 2022 yılındaysa 1 milyon 250 bini geçti.

Tablo 1. Geliş nedeni sağlık ve tıbbi nedenler (1 yıldan az)

Kaynak: (Türkiye İstatistik Kurumu, 2023)

Tablo 2. Türkiye’nin yıllara göre sağlık turizmi geliri

Artan sağlık turizmi beraberinde sağlık turizmi gelirlerinin de artışını getiriyor.

Yıllara göre sağlık turizmi geliri incelendiğinde 2003 yılında sağlık turizmi geliri 203 milyon dolar civarındayken, 2023 yılında bu rakam 2 milyar 307 milyon doları buldu.

Türkiye sağlık turizmini nasıl geliştiriyor?

Türkiye sağlık turizmi pazarında payını arttırabilmek için bazı girişimlerde bulunuyor. Bunlardan birisi de 2010 yılında kurulan ve bugün Sağlık Turizmi Daire Başkanlığı adı altında faaliyetlerini sürdüren birim.

Bu birim planlama yapmaktan sağlık turistlerinin taleplerini ve şikayetlerini değerlendirmeye, gerektiği durumlarda sağlık turistlerine yardımcı olmaktan Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi (USHAŞ) ile koordinasyon sağlamaya kadar çeşitli görevleri yürütüyor.

2019’dan beri faaliyet gösteren USHAŞ ise Türkiye’nin sağlık turizmi potansiyelinin tanıtımını yapıyor, sağlık turizmine yönelik olarak politikalar akreditasyon kriterleri ve standartlar konusunda Sağlık Bakanlığına önerilerde bulunuyor.

USHAŞ tarafından oluşturulan Health Türkiye portalı da sağlık turistlerinin güvenli bilgiye en hızlı şekilde ulaşmasını sağlayan bu portalda aynı zamanda hasta memnuniyetini sağlayabilmek için 6 farklı dilde günün her saati hizmet sunan Uluslararası Hasta Çağrı Merkezi hizmet sunuyor.

Sağlık turizmi birden fazla sektörün bir arada faaliyette bulunduğu, katma değeri yüksek bir sektör. Bu sektör içerisinde tercih edilebilir bir marka destinasyon olabilmek için devlet teşvikleri kritik öneme sahip. Sürdürülebilir bir başarı için bu konunun ulusal bir politika olarak değerlendirilmesi de zorunlu. (Tengilimoğlu, 2021).

Sağlık turizmine yetkili kaç kurum var?

Türkiye’de Ticaret Bakanlığı sağlık kuruluşlarına ve sağlık turizmi şirketlerine markalaşma desteğinden tercümanlık desteğine kadar çeşitli destekler sunuyor.

Sağlık turizmi sektöründe sunulan hizmetlerin belli standartlara göre ve yasal düzenlemeler çerçevesinde yetkilendirilmiş kuruluşlar tarafından sunulması hayati önemde. Bu çerçevede 2017 yılından beri sağlık turizmi sektöründe faaliyet göstermek isteyen sağlık kuruluşları ve aracı kuruluşların sağlık turizmi yetki belgesi alması zorunlu.

Sağlık Turizmi Daire Başkanlığı 2024 yılı verilerine göre, ülkemizde Sağlık Turizmi Yetki Belgesine sahip 643 hastane, 177 tıp merkezi, 2029 muayenehane, 1107 diğer sağlık tesisi (diyaliz merkezleri, fizyoterapi merkezleri, özel poliklinikler, ağız ve diş sağlığı merkezleri vb.) bulunuyor.

Sağlık hizmetlerinin belli standartlar çerçevesinde sunulması hususunda sağlık turistleri için önemli faktörlerden bir tanesi de akreditasyon. Türkiye’de 40 sağlık kuruluşu Joint Commission International (JCI) tarafından akredite edildi. Bu rakam birçok ülkeye göre iyi sayılabilir ama sağlık turizmi sektöründen önemli bir paya sahip olan Tayland’ın 64, Hindistan’ın 54, Brezilya’nın 73 sağlık kuruluşunun JCI tarafından akredite edildiği düşünüldüğünde yeterli değil.

Türkiye’nin medikal turizmdeki yeri

Sağlık turizmi endüstrisi, ülke ortamı, sağlık turizmi maliyetleri, sağlık turizmi tesisleri ve sağlık turizmi sektöründe büyüme potansiyeli gibi beş kriter üzerinden değerlendirme yapan Medikal Turizm İndeksi’ne göre, 2020-2021 yılı verileri kapsamında Türkiye 46 ülke içerisinde 30. sırada. Sıralamadaki ilk ülkelerse Kanada, Singapur, Japonya ve İspanya.

Dünyada sağlık turizmi konusunda öne çıkan ülkelere baktığımızda Hindistan; kardiyoloji, organ nakilleri ve ortopedi alanında, Medikal Turizm İndeksi’nde ikinci sırada yer alan Singapur; estetik cerrahi ve kardiyoloji alanlarında, Malezya obezite ameliyatlarında, Güney Kore onkolojik tedavilerde ve Tayland ise cinsiyet değiştirme ameliyatları konusunda ön plana çıkıyor. (Tengilimoğlu, 2021)

Ülkemiz saç ekimi, estetik ameliyatlar, göz sağlığı, diş hekimliği, onkoloji, ortopedi ve tüp bebek tedavisi gibi alanlarda medikal turistler tarafından daha çok tercih ediliyor.

Medikal turizm potansiyelinin geliştirilmesi içinse sunulan hizmetlerin tanıtımı kritik önemde. Bu çerçevede yurt dışı tanıtım ofislerinin açılması, Türkiye’yi medikal turizm kapsamında çoğunlukla tercih eden Almanya, Rusya ve Libya gibi ülkelerde tutundurma çalışmalarının yürütülmesi gerekiyor. Medikal turizm kapsamında sunulan hizmetlerin taban ve tavan fiyatlarının belirlenmesi ve ortak bir fiyat tarifesi üzerinden çalışmalar da yürütülmeli.

Akreditasyona sahip olmak da medikal turistlerin sunulan hizmetlere olan güvenini olumlu etkiliyor.

İleri yaş turizminde Türkiye

Dünya Bankası 2022 verilerine göre dünya nüfusunun %10’u 65 yaş üzerinde yer alıyor.

Böyle olunca da ileri yaş ve engelli turizmi de önemli bir alan olarak ortaya çıkıyor. Bu alanda ilerlemenin yoluysa fiziki çevrenin yaşlı ve engelli nüfusa göre daha güvenli ve ihtiyaçlarına yönelik olarak düzenlenmesinden geçiyor. Bu kesim için seyahat deneyimlerinin iyileştirilmesi ve engellerin kaldırılması için yasal düzenlemeler yapılması önemli.

İleri yaş turizmi kapsamında en çok tercih edilen hizmetlerin; cerrahi müdahaleler, göz sağlığı, kardiyovasküler hastalıklar, sağlık, diş tedavileri, yara ve ağrı yönetimi gibi uzun süreli bakım hizmetleri, yaşam sonu ve palyatif bakım hizmetleri, aktif sağlıklı yaşlanmaya ilişkin hizmetler olduğu görülüyor.

Ülkemiz için ileri yaş turizminde hedef pazar olarak nüfusu giderek yaşlanmakta olan, Türkiye’ye coğrafi açıdan yakın konumda bulunan ve sigorta sistemleri gelişmiş ülkeler öne çıkıyor. Yaşlı nüfusun giderek artmasıyla birlikte gelecek yıllarda sağlık turizmine olan talebin artması beklendiğinden sektörde faaliyet gösteren paydaşların bir an önce eksikliklerini gidermeleri ve tesislerini yaşlı dostu olarak düzenlenmeleri gerekiyor. Hastanelerde geriatri birimlerinin açılması ve yaygınlaştırılması için çalışmalar da yapılmalı. (Buzcu & Kemal, 2019).

Spa ve Welness turizmi potansiyelinin altında

Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre 2019 yılında turizm işletme belgesine sahip termal otel, termal müstakil apart otel ve butik termal otellerde 702 bin 348 yabancı turist konakladı. Termal otellerin doluluk oranlarının da yüzde 50’nin altında olduğu görülüyor.

Termal turizm, spa-wellness turizminin geliştirilebilmesi için sahip olunan olanakların tanıtılması ve pazarlanması gerekiyor. Bu da yalnızca hizmet sunan kuruluşların değil tüm paydaşların tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinde aktif rol alması anlamına geliyor. Bireylerin beklentilerini doğru bir şekilde belirleyerek, termal turizm ve spa-wellness turizmi gibi faaliyetlerin bu beklentilere uygun olarak şekillendirilmesi kritik bir rol oynuyor. (Siner & Torun, 2020).

Babymoon benzeri trendler birer fırsat

Örneğin, anne baba adaylarının bebekleri doğmadan önce yaptıkları son tatili ifade eden babymoon, turizm sektöründe yeni bir trend olarak görülüyor ve sağlık turizmi içerisinde niş bir pazar olarak değerlendiriliyor. Bu turizm türünde anne adayları hem sağlıklarına hem de dinlenmeye odaklanıyor. Oysa Türkiye’de henüz babymoon turizminin yeteri kadar bilinmiyor.

Bu turizmde katılımcıların rahatlamaya yönelik ve dinlendirici aktiviteler yapabilecekleri spa merkezi olan 4 ve 5 yıldızlı otellerin tercih edildikleri görülüyor. Bu süreçte; masaj, doğuma hazırlık eğitimleri, güzellik bakımları, hamilelere özel yemekler ve spor aktiviteleri de beklenen hizmetler arasında.

Ülkemizde termal otellerin doluluk oranları göz önünde bulundurulduğunda babymoon turizmini önemli bir potansiyel olarak değerlendirmek mümkün.

Potansiyeli hayata geçirmek için yapılması gerekenler

Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından yayımlanan On İkinci Kalkınma Planı (2024-2028) içerisinde uzun vadeli hedeflerden bir tanesi Türkiye’nin 2053 yılında sağlık turizmi başkenti olması. İleri ağ teknolojileri vasıtasıyla fiziki mekanlardan bağımsız robotik sağlık hizmetleri faaliyetlerinin Türkiye liderliğinde küresel olarak yayılması da hedefler arasında.

Bu hedeflerin önündeki engellerinse, yeterli denetimlerin yapılmaması, mevzuattaki eksiklikler, kayıt dışı olarak sektörde faaliyette bulanan komisyoncuların varlığı, komisyoncular nedeniyle fiyatların dolaylı olarak da kalitenin düşmesi gibi nedenler etkili oluyor.

Denetim ve dil sorunu

Bu engeller arasında, denetim önemli bir sorun olarak ortaya çıkıyor. Sektörde faaliyet gösteren tüm paydaşların koordinasyon içerisinde çalışarak uygun bir denetim mekanizması geliştirilmesi, sektörde çalışanların yetkinliklerinin arttırılması ve aracı kuruluşların sayılarının arttırılması gerekiyor.

Başka bir sorun alanı da sektörde faaliyet gösteren insan kaynağının yeterli düzeyde yabancı dil becerisine sahip olmaması. Kamu hastanelerinde sağlık turistlerine yönelik yabancı dilde yönlendirmeler yapabilmek için sağlık kuruluşları içerisinde yönlendirme tabelalarının arttırılması, sağlık turistlerini bilgilendirebilecek ve destek olabilecek sağlık personelinin varlığı, sağlık turizmine ilişkin birimlerin oluşturulması sağlık turizmi potansiyelini arttırabilmek için oldukça önemli.

Konunun geliştirilmesi gereken bir diğer boyutu da, uluslararası fuarlarda ülke içi rekabetin fuarlara yansıması gibi durumlarla karşı karşıya kalınması. Zira halen sağlık tesisleri ve hekimler bağımsız olarak kendilerini temsil ediyor ve uluslararası alanda kendilerini etkili bir şekilde tanıtılamıyorlar. Uluslararası bir marka olmak için iş birliği içinde çalışmanın önemi büyük. Bu çerçevede Hindistan’ın ITB örneğindeki gibi sağlık kuruluşlarının ayrı ayrı tanıtılmasından ziyade büyük bir Türkiye sağlık turizmi standı kurulması, Türkiye’nin sağlık turizmi konusunda uluslararası alanda daha güçlü bir imaj oluşturmasına yardımcı olabilir. (Tontuş H. Ö., 2018).

Atılması gereken başka bir adım da ileriye yönelik doğru stratejileri ve politikaları oluşturabilmek için sağlık turizmin verilerinin toplanması.

Medikal turizm konusunda ülkemizi tercih eden bireylerin sağlık sigortalarının ülkemizde geçerli olmadığı durumlarda yapacakları cepten ödemeler bireylerin masraflarını arttırıyor. Bu durumun önüne geçebilmek için ikili anlaşmalar yapılarak bu masraflar engellenmesi de sağlanabilir.

Sağlık turizmi dikensiz gül bahçesi değil

Medikal turizm ile birlikte sağlık hizmeti sunan ülkeler beyin göçünü tersine çevirebilir, döviz girişi sağlayarak önemli bir gelir elde edebilirler. Ancak medikal turizmin ön planda olması, yerel halkın sağlık hizmetlerine erişimlerinde problemlere neden olabilir.

Sağlık turizmi neticesinde sağlık hizmetlerinin maliyetlerinin artması da bir diğer risk. Sağlık personelini kamu sektöründe kalmasını sağlayabilmek için ek teşviklerin sunulması sağlık bakım maliyetlerinin artmasına neden olabilir. Sağlık hizmetlerine yönelik politikalar yerine ticarete yönelik politikaların önceliklendirilmesi de başka bir risk alanı olarak karşımıza çıkıyor.

Özetle; sağlık turizmi Türkiye için önemli bir potansiyele sahip olsa da, sektörün gelişmesini engelleyen ve önemli riskler oluşturan çeşitli nedenler olduğu aşikar. Sağlık turizminde yaşanan büyümeyle birlikte ortaya çıkan denetim eksikliği en önemli risk olarak ortaya çıkıyor. Çeşitli çalışmalarda da vurgulandığı gibi, sağlık kuruluşlarının ve aracı kuruluşların denetlenebilmesine yönelik sistemlerin kurulup güçlendirilmesi gerekiyor.

Bununla birlikte, sağlık turizminin sadece ekonomik faydalarını değil, aynı zamanda yerel sağlık sistemine ve insan kaynaklarına olan etkilerini de dikkate alıp bütünsel bir bakış açısını içeren politikalar da hayata geçirilmeli.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 13 Mart 2024’te yayımlanmıştır.

Yeter Demir Uslu
Yeter Demir Uslu
Prof. Dr. Yeter Demir Uslu - İlk, orta ve lise öğrenimini Beypazarı’nda tamamladıktan sonra 1999 yılında Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. İşletme doktorasının ardından özel sektörde ve İller Bankası Genel Müdürlüğünde çeşitli görevlerde bulundu. 2011-2014 arasında Ordu Üniversitesinde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölüm Başkanlığı ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdür Yardımcılığı görevlerini üstlendi. 2013 yılında Yönetim ve Strateji alanında doçent olan Uslu, 2015-2016 yılları arasında Giresun Üniversitesinde İşletme Bölümü Öğretim Üyeliği ve Dekan Yardımcılığı yaptı. 2016’dan beri İstanbul Medipol Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölüm Başkanlığı görevini yürüten Dr. Uslu’ya aynı üniversitede 2019 yılında Profesör unvanı verildi. Dr. Uslu, evli ve iki çocuk annesidir. Başlıca çalışma alanları; Yönetim Organizasyon, Girişimcilik, İnovasyon, Örgütsel Davranış ve Sağlık Yönetimi

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x