Yeni dünya ticaretinin uzattığı havuç: Yeşil Dönüşüm

Yeşil politikaların temel hedefi ne? ABD, Çin ve AB, bu politikalarda kuralları nasıl belirliyor? Yeşil dönüşüm küresel ticareti nasıl değiştirecek? Türkiye bu köklü değişime ayak uydurabilecek mi? Prof. Dr. Elif Nuroğlu yazdı.

Sahalara Biden yönetimi ile dönen ABD, 22 Nisan 2021 tarihinde gerçekleşecek olan İklim Değişikliği Liderler Zirvesi’ne ev sahipliği yapıyor. ABD, AB ve Çin’in başını çektiği yeşil dönüşümün küresel ticareti kökünden değiştireceği de şimdiden belli.

Yeşil dönüşüm stratejileri, ABD’de Yeni Yeşil Mutabakat, AB’de Yeşil Mutabakat ve Çin’de Yeşil Enerji Devrimi olarak adlandırılıyor. İlk bakışta sadece çevreci bir söylem gibi anlaşılan yeşil politikalar aslında içinde sürdürülebilir kalkınma, döngüsel ekonomi ve dijital dönüşümü barından bir sentez.

Sanayileşmenin en önünde giden ülkeler ve büyüme pahasına çevreyi şimdiye kadar hiç önemsememiş olan Çin’in yeşil stratejiler konusunda aynı kulvarda yürüyor olması da ilk bakışta ilginç görünüyor. Ancak Çin gibi çok planlı adımlar atan bir ülkenin bu yeşil gidişata ayak uydurmaması ve geride kalması yeni ve yeşil dünya düzeninde dışlanması anlamına gelirdi. Bu bakımdan Çin de yeni dünyada Yeşil Enerji Devrimi ile yerini almayı planlıyor.

2020 yılı Aralık ayında gerçekleştirilen sanal İklim Zirvesi’nde Çin ve AB yeni iklim hedeflerini açıklamışlardı. Buna göre Çin, 2060 yılında karbon nötr bir ülke olma taahhüdü verdi. Bu zirvede Japonya ve Güney Kore de 2050 yılına kadar karbon nötr olma sözü verdiler.

Yeşil politikaların temel hedefleri

2019 yılı Aralık ayında açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı’na göre Avrupa Birliği 2030 yılına kadar karbon salınımını yüzde 50 oranda azaltmayı ve 2050 yılına gelindiğinde karbon salınımı sıfır bir kıta olmayı hedefliyor. Avrupa’da yeşil büyüme stratejisi ve dijital dönüşüm ‘ikiz dönüşümler’ olarak adlandırılıyor ve COVID-19 sonrası verilen kurtarma teşviklerinde de bir önkoşul olarak kullanılıyor.

ABD bu dönüşümün dışında değil. Yeşil Yeni Mutabakat olarak adlandırılan plana göre, ABD 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını net sıfıra indirmeyi ve ülkedeki elektrik talebinin tamamını temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları ile karşılamayı hedefliyor. Yeşil Yeni Mutabakat ayrıca doğaya, temiz hava ve suya, sağlıklı gıdaya, sürdürülebilir bir çevreye erişimi garanti altına almayı ve tüm Amerikalılara bir iş garantisi sağlamayı da önceliyor.

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nda öncelikli olarak belirlenen alanlarda iklim değişikliği ile mücadele, temiz enerji, döngüsel ekonomi için sanayi, enerji ve kaynak verimliliği sağlanmış binalar göze çarpıyor. Ayrıca ulaşımın sürdürülebilir ve akıllı olması, gıda güvenliği, ekosistem ve biyoçeşitliliğin korunması, toksiklerden arınmış bir çevre, bilginin güçlendirilmesi, sürdürülebilir ve iklim değişikliğinden arındırılmış bir Avrupa’ya geçiş için AB vatandaşlarının bilgi ve beceri anlamında hazırlanması ve uluslararası işbirliğinin sağlanması öncelikler arasında bulunuyor.

Yeşil dönüşüm neleri dönüştürecek?

Yeşil büyüme stratejileri özellikle üretim süreçlerini tamamen dönüştüren, sadece kârı maksimize eden değil, çevreyi ve diğer tüm paydaşları da dikkate alan bir yaklaşım. Bununla birlikte tüketimde de bilinçli olunması ve tüketim alışkanlıklarının doğaya zarar vermeyecek şekilde dönüştürülmesi zincirin bir sonraki halkası olacak. Yani yeşil dönüşüm, şimdiye kadar olduğu gibi, insanın bencilce kâr ve faydayı maksimize etmesini değil, gerektiğinde doğa ve gelecek için daha yüksek masraflara katlanmasını ve temiz teknolojiler kullanmasını, yani doğa için fedakârlık yapmasını öngörüyor.

Yeşil dönüşüm, enerji başta olmak üzere ulaşım, inşaat, lojistik gibi pek çok sektörde ezberleri bozarak yepyeni bir düzen ortaya çıkaracak. Bu yeni düzende sektörler yeşil ve dijital dönüşümle yeniden şekillenirken, yeni iş kolları ortaya çıkacak, çevreyi kirleten üretim metotları ise yok olacak. Bu anlamda yeşil dönüşüm, yıkıcı teknoloji işlevi görecek. Örneğin, büyük oranda fosil yakıtlara dayanan enerji sektörünü yeni baştan yaratacak.

Yeşim dönüşümde kuralları kim koyacak?

Standartların yeniden yazıldığı bu yeşil dünyada ilk adımı atanlar ve oyunu kuranlar, kuralları da belirleyecekler. Bu kurallar üretimden başlayarak küresel ticaret ve küresel ekonomiyi şekillendirecek. Rekabet avantajı bugüne dek maliyet, lojistik ve çeviklik ile kazanılırken, bundan böyle karbon ayak izinin miktarı ve yeşil üretim kapasitesi ile ölçülecek. Görünen o ki her ne kadar ABD, Çin ve diğer ülkeler yeşil dönüşüm yolunda ilerliyor olsa da, standartları belirleyen, bu işin ustası AB olacak.

AB yeşil dönüşümün nasıl gerçekleşeceğini ana hatları ile belirledi. Buna uygun olarak 18 Şubat 2021’de Yeni Bir Ticaret Strateji Belgesi yayınladı. Sadece Avrupa Birliği sınırları içinde değil, tüm dünyada bu dönüşümün başarılması gerektiğini düşündüğü için de diğer ülkeleri bu dönüşüme ikna etmek veya zorlamak için işi ticarete bağladı. Bu plan tamamlandığında AB, kendisi ile ticaret yapan tüm ülkelerin karbon ayak izini azaltmasını ve AB’ye ihraç edilen ürünlerin temiz teknolojilerle üretilmiş olmasını şart koşacak. Aynı zamanda AB sınırda karbon düzenlemesi uygulamasının içeriğinin belirlenmesi ve bundan etkilenecek paydaşlara olası etkileri tespit etmek için partner ülkelerden görüş istedi. Türkiye de AB’ye sınırda karbon düzenlemesi konusundaki ülke görüşünü 6 Nisan 2021’de iletti.

Yeşil dönüşümün küresel ekonomi ve ticarete yansımaları

1980’lerden bu yana serbest ticaret ve küreselleşme söylemleri ülkeler arasında mal akımlarını oldukça hızlandırdı. Pek çok firma üretim tesislerini maliyet avantajı çok yüksek olan Uzakdoğu ve Çin’e taşıdı. Beklendiği gibi büyüme oranları yükseldi, ancak aynı zamanda dünyanın kaynakları da sömürüldü. Son yıllarda yüksek gelirli ülkelerin büyüme rakamları çok düşük seyrederken, Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranları hâlâ yüksek seyrini koruyor, ancak her yıl azalan bir ivme ile.

Yüksek gelirli ülkeler açısından dünyanın kaynaklarını sömürerek büyümede artık sona yaklaşıldığı için yeni bir hikâye yazmanın ve yeni rekabet avantajları yaratmanın vakti gelmişti. Bu hikâye dijital dönüşüm ve yeşil büyüme stratejisi ile yazılacak. Bu büyüme stratejisinin şimdiye kadarki büyümeden büyük bir farkı olması, odak noktasının salt büyüme değil, kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılması ve çevreyi koruma olması planlanıyor.

Çin de dâhil olmak üzere dünyanın büyük oyuncularının içinde olduğu bu yeşil dönüşüm, ister istemez her ülkeyi içine alacak. İnsanlığın iklim değişikliğine artık dur demesi ve çevreyi kirletmeden dünyadaki faaliyetlerine devam etmesi yeşil dönüşümün temel felsefesi. Bu, işin havuç tarafı. Ancak diğer yanda büyükçe bir sopa da var. Bu sopa da ticaret yaptırımları. AB yukarıda değinildiği gibi bu dönüşüme herkesi ortak etmek için yeşil dönüşümü ticarete bağladı. Sonuç olarak temiz teknolojilerle üretim yapmayan ve karbon ayak izi yüksek olarak üreticiden mal ithal edilmeyecek.

Türkiye yeşil dönüşüme nasıl ayak uyduracak?

Yeşil dönüşümü gerçekleştirmek için çok ciddi bir planlama yapılması gerekiyor. Temiz ve doğayı kirletmeyen üretim teknolojilerine geçiş yapmak firmaların masraflarını büyük ölçüde artıracak. Bu dönüşümü gerçekleştirmek isteyen ancak yeterli kaynağı olmayan pek çok ülke ilerleyen dönemde finansman arayışına girecek.

Şu an AB’nin hem üye ülkeler hem de ticaret partneri ülkeler için ayırdığı bir fon mevcut. Türkiye’de AB tarafından yeşil mutabakat kapsamında enerji konusunda 128 milyon Avro, binalarda enerji verimliliği kapsamında 60 milyon Avro, çevreci havalimanları ve limanlar için 10 milyon Avro ve tarladan sofraya projeleri için 74 milyon Avroluk proje fonlanacak.

Yeşil stratejilerin hem AB hem de ABD tarafından ana eksene konması ve ekonomi ve ticaretin kurallarını buna uygun olarak değiştirmesi küresel ticareti yeni bir düzleme taşıyacak. AB tarafından uygulanacak olan sınırda karbon düzenlemesi bunun bir göstergesi. Bu kurallara uymak ise Türkiye gibi ticaretinin büyük kısmını AB ile yapan ülkeler için bir seçenek değil, bir zorunluluk. Ayrıca küresel ekonomi ve küresel ticaretle birlikte finans piyasaları da yeşil stratejilerden etkilenecek. Karbon ayak izi yüksek olan firmalar repütasyon kaybına uğrayarak değer kaybedecek ve borsada zarar edecek.

AB ile ticaret yapan Türkiyeli firmalar sınırda karbon düzenlemesi devreye girdiğinde karbon ayak izlerini ve enerjiyi hangi kaynaklardan ürettiklerini belgelemek zorunda kalacak. Çok fazla Avrupalı turist ağırlayan Türkiye turizm sektörünün de üretimin tüm aşamalarında yeşil teknolojiler kullanıyor olması, yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji sağlıyor olması ve döngüsel bir sistem ile çalışıyor olması ve bunları belgelemesi gerekecek. Eğer Türkiyeli firmaların üretim süreçleri yüksek oranda karbon üretiyorsa bu karşımıza bir ticaret engeli çıkaracak. Tarih boyunca gümrük vergileri, kotalar, tercihli teşvik ve sübvansiyonlar şeklinde karşımıza çıkan ticaret engellerine yeni bir engel olarak karbon nötralizasyonu eklenecek. Sınırda karbon düzenlemesi, yeni bir masraf kalemi olarak karbon maliyetini ortaya çıkaracak.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı yakından izliyor. Kalkınma ajansları da güdümlü projelere bakanlık ile koordineli şekilde destek veriyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2021 yılında İklim Kanunu çıkarmayı planlıyor. Türkiye’de en çok çelik, çimento ve alüminyum sektörlerinin yeşil dönüşüm kurallarından etkileneceği öngörülerek teşvik sistemi Yeşil Mutabakat kapsamında tekrar gözden geçiriliyor. Buna göre teşvikler Türkiye’de de aynı AB’de olduğu gibi çevre odaklı olarak verilecek. Ayrıca Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yatırım teşvik sisteminde enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, atıkların geri dönüşümü ve çevre lisansına tâbi yatırımlar başlıklarını açması umut veren gelişmeler.

Yeni bir yeşil transatlantik ittifak ufukta mı?

İklim değişikliği konusunu ABD’nin tekrar sahiplenmesi yeşil ve dijital dönüşümde bir transatlantik ittifakını ortaya çıkabilir. Ayrıca AB yeşil dönüşüm konusunda G20 ortakları arasından birlikte çalışacak ve konuyu sahiplenecek partnerler aradığını ifade ediyor.

Geçtiğimiz hafta ABD ile Çin’in iklim değişikliyle mücadele özel temsilcileri John Kerry ile Xie Zhenhua iki gün süren görüşmelerinin ardından ortak bir açıklama yaptı. Bu açıklamada Çin ve ABD’nin küresel karbon emisyonunun azaltılmasında kendi paylarına düşen yükümlülükleri yerine getirecekleri bildirildi.

Görünen o ki, yeni yeşil dünyada kartlar yeniden karılacak, yeni ortaklıklar gelişecek ve hem dijital hem de yeşil dönüşüm belirli ülkelerin liderliğinde yürütülecek. İlk aksiyon alanların ve verilen fonları kullanarak dönüşümü hızlandıranların bu dönüşümden kârlı çıkacakları muhakkak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 22 Nisan 2021’de yayımlanmıştır.

Elif Nuroğlu
Elif Nuroğlu
Prof. Dr. Elif Nuroğlu - 2012 yılından bu yana Türk-Alman Üniversitesi’nde görev yapıyor. Viyana Ekonomi Üniversitesi’nde İşletme lisans ve yüksek lisansı (2004), Viyana Üniversitesi’nde İktisat Doktorası (2010) yaptı. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde asistanlık ve öğretim üyeliği yaptı. Akademik çalışmaları uluslararası iktisat, yerçekimi modeli, ampirik uluslararası ticaret, ekonometrik modellemeler, Balkanlar ve Endüstri 4.0 konularında yoğunlaşıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Yeni dünya ticaretinin uzattığı havuç: Yeşil Dönüşüm

Yeşil politikaların temel hedefi ne? ABD, Çin ve AB, bu politikalarda kuralları nasıl belirliyor? Yeşil dönüşüm küresel ticareti nasıl değiştirecek? Türkiye bu köklü değişime ayak uydurabilecek mi? Prof. Dr. Elif Nuroğlu yazdı.

Sahalara Biden yönetimi ile dönen ABD, 22 Nisan 2021 tarihinde gerçekleşecek olan İklim Değişikliği Liderler Zirvesi’ne ev sahipliği yapıyor. ABD, AB ve Çin’in başını çektiği yeşil dönüşümün küresel ticareti kökünden değiştireceği de şimdiden belli.

Yeşil dönüşüm stratejileri, ABD’de Yeni Yeşil Mutabakat, AB’de Yeşil Mutabakat ve Çin’de Yeşil Enerji Devrimi olarak adlandırılıyor. İlk bakışta sadece çevreci bir söylem gibi anlaşılan yeşil politikalar aslında içinde sürdürülebilir kalkınma, döngüsel ekonomi ve dijital dönüşümü barından bir sentez.

Sanayileşmenin en önünde giden ülkeler ve büyüme pahasına çevreyi şimdiye kadar hiç önemsememiş olan Çin’in yeşil stratejiler konusunda aynı kulvarda yürüyor olması da ilk bakışta ilginç görünüyor. Ancak Çin gibi çok planlı adımlar atan bir ülkenin bu yeşil gidişata ayak uydurmaması ve geride kalması yeni ve yeşil dünya düzeninde dışlanması anlamına gelirdi. Bu bakımdan Çin de yeni dünyada Yeşil Enerji Devrimi ile yerini almayı planlıyor.

2020 yılı Aralık ayında gerçekleştirilen sanal İklim Zirvesi’nde Çin ve AB yeni iklim hedeflerini açıklamışlardı. Buna göre Çin, 2060 yılında karbon nötr bir ülke olma taahhüdü verdi. Bu zirvede Japonya ve Güney Kore de 2050 yılına kadar karbon nötr olma sözü verdiler.

Yeşil politikaların temel hedefleri

2019 yılı Aralık ayında açıklanan Avrupa Yeşil Mutabakatı’na göre Avrupa Birliği 2030 yılına kadar karbon salınımını yüzde 50 oranda azaltmayı ve 2050 yılına gelindiğinde karbon salınımı sıfır bir kıta olmayı hedefliyor. Avrupa’da yeşil büyüme stratejisi ve dijital dönüşüm ‘ikiz dönüşümler’ olarak adlandırılıyor ve COVID-19 sonrası verilen kurtarma teşviklerinde de bir önkoşul olarak kullanılıyor.

ABD bu dönüşümün dışında değil. Yeşil Yeni Mutabakat olarak adlandırılan plana göre, ABD 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını net sıfıra indirmeyi ve ülkedeki elektrik talebinin tamamını temiz ve yenilenebilir enerji kaynakları ile karşılamayı hedefliyor. Yeşil Yeni Mutabakat ayrıca doğaya, temiz hava ve suya, sağlıklı gıdaya, sürdürülebilir bir çevreye erişimi garanti altına almayı ve tüm Amerikalılara bir iş garantisi sağlamayı da önceliyor.

Avrupa Yeşil Mutabakatı’nda öncelikli olarak belirlenen alanlarda iklim değişikliği ile mücadele, temiz enerji, döngüsel ekonomi için sanayi, enerji ve kaynak verimliliği sağlanmış binalar göze çarpıyor. Ayrıca ulaşımın sürdürülebilir ve akıllı olması, gıda güvenliği, ekosistem ve biyoçeşitliliğin korunması, toksiklerden arınmış bir çevre, bilginin güçlendirilmesi, sürdürülebilir ve iklim değişikliğinden arındırılmış bir Avrupa’ya geçiş için AB vatandaşlarının bilgi ve beceri anlamında hazırlanması ve uluslararası işbirliğinin sağlanması öncelikler arasında bulunuyor.

Yeşil dönüşüm neleri dönüştürecek?

Yeşil büyüme stratejileri özellikle üretim süreçlerini tamamen dönüştüren, sadece kârı maksimize eden değil, çevreyi ve diğer tüm paydaşları da dikkate alan bir yaklaşım. Bununla birlikte tüketimde de bilinçli olunması ve tüketim alışkanlıklarının doğaya zarar vermeyecek şekilde dönüştürülmesi zincirin bir sonraki halkası olacak. Yani yeşil dönüşüm, şimdiye kadar olduğu gibi, insanın bencilce kâr ve faydayı maksimize etmesini değil, gerektiğinde doğa ve gelecek için daha yüksek masraflara katlanmasını ve temiz teknolojiler kullanmasını, yani doğa için fedakârlık yapmasını öngörüyor.

Yeşil dönüşüm, enerji başta olmak üzere ulaşım, inşaat, lojistik gibi pek çok sektörde ezberleri bozarak yepyeni bir düzen ortaya çıkaracak. Bu yeni düzende sektörler yeşil ve dijital dönüşümle yeniden şekillenirken, yeni iş kolları ortaya çıkacak, çevreyi kirleten üretim metotları ise yok olacak. Bu anlamda yeşil dönüşüm, yıkıcı teknoloji işlevi görecek. Örneğin, büyük oranda fosil yakıtlara dayanan enerji sektörünü yeni baştan yaratacak.

Yeşim dönüşümde kuralları kim koyacak?

Standartların yeniden yazıldığı bu yeşil dünyada ilk adımı atanlar ve oyunu kuranlar, kuralları da belirleyecekler. Bu kurallar üretimden başlayarak küresel ticaret ve küresel ekonomiyi şekillendirecek. Rekabet avantajı bugüne dek maliyet, lojistik ve çeviklik ile kazanılırken, bundan böyle karbon ayak izinin miktarı ve yeşil üretim kapasitesi ile ölçülecek. Görünen o ki her ne kadar ABD, Çin ve diğer ülkeler yeşil dönüşüm yolunda ilerliyor olsa da, standartları belirleyen, bu işin ustası AB olacak.

AB yeşil dönüşümün nasıl gerçekleşeceğini ana hatları ile belirledi. Buna uygun olarak 18 Şubat 2021’de Yeni Bir Ticaret Strateji Belgesi yayınladı. Sadece Avrupa Birliği sınırları içinde değil, tüm dünyada bu dönüşümün başarılması gerektiğini düşündüğü için de diğer ülkeleri bu dönüşüme ikna etmek veya zorlamak için işi ticarete bağladı. Bu plan tamamlandığında AB, kendisi ile ticaret yapan tüm ülkelerin karbon ayak izini azaltmasını ve AB’ye ihraç edilen ürünlerin temiz teknolojilerle üretilmiş olmasını şart koşacak. Aynı zamanda AB sınırda karbon düzenlemesi uygulamasının içeriğinin belirlenmesi ve bundan etkilenecek paydaşlara olası etkileri tespit etmek için partner ülkelerden görüş istedi. Türkiye de AB’ye sınırda karbon düzenlemesi konusundaki ülke görüşünü 6 Nisan 2021’de iletti.

Yeşil dönüşümün küresel ekonomi ve ticarete yansımaları

1980’lerden bu yana serbest ticaret ve küreselleşme söylemleri ülkeler arasında mal akımlarını oldukça hızlandırdı. Pek çok firma üretim tesislerini maliyet avantajı çok yüksek olan Uzakdoğu ve Çin’e taşıdı. Beklendiği gibi büyüme oranları yükseldi, ancak aynı zamanda dünyanın kaynakları da sömürüldü. Son yıllarda yüksek gelirli ülkelerin büyüme rakamları çok düşük seyrederken, Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranları hâlâ yüksek seyrini koruyor, ancak her yıl azalan bir ivme ile.

Yüksek gelirli ülkeler açısından dünyanın kaynaklarını sömürerek büyümede artık sona yaklaşıldığı için yeni bir hikâye yazmanın ve yeni rekabet avantajları yaratmanın vakti gelmişti. Bu hikâye dijital dönüşüm ve yeşil büyüme stratejisi ile yazılacak. Bu büyüme stratejisinin şimdiye kadarki büyümeden büyük bir farkı olması, odak noktasının salt büyüme değil, kaynakların sürdürülebilir şekilde kullanılması ve çevreyi koruma olması planlanıyor.

Çin de dâhil olmak üzere dünyanın büyük oyuncularının içinde olduğu bu yeşil dönüşüm, ister istemez her ülkeyi içine alacak. İnsanlığın iklim değişikliğine artık dur demesi ve çevreyi kirletmeden dünyadaki faaliyetlerine devam etmesi yeşil dönüşümün temel felsefesi. Bu, işin havuç tarafı. Ancak diğer yanda büyükçe bir sopa da var. Bu sopa da ticaret yaptırımları. AB yukarıda değinildiği gibi bu dönüşüme herkesi ortak etmek için yeşil dönüşümü ticarete bağladı. Sonuç olarak temiz teknolojilerle üretim yapmayan ve karbon ayak izi yüksek olarak üreticiden mal ithal edilmeyecek.

Türkiye yeşil dönüşüme nasıl ayak uyduracak?

Yeşil dönüşümü gerçekleştirmek için çok ciddi bir planlama yapılması gerekiyor. Temiz ve doğayı kirletmeyen üretim teknolojilerine geçiş yapmak firmaların masraflarını büyük ölçüde artıracak. Bu dönüşümü gerçekleştirmek isteyen ancak yeterli kaynağı olmayan pek çok ülke ilerleyen dönemde finansman arayışına girecek.

Şu an AB’nin hem üye ülkeler hem de ticaret partneri ülkeler için ayırdığı bir fon mevcut. Türkiye’de AB tarafından yeşil mutabakat kapsamında enerji konusunda 128 milyon Avro, binalarda enerji verimliliği kapsamında 60 milyon Avro, çevreci havalimanları ve limanlar için 10 milyon Avro ve tarladan sofraya projeleri için 74 milyon Avroluk proje fonlanacak.

Yeşil stratejilerin hem AB hem de ABD tarafından ana eksene konması ve ekonomi ve ticaretin kurallarını buna uygun olarak değiştirmesi küresel ticareti yeni bir düzleme taşıyacak. AB tarafından uygulanacak olan sınırda karbon düzenlemesi bunun bir göstergesi. Bu kurallara uymak ise Türkiye gibi ticaretinin büyük kısmını AB ile yapan ülkeler için bir seçenek değil, bir zorunluluk. Ayrıca küresel ekonomi ve küresel ticaretle birlikte finans piyasaları da yeşil stratejilerden etkilenecek. Karbon ayak izi yüksek olan firmalar repütasyon kaybına uğrayarak değer kaybedecek ve borsada zarar edecek.

AB ile ticaret yapan Türkiyeli firmalar sınırda karbon düzenlemesi devreye girdiğinde karbon ayak izlerini ve enerjiyi hangi kaynaklardan ürettiklerini belgelemek zorunda kalacak. Çok fazla Avrupalı turist ağırlayan Türkiye turizm sektörünün de üretimin tüm aşamalarında yeşil teknolojiler kullanıyor olması, yenilenebilir enerji kaynaklarından enerji sağlıyor olması ve döngüsel bir sistem ile çalışıyor olması ve bunları belgelemesi gerekecek. Eğer Türkiyeli firmaların üretim süreçleri yüksek oranda karbon üretiyorsa bu karşımıza bir ticaret engeli çıkaracak. Tarih boyunca gümrük vergileri, kotalar, tercihli teşvik ve sübvansiyonlar şeklinde karşımıza çıkan ticaret engellerine yeni bir engel olarak karbon nötralizasyonu eklenecek. Sınırda karbon düzenlemesi, yeni bir masraf kalemi olarak karbon maliyetini ortaya çıkaracak.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı yakından izliyor. Kalkınma ajansları da güdümlü projelere bakanlık ile koordineli şekilde destek veriyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2021 yılında İklim Kanunu çıkarmayı planlıyor. Türkiye’de en çok çelik, çimento ve alüminyum sektörlerinin yeşil dönüşüm kurallarından etkileneceği öngörülerek teşvik sistemi Yeşil Mutabakat kapsamında tekrar gözden geçiriliyor. Buna göre teşvikler Türkiye’de de aynı AB’de olduğu gibi çevre odaklı olarak verilecek. Ayrıca Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yatırım teşvik sisteminde enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, atıkların geri dönüşümü ve çevre lisansına tâbi yatırımlar başlıklarını açması umut veren gelişmeler.

Yeni bir yeşil transatlantik ittifak ufukta mı?

İklim değişikliği konusunu ABD’nin tekrar sahiplenmesi yeşil ve dijital dönüşümde bir transatlantik ittifakını ortaya çıkabilir. Ayrıca AB yeşil dönüşüm konusunda G20 ortakları arasından birlikte çalışacak ve konuyu sahiplenecek partnerler aradığını ifade ediyor.

Geçtiğimiz hafta ABD ile Çin’in iklim değişikliyle mücadele özel temsilcileri John Kerry ile Xie Zhenhua iki gün süren görüşmelerinin ardından ortak bir açıklama yaptı. Bu açıklamada Çin ve ABD’nin küresel karbon emisyonunun azaltılmasında kendi paylarına düşen yükümlülükleri yerine getirecekleri bildirildi.

Görünen o ki, yeni yeşil dünyada kartlar yeniden karılacak, yeni ortaklıklar gelişecek ve hem dijital hem de yeşil dönüşüm belirli ülkelerin liderliğinde yürütülecek. İlk aksiyon alanların ve verilen fonları kullanarak dönüşümü hızlandıranların bu dönüşümden kârlı çıkacakları muhakkak.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 22 Nisan 2021’de yayımlanmıştır.

Elif Nuroğlu
Elif Nuroğlu
Prof. Dr. Elif Nuroğlu - 2012 yılından bu yana Türk-Alman Üniversitesi’nde görev yapıyor. Viyana Ekonomi Üniversitesi’nde İşletme lisans ve yüksek lisansı (2004), Viyana Üniversitesi’nde İktisat Doktorası (2010) yaptı. Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde asistanlık ve öğretim üyeliği yaptı. Akademik çalışmaları uluslararası iktisat, yerçekimi modeli, ampirik uluslararası ticaret, ekonometrik modellemeler, Balkanlar ve Endüstri 4.0 konularında yoğunlaşıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x