Yerel seçimler ne kadar temsilde adalet sağlıyor?

Yerel seçimlerde gerçek bir temsil adaleti neden sağlanamıyor? Oyların belediye meclislerine yansıması hangi yöntemle gerçekleşiyor? Kontenjan adayı ne ve neden adaletsizliğe yol açıyor? Bütün bunların demokrasimiz için anlamı ne? Prof. Dr. Tanju Tosun yazdı.

Yerel seçimlere giderken gözden kaçan bir nokta var; ilgili mevzuatın tıpkı ulusal seçim kanunu gibi ürettiği temsil adaletsizliği.

Bu adaletsizliğin nasıl geliştiğine adım adım bakalım.

Türkiye’nin idari sistemi içinde anayasal olarak tanımlanmış İl Özel İdareleri, belediyeler ve köyler olmak üzere üç yerel yönetim türü mevcut. İl Özel İdareleri Büyükşehir statüsünde olmayan 51 ilde bulunuyor.

Bu organların nasıl seçildiğine geçmeden önce, ne iş yaptıklarına da bakmakta fayda var.

Belediye meclisleri belediyenin karar organlarıdır. Borçlanmaya karar verilmesinden imar planlarının kabul edilmesine, belediye yatırımlarının yapılmasından mahalle kurulmasına kadar idari mali kentsel kararları alırlar.

İl genel meclisleri ise İl Özel İdarelerinin karar organları. Belediye meclislerine tanınan idari, mali, kentsel benzer görev ve yetkileri var. Bu yetkiler yatırım ve çalışma programlarını belirlemekten belediye sınırları dışındaki alanların imar planlarını karara bağlamaya kadar uzuyor.[efn_note]5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, R.G., S:25745, 4.3.2005.[/efn_note]

1961 Anayasasıyla birlikte gerek belediye meclis üyeliği gerekse il genel meclis üyeliği seçimlerinde çoğunluk yönteminden nispi temsile geçildi. Belediye başkanlığı seçimi ise çoğunluk yöntemiyle doğrudan doğruya halk tarafından seçilme esasına dayandırılmıştı.[efn_note]Yerel Seçimler Panoraması 1963-1999, (ed.) Oya Çitçi, TODAİE Yayınları, Ankara 2001, s.10.[/efn_note]

1980 darbesinden sonraysa durum değişti. İstikrarı koruma adına bazı değişiklikler yapıldı.

İl Genel Meclisi ve Belediye Meclis üyelerinin seçim yöntemi

İl genel meclisi üyeliği ve belediye meclis üyeliği seçimlerinde onda birlik baraj uygulamalı nispi temsil sistemi getirildi. Yani, bir seçim belgesinde yüzde 10’un altında oy alan partiler, meclislerde temsil edilmemeye başlandı.

Kontenjan adaylığı nedir?

Temsil adaletsizliğini üreten bir diğer yönteme ilişkin sorun, meclis üyeliklerinde “kontenjan adaylığı” uygulaması.

İlgili yasaya göre, “Siyasi partiler, belediye meclis üye sayısı 9 ve 11 olan beldelerde bir, 15 olan beldelerde iki, 25 ve 31 olan beldelerde üç, 37 olan beldelerde dört, 45 olan beldelerde beş, 55 olan beldelerde altı adet kontenjan adayı gösterirler.”

Yasalar, bu kontenjan üyeliklerini o seçim bölgesinde en fazla oyu almış partiye veriyor.

Böylece, daha başlangıçta üye dağıtımın hesaplamasında temsil adaletsizliği oluşuyor.[efn_note]2972 sayılı kanun (Ek : 7/12/1988 – 3507/5)[/efn_note]

Başka bir değişiklik de şu:

Bir seçim çevresinde kullanılan geçerli oylar önce yüzde 10’a bölünüyor. Buradan çıkan sayı her partinin oy miktarından çıkarılıyor. Partilerin kalan oy miktarları üzerinden nispi temsil sisteminin d’Hondt yöntemine göre partiler ya da bağımsız adaylar için dağıtım gerçekleştiriliyor.[efn_note]“İl genel meclisi ve belediye meclisi üyeliklerine seçilenlerin tespiti: Madde 23 – a) Siyasi partilerin ve bağımsız adayların elde ettikleri il genel meclisi ve belediye meclisi asıl üye sayısı aşağıdaki şekilde hesaplanır: Bir seçim çevresinde kullanılan geçerli oy toplamının onda birine tekabül eden sayı, bütün partilerin ve bağımsız adayların aldıkları oy sayısından ayrı ayrı çıkarılır. Bu çıkarmadan sonra geriye oyu kalmayan siyasi partiler ve bağımsız adaylar üye tahsisinde hesaba katılmaz. Yapılan çıkarmadan sonra geriye oyu kalan siyasi partilerin ve bağımsız adayların isimleri alt alta, kalan oyları da hizalarına yazılır. Bu sayılar önce bire, sonra ikiye, sonra üçe … şeklinde devam edilmek suretiyle o seçim çevresinin çıkaracağı asıl üye sayısına ulaşıncaya kadar bölünür. Elde edilen paylar, siyasi parti ayırımı yapılmaksızın, en büyükten en küçüğe doğru sıralanır. Belediye ve il genel meclisi üye tamsayısı kadar üyelikler, bu payların sahibi olan siyasi partilere ve bağımsız adaylara, sayıların büyüklük sırasına göre tahsis olunur. Son kalan asıl üyelikler için birbirine eşit rakamlar bulunduğu takdirde bunlar, aralarında ad çekmek suretiyle, tahsis yapılır.[/efn_note]

Bir örnekle açıklayayım.

Tablo 1 : Bir Seçim Çevresinde Meclis Üyeliklerinin d’Hondt Yöntemine Göre Hesaplanması ve Dağılımı

Meclis üye dağılımını bir örnekle açıklamaya çalışalım. Bir seçim çevresinde geçerli oy:100, Partilerin Oy Miktarı: A: 40, B:25, C:20, D:15 Toplam Meclis Üye Sayısı: 9 olsun.

Yasalarımız gereği, en çok oyu olan parti kontenjan üyeliğini alacak. Bu seçim bölgesi için kontenjan üyesi sayısı yasa gereği 1. Geriye kalan sekiz sandalye de doğal üyelik olarak adlandırılıyor.

Önce geçerli oyun yüzde 10’u bulunuyor. Örneğimizde bu rakam 10.

Her partinin aldığı oydan 10 çıkaracağız. A partisi 40 oy almıştı, 10 çıkarıyoruz, 30. B partisi için bu rakam 15, C için 10. D için de 5.

Ardından parti oylarını 1’den başlayarak, 2’ye, 3’e 4’e bölüyoruz. Çıkan sonuçları büyükten küçüğe doğru sıralıyoruz.

Bu işlemi, bu seçim bölgesi kontenjan adayı hariç 8 Meclis üyesi çıkaracağı için, ilk büyük 8 sayı ortaya çıkıncaya kadar yapıyoruz.

Bu rakamlar örneğimizde şöyle:

A partisinden gelen 30’un bire bölünmesinden 30;
B partisinin bire bölünmesinden gelen 15,
A partisinin ikiye bölünmesinden gelen 15,
A Partisinin üçe bölünmesinden gelen 10,
C partisinin bire bölünmesinden gelen 10,
B partisinin ikiye bölünmesinden gelen 7,5
A partisinin dörde bölünmesinden gelen 7,5
A partisinin beşe bölünmesinden gelen 6.

Buna göre, A partisi 5 üyelik aldı, B partisi 2 ve C partisi de 1.

Bu rakamlar bir yanda dursun.

Bir de kontenjan uygulaması var. Buna göre, A Partisi en fazla oyu aldığı için, bu seçim bölgesinde de 1 kontenjan olduğu için, 1 üyelik başlangıçta A partisine veriliyor. Meclis toplamda 9 üyeliydi, kalan 8 üyelik için bölme işlemi yapmış olduk.

Kontenjan olmasaydı, bölme işlemi sonucunda kalan sayılar en büyükten küçüğe ilk 9 sayı olmak üzere sıralanacaktı.

Son bölme işlemi sonucunda kalan sayı 5 olacaktı.

B, C ve D partileri bu sayıya yani 5’e sahip olduğu için kura çekilecekti. Örneğimizde kura sonucu D partisi çıktı diyelim. Bu durumda 1 üyelik D partisine verilecekti ve üye dağılımı A: 5, B:2, C:1 ve D:1 olacak şekilde dağıtılacaktı. Sonuçta en az oyu alan parti kura sonucunda da olsa 1 üyelik kazanacaktı. Kurada D partisi yerine B veya C partisi çıksaydı, bu partilerden biri artı bir üyelik kazanmış olacaklardı.

Bu yöntem yerel demokrasinin beşiği olan meclislerde demokratik temsil açısından açık yaratan, temsil adaletsizliğine yol açan, özellikle yerel seçimlerde düşük oy alan partilerin meclislerde temsil edilmesini imkansızlaştıran bir düzenleme.

Temsil adaletsizliğinin görünümü

Meclis üyeliklerinin dağıtımında uygulanan yüzde 10 barajlı seçim yöntemi, tıpkı yüzde 7’lik ulusal baraj gibi, nispi temsilin özünü önemli ölçüde zayıflatıyor. Bu anlamda sistem çoğunluk sistemine yaklaşan bir yönteme dayanıyor.

Oysa meclis üyeliklerinde d’Hondt sistemiyle getirilmek istenen amaç oyların demokratik temsiline imkân vermesiydi.[efn_note]306 ve 307 sayılı kanunla meclis üyeliklerinin dağıtımında d’Hondt sisteminin benimsenme amacı; “Belediye meclisleri seçiminin, çoğunluk usulü yerine, nispî temsil usulü ile yapılmasını, oyların daha iyi değerlendirilmesi ve meclislerde muhtelif siyasi partilerin temsil olunabilmeleri, halkın ihtiyaç ve dilekleri üzerinde daha geniş ölçüde ve daha iyi bir şekilde durulabilmesi, millet ve memleketimizin tarihî, sosyal, siyasi ve bilhassa idari realiteleri bakımından gereklidir….” (Cumhuriyet Senatosu Geçici Komisyon Raporu, 1963:2).[/efn_note]

İşte anlatmaya çalıştığım bu düzenleme, yönetimde istikrar sağlamayı hedefliyor.

Oysa seçim sisteminde demokratik temsil, yönetimde istikrarın oluşmasını engelleyici bir yaklaşım olmak zorunda değil. Düzenlemedeki asıl amaç tabii ki ulusal parlamentoda olduğu gibi, yerel meclislerde de istikrar adına farklı siyasi görüşlerin mümkün olduğu ölçüde sesini kısarak, çoğulculuğu istikrar iddiasıyla zayıflatmak.

En güçlü partiyi kayıran kontenjan adayı uygulaması

Bütün bunları şimdi, gerçek bir örnekle toparlayayım.

14 Mayıs 2023 genel seçiminde Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde partilerin almış oldukları oylarla belediye meclis üyeliği oluşsaydı nasıl bir tablo olurdu, buna bakalım.

Gölbaşı ilçesi Belediye meclisi toplam 3’ü kontenjan üyeliği olmak üzere 31 üyeden oluşuyor.

Tablo 2: Gölbaşı Belediye Meclis Üyeliklerinin 14 Mayıs 2023 Seçim Sonuçlarına Göre Varsayımsal Dağılımı

*Seçime katılan diğer partilerin oyları; Millet P: 108, HAK-PAR:25, TKP: 133, TKH:19, SOL Parti:89, Genç Parti:124, Memleket P: 1.007, BBP: 1.223, Yeniden Refah: 2.964, Yeşil Sol Parti: 3.305, AB:81, ANAP:130, HKP: 24, Vatan Partisi: 79, GBP:39, AP: 188, Zafer Partisi: 3.885, Bğz Aday: 5, Bğz.Aday : 35, Bğz.Aday: 1, Bğz. Aday: 3, Bğz.Aday: 9, Bğz.Aday: 3, Bğz. Aday: 1 Bkz. ysk.gov.tr. Bu partiler ve bağımsız adayların tümü geçerli oyun %10’unun altında oy aldıkları için üye dağılımı hesaplamasına dahil edilmemektedir.

AK Parti ilçede 1. parti olduğu için, daha başlangıçta 3 kontenjan üyeliğini alıyor.

Seçime katılan her partinin oyundan geçerli oyun %10’u (9.575) çıkarıldıktan sonra, d’hondt yöntemine göre bölme işlemi yapılıyor.

Geçerli oyun %10’u 9.575 olup, bu oyun altında oy alan partilerin oyları hesaplamaya dahil edilmiyor.

Bu durumda kalan 28 üyelik için oylar önce 1’e, 2’ye olmak üzere çıkarılacak üye sayısına kadar bölünüyor.

Bölme işlemi sonucunda kalan sayılar büyükten küçüğe doğru 28 üyeliğe kadar sıralanıyor.

Örneğimizde bu sıralama sonucunda AK Parti 12, CHP 11, MHP 2, İYİP 3 üyelik elde ediyor.

Fakat AK Parti 1. parti olduğu için, bölme işlemi sonucundaki sıralamaya göre 12 olan üyeliğine 3 kontenjan üyeliği eklenerek, 15 üyelik elde ediyor.

Bu durumda AK Parti 3’ü kontenjan olmak üzere toplam 15, CHP 11, İYİP 3, MHP 2 üyelik kazanıyor.

Kontenjan uygulaması olmasaydı, AK Parti 14 üyelikte kalacak, buna karşılık CHP 1 fazla üyelik elde ederek 12 üyeliğe ulaşacaktı. Görüldüğü gibi, CHP kontenjan uygulaması nedeniyle 1 üyelik az elde ederken, bu üyelik AK Parti’ye geçmekte, MHP ve İYİP’in üye sayısı değişmeyecekti.

Yerel demokrasi açığı

Geçerli oyun yüzde 10’unun partilerin oyundan çıkarılması sonucunda üyelik hesaplamasına gidildiği için, hesaplamaya başlamadan önce, 4 parti dışında seçime katılan diğer partiler ve bağımsız adayların tümü hesaplama dışı kalıyor.

Bunun nedeni, örnekte de görüldüğü gibi yasa gereği geçerli oyun yüzde 10’unun altında oya sahip olmaları.

Üyelik dağıtımına dahil edilmeyen toplam 14.336 oy, geçerli oyların %14,9’unun dikkate alınmaması anlamına gelir ki bu durum çok net bir temsil adaletsizliğine yol açıyor.

Dolayısıyla, mevcut yerel yönetimler seçim sistemindeki üyeliklerin dağıtım yöntemi kontenjan uygulamasıyla birlikte ürettiği çifte temsil adaletsizliği nedeniyle küçük partiler sistem dışı bırakıyor ve yerel demokrasi açığı üretiliyor.

Oysa ki yerel meclisler demokratik politik kültürün gelişmesinde müzakere ve uzlaşıya temel oluşturacak potansiyele sahip. Bunun için seçime katılan partilerin elde ettikleri oyların maksimum temsiline dayanan bir seçim yöntemi tasarımına ihtiyaç var. Bunun ilk adımı yasadaki kontenjan uygulamasının ve meclis üye dağılımında yüzde 10’luk baraj uygulamasının kaldırılması. Çünkü, ne kadar adil temsil, o ölçüde yerelde demokrasinin güçlendirilmesi mümkün.

Güçlenecek yerel demokrasi ise yerelde müzakere ve uzlaşı ile demokrasinin kalitesini yükselteceği de çok açık.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 6 Mart 2024’te yayımlanmıştır.

Tanju Tosun
Tanju Tosun
Prof. Dr. Tanju Tosun – 1965 yılında Bursa’da doğdu. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünde tamamlayarak, 1988 yılında S.B.F Kamu Yönetimi Bölümü’nden ikincilikle mezun oldu. Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden aldı. Doçentliğini Siyasal Hayat ve Kurumları alanında aldı. YÖK bursuyla kısa bir süre Amerika Birleşik Devletleri’nde Washington DC’de Middle East Institute isimli düşünce kuruluşunda Turkish Studies Center’da kıdemli araştırmacı olarak bulundu. Dr. Tosun 1998-2020 yılları arasında Ege İ.İ.B.F Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyeliği yaptı, Şubat 2020’de ayrıldı. Türk Siyasi İlimler Derneği, Mülkiyeliler Birliği ve TÜSES üyesi. Akademik ilgi ve çalışma alanları; Türkiye Siyasal Hayatı, Oy Verme Davranışı, Karşılaştırmalı Siyaset, Seçim Analizleri yer alıyor. Türkiye siyasal hayatı, karşılaştırmalı siyaset, oy verme davranışı, seçimlerle ilgili yayınlanmış kitapları, çeşitli kitap bölümleri var. Ulusal ve uluslararası çeşitli akademik konferans ve sempozyumlara katıldı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Yerel seçimler ne kadar temsilde adalet sağlıyor?

Yerel seçimlerde gerçek bir temsil adaleti neden sağlanamıyor? Oyların belediye meclislerine yansıması hangi yöntemle gerçekleşiyor? Kontenjan adayı ne ve neden adaletsizliğe yol açıyor? Bütün bunların demokrasimiz için anlamı ne? Prof. Dr. Tanju Tosun yazdı.

Yerel seçimlere giderken gözden kaçan bir nokta var; ilgili mevzuatın tıpkı ulusal seçim kanunu gibi ürettiği temsil adaletsizliği.

Bu adaletsizliğin nasıl geliştiğine adım adım bakalım.

Türkiye’nin idari sistemi içinde anayasal olarak tanımlanmış İl Özel İdareleri, belediyeler ve köyler olmak üzere üç yerel yönetim türü mevcut. İl Özel İdareleri Büyükşehir statüsünde olmayan 51 ilde bulunuyor.

Bu organların nasıl seçildiğine geçmeden önce, ne iş yaptıklarına da bakmakta fayda var.

Belediye meclisleri belediyenin karar organlarıdır. Borçlanmaya karar verilmesinden imar planlarının kabul edilmesine, belediye yatırımlarının yapılmasından mahalle kurulmasına kadar idari mali kentsel kararları alırlar.

İl genel meclisleri ise İl Özel İdarelerinin karar organları. Belediye meclislerine tanınan idari, mali, kentsel benzer görev ve yetkileri var. Bu yetkiler yatırım ve çalışma programlarını belirlemekten belediye sınırları dışındaki alanların imar planlarını karara bağlamaya kadar uzuyor.[efn_note]5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu, R.G., S:25745, 4.3.2005.[/efn_note]

1961 Anayasasıyla birlikte gerek belediye meclis üyeliği gerekse il genel meclis üyeliği seçimlerinde çoğunluk yönteminden nispi temsile geçildi. Belediye başkanlığı seçimi ise çoğunluk yöntemiyle doğrudan doğruya halk tarafından seçilme esasına dayandırılmıştı.[efn_note]Yerel Seçimler Panoraması 1963-1999, (ed.) Oya Çitçi, TODAİE Yayınları, Ankara 2001, s.10.[/efn_note]

1980 darbesinden sonraysa durum değişti. İstikrarı koruma adına bazı değişiklikler yapıldı.

İl Genel Meclisi ve Belediye Meclis üyelerinin seçim yöntemi

İl genel meclisi üyeliği ve belediye meclis üyeliği seçimlerinde onda birlik baraj uygulamalı nispi temsil sistemi getirildi. Yani, bir seçim belgesinde yüzde 10’un altında oy alan partiler, meclislerde temsil edilmemeye başlandı.

Kontenjan adaylığı nedir?

Temsil adaletsizliğini üreten bir diğer yönteme ilişkin sorun, meclis üyeliklerinde “kontenjan adaylığı” uygulaması.

İlgili yasaya göre, “Siyasi partiler, belediye meclis üye sayısı 9 ve 11 olan beldelerde bir, 15 olan beldelerde iki, 25 ve 31 olan beldelerde üç, 37 olan beldelerde dört, 45 olan beldelerde beş, 55 olan beldelerde altı adet kontenjan adayı gösterirler.”

Yasalar, bu kontenjan üyeliklerini o seçim bölgesinde en fazla oyu almış partiye veriyor.

Böylece, daha başlangıçta üye dağıtımın hesaplamasında temsil adaletsizliği oluşuyor.[efn_note]2972 sayılı kanun (Ek : 7/12/1988 – 3507/5)[/efn_note]

Başka bir değişiklik de şu:

Bir seçim çevresinde kullanılan geçerli oylar önce yüzde 10’a bölünüyor. Buradan çıkan sayı her partinin oy miktarından çıkarılıyor. Partilerin kalan oy miktarları üzerinden nispi temsil sisteminin d’Hondt yöntemine göre partiler ya da bağımsız adaylar için dağıtım gerçekleştiriliyor.[efn_note]“İl genel meclisi ve belediye meclisi üyeliklerine seçilenlerin tespiti: Madde 23 – a) Siyasi partilerin ve bağımsız adayların elde ettikleri il genel meclisi ve belediye meclisi asıl üye sayısı aşağıdaki şekilde hesaplanır: Bir seçim çevresinde kullanılan geçerli oy toplamının onda birine tekabül eden sayı, bütün partilerin ve bağımsız adayların aldıkları oy sayısından ayrı ayrı çıkarılır. Bu çıkarmadan sonra geriye oyu kalmayan siyasi partiler ve bağımsız adaylar üye tahsisinde hesaba katılmaz. Yapılan çıkarmadan sonra geriye oyu kalan siyasi partilerin ve bağımsız adayların isimleri alt alta, kalan oyları da hizalarına yazılır. Bu sayılar önce bire, sonra ikiye, sonra üçe … şeklinde devam edilmek suretiyle o seçim çevresinin çıkaracağı asıl üye sayısına ulaşıncaya kadar bölünür. Elde edilen paylar, siyasi parti ayırımı yapılmaksızın, en büyükten en küçüğe doğru sıralanır. Belediye ve il genel meclisi üye tamsayısı kadar üyelikler, bu payların sahibi olan siyasi partilere ve bağımsız adaylara, sayıların büyüklük sırasına göre tahsis olunur. Son kalan asıl üyelikler için birbirine eşit rakamlar bulunduğu takdirde bunlar, aralarında ad çekmek suretiyle, tahsis yapılır.[/efn_note]

Bir örnekle açıklayayım.

Tablo 1 : Bir Seçim Çevresinde Meclis Üyeliklerinin d’Hondt Yöntemine Göre Hesaplanması ve Dağılımı

Meclis üye dağılımını bir örnekle açıklamaya çalışalım. Bir seçim çevresinde geçerli oy:100, Partilerin Oy Miktarı: A: 40, B:25, C:20, D:15 Toplam Meclis Üye Sayısı: 9 olsun.

Yasalarımız gereği, en çok oyu olan parti kontenjan üyeliğini alacak. Bu seçim bölgesi için kontenjan üyesi sayısı yasa gereği 1. Geriye kalan sekiz sandalye de doğal üyelik olarak adlandırılıyor.

Önce geçerli oyun yüzde 10’u bulunuyor. Örneğimizde bu rakam 10.

Her partinin aldığı oydan 10 çıkaracağız. A partisi 40 oy almıştı, 10 çıkarıyoruz, 30. B partisi için bu rakam 15, C için 10. D için de 5.

Ardından parti oylarını 1’den başlayarak, 2’ye, 3’e 4’e bölüyoruz. Çıkan sonuçları büyükten küçüğe doğru sıralıyoruz.

Bu işlemi, bu seçim bölgesi kontenjan adayı hariç 8 Meclis üyesi çıkaracağı için, ilk büyük 8 sayı ortaya çıkıncaya kadar yapıyoruz.

Bu rakamlar örneğimizde şöyle:

A partisinden gelen 30’un bire bölünmesinden 30;
B partisinin bire bölünmesinden gelen 15,
A partisinin ikiye bölünmesinden gelen 15,
A Partisinin üçe bölünmesinden gelen 10,
C partisinin bire bölünmesinden gelen 10,
B partisinin ikiye bölünmesinden gelen 7,5
A partisinin dörde bölünmesinden gelen 7,5
A partisinin beşe bölünmesinden gelen 6.

Buna göre, A partisi 5 üyelik aldı, B partisi 2 ve C partisi de 1.

Bu rakamlar bir yanda dursun.

Bir de kontenjan uygulaması var. Buna göre, A Partisi en fazla oyu aldığı için, bu seçim bölgesinde de 1 kontenjan olduğu için, 1 üyelik başlangıçta A partisine veriliyor. Meclis toplamda 9 üyeliydi, kalan 8 üyelik için bölme işlemi yapmış olduk.

Kontenjan olmasaydı, bölme işlemi sonucunda kalan sayılar en büyükten küçüğe ilk 9 sayı olmak üzere sıralanacaktı.

Son bölme işlemi sonucunda kalan sayı 5 olacaktı.

B, C ve D partileri bu sayıya yani 5’e sahip olduğu için kura çekilecekti. Örneğimizde kura sonucu D partisi çıktı diyelim. Bu durumda 1 üyelik D partisine verilecekti ve üye dağılımı A: 5, B:2, C:1 ve D:1 olacak şekilde dağıtılacaktı. Sonuçta en az oyu alan parti kura sonucunda da olsa 1 üyelik kazanacaktı. Kurada D partisi yerine B veya C partisi çıksaydı, bu partilerden biri artı bir üyelik kazanmış olacaklardı.

Bu yöntem yerel demokrasinin beşiği olan meclislerde demokratik temsil açısından açık yaratan, temsil adaletsizliğine yol açan, özellikle yerel seçimlerde düşük oy alan partilerin meclislerde temsil edilmesini imkansızlaştıran bir düzenleme.

Temsil adaletsizliğinin görünümü

Meclis üyeliklerinin dağıtımında uygulanan yüzde 10 barajlı seçim yöntemi, tıpkı yüzde 7’lik ulusal baraj gibi, nispi temsilin özünü önemli ölçüde zayıflatıyor. Bu anlamda sistem çoğunluk sistemine yaklaşan bir yönteme dayanıyor.

Oysa meclis üyeliklerinde d’Hondt sistemiyle getirilmek istenen amaç oyların demokratik temsiline imkân vermesiydi.[efn_note]306 ve 307 sayılı kanunla meclis üyeliklerinin dağıtımında d’Hondt sisteminin benimsenme amacı; “Belediye meclisleri seçiminin, çoğunluk usulü yerine, nispî temsil usulü ile yapılmasını, oyların daha iyi değerlendirilmesi ve meclislerde muhtelif siyasi partilerin temsil olunabilmeleri, halkın ihtiyaç ve dilekleri üzerinde daha geniş ölçüde ve daha iyi bir şekilde durulabilmesi, millet ve memleketimizin tarihî, sosyal, siyasi ve bilhassa idari realiteleri bakımından gereklidir….” (Cumhuriyet Senatosu Geçici Komisyon Raporu, 1963:2).[/efn_note]

İşte anlatmaya çalıştığım bu düzenleme, yönetimde istikrar sağlamayı hedefliyor.

Oysa seçim sisteminde demokratik temsil, yönetimde istikrarın oluşmasını engelleyici bir yaklaşım olmak zorunda değil. Düzenlemedeki asıl amaç tabii ki ulusal parlamentoda olduğu gibi, yerel meclislerde de istikrar adına farklı siyasi görüşlerin mümkün olduğu ölçüde sesini kısarak, çoğulculuğu istikrar iddiasıyla zayıflatmak.

En güçlü partiyi kayıran kontenjan adayı uygulaması

Bütün bunları şimdi, gerçek bir örnekle toparlayayım.

14 Mayıs 2023 genel seçiminde Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde partilerin almış oldukları oylarla belediye meclis üyeliği oluşsaydı nasıl bir tablo olurdu, buna bakalım.

Gölbaşı ilçesi Belediye meclisi toplam 3’ü kontenjan üyeliği olmak üzere 31 üyeden oluşuyor.

Tablo 2: Gölbaşı Belediye Meclis Üyeliklerinin 14 Mayıs 2023 Seçim Sonuçlarına Göre Varsayımsal Dağılımı

*Seçime katılan diğer partilerin oyları; Millet P: 108, HAK-PAR:25, TKP: 133, TKH:19, SOL Parti:89, Genç Parti:124, Memleket P: 1.007, BBP: 1.223, Yeniden Refah: 2.964, Yeşil Sol Parti: 3.305, AB:81, ANAP:130, HKP: 24, Vatan Partisi: 79, GBP:39, AP: 188, Zafer Partisi: 3.885, Bğz Aday: 5, Bğz.Aday : 35, Bğz.Aday: 1, Bğz. Aday: 3, Bğz.Aday: 9, Bğz.Aday: 3, Bğz. Aday: 1 Bkz. ysk.gov.tr. Bu partiler ve bağımsız adayların tümü geçerli oyun %10’unun altında oy aldıkları için üye dağılımı hesaplamasına dahil edilmemektedir.

AK Parti ilçede 1. parti olduğu için, daha başlangıçta 3 kontenjan üyeliğini alıyor.

Seçime katılan her partinin oyundan geçerli oyun %10’u (9.575) çıkarıldıktan sonra, d’hondt yöntemine göre bölme işlemi yapılıyor.

Geçerli oyun %10’u 9.575 olup, bu oyun altında oy alan partilerin oyları hesaplamaya dahil edilmiyor.

Bu durumda kalan 28 üyelik için oylar önce 1’e, 2’ye olmak üzere çıkarılacak üye sayısına kadar bölünüyor.

Bölme işlemi sonucunda kalan sayılar büyükten küçüğe doğru 28 üyeliğe kadar sıralanıyor.

Örneğimizde bu sıralama sonucunda AK Parti 12, CHP 11, MHP 2, İYİP 3 üyelik elde ediyor.

Fakat AK Parti 1. parti olduğu için, bölme işlemi sonucundaki sıralamaya göre 12 olan üyeliğine 3 kontenjan üyeliği eklenerek, 15 üyelik elde ediyor.

Bu durumda AK Parti 3’ü kontenjan olmak üzere toplam 15, CHP 11, İYİP 3, MHP 2 üyelik kazanıyor.

Kontenjan uygulaması olmasaydı, AK Parti 14 üyelikte kalacak, buna karşılık CHP 1 fazla üyelik elde ederek 12 üyeliğe ulaşacaktı. Görüldüğü gibi, CHP kontenjan uygulaması nedeniyle 1 üyelik az elde ederken, bu üyelik AK Parti’ye geçmekte, MHP ve İYİP’in üye sayısı değişmeyecekti.

Yerel demokrasi açığı

Geçerli oyun yüzde 10’unun partilerin oyundan çıkarılması sonucunda üyelik hesaplamasına gidildiği için, hesaplamaya başlamadan önce, 4 parti dışında seçime katılan diğer partiler ve bağımsız adayların tümü hesaplama dışı kalıyor.

Bunun nedeni, örnekte de görüldüğü gibi yasa gereği geçerli oyun yüzde 10’unun altında oya sahip olmaları.

Üyelik dağıtımına dahil edilmeyen toplam 14.336 oy, geçerli oyların %14,9’unun dikkate alınmaması anlamına gelir ki bu durum çok net bir temsil adaletsizliğine yol açıyor.

Dolayısıyla, mevcut yerel yönetimler seçim sistemindeki üyeliklerin dağıtım yöntemi kontenjan uygulamasıyla birlikte ürettiği çifte temsil adaletsizliği nedeniyle küçük partiler sistem dışı bırakıyor ve yerel demokrasi açığı üretiliyor.

Oysa ki yerel meclisler demokratik politik kültürün gelişmesinde müzakere ve uzlaşıya temel oluşturacak potansiyele sahip. Bunun için seçime katılan partilerin elde ettikleri oyların maksimum temsiline dayanan bir seçim yöntemi tasarımına ihtiyaç var. Bunun ilk adımı yasadaki kontenjan uygulamasının ve meclis üye dağılımında yüzde 10’luk baraj uygulamasının kaldırılması. Çünkü, ne kadar adil temsil, o ölçüde yerelde demokrasinin güçlendirilmesi mümkün.

Güçlenecek yerel demokrasi ise yerelde müzakere ve uzlaşı ile demokrasinin kalitesini yükselteceği de çok açık.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 6 Mart 2024’te yayımlanmıştır.

Tanju Tosun
Tanju Tosun
Prof. Dr. Tanju Tosun – 1965 yılında Bursa’da doğdu. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünde tamamlayarak, 1988 yılında S.B.F Kamu Yönetimi Bölümü’nden ikincilikle mezun oldu. Yüksek Lisans ve Doktora derecelerini Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden aldı. Doçentliğini Siyasal Hayat ve Kurumları alanında aldı. YÖK bursuyla kısa bir süre Amerika Birleşik Devletleri’nde Washington DC’de Middle East Institute isimli düşünce kuruluşunda Turkish Studies Center’da kıdemli araştırmacı olarak bulundu. Dr. Tosun 1998-2020 yılları arasında Ege İ.İ.B.F Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyeliği yaptı, Şubat 2020’de ayrıldı. Türk Siyasi İlimler Derneği, Mülkiyeliler Birliği ve TÜSES üyesi. Akademik ilgi ve çalışma alanları; Türkiye Siyasal Hayatı, Oy Verme Davranışı, Karşılaştırmalı Siyaset, Seçim Analizleri yer alıyor. Türkiye siyasal hayatı, karşılaştırmalı siyaset, oy verme davranışı, seçimlerle ilgili yayınlanmış kitapları, çeşitli kitap bölümleri var. Ulusal ve uluslararası çeşitli akademik konferans ve sempozyumlara katıldı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x