Nükleer atık kadar büyük tehlike: Plastik çöpler ve Türkiye

Plastik poşetler geç de olsa ücretli hale geldi ama dünyada üretilen plastiğin yüzde 90’ı geri dönüştürülmedi. Özellikle gelişmiş ülkeler plastik çöplerini gelişmekte olan/gelişmemiş ülkelere ihraç ediyor. Plastik çöpler, yeni dönemin nükleer atık gemileri haline geldi. Türkiye’nin plastik atık ithalatıysa beşe katlandı.

Plastik kirliliğiyle ilgili beni en derinden etkileyen haber, Tayland’da ölü bulunan yavru bir balinanın midesinde 80’den fazla ve 7 kilo ağırlığında poşet dâhil, çeşitli plastik maddelerin bulunmasıyla ilgili olaydı.[efn_note]“Plastic bags jam stomach of dead pilot whale in Thailand”: https://www.reuters.com/article/us-thailand-whale/plastic-bags-jam-stomach-of-dead-pilot-whale-in-thailand-idUSKCN1IZ08W[/efn_note] Bu olay tekil değil. Yapılan birçok bilimsel araştırmanın sonuçlarına göre, caretta carettaların yarısı plastik yiyor,[efn_note]“Caretta carettaların yarıdan fazlası plastik yutuyor” https://www.bbc.com/turkce/haberler-44370013[/efn_note] deniz kaplumbağalarının ölüm nedenleri arasında deniz anası zannettiği plastikleri yutarak boğulması var. Deniz kuşları ise kursağında kalan plastik maddeler nedeniyle ölüyor ve yüzde doksanının midesinde plastik bulunuyor.[efn_note]“Dünyadaki deniz kuşlarının neredeyse tümü plastik yiyor” http://nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/dunyadaki-deniz-kuslarinin-neredeyse-tumu-plastik-yiyor/2581[/efn_note]

İnsan dışında da bu doğanın parçası olan canlıların plastik kirliliği sonucunda ölmesini izlerken hissettiğimiz şey sadece kalp kırıklığı değil. Suçluluk duygusuyla bütünleşmiş bir duygu. Çünkü deniz canlılarını öldüren bu maddeler, su içtiğimiz pet şişe, içeceklerimizde kullandığımız pipetler, plastik poşetler ve 2 dakika kullanıp attığımız, ihtiyacımız olmayan tek kullanımlık plastikler.

Son yıllarda, aciliyet halini alan plastik kirliliği ile yüzleşmemiz sorunun küresel bir çevre sorunu olarak ortaya konması ile oldu. Deniz canlılarını öldüren plastik çöpler birdenbire ve kendiliğinden ortaya çıkmadı. Plastik endüstrisinin büyümesi, özellikle hızlı tüketim endüstrisinin, doğayı ve yaşamı tüketen iş modellerini sürdürmekte ısrarcı olması, bugün plastik sorununu, küresel bir kriz haline getirdi. Fakat sorumlular burada bitmiyor. Tüketim alışkanlıklarından vazgeçmeyen tüketiciler olarak insanlar da sorunun son derece merkezinde yer alıyor.

İklim değişikliği ile ormansızlaşma gibi birçok küresel ve acil çözüm bekleyen çevre sorunlarıyla baş etmeye çalışırken direndiğimiz, kendisini sorumlu tuttuğumuz bir sistem var. Yıkılması hiç de kolay olmayan bir endüstri. Plastik krizinin kaynağında ise doğrudan, tartışmasız bir şekilde, insan da var. Plastik ve hızlı tüketim endüstrisi büyümeye devam ederken, bireysel tüketiciler olarak insanlar da, endüstrinin sunduğu konforlu ama yıkıcı tüketim seçeneklerini yeteri kadar sorgulamadılar. Tüketim alışkanlıklarımız, sorgulamadığımız hayat biçimimiz, hayatımızı “kolaylaştıran”, üzerine hiç düşünmeden, kabul ettiğimiz plastik bağımlılığı sorunun kalbi. Plastik, petrokimya ve hızlı tüketim endüstrisi, insanlar talep ettiği sürece hayatta kalıyor. Bu da endüstrinin sorumluluğuna gitmek için önce kendimize de bakmayı gerekli hale getiriyor.

Plastik ve hızlı tüketim endüstrisi büyümeye devam ederken, bireysel tüketiciler olarak insanlar da, endüstrinin sunduğu konforlu ama yıkıcı tüketim seçeneklerini yeteri kadar sorgulamadılar. Tüketim alışkanlıklarımız, sorgulamadığımız hayat biçimimiz, hayatımızı “kolaylaştıran”, üzerine hiç düşünmeden, kabul ettiğimiz plastik bağımlılığı sorunun kalbi.

Dünyada her yıl 400 milyon ton plastik üretiliyor. Bu endüstrinin %36’sını oluşturan plastik ambalaj sektörü, endüstride aslan payını elinde tutuyor.[efn_note]“Single use Plastics; A Roadmap for Sustainability”, United Nations Environment Program (UNEP), 2018.[/efn_note] Bugün paketli gıda ve ürünlere olan bağımlılığımızı gözden geçirmek, bu endüstriyi değişime zorlamak için ilk adım.

Üstelik sadece kendimize bakmakla kalamayız. Denizlerin ve doğal hayatın karşı karşıya olduğu tehdidin aciliyeti kendimizinki kadar çevremizdekilerin alışkanlıklarıyla da uğraşmayı gerekli kılıyor. Yakınımızdakileri, çevremizdekileri, alışveriş yaptığımız mekânları, her gün gittiğimiz kafeyi, müdavimi olduğumuz restoranları, kısacası gündelik hayatımızda ilişkili olduğumuz, her şeyi, herkesi ve her yeri, plastikten vazgeçirmeliyiz, çaba göstermeliyiz.

Plastik poşet, ayrılmalıyız artık

Plastik poşetler ilk defa 54 yıl önce üretildi. Özellikle, alışveriş alışkanlıklarımızın değişmesi, örneğin, semt pazarlarından, süpermarketlere transfer ile bu pazarlarda kullandığımız pazar arabaları, çantaları yerini ücretsiz plastik poşetlere bıraktı. Alışverişte zaman kaybetmek istememek, çok sayıda ürün çeşitliliği ve alternatif ile farklı fiyatlandırmaların mevcut olması, süpermarket kültürünü ve süpermarketleri temsil eden ücretsiz plastik poşetleri alışverişin vazgeçilmezi yaptı. Pazar arabaları ve çantalarının dolaplara kaldırılmasında, süpermarketlerde ücretsiz olarak plastik poşetlerin sunulmasının etkisi büyük. Böylece yüzlerce yıl doğada kalacak plastik poşetler 54 yılın sonunda küresel bir çevre krizinin başat sorumluları haline geldi.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yayınlanan verilere göre, her yıl tüketilen plastik poşet miktarı dünyada 1 trilyon ile 5 trilyon arasında değişiyor. Eğer 5 trilyon plastik poşet birbirine bağlansa, Fransa büyüklüğünde bir alanı kaplayabilir.[efn_note]“Single use Plastics: A Roadmap for Sustainability”, UNEP, 2018.[/efn_note]

Türkiye, birçok Avrupa, Afrika ve Amerika ülkelerine kıyasla, plastik poşet meselesinin epey geç farkına vardı, sorun olarak tanımladı ve harekete geçti. 2019 yılı itibarıyla, plastik poşetler ücretlendirildi. Birçok ülkede, plastik poşetin yasaklanması, ücretlendirilmesi, üretiminin kısıtlanması 2000’li yılların başında gerçekleşti.

Plastiğe bağlı her davranışın bir alternatifi de var. Zor olan konforlu alışkanlıkları bırakmak. Plastiğin alternatiflerine direnç gösterilmesinden kârlı çıkan ne doğa ne de biz. Kalan kâr payı sadece yıkıcı plastik ve hızlı tüketim endüstrisine ait.

Türkiye’de ücretlendirme ilk aşamada çok büyük bir tepkiyle karşılaştı. Günlerce, sosyal medyada 25 kuruşun hesabı en çok sorgulanan konuydu ve oldukça geniş bir kesime göre neden ücretsiz sahip olabildikleri tek ürün ücretlendirilmişti ki? Arkasında nasıl bir rant ekonomisi vardı? Şimdi evsel çöpler ile nasıl başa çıkılacaktı? Bu soruların cevapları kolay, plastiğe bağlı her davranışın bir alternatifi de var. Zor olan konforlu alışkanlıkları bırakmak. Plastiğin alternatiflerine direnç gösterilmesinden kârlı çıkan ne doğa ne de biz. Kalan kâr payı sadece yıkıcı plastik ve hızlı tüketim endüstrisine ait.

“Gerçekten ihtiyacım var mı?”

Günlerce süren tartışma bir süre sonra duruldu, plastik poşetlerin yerini çantamızda taşıdığımız bez torbalar aldı. Ekonomik bir enstrüman olarak 25 kuruş, çok önemli bir soruyu kendimize sormamıza neden oldu: “Gerçekten ihtiyacım var mı?”

Ne yazık ki, bu soruya henüz yüzde 100 doğanın haklarını tanıyan (bu konuyu aşağıda biraz daha açacağım) bir cevap veremiyoruz. Türkiye’de marketlerde manav, şarküteri ve fırın reyonlarında kullanılan çok hafif poşetler hâlâ ücretsiz.

2019’un başından itibaren, plastik poşetlerin ücretlendirilmesi ile ücretsiz olan çok hafif poşetlerin kullanımında yüzde 100’ün üzerinde bir artış olduğu ifade ediliyor.[efn_note]“Poşetler Paralı Olunca Ücretsiz Manav Poşeti Kullanımı yüzde 100’den fazla arttı”: https://tr.sputniknews.com/turkiye/201907291039792927-poset-parali-olunca-ucretsiz-manav-poseti-kullanimi-yuzde-100den-fazla-artti/[/efn_note] Bu da doğanın haklarına olan saygımızın ölçüsünün maalesef ekonomik bir değer olduğunu gösteriyor.

Bugün özellikle gelişmiş ülkelerin baş edemedikleri plastik çöplerden kurtulma yöntemi, onları gelişmekte olan ve/veya gelişmemiş ülkelere yok pahasına ihraç etmek.

Plastik kirliliğinin geri dönüş(üm)ü yok

Bugüne kadar dünyada üretilen plastiğin yüzde 90’ı geri dönüştürülmedi. Sadece bu veri başlı başına geri dönüşümün bir çözüm yöntemi olamayacağını açıklıyor. Geçenlerde, İzmir’de, eski bir besi çiftliğinde, izin ve lisansı olmayan, durduğu yerde çoktan doğaya karışmaya başlamış ithal tonlarca plastik çöp yığını bulduk. Bugün özellikle gelişmiş ülkelerin baş edemedikleri plastik çöplerden kurtulma yöntemi, onları gelişmekte olan ve/veya gelişmemiş ülkelere yok pahasına ihraç etmek.

Türkiye’nin plastik atık ithalatı, Çin’in 2018 yılında plastik atık ithalatını yasaklaması ve bazı Asya ülkelerinin ithalata ciddi sınırlamalar getirmesi sonrasında, beşe katlandı. Yakınlarda bu konuda yayınlanan bir rapora[efn_note]“Plastik atıkların yeni adresi: Türkiye”: http://www.greenpeace.org/turkey/tr/news/Plastik-atklarn-yeni-adresi-Turkiye/ [/efn_note] göre;

  • Türkiye’nin ithalatı 2016 yılının başında aylık 4 bin tondan, 2018’in başında aylık 33 bin tona yükseldi. İthalat, 2018 yılının ortalarında aylık 20 bin tona geriledi ve sabit kaldı.
  • İngiltere’den ithalat Ekim 2018’den itibaren 10 bin tona ulaşarak keskin bir artış gösterdi.
  • Türkiye’ye plastik atık ihraç eden ilk 10 ülke (ton cinsinden): İngiltere, Belçika, Almanya, ABD, Hollanda, İspanya, İtalya, Slovenya, Fransa, Japonya.

Tarihsel süreçte, nükleer atık çok büyük bir çözümsüz sorunken, birçok ülke bu saatli bomba kadar tehlikeli olan nükleer atıkları taşıyan gemileri ülke sınırlarına yanaştırmamak konusunda kararlıydı. Bugün plastik çöpler, yeni dönemin, nükleer atık gemileri haline geldi.

Tarihsel süreçte, nükleer atık çok büyük bir çözümsüz sorunken, birçok ülke bu saatli bomba kadar tehlikeli olan nükleer atıkları taşıyan gemileri ülke sınırlarına yanaştırmamak konusunda kararlıydı. Bugün plastik çöpler, yeni dönemin, nükleer atık gemileri haline geldi.

Doğayla iyi geçinmek ve hukuk

Ancak bugün doğayla ilişkimizde görüyoruz ki yüzlerce yıla dayanan insan merkezli yaklaşım yerini büyük bir paradigma değişikliğine bırakmanın sinyallerini veriyor.

Bolivya’da doğanın hakları, insandan bağımsız bir şekilde anayasada güvence altında. Amazon ormanlarında toksik madencilik faaliyetleri sonrasında Ekvator, referandum ile doğanın haklarını anayasal güvenceye kavuşturdu. Geçtiğimiz yıllarda, Yeni Zelanda’da bir nehrin hak ehliyeti olduğu gibi ezber bozan hukuk kararları[efn_note]“Yeni Zelanda’da nehir canlı varlık olarak tanındı” http://www.hurriyet.com.tr/kampus/yeni-zelandada-bir-nehir-canli-varlik-olarak-tanindi-ve-hukuki-statu-verildi-40777465[/efn_note] ve sistemleri kendini göstermeye başladı.

Tarih; insan hakları, kadın hakları ve doğa ile ilişkimizde, neyin doğru tarafta neyin yanlış tarafta olduğunu açığa çıkarıyor. 21. yüzyılda, diğer çağlara kıyasla çok daha belirgin bir biçimde, kendimizi, doğayı krizlerden kurtarmak için büyük mücadeleler içinde bulduk. İklim değişikliğine karşı mücadele etmek, gelecek kuşakların ve doğanın haklarını tanımak ve korumak gibi büyük değişimlerin yaşandığı günümüzde plastiği hayatımızdan çıkarmak için de kaybedecek vakit yok.

Tek kullanımlık suçluluk

Deniz kuşlarının midesindeki plastik, serinlemek için aldığımız soğuk içeceğin pipeti veyahut caretta carettaların yiyecek sanıp yediği plastik, matara taşımadığımız için kullandığımız plastik şişe ya da öğlen yemeği için kullanıp attığımız çatal bıçağa ait olabilir.

Ünlü içecek markası Coca Cola her yıl 120 milyar plastik şişe üretiyor. Güney Pasifik’te Henderson adlı adada, 38 milyar plastik parçacık bulundu. Her yıl 12.7 milyon ton plastik okyanuslara karışıyor.[efn_note]Will McCallum, “How to give up plastic: A guide to changing the world, one plastic bottle at a time”, Penguin Books.[/efn_note]

Kullan-at kültürünü terk etmek, çantamızda fazladan birkaç eşya taşımak, alışverişte yeniden doldurma sistemlerini benimsemek büyük bir değişimin başlangıcı. Biz ne talep edersek, hizmet sektörü de buna göre şekillenecek. Küresel petrol ve petrokimya endüstrisinin karşısında tercihlerimizin büyük bir etkisi olacak.

Twitter: @denizbayram

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 2 Ekim 2019’da yayımlanmıştır.

Deniz Bayram
Deniz Bayram
Deniz Bayram - Greenpeace Akdeniz projeler sorumlusu. Avukat, çevre, insan hakları, kadınlara karşı ayrımcılık ve şiddet üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Nükleer atık kadar büyük tehlike: Plastik çöpler ve Türkiye

Plastik poşetler geç de olsa ücretli hale geldi ama dünyada üretilen plastiğin yüzde 90’ı geri dönüştürülmedi. Özellikle gelişmiş ülkeler plastik çöplerini gelişmekte olan/gelişmemiş ülkelere ihraç ediyor. Plastik çöpler, yeni dönemin nükleer atık gemileri haline geldi. Türkiye’nin plastik atık ithalatıysa beşe katlandı.

Plastik kirliliğiyle ilgili beni en derinden etkileyen haber, Tayland’da ölü bulunan yavru bir balinanın midesinde 80’den fazla ve 7 kilo ağırlığında poşet dâhil, çeşitli plastik maddelerin bulunmasıyla ilgili olaydı.[efn_note]“Plastic bags jam stomach of dead pilot whale in Thailand”: https://www.reuters.com/article/us-thailand-whale/plastic-bags-jam-stomach-of-dead-pilot-whale-in-thailand-idUSKCN1IZ08W[/efn_note] Bu olay tekil değil. Yapılan birçok bilimsel araştırmanın sonuçlarına göre, caretta carettaların yarısı plastik yiyor,[efn_note]“Caretta carettaların yarıdan fazlası plastik yutuyor” https://www.bbc.com/turkce/haberler-44370013[/efn_note] deniz kaplumbağalarının ölüm nedenleri arasında deniz anası zannettiği plastikleri yutarak boğulması var. Deniz kuşları ise kursağında kalan plastik maddeler nedeniyle ölüyor ve yüzde doksanının midesinde plastik bulunuyor.[efn_note]“Dünyadaki deniz kuşlarının neredeyse tümü plastik yiyor” http://nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/dunyadaki-deniz-kuslarinin-neredeyse-tumu-plastik-yiyor/2581[/efn_note]

İnsan dışında da bu doğanın parçası olan canlıların plastik kirliliği sonucunda ölmesini izlerken hissettiğimiz şey sadece kalp kırıklığı değil. Suçluluk duygusuyla bütünleşmiş bir duygu. Çünkü deniz canlılarını öldüren bu maddeler, su içtiğimiz pet şişe, içeceklerimizde kullandığımız pipetler, plastik poşetler ve 2 dakika kullanıp attığımız, ihtiyacımız olmayan tek kullanımlık plastikler.

Son yıllarda, aciliyet halini alan plastik kirliliği ile yüzleşmemiz sorunun küresel bir çevre sorunu olarak ortaya konması ile oldu. Deniz canlılarını öldüren plastik çöpler birdenbire ve kendiliğinden ortaya çıkmadı. Plastik endüstrisinin büyümesi, özellikle hızlı tüketim endüstrisinin, doğayı ve yaşamı tüketen iş modellerini sürdürmekte ısrarcı olması, bugün plastik sorununu, küresel bir kriz haline getirdi. Fakat sorumlular burada bitmiyor. Tüketim alışkanlıklarından vazgeçmeyen tüketiciler olarak insanlar da sorunun son derece merkezinde yer alıyor.

İklim değişikliği ile ormansızlaşma gibi birçok küresel ve acil çözüm bekleyen çevre sorunlarıyla baş etmeye çalışırken direndiğimiz, kendisini sorumlu tuttuğumuz bir sistem var. Yıkılması hiç de kolay olmayan bir endüstri. Plastik krizinin kaynağında ise doğrudan, tartışmasız bir şekilde, insan da var. Plastik ve hızlı tüketim endüstrisi büyümeye devam ederken, bireysel tüketiciler olarak insanlar da, endüstrinin sunduğu konforlu ama yıkıcı tüketim seçeneklerini yeteri kadar sorgulamadılar. Tüketim alışkanlıklarımız, sorgulamadığımız hayat biçimimiz, hayatımızı “kolaylaştıran”, üzerine hiç düşünmeden, kabul ettiğimiz plastik bağımlılığı sorunun kalbi. Plastik, petrokimya ve hızlı tüketim endüstrisi, insanlar talep ettiği sürece hayatta kalıyor. Bu da endüstrinin sorumluluğuna gitmek için önce kendimize de bakmayı gerekli hale getiriyor.

Plastik ve hızlı tüketim endüstrisi büyümeye devam ederken, bireysel tüketiciler olarak insanlar da, endüstrinin sunduğu konforlu ama yıkıcı tüketim seçeneklerini yeteri kadar sorgulamadılar. Tüketim alışkanlıklarımız, sorgulamadığımız hayat biçimimiz, hayatımızı “kolaylaştıran”, üzerine hiç düşünmeden, kabul ettiğimiz plastik bağımlılığı sorunun kalbi.

Dünyada her yıl 400 milyon ton plastik üretiliyor. Bu endüstrinin %36’sını oluşturan plastik ambalaj sektörü, endüstride aslan payını elinde tutuyor.[efn_note]“Single use Plastics; A Roadmap for Sustainability”, United Nations Environment Program (UNEP), 2018.[/efn_note] Bugün paketli gıda ve ürünlere olan bağımlılığımızı gözden geçirmek, bu endüstriyi değişime zorlamak için ilk adım.

Üstelik sadece kendimize bakmakla kalamayız. Denizlerin ve doğal hayatın karşı karşıya olduğu tehdidin aciliyeti kendimizinki kadar çevremizdekilerin alışkanlıklarıyla da uğraşmayı gerekli kılıyor. Yakınımızdakileri, çevremizdekileri, alışveriş yaptığımız mekânları, her gün gittiğimiz kafeyi, müdavimi olduğumuz restoranları, kısacası gündelik hayatımızda ilişkili olduğumuz, her şeyi, herkesi ve her yeri, plastikten vazgeçirmeliyiz, çaba göstermeliyiz.

Plastik poşet, ayrılmalıyız artık

Plastik poşetler ilk defa 54 yıl önce üretildi. Özellikle, alışveriş alışkanlıklarımızın değişmesi, örneğin, semt pazarlarından, süpermarketlere transfer ile bu pazarlarda kullandığımız pazar arabaları, çantaları yerini ücretsiz plastik poşetlere bıraktı. Alışverişte zaman kaybetmek istememek, çok sayıda ürün çeşitliliği ve alternatif ile farklı fiyatlandırmaların mevcut olması, süpermarket kültürünü ve süpermarketleri temsil eden ücretsiz plastik poşetleri alışverişin vazgeçilmezi yaptı. Pazar arabaları ve çantalarının dolaplara kaldırılmasında, süpermarketlerde ücretsiz olarak plastik poşetlerin sunulmasının etkisi büyük. Böylece yüzlerce yıl doğada kalacak plastik poşetler 54 yılın sonunda küresel bir çevre krizinin başat sorumluları haline geldi.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yayınlanan verilere göre, her yıl tüketilen plastik poşet miktarı dünyada 1 trilyon ile 5 trilyon arasında değişiyor. Eğer 5 trilyon plastik poşet birbirine bağlansa, Fransa büyüklüğünde bir alanı kaplayabilir.[efn_note]“Single use Plastics: A Roadmap for Sustainability”, UNEP, 2018.[/efn_note]

Türkiye, birçok Avrupa, Afrika ve Amerika ülkelerine kıyasla, plastik poşet meselesinin epey geç farkına vardı, sorun olarak tanımladı ve harekete geçti. 2019 yılı itibarıyla, plastik poşetler ücretlendirildi. Birçok ülkede, plastik poşetin yasaklanması, ücretlendirilmesi, üretiminin kısıtlanması 2000’li yılların başında gerçekleşti.

Plastiğe bağlı her davranışın bir alternatifi de var. Zor olan konforlu alışkanlıkları bırakmak. Plastiğin alternatiflerine direnç gösterilmesinden kârlı çıkan ne doğa ne de biz. Kalan kâr payı sadece yıkıcı plastik ve hızlı tüketim endüstrisine ait.

Türkiye’de ücretlendirme ilk aşamada çok büyük bir tepkiyle karşılaştı. Günlerce, sosyal medyada 25 kuruşun hesabı en çok sorgulanan konuydu ve oldukça geniş bir kesime göre neden ücretsiz sahip olabildikleri tek ürün ücretlendirilmişti ki? Arkasında nasıl bir rant ekonomisi vardı? Şimdi evsel çöpler ile nasıl başa çıkılacaktı? Bu soruların cevapları kolay, plastiğe bağlı her davranışın bir alternatifi de var. Zor olan konforlu alışkanlıkları bırakmak. Plastiğin alternatiflerine direnç gösterilmesinden kârlı çıkan ne doğa ne de biz. Kalan kâr payı sadece yıkıcı plastik ve hızlı tüketim endüstrisine ait.

“Gerçekten ihtiyacım var mı?”

Günlerce süren tartışma bir süre sonra duruldu, plastik poşetlerin yerini çantamızda taşıdığımız bez torbalar aldı. Ekonomik bir enstrüman olarak 25 kuruş, çok önemli bir soruyu kendimize sormamıza neden oldu: “Gerçekten ihtiyacım var mı?”

Ne yazık ki, bu soruya henüz yüzde 100 doğanın haklarını tanıyan (bu konuyu aşağıda biraz daha açacağım) bir cevap veremiyoruz. Türkiye’de marketlerde manav, şarküteri ve fırın reyonlarında kullanılan çok hafif poşetler hâlâ ücretsiz.

2019’un başından itibaren, plastik poşetlerin ücretlendirilmesi ile ücretsiz olan çok hafif poşetlerin kullanımında yüzde 100’ün üzerinde bir artış olduğu ifade ediliyor.[efn_note]“Poşetler Paralı Olunca Ücretsiz Manav Poşeti Kullanımı yüzde 100’den fazla arttı”: https://tr.sputniknews.com/turkiye/201907291039792927-poset-parali-olunca-ucretsiz-manav-poseti-kullanimi-yuzde-100den-fazla-artti/[/efn_note] Bu da doğanın haklarına olan saygımızın ölçüsünün maalesef ekonomik bir değer olduğunu gösteriyor.

Bugün özellikle gelişmiş ülkelerin baş edemedikleri plastik çöplerden kurtulma yöntemi, onları gelişmekte olan ve/veya gelişmemiş ülkelere yok pahasına ihraç etmek.

Plastik kirliliğinin geri dönüş(üm)ü yok

Bugüne kadar dünyada üretilen plastiğin yüzde 90’ı geri dönüştürülmedi. Sadece bu veri başlı başına geri dönüşümün bir çözüm yöntemi olamayacağını açıklıyor. Geçenlerde, İzmir’de, eski bir besi çiftliğinde, izin ve lisansı olmayan, durduğu yerde çoktan doğaya karışmaya başlamış ithal tonlarca plastik çöp yığını bulduk. Bugün özellikle gelişmiş ülkelerin baş edemedikleri plastik çöplerden kurtulma yöntemi, onları gelişmekte olan ve/veya gelişmemiş ülkelere yok pahasına ihraç etmek.

Türkiye’nin plastik atık ithalatı, Çin’in 2018 yılında plastik atık ithalatını yasaklaması ve bazı Asya ülkelerinin ithalata ciddi sınırlamalar getirmesi sonrasında, beşe katlandı. Yakınlarda bu konuda yayınlanan bir rapora[efn_note]“Plastik atıkların yeni adresi: Türkiye”: http://www.greenpeace.org/turkey/tr/news/Plastik-atklarn-yeni-adresi-Turkiye/ [/efn_note] göre;

  • Türkiye’nin ithalatı 2016 yılının başında aylık 4 bin tondan, 2018’in başında aylık 33 bin tona yükseldi. İthalat, 2018 yılının ortalarında aylık 20 bin tona geriledi ve sabit kaldı.
  • İngiltere’den ithalat Ekim 2018’den itibaren 10 bin tona ulaşarak keskin bir artış gösterdi.
  • Türkiye’ye plastik atık ihraç eden ilk 10 ülke (ton cinsinden): İngiltere, Belçika, Almanya, ABD, Hollanda, İspanya, İtalya, Slovenya, Fransa, Japonya.

Tarihsel süreçte, nükleer atık çok büyük bir çözümsüz sorunken, birçok ülke bu saatli bomba kadar tehlikeli olan nükleer atıkları taşıyan gemileri ülke sınırlarına yanaştırmamak konusunda kararlıydı. Bugün plastik çöpler, yeni dönemin, nükleer atık gemileri haline geldi.

Tarihsel süreçte, nükleer atık çok büyük bir çözümsüz sorunken, birçok ülke bu saatli bomba kadar tehlikeli olan nükleer atıkları taşıyan gemileri ülke sınırlarına yanaştırmamak konusunda kararlıydı. Bugün plastik çöpler, yeni dönemin, nükleer atık gemileri haline geldi.

Doğayla iyi geçinmek ve hukuk

Ancak bugün doğayla ilişkimizde görüyoruz ki yüzlerce yıla dayanan insan merkezli yaklaşım yerini büyük bir paradigma değişikliğine bırakmanın sinyallerini veriyor.

Bolivya’da doğanın hakları, insandan bağımsız bir şekilde anayasada güvence altında. Amazon ormanlarında toksik madencilik faaliyetleri sonrasında Ekvator, referandum ile doğanın haklarını anayasal güvenceye kavuşturdu. Geçtiğimiz yıllarda, Yeni Zelanda’da bir nehrin hak ehliyeti olduğu gibi ezber bozan hukuk kararları[efn_note]“Yeni Zelanda’da nehir canlı varlık olarak tanındı” http://www.hurriyet.com.tr/kampus/yeni-zelandada-bir-nehir-canli-varlik-olarak-tanindi-ve-hukuki-statu-verildi-40777465[/efn_note] ve sistemleri kendini göstermeye başladı.

Tarih; insan hakları, kadın hakları ve doğa ile ilişkimizde, neyin doğru tarafta neyin yanlış tarafta olduğunu açığa çıkarıyor. 21. yüzyılda, diğer çağlara kıyasla çok daha belirgin bir biçimde, kendimizi, doğayı krizlerden kurtarmak için büyük mücadeleler içinde bulduk. İklim değişikliğine karşı mücadele etmek, gelecek kuşakların ve doğanın haklarını tanımak ve korumak gibi büyük değişimlerin yaşandığı günümüzde plastiği hayatımızdan çıkarmak için de kaybedecek vakit yok.

Tek kullanımlık suçluluk

Deniz kuşlarının midesindeki plastik, serinlemek için aldığımız soğuk içeceğin pipeti veyahut caretta carettaların yiyecek sanıp yediği plastik, matara taşımadığımız için kullandığımız plastik şişe ya da öğlen yemeği için kullanıp attığımız çatal bıçağa ait olabilir.

Ünlü içecek markası Coca Cola her yıl 120 milyar plastik şişe üretiyor. Güney Pasifik’te Henderson adlı adada, 38 milyar plastik parçacık bulundu. Her yıl 12.7 milyon ton plastik okyanuslara karışıyor.[efn_note]Will McCallum, “How to give up plastic: A guide to changing the world, one plastic bottle at a time”, Penguin Books.[/efn_note]

Kullan-at kültürünü terk etmek, çantamızda fazladan birkaç eşya taşımak, alışverişte yeniden doldurma sistemlerini benimsemek büyük bir değişimin başlangıcı. Biz ne talep edersek, hizmet sektörü de buna göre şekillenecek. Küresel petrol ve petrokimya endüstrisinin karşısında tercihlerimizin büyük bir etkisi olacak.

Twitter: @denizbayram

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 2 Ekim 2019’da yayımlanmıştır.

Deniz Bayram
Deniz Bayram
Deniz Bayram - Greenpeace Akdeniz projeler sorumlusu. Avukat, çevre, insan hakları, kadınlara karşı ayrımcılık ve şiddet üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x