Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra İngiltere’nin sömürgeleştirdiği, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da, üzerinde İsrail Devleti’nin yaratıldığı, tarihi Filistin zaman içinde işgallerle iyice küçültüldü. Filistin’i yok etmeyi amaçlayan bu planlarının sonuncusunu da, hakkında azil soruşturması süren ABD Başkanı Donald Trump açıkladı.
Trump’ın “yüzyılın barışı” diye sunduğu önerisine, henüz nihai halini almadığını belirttiği ve kavramsal (conceptual) olarak nitelendirdiği haritalar üzerinden baktığımızda, nasıl bir tablo ile karşı karşıyayız?
Planda paylaşılan haritalara bakıldığında, Filistin Devleti’ne tarihsel Filistin’in çok küçük bir kısmının bırakıldığı, toprak bütünlüğünün verilmediği ve Filistin topraklarına uluslararası hukuka aykırı bir biçimde İsrail kolonileri olarak yapılan ancak Yahudi Yerleşim Birimleri adıyla anılan yapılara da meşruluk getirilmeye çalışıldığı görülüyor.
Bugüne nasıl gelindi?
1947 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, tarihsel Filistin’i aralarında Türkiye’nin de olduğu 13 ülkenin ret; 10 ülkenin çekimser ve 33’ünün de kabul oyu ile üçe bölmüştü. Buna göre, Kudüs ve Hz. İsa’nın doğum yeri Beytüllahim’deki bazı kutsal yerlerin yönetimi uluslararası denetime bırakılmıştı. Nüfusun yüzde 37’sini oluşturan, bütün Filistin’in yalnızca yüzde 7’sinin tapusuna sahip olan Yahudiler için kurulacak İsrail Devleti’ne ise toprakların yüzde 55’i verildi.
Filistinlilerin ve Arapların bu planı reddetmesi üzerine çıkan savaşın ardından, Batı Şeria Ürdün’ün, Gazze de Mısır’ın kontrolüne geçti. 1967 yılında İsrail bu her iki Filistin toprağını da işgal etti. Hızla bu toprakları kolonileştirmeye başladı.
Minik adacıklara bölünen tarihsel Filistin
Uluslararası sözleşmeler, işgal edilen bölgelerde, demografik değişikliklere yol açabilecek eylemleri yasaklıyor. Ancak İsrail, 1967’de işgal ettiği Filistin topraklarında, bugün yarım milyondan fazla Yahudi’nin yaşadığı yerleşim birimleri açtı. Bu yerleşim birimlerini, su kaynaklarının, stratejik önemdeki yerlerin yanı başına kurdu. Bu kolonilerin güvenliği adına da, daha fazla Filistin toprağına el koydu. Filistin mahallerini böldü, Filistinlilerin okullarına, tarlalarına ulaşımlarını imkânsız hale getirdi. Bu birimler arasına yaptığı yolları Filistinlilerin kullanımına kapattı ve böylece tarihsel Filistin’i, toprak bütünlüğü olmayan minik adacıklara böldü.
1988 yılında başlayan süreçte, Filistin Kurtuluş Örgütü, barış yapabilme adına tarihsel Filistin’in yalnızca yüzde 22’sinde Filistin Devleti kurmaya razı oldu. Fakat İsrail bu öneriyi de reddederek, kolonileştirme faaliyetlerine devam etti.
Trump’ın planıysa, Filistin’i iyice küçülterek neredeyse yüzde 15’e hapsetmeyi öneriyor.
Trump’ın bu önerilerini ortaya koyduğu 181 sayfalık belge, İsrail ve müstakbel Filistin Devleti’nin nasıl gözükeceğini ortaya koyan harita taslaklarını içeriyor. Ancak Filistinli liderler önerileri şimdiden reddetti.
Söz konusu belgede yer alan haritalara göre, İsrail ve Filistin’in toprakları böyle gözükecek:
Haritalar, çok sayıda Filistin bölgesinin ‘İsrail yerleşim toplulukları’ olarak adlandırılan yasadışı İsrail yerleşim birimleri yani kolonileri aracılığıyla delik deşik edildiğini gösteriyor. Ancak haritalarda adı geçen Yahudi yerleşim birimleri de yalnızca büyük olanlar. Oysa, İsrail’in işgal ettiği topraklardaki faaliyetlerini izleyen sivil toplum örgütü Betselem’e göre, Batı Şeria’da irili ufaklı 132 Yahudi yerleşim birimi var. Bunlara ek olarak da ileride yerleşim birimine çevrilmek üzere tasarlanmış ve şimdilik az sayıda insanın yaşadığı ve henüz resmi olarak onaylanmamış 130’dan fazla birim var.
İsrail ve Filistin arasında başlayacak görüşmelerde esas alınacak belge niteliğinde hazırlanan Trump planı, İsrail’in Batı Şeria’daki kolonilerini ilhak etmesinin önünü açıyor. İsrail’in ilhak ettiği topraklar, ABD tarafından tanınacak, buna karşılık İsrail de kolonilerin genişlemesini durduracak.
İsrail yerleşim birimlerini dondurması yönünde daha önceki barış önerilerinde yer alan çağrılara pek çok kez uyacağını açıkladı. Fakat İsrail’in anlayışına göre, bu dondurma yeni koloniler açmama anlamına geliyor. İsrail, mevcut kolonilere yeni bina eklemeyi, doğal nüfus artışının sonucu olarak görüyor ve mevcut kolonileri genişletiyor.
Birbirinden kopuk toprak parçaları halinde Filistin önerisi
İngiltere merkezli Middle East Eye haber analiz internet sitesinin yayınladığı aşağıdaki harita, Trump’ın planına göre, toprak bütünlüğü olmayan Filistin’in aslında nasıl gözükeceğini ortaya koyuyor ve Batı Şeria’da İsrail’e bırakılan mavi bölgelerin ortasında kalmış Filistin topraklarının ne kadar birbirinden kopuk adalar haline getirildiğini anlatıyor.
Middle East Eye sitesine görüş veren yorumcular, Filistin topraklarının Trump’ın haritasında gerçekte olabilecek olandan daha bütün halde gösterildiğini ve haritanın gerçekteki takımada görünümünü hiç yansıtmadığını belirtti.
Trump’ın belgesine göre, bazı Filistin bölgeleri köprüler ve tünellerle bağlantılandırılmış. Geçmişte de bu iki bölge arasında kullanılabilecek bir yolun inşası gündeme gelmiş hatta benzer yollar açılmıştı ancak İsrail hiçbir zaman Batı Şeria ve Gazze arasındaki bu yolların kullanılmasına izin vermedi.
Trump belgesinde, Filistinli topluluklar arasındaki bütün yollar “büyük yol” (major road) olarak gösterilmiş. Oysa gerçekte bu yollar kolaylıkla kapatılabilecek, müdahale edilebilecek ince koridorlar biçiminde. Zaten şu anda da İsrail, bu yollar üzerinde kontrol noktaları kurarak, istediği an geçişleri engelliyor.
‘İş imkanına karşı topraklarından vazgeç’ teklifi
Planın detaylarına göre, Filistin’in Batı Şeria’da bu kadar küçülmesine karşılık, Gazze’nin güneyindeki Necef Çölü’nde ‘yüksek teknolojinin kullanıldığı imalat sanayii’ ve ‘yerleşim ve tarım’ bölgeleri var. Trump’ın Filistin haritasında bu bölge Filistin Devleti’ne dâhil ediliyor. Ancak, plana dikkatli bakıldığında, bu bölgelerin İsrail egemenliğinde mi kalacağı yoksa müstakbel Filistin Devleti’nin bir parçası mı olacağı net değil.
Geçmişte de, barış görüşmelerinin bir parçası olarak, Gazze ve Batı Şeria’da bu tip endüstri bölgeleri açılmış, bu bölgelerde Filistinli işçiler çalışmıştı. Hatta bu bölgelere TOBB liderliğinde yatırımlar da yapılmıştı. Ancak İsrail, çeşitli bahanelerle bu bölgeleri çalışamaz hale getirdi, hatta Gazze girişindeki sanayi bölgesini füze saldırılarıyla yok etti.
Trump’ın planı da genel olarak Filistinlilerin iş imkânları ve yatırım karşılığında, topraklarından vazgeçmesi düşüncesi üzerine kurulu.
Trump’ın belgesindeki haritalarda kahverengi üçgen ile gösterilen dört bölge muhtemelen İsrail’in askeri üsleri olan ‘stratejik bölgeler’i işaretliyor. Hepsi Filistin bölgelerinin içinde ya da bitişiğinde.
Akdeniz kentleri Hayfa ve Aşdod’un yanında büyük çapa işaretleri var. Görünüşe göre, Filistinliler için liman erişimi anlamına geliyor.
Aynı haritaya göre, El Aksa bölgesindeki statüko ise korunacak. Ancak ‘barış içinde gelen bütün Müslümanların El Aksa Camii’ni ziyaret ederek burada dua edebileceği’ ifade ediliyor.
Trump planı 1967’de işgal edilen Doğu Kudüs’ü ise tamamıyla İsrail’e bırakıyor. Zaten, ABD Kudüs’ü daha önce İsrail’in başkenti olarak tanımıştı. Trump planında da, Kudüs’ün yalnızca üç küçük mahallesi Filistinlilere bırakılmış durumda. Bu mahalleler Kafr Aqab, Abu Dis ve Shuafat.
Belgede, çok öne çıkmasa da dikkat çekici bir ifade var: “Sınırların temsili, güvenilir olmak zorunda değil” Zira kuzeydeki Lübnan sınırı 1949‘daki ateşkes hattını gösteriyor, nihai hali hiçbir zaman belirlenmedi. Bu da, mevcut sınırlar için riski ortaya koyuyor.
Trump planına göre İsrail ve Filistin Devletleri’nin sınırları nasıl olacak?
Bu harita, Trump planına göre İsrail’in öngörülen sınırlarını gösteriyor. Haritada, ‘Isralei Enclave Communities’ başlığıyla verilen 15 bölge adı, İsrail’in büyük kolonilerinin yerlerini işaret ediyor. Haritada, yeşil bölgelerse Filistin topraklarını simgeliyor. Gazze ve Batı Şeria’yı birbirine bağlaması öngörülen tünel de haritada kesik çizgilerle belirtilmiş.
İkinci harita ise “Müstakbel Filistin Devleti” başlığını taşıyor. Bu haritada dikkat çeken ögeler ise Mısır’a sınır bölgesinde kurulacak tarım ve yaşam alanları, yüksek teknoloji endüstri bölgesi, vs.
Tarihsel Filistin’den arta kalan
Trump’ın planının satır araları ve haritaları incelendiğinde, şunları söylemek mümkün:
Kudüs’ün neredeyse tamamının İsrail’e bırakılacağı, Batı Şeria’daki İsrail kolonilerinin İsrail’e katılacağı ve ilhak edileceği, buna karşılık Trump haritalarında Necef Çölü’nde Filistin’e aitmiş gibi gözüken yerlerin egemenliğinin kime ait olacağının belirsiz olması nedeniyle, tarihsel Filistin’in iyice küçültülmesi önerisi yapılıyor.
Trump’ın planını tam olarak yansıtmamakla birlikte, bu yazının ana görselinde kullandığımız, Filistin lideri Mahmud Abbas’ın da kamuoyu ile paylaştığı harita, aslında tarihsel Filistin’in nasıl da iyice küçültülmeye çalışıldığını gösteriyor.
Filistin sorununun dört ana başlığından üçü olan, Kudüs’ün statüsü, Filistin Devleti’nin sınırları, Yahudi yerleşim birimlerinin geleceği hakkında İsrail tezlerini savunan Trump planının hiç değinmediği ve yok saydığı dördüncü unsursa, 1947’de ve 1967’de evlerini terk etmek zorunda kalan ve bugün sayıları yedi milyona ulaşmış Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkı.
Twitter: @aysekarabat
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 4 Şubat 2020’de yayımlanmıştır.