Akademi siyasetin gölgesinde olursa bilim özgür kalabilir mi?

Dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan Harvard, araştırmalarını sürdürmekte artık hiç olmadığı kadar zorlanıyor. Araştırma fonları neden bir anda kesiliyor? Akademik özgürlük siyasi hesaplara kurban mı ediliyor? Bilim insanları artık hangi ülkelerde kendini güvende hissediyor? Peki, siyasi iktidarın üniversitelere müdahalesi bilimin geleceğini nasıl şekillendiriyor?

Amerika’nın en köklü ve güçlü üniversitelerinden biri olan Harvard, şu anda tarihinin en büyük siyasi ve finansal baskısıyla karşı karşıya. Donald Trump’ın Harvard Üniversitesi’ne karşı aldığı sert önlemler, bilimle siyaset arasındaki ilişkinin ne kadar kırılgan olduğunu yeniden gösterdi. Siyasi gerekçelerle iptal edilen milyonlarca dolarlık araştırma fonları, sadece üniversitenin değil, Amerikan biliminin geleceğini de belirsizliğe sürüklüyor.

Bir zamanlar bilimsel çalışmalara fon sağlamak bir övünç kaynağıyken, bugün projelerin devam edip edemeyeceği, siyasetin gündemine bağlı hale geldi. Akademisyenler, devlet desteklerinin hızla kesilmesinin ardından kendi araştırmalarının geleceğini sorguluyor. Bazıları ülkeyi terk etmeyi düşünürken, bazıları ise siyasetten bağımsız finansman bulma çabasında. Fakat herkes için ortak olan duygu, bilime duyulan güvenin giderek azalması.

Bilim gazetecisi Jeff Tollefson, Nature internet sitesinde yayımlanan yazısında, Donald Trump yönetiminin antisemitizmle mücadelede başarısız olmak ve liberal görüşleri desteklemek gibi gerekçelerle Harvard Üniversitesi’ne sağlanan milyonlarca dolarlık federal araştırma fonlarını keserek akademik özgürlükle bilimsel araştırmaları nasıl tehdit ettiğini ayrıntılarıyla ele alıyor. Tollefson, Harvard’da başlayan fon kesintilerinin Columbia, Brown ve Cornell gibi diğer seçkin üniversiteleri de kapsayan daha geniş çaplı ve sistematik bir baskının parçası olduğunu ve bu gelişmelerin Amerikan akademisinin geleceğinde kalıcı değişimlere yol açabileceğini vurguluyor.

Yazıdan öne çıkan bazı bölümleri aktarıyoruz:

“Mary Rice, Harvard Üniversitesi’nde çalışan yüzlerce bilim insanından biri. Mayıs ortasında, milyonlarca dolarlık araştırma fonunun bir anda kesildiğini çaresizce izledi. Göğüs hastalıkları uzmanı olan Rice’ın iki araştırma projesi, Donald Trump yönetiminin üniversiteye yönelik cezalandırıcı adımları kapsamında iptal edildi. Rice’a bu kararla ilgili net bir gerekçe sunulmadı, sadece çalışmalarının hükümetin öncelikleriyle örtüşmediği belirtildi.

Bu kesintiler, Rice’ın Boston’daki Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Fakültesi’nde yürüttüğü araştırmaları riske atıyor. Bunlardan biri, hava temizleyicilerin akciğer hastaları üzerindeki etkisini inceleyen 2,5 milyon dolarlık bir klinik deney. Rice, bu çalışmanın iptal edilmesinin hem daha önce harcanan kamu kaynaklarını hem de yaklaşık 180 gönüllünün sağladığı zaman, kan ve doku örneklerini heba edeceğini söylüyor. ‘Eğer bugün projeyi tamamen bıraksak, elimizde hiçbir sonuç kalmaz,’ diyor.

Trump’ın politikaları prestijli Amerikan üniversitelerinin sonunu mu getirecek?

Rice, Harvard’ın Amerikan hükümetiyle olan ilişkisini yeniden tanımlamaya çalıştığı bu dönemde olayların tam merkezinde yer alıyor. Harvard bir zamanlar federal hükümetle çok yakın işbirliği içindeydi, şimdi ise hükümet üniversiteye karşı açıkça mesafeli ve eleştirel. Trump yönetimi, Harvard’ı antisemitizme karşı yeterli önlem almamakla suçlarken, okulun müfredatının, işe alım ve öğrenci kabul süreçlerinin liberal görüşleri desteklediğini öne sürerek değişiklik talep ediyor. Trump yönetimi bugüne kadar 2,4 milyar doları aşan araştırma fonlarını iptal etti ve uluslararası öğrencilerin üniversiteye kabulünü engellemeye çalıştı. Harvard ise bu hamlelere karşı yasal mücadele veriyor.

Hukuk uzmanlarına göre Harvard bu davalardan galip çıkabilir, ancak sürecin nasıl işleyeceği ve ne zaman sonuçlanacağı belirsiz. Trump, üniversiteyle anlaşmaya yakın olduklarını söylese de, araştırmacılar uzun vadeli tehditlerin büyük ihtimalle süreceği görüşünde. Bu tehditlerin başında, üniversitelerin bağış yoluyla elde ettiği gelirler üzerindeki vergi yükünün artırılması gibi finansal düzenlemeler ve araştırma hibelerinde altyapı giderlerine ayrılan kaynakların azaltılması gibi teknik ama etkili sınırlamalar geliyor. Benzer cezai uygulamalar Brown, Columbia, Cornell ve Northwestern üniversiteleri gibi diğer seçkin kurumlara da yönelmiş durumda.

Trump yönetimi şimdiye kadarki en sert adımlarını Harvard’a karşı attı. Ülkenin en prestijli üniversitesi olarak görülen Harvard, aynı zamanda 53 milyar dolarlık bağış fonuyla en büyük finansal kaynağa sahip üniversite. Bu fon, yapılan bağışlardan oluşuyor ve üniversitenin birçok faaliyetini finanse ediyor.

Araştırma dünyasının önde gelen isimlerine göre, Harvard’ın yaşadıkları aslında birçok Amerikan üniversitesinin gelecekte karşılaşabileceği zorlukların habercisi. Zira Trump yönetiminin söylemleri ve uygulamaları, yalnızca fonları kesmekle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda üniversiteler üzerindeki denetimi artırma, akademik alanın özerkliğini sınırlama ve bilimsel araştırma süreçlerine doğrudan müdahaleyi de içeren uzun vadeli dönüşümlerin hedeflendiğini gösteriyor.

Amerikan üniversitelerinin Trump ile mücadelesi

Haziran ayında bir federal mahkeme, hükümetin Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) aracılığıyla yüzlerce araştırma fonunu iptal etmesinin yasa dışı ve ayrımcı olduğuna karar verdi. Mahkeme bu hibelerin geri verilmesini istedi. Harvard’ın da bu karardan faydalanacak kurumlar arasında olduğu belirtiliyor.

İddialara yanıt veren Beyaz Saray sözcüsü Abigail Jackson, Harvard’ın ‘kampüsü güvenli bir yer haline getirmekte başarısız olduğunu’, yabancı öğrencilerin ‘yasadışı ya da tehlikeli faaliyetleriyle’ ilgili bilgi vermeyi reddettiğini ve öğrencilerle öğretim üyelerinin haklarını hiçe saydığını iddia etti. Jackson ayrıca, ‘Federal yasaları uygulamak ve kurumları, özgürlükleri koruyamadıkları için sorumlu tutmak ekonomik zarar yaratır demek, asıl meseleyi gözden kaçırmak olur. Antisemitizm gibi tehlikeli görüşlerin bu ülkede yayılmasına göz yummanın insani bedeli çok daha ağır olur,’ dedi.

Birçok bilim insanı ve akademisyen, Trump yönetiminin sadece beş ay içinde, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bilimsel ilerlemenin temelini oluşturan sistemi altüst ettiğini söylüyorlar. Harvard dahil pek çok üniversite, artık federal desteğe daha az bağımlı, daha küçük ama ayakta kalabilecek bir yapı kurmanın yollarını arıyor.

Harvard Kennedy School’da çalışan fizikçi ve eski Obama dönemi bilim danışmanı John Holdren şöyle diyor: Belirsizlik çok büyük. Eğer federal destekler uzun süreli ve ciddi biçimde azalırsa, bu durum üniversitenin yapısını köklü biçimde değiştirir.’

Harvard, devasa bağış fonu sayesinde federal bütçedeki bu büyük kesintilere karşı daha dayanıklı. 2024 finansal yılında, üniversitenin araştırma gelirlerinin yaklaşık %75’i olan 686 milyon dolar federal hibelerden geldi. Bu da Harvard’ın toplam bütçesinin %11’ine denk geliyor.

Her ne kadar fonun büyük bölümü uzun vadeli yatırımlara bağlı ve belirli alanlara tahsis edilmiş olsa da, üniversite yönetimi bu kaynağın bir kısmına ulaşmanın yollarını arıyor. Bunun için bağışçılardan, paranın acil ihtiyaçlarda kullanılmasına izin vermeleri isteniyor. Mart ayından bu yana Harvard, tahvil satarak 1,2 milyar dolar ek kaynak sağladı. Ayrıca federal desteklerdeki kaybı telafi etmek amacıyla Harvard, kendi departmanlarına 250 milyon dolarlık bir destek paketi ayırdı. Bu kaynak, her bölümün uğradığı kayba göre dağıtılacak.

Amerika’da bilim insanları belirsizlik içerisinde

Şimdi karar sırası bölüm başkanlarında. Kaynak nasıl paylaştırılacak, hangi projeler devam edecek, hangileri durdurulacak, kimlerin pozisyonu korunacak? Bu soruların yanıtı bölüm başkanlarına bağlı. Ancak eski dekan ve endokrinolog Jeffrey Flier, bağış fonlarına yönelmek ya da borçlanmak gibi çözümlerin uzun vadede sürdürülebilir olmadığını düşünüyor. Flier’a göre, federal fonlar geri gelmez ya da hayır kurumlarıyla özel sektörün katkısı ciddi şekilde artmazsa, ‘Harvard Tıp Fakültesi’ndeki araştırmalar dört yıl sonra bugünkünden çok daha farklı ve küçük hale gelecek.’

Halk Sağlığı Fakültesi olan Chan School’da tablo daha da ciddi. Bu yılki bütçenin neredeyse yarısı, 200 milyon dolardan fazlası federal hibelerden geliyor. Öğrencilerin %40’ı yurtdışından. Bütçenin %21’i Harvard’ın bağış fonundan, %12’si ise öğrenci harçlarından sağlanıyor. Ancak araştırmacılar, Trump yönetimi ve Kongre’deki Cumhuriyetçilerin bağış fonlarına vergiyi artırma planı nedeniyle bu gelirlerin de düşmesinden endişeliler.

Eskiden federal hibe almak fakülte için bir övünç kaynağıydı. Ama bugün pek çok bilim insanı bu modele fazla bağımlı kalındığını düşünüyor. Yine de okulun bugünkünden daha küçük bir yapıya dönüşmesi kaçınılmaz görünüyor. Bazı projeler sona erecek, teknisyenler, doktora sonrası araştırmacılar ve kadrolu olmayan akademisyenlerin işine son verilecek. Bazı araştırmacılar, federal destek dışındaki kaynaklara yönelmeye çalıştıklarını ama hayır kurumları ya da özel sektörün bu açığı kapatmasının pek mümkün olmadığını söylüyorlar. Mary Rice ise şöyle özetliyor: ‘Güvenilir bir federal kaynak olmadan, eskisi gibi geniş çaplı araştırmalar yapamayız. Bu durumun etkisi nesiller boyunca sürebilir.’

Bazı projeler federal olmayan kaynaklarla yürümeye devam edecek, fakat bu da her zaman sorunsuz olmayacaktır. Örneğin, Chan Halk Sağlığı Fakültesi’nde görevli kanser araştırmacısı Kristopher Sarosiek, yumurtalık kanserine yönelik yeni bir tedaviyi test eden klinik çalışması için özel bir vakıftan destek aldı. Ancak bu araştırmadan tam anlamıyla sonuç alması tehlikeye girmiş durumda. Çünkü hükümet, laboratuvarına sağlanan temel bütçeyi dondurdu ve analiz sürecinde kilit rol oynayacak iki yüksek lisans öğrencisinin burslarını iptal etti.

Sarosiek, Harvard yönetiminin bu benzeri görülmemiş baskılar karşısında güçlü duruşunu takdir ediyor. Fakat dünyanın en önde gelen araştırma kurumlarından birinin, bugünkü haliyle nasıl ayakta kalacağını kestiremiyor. ‘İsterseniz birkaç kadrolu hocayla, düşük maliyetli bir şekilde uzun süre devam edersiniz. Ama o zaman bilim durur. Bizim önemsediğimiz şey ise tam olarak bu,’ diyor.

‘Amerika artık araştırma yapmak için iyi bir yer değil’

Bazı araştırmacılar, yaşanan mevcut gelişmelerin ardından, çoktan başka ülkelere yönelmiş, daha öngörülebilir ve istikrarlı bir gelecek arayışına girmiş durumda. Erken kariyer döneminde aldığı federal hibe iptal edilen bir bilim insanı, ‘Bu belirsizlik yaptığımız işe ciddi zarar veriyor,’ diyor. Hibe, hem kendi maaşını hem de yaklaşık on kişilik bir ekibi finanse ediyordu. İsmini vermek istemiyor çünkü Trump yönetiminin hedefi olmaktan çekiniyor. Amerikan vatandaşı değil ve artık kendini güvende ve hoş karşılanmış hissetmiyor. Yurt dışındaki araştırma fırsatlarını değerlendiriyor. ‘Amerika, araştırma yapmak için eskiden iyi bir yerdi. Ama artık o güven duygusu yok. Geri gelir mi, bilmiyorum,’ diyor.

Öte yandan, Harvard bu değişim ve dönüşüm sürecine kendini hazırlamaya çalışan, bu tür baskılarla baş etmeye çabalayan tek yükseköğretim kurumu değil. Trump yönetimi, başka seçkin üniversitelerde de doğrudan fonları kesti, ülke genelinde onlarca üniversiteye soruşturma başlattı. Henüz doğrudan hedef alınmamış üniversiteler bile, yakın gelecekte karşılaşabilecekleri yeni risklerin farkında. Zira bağış fonlarına yönelik vergi artışı planları, araştırma hibelerinde altyapı giderlerine ayrılan payların azaltılması ve bilimsel çalışmalara ayrılan genel kamu bütçesinin önemli oranda daraltılması gibi tehditler, tüm üniversiteleri kapsayacak nitelikte yapısal sorunların habercisi olarak değerlendiriliyor.

Donald Trump göreve geldiğinde, üniversiteler durumun ne kadar köklü bir değişim olduğunu hemen fark edemediler. Fakat artık çoğu, hükümetle olan ilişkinin geri dönüşü pek mümkün olmayan bir biçimde değiştiğini kabul ediyor. Amerika’nın önde gelen üniversitelerinden MIT’nin Washington’daki hükümet ilişkileri ekibini yöneten ve yıllarca Amerikan Kongresi’nde çalışmış olan David Goldston’a göre Harvard ile Trump yönetimi arasında geçici bir uzlaşma sağlansa bile, uzun vadeli tabloyu değiştirmeyecek ve Goldston bu durumu şöyle özetliyor: ‘Yepyeni bir döneme girdik. Eskiden geçerli olan tüm varsayımlar artık geçersiz. Bu yeni dönemin nasıl şekilleneceğini ise kimse öngöremiyor.’

Bu yazı ilk kez 10 Temmuz 2025’te yayımlanmıştır.

Jeff Tollefson’ın Nature internet sitesinde yayımlanan “Harvard vs Trump: what this epic battle means for science” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Mert Söyler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.nature.com/articles/d41586-025-02017-8

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Akademi siyasetin gölgesinde olursa bilim özgür kalabilir mi?

Dünyanın en saygın üniversitelerinden biri olan Harvard, araştırmalarını sürdürmekte artık hiç olmadığı kadar zorlanıyor. Araştırma fonları neden bir anda kesiliyor? Akademik özgürlük siyasi hesaplara kurban mı ediliyor? Bilim insanları artık hangi ülkelerde kendini güvende hissediyor? Peki, siyasi iktidarın üniversitelere müdahalesi bilimin geleceğini nasıl şekillendiriyor?

Amerika’nın en köklü ve güçlü üniversitelerinden biri olan Harvard, şu anda tarihinin en büyük siyasi ve finansal baskısıyla karşı karşıya. Donald Trump’ın Harvard Üniversitesi’ne karşı aldığı sert önlemler, bilimle siyaset arasındaki ilişkinin ne kadar kırılgan olduğunu yeniden gösterdi. Siyasi gerekçelerle iptal edilen milyonlarca dolarlık araştırma fonları, sadece üniversitenin değil, Amerikan biliminin geleceğini de belirsizliğe sürüklüyor.

Bir zamanlar bilimsel çalışmalara fon sağlamak bir övünç kaynağıyken, bugün projelerin devam edip edemeyeceği, siyasetin gündemine bağlı hale geldi. Akademisyenler, devlet desteklerinin hızla kesilmesinin ardından kendi araştırmalarının geleceğini sorguluyor. Bazıları ülkeyi terk etmeyi düşünürken, bazıları ise siyasetten bağımsız finansman bulma çabasında. Fakat herkes için ortak olan duygu, bilime duyulan güvenin giderek azalması.

Bilim gazetecisi Jeff Tollefson, Nature internet sitesinde yayımlanan yazısında, Donald Trump yönetiminin antisemitizmle mücadelede başarısız olmak ve liberal görüşleri desteklemek gibi gerekçelerle Harvard Üniversitesi’ne sağlanan milyonlarca dolarlık federal araştırma fonlarını keserek akademik özgürlükle bilimsel araştırmaları nasıl tehdit ettiğini ayrıntılarıyla ele alıyor. Tollefson, Harvard’da başlayan fon kesintilerinin Columbia, Brown ve Cornell gibi diğer seçkin üniversiteleri de kapsayan daha geniş çaplı ve sistematik bir baskının parçası olduğunu ve bu gelişmelerin Amerikan akademisinin geleceğinde kalıcı değişimlere yol açabileceğini vurguluyor.

Yazıdan öne çıkan bazı bölümleri aktarıyoruz:

“Mary Rice, Harvard Üniversitesi’nde çalışan yüzlerce bilim insanından biri. Mayıs ortasında, milyonlarca dolarlık araştırma fonunun bir anda kesildiğini çaresizce izledi. Göğüs hastalıkları uzmanı olan Rice’ın iki araştırma projesi, Donald Trump yönetiminin üniversiteye yönelik cezalandırıcı adımları kapsamında iptal edildi. Rice’a bu kararla ilgili net bir gerekçe sunulmadı, sadece çalışmalarının hükümetin öncelikleriyle örtüşmediği belirtildi.

Bu kesintiler, Rice’ın Boston’daki Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Fakültesi’nde yürüttüğü araştırmaları riske atıyor. Bunlardan biri, hava temizleyicilerin akciğer hastaları üzerindeki etkisini inceleyen 2,5 milyon dolarlık bir klinik deney. Rice, bu çalışmanın iptal edilmesinin hem daha önce harcanan kamu kaynaklarını hem de yaklaşık 180 gönüllünün sağladığı zaman, kan ve doku örneklerini heba edeceğini söylüyor. ‘Eğer bugün projeyi tamamen bıraksak, elimizde hiçbir sonuç kalmaz,’ diyor.

Trump’ın politikaları prestijli Amerikan üniversitelerinin sonunu mu getirecek?

Rice, Harvard’ın Amerikan hükümetiyle olan ilişkisini yeniden tanımlamaya çalıştığı bu dönemde olayların tam merkezinde yer alıyor. Harvard bir zamanlar federal hükümetle çok yakın işbirliği içindeydi, şimdi ise hükümet üniversiteye karşı açıkça mesafeli ve eleştirel. Trump yönetimi, Harvard’ı antisemitizme karşı yeterli önlem almamakla suçlarken, okulun müfredatının, işe alım ve öğrenci kabul süreçlerinin liberal görüşleri desteklediğini öne sürerek değişiklik talep ediyor. Trump yönetimi bugüne kadar 2,4 milyar doları aşan araştırma fonlarını iptal etti ve uluslararası öğrencilerin üniversiteye kabulünü engellemeye çalıştı. Harvard ise bu hamlelere karşı yasal mücadele veriyor.

Hukuk uzmanlarına göre Harvard bu davalardan galip çıkabilir, ancak sürecin nasıl işleyeceği ve ne zaman sonuçlanacağı belirsiz. Trump, üniversiteyle anlaşmaya yakın olduklarını söylese de, araştırmacılar uzun vadeli tehditlerin büyük ihtimalle süreceği görüşünde. Bu tehditlerin başında, üniversitelerin bağış yoluyla elde ettiği gelirler üzerindeki vergi yükünün artırılması gibi finansal düzenlemeler ve araştırma hibelerinde altyapı giderlerine ayrılan kaynakların azaltılması gibi teknik ama etkili sınırlamalar geliyor. Benzer cezai uygulamalar Brown, Columbia, Cornell ve Northwestern üniversiteleri gibi diğer seçkin kurumlara da yönelmiş durumda.

Trump yönetimi şimdiye kadarki en sert adımlarını Harvard’a karşı attı. Ülkenin en prestijli üniversitesi olarak görülen Harvard, aynı zamanda 53 milyar dolarlık bağış fonuyla en büyük finansal kaynağa sahip üniversite. Bu fon, yapılan bağışlardan oluşuyor ve üniversitenin birçok faaliyetini finanse ediyor.

Araştırma dünyasının önde gelen isimlerine göre, Harvard’ın yaşadıkları aslında birçok Amerikan üniversitesinin gelecekte karşılaşabileceği zorlukların habercisi. Zira Trump yönetiminin söylemleri ve uygulamaları, yalnızca fonları kesmekle sınırlı kalmıyor; aynı zamanda üniversiteler üzerindeki denetimi artırma, akademik alanın özerkliğini sınırlama ve bilimsel araştırma süreçlerine doğrudan müdahaleyi de içeren uzun vadeli dönüşümlerin hedeflendiğini gösteriyor.

Amerikan üniversitelerinin Trump ile mücadelesi

Haziran ayında bir federal mahkeme, hükümetin Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) aracılığıyla yüzlerce araştırma fonunu iptal etmesinin yasa dışı ve ayrımcı olduğuna karar verdi. Mahkeme bu hibelerin geri verilmesini istedi. Harvard’ın da bu karardan faydalanacak kurumlar arasında olduğu belirtiliyor.

İddialara yanıt veren Beyaz Saray sözcüsü Abigail Jackson, Harvard’ın ‘kampüsü güvenli bir yer haline getirmekte başarısız olduğunu’, yabancı öğrencilerin ‘yasadışı ya da tehlikeli faaliyetleriyle’ ilgili bilgi vermeyi reddettiğini ve öğrencilerle öğretim üyelerinin haklarını hiçe saydığını iddia etti. Jackson ayrıca, ‘Federal yasaları uygulamak ve kurumları, özgürlükleri koruyamadıkları için sorumlu tutmak ekonomik zarar yaratır demek, asıl meseleyi gözden kaçırmak olur. Antisemitizm gibi tehlikeli görüşlerin bu ülkede yayılmasına göz yummanın insani bedeli çok daha ağır olur,’ dedi.

Birçok bilim insanı ve akademisyen, Trump yönetiminin sadece beş ay içinde, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana bilimsel ilerlemenin temelini oluşturan sistemi altüst ettiğini söylüyorlar. Harvard dahil pek çok üniversite, artık federal desteğe daha az bağımlı, daha küçük ama ayakta kalabilecek bir yapı kurmanın yollarını arıyor.

Harvard Kennedy School’da çalışan fizikçi ve eski Obama dönemi bilim danışmanı John Holdren şöyle diyor: Belirsizlik çok büyük. Eğer federal destekler uzun süreli ve ciddi biçimde azalırsa, bu durum üniversitenin yapısını köklü biçimde değiştirir.’

Harvard, devasa bağış fonu sayesinde federal bütçedeki bu büyük kesintilere karşı daha dayanıklı. 2024 finansal yılında, üniversitenin araştırma gelirlerinin yaklaşık %75’i olan 686 milyon dolar federal hibelerden geldi. Bu da Harvard’ın toplam bütçesinin %11’ine denk geliyor.

Her ne kadar fonun büyük bölümü uzun vadeli yatırımlara bağlı ve belirli alanlara tahsis edilmiş olsa da, üniversite yönetimi bu kaynağın bir kısmına ulaşmanın yollarını arıyor. Bunun için bağışçılardan, paranın acil ihtiyaçlarda kullanılmasına izin vermeleri isteniyor. Mart ayından bu yana Harvard, tahvil satarak 1,2 milyar dolar ek kaynak sağladı. Ayrıca federal desteklerdeki kaybı telafi etmek amacıyla Harvard, kendi departmanlarına 250 milyon dolarlık bir destek paketi ayırdı. Bu kaynak, her bölümün uğradığı kayba göre dağıtılacak.

Amerika’da bilim insanları belirsizlik içerisinde

Şimdi karar sırası bölüm başkanlarında. Kaynak nasıl paylaştırılacak, hangi projeler devam edecek, hangileri durdurulacak, kimlerin pozisyonu korunacak? Bu soruların yanıtı bölüm başkanlarına bağlı. Ancak eski dekan ve endokrinolog Jeffrey Flier, bağış fonlarına yönelmek ya da borçlanmak gibi çözümlerin uzun vadede sürdürülebilir olmadığını düşünüyor. Flier’a göre, federal fonlar geri gelmez ya da hayır kurumlarıyla özel sektörün katkısı ciddi şekilde artmazsa, ‘Harvard Tıp Fakültesi’ndeki araştırmalar dört yıl sonra bugünkünden çok daha farklı ve küçük hale gelecek.’

Halk Sağlığı Fakültesi olan Chan School’da tablo daha da ciddi. Bu yılki bütçenin neredeyse yarısı, 200 milyon dolardan fazlası federal hibelerden geliyor. Öğrencilerin %40’ı yurtdışından. Bütçenin %21’i Harvard’ın bağış fonundan, %12’si ise öğrenci harçlarından sağlanıyor. Ancak araştırmacılar, Trump yönetimi ve Kongre’deki Cumhuriyetçilerin bağış fonlarına vergiyi artırma planı nedeniyle bu gelirlerin de düşmesinden endişeliler.

Eskiden federal hibe almak fakülte için bir övünç kaynağıydı. Ama bugün pek çok bilim insanı bu modele fazla bağımlı kalındığını düşünüyor. Yine de okulun bugünkünden daha küçük bir yapıya dönüşmesi kaçınılmaz görünüyor. Bazı projeler sona erecek, teknisyenler, doktora sonrası araştırmacılar ve kadrolu olmayan akademisyenlerin işine son verilecek. Bazı araştırmacılar, federal destek dışındaki kaynaklara yönelmeye çalıştıklarını ama hayır kurumları ya da özel sektörün bu açığı kapatmasının pek mümkün olmadığını söylüyorlar. Mary Rice ise şöyle özetliyor: ‘Güvenilir bir federal kaynak olmadan, eskisi gibi geniş çaplı araştırmalar yapamayız. Bu durumun etkisi nesiller boyunca sürebilir.’

Bazı projeler federal olmayan kaynaklarla yürümeye devam edecek, fakat bu da her zaman sorunsuz olmayacaktır. Örneğin, Chan Halk Sağlığı Fakültesi’nde görevli kanser araştırmacısı Kristopher Sarosiek, yumurtalık kanserine yönelik yeni bir tedaviyi test eden klinik çalışması için özel bir vakıftan destek aldı. Ancak bu araştırmadan tam anlamıyla sonuç alması tehlikeye girmiş durumda. Çünkü hükümet, laboratuvarına sağlanan temel bütçeyi dondurdu ve analiz sürecinde kilit rol oynayacak iki yüksek lisans öğrencisinin burslarını iptal etti.

Sarosiek, Harvard yönetiminin bu benzeri görülmemiş baskılar karşısında güçlü duruşunu takdir ediyor. Fakat dünyanın en önde gelen araştırma kurumlarından birinin, bugünkü haliyle nasıl ayakta kalacağını kestiremiyor. ‘İsterseniz birkaç kadrolu hocayla, düşük maliyetli bir şekilde uzun süre devam edersiniz. Ama o zaman bilim durur. Bizim önemsediğimiz şey ise tam olarak bu,’ diyor.

‘Amerika artık araştırma yapmak için iyi bir yer değil’

Bazı araştırmacılar, yaşanan mevcut gelişmelerin ardından, çoktan başka ülkelere yönelmiş, daha öngörülebilir ve istikrarlı bir gelecek arayışına girmiş durumda. Erken kariyer döneminde aldığı federal hibe iptal edilen bir bilim insanı, ‘Bu belirsizlik yaptığımız işe ciddi zarar veriyor,’ diyor. Hibe, hem kendi maaşını hem de yaklaşık on kişilik bir ekibi finanse ediyordu. İsmini vermek istemiyor çünkü Trump yönetiminin hedefi olmaktan çekiniyor. Amerikan vatandaşı değil ve artık kendini güvende ve hoş karşılanmış hissetmiyor. Yurt dışındaki araştırma fırsatlarını değerlendiriyor. ‘Amerika, araştırma yapmak için eskiden iyi bir yerdi. Ama artık o güven duygusu yok. Geri gelir mi, bilmiyorum,’ diyor.

Öte yandan, Harvard bu değişim ve dönüşüm sürecine kendini hazırlamaya çalışan, bu tür baskılarla baş etmeye çabalayan tek yükseköğretim kurumu değil. Trump yönetimi, başka seçkin üniversitelerde de doğrudan fonları kesti, ülke genelinde onlarca üniversiteye soruşturma başlattı. Henüz doğrudan hedef alınmamış üniversiteler bile, yakın gelecekte karşılaşabilecekleri yeni risklerin farkında. Zira bağış fonlarına yönelik vergi artışı planları, araştırma hibelerinde altyapı giderlerine ayrılan payların azaltılması ve bilimsel çalışmalara ayrılan genel kamu bütçesinin önemli oranda daraltılması gibi tehditler, tüm üniversiteleri kapsayacak nitelikte yapısal sorunların habercisi olarak değerlendiriliyor.

Donald Trump göreve geldiğinde, üniversiteler durumun ne kadar köklü bir değişim olduğunu hemen fark edemediler. Fakat artık çoğu, hükümetle olan ilişkinin geri dönüşü pek mümkün olmayan bir biçimde değiştiğini kabul ediyor. Amerika’nın önde gelen üniversitelerinden MIT’nin Washington’daki hükümet ilişkileri ekibini yöneten ve yıllarca Amerikan Kongresi’nde çalışmış olan David Goldston’a göre Harvard ile Trump yönetimi arasında geçici bir uzlaşma sağlansa bile, uzun vadeli tabloyu değiştirmeyecek ve Goldston bu durumu şöyle özetliyor: ‘Yepyeni bir döneme girdik. Eskiden geçerli olan tüm varsayımlar artık geçersiz. Bu yeni dönemin nasıl şekilleneceğini ise kimse öngöremiyor.’

Bu yazı ilk kez 10 Temmuz 2025’te yayımlanmıştır.

Jeff Tollefson’ın Nature internet sitesinde yayımlanan “Harvard vs Trump: what this epic battle means for science” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Mert Söyler tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.nature.com/articles/d41586-025-02017-8

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x