Sosyal medya, modern çağın en kalabalık üstelik bitmez tükenmez bol şeritli bir yolu gibi. Her kullanıcı, birer yolcu; her içerik ise hareket eden birer reklam panosu, haber ajansı veya propaganda broşürü. Ama bu yolda bir pusula ya da trafik işaretleri yok. Yolcuların önüne çıkan kavşakları belirleyen, onları yönlendiren görünmez bir el var: Algoritmalar.
Algoritmalar, bu dijital labirentin mimarları. Başlangıçta kullanıcı deneyimini iyileştirmek için tasarlanmış birer araç olarak ortaya çıkmışlardı ancak zamanla bu amaçlarından epey saptılar. İçeriklerin nasıl sıralanacağını, hangi mesajların öne çıkacağını, kimin sesinin daha güçlü duyulacağını belirlemeye başladılar. Günümüzde de politik ve ticari çıkarların şekillendirdiği bir yönlendirme mekanizması haline geldiler.
Algoritmaların işleyiş mantığı
Her algoritma dört temel adım üzerinden çalışır:
- Veri toplama: Kullanıcıların etkileşimleri, ilgi alanları ve davranışları kaydedilir. Bu yöntem ile platformlar kullanıcıdan inanılmaz miktarda veri toplar. Kullanıcının beğenileri, yorumları, izleme süresi ve tıklamaları, beğenileri, yorumları, paylaşımları, kullandığı kelimeler, hashtag’ler ve hatta konum, cihaz bilgisi, yazma hızı bile saklanır. Bunlar adeta algoritmanın bu “sinir hücrelerinden geçen elektrik akımı” gibidir. Her hareket bir sinyal yaratır; her kelime, her tıklama, algoritmanın hafızasında bir iz bırakır.
- Analiz: Makine öğrenmesi modelleri, hangi içeriklerin kullanıcıyı daha fazla platformda tutacağını hesaplar. Toplanan veriler, makine öğrenmesi ile işlenir. Bu, beynin belirli nöronlar arasındaki bağlantıları güçlendirmesi gibi düşünülebilir. Örneğin, bir kullanıcı “ekoloji” veya “soykırım” kelimelerine sık tepki verirse, algoritma bu bağlantıyı güçlendirir ama aynı zamanda bazı hassas konuları da “yanlış pozitif”[1] uyarılarla bastırabilir.
- Sistem şunu sorar:
Bu kullanıcı hangi içeriklere daha çok tepki veriyor?
Benzer davranışlara sahip diğer kullanıcılar neyi seviyor?
Şu içerik ne kadar hızlı etkileşim topluyor?
- Sıralama: İçerikler, belirlenen önceliklere göre ekranda görünür hale getirilir. Her içerik bir “puanlama sistemi” üzerinden değerlendirilir. İçerikler, kullanıcının önüne önem ve ilgi puanlarına göre çıkarılır. Tıpkı beynimizin dikkat merceği gibi… Öncelikli olanlar net ve büyük görünür, önemsiz olanlar bulanık ve arka planda kalır.
Yüksek etkileşim (beğeni, yorum, paylaşım) → daha fazla öne çıkar.
Kullanıcının önceki tercihleriyle uyumlu içerikler → öncelikli görünür.
Platformun kendi stratejik hedeflerine uygun içerikler (ör. video → Instagram Reels, YouTube Shorts) daha çok önerilir.
- Filtreleme: Bazı kelimeler, temalar veya hassas konular ise algoritmalar tarafından geri plana atılır. Kelime yasaklama veya öne çıkarma kısmı burada devreye girer.
Topluluk kuralları → Küfür, nefret söylemi, şiddet vb. içerikler filtrelenir veya görünmez hale getirilir.
Anahtar kelime bazlı bloklama → Bazı kelimeler, yanlış bilgi veya politik nedenlerle gizlenebilir. (Ör. pandemi döneminde yanlış sağlık iddiaları için bu yöntem çok kullanıldı.)
Platform öncelikleri → Bazı kelimeler trend olarak öne çıkarılır. (Örneğin #HappyFriday gibi yüksek etkileşimli, pozitif içerik etiketleri).
Reklam politikaları → Reklam verenlere zararlı olabilecek kelimeler (ör. hassas sağlık, finansal kriz, siyasi içerikler) özellikle bastırılır.
Otomatik bloklama
Birçok sosyal medya platformu, belli olaylar karşısında otomatik bloklama listeleri kullanıyor. Örneğin, “Gazze” kelimesi politik nedenlerle ilişkilendirildiği için filtrelenir. Bu genelde bilinçli sansür olabileceği gibi, bazen de algoritmanın fazla hassas davranmasından da kaynaklanır.
Bu teknik süreçler, teoride tarafsız görünse de, pratikte taraflı tercihler barındırır.
Ticari yönlendirmeler
Sosyal medya şirketlerinin ana gelir kaynağı reklamlardır. Bu nedenle:
- Reklam güvenliği: “Savaş, soykırım, kriz, terör” gibi kelimeler reklam verenler için riskli olduğundan, bu içerikler algoritmalarca bastırılır.
- Gelir önceliği: Gelir getirmeyen ama toplumsal açıdan önemli içerikler (ör. insan hakları ihlalleri) ikinci plana itilir.
- Trend mühendisliği: Platformlar kendi stratejik ürünlerini (Instagram’da Reels, YouTube’da Shorts, TikTok’ta canlı yayınlar) öne çıkararak kullanıcıyı belirli formatlara yönlendirir.
Politik yönlendirmeler
Algoritmalar yalnızca ticari değil, aynı zamanda politik baskı ve çıkarlarla da şekillenir:
- Kelime ve ifade kısıtlamaları: “Gazze”, “soykırım”, “işgal” gibi insani ve politik açıdan gündem olan kelimeler, görünürlüğü düşürülebilen veya bloklanabilen içeriklere dönüşür.
- Algı yönetimi: Bazı bölgelerde, belli kampanyalar algoritmaların “trend” kısmında öne çıkarılırken, diğer içerikler bastırılabilir.
Kullanıcıların fark etmediği nokta: Tarafsızmış gibi sunulan seçim
Kullanıcıya ekranda sunulan akış, onun “kişisel tercihlerinin yansıması” gibi görünür. Oysa bu akış, büyük ölçüde platformun ticari çıkarları ve politik kararlar doğrultusunda şekillendirilmiştir. Yani birey, farkında olmadan yönlendirilmiş bir bilgi ekosisteminde hareket eder.
Etik sorunlar
Algoritmaların bu güçleri, beraberinde ciddi etik sorunlar getirir.
- Şeffaflık eksikliği: Algoritmaların nasıl çalıştığı kamuya açık değildir.
- Bilgi tekelleşmesi: Platformlar, hangi bilginin doğru veya önemli olduğuna tek taraflı karar verebilir.
- Dijital eşitsizlik: Küçük medya kuruluşları, sivil toplum örgütleri veya bağımsız içerik üreticiler, algoritmaların ticari-politik filtrelerine takıldığında seslerini duyuramaz.
Algoritma filtrelerine takılmadan nasıl mesaj yayınlayabiliriz?
Dil ve kelime seçimi bu yönüyle önemlidir.
- Alternatif yazımlar kullanmak: Hassas kelimeler bazen doğrudan filtrelenir. Örneğin “soykırım” yerine “s0ykırım”, “sykırım” ya da görsel/metin birleşimiyle ifade kullanılabilir.
Algoritmalar çoğunlukla doğrudan kelime taraması yapar. Ufak değişikliklerle mesaj anlaşılır kalır ama filtrelenmez.
Gazze → G@zze, Gazz*e, G4zz3
Örnek: “G@zze’de yaşanan S0ykırım, insanlık tarihi için kara bir sayfadır.”
- Metaforik anlatım: Doğrudan yasaklı kelime yerine mecaz, sembol ya da benzetmeler kullanılabilir.
“Haritanın en küçük köşesinde bir şehir var; orada her gün umutla direnen insanlar yaşıyor.” (Gazze’yi ima eder)
“Bir halkın topyekûn yok edilmesine tanıklık ediyoruz; buna sessiz kalmak, geleceğe kara bir iz bırakır.” (soykırım ifadesi)
- Görsel içinde kelime: Hassas kelimeleri metin yerine görsel ya da infografik içine koymak, algoritmaların kelime taramasını aşmayı kolaylaştırır.
- Hashtag ve etiket stratejisi
Tek başına “#Gazze” veya “#Soykırım” gibi etiketler risklidir. Ama onları gündelik/popüler etiketlerle harmanlamak görünürlüğü artırır.
Örnek: #HumanRights #PeaceForAll #G@zze #s0ykırım
Algoritmanın önceliklerini kendi lehine kullanmak
- Trend formatları tercih etmek: Instagram Reels, TikTok kısa video, YouTube Shorts gibi platformların öne çıkardığı formatlar, hassas konulara rağmen daha fazla görünür olabilir.
- Etkileşimi tetiklemek: Algoritmalar etkileşimi ödüllendirir. İnsanlara yorum bırakmaları için sorular sormak ya da paylaşılabilir görseller hazırlamak faydalıdır.
- Hashtag stratejisi: Sadece politik hashtag’ler değil, gündelik/trend hashtag’lerle harmanlamak, içeriklerin daha geniş kitleye ulaşmasını sağlar.
Görünürlükten kaçmayan ama bloklanmayan yöntemler
- Katmanlı içerik üretmek: Bir paylaşım doğrudan mesajı söylemez, ama görsel/altyazı/yorum kombinasyonuyla anlamını açar.
- Açıklamayı yorumlarda yapmak: Paylaşımınızın ana metninde hassas kelime geçmeyip, yorum kısmında daha detaylı aktarım yapılabilir.
- Bağlantılar kullanmak: Kritik içerikler, doğrudan sosyal medya yerine harici sitelere linklenebilir (Medium, Substack, kişisel blog gibi).
Sosyal medya algoritmaları: Güç ilişkilerinin dijital tezahürleri
Yapay zekâ ile birleşen algoritmalar, önümüzdeki yıllarda daha öngörücü hale gelecek. Ancak asıl kritik tartışma, bu teknolojilerin kimin çıkarına hizmet edeceği sorusu. Kullanıcıların, devletlerin ve şirketlerin çıkarları çatıştığında, algoritmalar çoğunlukla sermaye ve “güç” lehine çalışır.
Algoritmalar, sosyal medya ekosisteminde yalnızca teknik bir araç değil, aynı zamanda politik ve ticari çıkarlarla yönlendirilmiş görünmez bir güçtür. Kullanıcı, bu labirentte yol alırken kendi tercihlerini yaptığını zanneder; ancak bu yolculuğun haritası, büyük ölçüde algoritmaların ve onların arkasındaki güçlerin elindedir.
Dijital çağda bilgiye erişim ve toplumsal algı, artık yalnızca kullanıcıların değil; aynı zamanda algoritmaların, platformların ve politik-ticari aktörlerin karmaşık etkileşimlerinin bir ürünü olarak şekillenir.
Sosyal medya algoritmaları artık güç ilişkilerinin dijital tezahürleri. Ticari kazanç ve politik çıkarların etkisiyle şekillenen bu sistemler, bireylerin bilgiye erişimini, gündem algısını ve hatta toplumsal hareketliliğini doğrudan etkiliyor. Dolayısıyla algoritmalar üzerine yapılacak tartışmalar, yalnızca teknoloji eksenli değil; aynı zamanda etik, politik ve sosyo-ekonomik boyutları da içermeli.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 22 Ekim 2025’te yayımlanmıştır.
[1] Algoritma, “soykırım”, “saldırı”, “ölüm”, “Gazze” gibi kelimeleri otomatik olarak hassas içerik sayabilir. Bu kelimeler genellikle şiddet, nefret veya yasaklı konularla ilişkilendirildiği için sistem “riskli içerik olabilir” diye uyarı verir. İçerik gerçekten kurallara aykırı olmasa bile “yanlış pozitif” olarak algılanır. Sonuç olarak o içerik tamamen silinmez ama görünürlüğü azaltılır, öneri akışında çıkarılmaz veya etkileşim sayfasında daha az kişiye gösterilir.