Bilim iletişimi nedir, nasıl olmalıdır?

Bilim nedir, bilim iletişimi nedir? Neden iyi yapılan bilim iletişimine ihtiyacımız var? Bilim iletişimi nasıl olmalı? İyi bir bilim iletişimcisinin özellikleri ne olmalı? Doç. Dr. Selçuk Topal yazdı.

İnsanoğlu doğada gerçekleşen olayları anlamak için sürekli çaba gösterirken belki de bilimsel gelişimin arkasındaki en önemli soruyu sordu: Nasıl?

Yağmur nasıl yağar? Bitkiler nasıl büyür? İnsan nasıl doğar? Yıldızlar nasıl oluşur? Buna benzer sayısız soruyu sordukça o sorulara yanıtlar bulmanın yöntemlerini de keşfetti. Doğanın işleyişini anlama çabamız, özellikle 17. yüzyıldan sonra bir sistematiğe dönüşmeye başladı ve bu da bilimsel yöntemin doğmasına neden oldu.

Oxford sözlüğüne göre bilim ‘doğal ve fiziksel dünyanın yapısı ve davranışı hakkında, deneylerle kanıtlayabileceğiniz gerçeklere dayanan bilgi’ şeklinde tanımlanıyor. Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğü de bilimi ‘Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi’ diye tarif ediyor.

İletişim kelimesi ise Oxford sözlüğüne göre ‘fikir ve duyguları ifade etme veya insanlara bilgi verme faaliyeti veya süreci’ olarak tanımlıyor. TDK sözlüğüne göre ise iletişim ‘duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması’ demek.

Bu durumda bilim iletişiminin en sade tanımı, ‘gerçeklere dayanan bilginin çeşitli yollarla insanlara aktarılması’ olarak düşünülebilir. Ancak bilim iletişimi çok daha geniş bir anlama ve toplum üzerinde çok daha önemli bir etkiye sahip.

Bilim iletişiminin tarihi

Aslında bilim iletişiminin yüzlerce yıllık bir geçmişi var. İletişimin günümüze kıyasla yetersiz olduğu dönemlerde bilim dünyasındaki güncel gelişmeler sınırlı bir akademik grup arasında mektuplaşma yoluyla paylaşılıyordu. Bu nedenle o dönemin halkı bilimsel gelişmelerden pek haberdar değildi.

16. yüzyılın sonu ve 17. yüzyılın başlarında hem mikroskop hem de teleskop icat edilmişti. Bu sayede normal şartlarda insan gözünün göremediği mikro ve makro dünya gözle görünür hâle geldi. Tarih boyunca gözlem araçlarında gerçekleşen buna benzer ilerlemeler sayesinde bilim iletişiminde görsel materyallerin kullanımı artmaya başladı.

Üyeleri arasında Isaac Newton ve Albert Einstein gibi isimlerin de bulunduğu Dünya’nın ilk bilim topluluğu The Royal Society 1660 yılında kuruldu. Düzenlenen halka açık dersler sayesinde daha çok sayıda insan bilimsel gelişmelerden haberdar olmaya başladı. Gazete ve radyo gibi haberleşme yöntemlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte bilimsel çalışmalar çok daha geniş kitlelere ulaştı.

19. yüzyılın sonlarına kadar çoğunlukla sergiler, konferanslar ve basılı dergiler aracılığıyla bilim halk ile buluşmaya devam etti. 20. yüzyılla birlikte akademik dergilerin, enstitülerin, bilimsel toplulukların ve derneklerin sayısı artmaya başladı. O dönem ortaya çıkan bilim gazeteciliği mesleğiyle karmaşık bilimsel konuların halka ulaştırılması hedeflendi.

20. yüzyılın son çeyreğinde dijital bir devrim gerçekleşti ve internet hayatımıza hızlı bir giriş yaptı. İnternet bilim iletişiminin en etkili aracına dönüştü. Seminerler çevrimiçi yapılabildiği gibi dergiler de çevrimiçi yayınlanabiliyor.

Bilim iletişimi neden önemli?

Bilim iletişimi karmaşık görünen konuları yalın bir dille aktarmayı hedeflediği için toplumun genel bilgi düzeyini arttırır. Ancak tek amacı toplumu bilgilendirmek değildir. Eleştirel düşünmeyi, olayları sorgulamayı, sorunlara çözümler üretmeyi ve mantığa dayalı kararlar vermeyi teşvik eder. Bilimle alakalı faaliyetler içeren kamu politikalarını pozitif yönde etkiler. Toplum ile bilim arasında bir köprü kurduğu için halkın bilimsel çalışmalara katılımını ve toplumdaki bilim farkındalığını arttırır. Bu da bilime yapılan yatırımların devam etmesini sağlar.

İçinde bulunduğumuz teknoloji ve iletişim çağında bilim iletişimciliği çok daha büyük bir öneme sahiptir. Zira yanlış bilgi doğru bilgiye kıyasla çok daha hızlı bir şekilde yayılıyor. Bilim iletişimi halkın doğru bilgiye ulaşmasını ve doğru zannedilen yanlışların düzeltilmesini sağlar. Eğer bir toplumda bilim iletişimi iyi bir şekilde yapılabilirse hiç kimse sözde bilimlerden medet ummaz.

Bilim iletişimi topluma umut verir. Yaşadığımız dünyanın birçok sorunu var: Atmosferdeki sera gazlarının artması sonucu oluşan küresel ısınma, nüfus artışı, doğal kaynaklara ulaşım sorunları, enerji sorunu ve hastalıklar gibi.

Gelecekte insanlığı ciddi şekilde tehdit edebilecek bu gibi küresel ölçekteki sorunlara bilimsel çalışmalar sayesinde çözümler üretiliyor. Bilim iletişimi bu çözümlerin toplum tarafından fark edilmesini sağlıyor. Bu sayede insanlar geleceğe daha umutlu bakar ve bilimsel çalışmaları destekler.

İnsanları aydınlatmanın en iyi yolu bilim iletişimi.  Zira, bilimsel olarak bir kanıt olmamasına rağmen bugün insanların büyük bir çoğunluğu gezegenimizin uzaylılar tarafından ziyaret edildiğine inanıyor. Ayrıca gök cisimleri ile insanların günlük yaşantısı arasında bir ilişki olduğuna ve Dünya’nın düz olduğuna inanan kişi sayısı da az değil.

Bilim iletişimi olmadığı takdirde karşılaştığı sorunlara akıl ve mantık dışında mucize çözümler arayan ve bu nedenle insanlardan da mucize çözümler beklemeye meyilli hale gelen kişi sayısı sürekli olarak artacaktır. Sonuç olarak tüm toplum, rüzgârda savrulan bir yaprak misali, karanlığa ve kaosa sürüklenir. Bugün Dünya’nın gittiği yön budur. Ancak bu gidişatı bilim iletişimi sayesinde önce yavaşlatıp sonra durdurabiliriz.

Bilimsel bilgiyi etkili aktarmanın yolları

Bilim iletişiminde sıkça kullanılan yöntemlerden biri hikâyeleştirme.

Herhangi bir konuyu aktarırken o konudaki tarihsel bilgiler, kişisel deneyimler, bilim insanlarının hayatından ilginç anekdotlar ve ilgili bilimsel çalışmanın insanlığa olan faydaları hakkında bilgiler vermek dinleyicinin konuya ilgili kalmasını sağlar. Önemli çalışmalara imza atmış bilim insanlarının insani yönünü dinleyiciye aktararak dinleyicinin konuyla daha sağlam bir bağ kurması sağlanabilir. Örneğin, tarihimizin en önemli fizikçilerinden biri olan Albert Einstein bir dönem evrenin durağan olduğunu ve kara deliklerin oluşamayacağını düşünmüştü. Buna benzer gerçek hayat hikâyeleri büyük bilim insanlarının da hata yapabileceğini ve başarıya giden yolun hatalardan geçtiğini geleceğin bilim insanlarına göstermesi açısından çok önemli.

Bilim ile günlük yaşantımız arasında önemli bir ilişki var. Hayatımızı kolaylaştıran sayısız teknoloji bilimsel çalışmaların ürünüdür. Sizi evinizden okulunuza veya iş yerinize götüren araçtaki motorun, hastanedeki röntgen cihazının veya beşinci kattaki evinize suyu ulaştıran taşıma sistemi altyapısının çalışma prensibi bilimsel araştırmaların bir sonucudur.

Dinleyicinin, okurun zihninde resim oluşturmak konunun anlaşılmasını kolaylaştırmanın bir diğer etkili yoludur. Kuantum fiziğinin araştırma konusu olan atom ve atom-altı ölçeklerdeki fiziksel süreçleri dinleyicinin zihninde resmetmek zordur. Ancak kuantum fiziği sonucunda hayatımıza giren teknolojilerin neler olduğunu anlatmak (örneğin MR görüntüleme, güneş panelleri ve lazerler), kuantum fiziğiyle günlük yaşantımız arasındaki ilişkiyi ortaya koymak için yeterli olacaktır. Her bilim dalı günlük yaşantımızı kolaylaştıran en az bir ürün veya yöntem icat edilmesini sağlamıştır. Buna benzer örnekler vererek konunun önemi ve insan yaşamıyla bilim arasındaki güçlü bağ ortaya konulmuş olur.

Anlatılarda minimum düzeyde metin ve maksimum düzeyde görsel veya işitsel materyal kullanılmalıdır. Bu sayede konunun anlaşılması kolaylaşır. Konuyu tüm detaylarıyla aktarmak yerine önemli ve ilgi çekici kısımları anlatılmalıdır. Anlatı bir akademik ders niteliğinden ziyade akademik bilgilerin sohbet dilinde ve günlük yaşamdan örneklerle aktarıldığı bir formata sahip olmalıdır.

Her bilim dalı kendine özgü bazı teknik terimlere sahiptir. Anlatım esnasında teknik terim kullanmaktan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Ancak bazı bilimsel terimlerin dilimizde doğrudan bir karşılığı olmayabilir veya varsa bile kolay anlaşılamayabilir. Böyle durumlarda o terimle anlatılmak istenen olgunun günlük yaşamdaki karşılığı analoji kullanarak anlatılabilir. Örneğin kütle çekimi direkt olarak değil de çevresine yaptığı etki nedeniyle varlığını dolaylı yoldan bildiğimiz bir olgudur. Onu direkt olarak göremeyiz ancak orada olduğunu biliriz. Rüzgârı da göremeyiz ancak rüzgârlı bir havada yüzümüze vuran veya saçlarımızı havalandıran şeyin o olduğunu biliriz. Direkt olarak gözlenemeyen olguların dolaylı etkileri benzer analojiler kullanılarak anlatılabilir. Bir cismi serbest düşmeye bıraktığımızda Dünya’nın merkezine doğru olan hareket etme isteği veya bir cismin yumuşak bir yüzeyde oluşturacağı çukur kütle çekim kavramını anlatmak için kullanılabilir.

İyi bir bilim iletişimcisinin sahip olması gereken nitelikler

Bilimsel bilginin elde edilmesinden o bilginin yalın bir şekilde dinleyiciye anlatılmasına giden yol başlıca şu aşamaları içerir: Öğrenme, bilgi ile doğa arasındaki bağlantıyı fark etme, konuyu anlamlandırma, basit bir dille anlatmanın özgün bir yolunu keşfetme ve bilim iletişimi faaliyetlerindeki deneyimlerle sürekli olarak kendini geliştirme.

Eğer siz de bir bilim iletişimcisi olmak istiyorsanız yapmanız gerekenleri şöyle özetleyebilirim.

Çalıştığınız alana olan sevginiz iyi bir bilim iletişimcisi olma yolundaki en önemli basamaktır. Çünkü çalıştığı alanı seven insanlar o alandaki güncel gelişmeleri sürekli takip eder ve alanı hakkında bilgi vermekten zevk duyar. Bu hem güncel hem de akıcı bir konuşma gerçekleştirmek için gerekli en önemli niteliklerden ikisidir.

Bir konuyu o konuda uzman olmayan birine basit ve anlaşılır bir dille anlatabilmek iyi bir bilim iletişimcisinde olması gereken en önemli özelliktir. Dinleyiciye aktarılan bilgiler, hatırlanabilir, anlamlı ve küçük bilgi paketleri halinde sunulmalıdır. Aktaracağınız bilgi hem bilimsel olarak doğru hem de herkesin anlayabileceği kadar yalın olmalıdır. Bu da ancak temel bilgi düzeyini üst seviyelere çıkarmak, güncel gelişmeleri sürekli olarak takip etmek, değişik yaş grubu ve eğitim düzeyinden dinleyiciyle etkileşim kurarak geliştirilebilir. Bu sayede bir soruya basitten karmaşığa doğru giden değişik düzeylerde yanıtlar verme kabiliyeti kazanırsınız.

Etkili anlatım doğru jest ve mimiklerle mümkündür. Düz bir anlatıdan ziyade önemli yerlere vurguların yapıldığı, konunun heyecanının veya öneminin dinleyiciye yeterince aktarıldığı bir anlatı tonu tercih edilmelidir. İyi bir bilim iletişimcisi iyi bir hikâye anlatıcısıdır. Bu da bol okumak ve anlatmakla gelişen bir özelliktir. Okumak kelime dağarcığınızı geliştirirken anlatmak jest ve mimiklerinizi, ses tonunuzu ve sahne kullanımınızı optimum seviyeye taşımanızı sağlar.

İyi bir bilim iletişimcisi kendine sorulan sorulardan çok daha fazla soruyu kendine soran kişidir. Farklı sorular konuya farklı bakış açıları kazandırır. Gereksiz veya saçma soru yoktur. Her sorunun bir nedeni, o soruyu ortaya çıkaran bir bilinmezlik vardır. Bu bilinmezlik birçok kişi için aşikâr olabilir ancak soruyu soran için öyle değildir. İyi bir bilim iletişimcisi hiçbir dinleyiciye yukarıdan bakmamalı ve her soruya ciddiyetle yanıtlar vermeye çalışmalıdır.

Bilim iletişimcisi ile dinleyici arasında bir güven ilişkisi kurulmalıdır. Bu sayede dinleyici aktarılan bilginin doğruluğuna güvenebilir. Bir sorunun yanıtı bilinmiyorsa dürüstçe yanıtın bilinmediği ve konunun araştırılacağı söylenmelidir. Yanlış veya yeterince doyurucu olmayan yanıtlar vermektense dürüst olmak en iyi yoldur. Mümkün olduğunca açık bir dille konuyu aktarmak gerekir. Konuyla ilgili teknik terimlerden özellikle kaçınılmalıdır. Aksi halde dinleyici onlara tepeden baktığınızı düşünebilir. Bilim iletişimcisi dinleyicinin karmaşık bilgileri anlamayacağını düşünmemelidir. Herkes her şeyi er ya da geç anlayabilir. Önemli olan anlatım şeklidir. Bilim iletişimcisi aynı zamanda iyi bir dinleyici olmalıdır. Ona yöneltilen soruları dikkatle dinlemelidir.

Bilginin aktarılacağı topluluğu tanımak çok önemlidir. Topluluğun bilgi düzeyini, yaş grubunu, mümkünse mesleklerini bilmek konuşmayı uygun seviyede ayarlamanızı sağlar. Bu sayede anlatım tarzı değiştirilebilir, kullanılan görseller dinleyicilerin ortalama yaş grubuna göre uyarlanabilir ve anlatı esnasında seçilecek kelimeler, tanımlar ve analojiler dinleyicinin seviyesine uygun olarak belirlenebilir. Böylece konuşma en verimli şekilde gerçekleştirilmiş olur.

Bilim iletişimcisi bir bilginin doğruluğunu kontrol etmeyi bilmelidir. Bu da bilimsel metodolojiye hâkim olmakla mümkündür. Bilimsel bir bilginin nasıl elde edildiğini ve analiz aşamalarında sorun olup olmadığını kontrol edecek düzeyde bilimsel çalışmalara hâkim olmalıdır. Özellikle insan hayatını direkt olarak etkileyen tıp alanındaki bilgilerin doğruluğunun kontrolü hayati bir öneme sahiptir.

Herhangi bir bilim dalında uzman bir kişi uzmanlık alanının yanı sıra genel olarak bilim üzerine konuşabilir. Ancak bir bilim iletişimcisinin her alanda uzman olması beklenemez. O nedenle bilim iletişimcisi sınırlarını bilmeli ve uzmanlık alanında halkı aydınlatmalıdır. Örneğin bir fizikçinin insan psikolojisi hakkında bilgiler vermesi bilginin doğruluğu konusunda dinleyiciye güven vermeyecektir.

Bilim iletişimcisi günümüzün iletişim araçlarını kullanma konusunda deneyimli olmalıdır. Sesli, görüntülü ve yazılı anlatım araçlarının ve uygulamaların kullanımına hâkim olması gerektiği gibi sosyal medya araçlarını da etkin bir biçimde kullanmalıdır.

Sosyal medya daha geniş kalabalıklara ulaşmada çok etkili bir araç olsa da en önemli negatif yanlarından biri de kişisel saldırılara karşı savunmasız olmasıdır. Bilim iletişimcisi bu durumun farkında olmalıdır. Bilim iletişimcisinin aktarmaya çalıştığı konu bilim dışı yorumlara maruz kalabilir veya konuyla ilgisi olmayan tepkilere neden olabilir. Böyle durumlarda profesyonelliği koruyarak sakin kalmak, verilmek istenen asıl mesaja odaklanmak ve sonuçsuz tartışmalara girmekten kaçınmak gerekir.

Eğer bir bilim insanı adayı iseniz bilim iletişimi yönünden kendinizi geliştirmeniz sizin için çok faydalı olacaktır. Nitekim bilim çoğunlukla gruplar halinde gerçekleştirilir. İyi seviyede iletişim yeteneklerine sahip olmak, içinde bulunduğunuz araştırma grubuna uyum sağlamanızı ve daha verimli çalışmanızı kolaylaştırır. Ayrıca iyi bir bilim iletişimcisi dinleyicide merak uyandırır. Bu merak duygusu bilim iletişimcisinin kendi konusuna olan ilgi ve sevgisini de bir üst seviyeye çıkarır. İyi bir bilim iletişimi faaliyeti iki tarafın da kazandığı sonuçlar ortaya çıkarır.

Bilim her zaman insanlığın yararına sonuçlar ortaya çıkarmaz. Çünkü bilimsel bilginin nasıl ve ne amaçla kullanılacağına karar veren insandır. Örneğin birçok teknolojik ilerleme hayatımızı kolaylaştırdığı gibi çevre kirliliğine, hastalıklara veya daha ölümcül silahlar yapılmasına da neden olabilir. İyi bir bilim iletişimcisi bu önemli noktaya dikkat çekmeli ve iyi birer birey olmanın önemine de vurgu yapmalıdır.

Bilim evreni araştırmak ve anlamak için sahip olduğumuz en iyi yoldur. Bilim iletişimi bireye olayların nedenini araştırmanın doğru yolunu gösterir. Bireyin öğrenme merakını arttırır, kritik düşünme, rasyonel kararlar verme, veriye dayalı sorgulama, mantıksal nedenleme ve çözüm üretme süreçlerini bir sistematiğe oturtmasını sağlar.

Bilim iletişimciliği yolculuğu

Bilim iletişimciliği sonu olan, ulaşılması gereken bir hedef değildir. Süreklilik gerektiren ve her geçen gün insanın bilgi kütüphanesine ve niteliklerine yeni şeyler kattığı bitmeyen bir yolculuktur.

Ülkemizde uzay bilimlerini ve genel anlamda bilimi yaymaya çalışan en geniş kapsamlı bireysel ve gönüllü sosyal sorumluluk projesi Gelecek Uzayda projesidir.

11. yılına giren proje kapsamında iki yüz bine yakın gencimize seminerler vermiş, 36 şehrimizi bizzat ziyaret etmiş, 170’yi aşkın popüler bilim makalesi kaleme almış, 1 popüler bilim kitabı yazmış (bkz. Kaostan Kozmosa Evrenin Hikayesi), 150’nin üzerinde televizyon programına katılmış ve 300’ü aşkın eğitici video ve ayrıca onlarca sesli yayın içeriği üretmiş biri olarak söyleyebilirim ki bilim iletişimi toplumların geleceği için hayati bir konudur. Uluslararası Astronomi Birliği tarafından 2019 yılında düzenlenen uluslararası #IAU100 etkinliklerinde kendi kategorisinde birincilik ödülü kazanan Gelecek Uzayda projesiyle her yaştan meraklı herkese ulaşmaya devam ediyorum.

Çünkü biliyorum Gelecek Uzayda!

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 18 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.

Selçuk Topal
Selçuk Topal
Doç. Dr. Selçuk TOPAL - Astrofizikçi, Popüler Bilim Yazarı, Konuşmacı Lisans ve yüksek lisans öğrenimini Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nde tamamladı. Oxford Üniversitesi Astrofizik Bölümü’nde doktora derecesini almıştır. Dış galaksilerde moleküler gaz gözlem ve analizi, gaz kinematiği ve galaksi evrimi alanlarında çalışmalar yapmaktadır. Doktora süresince bir yıl kadar Nagoya Üniversitesi Astronomi Bölümü’nde ziyaretçi araştırmacı olarak bulunmuştur. Doktora çalışmalarının ilki Association of British Turkish Academics tarafından doğa bilimleri alanında Mansiyon ödülüne layık görülmüştür. Uzmanlık alanında birçok uluslararası makale ve bildirisi bulunan Topal Kaostan Kozmosa Evrenin Hikayesi isimli popüler bilim ve astronomi kitabının da yazarıdır. Topal’ın ayrıca felsefe alanında lisans derecesi bulunmaktadır. Uzay ve bilimi ilgilenen herkese en doğru ve en ilgi çekici şekilde ulaştırmayı hedefleyen ve alanında ülkemizdeki en büyük bireysel sosyal sorumluluk projesi olan Gelecek Uzayda projesini 2013 yılında başlatan Topal 2023 sonunda toplamda iki yüz binden fazla gencimize seminerler vermiş, 36 şehrimizi bizzat ziyaret etmiş, 150’yi aşkın popüler bilim makalesi kaleme almış, 100'ün üzerinde televizyon programına katılmış ve 200’ü aşkın eğitici video ve sesli yayın içeriği üretmiştir. Uluslararası Astronomi Birliği tarafından 2019 yılında düzenlenen 100. yıl etkinliklerinde kendi kategorisinde birincilik ödülü kazanan Gelecek Uzayda projesi çalışmalarına devam etmektedir. Topal’ın The Royal Astronomical Society, International Astronomical Union, European Astronomical Society ve Oxford Union üyelikleri bulunmaktadır. Giresun doğumlu olan Doç. Dr. Selçuk Topal evli ve iki çocuk (Uzay ve Venüs) babasıdır. Topal’ın tüm akademik çalışmaları ve bilim-toplum etkinlikleri hakkındaki detaylı bilgilere www.astronomselcuk.com web adresinden ulaşılabilir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Bilim iletişimi nedir, nasıl olmalıdır?

Bilim nedir, bilim iletişimi nedir? Neden iyi yapılan bilim iletişimine ihtiyacımız var? Bilim iletişimi nasıl olmalı? İyi bir bilim iletişimcisinin özellikleri ne olmalı? Doç. Dr. Selçuk Topal yazdı.

İnsanoğlu doğada gerçekleşen olayları anlamak için sürekli çaba gösterirken belki de bilimsel gelişimin arkasındaki en önemli soruyu sordu: Nasıl?

Yağmur nasıl yağar? Bitkiler nasıl büyür? İnsan nasıl doğar? Yıldızlar nasıl oluşur? Buna benzer sayısız soruyu sordukça o sorulara yanıtlar bulmanın yöntemlerini de keşfetti. Doğanın işleyişini anlama çabamız, özellikle 17. yüzyıldan sonra bir sistematiğe dönüşmeye başladı ve bu da bilimsel yöntemin doğmasına neden oldu.

Oxford sözlüğüne göre bilim ‘doğal ve fiziksel dünyanın yapısı ve davranışı hakkında, deneylerle kanıtlayabileceğiniz gerçeklere dayanan bilgi’ şeklinde tanımlanıyor. Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğü de bilimi ‘Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi’ diye tarif ediyor.

İletişim kelimesi ise Oxford sözlüğüne göre ‘fikir ve duyguları ifade etme veya insanlara bilgi verme faaliyeti veya süreci’ olarak tanımlıyor. TDK sözlüğüne göre ise iletişim ‘duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması’ demek.

Bu durumda bilim iletişiminin en sade tanımı, ‘gerçeklere dayanan bilginin çeşitli yollarla insanlara aktarılması’ olarak düşünülebilir. Ancak bilim iletişimi çok daha geniş bir anlama ve toplum üzerinde çok daha önemli bir etkiye sahip.

Bilim iletişiminin tarihi

Aslında bilim iletişiminin yüzlerce yıllık bir geçmişi var. İletişimin günümüze kıyasla yetersiz olduğu dönemlerde bilim dünyasındaki güncel gelişmeler sınırlı bir akademik grup arasında mektuplaşma yoluyla paylaşılıyordu. Bu nedenle o dönemin halkı bilimsel gelişmelerden pek haberdar değildi.

16. yüzyılın sonu ve 17. yüzyılın başlarında hem mikroskop hem de teleskop icat edilmişti. Bu sayede normal şartlarda insan gözünün göremediği mikro ve makro dünya gözle görünür hâle geldi. Tarih boyunca gözlem araçlarında gerçekleşen buna benzer ilerlemeler sayesinde bilim iletişiminde görsel materyallerin kullanımı artmaya başladı.

Üyeleri arasında Isaac Newton ve Albert Einstein gibi isimlerin de bulunduğu Dünya’nın ilk bilim topluluğu The Royal Society 1660 yılında kuruldu. Düzenlenen halka açık dersler sayesinde daha çok sayıda insan bilimsel gelişmelerden haberdar olmaya başladı. Gazete ve radyo gibi haberleşme yöntemlerinin ortaya çıkmasıyla birlikte bilimsel çalışmalar çok daha geniş kitlelere ulaştı.

19. yüzyılın sonlarına kadar çoğunlukla sergiler, konferanslar ve basılı dergiler aracılığıyla bilim halk ile buluşmaya devam etti. 20. yüzyılla birlikte akademik dergilerin, enstitülerin, bilimsel toplulukların ve derneklerin sayısı artmaya başladı. O dönem ortaya çıkan bilim gazeteciliği mesleğiyle karmaşık bilimsel konuların halka ulaştırılması hedeflendi.

20. yüzyılın son çeyreğinde dijital bir devrim gerçekleşti ve internet hayatımıza hızlı bir giriş yaptı. İnternet bilim iletişiminin en etkili aracına dönüştü. Seminerler çevrimiçi yapılabildiği gibi dergiler de çevrimiçi yayınlanabiliyor.

Bilim iletişimi neden önemli?

Bilim iletişimi karmaşık görünen konuları yalın bir dille aktarmayı hedeflediği için toplumun genel bilgi düzeyini arttırır. Ancak tek amacı toplumu bilgilendirmek değildir. Eleştirel düşünmeyi, olayları sorgulamayı, sorunlara çözümler üretmeyi ve mantığa dayalı kararlar vermeyi teşvik eder. Bilimle alakalı faaliyetler içeren kamu politikalarını pozitif yönde etkiler. Toplum ile bilim arasında bir köprü kurduğu için halkın bilimsel çalışmalara katılımını ve toplumdaki bilim farkındalığını arttırır. Bu da bilime yapılan yatırımların devam etmesini sağlar.

İçinde bulunduğumuz teknoloji ve iletişim çağında bilim iletişimciliği çok daha büyük bir öneme sahiptir. Zira yanlış bilgi doğru bilgiye kıyasla çok daha hızlı bir şekilde yayılıyor. Bilim iletişimi halkın doğru bilgiye ulaşmasını ve doğru zannedilen yanlışların düzeltilmesini sağlar. Eğer bir toplumda bilim iletişimi iyi bir şekilde yapılabilirse hiç kimse sözde bilimlerden medet ummaz.

Bilim iletişimi topluma umut verir. Yaşadığımız dünyanın birçok sorunu var: Atmosferdeki sera gazlarının artması sonucu oluşan küresel ısınma, nüfus artışı, doğal kaynaklara ulaşım sorunları, enerji sorunu ve hastalıklar gibi.

Gelecekte insanlığı ciddi şekilde tehdit edebilecek bu gibi küresel ölçekteki sorunlara bilimsel çalışmalar sayesinde çözümler üretiliyor. Bilim iletişimi bu çözümlerin toplum tarafından fark edilmesini sağlıyor. Bu sayede insanlar geleceğe daha umutlu bakar ve bilimsel çalışmaları destekler.

İnsanları aydınlatmanın en iyi yolu bilim iletişimi.  Zira, bilimsel olarak bir kanıt olmamasına rağmen bugün insanların büyük bir çoğunluğu gezegenimizin uzaylılar tarafından ziyaret edildiğine inanıyor. Ayrıca gök cisimleri ile insanların günlük yaşantısı arasında bir ilişki olduğuna ve Dünya’nın düz olduğuna inanan kişi sayısı da az değil.

Bilim iletişimi olmadığı takdirde karşılaştığı sorunlara akıl ve mantık dışında mucize çözümler arayan ve bu nedenle insanlardan da mucize çözümler beklemeye meyilli hale gelen kişi sayısı sürekli olarak artacaktır. Sonuç olarak tüm toplum, rüzgârda savrulan bir yaprak misali, karanlığa ve kaosa sürüklenir. Bugün Dünya’nın gittiği yön budur. Ancak bu gidişatı bilim iletişimi sayesinde önce yavaşlatıp sonra durdurabiliriz.

Bilimsel bilgiyi etkili aktarmanın yolları

Bilim iletişiminde sıkça kullanılan yöntemlerden biri hikâyeleştirme.

Herhangi bir konuyu aktarırken o konudaki tarihsel bilgiler, kişisel deneyimler, bilim insanlarının hayatından ilginç anekdotlar ve ilgili bilimsel çalışmanın insanlığa olan faydaları hakkında bilgiler vermek dinleyicinin konuya ilgili kalmasını sağlar. Önemli çalışmalara imza atmış bilim insanlarının insani yönünü dinleyiciye aktararak dinleyicinin konuyla daha sağlam bir bağ kurması sağlanabilir. Örneğin, tarihimizin en önemli fizikçilerinden biri olan Albert Einstein bir dönem evrenin durağan olduğunu ve kara deliklerin oluşamayacağını düşünmüştü. Buna benzer gerçek hayat hikâyeleri büyük bilim insanlarının da hata yapabileceğini ve başarıya giden yolun hatalardan geçtiğini geleceğin bilim insanlarına göstermesi açısından çok önemli.

Bilim ile günlük yaşantımız arasında önemli bir ilişki var. Hayatımızı kolaylaştıran sayısız teknoloji bilimsel çalışmaların ürünüdür. Sizi evinizden okulunuza veya iş yerinize götüren araçtaki motorun, hastanedeki röntgen cihazının veya beşinci kattaki evinize suyu ulaştıran taşıma sistemi altyapısının çalışma prensibi bilimsel araştırmaların bir sonucudur.

Dinleyicinin, okurun zihninde resim oluşturmak konunun anlaşılmasını kolaylaştırmanın bir diğer etkili yoludur. Kuantum fiziğinin araştırma konusu olan atom ve atom-altı ölçeklerdeki fiziksel süreçleri dinleyicinin zihninde resmetmek zordur. Ancak kuantum fiziği sonucunda hayatımıza giren teknolojilerin neler olduğunu anlatmak (örneğin MR görüntüleme, güneş panelleri ve lazerler), kuantum fiziğiyle günlük yaşantımız arasındaki ilişkiyi ortaya koymak için yeterli olacaktır. Her bilim dalı günlük yaşantımızı kolaylaştıran en az bir ürün veya yöntem icat edilmesini sağlamıştır. Buna benzer örnekler vererek konunun önemi ve insan yaşamıyla bilim arasındaki güçlü bağ ortaya konulmuş olur.

Anlatılarda minimum düzeyde metin ve maksimum düzeyde görsel veya işitsel materyal kullanılmalıdır. Bu sayede konunun anlaşılması kolaylaşır. Konuyu tüm detaylarıyla aktarmak yerine önemli ve ilgi çekici kısımları anlatılmalıdır. Anlatı bir akademik ders niteliğinden ziyade akademik bilgilerin sohbet dilinde ve günlük yaşamdan örneklerle aktarıldığı bir formata sahip olmalıdır.

Her bilim dalı kendine özgü bazı teknik terimlere sahiptir. Anlatım esnasında teknik terim kullanmaktan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Ancak bazı bilimsel terimlerin dilimizde doğrudan bir karşılığı olmayabilir veya varsa bile kolay anlaşılamayabilir. Böyle durumlarda o terimle anlatılmak istenen olgunun günlük yaşamdaki karşılığı analoji kullanarak anlatılabilir. Örneğin kütle çekimi direkt olarak değil de çevresine yaptığı etki nedeniyle varlığını dolaylı yoldan bildiğimiz bir olgudur. Onu direkt olarak göremeyiz ancak orada olduğunu biliriz. Rüzgârı da göremeyiz ancak rüzgârlı bir havada yüzümüze vuran veya saçlarımızı havalandıran şeyin o olduğunu biliriz. Direkt olarak gözlenemeyen olguların dolaylı etkileri benzer analojiler kullanılarak anlatılabilir. Bir cismi serbest düşmeye bıraktığımızda Dünya’nın merkezine doğru olan hareket etme isteği veya bir cismin yumuşak bir yüzeyde oluşturacağı çukur kütle çekim kavramını anlatmak için kullanılabilir.

İyi bir bilim iletişimcisinin sahip olması gereken nitelikler

Bilimsel bilginin elde edilmesinden o bilginin yalın bir şekilde dinleyiciye anlatılmasına giden yol başlıca şu aşamaları içerir: Öğrenme, bilgi ile doğa arasındaki bağlantıyı fark etme, konuyu anlamlandırma, basit bir dille anlatmanın özgün bir yolunu keşfetme ve bilim iletişimi faaliyetlerindeki deneyimlerle sürekli olarak kendini geliştirme.

Eğer siz de bir bilim iletişimcisi olmak istiyorsanız yapmanız gerekenleri şöyle özetleyebilirim.

Çalıştığınız alana olan sevginiz iyi bir bilim iletişimcisi olma yolundaki en önemli basamaktır. Çünkü çalıştığı alanı seven insanlar o alandaki güncel gelişmeleri sürekli takip eder ve alanı hakkında bilgi vermekten zevk duyar. Bu hem güncel hem de akıcı bir konuşma gerçekleştirmek için gerekli en önemli niteliklerden ikisidir.

Bir konuyu o konuda uzman olmayan birine basit ve anlaşılır bir dille anlatabilmek iyi bir bilim iletişimcisinde olması gereken en önemli özelliktir. Dinleyiciye aktarılan bilgiler, hatırlanabilir, anlamlı ve küçük bilgi paketleri halinde sunulmalıdır. Aktaracağınız bilgi hem bilimsel olarak doğru hem de herkesin anlayabileceği kadar yalın olmalıdır. Bu da ancak temel bilgi düzeyini üst seviyelere çıkarmak, güncel gelişmeleri sürekli olarak takip etmek, değişik yaş grubu ve eğitim düzeyinden dinleyiciyle etkileşim kurarak geliştirilebilir. Bu sayede bir soruya basitten karmaşığa doğru giden değişik düzeylerde yanıtlar verme kabiliyeti kazanırsınız.

Etkili anlatım doğru jest ve mimiklerle mümkündür. Düz bir anlatıdan ziyade önemli yerlere vurguların yapıldığı, konunun heyecanının veya öneminin dinleyiciye yeterince aktarıldığı bir anlatı tonu tercih edilmelidir. İyi bir bilim iletişimcisi iyi bir hikâye anlatıcısıdır. Bu da bol okumak ve anlatmakla gelişen bir özelliktir. Okumak kelime dağarcığınızı geliştirirken anlatmak jest ve mimiklerinizi, ses tonunuzu ve sahne kullanımınızı optimum seviyeye taşımanızı sağlar.

İyi bir bilim iletişimcisi kendine sorulan sorulardan çok daha fazla soruyu kendine soran kişidir. Farklı sorular konuya farklı bakış açıları kazandırır. Gereksiz veya saçma soru yoktur. Her sorunun bir nedeni, o soruyu ortaya çıkaran bir bilinmezlik vardır. Bu bilinmezlik birçok kişi için aşikâr olabilir ancak soruyu soran için öyle değildir. İyi bir bilim iletişimcisi hiçbir dinleyiciye yukarıdan bakmamalı ve her soruya ciddiyetle yanıtlar vermeye çalışmalıdır.

Bilim iletişimcisi ile dinleyici arasında bir güven ilişkisi kurulmalıdır. Bu sayede dinleyici aktarılan bilginin doğruluğuna güvenebilir. Bir sorunun yanıtı bilinmiyorsa dürüstçe yanıtın bilinmediği ve konunun araştırılacağı söylenmelidir. Yanlış veya yeterince doyurucu olmayan yanıtlar vermektense dürüst olmak en iyi yoldur. Mümkün olduğunca açık bir dille konuyu aktarmak gerekir. Konuyla ilgili teknik terimlerden özellikle kaçınılmalıdır. Aksi halde dinleyici onlara tepeden baktığınızı düşünebilir. Bilim iletişimcisi dinleyicinin karmaşık bilgileri anlamayacağını düşünmemelidir. Herkes her şeyi er ya da geç anlayabilir. Önemli olan anlatım şeklidir. Bilim iletişimcisi aynı zamanda iyi bir dinleyici olmalıdır. Ona yöneltilen soruları dikkatle dinlemelidir.

Bilginin aktarılacağı topluluğu tanımak çok önemlidir. Topluluğun bilgi düzeyini, yaş grubunu, mümkünse mesleklerini bilmek konuşmayı uygun seviyede ayarlamanızı sağlar. Bu sayede anlatım tarzı değiştirilebilir, kullanılan görseller dinleyicilerin ortalama yaş grubuna göre uyarlanabilir ve anlatı esnasında seçilecek kelimeler, tanımlar ve analojiler dinleyicinin seviyesine uygun olarak belirlenebilir. Böylece konuşma en verimli şekilde gerçekleştirilmiş olur.

Bilim iletişimcisi bir bilginin doğruluğunu kontrol etmeyi bilmelidir. Bu da bilimsel metodolojiye hâkim olmakla mümkündür. Bilimsel bir bilginin nasıl elde edildiğini ve analiz aşamalarında sorun olup olmadığını kontrol edecek düzeyde bilimsel çalışmalara hâkim olmalıdır. Özellikle insan hayatını direkt olarak etkileyen tıp alanındaki bilgilerin doğruluğunun kontrolü hayati bir öneme sahiptir.

Herhangi bir bilim dalında uzman bir kişi uzmanlık alanının yanı sıra genel olarak bilim üzerine konuşabilir. Ancak bir bilim iletişimcisinin her alanda uzman olması beklenemez. O nedenle bilim iletişimcisi sınırlarını bilmeli ve uzmanlık alanında halkı aydınlatmalıdır. Örneğin bir fizikçinin insan psikolojisi hakkında bilgiler vermesi bilginin doğruluğu konusunda dinleyiciye güven vermeyecektir.

Bilim iletişimcisi günümüzün iletişim araçlarını kullanma konusunda deneyimli olmalıdır. Sesli, görüntülü ve yazılı anlatım araçlarının ve uygulamaların kullanımına hâkim olması gerektiği gibi sosyal medya araçlarını da etkin bir biçimde kullanmalıdır.

Sosyal medya daha geniş kalabalıklara ulaşmada çok etkili bir araç olsa da en önemli negatif yanlarından biri de kişisel saldırılara karşı savunmasız olmasıdır. Bilim iletişimcisi bu durumun farkında olmalıdır. Bilim iletişimcisinin aktarmaya çalıştığı konu bilim dışı yorumlara maruz kalabilir veya konuyla ilgisi olmayan tepkilere neden olabilir. Böyle durumlarda profesyonelliği koruyarak sakin kalmak, verilmek istenen asıl mesaja odaklanmak ve sonuçsuz tartışmalara girmekten kaçınmak gerekir.

Eğer bir bilim insanı adayı iseniz bilim iletişimi yönünden kendinizi geliştirmeniz sizin için çok faydalı olacaktır. Nitekim bilim çoğunlukla gruplar halinde gerçekleştirilir. İyi seviyede iletişim yeteneklerine sahip olmak, içinde bulunduğunuz araştırma grubuna uyum sağlamanızı ve daha verimli çalışmanızı kolaylaştırır. Ayrıca iyi bir bilim iletişimcisi dinleyicide merak uyandırır. Bu merak duygusu bilim iletişimcisinin kendi konusuna olan ilgi ve sevgisini de bir üst seviyeye çıkarır. İyi bir bilim iletişimi faaliyeti iki tarafın da kazandığı sonuçlar ortaya çıkarır.

Bilim her zaman insanlığın yararına sonuçlar ortaya çıkarmaz. Çünkü bilimsel bilginin nasıl ve ne amaçla kullanılacağına karar veren insandır. Örneğin birçok teknolojik ilerleme hayatımızı kolaylaştırdığı gibi çevre kirliliğine, hastalıklara veya daha ölümcül silahlar yapılmasına da neden olabilir. İyi bir bilim iletişimcisi bu önemli noktaya dikkat çekmeli ve iyi birer birey olmanın önemine de vurgu yapmalıdır.

Bilim evreni araştırmak ve anlamak için sahip olduğumuz en iyi yoldur. Bilim iletişimi bireye olayların nedenini araştırmanın doğru yolunu gösterir. Bireyin öğrenme merakını arttırır, kritik düşünme, rasyonel kararlar verme, veriye dayalı sorgulama, mantıksal nedenleme ve çözüm üretme süreçlerini bir sistematiğe oturtmasını sağlar.

Bilim iletişimciliği yolculuğu

Bilim iletişimciliği sonu olan, ulaşılması gereken bir hedef değildir. Süreklilik gerektiren ve her geçen gün insanın bilgi kütüphanesine ve niteliklerine yeni şeyler kattığı bitmeyen bir yolculuktur.

Ülkemizde uzay bilimlerini ve genel anlamda bilimi yaymaya çalışan en geniş kapsamlı bireysel ve gönüllü sosyal sorumluluk projesi Gelecek Uzayda projesidir.

11. yılına giren proje kapsamında iki yüz bine yakın gencimize seminerler vermiş, 36 şehrimizi bizzat ziyaret etmiş, 170’yi aşkın popüler bilim makalesi kaleme almış, 1 popüler bilim kitabı yazmış (bkz. Kaostan Kozmosa Evrenin Hikayesi), 150’nin üzerinde televizyon programına katılmış ve 300’ü aşkın eğitici video ve ayrıca onlarca sesli yayın içeriği üretmiş biri olarak söyleyebilirim ki bilim iletişimi toplumların geleceği için hayati bir konudur. Uluslararası Astronomi Birliği tarafından 2019 yılında düzenlenen uluslararası #IAU100 etkinliklerinde kendi kategorisinde birincilik ödülü kazanan Gelecek Uzayda projesiyle her yaştan meraklı herkese ulaşmaya devam ediyorum.

Çünkü biliyorum Gelecek Uzayda!

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 18 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.

Selçuk Topal
Selçuk Topal
Doç. Dr. Selçuk TOPAL - Astrofizikçi, Popüler Bilim Yazarı, Konuşmacı Lisans ve yüksek lisans öğrenimini Ankara Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nde tamamladı. Oxford Üniversitesi Astrofizik Bölümü’nde doktora derecesini almıştır. Dış galaksilerde moleküler gaz gözlem ve analizi, gaz kinematiği ve galaksi evrimi alanlarında çalışmalar yapmaktadır. Doktora süresince bir yıl kadar Nagoya Üniversitesi Astronomi Bölümü’nde ziyaretçi araştırmacı olarak bulunmuştur. Doktora çalışmalarının ilki Association of British Turkish Academics tarafından doğa bilimleri alanında Mansiyon ödülüne layık görülmüştür. Uzmanlık alanında birçok uluslararası makale ve bildirisi bulunan Topal Kaostan Kozmosa Evrenin Hikayesi isimli popüler bilim ve astronomi kitabının da yazarıdır. Topal’ın ayrıca felsefe alanında lisans derecesi bulunmaktadır. Uzay ve bilimi ilgilenen herkese en doğru ve en ilgi çekici şekilde ulaştırmayı hedefleyen ve alanında ülkemizdeki en büyük bireysel sosyal sorumluluk projesi olan Gelecek Uzayda projesini 2013 yılında başlatan Topal 2023 sonunda toplamda iki yüz binden fazla gencimize seminerler vermiş, 36 şehrimizi bizzat ziyaret etmiş, 150’yi aşkın popüler bilim makalesi kaleme almış, 100'ün üzerinde televizyon programına katılmış ve 200’ü aşkın eğitici video ve sesli yayın içeriği üretmiştir. Uluslararası Astronomi Birliği tarafından 2019 yılında düzenlenen 100. yıl etkinliklerinde kendi kategorisinde birincilik ödülü kazanan Gelecek Uzayda projesi çalışmalarına devam etmektedir. Topal’ın The Royal Astronomical Society, International Astronomical Union, European Astronomical Society ve Oxford Union üyelikleri bulunmaktadır. Giresun doğumlu olan Doç. Dr. Selçuk Topal evli ve iki çocuk (Uzay ve Venüs) babasıdır. Topal’ın tüm akademik çalışmaları ve bilim-toplum etkinlikleri hakkındaki detaylı bilgilere www.astronomselcuk.com web adresinden ulaşılabilir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x