İklim güvenliği açısından belediyeler için beş temel ilke

İklim değişikliği nedeniyle yaşanan sel, yangın ve aşırı hava olaylarına karşı belediyeler neler yapmalı? Hangi önlemleri almalı? Nasıl bir iletişim sistemi kurmalı? Belediyelerin iklim değişikliği karşısında daha güvenli hale gelmesi için gereken beş temel ilke ne?

Hava sıcaklığı mevsim normallerinin üstünde… Gün geçmiyor ki, bir yerde yangın çıkmasın, bir başka yeri sel basmasın… Öte yandan “ozon tabakası”, “karbon salınımı”, “sera gazı”, “enerji verimliliği” gibi kavramları sık kullanır hale geldik. İşte anlamakta ve adlandırmakta zorlandığımız bu şey “iklim değişikliği” olarak tanımlanıyor.

İklim değişikliğinin etkisi yalnız sıcaklıklardaki artıştan ibaret değil. Kuraklık da dahil, okyanus ve deniz suyu seviyelerindeki yükselme de…

Şurası bir hakikat ki, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altında.

Görünen o ki, hem kişisel hem de kurumsal bir eyleme ihtiyaç var.

Yazar ve araştırmacı Nadja Podbregar, natur.de için hazırladığı “İklim Güvenliği Açısından Belediyeler İçin Beş Temel İlke” adlı makalesinde, Almanya odağında bunu ele alıyor. “Almanya’nın batısındaki ve güneyindeki şiddetli yağmurların sebep olduğu felaketler” diyor, “bize sert bir şekilde şunu gösteriyor: Hava şartları her yerde olduğu gibi gittikçe aşırılaşıyor.” Podbregar, Alman araştırmacıların yakın zamanda yayınladıkları bildiriye sırtını dayayarak, belediyelerin olası felaketlere karşı nasıl önlem almaları gerektiğine değiniyor. Ve belediyelerin daha güvenli hale gelebilmek için uymaları gereken beş temel ilkeyi sıralıyor.

Bilindiği gibi Temmuz 2021’de Kuzey Ren-Vestfalya, Rheinland-Pfalz, Bavyera ve Saksonya’da yoğun ve uzun süreli yağışlar altyapı ve binalarda ciddi hasara neden oldu. Yollar ve raylar su altında kaldı. Taşan nehirlerin ve altyapıların sularıyla evler yıkıldı. Daha önce Almanya için düşünülemeyecek yaralanmalar, kayıplar ve ölümler oldu. Buna karşılık, 2018 ve 2019’daki sıcaklık ve kuraklık dönemleri, kendilerini tamamen farklı şekilde gösterdi, ancak aynı zamanda ciddi sonuçlar da doğurdu.

Belediyeler ve şehirler için daha fazla iklim güvenliği

İşte tam da burada söze giriyor Nadja Podbregar. “İklim çalışmaları…” diyor, “Tüm farklılıklara rağmen, bu tür aşırı hava koşullarının aynı madalyonun sadece iki yüzü olduğunu gösteriyor: Her iki tür olayda da – şiddetli yağmur, sıcaklık ve kuraklık – iklim değişikliğinin ardından artmıştır. Bu nedenle gelecekte Almanya’da da bu aşırı uçlarla daha sık karşılaşmak zorunda kalacağımız aşikâr. Son olaylardan doğru dersleri çıkarmak gerekiyor. Bu, her zamankinden daha önemli. Helmholtz Çevre Araştırmaları Merkezi (UFZ) tarafından koordine edilen araştırmacılar bunların neler olabileceğini özetlemişler. Şehirlerin ve belediyelerin daha fazla iklim güvenliği için dönüşümlerinde temel olarak kullanmaları gereken beş temel ilkeyi tanımlamışlar.”

UFZ adına çalışan araştırmacı Christian Kuhlicke’ten öğreniyoruz ki, iklim değişikliği, özellikle belediyeler ve şehirler için çok büyük görevler anlamına geliyor. Bu nedenle, şehirlerin ve belediyelerin, binaların ve altyapıların yanı sıra ekosistemlerin yenilenmesini ortaklaşa ilerletmek ve yeni hava dinamiklerine hazırlaması gerekiyor: “Belediyeler ve şehirlerdeki stratejik planlamanın yanı sıra aşırı hava ve sivil koruma risk yönetimini daha da güçlendirmek önemli. Amaç, toplulukların ve şehirlerin iklim güvenliğini yeni bir temele oturtmak olmalı. Bu, bilgi tabanımızın daha da geliştirilmesini, aynı zamanda siyaset ve federal ve eyalet yetkilileri, özel şirketler, dernekler ve sahadaki bireysel insanlar dahil olmak üzere tüm aktörlerin işbirliğini gerektirmekte.”

Uyarı sistemleri, tutma alanları ve yeniden yapılandırma

Nadja Podbregar, meslektaşı Christian Kuhlicke’nin uyarısından hareketle diyor ki: “Bilim adamları aşağıdaki önlemleri önermekte: Öncelikle erken uyarı sistemleri iyileştirilmeli ve sivil koruma güçlendirilmeli. Somut olarak, bu, daha küçük nehir havza alanları için taşkın tahminlerinin iyileştirilmesi ve güvenilir uyarı sistemlerinin kurulması anlamına gelmekte. Ayrıca yerel yönetimler ve vatandaşlarla iletişim geliştirilmeli. En son şiddetli yağmurla ilgili deneyim, hava durumu uyarılarının ve olası sonuçlarının genellikle anlaşılmadığını gösteriyor. Yalnızca insanların anladığı ve güvendiği bir uyarı istenen eylemlere yol açabilir zira.

Diğer bir önlem ise toplulukları, şehirleri ve manzaraları sadece setler, duvarlar ve polderler gibi yerleşik koruma çözümleri ile korumak değil, aynı zamanda sözde sünger gibi emme yeteneğini arttırmak için çözümler sunmak gerekiyor. Alüvyal çayırlar, ormanlık alanlar ve kentsel yeşil alanlar, toprak altının su tutma kapasitesini artırmakta ve böylece yağmur suyunun nehirlere akmasını geciktirmektedir. Yıkılan binaları ve kasabaları yeniden inşa ederken, hem yeni binalar hem de yenilemeler için iklim güvenliğine eskisinden daha fazla önem verilmeli. Özellikle çocuklar, yaşlılar veya engelliler gibi daha hassas grupları barındıran tesislerde koruma standartları yükseltilmeli.

Bilim adamları, ‘Enerjiyi verimli olarak yenilemeye benzer şekilde, bu da finansal destek ve teşvik araçlarının yanı sıra önleyici sigorta primlerinin oluşturulmasını gerektiriyor’ diye açıklıyor. ‘Mevcut binalarda gelecekteki zorlukları çekici veya tepkisel bir şekilde aşmaya çalışmak yeterli olmayacaktır.’ diyorlar.”

Daha güvenli altyapılar

Nadja Podbregar, kritik altyapıları hasar ve arızalara karşı daha iyi korumak için kamu fonlarına da ihtiyaç duyulacağı görüşünce: “Kriz sırasında gerekli iletişim ağlarının, tıbbi hizmetlerin ve tesislerin başarısız olması kabul edilemez, çünkü bu tür aşırı olaylara yeterince hazırlıklı değiller. Modern toplumumuzun omurgasını oluşturan altyapılar (su, elektrik vb.), aşırı hava koşullarında da çalışacak veya uygun geri dönüş seçeneklerine izin verecek şekilde tasarlanmalıdır.

Taleplerin çoğu, 1993 ve 1995 yıllarında Ren nehrinde yaşanan büyük sellerden ve 2002 ve 2013 yıllarında yaşanan yıkıcı sellerin ardından kamuoyuna duyurulmuş. Bu açıklamanın önemini bir kez daha vurgulamak gerekiyor. Bilim adamlarının da belirttiği gibi, tüm bu öneriler ve ilgili önlemler yeni değiller. Bununla birlikte, yeniden yapılanmanın şehirler, belediyeler, yatırımcılar ve özel şahıslar açısından yenilik ve yapılandırma iradesinin yanı sıra federal hükümet ve eyaletler tarafından finansman ve teşvik araçlarının kullanılmasını gerektirdiği de çok açık.

Ayrıca bilim insanları, altyapı sistemlerinin dönüştürülmesi gibi, kaldı ki bunun temelleri artık kesinlikle atılmalıdır, ancak uzun vadede uygulanabilecek önlemlerin bile ertelenmemesi gerektiğini vurgulamaktalar. Kuhlicke ve meslektaşları haklı: Artık harekete geçme zamanı!”

Bu yazı ilk kez 12 Ağustos 2021’de yayımlanmıştır.

 

Doğa ve çevre konularını işleyen natur.de (wissenschaft.de’nin alt kolu) sitesinden yayımlanan Nadja Podbregar imzalı “İklim güvenliği açısından belediyeler için beş temel ilke” başlıklı yazıdan öne çıkan bazı bölümler Meral Harzem tarafından çevrilmiş ve editoryal katkıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.wissenschaft.de/umwelt-natur/fuenf-prinzipien-fuer-klimasichere-kommunen/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İklim güvenliği açısından belediyeler için beş temel ilke

İklim değişikliği nedeniyle yaşanan sel, yangın ve aşırı hava olaylarına karşı belediyeler neler yapmalı? Hangi önlemleri almalı? Nasıl bir iletişim sistemi kurmalı? Belediyelerin iklim değişikliği karşısında daha güvenli hale gelmesi için gereken beş temel ilke ne?

Hava sıcaklığı mevsim normallerinin üstünde… Gün geçmiyor ki, bir yerde yangın çıkmasın, bir başka yeri sel basmasın… Öte yandan “ozon tabakası”, “karbon salınımı”, “sera gazı”, “enerji verimliliği” gibi kavramları sık kullanır hale geldik. İşte anlamakta ve adlandırmakta zorlandığımız bu şey “iklim değişikliği” olarak tanımlanıyor.

İklim değişikliğinin etkisi yalnız sıcaklıklardaki artıştan ibaret değil. Kuraklık da dahil, okyanus ve deniz suyu seviyelerindeki yükselme de…

Şurası bir hakikat ki, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altında.

Görünen o ki, hem kişisel hem de kurumsal bir eyleme ihtiyaç var.

Yazar ve araştırmacı Nadja Podbregar, natur.de için hazırladığı “İklim Güvenliği Açısından Belediyeler İçin Beş Temel İlke” adlı makalesinde, Almanya odağında bunu ele alıyor. “Almanya’nın batısındaki ve güneyindeki şiddetli yağmurların sebep olduğu felaketler” diyor, “bize sert bir şekilde şunu gösteriyor: Hava şartları her yerde olduğu gibi gittikçe aşırılaşıyor.” Podbregar, Alman araştırmacıların yakın zamanda yayınladıkları bildiriye sırtını dayayarak, belediyelerin olası felaketlere karşı nasıl önlem almaları gerektiğine değiniyor. Ve belediyelerin daha güvenli hale gelebilmek için uymaları gereken beş temel ilkeyi sıralıyor.

Bilindiği gibi Temmuz 2021’de Kuzey Ren-Vestfalya, Rheinland-Pfalz, Bavyera ve Saksonya’da yoğun ve uzun süreli yağışlar altyapı ve binalarda ciddi hasara neden oldu. Yollar ve raylar su altında kaldı. Taşan nehirlerin ve altyapıların sularıyla evler yıkıldı. Daha önce Almanya için düşünülemeyecek yaralanmalar, kayıplar ve ölümler oldu. Buna karşılık, 2018 ve 2019’daki sıcaklık ve kuraklık dönemleri, kendilerini tamamen farklı şekilde gösterdi, ancak aynı zamanda ciddi sonuçlar da doğurdu.

Belediyeler ve şehirler için daha fazla iklim güvenliği

İşte tam da burada söze giriyor Nadja Podbregar. “İklim çalışmaları…” diyor, “Tüm farklılıklara rağmen, bu tür aşırı hava koşullarının aynı madalyonun sadece iki yüzü olduğunu gösteriyor: Her iki tür olayda da – şiddetli yağmur, sıcaklık ve kuraklık – iklim değişikliğinin ardından artmıştır. Bu nedenle gelecekte Almanya’da da bu aşırı uçlarla daha sık karşılaşmak zorunda kalacağımız aşikâr. Son olaylardan doğru dersleri çıkarmak gerekiyor. Bu, her zamankinden daha önemli. Helmholtz Çevre Araştırmaları Merkezi (UFZ) tarafından koordine edilen araştırmacılar bunların neler olabileceğini özetlemişler. Şehirlerin ve belediyelerin daha fazla iklim güvenliği için dönüşümlerinde temel olarak kullanmaları gereken beş temel ilkeyi tanımlamışlar.”

UFZ adına çalışan araştırmacı Christian Kuhlicke’ten öğreniyoruz ki, iklim değişikliği, özellikle belediyeler ve şehirler için çok büyük görevler anlamına geliyor. Bu nedenle, şehirlerin ve belediyelerin, binaların ve altyapıların yanı sıra ekosistemlerin yenilenmesini ortaklaşa ilerletmek ve yeni hava dinamiklerine hazırlaması gerekiyor: “Belediyeler ve şehirlerdeki stratejik planlamanın yanı sıra aşırı hava ve sivil koruma risk yönetimini daha da güçlendirmek önemli. Amaç, toplulukların ve şehirlerin iklim güvenliğini yeni bir temele oturtmak olmalı. Bu, bilgi tabanımızın daha da geliştirilmesini, aynı zamanda siyaset ve federal ve eyalet yetkilileri, özel şirketler, dernekler ve sahadaki bireysel insanlar dahil olmak üzere tüm aktörlerin işbirliğini gerektirmekte.”

Uyarı sistemleri, tutma alanları ve yeniden yapılandırma

Nadja Podbregar, meslektaşı Christian Kuhlicke’nin uyarısından hareketle diyor ki: “Bilim adamları aşağıdaki önlemleri önermekte: Öncelikle erken uyarı sistemleri iyileştirilmeli ve sivil koruma güçlendirilmeli. Somut olarak, bu, daha küçük nehir havza alanları için taşkın tahminlerinin iyileştirilmesi ve güvenilir uyarı sistemlerinin kurulması anlamına gelmekte. Ayrıca yerel yönetimler ve vatandaşlarla iletişim geliştirilmeli. En son şiddetli yağmurla ilgili deneyim, hava durumu uyarılarının ve olası sonuçlarının genellikle anlaşılmadığını gösteriyor. Yalnızca insanların anladığı ve güvendiği bir uyarı istenen eylemlere yol açabilir zira.

Diğer bir önlem ise toplulukları, şehirleri ve manzaraları sadece setler, duvarlar ve polderler gibi yerleşik koruma çözümleri ile korumak değil, aynı zamanda sözde sünger gibi emme yeteneğini arttırmak için çözümler sunmak gerekiyor. Alüvyal çayırlar, ormanlık alanlar ve kentsel yeşil alanlar, toprak altının su tutma kapasitesini artırmakta ve böylece yağmur suyunun nehirlere akmasını geciktirmektedir. Yıkılan binaları ve kasabaları yeniden inşa ederken, hem yeni binalar hem de yenilemeler için iklim güvenliğine eskisinden daha fazla önem verilmeli. Özellikle çocuklar, yaşlılar veya engelliler gibi daha hassas grupları barındıran tesislerde koruma standartları yükseltilmeli.

Bilim adamları, ‘Enerjiyi verimli olarak yenilemeye benzer şekilde, bu da finansal destek ve teşvik araçlarının yanı sıra önleyici sigorta primlerinin oluşturulmasını gerektiriyor’ diye açıklıyor. ‘Mevcut binalarda gelecekteki zorlukları çekici veya tepkisel bir şekilde aşmaya çalışmak yeterli olmayacaktır.’ diyorlar.”

Daha güvenli altyapılar

Nadja Podbregar, kritik altyapıları hasar ve arızalara karşı daha iyi korumak için kamu fonlarına da ihtiyaç duyulacağı görüşünce: “Kriz sırasında gerekli iletişim ağlarının, tıbbi hizmetlerin ve tesislerin başarısız olması kabul edilemez, çünkü bu tür aşırı olaylara yeterince hazırlıklı değiller. Modern toplumumuzun omurgasını oluşturan altyapılar (su, elektrik vb.), aşırı hava koşullarında da çalışacak veya uygun geri dönüş seçeneklerine izin verecek şekilde tasarlanmalıdır.

Taleplerin çoğu, 1993 ve 1995 yıllarında Ren nehrinde yaşanan büyük sellerden ve 2002 ve 2013 yıllarında yaşanan yıkıcı sellerin ardından kamuoyuna duyurulmuş. Bu açıklamanın önemini bir kez daha vurgulamak gerekiyor. Bilim adamlarının da belirttiği gibi, tüm bu öneriler ve ilgili önlemler yeni değiller. Bununla birlikte, yeniden yapılanmanın şehirler, belediyeler, yatırımcılar ve özel şahıslar açısından yenilik ve yapılandırma iradesinin yanı sıra federal hükümet ve eyaletler tarafından finansman ve teşvik araçlarının kullanılmasını gerektirdiği de çok açık.

Ayrıca bilim insanları, altyapı sistemlerinin dönüştürülmesi gibi, kaldı ki bunun temelleri artık kesinlikle atılmalıdır, ancak uzun vadede uygulanabilecek önlemlerin bile ertelenmemesi gerektiğini vurgulamaktalar. Kuhlicke ve meslektaşları haklı: Artık harekete geçme zamanı!”

Bu yazı ilk kez 12 Ağustos 2021’de yayımlanmıştır.

 

Doğa ve çevre konularını işleyen natur.de (wissenschaft.de’nin alt kolu) sitesinden yayımlanan Nadja Podbregar imzalı “İklim güvenliği açısından belediyeler için beş temel ilke” başlıklı yazıdan öne çıkan bazı bölümler Meral Harzem tarafından çevrilmiş ve editoryal katkıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://www.wissenschaft.de/umwelt-natur/fuenf-prinzipien-fuer-klimasichere-kommunen/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x