Yeni küresel düzen: “Kurallara dayalı” mı, “ilke odaklı” mı?

Günümüz sorunlarına yanıt veremeyen küresel düzen, yerini nasıl bir düzene bırakmalı? Yeni aktörlerin de dahil olduğu, gezegeni ilgilendiren meselelere etkili çözümler getirebilecek bir düzen, hangi ilkelere dayanarak inşa edilmeli?

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan kurallara dayalı uluslararası düzenin, günümüzün meselelerine etkili yanıt veremediği uzun zamandır tartışılıyor.

Peki, sadece uluslararası değil, ulusötesi sorunların da etkisini artırdığı günümüz dünyasında, yeni aktörlerin de dahil olduğu kapsayıcı bir düzen nasıl olmalı?

Abu Dabi, Anwar Gargash Diplomasi Akademisi dekanı ve Paris Uluslararası İlişkiler Okulu’nda yardımcı doçent Eric Alter, Asia Times internet sitesinde yayımlanan yazısında yeni uluslararası düzenin hangi ilkeler çerçevesinde oluşturulması gerektiğini anlatıyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Büyük güç rekabetinin benzeri görülmemiş ölçekte yeniden canlanmasıyla, ana aktörlerin ortada buluşmaya pek de hevesli olmadığı görülüyor. Alev almaya hazır ortam, küresel işbirliğini giderek daha zorlu hale getiriyor.

Bu çalkantılı zamanların en çarpıcı işaretlerinden biri, Batı dış politikasının uzun zamandır temel dayanağı olan kurallara dayalı uluslararası düzene yönelik saldırıdır.

Terim, Soğuk Savaş’tan sonra ortaya çıkmış olsa da, devletlerin, esas olarak barış ve güvenlik nedenleriyle böyle bir düzene olan bağlılıklarının kökeni, İkinci Dünya Savaşı sonrası düzenin kurulmasına yönelik çabalara dayanıyor. Pek çok farklı anlamda kullanılsa da çoğunlukla devletlerin, küresel ilişkileri yöneten yerleşik ilke, kural ve kurumlara uygun olarak faaliyetlerini yürütme konusunda ortak bir taahhütte bulunmaları olarak anlaşılıyor.

Peki, bu düzen hangi özel kurallara atıfta bulunuyor? Bunları belirleme ve uygulama yetkisi kimde?

Evrensel ilkelere bağlı kalma kisvesi altında devletler ve diğer uluslararası aktörler, tutarsız bir dizi bağlayıcı ve bağlayıcı olmayan kural ve çifte standardın öznesi olmuş durumda.

Örneğin, Batılı liderler Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili kanıt toplamaya dahil olsalar da İsrail-Hamas savaşı konusunda benzer şekilde davranmaktan geri duruyorlar. Aynı şekilde hükümetler, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) Rusya liderini savaş suçlarından yargılamasını desteklerken, İsrail başbakanı için tutuklama emri çıkarma kararını eleştiriyor.

Gerçek şu ki, hâlâ büyük ölçüde Amerikan liberalizminden etkilenen kurallara dayalı uluslararası düzen, birçok kişiye göre küresel yönetişim için tutarlı bir sistem oluşturmuyor ve onu etkili bir şekilde düzenlemekten aciz.

Son dönemin süregelen iki büyük savaşı, uluslararası düzenin sınırlarını zorladı ve uluslararası işbirliğine yönelik alternatif yaklaşımları destekleyen yarı-anayasal ivmeyi hızlandırdı.

Aslında dünya bunu daha önce de görmüştü. 1945 sonrası dünya düzeni tam da iki korkunç savaşa ve ekonomik bunalıma doğrudan bir yanıt olsa da kurallara dayalı düzenin doğası ve mimarisinin artık gözden geçirilmesi gerekiyor.

Bu revizyon, diğer güçlerin uluslararası düzen vizyonlarına uyum sağlamak ve orman kanunlarının devreye girmesini önlemek için gerekli.

Atlantik İttifakı’nın asli öneminin yeniden teyit edilmesi ve NATO’nun, özellikle Avrupa’nın Ukrayna savaşına verdiği karşılık ışığında yenilenmiş bir amaç bulması memnuniyet verici gelişmeler. Ancak parçalı bir yaklaşım, yalnızca alt düzenlerin ortaya çıkmasına katkıda bulunacak ve küresel düzenin daha bölünmüş ve dolayısıyla daha minimalist veya normatif olarak daha zayıf görünmesine yol açacaktır.”

İki temel belirleyici

Yazar, kurallara dayalı uluslararası düzenin uçurumdan geri döndürülmesi ve etkinliğinin artırılması için iki temel belirleyicinin dikkate alınması gerektiğini söylüyor: “Öncelikle uluslararası düzen, başta Küresel Güney olmak üzere, yükselen orta güçlerin ulusal vizyonlarını da içeren daha çok kutuplu bir güç dağılımına yer vererek yeni jeopolitik ve ekonomik gerçekleri yansıtmalıdır.

Bu güçler giderek daha fazla, 20’nci yüzyıldaki öncülünden daha etkili yeni bir Bağlantısızlar Hareketi’yle ilişkileniyor. (…) Benzer düşünce yapısına sahip devletlerin oluşturduğu rekabetçi bloklardan kaynaklanabilecek potansiyel çatışmaları azaltmaya yönelik böylesi kapsayıcı bir yaklaşım büyük önem taşıyor.

İkinci olarak, uluslararası düzen, temel ilke ve değerlere dayanan, uluslararası işbirliğine yönelik pragmatik bir yaklaşım benimseyen uluslararası bir hukuki ve kurumsal çerçeve oluşturmalıdır.

Devletler arasındaki çatışmayı etkili bir şekilde yönetmeli; daha kapsayıcı, adil, dirençli ve sürdürülebilir bir küresel ekonomi politiği teşvik etmeli; çeşitli devlet ve devlet dışı aktörlerin kural koymasına olanak sağlamalı ve ulusötesi ve gezegene dair zorlukları ele almak için uluslararası işbirliğini teşvik etmelidir.

Ortak zemin

Peki, herkes için makul ölçüde başarılı olabilecek ve tüm tarafların uyabileceği ilkelerin ortak zemini nedir?

Tüm devletlerin uluslararası hukuk kurallarıyla benzer bulmadığı uluslararası kurallara dayalı bu yaklaşımın başarı şansı sınırlıdır. Uluslararası toplumda, tıpkı iç bağlamlarda olduğu gibi, kurallar ve normlar yalnızca teknik kılavuzlar olarak değil, aynı zamanda kolektif eylemin hedeflerini ve seyrini tanımlayan ilkelerin ifadeleri olarak da kendini gösterir.

Bu nedenle, BM Şartı’nın ve diğer uluslararası standartların temel ilkeleri geçerli olmalıdır. Bunlar arasında egemenliğe, müdahale etmemeye ve toprak bütünlüğüne saygının yanı sıra insan hakları, temel özgürlükler ve açık bir uluslararası ekonomik sistem yer alır.

Söz konusu ilkeler, insanlığın büyük çoğunluğunun benimsediği değerleri temsil ettiği ve bunları hem ahlaki bir zorunluluk hem de uluslararası ilişkilerin hukuki temeli haline getirdiği için BM üye ülkeleri tarafından hâlihazırda kabul edilmiştir.

Dolayısıyla BM ile uyumlu kurallara dayalı bir düzen, özellikle Güvenlik Konseyi içinde ayrıcalıklar ve hiyerarşi gerektirir. Bununla birlikte, daha öngörülebilir bir ortamı teşvik etmek için bazı güç farklılıklarının yumuşatıldığı, çeşitli aktörlerin karar alma sürecine katılmasını ve söz sahibi olmasını sağlayan bir sistemi temsil eder.

İlk bakışta, BM’nin temel ilkelerine dayanmak, güncel olayların çeşitliliği, değişimi ve yeniliğiyle uyumsuz görünebilir. Peki bu karşıt unsurlar, pratik taahhütlerle nasıl bağdaştırılabilir?

Bu ilkelerin, çatışan etkileri nedeniyle belirli sorunlara otomatik çözümler sunamayacağı bir gerçektir. Ancak, rasyonel çözümlere ulaşmak için dikkatlice tartılıp dengelenebilecek ölçütlerdir. İlkeler ve acil ihtiyaçlar, aralarındaki gerilime rağmen uyum içinde çalışmak üzere hizalanabilirler.

İlkeler, belirli prosedürel kalıplar veya eylemler için ayrıntılı mekanizmalar öngörmediklerinden, esnektir. Uyarlamaya olanak tanır ve karşıt eğilimleri bünyelerinde barındırabilirler. Örneğin, insan haklarına uyulması gibi bir ilke, müdahale etmeme kavramıyla dengelenir. Benzer şekilde, devletler arasındaki eşitlik ilkesi her zaman büyük güçlerin sorumluluklarını içeren bir çerçeve içinde görülür.

BM eski Genel Sekreteri Dag Hammarskjold’un yıllar önce ifade ettiği anlayışın aynısıdır aslında: Uluslararası ilişkiler, dünya kamuoyu huzurunda çeşitli aktörler arasında devlet davranışının meşruiyeti konusunda bir diyalog oluşturur. Devletler haklarını savunurken, liderler de güvenilirliği destekleyen eylemlerle bu hakları geçerli kılar.

Belirlenmesi gereken, insanlığın varlığı için hayati önem taşıyan konularda küresel işbirliği alanıdır: İklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik, uzayda sorumlu davranış, siber alan ve yapay zekâ dahil olmak üzere uzun vadeli barış, güvenlik ve insan hakları ile diğer temel özgürlüklere bağlılık. Bu ilerleme yolları, ikili veya bölgesel rekabetlerden kaynaklanan rekabet avantajlarının bir kenara bırakılmasını gerektirir.

Bu ilkelere sürdürülebilir bir şekilde bağlı kalmanın temel unsurlarından biri, ortak çıkarları ortak eylem ve mutabık kalınan standartlar için bir temel olarak belirlemektir. Biden yönetimi tarafından önerilen ‘diplomatik değişken geometri’ kavramı, her sorunun ortakların özel olarak bir araya getirilmesiyle ele alındığı pragmatik bir yaklaşımı savunur. Bu düzenlemelerin başarılı olması için yalnızca devletleri değil, aynı zamanda devlet altı aktörleri ve sivil toplumu da sürece dahil etmek hayati önem taşır.”

Ulusötesi oluşumlar

Yazar, ticaret, kalkınma, finans ve para politikası alanlarındaki işbirliğinin sürdürülmesinde yeni ulusötesi örgütler ve düzenlemelerin önemli bir rol oynayacağını ve yeni küresel standartların oluşturulmasına yardımcı olacağını belirtiyor: “G7 tarafından başlatılan Finansal Eylem Görev Gücü (FATF), değerli bir örnektir. Küresel kara para aklama ve terör finansmanı ağları gibi yasa dışı faaliyetlerle mücadeleye yönelik uluslararası standartlar oluşturur.

İklim değişikliği konusunda Büyük Ekonomiler Forumu, nükleer konularda Nükleer Tedarikçiler Grubu ve füzelerin yayılması konusunda Yayılma Güvenliği Girişimi gibi farklı alanlardaki çeşitli oluşumlar, hâlihazırda belirli zorluklarla mücadele ediyor.

Bu tür pratik eylemler ve operasyonel tedbirler, uluslararası davranış standartlarının geliştirilmesini ve bunların etkili bir şekilde uygulanmasını sağlayabilir. Yeni bir boyut getirerek tüm uluslar için ilkelere dayalı bir uluslararası düzeni geliştirebilir.”

Bu yazı ilk kez 19 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.

Eric Alter’ın Asia Times internet sitesinde yayımlanan “A ‘rules-based’ or ‘principle-driven’ new global order?” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://asiatimes.com/2024/09/a-rules-based-or-principle-driven-new-global-order/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Yeni küresel düzen: “Kurallara dayalı” mı, “ilke odaklı” mı?

Günümüz sorunlarına yanıt veremeyen küresel düzen, yerini nasıl bir düzene bırakmalı? Yeni aktörlerin de dahil olduğu, gezegeni ilgilendiren meselelere etkili çözümler getirebilecek bir düzen, hangi ilkelere dayanarak inşa edilmeli?

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşturulan kurallara dayalı uluslararası düzenin, günümüzün meselelerine etkili yanıt veremediği uzun zamandır tartışılıyor.

Peki, sadece uluslararası değil, ulusötesi sorunların da etkisini artırdığı günümüz dünyasında, yeni aktörlerin de dahil olduğu kapsayıcı bir düzen nasıl olmalı?

Abu Dabi, Anwar Gargash Diplomasi Akademisi dekanı ve Paris Uluslararası İlişkiler Okulu’nda yardımcı doçent Eric Alter, Asia Times internet sitesinde yayımlanan yazısında yeni uluslararası düzenin hangi ilkeler çerçevesinde oluşturulması gerektiğini anlatıyor.

Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:

“Büyük güç rekabetinin benzeri görülmemiş ölçekte yeniden canlanmasıyla, ana aktörlerin ortada buluşmaya pek de hevesli olmadığı görülüyor. Alev almaya hazır ortam, küresel işbirliğini giderek daha zorlu hale getiriyor.

Bu çalkantılı zamanların en çarpıcı işaretlerinden biri, Batı dış politikasının uzun zamandır temel dayanağı olan kurallara dayalı uluslararası düzene yönelik saldırıdır.

Terim, Soğuk Savaş’tan sonra ortaya çıkmış olsa da, devletlerin, esas olarak barış ve güvenlik nedenleriyle böyle bir düzene olan bağlılıklarının kökeni, İkinci Dünya Savaşı sonrası düzenin kurulmasına yönelik çabalara dayanıyor. Pek çok farklı anlamda kullanılsa da çoğunlukla devletlerin, küresel ilişkileri yöneten yerleşik ilke, kural ve kurumlara uygun olarak faaliyetlerini yürütme konusunda ortak bir taahhütte bulunmaları olarak anlaşılıyor.

Peki, bu düzen hangi özel kurallara atıfta bulunuyor? Bunları belirleme ve uygulama yetkisi kimde?

Evrensel ilkelere bağlı kalma kisvesi altında devletler ve diğer uluslararası aktörler, tutarsız bir dizi bağlayıcı ve bağlayıcı olmayan kural ve çifte standardın öznesi olmuş durumda.

Örneğin, Batılı liderler Rusya-Ukrayna savaşıyla ilgili kanıt toplamaya dahil olsalar da İsrail-Hamas savaşı konusunda benzer şekilde davranmaktan geri duruyorlar. Aynı şekilde hükümetler, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) Rusya liderini savaş suçlarından yargılamasını desteklerken, İsrail başbakanı için tutuklama emri çıkarma kararını eleştiriyor.

Gerçek şu ki, hâlâ büyük ölçüde Amerikan liberalizminden etkilenen kurallara dayalı uluslararası düzen, birçok kişiye göre küresel yönetişim için tutarlı bir sistem oluşturmuyor ve onu etkili bir şekilde düzenlemekten aciz.

Son dönemin süregelen iki büyük savaşı, uluslararası düzenin sınırlarını zorladı ve uluslararası işbirliğine yönelik alternatif yaklaşımları destekleyen yarı-anayasal ivmeyi hızlandırdı.

Aslında dünya bunu daha önce de görmüştü. 1945 sonrası dünya düzeni tam da iki korkunç savaşa ve ekonomik bunalıma doğrudan bir yanıt olsa da kurallara dayalı düzenin doğası ve mimarisinin artık gözden geçirilmesi gerekiyor.

Bu revizyon, diğer güçlerin uluslararası düzen vizyonlarına uyum sağlamak ve orman kanunlarının devreye girmesini önlemek için gerekli.

Atlantik İttifakı’nın asli öneminin yeniden teyit edilmesi ve NATO’nun, özellikle Avrupa’nın Ukrayna savaşına verdiği karşılık ışığında yenilenmiş bir amaç bulması memnuniyet verici gelişmeler. Ancak parçalı bir yaklaşım, yalnızca alt düzenlerin ortaya çıkmasına katkıda bulunacak ve küresel düzenin daha bölünmüş ve dolayısıyla daha minimalist veya normatif olarak daha zayıf görünmesine yol açacaktır.”

İki temel belirleyici

Yazar, kurallara dayalı uluslararası düzenin uçurumdan geri döndürülmesi ve etkinliğinin artırılması için iki temel belirleyicinin dikkate alınması gerektiğini söylüyor: “Öncelikle uluslararası düzen, başta Küresel Güney olmak üzere, yükselen orta güçlerin ulusal vizyonlarını da içeren daha çok kutuplu bir güç dağılımına yer vererek yeni jeopolitik ve ekonomik gerçekleri yansıtmalıdır.

Bu güçler giderek daha fazla, 20’nci yüzyıldaki öncülünden daha etkili yeni bir Bağlantısızlar Hareketi’yle ilişkileniyor. (…) Benzer düşünce yapısına sahip devletlerin oluşturduğu rekabetçi bloklardan kaynaklanabilecek potansiyel çatışmaları azaltmaya yönelik böylesi kapsayıcı bir yaklaşım büyük önem taşıyor.

İkinci olarak, uluslararası düzen, temel ilke ve değerlere dayanan, uluslararası işbirliğine yönelik pragmatik bir yaklaşım benimseyen uluslararası bir hukuki ve kurumsal çerçeve oluşturmalıdır.

Devletler arasındaki çatışmayı etkili bir şekilde yönetmeli; daha kapsayıcı, adil, dirençli ve sürdürülebilir bir küresel ekonomi politiği teşvik etmeli; çeşitli devlet ve devlet dışı aktörlerin kural koymasına olanak sağlamalı ve ulusötesi ve gezegene dair zorlukları ele almak için uluslararası işbirliğini teşvik etmelidir.

Ortak zemin

Peki, herkes için makul ölçüde başarılı olabilecek ve tüm tarafların uyabileceği ilkelerin ortak zemini nedir?

Tüm devletlerin uluslararası hukuk kurallarıyla benzer bulmadığı uluslararası kurallara dayalı bu yaklaşımın başarı şansı sınırlıdır. Uluslararası toplumda, tıpkı iç bağlamlarda olduğu gibi, kurallar ve normlar yalnızca teknik kılavuzlar olarak değil, aynı zamanda kolektif eylemin hedeflerini ve seyrini tanımlayan ilkelerin ifadeleri olarak da kendini gösterir.

Bu nedenle, BM Şartı’nın ve diğer uluslararası standartların temel ilkeleri geçerli olmalıdır. Bunlar arasında egemenliğe, müdahale etmemeye ve toprak bütünlüğüne saygının yanı sıra insan hakları, temel özgürlükler ve açık bir uluslararası ekonomik sistem yer alır.

Söz konusu ilkeler, insanlığın büyük çoğunluğunun benimsediği değerleri temsil ettiği ve bunları hem ahlaki bir zorunluluk hem de uluslararası ilişkilerin hukuki temeli haline getirdiği için BM üye ülkeleri tarafından hâlihazırda kabul edilmiştir.

Dolayısıyla BM ile uyumlu kurallara dayalı bir düzen, özellikle Güvenlik Konseyi içinde ayrıcalıklar ve hiyerarşi gerektirir. Bununla birlikte, daha öngörülebilir bir ortamı teşvik etmek için bazı güç farklılıklarının yumuşatıldığı, çeşitli aktörlerin karar alma sürecine katılmasını ve söz sahibi olmasını sağlayan bir sistemi temsil eder.

İlk bakışta, BM’nin temel ilkelerine dayanmak, güncel olayların çeşitliliği, değişimi ve yeniliğiyle uyumsuz görünebilir. Peki bu karşıt unsurlar, pratik taahhütlerle nasıl bağdaştırılabilir?

Bu ilkelerin, çatışan etkileri nedeniyle belirli sorunlara otomatik çözümler sunamayacağı bir gerçektir. Ancak, rasyonel çözümlere ulaşmak için dikkatlice tartılıp dengelenebilecek ölçütlerdir. İlkeler ve acil ihtiyaçlar, aralarındaki gerilime rağmen uyum içinde çalışmak üzere hizalanabilirler.

İlkeler, belirli prosedürel kalıplar veya eylemler için ayrıntılı mekanizmalar öngörmediklerinden, esnektir. Uyarlamaya olanak tanır ve karşıt eğilimleri bünyelerinde barındırabilirler. Örneğin, insan haklarına uyulması gibi bir ilke, müdahale etmeme kavramıyla dengelenir. Benzer şekilde, devletler arasındaki eşitlik ilkesi her zaman büyük güçlerin sorumluluklarını içeren bir çerçeve içinde görülür.

BM eski Genel Sekreteri Dag Hammarskjold’un yıllar önce ifade ettiği anlayışın aynısıdır aslında: Uluslararası ilişkiler, dünya kamuoyu huzurunda çeşitli aktörler arasında devlet davranışının meşruiyeti konusunda bir diyalog oluşturur. Devletler haklarını savunurken, liderler de güvenilirliği destekleyen eylemlerle bu hakları geçerli kılar.

Belirlenmesi gereken, insanlığın varlığı için hayati önem taşıyan konularda küresel işbirliği alanıdır: İklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik, uzayda sorumlu davranış, siber alan ve yapay zekâ dahil olmak üzere uzun vadeli barış, güvenlik ve insan hakları ile diğer temel özgürlüklere bağlılık. Bu ilerleme yolları, ikili veya bölgesel rekabetlerden kaynaklanan rekabet avantajlarının bir kenara bırakılmasını gerektirir.

Bu ilkelere sürdürülebilir bir şekilde bağlı kalmanın temel unsurlarından biri, ortak çıkarları ortak eylem ve mutabık kalınan standartlar için bir temel olarak belirlemektir. Biden yönetimi tarafından önerilen ‘diplomatik değişken geometri’ kavramı, her sorunun ortakların özel olarak bir araya getirilmesiyle ele alındığı pragmatik bir yaklaşımı savunur. Bu düzenlemelerin başarılı olması için yalnızca devletleri değil, aynı zamanda devlet altı aktörleri ve sivil toplumu da sürece dahil etmek hayati önem taşır.”

Ulusötesi oluşumlar

Yazar, ticaret, kalkınma, finans ve para politikası alanlarındaki işbirliğinin sürdürülmesinde yeni ulusötesi örgütler ve düzenlemelerin önemli bir rol oynayacağını ve yeni küresel standartların oluşturulmasına yardımcı olacağını belirtiyor: “G7 tarafından başlatılan Finansal Eylem Görev Gücü (FATF), değerli bir örnektir. Küresel kara para aklama ve terör finansmanı ağları gibi yasa dışı faaliyetlerle mücadeleye yönelik uluslararası standartlar oluşturur.

İklim değişikliği konusunda Büyük Ekonomiler Forumu, nükleer konularda Nükleer Tedarikçiler Grubu ve füzelerin yayılması konusunda Yayılma Güvenliği Girişimi gibi farklı alanlardaki çeşitli oluşumlar, hâlihazırda belirli zorluklarla mücadele ediyor.

Bu tür pratik eylemler ve operasyonel tedbirler, uluslararası davranış standartlarının geliştirilmesini ve bunların etkili bir şekilde uygulanmasını sağlayabilir. Yeni bir boyut getirerek tüm uluslar için ilkelere dayalı bir uluslararası düzeni geliştirebilir.”

Bu yazı ilk kez 19 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.

Eric Alter’ın Asia Times internet sitesinde yayımlanan “A ‘rules-based’ or ‘principle-driven’ new global order?” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://asiatimes.com/2024/09/a-rules-based-or-principle-driven-new-global-order/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x