Hindistan ve Türkiye neden ekonomik ilişkilerini artırmalı?

Küresel ekonominin önümüzdeki yıllarda yüzde 3 büyümesi bekleniyor, bunun istisnasıysa yüzde 6 büyümenin beklendiği Hindistan. Hindistan ekonomik olarak neden önemli? Türkiye-Hindistan ortaklığında neler yapılabilir? Ne tür fırsatlar var? Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz yazdı.

Şubat’ta yayınlanan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Ekonomik Görünüm Şubat 2024 Ara Raporu’nda, 2024 ve 2025 beklentileri özetleniyor. Buna göre, 2023’ten 2025’e kadar küresel ekonomik büyümenin %3 civarında olması bekleniyor. Beklentilere göre, Türkiye’nin büyümesi de küresel büyümeyle benzer olacak: yıllık %3.

Raporda dikkat çeken önemli noktalardan biri küresel ekonomide yavaş toparlanma bekleniyor olması. Zira, Ukrayna ve Gazze’de devam eden savaşların yanı sıra Kızıldeniz’deki jeopolitik istikrarsızlıklar küresel büyüme ve ticaretin toparlanmasını yavaşlatıyor.

Ama bunun istisnası da var. OECD raporu, 2025’de ekonomik büyümenin Güney Asya ve Asya Pasifik Bölgesi’nde olacağını doğruluyor; Örneğin Hindistan’ın %6’nın üzerinde büyümesi bekleniyor. Endonezya için de nispeten daha iyi toparlanma umuluyor.

Bütün bunlar, Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı’nca Ağustos 2019’da açıklanan ve Türkiye’nin özellikle Asya ülkeleriyle ilişkilerini hem bölgesel kuruluşlar hem de ikili ilişkilerle güçlendirmeyi hedefleyen politikası Yeniden Asya Girişimi’nin ne kadar isabetli olduğunun bir göstergesi.

Yeniden Asya politikasının doğrulunu ortaya koyan başka bir gösterge de dünyanın diğer bölgelerine ilişkin veriler.

Örneğin, ABD, Avrupa, Japonya ve Güney Kore gibi gelişmiş ülkelerin büyümesi yüzde 3’ün altında olacak.

OECD ve IMF raporlarına göre, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika, Etiyopya, Mısır, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden oluşan BRICS+ ülkelerinin de Türkiye gibi %3 küresel ortalama civarında büyümeleri bekleniyor.

Aşağıdaki tabloda bu durumu görebilirsiniz.

*Note: Hindistan verileri FY24, FY25 and FY26

Kaynak: OECD
https://www.oecd-ilibrary.org/sites/0fd73462-en/index.html?itemId=/content/publication/0fd73462-en (Erişim:11.02.2024)

Hindistan neden önemli?

OECD’ye göre Hindistan’ın Gayrisafi Yurtiçi Hasılasının yılda %6,2 oranında artması öngörülüyor. Dünyanın en kalabalık ülkesi olan Hindistan’da enflasyon oranı da 2025 yılında %4,9’a gerileyecek. Dahası, Hindistan Merkez Bankası’nın Haziran veya Ağustos 2024’te politika faizini %6,25’e düşürmesi bekleniyor.

Bu koşullar altında Hindistan’ın yakın gelecekte hem cazip bir pazar hem de önemli bir ekonomik ortak olacağı aşikâr.

Hindistan, üretim üssü olarak Çin’e alternatif olarak giderek ön plana çıkıyor ve yatırım çekiyor.  Küresel tedarik zincirinin önemli merkezlerinden biri olma yolunda da emin adımlarla ilerliyor.  Ayrıca Hindistan’ın uzay programı başarılarından da anlaşılacağı üzere, Hindistan bilişim teknolojileri merkezi olarak da dikkat çekiyor.

Bu nedenle Türkiye’nin Hindistan’la iş birliğini geliştirme fırsatlarını kaçırmaması gerekiyor. İki ülke de özel sektör aracılığıyla ekonomik işbirliğinin ve ticaretin geliştirilmesini memnuniyetle karşılıyorlar.

Ancak yeni jeopolitik ticaret yollarının geliştirilmesine yönelik arayışlar, ikili ilişkilerde halen iyileşmeler sağlanması gerektiğini de gösteriyor.

Türkiye ve Hindistan aynı koridorda

2023’te yapılan G-20 Zirvesinde Hindistan Ortadoğu Avrupa Koridoru için imzalar atılmıştı. Hindistan’ın Mumbai Limanı’ndan başlayıp, Almanya’nın Hamburg kentinde sonlanması beklenen, Türkiye’yi bypass eden bu koridor, son üç yıldır Batı’nın Çin’i dengeleyebilmek için giriştiği arayışlara  cevap niteliği taşıyordu.

O dönemde Türk üst düzey yetkilileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tepki gösterip, Türkiye’yi bypass eden hiçbir ticaret koridorunun başarılı olamayacağını vurgulamışlardı. Yine o dönemde yapılan yorumlarda Körfez’den çıktıktan sonra Ürdün ve İsrail üzerinden geçerek, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaşacak biçimde tasarlanan koridorun işletilmesinin zorluğuna dikkat çekilip, özel sektörün kendiliğinden Türkiye’yi bu koridora dâhil edeceği belirtilmişti.

İsrail’in Gazze saldırısından sonra Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz üzerinden İsrail’e giden ticari gemileri hedef alması, bugünlerde küresel ticareti olumsuz etkilemenin yanında Hindistan Ortadoğu Avrupa Koridoru’nun da kısa zamanda gerçekleşme olasılığını zayıflattı.

Bu durumda hem Hindistan hem de Türkiye başka bir alternatife yönelebilirler: Kalkınma Yolu Projesi’ne. Bu proje temel olarak Irak’ın Basra kentinde inşası süren Ortadoğu’nun en büyük limanı olarak planlanan Fav Limanı’nın Türkiye’ye kara ve demiryolu ile bağlanmasını öngörüyor.

Küresel ticaret yollarında işbirliği, yalnızca Türkiye-Hindistan ikili ilişkileriyle sınırlı değil. Küresel barış, refah ve ekonomik istikrar açısından da önemli bir ortak çıkar.

Küresel ticareti azaltmanın ve içe dönük hale gelmenin risklerinden biri, küreselleşmeden kopmak ve dolayısıyla içe dönük rejimlerin artması. Hâlbuki küresel ticaret aynı zamanda ekonomik karşılıklı bağımlılığı artırmaya, dolayısıyla kıt kaynaklar üzerindeki rekabet ve çatışma olasılığını azaltmaya hizmet eder. Körfez’deki Arap Devletleri ile Hindistan arasındaki ekonomik işbirliği, son yıllarda hızla arttı. Türkiye de Körfez ülkeleriyle ticari ve ekonomik işbirliğini geliştirmeyi dolayısıyla Körfez ülkelerinin Hindistan gibi diğer ortaklarıyla da ekonomik ve siyasi ilişkiler geliştirilmeyi hedeflemeli.

Hindistan ile işbirliği alanları

Hindistan denince özellikle demir çelik sanayi, otomotiv, bilgi teknolojileri hizmetleri, tekstil ve film endüstrisi değerli taşlar ve mücevherat gibi sektörler akla geliyor.

Hindistan için Türkiye Avrupa’ya açılan kapı olabilir, Türkiye de Hindistan üzerinden Güney Asya ve Pasifik’e erişimini sağlayabilir.

Hindistan’ın hızlı büyümesi göz önüne alınınca Hindistan şirketleri de potansiyel yatırımcılar olarak ön plana çıkıyor.  Mesela Adani grubu Akdeniz’deki diğer limanlara yatırım yaparken, Singapurlu yatırımcılar da Mersin limanında çoğunluk hisselere sahip. Dolayısıyla lojistik, tedarik zincirleri, imalat ve üretim alanında pek çok ortak fırsat mevcut.

İki ülkenin AB ile ticarette de ortaklaşabileceği alanlar var.

Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile gümrük birliği anlaşması bulunmasının yanı sıra, AB ülkeleri de Türkiye’nin önemli ticaret ortakları ve yatırımcıları.

Türkiye, AB ile daha uyumlu ticari ve ekonomik ilişkiler kurabilmek için AB düzenlemelerini hayata geçirmeye çalışıyor. Bu düzenlemelerin arasında AB Yeşil Mutabakatı da var.

AB’nin Yeşil Mutabakatı’nı benimseyen Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi, iklim konusundaki ciddi AB sınırlamaları nedeniyle Avrupalı olmayan diğer firmalar için ticaretin sekteye uğramaması açısından önemli. Türkiye’yi bir üs olarak kullanmanın çeşitli avantajları var. Türkiye’nin ticaret, finans, kalite standartları ve çeşitli alanları kapsayan Avrupa Ekonomik Alanı ile uyumlu ekonomi politikası, Avrupa’ya yönelik daha geniş ticaret yapmak isteyen Asyalı firmalar için Türkiye’yi cazip bir merkez kılıyor. Ayrıca Türkiye pazarının da kendi cazibesi mevcut. Dolayısıyla Türkiye, hem Avrupa pazarlarına hem de Türkiye’nin çevresindeki Kafkaslar, Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika gibi diğer pazarlara açılmak isteyen Hint ve Asya şirketleri için önemli bir merkez.

Mevcut ekonomik ilişkiler potansiyelin altında

Ancak genel olarak bakıldığında Türkiye ile Hindistan arasındaki ekonomik ilişkiler potansiyelin altında.

Türkiye ve Hindistan arası ticaret hacmi 2022 sonu itibariyle 12 Milyar dolar seviyelerine erişti. Ancak Hindistan’ın 2023 yılı itibariyle dünyanın en kalabalık ülkesi ve 5. en büyük ekonomisi olduğu düşünülürse ekonomik ilişkilerin daha da gelişmesi gerekir. Hindistan’ın %6 üzeri yıllık büyüme oranı göz önünde tutulduğunda, Türkiye’yle de ekonomik işbirliğinin ve ticaretinin benzer oranda gelişmesi gerekiyor.

Oysa, durgunlaşan ve mütevazı büyüme öngörülen küresel ekonomide Hindistan’la ilişkilerin geliştirilmesi sadece bir avantaj değil, aynı zamanda bir zorunluluk. Türkiye’nin ‘Yeniden Asya’ politikası kapsamında böyle bir fırsatın kaçırılmaması gerekiyor.

Ancak Güney Asya ve Pasifik ile ilişkilerin geliştirmesi, Türkiye’nin bölgedeki mevcut ortaklıklarının zararına olacak şekilde yorumlanmamalı. Türkiye mevcut ortaklıklarına önem vermeye devam ederken onlara rağmen değil, onlara ilaveten Asya’daki yeni ortaklıkları geliştirmeli. Doğu ile Batı arası ticaret ile Türkiye’nin tedarik zincirindeki merkez ülke konumunu sağlamlaştırmalı.

Siyasi ilişkilerin de geliştirilmesi gerekiyor

Hindistan son yıllarda “Küresel Güney” ülkelerine de önderlik ediyor. Bu bağlamda Türkiye ile siyasi işbirliği imkânları da geliştirilebilir. Ancak iki ülke Ortadoğu’da çoğu zaman farklı taraflara destek oluyor ve dayanışma gösteriyor.

Bununla beraber Türkiye, hem Rusya hem Ukrayna ile veya hem Sırbistan hem de Kosova ile ilişkilerini dengeli yürütmeyi başarabiliyorsa Hindistan ile de diğer bölgesel ortaklar arasındaki dengeyi sağlayabilir. Ayrıca Orta Asya özelinde çatışma olmadığı gibi, sinerji imkanları da örtüşen çıkarlar sayesinde geliştirilebilir.

Bütün bunlar göz önüne alındığında Türkiye ile Hindistan’ın ikili ekonomik ilişkileri bakımından ortak çıkarlar giderek örtüşüyor, bu şartlar altında da işbirliğinin daha da gelişmesi kaçınılmaz bir hal alıyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 29 Şubat 2024’te yayımlanmıştır.

Ali Oğuz Diriöz
Ali Oğuz Diriöz
Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz - Uluslararası İlişkiler Doçenti olan Diriöz, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası Girişimcilik Bölümü'nde tam zamanlı öğretim üyesi. Araştırma alanları arasında Küreselleşme, Küresel Ticaret ve Jeopolitik, Uluslararası Kuruluşlar, Enerji ve Su Güvenliği ile Uluslararası Politik Ekonomi, bulunuyor. Ayrıca, Bölge Çalışmaları olarak da Avrasya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika, Orta Asya, Asya-Pasifik ve Hint-Pasifik bölgelerini de çalışıyor. Daha önce Euromesco Orta Doğu'da Su Güvenliği çalışma grubunda yer alıp, Su Güvenliğine ilişkin 15. EuroMesco Ortak Politika Çalışmasında (2020) bölümü yazdı. Yayınlarından bazıları; “Katar'ın OPEC Çıkışı Işığında Doğal Gaz Organizasyonunun Beklentileri” The Extractive Industries and Society (2021); ve “BAE'nin Nükleer Projesinin Stratejik Bağlamı: Bölge İçin Bir Model?” Middle East Policy. Doç. Dr. Diriöz daha önce Dünya Bankası'nda kısa bir dönem danışman olarak çalıştı ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da Su Sektörü Düzenlemesinin Durumu çalışmada yardımcı editör olarak yer aldı (Haziran 2017). İlaveten, 2017'de Dünya Bankası'nın ilgili yayınında 'Fas'ta Su Sektörü Yönetmeliğinin Durumu' başlıklı bölümünün yazarı ve 'Ürdün'de Su Sektörü Yönetmeliğinin Durumu hakkındaki bölümün ortak yazarıdır'. Katar HBKU'den Prof. Olawuyi editörlüğünde "MENA bölgesinde İklim Değişikliği Yasası ve Politikası" adlı kitap projesinde bolüm yazarı olarak yer aldı (Dr. Olawuyi, D. , Routledge tarafından basılan kitap Haziran 2021'de yayınlandı). Çok sayıda ulusal ve uluslararası yayını bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Hindistan ve Türkiye neden ekonomik ilişkilerini artırmalı?

Küresel ekonominin önümüzdeki yıllarda yüzde 3 büyümesi bekleniyor, bunun istisnasıysa yüzde 6 büyümenin beklendiği Hindistan. Hindistan ekonomik olarak neden önemli? Türkiye-Hindistan ortaklığında neler yapılabilir? Ne tür fırsatlar var? Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz yazdı.

Şubat’ta yayınlanan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Ekonomik Görünüm Şubat 2024 Ara Raporu’nda, 2024 ve 2025 beklentileri özetleniyor. Buna göre, 2023’ten 2025’e kadar küresel ekonomik büyümenin %3 civarında olması bekleniyor. Beklentilere göre, Türkiye’nin büyümesi de küresel büyümeyle benzer olacak: yıllık %3.

Raporda dikkat çeken önemli noktalardan biri küresel ekonomide yavaş toparlanma bekleniyor olması. Zira, Ukrayna ve Gazze’de devam eden savaşların yanı sıra Kızıldeniz’deki jeopolitik istikrarsızlıklar küresel büyüme ve ticaretin toparlanmasını yavaşlatıyor.

Ama bunun istisnası da var. OECD raporu, 2025’de ekonomik büyümenin Güney Asya ve Asya Pasifik Bölgesi’nde olacağını doğruluyor; Örneğin Hindistan’ın %6’nın üzerinde büyümesi bekleniyor. Endonezya için de nispeten daha iyi toparlanma umuluyor.

Bütün bunlar, Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı’nca Ağustos 2019’da açıklanan ve Türkiye’nin özellikle Asya ülkeleriyle ilişkilerini hem bölgesel kuruluşlar hem de ikili ilişkilerle güçlendirmeyi hedefleyen politikası Yeniden Asya Girişimi’nin ne kadar isabetli olduğunun bir göstergesi.

Yeniden Asya politikasının doğrulunu ortaya koyan başka bir gösterge de dünyanın diğer bölgelerine ilişkin veriler.

Örneğin, ABD, Avrupa, Japonya ve Güney Kore gibi gelişmiş ülkelerin büyümesi yüzde 3’ün altında olacak.

OECD ve IMF raporlarına göre, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika, Etiyopya, Mısır, İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden oluşan BRICS+ ülkelerinin de Türkiye gibi %3 küresel ortalama civarında büyümeleri bekleniyor.

Aşağıdaki tabloda bu durumu görebilirsiniz.

*Note: Hindistan verileri FY24, FY25 and FY26

Kaynak: OECD
https://www.oecd-ilibrary.org/sites/0fd73462-en/index.html?itemId=/content/publication/0fd73462-en (Erişim:11.02.2024)

Hindistan neden önemli?

OECD’ye göre Hindistan’ın Gayrisafi Yurtiçi Hasılasının yılda %6,2 oranında artması öngörülüyor. Dünyanın en kalabalık ülkesi olan Hindistan’da enflasyon oranı da 2025 yılında %4,9’a gerileyecek. Dahası, Hindistan Merkez Bankası’nın Haziran veya Ağustos 2024’te politika faizini %6,25’e düşürmesi bekleniyor.

Bu koşullar altında Hindistan’ın yakın gelecekte hem cazip bir pazar hem de önemli bir ekonomik ortak olacağı aşikâr.

Hindistan, üretim üssü olarak Çin’e alternatif olarak giderek ön plana çıkıyor ve yatırım çekiyor.  Küresel tedarik zincirinin önemli merkezlerinden biri olma yolunda da emin adımlarla ilerliyor.  Ayrıca Hindistan’ın uzay programı başarılarından da anlaşılacağı üzere, Hindistan bilişim teknolojileri merkezi olarak da dikkat çekiyor.

Bu nedenle Türkiye’nin Hindistan’la iş birliğini geliştirme fırsatlarını kaçırmaması gerekiyor. İki ülke de özel sektör aracılığıyla ekonomik işbirliğinin ve ticaretin geliştirilmesini memnuniyetle karşılıyorlar.

Ancak yeni jeopolitik ticaret yollarının geliştirilmesine yönelik arayışlar, ikili ilişkilerde halen iyileşmeler sağlanması gerektiğini de gösteriyor.

Türkiye ve Hindistan aynı koridorda

2023’te yapılan G-20 Zirvesinde Hindistan Ortadoğu Avrupa Koridoru için imzalar atılmıştı. Hindistan’ın Mumbai Limanı’ndan başlayıp, Almanya’nın Hamburg kentinde sonlanması beklenen, Türkiye’yi bypass eden bu koridor, son üç yıldır Batı’nın Çin’i dengeleyebilmek için giriştiği arayışlara  cevap niteliği taşıyordu.

O dönemde Türk üst düzey yetkilileri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tepki gösterip, Türkiye’yi bypass eden hiçbir ticaret koridorunun başarılı olamayacağını vurgulamışlardı. Yine o dönemde yapılan yorumlarda Körfez’den çıktıktan sonra Ürdün ve İsrail üzerinden geçerek, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Yunanistan üzerinden Avrupa’ya ulaşacak biçimde tasarlanan koridorun işletilmesinin zorluğuna dikkat çekilip, özel sektörün kendiliğinden Türkiye’yi bu koridora dâhil edeceği belirtilmişti.

İsrail’in Gazze saldırısından sonra Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz üzerinden İsrail’e giden ticari gemileri hedef alması, bugünlerde küresel ticareti olumsuz etkilemenin yanında Hindistan Ortadoğu Avrupa Koridoru’nun da kısa zamanda gerçekleşme olasılığını zayıflattı.

Bu durumda hem Hindistan hem de Türkiye başka bir alternatife yönelebilirler: Kalkınma Yolu Projesi’ne. Bu proje temel olarak Irak’ın Basra kentinde inşası süren Ortadoğu’nun en büyük limanı olarak planlanan Fav Limanı’nın Türkiye’ye kara ve demiryolu ile bağlanmasını öngörüyor.

Küresel ticaret yollarında işbirliği, yalnızca Türkiye-Hindistan ikili ilişkileriyle sınırlı değil. Küresel barış, refah ve ekonomik istikrar açısından da önemli bir ortak çıkar.

Küresel ticareti azaltmanın ve içe dönük hale gelmenin risklerinden biri, küreselleşmeden kopmak ve dolayısıyla içe dönük rejimlerin artması. Hâlbuki küresel ticaret aynı zamanda ekonomik karşılıklı bağımlılığı artırmaya, dolayısıyla kıt kaynaklar üzerindeki rekabet ve çatışma olasılığını azaltmaya hizmet eder. Körfez’deki Arap Devletleri ile Hindistan arasındaki ekonomik işbirliği, son yıllarda hızla arttı. Türkiye de Körfez ülkeleriyle ticari ve ekonomik işbirliğini geliştirmeyi dolayısıyla Körfez ülkelerinin Hindistan gibi diğer ortaklarıyla da ekonomik ve siyasi ilişkiler geliştirilmeyi hedeflemeli.

Hindistan ile işbirliği alanları

Hindistan denince özellikle demir çelik sanayi, otomotiv, bilgi teknolojileri hizmetleri, tekstil ve film endüstrisi değerli taşlar ve mücevherat gibi sektörler akla geliyor.

Hindistan için Türkiye Avrupa’ya açılan kapı olabilir, Türkiye de Hindistan üzerinden Güney Asya ve Pasifik’e erişimini sağlayabilir.

Hindistan’ın hızlı büyümesi göz önüne alınınca Hindistan şirketleri de potansiyel yatırımcılar olarak ön plana çıkıyor.  Mesela Adani grubu Akdeniz’deki diğer limanlara yatırım yaparken, Singapurlu yatırımcılar da Mersin limanında çoğunluk hisselere sahip. Dolayısıyla lojistik, tedarik zincirleri, imalat ve üretim alanında pek çok ortak fırsat mevcut.

İki ülkenin AB ile ticarette de ortaklaşabileceği alanlar var.

Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile gümrük birliği anlaşması bulunmasının yanı sıra, AB ülkeleri de Türkiye’nin önemli ticaret ortakları ve yatırımcıları.

Türkiye, AB ile daha uyumlu ticari ve ekonomik ilişkiler kurabilmek için AB düzenlemelerini hayata geçirmeye çalışıyor. Bu düzenlemelerin arasında AB Yeşil Mutabakatı da var.

AB’nin Yeşil Mutabakatı’nı benimseyen Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi, iklim konusundaki ciddi AB sınırlamaları nedeniyle Avrupalı olmayan diğer firmalar için ticaretin sekteye uğramaması açısından önemli. Türkiye’yi bir üs olarak kullanmanın çeşitli avantajları var. Türkiye’nin ticaret, finans, kalite standartları ve çeşitli alanları kapsayan Avrupa Ekonomik Alanı ile uyumlu ekonomi politikası, Avrupa’ya yönelik daha geniş ticaret yapmak isteyen Asyalı firmalar için Türkiye’yi cazip bir merkez kılıyor. Ayrıca Türkiye pazarının da kendi cazibesi mevcut. Dolayısıyla Türkiye, hem Avrupa pazarlarına hem de Türkiye’nin çevresindeki Kafkaslar, Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika gibi diğer pazarlara açılmak isteyen Hint ve Asya şirketleri için önemli bir merkez.

Mevcut ekonomik ilişkiler potansiyelin altında

Ancak genel olarak bakıldığında Türkiye ile Hindistan arasındaki ekonomik ilişkiler potansiyelin altında.

Türkiye ve Hindistan arası ticaret hacmi 2022 sonu itibariyle 12 Milyar dolar seviyelerine erişti. Ancak Hindistan’ın 2023 yılı itibariyle dünyanın en kalabalık ülkesi ve 5. en büyük ekonomisi olduğu düşünülürse ekonomik ilişkilerin daha da gelişmesi gerekir. Hindistan’ın %6 üzeri yıllık büyüme oranı göz önünde tutulduğunda, Türkiye’yle de ekonomik işbirliğinin ve ticaretinin benzer oranda gelişmesi gerekiyor.

Oysa, durgunlaşan ve mütevazı büyüme öngörülen küresel ekonomide Hindistan’la ilişkilerin geliştirilmesi sadece bir avantaj değil, aynı zamanda bir zorunluluk. Türkiye’nin ‘Yeniden Asya’ politikası kapsamında böyle bir fırsatın kaçırılmaması gerekiyor.

Ancak Güney Asya ve Pasifik ile ilişkilerin geliştirmesi, Türkiye’nin bölgedeki mevcut ortaklıklarının zararına olacak şekilde yorumlanmamalı. Türkiye mevcut ortaklıklarına önem vermeye devam ederken onlara rağmen değil, onlara ilaveten Asya’daki yeni ortaklıkları geliştirmeli. Doğu ile Batı arası ticaret ile Türkiye’nin tedarik zincirindeki merkez ülke konumunu sağlamlaştırmalı.

Siyasi ilişkilerin de geliştirilmesi gerekiyor

Hindistan son yıllarda “Küresel Güney” ülkelerine de önderlik ediyor. Bu bağlamda Türkiye ile siyasi işbirliği imkânları da geliştirilebilir. Ancak iki ülke Ortadoğu’da çoğu zaman farklı taraflara destek oluyor ve dayanışma gösteriyor.

Bununla beraber Türkiye, hem Rusya hem Ukrayna ile veya hem Sırbistan hem de Kosova ile ilişkilerini dengeli yürütmeyi başarabiliyorsa Hindistan ile de diğer bölgesel ortaklar arasındaki dengeyi sağlayabilir. Ayrıca Orta Asya özelinde çatışma olmadığı gibi, sinerji imkanları da örtüşen çıkarlar sayesinde geliştirilebilir.

Bütün bunlar göz önüne alındığında Türkiye ile Hindistan’ın ikili ekonomik ilişkileri bakımından ortak çıkarlar giderek örtüşüyor, bu şartlar altında da işbirliğinin daha da gelişmesi kaçınılmaz bir hal alıyor.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 29 Şubat 2024’te yayımlanmıştır.

Ali Oğuz Diriöz
Ali Oğuz Diriöz
Doç. Dr. Ali Oğuz Diriöz - Uluslararası İlişkiler Doçenti olan Diriöz, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası Girişimcilik Bölümü'nde tam zamanlı öğretim üyesi. Araştırma alanları arasında Küreselleşme, Küresel Ticaret ve Jeopolitik, Uluslararası Kuruluşlar, Enerji ve Su Güvenliği ile Uluslararası Politik Ekonomi, bulunuyor. Ayrıca, Bölge Çalışmaları olarak da Avrasya, Ortadoğu ve Kuzey Afrika, Orta Asya, Asya-Pasifik ve Hint-Pasifik bölgelerini de çalışıyor. Daha önce Euromesco Orta Doğu'da Su Güvenliği çalışma grubunda yer alıp, Su Güvenliğine ilişkin 15. EuroMesco Ortak Politika Çalışmasında (2020) bölümü yazdı. Yayınlarından bazıları; “Katar'ın OPEC Çıkışı Işığında Doğal Gaz Organizasyonunun Beklentileri” The Extractive Industries and Society (2021); ve “BAE'nin Nükleer Projesinin Stratejik Bağlamı: Bölge İçin Bir Model?” Middle East Policy. Doç. Dr. Diriöz daha önce Dünya Bankası'nda kısa bir dönem danışman olarak çalıştı ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da Su Sektörü Düzenlemesinin Durumu çalışmada yardımcı editör olarak yer aldı (Haziran 2017). İlaveten, 2017'de Dünya Bankası'nın ilgili yayınında 'Fas'ta Su Sektörü Yönetmeliğinin Durumu' başlıklı bölümünün yazarı ve 'Ürdün'de Su Sektörü Yönetmeliğinin Durumu hakkındaki bölümün ortak yazarıdır'. Katar HBKU'den Prof. Olawuyi editörlüğünde "MENA bölgesinde İklim Değişikliği Yasası ve Politikası" adlı kitap projesinde bolüm yazarı olarak yer aldı (Dr. Olawuyi, D. , Routledge tarafından basılan kitap Haziran 2021'de yayınlandı). Çok sayıda ulusal ve uluslararası yayını bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x