Türkiye’de son yıllarda mültecilere yönelik olarak “İşimizi elimizden alıyorlar, ucuza çalışıp işsiz kalmamıza neden oluyorlar” yönündeki şikâyetler çokça dile getirilir oldu.
Gerçekten bu şikayetler doğru mu? Raporlar, araştırmalar, somut veriler ne gösteriyor?
2011 yılının mart ayında Suriye’de özgürlük, devrim hayalleri ile başlayan sürecin iç savaşa evrilmesi bölge ülkelere olan göçü artırdı. Uyguladığı açık kapı politikası ve sınır komşusu olması dolayısıyla Türkiye en çok Suriyeli göçü alan ülke oldu. Şubat 2019 rakamlarına göre Türkiye’deki Suriyeli kayıtlı mülteci sayısı üç buçuk milyon civarında.
Emek piyasasında malum, yaş ve eğitim düzeyi önemli etkenler. Giderek yaşlanan Türkiye için çoğu şu anda çocuk olan Suriyeli mülteciler, gelecekte bir avantaj olarak görülebilir. Ancak tabii bu, onların iyi ve nitelikli bir eğitim alması sağlanırsa mümkün olabilir.
Hâlihazırdaki Suriyeli mültecileri eğitim açısından değerlendirdiğimizde, niteliksiz ve vasıfsız bir kitle ile karşı karşıya olduğumuz görülüyor.
Merkez Bankası’nın 2017 yılı başlarında yayınladığı bir çalışmaya göre, Suriyeli sığınmacıların %18,8’i okur-yazar değil, %9,5’i okur-yazar ama herhangi bir okulu bitirmemiş̧, %33’ü ilköğretim mezunu, %19,4’ü orta öğretim mezunu, %9,6’sı ön lisans ve lisans, %9,7’si ise lisansüstü eğitim seviyesinde.
AFAD’ın 2017 yılında kampların içerisinde ve dışında yaptığı Suriyelilerin demografik görünümü saha araştırmasına göre, Türkiye’deki Suriyelilerin meslek dağılımı aşağıdaki tablodaki gibi.
Bu verilerden hareketle Suriyeli mültecilerin vasıfsız-niteliksiz eleman ihtiyacını karşıladığını söyleyebiliriz. Bu durumda rekabetin kayıt dışı, niteliksiz, vasıfsız eleman çalıştıran sektörlerde olacağı öngörülebilir. Nitekim araştırmalar da bunu gösteriyor.
Bu arada Suriye’den Türkiye’ye göç eden nitelikli, eğitimli kişilerin tamamına yakını Avrupa, ABD ve Kanada gibi ülkelere göç etti. Suriyelilere kapıları açarak onlara en büyük yardımı yapan ülke olarak Türkiye eğitimli Suriyelileri elinde tutmayı ne yazık ki başaramadı.
Kayıt dışı istihdamda olumsuz etkisi var
Göç literatüründe göçmenlerin çalıştıkları işler, İngilizcede pis anlamındaki dirty, tehlikeli anlamındaki dangerous ve nitelik gerektirmeyen anlamındaki demeaning kelimelerinden yola çıkılarak 3 D işler olarak tanımlanıyor. Bu tablo Türkiye’de de değişmiyor.
Araştırmalar, Suriyeli mültecilerin, yerli halkın yani Türk vatandaşlarının çalışmak istemedikleri işlere talip olduklarını oraya koyuyor. Eğitim seviyelerinin düşük olması nedeniyle Suriyeli mülteciler daha çok enformel, kayıt dışı ve ucuz iş gücü olarak kullanılıyorlar. Türkiye’deki Suriyelilerin en çok çalıştıkları sektörlerin başında mevsimlik işler, dolayısıyla tarım ve hayvancılık geliyor. Bunun yanı sıra tekstil, inşaat ve hizmet sektörleri, sokaklarda simitçi, ayakkabı boyacısı, seyyar satıcı olarak da çalışıyorlar.
Merkez Bankası’nın aynı araştırması, Suriyeli sığınmacıların Türk vatandaşlarının istihdamını etkilediği alanın sadece kayıt dışı çalışma alanları olduğunu yani bu durumdan etkilenenlerin ise yerli vasıfsız işçiler ve kadınlar olduğunu ortaya koyuyor. Zira işverenler daha ucuz iş gücü olarak gördükleri göçmenleri tercih ediyorlar. Bu da yerli işçilerin iş kaybına neden olabiliyor. Tabii, bu durumda sorgulanması ve tepki gösterilmesi gereken, onları ucuz iş gücü olarak gören işveren mi yoksa savaştan kaçarak sığındığı, dilini, kültürünü bilmediği ülkede zor şartlar altında “Ne iş olsa yaparım” diyerek ailesini geçindirmeye çalışan Suriyeli mülteci mi?
Merkez Bankası’nın 2019’da yayınladığı “Suriyeli Mülteciler, Meslekler ve Sermaye Yoğunluğu” başlıklı raporda “yapılan analizler mültecilerin geldikleri bölgelerdeki çalışanları daha az kol gücü gerektiren, daha soyut ve daha karmaşık işlere ittiğini göstermektedir” ifadeleri kullanılıyor. Yani mültecilerin Türkleri daha nitelikli işlere ittikleri/zorladıkları sonucu ortaya çıkıyor. Türkiye’den Almanya’ya işçi göçü yaşandığı yıllarda da, Türkler Almanya’da vasıfsız iş gücü ihtiyacını karşılamış ve Almanları daha nitelikli işlere yöneltmişti. Benzer bir durumun Türkiye’de de yaşanması olasılıklar arasında.
Çalışma çağındaki Suriyeli nüfusu 2 milyondan fazla
Türkiye’deki Suriyeli mülteci nüfusu tablosuna baktığımızda, çalışma çağındaki (15-65 yaş arası) Suriyeli mülteci nüfusunun 2 milyondan fazla olduğunu görüyoruz. Kasım 2019 itibariyle çalışma izni verilen Suriyeli sayısı ise sadece 31 bin 185 kişi.
Kayıt dışı Suriyeli istihdam rakamının, kesin olarak bilinmemekle birlikte, 650 – 900 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Kayıt dışı rakamların fazla olmasının birkaç nedeni var.
Birincisi, çoğunun niteliksiz/vasıfsız iş gücü olması. İkincisi, Suriyelilerin çalışma izni alması bir prosedür gerektiriyor. Bu prosedür ise işveren için uzun süren maliyetli bir süreç. İşveren bu süreçle uğraşmak ve bunun için harcama yapmak istemiyor. Ayrıca Suriyeli işçi çalıştırmak da belli bir kota ile mümkün. Buna göre bir iş yeri 10 Suriyeli mülteciden fazlasını çalıştıramıyor.
Üçüncüsü, Suriyeli mültecilerin de kahir ekseriyeti sigortalı çalışmak istemiyor. Zira ev kirası, faturalar, çocukların masrafları gibi harcamaları var, üstelik çalışmaları karşılığı daha düşük ücretlere razılar. Bu şartlar altında da Avrupa Birliği’nin Kızılay vasıtasıyla dağıttığı Kızılay Kart yardımları birçok aile için kurtarıcı niteliğinde. Ailedeki kişi başına 120 TL ödenen bu yardımla kimi aile ev kirasını kimi aile faturalarını ödüyor. Ancak sigortalı çalışanlara bu kart verilmiyor. Hal böyle olunca birçok Suriyeli mülteci de sigortalı çalışmayı tercih etmiyor çünkü bu yardımın kesilmesini istemiyorlar.
Bölgesel olarak sınırlı etki
Araştırmalar ve istatistiki verilerde Türkiye genelinde Suriyelilerin işsizliğe neden olduğu yönünde bir bulguya rastlanılmıyor.
Ancak istatistikler sınır bölgelerindeki bazı şehirlerde son yıllarda işsizliğin arttığını gösteriyor.
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Uzmanı Dr. Mehmet Duruel, Suriyeli Sığınmacıların Türk Emek Piyasasına Etkileri Fırsatlar ve Tehditler başlıklı makalesinde bu konuya dair bölgesel ve il bazında çok dikkat çekici veriler ortaya koyuyor.
Duruel’in çalışmasına göre Şanlıurfa’da işsizlik oranları Suriyeli mülteci göçünden önce de yüksek seyrediyordu. Bu durumun sebebi olarak bir tarım kenti olan Şanlıurfa’da tarımda makineleşmenin artması gösteriliyor. Göçmenlerin yerli halkın istemediği, tercih etmediği işlerde çalışma durumu burada da kendini gösteriyor. Suriyeli mülteciler burada mevsimlik tarım işlerinde ve inşaat işlerinde kayıt dışı olarak ve düşük ücretlerle çalışıyorlar.
Suriyeli mülteci nüfusunun yüksek olduğu bir diğer sınır kenti Hatay’da da 2010 yılında yüzde 13,6 olan işsizlik oranı 2015 yılında 3 puan artarak yüzde 16,4’e kadar yükselmiş, 2016 yılındaysa yüzde 14,4’e düşmüş. Türkiye’nin Suriye ve Ortadoğu’ya açılan kapılarından biri olan Hatay’da, Suriye’de yaşanan iç savaş sonrası bu ülkeye yönelik ticari faaliyetler yavaşlamıştı. Hatay’da özellikle lojistik sektöründe ciddi iş kayıplarının yaşandığı, birçok firmanın kapandığı, turizm sektörüne de benzer sorunların olduğu görülüyor. Aynı zamanda yaş sebze meyve ticaretinin önemli güzergâhı olan Hatay’da savaş sonrası bu pazarın da yön değiştirdiği gözlemleniyor. Sonuç olarak Hatay’daki işsizliğin nedeni, göçten ziyade Suriye’deki iç savaşın kentin ticari damarlarını önemli ölçüde kurutması olarak değerlendiriliyor.
Sınır illerinde olumlu etkileri de var
Uluslararası yardım kuruluşları, Suriye veya Türkiye içindeki kamplara ya da genel olarak mültecilere yönelik olarak yurt içi ya da yurt dışı yardımları, ilaç ve temel ihtiyaç malzemeleri sağlıyor. Araştırmalar, bu ihtiyaçların bölgedeki üretici, esnaf ve pazarlardan karşılanmasının bu şehirlerin ekonomisine canlılık kattığını da ortaya koyuyor.
Ayrıca, Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin de tüketici oldukları, mal ve hizmet satın alarak ekonomiye katkıda bulundukları da bir başka gerçek. Bu durum sınır kentlerinde hem ekonominin canlanmasına hem de nakit dolaşımının artmasına yol açtı.
Öte yandan araştırmalar, Suriyeli mültecilerin yoğun olarak yaşadıkları bölge ve şehirlerde artan talep ve düşen iş gücü maliyetlerinin kayıtlı sektörde istihdam artışına yol açtığına da dikkat çekiyor. Suriyeli mültecilerin açtıkları iş yerleri hem istihdam sağlıyor hem de bölgesel ve kentsel ekonomik canlanmayı artırıyor.
Türkiye’ye gelen Suriyeli mülteciler arasında yatırımcıların bulunduğu da biliniyor. Yabancı sermaye niteliğindeki şirket sayısı bakımından Suriye, Almanya’dan sonra Türkiye’de en fazla yatırım yapan ülke konumunda. Suriyeli yatırımcıların ülkelerinden gelirken beraberlerinde getirdikleri sermaye ile de ekonomiye katkı sağladığı da düşünülüyor. Ticaret Bakanlığı verilerine göre şubat 2019 tarihi itibarıyla en az bir ortağı Suriye uyruklu olan şirket sayısı 15 bin 159.
Bütün bu etkilerin görüldüğü şehir olarak ise karşımıza Gaziantep çıkıyor. Gaziantep’te 2011 yılında bölgede yüzde 14.4 olan işsizlik oranı, 2013’te yüzde 7,3’e düşmüş, ardından tekrar yükselişe geçerek 2016’da yüzde 14,3 olarak gerçekleşmişti.
Gaziantep gibi sanayi ve ticaretin geliştiği bir şehirde Suriyelilerin özellikle ara eleman ihtiyacını karşıladığı, fabrikaların işçi açığını kapattığı bölgedeki sektör temsilcileri tarafından da dile getiriliyor. Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’in 2014’teki açıklamasına göre Suriyeliler Gaziantep’e “ilaç gibi” geldi.
İş kazalarında ölen mültecilerin çoğu Suriyeli
Kayıtlı ya da kayıt dışı olarak iş bulabilen Suriyeli mülteciler çalışmaya başladıktan sonra da düşük ücret, fazla mesai, maaşları geç ödeme ya da ödememe, iş sağlığı ve güvenlikle ilgili birçok sorunla karşılaşıyorlar.
“İşimizi elimizden alıyorlar, ücretlerin düşmesine yol açıyorlar“ diye şikâyet edilen mülteciler iş kazalarında ölüm oranlarıysa dikkat çekici.
2013-2018 yılları arasında 506 mülteci iş kazalarında hayatını kaybetti. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclis’nin (İ̇SİG) hazırladığı 2019 Göçmen İşçi Raporu’na göre 2019’un ilk yedi ayında 70 göçmen/mülteci işçi yaşamını yitirdi. Ölen işçilerin 26’sı Suriyeli. 2013 yılında 22, 2014 yılında 53, 2015 yılında 67, 2016 yılında 96, 2017 yılında 88, 2018’de 110 göçmen işçi, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Ölümlerin en yüksek olduğu sektörlerin başında inşaat, tarım, taşımacılık, metal, gemi ve belediye gibi alanlar geliyor.
Sonuç olarak kitlesel göçler emek piyasasını doğrudan ya da dolaylı bir biçimde etkileyebiliyor. Ancak göçler sonrasında piyasalarda oluşan etkilerin sadece göçlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığını belirlemek güç. Zira ülkenin ekonomik gücü, küresel ekonomik krizler, işsizlik oranları, istihdamın yapısı ve niteliği gibi faktörler de kuşkusuz emek piyasası üzerinde önemli bir etkiye sahip. Diğer taraftan Türkiye’de genel olarak Suriyelilerin göçü sonrası yaşanan etkilerin işsizliğe yansımadığı görülüyor. Ancak bu durumun Suriyelilerin yoğun olarak yaşadıkları yerlerde sınırlı bir etkiye sahip olduğu değerlendiriliyor.
Suriyeli mültecilerin, uzun süre Türkiye’de kalacağı, hatta bir kısmının hiç dönmeyeceği dikkate alındığında, onların Türkiye ekonomisine katkı yapabilmelerinin yolunun mülteci çocuklarına iyi eğitim vermekten geçtiğiyse gün gibi ortada.
Twitter’dan takip edin: @sumeyyeertekin
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 10 Mart 2020’de yayımlanmıştır.