1978: Litani Operasyonu
İsrail, 14 Mart 1978’de Güney Lübnan’a yönelik geniş çaplı bir operasyon başlattı. İsrail, savaş uçakları eşliğinde 25 bin askeriyle Lübnan’ın %10’unu işgal etti. Bu saldırıda özellikle Şii nüfusun yaşadığı bölgeler büyük zarar gördü. İsrail, operasyonu sırasında Litani Nehri’ne kadar olan bölgeyi işgal etti, bu operasyon sonucunda 285 bin kişi yerinden edildi. Bu olaylar, Güney Lübnan’da yerinden edilen Şii nüfusun radikalleşmesine zemin hazırladı.
1979: İran İslam Devrimi
1979 devrimi, Hizbullah’ın ideolojik temellerini şekillendiren en önemli olaylardan biridir. Devrim, Ayetullah Humeyni’nin “velayet-i fakih” öğretisine dayanan İslami yönetim modelini bölgedeki Şii topluluklara yaymayı amaçlıyordu. İran Devrimi, özellikle Lübnan’daki Şii nüfus üzerinde büyük bir etki yarattı. Devrim sonrası İran, Lübnan’da İsrail’e karşı direnişin simgesi haline gelecek olan Hizbullah’ın kurulmasına doğrudan destek verdi. İran, Hizbullah’a sadece finansal ve askerî yardımla değil, aynı zamanda ideolojik rehberlik sağlayarak, devrimci İslamcı düşüncenin Lübnan’da kök salmasına yardımcı oldu.
1982: İsrail’in Lübnan’ı işgali ve Hizbullah’ın kuruluşu
6 Haziran 1982’de İsrail, Lübnan’daki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) unsurlarını temizlemek amacıyla Lübnan’ı geniş çapta işgal etti. İsrail’in Güney Lübnan’daki bu sürekli askerî operasyonları ve Şii nüfus üzerindeki baskıları, İran destekli bir Şii direniş hareketi olan Hizbullah’ın doğuşunu hızlandırdı. Aynı yıl, Tahran’dan gelen Devrim Muhafızları danışmanlığıyla ve Suriye’nin desteğiyle Hizbullah’ın temelleri atıldı.
1983: Beyrut’taki bombalı saldırılar
23 Ekim 1983’te, Lübnan’ın Beyrut şehrinde Amerikan ve Fransız Barış Gücü birliklerine yönelik iki büyük intihar saldırısı düzenlendi. İlk saldırıda, Beyrut Havalimanı’ndaki ABD Deniz Piyadeleri karargâhına yönelik intihar saldırısında 241 Amerikan askeri hayatını kaybetti. İkinci benzer saldırıysa Fransız Paraşüt Tugayı’nın karargâhına düzenlendi, 58 Fransız askeri öldü. Her iki saldırı da büyük miktarda patlayıcı taşıyan kamyonlarla gerçekleştirildi ve büyük yıkıma neden oldu. Bu saldırıların, Hizbullah ile bağlantılı militanlar tarafından gerçekleştirildiği iddia edilse de, örgüt o dönemde sorumluluğu doğrudan üstlenmedi. Bu eylemler, Batılı güçlerin Lübnan’dan çekilmesine yol açarak, Hizbullah’ın uluslararası sahnede dikkat çekmesine ve Batı karşıtı direnişte önemli bir aktör olarak yükselmesine neden oldu.
1985: Hizbullah’ın manifestosu
Hizbullah, 16 Şubat 1985’te ilk resmî manifestosunu yayımladı. Bu manifestoda örgütün temel hedefleri şu şekilde sıralandı:
İsrail’i Lübnan’dan tamamen çıkarmak ve işgale karşı silahlı direnişi sürdürmek.
ABD ve Fransa gibi Batılı güçlerin Lübnan’daki etkisini sonlandırmak.
İran İslam Devrimi modeline dayalı bir İslam devleti kurmak.
Lübnan’daki Şii topluluğun haklarını savunmak ve toplumsal adaleti sağlamak.
Manifestoda ayrıca, ABD “büyük şeytan”, İsrail ise onun bölgedeki “uzantısı” olarak tanımlandı. Bu belgeyle birlikte, Hizbullah’ın İran Devrimi ideolojisine bağlılığı resmî olarak ortaya kondu.
1989: Taif Anlaşması
1989 yılında Lübnan İç Savaşı’nı sona erdirmek amacıyla Suudi Arabistan’ın Taif kentinde imzalanan anlaşma, ülkenin siyasi sistemini yeniden şekillendirdi. Taif Anlaşması, Lübnan’daki Hristiyan ve Müslüman gruplar arasında siyasi gücün daha adil bir şekilde paylaşılmasını sağladı. Anlaşmanın temel şartlarından biri, iç savaş sürecinde silahlanan milis grupların silahsızlandırılmasıydı. Ancak Hizbullah, İsrail’e karşı direniş hareketi olarak meşru kabul edildi ve silahlarını korumasına izin verildi. Bu, Hizbullah’ın Güney Lübnan’da İsrail’e karşı silahlı direnişi sürdürmesini sağladı.
1992: Hasan Nasrallah’ın liderliği ve Hizbullah’ın siyasete girişi
Hizbullah’ın ilk lideri Abbas Musavi, 16 Şubat 1992’de İsrail tarafından düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldü. Musavi’nin yerine Hasan Nasrallah geçti. Nasrallah, genç yaşına rağmen hızlı bir şekilde liderlik konumunu pekiştirdi. Aynı yıl, Hizbullah Lübnan’daki iç savaş sonrası yapılan ilk genel seçimlere katıldı. Siyasi sürece dahil olma kararı, örgütün Lübnan siyasetinde de aktif bir rol oynama stratejisini başlattı. 1992 seçimlerinde Hizbullah, Lübnan Parlamentosu’na 12 milletvekili sokarak önemli bir temsil gücü elde etti. Nasrallah liderliğinde, Hizbullah bu dönemde hem askerî hem de siyasi alanda çift yönlü bir strateji izlemeye başladı. Bu süreç, Hizbullah’ın silahlı direnişle paralel olarak Lübnan siyasetinde yer almasının başlangıcıydı.
2000: İsrail’in Güney Lübnan’dan çekilmesi
24 Mayıs 2000’de, İsrail, Hizbullah’ın gerilla saldırıları karşısında 18 yıl süren Güney Lübnan işgaline son vererek bölgeden çekildi. İsrail’in bu çekilmesi, Lübnan’da ve bölge genelinde Hizbullah’ın büyük bir zaferi olarak görüldü. Bu olay, örgütün Lübnan’daki meşruiyetini pekiştirdi ve geniş kitleler tarafından desteklenmesini sağladı. Çekilme, Nasrallah’ın liderliğinde Hizbullah’ı Lübnan’ın güneyinde “zaferin simgesi” haline getirdi.
2005: Refik Hariri suikastı
14 Şubat 2005’te Lübnan’ın eski başbakanı Refik Hariri, Beyrut’ta düzenlenen bir bombalı saldırı sonucunda öldürüldü. Suikast, Lübnan’da büyük bir siyasi krize neden oldu. Hizbullah, suikasta karıştığı iddialarını reddetti ancak 2011 yılında BM’ye bağlı Özel Lübnan Mahkemesi, suikastta Hizbullah üyelerinin rol oynadığını belirtti. Hariri suikastı, Lübnan’da Suriye karşıtı protestolara ve Suriye’nin Lübnan’dan çekilmesine de yol açtı.
2006: İsrail-Lübnan Savaşı
İsrail’in Gazze’de piknik yapan bir aileyi öldürmesine Filistinli örgütlerin misillemesiyle başlayan gerginlik sırasında 12 Temmuz 2006’da Hizbullah, İsrailli sekiz askeri kaçırırken iki askeri de öldürdü. Bu olay, İsrail’in Lübnan’a karşı büyük çaplı bir askerî operasyon başlatmasına yol açtı. 34 gün süren savaş, Lübnan’da binlerce sivilin yerinden edilmesine, öldürülmesine veya yaralanmasına neden olurken, geniş çaplı bir yıkıma da yol açtı. Ancak Hizbullah’ın İsrail ordusuna karşı direnişi ve İsrail’e verdirdiği kayıplar, örgütün Lübnan ve bölge genelinde popülaritesini artırdı. Savaşta toplam 121 İsrail askeri etkisiz hale getirilirken 46 İsrailli sivil hayatını kaybetti. Diğer taraftan 500’en fazla Hizbullah militanı etkisiz hale getirilirken 1,191 Lübnanlı sivil hayatını kaybetti. Savaşın sonunda Hizbullah, askerî açıdan bölgede güçlü bir aktör olarak yerini sağlamlaştırdı.
2008: Doha Anlaşması ve Hizbullah’ın siyasi gücü
Mayıs 2008’de Lübnan’da Hizbullah ile hükümet arasında yaşanan siyasi kriz, silahlı çatışmalara yol açtı. Bu süreç, Katar’ın arabuluculuğunda imzalanan Doha Anlaşması ile sona erdi. Anlaşmaya göre Hizbullah, Lübnan Meclisi’nde veto yetkisi kazandı ve hükümet içinde kilit bakanlıkları elinde tutmaya başladı. Bu, Hizbullah’ın Lübnan’ın siyasi yapısındaki etkisini meşrulaştırdı ve örgüt, “devlet içinde devlet” konumuna yükseldi.
2011: Suriye İç Savaşı
Suriye’deki iç savaşın başlamasıyla Hizbullah, Esad rejimine destek amacıyla bu savaşa doğrudan müdahil oldu. Özellikle 2013’te El Kuseyr’de gerçekleşen savaşta Hizbullah’ın rolü belirleyici oldu. Hizbullah’ın Suriye’deki varlığı, örgütün sadece Lübnan’da değil, tüm bölgede İran adına vekil bir güç olarak hareket ettiğini gösterdi. Ancak bu müdahale, Hizbullah’ın imajına zarar verdi ve Lübnan içinde mezhepsel çatışmaları derinleştirdi.
2019: Lübnan protestoları
Lübnan’da ekonomik kriz ve yolsuzluklara karşı büyük çaplı halk protestoları başladı. Hizbullah, hükümeti destekleyen bir pozisyon alarak protestocuların hedefi haline geldi. Protestolar sırasında, örgütün İran’dan aldığı destek ve hükümet üzerindeki etkisi eleştirildi.
2020: Beyrut Limanı patlaması
4 Ağustos 2020’de Beyrut Limanı’nda meydana gelen büyük patlama, Lübnan’ı derinden sarstı. Patlamanın ardından hükümete ve dolaylı olarak Hizbullah’a karşı büyük bir halk öfkesi patlak verdi. Hizbullah, patlamayla doğrudan ilişkisi olmadığını savunsa da ülkedeki siyasi etkisi nedeniyle halk tarafından sorumlu tutuldu.
2022: Lübnan-İsrail Deniz Yetki Anlaşması
Ekim 2022’de Lübnan ve İsrail, ABD arabuluculuğunda deniz yetki alanları konusunda bir anlaşma imzaladı. Anlaşma, Hizbullah’ın rızası alınmadan gerçekleşmedi ve örgütün Lübnan’da siyasi karar alma süreçlerindeki kilit rolünü bir kez daha gösterdi.
2023: İsrail-Gazze Çatışmaları ve Hizbullah
7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırılardan sonra Hizbullah, İsrail-Lübnan sınırındaki çatışmalara düşük düzeyde müdahalelerde bulundu. İran’ın Şam Konsolosluğu’na yapılan İsrail saldırısı, Fuad Şükür suikastı ve Tahran’daki İsmail Haniye suikastından sonra Hizbullah’ın İsrail’e dönük saldırılarında belirgin bir artış görüldü. Fakat yine de örgütün son derece temkinli davrandığı ve İsrail’le geniş çaplı bir savaşı göze al(a)madığı dikkat çekti. 7 Ekim’den itibaren İsrail saldırılarında 1.600’den fazla Hizbullah hedefi vuruldu ve birçok örgüt militanı etkisiz hale getirildi.
2024: Çağrı cihazı ve telsiz saldırıları
17 ve 18 Eylül tarihlerinde Lübnan’da gerçekleşen telsiz patlamaları, Hizbullah’ın saha içi iletişim ağına yönelik ciddi bir saldırı oldu. İsrail’in gerçekleştirdiği bu operasyonda, militanların kullandığı telsiz ve çağrı cihazlarına yerleştirilen patlayıcılar infilak etti. Saldırılarda 37 kişi öldü, aralarında sivillerin de bulunduğu 2.800’den fazla kişi yaralandı. İsrail’in Hizbullah’a karşı yürüttüğü teknoloji temelli operasyonlarının en etkili örneklerinden biri olarak kabul edilen bu saldırıda örgütün iç iletişim kapasitesi büyük ölçüde zarar gördü.
2024: Kanlı gün – 2006’den beri en ölümcül saldırılar
23 Eylül’de İsrail, Lübnan’ın güneyi ve Bekaa Vadisi’ne yönelik geniş çaplı bir hava saldırısı düzenledi. Bu operasyon sırasında, yaklaşık 800 Hizbullah hedefi vuruldu ve roket fırlatma rampaları ile diğer askerî altyapılar imha edildi. Saldırıda, 90’dan fazlası kadın ve çocuk olmak üzere toplam 492 kişi hayatını kaybetti. Bu saldırı, Lübnan’da bir yıldır süren çatışmaların en kanlı günü olarak kayda geçti. Hizbullah ise İsrail’in kuzeyindeki askeri üslere füze fırlatarak karşılık verdi. Bu çatışmalar, 2006’dan bu yana en ölümcül karşılıklı saldırılar olarak kayda geçti.
2024: Hasan Nasrallah suikastı
27 Eylül 2024 tarihinde İsrail, Beyrut’un güneyindeki Dahiye bölgesinde Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı hedef alan büyük bir hava saldırısı düzenledi. İsrail Hava Kuvvetleri, yer altındaki sığınakları delme kapasitesine sahip MK84 sığınak delici bombalar kullanarak bu operasyonu Nasrallah’ın bulunduğu ana karargahın derin katmanlarında gerçekleştirdi. Saldırıda, Nasrallah ve üst düzey Hizbullah liderlerinden Güney Komutanı Ali Keraki de öldürüldü. Nasrallah, Keraki ve daha önce de Fuad Şükür’e yönelik (30 Temmuz 2024) düzenlenen bu suikastlar, Hizbullah’ın komuta zincirini büyük ölçüde kesintiye uğrattığı gibi örgütün bölgedeki stratejik kabiliyetlerine darbe vurdu.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 28 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.