AB müesses nizamı Romanya’da son anda uçurumdan nasıl döndü?

Romanya’da yaklaşık altı aydan bu yana sürmekte olan cumhurbaşkanlığı seçim süreci nihayet 18 Mayıs’ta merkez-liberal bağımsız aday Nicușor Dan’ın zaferiyle sona erdi. Bu süre zarfında liberal demokrasi hangi krizleri yaşadı? Romanya’daki seçimler, bölgesel siyaset, Avrupa Birliği (AB) ve liberal müesses nizam açısından nelere işaret ediyor? Turgut Kerem Tuncel yazdı.

Son yıllarda, müesses nizamın dışında kalan siyasi akımların Avrupa Birliği’nde (AB) iktidara talip güçler haline geldiği görülüyor. AB’nin ideolojik ve siyasal temellerini tehdit eden bu gelişme, pek çok soruyu beraberinde getiriyor. Bu sorulardan biri de düzen dışı siyasi akımların yükselişte olduğu Avrupa’da müesses nizamın nasıl korunacağı ya da korumanın mümkün olup olmadığı. Liberal düzenin kendisinin de sorgulanmasını gerektiren bu soruya ve buna bağlı olarak ortaya çıkabilecek diğer sorulara ilişkin, Romanya’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri, önemli bir örnek teşkil ediyor.

Dış güçlerin karıştığı iddia edilen, aşırı sağcı adayların ön plana çıktığı, iptal edilip tekrarlanan Romanya cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinin son etabı, 18 Mayıs’ta yaşandı. Sürecin kendisiyse, 24 Kasım 2024’te başlamıştı. O tarihte yapılan seçimlerde adaylardan hiç biri gerekli olan %50+1 oyu alamamıştı. Bu nedenle seçim ilk turda % 22.9 oy alan, (aşırı) sağcı bağımsız aday Călin Georgescu ile %19.2 oy alan merkez sağ Romanya’nın Kurtuluşu Birliği Partisi adayı, reformist Elena Lasconi arasında 8 Aralık’ta yapılacak ikinci tura kalmıştı.

Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi ilerliyordu. Ancak, 4 Aralık’ta Rumen istihbarat servislerinin raporları açıklandı. Buna göre, seçimde Georgescu lehine “yabancı devlet aktörleri” koordineli dezenformasyon kampanyası yürütmüş ve seçim sürecinde usulsüzlükler yaşanmıştı.  Burada adı anılmadan işaret edilen dış güç Rusya idi. Raporda özellikle vurgulanan husus TikTok, Telegram vb. sosyal medya mecralarında Georgescu lehine gerçek olmayan hesaplardan ve para karşılığında influencerlar aracılığıyla yoğun bir propaganda faaliyeti yürütüldüğüydü. Raporlarda, Rusya’nın seçim sonucunu etkilemek için siber saldırılar düzenlediği de iddia ediliyordu.

Raporlar açıklandıktan iki gün sonra Anayasa Mahkemesi seçimin iptal edildiğini duyurdu. Sil baştan yapılacak seçimin tarihi olarak 4 Mayıs 2025 günü ilan edildi. Oysa ki, aynı mahkeme 2 Aralık’ta seçimin usulünce gerçekleştirildiğini ve sonucunun geçerli olduğunu açıklamıştı.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını dayandırdığı istihbarat raporlarının güvenilirliğine dair soru işaretlerinin olduğunu belirtmek gerek. Örneğin, erişime açılan raporların önemli olduğu düşünülen bazı yerlerinin üzerleri karalanarak okunamaz hale getirildiği görülüyor.[1] Ayrıca, raporların seçimlere Rusya’nın müdahalesine dair somut bir kanıt sunmadığını iddia edenler de var.[2] Batı dünyasının en önemli düşünce kuruluşlarından Atlantic Council’in, Georgescu’nun TikTok ve Telegram gibi internet mecralarında yürüttüğü propaganda faaliyetlerinin Romanya’daki seçim kanunu ihlal eder nitelikte olmadığına dair görüş bildirmiş olması da önemli.[3]

11 Mart’a gelindiğinde, Anayasa Mahkemesi hakkında cezai soruşturma açılan Georgescu’nun cumhurbaşkanı adayı olmasını yasaklayan bir karar verdi. Böylece, seçimin favorisi olan aday elenmiş oldu. Tüm bunlar yaşanırken, Georgescu taraftarları çeşitli protesto gösterileri düzenlediler.

4 Mayıs 2025 seçimlerine aralarında            Elena Lasconi’nin de olduğu toplam on bir aday katıldı. Ancak esas yarış yine (aşırı) sağcı Rumen Birliği İttifakı’nın (AUR) adayı olan ve yasaklı Georgescu tarafından desteklenen George Simion ile müesses nizama eleştirileriyle tanınan Bükreş Belediye Başkanı merkez-liberal bağımsız aday Nicușor Dan arasında geçti. Simion  oyların %41’ini alırken Dan %21’de kaldı. Kasım ayındaki seçimde %19.2 oy oranıyla ikinci tura kalan Lasconi ise bu seçimde ancak %2,7 oranında oy aldı.

18 Mayıs’taki ikinci turda ise, sadece Rumen değil AB müesses nizamına da derin bir nefes aldıran bir sonuç ortaya çıktı.

İlk turda yirmi puan gerisinde kaldığı rakibi Simion’dan bu sefer on puan fazla oy alan Dan, %55 oyla Romanya’nın yeni cumhurbaşkanı seçildi. Oysa ki, anketler seçimin oldukça küçük bir farkla- muhtemelen Simion’un zaferiyle – sonuçlanacağını gösteriyordu.

Kuşkusuz bu sonucun neden ve nasıl ortaya çıktığını anlamak için detaylı bir inceleme gerekiyor. Ancak ilk bakışta, birinci turda %53’te kalan seçime katılım oranının ikinci turda %65 seviyesine yükseldiği dikkate alınarak, ilk turda sandığa gitmeyen seçmenin ikinci turda Dan lehine oy kullandığı düşünülebilir.

Komünizm sonrası Romanya’nın en kritik seçimi

18 Mayıs seçimlerinin, komünizm sonrası Romanya’nın en kritik seçimleri olduğu noktasında pek çok yorumcu hemfikir. Bunun nedeni, bu seçimlerin reformist bir gündemi olsa da düzen içi çözümler öneren Dan ile sadece Rumen değil AB müesses nizamını tehdit eden sağ radikal bir politika savunan Simion arasında kafa kafaya geçmiş olması.

Simion’un tepki uyandıran pek çok söylemi var. Ancak, Avrupa müesses nizamını tehdit eden görüşlerinin temelinde, Bükreş-Brüksel ilişkilerine dair eleştirisi yatıyor. Simion, AB karşıtı olmadığını söylese de, Brüksel’in Avrupa Birliği ülkeleri üzerindeki “hâkimiyetine”, ulusal egemenlik savunusuyla karşı çıkıyor. Bu anlamıyla, AB ülkelerinin iç ve dış politikalarının Brüksel tarafından dikte edildiğini ve sosyo-kültürel yapılarının dışsal müdahalelerle dönüştürülmeye çalışıldığını öne sürerek, AB’nin Brüksel-merkeziyetçi uluslarüstü yapısını eleştiren, Avrupa uluslarının siyasal ve kültürel politikalarını kendilerinin belirlemesini savunan “egemenlikçi” akımın temsilcilerinden biri. Bu nedenle, Simion’un olası bir seçim zaferi, AB’nin liberal seçkinleri tarafından büyük bir tehdit olarak görüldü.

Seçimin AB açısından jeopolitik önemi

Bu temel sebebe ek olarak seçimler, AB açısından jeopolitik nedenlerle de önemliydi. Romanya 2004 yılında NATO, 2007 yılında AB üyesi oldu. Son yıllardaysa AB, ABD ve NATO tarafından, Doğu Avrupa ve Karadeniz güvenliği stratejileri açısından kilit ülke konumuna yükseltilmeye çalışılan bir ülke. Batılı bazı çevrelerin, Karadeniz’de “itaatkâr” Romanya’yı “dik başlı” Türkiye’nin yerine ikame etmek gibi bir düşünce içerisinde olduğu görülüyor. Bu nedenle Romanya’daki siyasal gelişmeler, Washington ve Brüksel’in Doğu Avrupa ve Karadeniz stratejileri açısından oldukça önemli. Bu önem, Ukrayna-Rusya savaşı bağlamında daha da belirgin hale geldi.

Genel resmi bu şekilde çizdikten sonra, meseleyi ABD-AB arasındaki ilişkiler çerçevesine oturtmak gerekiyor. Trump Amerikasıyla arasında belirsizleşen ve sorunlu hale gelen ilişkiler nedeniyle AB, kendi güvenlik politika ve mekanizmalarını geliştirme çabası içine girdi. Bu nedenle, Romanya’nın dış politika ve güvenlikle ilgili konulardaki tutumu Brüksel için daha da önemli hale geldi. Buna ek olarak, üye ülkeler üzerindeki Brüksel hâkimiyetini sorgulayan “egemenlikçi” politik hareketlerin güçlendiği bir bağlamda, Bükreş’in Brüksel’le uyum içinde hareket etmesi de ayrıca önem taşıyor.

Bu nedenlerden dolayı, Romanya’daki Eurosceptic, yani Avrupa’ya şüpheyle bakan “egemenlikçi” sağ akımın yükselişi, bölgesel siyaseti etkileyecek ve Brüksel için önemli bir sorun haline gelebilecek bir olgu. Dan’ın seçim zaferiyle bir süreliğine daha bu sorun aşılmış görünüyor.

Liberal müesses nizamın sorunları

Sonunda Brüksel’i rahatlatan bir sonuçla tamamlanmış olsa da, Romanya’daki seçimler, Avrupa liberal demokrasinin içine düştüğü kendini yeniden üretme krizine dair önemli bir örnek teşkil ediyor.

Bu konuyu açmak için, ilk olarak Kasım 2024’te yapılan seçimin iptal edilmesi ve Georgescu’nun seçilme hakkının elinden alınmasını kısaca irdelemek yerinde olacak.

Yukarıda özetlenen bu sürecin hukuki nedenlerle değil siyasi bir maksatla yürütüldüğüne dair şüpheler mevcut. Şayet bu şüphe yerindeyse, “Romanya demokrasisi” kendini (aşırı) sağcı Eurosceptic bir müstakbel cumhurbaşkanına karşı gayrihukuki ve gayri demokratik yollarla “koruma” yoluna gitmiş demektir. “Demokrasinin”, hukuk ve demokrasi dışı yollarla “savunulmasının” kabul edilebilir hale gelmesi, bizatihi demokrasi ideası için bir tehdit haline gelebilecektir. “Makbul olmayan” siyasi şahıs ve hareketlerin gayrinizami yollarla elendiği “liberal demokrasi diktatörlüğü” gibi bir oxymoronun hayat bulması ihtimalinin söz konusu olduğu bir durumla karşı karşıya olabiliriz.

Romanya’da Kasım 2024 seçimine dair tartışmaların, Georgescu’nun sosyal medya üzerinden yürüttüğü seçim kampanyası üzerinden şekillenmesi de önemli bir diğer husus. Toplumdaki tanınırlığı oldukça düşük olan bir kişinin, TikTok ve Telegram gibi kanalları kullanarak kısa sürede cumhurbaşkanlığı yarışının favorisi haline gelebilmesi, Avrupa’nın liberal düzeninde siyasetin ne denli içeriksizleştiğinin bir göstergesi olarak okunabilir. Öyle ki, Avrupalı seçmenin siyasal tercihlerini belirleyen şeyin ideolojik, siyasal ve programatik tartışmalar değil afaki, ajitatif, demagojik söylemler olduğu görülüyor. Avrupa toplumlarında siyasetin içinin bu denli boşalması, Avrupa demokrasileri açısından pek de hayırlı değil.

Kasım 2024 ve Mayıs 2025 seçimlerinde, ikinci tura kalan adayların dördünün de kendilerini farklı şekillerde olsa da müesses nizamın dışında konumlandıran, reform ve değişim vadeden kişiler olmaları da önemli. Romanya’daki en güçlü cumhurbaşkanı adaylarının sistem dışı konumlanışları ve bunun seçmen nezdinde karşılık bulması, geniş halk kitlelerinin hâkim düzene yabancılaşmalarının bir göstergesi olarak görülebilir. Aynı şey, pek çok AB ülkesi için de geçerli. Karşı karşıya olunan olgu, liberal düzenin toplumda rıza üretme konusunda eskisi kadar başarılı olmaması ve düzenin seçkinleri ile sıradan halk arasındaki ayrışmanın artmakta olduğudur.

Romanya’daki seçimlerin AB müesses nizamı açısından olumlu görülebilecek bir yanı var ise bu, Bükreş ve Brüksel arasındaki ilişkilerde belirsizlik yaratacak aşırı sağcı bir cumhurbaşkanı ihtimalinin ciddi şekilde belirdiği bir noktada daha önce sandığa gitmemiş vatandaşların bu ihtimalin gerçekleşmesini önlemek amacıyla ikinci turda sandığa gitmiş olmaları olasılığıdır. AB vatandaşlarının, son anda da olsa, düzene sahip çıkmak için harekete geçmeleri,  AB’nin liberal seçkinleri açısından sevindiricidir.

Toparlamak gerekirse, sağcı popülist ve “egemenlikçi” akımların her geçen gün daha da güç kazandığı ve Avrupa’daki liberal müesses nizamının bu gidişat karşısında zorlanmaya başladığı görülüyor. İşin aslı, AB’nin kendi haklılığına mutlak bir inanmışlık içinde olan, siyaset, bürokrasi, iş dünyası, akademi ve düşünce kuruluşlarında yer tutmuş liberal seçkinlerinin, sorunların esasına inerek bunların çözümüne gitmek konusunda oldukça isteksiz olduğudur. Bunun nedeni, böyle bir sorgulamanın kaçınılmaz olarak, dogmalaşan liberal ekonomik, toplumsal ve siyasal kabullerin sorgulanmasını da gerektiriyor olmasıdır. Ne var ki, böylesi bir adım, AB’nin seçkinlerinin kendilerini üzerinde var ettikleri ideolojik ve siyasal zeminin kayması olasılığını gündeme getirecektir.

Bunun yerine tercih edilen yöntem, düzene tehdit olarak algılanan kişi ve grupların etiketleme/damgalama yoluyla gözden düşürülmesi veya “iptal kültürü”nün devreye sokularak ana akımın dışında kalan görüşlerin muhatap bile alınmadan yok sayılmasıdır.  Romanya örneğinde görülen şey ise, bu yaklaşımın ancak günü kurtarmaya yettiğidir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 20 Mayıs 2025’te yayımlanmıştır.

[1] Bu raporlar, Romanya Cumhurbaşkanlığı resmi websitesinde, https://www.presidency.ro/ro/media/comunicate-de-presa/comunicat-de-presa1733327193 adresinde yayımlanmıştır.

[2] Bu makalenin yazarı Rumence okuyamadığı için raporları kendisi inceleyememiştir. Raporlarda somut kanıt olmadığına dair bir inceleme, Gabriel Elefteriu’nun tarafından kaleme alınmıştır. Bu incelemeye https://brusselssignal.eu/2025/01/zero-evidence-the-bogus-intelligence-behind-romanias-cancelled-election/ adresinden ulaşılabilir.

[3] Bkz. https://www.atlanticcouncil.org/blogs/new-atlanticist/romania-annulled-its-presidential-election-results-amid-alleged-russian-interference-what-happens-next/

Turgut Kerem Tuncel
Turgut Kerem Tuncel
Turgut Kerem Tuncel - 2001-2009 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümlerinde araştırma görevlisi olarak çalışan Dr. Turgut Kerem Tuncel, 2014 yılında Università degli Studi di Trento Sosyoloji ve Sosyal Araştırmalar Doktora Programın’dan Doktora derecisini aldı. 2015-2025 yılları arasında Ankara’da faaliyet gösteren Avrasya İncelemeleri Merkezi’nde Kıdemli Analist sıfatıyla Avrasya jeopolitiği üzerine çalışmalarına devam ederken “Uluslararası Suçlar ve Tarih” ve “Avrasya Dünyası” dergilerinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğünü sürdürdü. “Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia” başlıklı kitabı 2014 yılında yayınlanan Dr. Tuncel’in, Gürcistan’daki Müslüman azınlıklar ve Ukrayna’daki toplumsal ve siyasal dönüşüm ve dinamikleri incelediği çalışmaları farklı kitaplarda yer almıştır. Geniş Karadeniz Bölgesi, Doğu Avrupa, Güney Kafkasya ve Orta Asya’daki siyasal gelişmelerle ilgili yorum ve analiz yazıları Türk ve yabancı mecralarda yayımlanmıştır.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

AB müesses nizamı Romanya’da son anda uçurumdan nasıl döndü?

Romanya’da yaklaşık altı aydan bu yana sürmekte olan cumhurbaşkanlığı seçim süreci nihayet 18 Mayıs’ta merkez-liberal bağımsız aday Nicușor Dan’ın zaferiyle sona erdi. Bu süre zarfında liberal demokrasi hangi krizleri yaşadı? Romanya’daki seçimler, bölgesel siyaset, Avrupa Birliği (AB) ve liberal müesses nizam açısından nelere işaret ediyor? Turgut Kerem Tuncel yazdı.

Son yıllarda, müesses nizamın dışında kalan siyasi akımların Avrupa Birliği’nde (AB) iktidara talip güçler haline geldiği görülüyor. AB’nin ideolojik ve siyasal temellerini tehdit eden bu gelişme, pek çok soruyu beraberinde getiriyor. Bu sorulardan biri de düzen dışı siyasi akımların yükselişte olduğu Avrupa’da müesses nizamın nasıl korunacağı ya da korumanın mümkün olup olmadığı. Liberal düzenin kendisinin de sorgulanmasını gerektiren bu soruya ve buna bağlı olarak ortaya çıkabilecek diğer sorulara ilişkin, Romanya’daki cumhurbaşkanlığı seçimleri, önemli bir örnek teşkil ediyor.

Dış güçlerin karıştığı iddia edilen, aşırı sağcı adayların ön plana çıktığı, iptal edilip tekrarlanan Romanya cumhurbaşkanlığı seçimleri sürecinin son etabı, 18 Mayıs’ta yaşandı. Sürecin kendisiyse, 24 Kasım 2024’te başlamıştı. O tarihte yapılan seçimlerde adaylardan hiç biri gerekli olan %50+1 oyu alamamıştı. Bu nedenle seçim ilk turda % 22.9 oy alan, (aşırı) sağcı bağımsız aday Călin Georgescu ile %19.2 oy alan merkez sağ Romanya’nın Kurtuluşu Birliği Partisi adayı, reformist Elena Lasconi arasında 8 Aralık’ta yapılacak ikinci tura kalmıştı.

Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi ilerliyordu. Ancak, 4 Aralık’ta Rumen istihbarat servislerinin raporları açıklandı. Buna göre, seçimde Georgescu lehine “yabancı devlet aktörleri” koordineli dezenformasyon kampanyası yürütmüş ve seçim sürecinde usulsüzlükler yaşanmıştı.  Burada adı anılmadan işaret edilen dış güç Rusya idi. Raporda özellikle vurgulanan husus TikTok, Telegram vb. sosyal medya mecralarında Georgescu lehine gerçek olmayan hesaplardan ve para karşılığında influencerlar aracılığıyla yoğun bir propaganda faaliyeti yürütüldüğüydü. Raporlarda, Rusya’nın seçim sonucunu etkilemek için siber saldırılar düzenlediği de iddia ediliyordu.

Raporlar açıklandıktan iki gün sonra Anayasa Mahkemesi seçimin iptal edildiğini duyurdu. Sil baştan yapılacak seçimin tarihi olarak 4 Mayıs 2025 günü ilan edildi. Oysa ki, aynı mahkeme 2 Aralık’ta seçimin usulünce gerçekleştirildiğini ve sonucunun geçerli olduğunu açıklamıştı.

Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararını dayandırdığı istihbarat raporlarının güvenilirliğine dair soru işaretlerinin olduğunu belirtmek gerek. Örneğin, erişime açılan raporların önemli olduğu düşünülen bazı yerlerinin üzerleri karalanarak okunamaz hale getirildiği görülüyor.[1] Ayrıca, raporların seçimlere Rusya’nın müdahalesine dair somut bir kanıt sunmadığını iddia edenler de var.[2] Batı dünyasının en önemli düşünce kuruluşlarından Atlantic Council’in, Georgescu’nun TikTok ve Telegram gibi internet mecralarında yürüttüğü propaganda faaliyetlerinin Romanya’daki seçim kanunu ihlal eder nitelikte olmadığına dair görüş bildirmiş olması da önemli.[3]

11 Mart’a gelindiğinde, Anayasa Mahkemesi hakkında cezai soruşturma açılan Georgescu’nun cumhurbaşkanı adayı olmasını yasaklayan bir karar verdi. Böylece, seçimin favorisi olan aday elenmiş oldu. Tüm bunlar yaşanırken, Georgescu taraftarları çeşitli protesto gösterileri düzenlediler.

4 Mayıs 2025 seçimlerine aralarında            Elena Lasconi’nin de olduğu toplam on bir aday katıldı. Ancak esas yarış yine (aşırı) sağcı Rumen Birliği İttifakı’nın (AUR) adayı olan ve yasaklı Georgescu tarafından desteklenen George Simion ile müesses nizama eleştirileriyle tanınan Bükreş Belediye Başkanı merkez-liberal bağımsız aday Nicușor Dan arasında geçti. Simion  oyların %41’ini alırken Dan %21’de kaldı. Kasım ayındaki seçimde %19.2 oy oranıyla ikinci tura kalan Lasconi ise bu seçimde ancak %2,7 oranında oy aldı.

18 Mayıs’taki ikinci turda ise, sadece Rumen değil AB müesses nizamına da derin bir nefes aldıran bir sonuç ortaya çıktı.

İlk turda yirmi puan gerisinde kaldığı rakibi Simion’dan bu sefer on puan fazla oy alan Dan, %55 oyla Romanya’nın yeni cumhurbaşkanı seçildi. Oysa ki, anketler seçimin oldukça küçük bir farkla- muhtemelen Simion’un zaferiyle – sonuçlanacağını gösteriyordu.

Kuşkusuz bu sonucun neden ve nasıl ortaya çıktığını anlamak için detaylı bir inceleme gerekiyor. Ancak ilk bakışta, birinci turda %53’te kalan seçime katılım oranının ikinci turda %65 seviyesine yükseldiği dikkate alınarak, ilk turda sandığa gitmeyen seçmenin ikinci turda Dan lehine oy kullandığı düşünülebilir.

Komünizm sonrası Romanya’nın en kritik seçimi

18 Mayıs seçimlerinin, komünizm sonrası Romanya’nın en kritik seçimleri olduğu noktasında pek çok yorumcu hemfikir. Bunun nedeni, bu seçimlerin reformist bir gündemi olsa da düzen içi çözümler öneren Dan ile sadece Rumen değil AB müesses nizamını tehdit eden sağ radikal bir politika savunan Simion arasında kafa kafaya geçmiş olması.

Simion’un tepki uyandıran pek çok söylemi var. Ancak, Avrupa müesses nizamını tehdit eden görüşlerinin temelinde, Bükreş-Brüksel ilişkilerine dair eleştirisi yatıyor. Simion, AB karşıtı olmadığını söylese de, Brüksel’in Avrupa Birliği ülkeleri üzerindeki “hâkimiyetine”, ulusal egemenlik savunusuyla karşı çıkıyor. Bu anlamıyla, AB ülkelerinin iç ve dış politikalarının Brüksel tarafından dikte edildiğini ve sosyo-kültürel yapılarının dışsal müdahalelerle dönüştürülmeye çalışıldığını öne sürerek, AB’nin Brüksel-merkeziyetçi uluslarüstü yapısını eleştiren, Avrupa uluslarının siyasal ve kültürel politikalarını kendilerinin belirlemesini savunan “egemenlikçi” akımın temsilcilerinden biri. Bu nedenle, Simion’un olası bir seçim zaferi, AB’nin liberal seçkinleri tarafından büyük bir tehdit olarak görüldü.

Seçimin AB açısından jeopolitik önemi

Bu temel sebebe ek olarak seçimler, AB açısından jeopolitik nedenlerle de önemliydi. Romanya 2004 yılında NATO, 2007 yılında AB üyesi oldu. Son yıllardaysa AB, ABD ve NATO tarafından, Doğu Avrupa ve Karadeniz güvenliği stratejileri açısından kilit ülke konumuna yükseltilmeye çalışılan bir ülke. Batılı bazı çevrelerin, Karadeniz’de “itaatkâr” Romanya’yı “dik başlı” Türkiye’nin yerine ikame etmek gibi bir düşünce içerisinde olduğu görülüyor. Bu nedenle Romanya’daki siyasal gelişmeler, Washington ve Brüksel’in Doğu Avrupa ve Karadeniz stratejileri açısından oldukça önemli. Bu önem, Ukrayna-Rusya savaşı bağlamında daha da belirgin hale geldi.

Genel resmi bu şekilde çizdikten sonra, meseleyi ABD-AB arasındaki ilişkiler çerçevesine oturtmak gerekiyor. Trump Amerikasıyla arasında belirsizleşen ve sorunlu hale gelen ilişkiler nedeniyle AB, kendi güvenlik politika ve mekanizmalarını geliştirme çabası içine girdi. Bu nedenle, Romanya’nın dış politika ve güvenlikle ilgili konulardaki tutumu Brüksel için daha da önemli hale geldi. Buna ek olarak, üye ülkeler üzerindeki Brüksel hâkimiyetini sorgulayan “egemenlikçi” politik hareketlerin güçlendiği bir bağlamda, Bükreş’in Brüksel’le uyum içinde hareket etmesi de ayrıca önem taşıyor.

Bu nedenlerden dolayı, Romanya’daki Eurosceptic, yani Avrupa’ya şüpheyle bakan “egemenlikçi” sağ akımın yükselişi, bölgesel siyaseti etkileyecek ve Brüksel için önemli bir sorun haline gelebilecek bir olgu. Dan’ın seçim zaferiyle bir süreliğine daha bu sorun aşılmış görünüyor.

Liberal müesses nizamın sorunları

Sonunda Brüksel’i rahatlatan bir sonuçla tamamlanmış olsa da, Romanya’daki seçimler, Avrupa liberal demokrasinin içine düştüğü kendini yeniden üretme krizine dair önemli bir örnek teşkil ediyor.

Bu konuyu açmak için, ilk olarak Kasım 2024’te yapılan seçimin iptal edilmesi ve Georgescu’nun seçilme hakkının elinden alınmasını kısaca irdelemek yerinde olacak.

Yukarıda özetlenen bu sürecin hukuki nedenlerle değil siyasi bir maksatla yürütüldüğüne dair şüpheler mevcut. Şayet bu şüphe yerindeyse, “Romanya demokrasisi” kendini (aşırı) sağcı Eurosceptic bir müstakbel cumhurbaşkanına karşı gayrihukuki ve gayri demokratik yollarla “koruma” yoluna gitmiş demektir. “Demokrasinin”, hukuk ve demokrasi dışı yollarla “savunulmasının” kabul edilebilir hale gelmesi, bizatihi demokrasi ideası için bir tehdit haline gelebilecektir. “Makbul olmayan” siyasi şahıs ve hareketlerin gayrinizami yollarla elendiği “liberal demokrasi diktatörlüğü” gibi bir oxymoronun hayat bulması ihtimalinin söz konusu olduğu bir durumla karşı karşıya olabiliriz.

Romanya’da Kasım 2024 seçimine dair tartışmaların, Georgescu’nun sosyal medya üzerinden yürüttüğü seçim kampanyası üzerinden şekillenmesi de önemli bir diğer husus. Toplumdaki tanınırlığı oldukça düşük olan bir kişinin, TikTok ve Telegram gibi kanalları kullanarak kısa sürede cumhurbaşkanlığı yarışının favorisi haline gelebilmesi, Avrupa’nın liberal düzeninde siyasetin ne denli içeriksizleştiğinin bir göstergesi olarak okunabilir. Öyle ki, Avrupalı seçmenin siyasal tercihlerini belirleyen şeyin ideolojik, siyasal ve programatik tartışmalar değil afaki, ajitatif, demagojik söylemler olduğu görülüyor. Avrupa toplumlarında siyasetin içinin bu denli boşalması, Avrupa demokrasileri açısından pek de hayırlı değil.

Kasım 2024 ve Mayıs 2025 seçimlerinde, ikinci tura kalan adayların dördünün de kendilerini farklı şekillerde olsa da müesses nizamın dışında konumlandıran, reform ve değişim vadeden kişiler olmaları da önemli. Romanya’daki en güçlü cumhurbaşkanı adaylarının sistem dışı konumlanışları ve bunun seçmen nezdinde karşılık bulması, geniş halk kitlelerinin hâkim düzene yabancılaşmalarının bir göstergesi olarak görülebilir. Aynı şey, pek çok AB ülkesi için de geçerli. Karşı karşıya olunan olgu, liberal düzenin toplumda rıza üretme konusunda eskisi kadar başarılı olmaması ve düzenin seçkinleri ile sıradan halk arasındaki ayrışmanın artmakta olduğudur.

Romanya’daki seçimlerin AB müesses nizamı açısından olumlu görülebilecek bir yanı var ise bu, Bükreş ve Brüksel arasındaki ilişkilerde belirsizlik yaratacak aşırı sağcı bir cumhurbaşkanı ihtimalinin ciddi şekilde belirdiği bir noktada daha önce sandığa gitmemiş vatandaşların bu ihtimalin gerçekleşmesini önlemek amacıyla ikinci turda sandığa gitmiş olmaları olasılığıdır. AB vatandaşlarının, son anda da olsa, düzene sahip çıkmak için harekete geçmeleri,  AB’nin liberal seçkinleri açısından sevindiricidir.

Toparlamak gerekirse, sağcı popülist ve “egemenlikçi” akımların her geçen gün daha da güç kazandığı ve Avrupa’daki liberal müesses nizamının bu gidişat karşısında zorlanmaya başladığı görülüyor. İşin aslı, AB’nin kendi haklılığına mutlak bir inanmışlık içinde olan, siyaset, bürokrasi, iş dünyası, akademi ve düşünce kuruluşlarında yer tutmuş liberal seçkinlerinin, sorunların esasına inerek bunların çözümüne gitmek konusunda oldukça isteksiz olduğudur. Bunun nedeni, böyle bir sorgulamanın kaçınılmaz olarak, dogmalaşan liberal ekonomik, toplumsal ve siyasal kabullerin sorgulanmasını da gerektiriyor olmasıdır. Ne var ki, böylesi bir adım, AB’nin seçkinlerinin kendilerini üzerinde var ettikleri ideolojik ve siyasal zeminin kayması olasılığını gündeme getirecektir.

Bunun yerine tercih edilen yöntem, düzene tehdit olarak algılanan kişi ve grupların etiketleme/damgalama yoluyla gözden düşürülmesi veya “iptal kültürü”nün devreye sokularak ana akımın dışında kalan görüşlerin muhatap bile alınmadan yok sayılmasıdır.  Romanya örneğinde görülen şey ise, bu yaklaşımın ancak günü kurtarmaya yettiğidir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 20 Mayıs 2025’te yayımlanmıştır.

[1] Bu raporlar, Romanya Cumhurbaşkanlığı resmi websitesinde, https://www.presidency.ro/ro/media/comunicate-de-presa/comunicat-de-presa1733327193 adresinde yayımlanmıştır.

[2] Bu makalenin yazarı Rumence okuyamadığı için raporları kendisi inceleyememiştir. Raporlarda somut kanıt olmadığına dair bir inceleme, Gabriel Elefteriu’nun tarafından kaleme alınmıştır. Bu incelemeye https://brusselssignal.eu/2025/01/zero-evidence-the-bogus-intelligence-behind-romanias-cancelled-election/ adresinden ulaşılabilir.

[3] Bkz. https://www.atlanticcouncil.org/blogs/new-atlanticist/romania-annulled-its-presidential-election-results-amid-alleged-russian-interference-what-happens-next/

Turgut Kerem Tuncel
Turgut Kerem Tuncel
Turgut Kerem Tuncel - 2001-2009 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümlerinde araştırma görevlisi olarak çalışan Dr. Turgut Kerem Tuncel, 2014 yılında Università degli Studi di Trento Sosyoloji ve Sosyal Araştırmalar Doktora Programın’dan Doktora derecisini aldı. 2015-2025 yılları arasında Ankara’da faaliyet gösteren Avrasya İncelemeleri Merkezi’nde Kıdemli Analist sıfatıyla Avrasya jeopolitiği üzerine çalışmalarına devam ederken “Uluslararası Suçlar ve Tarih” ve “Avrasya Dünyası” dergilerinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğünü sürdürdü. “Armenian Diaspora: Diaspora, State and the Imagination of the Republic of Armenia” başlıklı kitabı 2014 yılında yayınlanan Dr. Tuncel’in, Gürcistan’daki Müslüman azınlıklar ve Ukrayna’daki toplumsal ve siyasal dönüşüm ve dinamikleri incelediği çalışmaları farklı kitaplarda yer almıştır. Geniş Karadeniz Bölgesi, Doğu Avrupa, Güney Kafkasya ve Orta Asya’daki siyasal gelişmelerle ilgili yorum ve analiz yazıları Türk ve yabancı mecralarda yayımlanmıştır.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x