ABD’li diplomat ve Trump dönemi Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın geçtiğimiz günlerde başka ülkelere yönelik darbe planlarını destekledikleri yönündeki açıklaması büyük tartışma yarattı. Gazeteci-yazar Belen Fernandez, Al Jazeera’de yayımlanan yazısında ABD’nin Soğuk Savaş sırasında başta Latin Amerika olmak üzere diğer ülkelerde gerçekleştirdiği rejim değişikliği girişimlerini anlatıyor.
Yazının bazı bölümlerini aktarıyoruz:
“ABD’de neden darbe olmadığına dair eski bir şaka vardır: Çünkü orada ABD büyükelçiliği yoktur.
Eski Başkan Donald Trump’ın Ocak 2021’de bir ‘darbe girişimini’ kışkırtmakla suçlanmasıyla, şakanın dayandığı temeller biraz sarsılmış oldu gerçi. Bununla birlikte Trump’ı eleştirenler bile ‘darbe’ adlandırılması konusunda hemfikir değil.
Kongre baskını hakkında CNN’in yaptığı bir mülakatta, ABD’nin deneyimli diplomatlarından, Trump’ın da ulusal güvenlik eski danışmanı John Bolton (Associated Press’e göre Trump bıyığından hiç de hazzetmezdi) Kongre’de gerçekleşen ayaklanmayı ‘itinayla hazırlanmış bir darbe’ olarak görmenin ‘hata’ olduğunu açıkladı. Kısacası, Bolton’a göre Trump bu büyüklükte bir girişimi başaramayacak kadar beceriksizdi: ‘Darbelerin planlanmasına yardım eden biri olarak -burada değil tabii, başka yerlerde- çok çalışmak gerekiyor.’
Elbette ABD’nin başka ülkelerdeki darbelere karışması bir flaş haber değil ve konuyla ilgili çok şey yazılıp çizildi. Konuya aşina olmayanlar, New York Times eski büro şefi Stephen Kinzer’ın Overthrow: America’s Century of Regime Change from Hawaii to Iraq (Hükümet Devirme: Hawaii’den Irak’a Amerika’nın Rejim Değişiklikleri Yüzyılı) kitabına ya da Washington Post’ta 2016 yılında yayımlanan “ABD, Soğuk Savaş sırasında diğer ülkelerin hükümetlerini 72 kez değiştirmeye çalıştı” başlıklı yazıya bakabilir.”
Yazar, Bolton’ın açıklamasındaki kayıtsızlığın, ABD’nin ülkeleri altüst etmeye ve toplu halde hayatları mahvetmeye yönelik oldukça sıradan yaklaşımının altını çizdiğini belirtiyor:
“Bu kurumsallaşmış empati eksikliği, uluslararası alanda ABD’nin artık sürekli hale gelen askeri katliamında da kendini gösteriyor kuşkusuz. (…) ABD müesses nizamının içine girdiği kriz göz önüne alındığında, bıkkın emperyal tutum, akıl almaz bir şekilde ikiyüzlü hale geliyor. ABD’nin ‘demokrasi’ sayıklamaları darbelerle hiç örtüşmüyor.
Latin Amerika’da birbiri ardına darbeler
CNN mülakatında, Bolton’ın darbeler konusundaki özgeçmişinde vurgulamaya özen gösterdiği tek nokta, 2019’da Venezuela’daki girişimin ‘başarılı olmaması’. Venezuela’da 2002 yılında Hugo Chavez’i kısa süreliğine deviren ABD destekli darbeyle karıştırılmaması adına, 2019 operasyonu, seçilmiş Cumhurbaşkanı Nicolás Maduro’yu kendini ülkenin geçici başkanı ilan eden sağcı Juan Guaidó ile değiştirme çabalarını gerektirmişti.
Venezuela, Washington’ın yarı küresel tasarımlarına boyun eğmeyi reddetmesi nedeniyle uzun zamandır çağdaş Amerikan imparatorluğunun yaramaz çocuğuydu. Ama Latin Amerika ve ötesinde darbe sever ABD müdahalesi söz konusu olduğunda bu, buzdağının görünen kısmı sadece.
Örneğin 1954’te CIA, Guatemala’nın demokratik olarak seçilmiş lideri Jacobo Árbenz’e karşı bir darbe düzenledi. Árbenz, ülkedeki köylülerinin ihtiyaçlarına ABD’yi rahatsız edecek kadar ilgi göstermiş ve ABD merkezli yağmacı United Fruit Company’nin Guatemala topraklarını Tanrı’nın bir hakkıymış gibi sömürmesine izin vermeye isteksiz olduğunu kanıtlamıştı.
Árbenz’e yönelik darbe, 36 yılda 200 binden fazla Guatemalalının öldürüldüğü veya ortadan kaybolduğu acımasız bir iç savaşın yolunu açtı. Savaş zamanı yaşanan vahşetlerin çoğu, ABD destekli hükümet güçleri tarafından gerçekleştirildi.
Darbe sırasında, Dwight D. Eisenhower yönetiminin kilit üyeleri, United Fruit Company ile yakın kişisel bağlara sahipti. Şirket ve devlet ayrımı kimin umurunda…
Bir önceki yıl, 1953 Ağustos’unda, NPR’ın ifade ettiği gibi CIA, ‘İran demokrasisini dört günde devirdi’. Árbenz gibi, seçilmiş İran Başbakanı Muhammed Musaddık da güçlerin ekonomik tercihlerine yeterince boyun eğmemişti. Ardından, ABD silahlarının hevesli bir tüketicisi olan İran şahının uzun süreli işkence saltanatı geldi. (…)
Liste uzayıp gidiyor. 1964’te Brezilya Devlet Başkanı João Goulart’a karşı ABD destekli darbe, 1991’de Haiti Devlet Başkanı Jean-Bertrand Aristide’ye karşı ABD destekli darbe, 2004’te yine Başkan Aristide’ye karşı ABD destekli darbe ve 2009’da Honduras’ta Manuel Zelaya’ya karşı ABD destekli darbe yapıldı ki bu ülkeyi neredeyse kıyamete varacak bir şiddete sürükledi.
1960’a döndüğümüzde Kongo Başbakanı Patrice Lumumba’ya karşı da ABD destekli bir darbe var. Kongo bağımsızlığının kahramanı ve demokratik olarak seçilmiş ilk başbakanı ertesi yıl CIA’in de dahil olduğu bir suikasta kurban gitmişti. Ardından, bu sefer ertesi gün suikasta uğrayan Güney Vietnamlı Ngo Dinh Diem’e karşı ABD destekli 1 Kasım 1963 darbesi geldi.
1 Ocak 1959’da Küba Devrimi’nin zaferiyle görevden alınan zalim Küba diktatörü ve darbeci Fulgencio Batista’ya da ABD destek vermişti. Sonrasında CIA, devrimci lider ve tüplü dalış meraklısı Fidel Castro’yu öldürmek için baş döndürücü entrikalar tasarlama işine girişti. Parlak boyanmış patlayıcı yüklü deniz kabuklularını içeren bir plan da buna dahildi.
Açıkça görülüyor ki, bu planların hiçbiri gerçekleşmedi ve Küba, John Bolton’ın düşmanlar listesinde özel bir yer işgal etmeye devam ediyor. 2002 yılında ‘teröre karşı savaş’ başkanı George W. Bush yönetiminde silahların kontrolü ve uluslararası güvenlikten sorumlu devlet müsteşarı sıfatıyla Bolton, küçücük Karayip adasını resmî olarak ‘şer eksenine’ ekleme onuruna nail oldu.
2019’a geldiğimizde Bolton, Maduro’nun devrilmesinin ardından ‘sırada’ Küba yönetiminin olacağı konusunda uyarıda bulundu.
ABD’nin kötü niyeti her zaman planlandığı gibi hayat bulmasa da, bu, küresel hegemonu bombalar, ölüm mangaları, felce uğratan ambargolar ve çok daha az yaratıcı ama patlayan deniz kabuklarından daha yıkıcı diğer tedbirler yoluyla dünyanın dört bir yanındaki insanların hayatını cehenneme çevirmekten alıkoymadı.
72 rejim değişikliği girişimi
ABD’nin Soğuk Savaş sırasında 72 rejim değişikliği girişimine ilişkin yukarıda bahsedilen 2016 tarihli Washington Post makalesine göre, ‘başka ülkelerdeki seçimlere karışmak en başarılı örtülü taktik’. Makalenin yazarı, ‘örtülü rejim değişikliğinin hedef ülkeleri mahvedebileceğini’ ve bu ülkeleri ‘iç savaşa, istikrarsızlığa sürükleyerek toplu katliamların yaşanma olasılığını artırdığını’ belirtiyor. Bunları biliyoruz zaten.
Bolton’ın ifşasının ardından, Washington Post’tan Philip Bump şu soruyu soruyor: ‘Peki, John Bolton tam olarak hangi darbelere karışmış olabilir?’ Bump, Illinois Üniversitesi’ndeki Cline Center’dan alınan verilere dayanarak, Bolton’ın 1982’de Ronald Reagan yönetimine katılmasından bu yana, uluslararası çapta 350’den fazla darbe girişiminin gerçekleştiğini belirtiyor. Buna 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra Afganistan’da hükümetin ABD öncülüğünde devrilmesi gibi ‘darbe girişimi olarak düşünülemeyecek olaylar’ da dahil.
Bump, 350’den fazla girişimin 191’inin Bolton ABD hükümetinde görevliyken (Adalet Bakanlığı ve USAID) gerçekleştiğini yazıyor. (…) ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı USAID’in, CIA operasyonları için gayri muntazam bir cephe olarak teşhir edildiği de ayrı konu.
Sonuç olarak Bump, Bolton ile ilişkilendirilebilecek darbe girişimleri havuzunda yalnızca 131 vakanın kaldığını belirliyor. Ancak nihayetinde bu Bolton ile değil; temsil ettiği sıradan, ahlaki açıdan dengesiz emperyalizm ile ilgili.
‘Amerika’nın Rejim Değişiklikleri Yüzyılı’nın yüzyıllara dönüşmesi ise başlı başına bir darbe.”
Bu yazı ilk kez 22 Temmuz 2022’de yayımlanmıştır.