ABD seçimleri: En kritik ve en keskin seçim

Bu ABD Başkanlık seçimleri öncekilerden neden farklı? Olası Trump ya da Harris dönemi Türkiye’yi hangi açılardan ilgilendirecek? Hangi aday kazanırsa, ne olur? Dr. Ahu Özyurt yazdı.

ABD, ABD olalı böyle seçim görmemişti. Kurumların işleyişinin iyi kötü belli olduğu, büyük sürprizlere pek rastlanılmayan ülkede seçim dinamikleri baş döndürücü bir hızla gitti geldi, seçim dinamiklerini takip etmeye çalışanlar adeta lunapark hızlı treni seyrediyormuş gibi hissettiler kendilerini…

Aday olamaz denen Donald Trump rahat rahat ve yargı engeline takılmadan aday oldu. İki suikast girişiminden kurtuldu. Asla çekilmez denen Joe Biden adaylıktan çekilmeyi kabul etti. Demokrat Parti teamüllerine aykırı bir biçimde tek bir ön seçim bile kazanmamış olan Başkan Yardımcısı Kamala Harris Başkan Adayı oldu.

İki rakip arasındaki fark o kadar keskin ve belirgin ki, seçime doğru bu fark netleşir sanılıyordu ama bir ara 8 puana kadar açılan fark kapandı. Gelinen noktada Trump’ın kazanma ihtimali yükseldi.

Harris cephesinde “karakter kampanyası” dengeyi bozdu

Demokratların adayı Kamala Harris’in teknik olarak yapması gereken çok fazla şey yoktu. Hata yapmaz, ekonomi konuşur ve Trump’ın eksiklerine odaklanırsa seçimi rahat alabilecek gibiydi enflasyonla mücadeleyi anlatmaktansa kendisi için önemli ama seçmen için “büyük dert” olmayan başta kürtaj olmak üzere üreme politikalarına kadın seçmen oylarını sağlama almak için yapıştı. Rakibinin seçim kampanyasında hissedilen gizli kadın düşmanlığını böyle alt edebileceğini sandı. Trump’ın “yönetmeye uygun olmadığı”, “faşistleri desteklediği, Putin’le arkadaş olduğu” tezini büyütmeye çalıştı. Gazze konusuna kısa teğetler yaptı ama dış politikanın seçimde etkili olmadığını düşündüğü için üzerinde tepinmemeyi tercih etti. Gelmiş geçmiş ABD başkanları arasında en büyük İsrail destekçisi olan Trump bile imamları kürsüye çıkararak, ne kadar faydalı olacağı tartışılsa da ABD Müslümanlarından oy devşirmeyi düşündü ama Harris, “sadece şu, şu konular için bile bana oy vermelisiniz” diyebileceği sabit bir mesele yaratamadı.

Harris hâlâ kazanabilir ama son hafta Barack ve Michelle Obama’nın bile sahaya inme gereği duyması, özellikle Arizona, Nevada, Pennsylvania ve Georgia eyaletlerinde işin çok kritik olduğunu gösteriyor.

Fakat seçimlere çok az kala Trump, Harris’e yeni bir koz verdi; New York’ta Madison Square Garden’da yaptığı mitingde Porto Riko’lu göçmenler, kadınlar ve siyahiler öyle aşağılandı ve terbiye sınırları öylesine aşıldı ki, eğitimsiz mavi yakalı diyebileceğimiz Cumhuriyetçi Parti seçmeni bile isyan etti.

Harris’in avantajı

Harris’in görünen avantajı, çok kuvvetli bir taban desteği ve ABD’ye has “erken ve posta ile oy verme” imkânı. ABD’de seçimler hafta içi yapıldığı ve çalışanların ve yaşlıların, engellilerin oy verebilmesini kolaylaştırmak, seyahat edenlerin de seçimde ye alması için yapılan bu uygulama özellikle, üniversite öğrencilerinin, gönüllülerin, parti tabanında yer alanların görünürlüğünü ve etkisini arttırıyor. Aniden seçim merkezlerinde uzun kuyrukları gören “kararsız seçmen” bile posta ile de olsa oyunu yollayabileceğini öğreniyor ve doğal olarak demokratik katılım yükseliyor. Protesto oyu verecekler ya da kararsızlar, “o gün neden vakit kaybedeyim” diyenler bile bu süreçte katılımı arttırıyor. New York Times’da yer aldığı gibi de bu seçimde gerçek kilit, kimin tabanını ve seçmeni sandığa getirebileceği üzerinden belli olacak.

Kamala kazanırsa ne olur?

Kamala Harris’in kazanması ABD’nin kendi iç dinamikleri, ekonomik gelişimi ve Obama dönemiyle başlayan, yeşil enerjiye geçiş, uluslararası ilişkilerde realist duruş ve Çin ile ilişkilerde kontrollü denge politikasının devamı açısından çok önemli. Yine Obama döneminde başlayan ABD devlet kurumlarını daha kapsayıcı olması, azınlıklara daha kuvvetli görevler verilebilmesi de kritik önemde. Ama içeride Demokrat Parti hareketinin biraz fazla sola[1] kaydığı, özellikle WOKE gibi hareketlere taviz verildiği eleştirileri nedeniyle de merkeze dönmek zorunda. Bu gözle bakınca Harris’in aslında uzun süre iç politika ile meşgul olacağını kabul etmek gerek. Fareed Zakaria’nın eleştirileri ve “Yeni siyasi hizalanma” tanımını önümüzdeki dönemde daha çok konuşacağız. Çünkü belli ki ABD’de bir yeni “sınıfsal çatlama” olasılığından söz ediliyor artık.

Her hâlükârda, Harris kazanır ve Trump taraftarları arıza çıkartıp 20 Ocak’taki Yemin Töreni’ne giden süreci uzatmazsa yine de Biden-Harris yönetimi devamlılık açısından bazı işaretler gösterecek.

İsrail’e silah satışında “sessiz istifa”: ABD Kongresindeki çok sayıda Demokrat, İsrail’in masaya oturması için bu kozun oynanması gerektiğini kabul ediyor. Harris net bir biçimde ve farkla kazanırsa bu mesele hızlanacak. İnsani destek çalışmalarını ve Gazze’deki durumu asıl mesleği olan savcılık refleksleri ile de takip ettiği haberleri geliyor. Bernie Sanders’ın son videosunda verdiği “Gazze konusunda Kamala’yı ikna etme şansımız Trump’dan daha fazla” sözleri de progresif ABD seçmeni için önemli mesaj niteliğinde.

İran’la nükleer anlaşma için yeniden masa: Obama döneminde yürürlüğe giren, İran’ın uranyum zenginleştirmeye sınır getirmesi karşılığı kendisine yönelik yaptırımların kaldırılacağı P5+1 Anlaşması’nı Trump tek taraflı kaldırmıştı. Harris yönetimi bu anlaşmanın bir benzerini yeniden gündeme getirebilir. Tahran’daki yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan yönetiminin de bu adıma yakın durduğu, hatta seçim öncesi Washington’a mesaj gönderildiği de belirtiliyor.

Türkiye’yi çok iyi tanıyan isimler: Harris’in Ulusal Güvenlik Danışmanı olması beklenen isim, Clinton ve Obama dönemlerinden beri Türkiye’yi çok iyi tanıyan hatta bu konuda kitap bile yazmış olan Phil Gordon. [2]

Türkiye’yi tanıyan ve eğer bakan olursa da şaşırtmayacak başka bir isim de Jeff Flake. ABD’nin son yıllarda Ankara’da görev yapmış ve kendisini sevdirmiş Büyükelçisi Flake, Cumhuriyetçi bir Senatör olmasına karşın Harris’e desteğini açıklayan ilk isimlerden.[3]

Flake’in görevde olduğu dönemde Türkiye – ABD ticari ilişkilerinin rekor kırdığını da hatırlatmak gerek. Eski Obama ekibinden bazı isimleri kabinede görmek çok sürpriz olmayacaktır. Hazine Bakanı Janet Yellen ve FED Başkanı’nın görevde kalma ihtimali yüksek.

YPG – PYD Sorunu: Türkiye siyasetinin son birkaç hafta içinde girdiği hızlı türbülanstan bağımsız olarak Suriye’nin kuzeyindeki durumun Türkiye lehine çözülebilmesi için ABD’nin Ukrayna konusunda Rusya ile en azından bir “konuşma zeminine” gelmesi gerekiyor. Ekran ve sanal alem stratejistlerinin tersine, Ankara Suriye’deki “büyük aktör ve oyun kurucu”nun Rusya olduğunu hatırlamalı. Eğer, Rusya ve Ukrayna bir şekilde masaya oturursa Rusya Akdeniz’deki önceliği olan Suriye’ye geri dönebilecek, bölgeden çektiği askeri varlığını tahkim edebilecek ve ABD’yi dengeleyebilecektir. Rusya’nın olmadığı bir Suriye denkleminde “toprak bütünlüğü” tartışması daha da büyür ve Türkiye açısından Suriye’nin Kuzey’inde özerk PYD-YPG (Ya da Suriye Demokratik Güçleri) yapılanması daha da kuvvetlenebilir. Çok bağlantısız görünse de Harris ekibi de Ukrayna konusunun gereğinden fazla uzadığını, ABD’nin kaynaklarını ve vaktini dağıttığını kabul ediyor. ABD’nin Irak’tan tamamen çekileceği kesinleşti ama Suriye konusunda aynı şeyi söylemek mümkün görünmüyor. Unutmayalım, ABD kızgın ve hırçın bir Rusya yerine, sahada karşı karşıya durabildiği Rusya’yı tercih eder.

Çin, Ticaret ve AB: ABD’nin dikkatini Pasifik’e çevirebilmesi için önce Ukrayna ve Ortadoğu meselelerinde ilerleme görmek gerekecek. Ama Harris’in üç kez ziyaret ettiği Pasifik bölgesinde dengeli ve dikkatli bir siyaset uygulayacağı söylenebilir. Çin’le daha uzlaşmacı ama ticarette ve göçmen konularında Trump’un vaatlerine daha yakın olacaktır.

Trump kazanırsa ne olur?

Donald Trump’ın ikinci (yeni) döneminin tamamen Trump dönemi olamayacağı konusunda genel geçer bir tartışma sürüyor. Zihni tutarsızlık nedeniyle, ikinci yılın sonunda görevi yardımcısı JD Vance’e devredeceği de yazılıp çiziliyor.  Trump’un özellikle dikkatinin dağınık olması, kürsüden derli toplu mesaj verememesi, ideolojik olarak hiçbir sağlam “davası”nın olmaması ve Heritage Foundation tarafından kaleme alınan Project 2025[4]  isimli, ABD devletinin yapısını tamamen altüst edecek bir “tasviye” planı ile gelmesi bunun ilk işaretleri. JD Vance’in özellikle Evanjelist ve Neo-con çevreler, aşırı sağcı ideolog ve teknokratlarla aslında bu planı icraya hazırlandığı da Washington çevrelerinde yaygın kanı. Ezcümle Trump kazanırsa ilk altı ayın çok çalkantılı geçeceği gerçeğine tüm dünya hazırlanıyor.

İlginç olan Türkiye’deki bazı muhafazakâr çevrelerin ya da iktidara yakın kalemlerin Trump’u hâlâ “Tayyip Bey’i seviyor” gözüyle yorumlaması. Ekipteki bazı isimleri görünce aynı fikri taşırlar mı bilemiyorum:

FETÖ meselesi: Trump’un dış politika kurmay kadrosundaki en kritik isim Robert O’Brien Ulusal Güvenlik Danışmanlığını yürüttü. O’Brien’i anlatan Foreign Policy makalesi “Türkiye ve Yemen’den rehine getirme operasyonları yürüttü” diyor. Bahsedilen konu ise Rahip Brunson’ın uçakla ABD’ye gönderilmesi pazarlığı.[5] “Örgütün lideri Gülen öldüğüne göre, bütün FETÖ’cülere af çıkarın dönsünler, bu sorun dosyadan düşsün” teklifi gelebilir mi?

Kilit isim Mike Pompeo: Eski CIA Başkanı ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo döneminde Girit’te bölgenin en büyük deniz üssü açıldı. Pompeo sadece Yunanistan’ı ziyaret etmedi, rekor denecek yatırım yaptırdı. Never Give An Inch (Bir santim bile gerileme) adını verdiği kitabında Hakan Fidan ve İbrahim Kalın gibi isimlerle yaptığı görüşmeleri çok sert dille anlatıyor. İsrail konusunda Obama yönetiminin “saygısızlık” yaptığını yazacak kadar da Netenyahu yanlısı. Türkiye’nin açık Hamas desteği özellikle Hazine Bakanlığı nezdinde sıkıntı yaratabilir.[6] Gazze konusunda Netenyahu’nun Trump’a jest yapacağı konuşuluyor ama bunca can kaybı ve trajediden sonra kim kime ne jesti yapacak?

Petreaus’a teklif gitti: Trump yönetiminin eski CIA Başkanı General David Petreaus’a görev teklif ettiği kulislerde konuşuluyor. Geçen ay Foreign Policy’nin bir yayınına katılan Petreaus bu bilgiyi yalanlamadı ve pek çok eski generalin aksine Harris kampanyasına açık desteğini de duyurmadı. Petreaus hem Trump hem Harris yönetimlerinde yer alabilir. General Petreaus, Türkiye’de “Çuvalcı Paşa” takma adıyla yanlış olarak bilinse de (Çuval meselesinde dahli yoktur) Ankara için asıl sıkıntısı CIA yöneticiliği yapmış bir asker olması ve özellikle Irak’taki ABD İşgalinin son aşamalarında Şii liderliğin yükselmesini desteklemesiydi.

YPG – PYD – Suriye Meselesi:  Bu konuda da Trump’un kurmay kadrosu Pompeo’nun çizgisinde görünüyor. Suriye’deki IŞID varlığı ile mücadelede bölgeden asker çekmeye ya da PYD’ye desteği kesmeye niyetli değiller. Kaynak yine Pompeo’nun biyografisi.

S-400 Krizi biter mi? Olası bir Trump yönetiminin bir öncekinden farklı olarak S-400’ler konusunda çok katı olmayabileceği ihtimali var. Ama bu F-16 satışları ya da F-35 programına geri dönmek anlamına gelmeyecektir.

Çin ve ticaret: Türkiye, olası bir ikinci Trump yönetimi ile sürpriz biçimde en fazla ticaret, vergiler ve Çin ile ilişkiler konusunda sıkıntı yaşayabilir, esas hazırlık yapılması gereken dosya bu konularda ortaya çıkacaktır.

Michelle Obama’dan son uyarı

ABD Başkanlık seçimlerinin önceki yıllardan çok daha başa baş gitme ihtimali yüksek. Electoral Collage adı verilen ve Seçiciler Kurulu Oyları olarak tanımladığımız oylarda 7 kritik eyalette kıran kırana bir mücadele var. İki tarafın da kilit seçmeninin yoğunlaştığı eyaletlerin dışında, oyların yakın olduğu Georgia, Pennsylvania, Arizona, Nevada, Michigan, Wisconsin ve Kuzey Carolina’nın Seçiciler Kurulu oyları Başkanı belirleyecek. [7] Meraklıları için NY Times ilginç bir ihtimaller oyunu da yayınladı.

Ama özellikle seçmen davranışlarını iyi tanıyan stratejist James Carville, ABD seçmeninin nihai kararının akıllıca ve sakin olacağını öngörüyor.

Michelle Obama da yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

“Kamala’nın hep akıllı, detaycı, açık ve net politikaları sakince izah eden bir tavrı olmasını bekliyoruz. Hiç kızgın olmasın, hep makul ve güçlü olsun istiyoruz. Ondan bu standartlarda performans bekliyoruz, her seferinde. Peki ama Trump’ı neden bu kriterlere tabi tutmuyoruz? Hiçbir şey beklemiyoruz ondan… hiç. Ne ahlak ne iyi olma ne politik tutarlılık… Hiçbir şey. Buradan sandığa gitme konusunda emin olmayan bütün erkeklere sesleniyorum. Hayatlarımızı ciddiye alın.”

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 4 Kasım 2024’te yayımlanmıştır.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=DQJIRE2cZFU

[2] https://www.amazon.com/Winning-Turkey-Partnership-Brookings-Publications/dp/0815732155

[3] https://www.aa.com.tr/en/americas/former-republican-senator-jeff-flake-endorses-harris-for-president/3346507

[4] https://static.project2025.org/2025_MandateForLeadership_FULL.pdf

[5] https://tr.euronews.com/2018/10/12/adim-adim-brunson-krizi-abd-turkiye-iliskilerinde-yaptirimlar-noktasina-nasil-gelindi-

[6] https://www.ekonomim.com/gundem/pompeonun-kitabina-tepki-gercek-disi-bilgiler-var-haberi-680888#google_vignette

[7] https://www.nytimes.com/interactive/2024/us/politics/electoral-college-270-harris-trump.html

Ahu Özyurt
Ahu Özyurt
Dr. Ahu Özyurt - 1993’te gazeteciliğe Show TV Ankara bürosunda başlayan Ahu Özyurt, ATV, NTV ve CNBC-E ve Bloomberg HT’de geçen kariyerinin son 15 yılını Doğan Grubunda CNN Turk kanalında sunuculuk ve Milliyet ve CNN Turk’ün Washington Temsilcisi olarak yürüttü. Toplam 30 yıllık gazetecilik kariyeri içinde Ankara muhabirliği, İstanbul Polis adliye muhabirliği, Washington Temsilciliği ve yüzlerce gün sabah kuşakları, akşam tartışma programları sundu. Ana akım TV kanalları dışında Sputnik Haber Ajansı’nın radyosu RSFM’de günlük programlar yaptı Türkiye’nin ilk tematik kadın kanalı Woman TV’nin kurucu Genel Yayın Yönetmenliğini görevini yürüttü. Galatasaray Spor Kulübü İletişim Koordinatörlüğü görevinden sonra, şu anda Suna ve İnan Kıraç Vakfı çatısı altındaki “Suna’nın Kızları” oluşumunun Kaynak Geliştirme ve Kurumsal İlişkiler Koordinatörlüğünü görevindedir. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden lisans ve Columbia Üniversitesi’nden Master derecesi bulunan Ahu Özyurt, Milli Savunma Üniversitesi’nden Güvenlik Çalışmaları alanında Doktora Derecesini tamamlamıştır. Özyurt, Harvard Kennedy School yönetici eğitim programında “Kadın ve Güç Yönetimi” sertifikası sahibidir. Suriye ve Ukrayna krizlerini yerinde izleyen Özyurt, İran’daki kapalı bulunan ABD Büyükelçiliği binasına uzun zaman sonra giren ilk batılı gazeteci olarak ve gözlemlerini CNN Turk’te yayınlanan “ELÇİLİĞİN SIRLARI” kısa belgeselde topladı. TSK’daki değişim sürecini anlatmak için hazırladığı kadın askerleri anlatan “TSK’da KADIN GÜCÜ” Özel haber dizisini yine CNN Turk’te ve Hürriyet’te yayınladı. Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği’nden iki kez en iyi sunucu ve bir kez de Yavuz Gökmen özel ödülü sahibi olan Özyurt, 2008 ABD Başkanlık seçimini takip ettiği, Obama: Bir Kusursuz Fırtına ve gazeteciliğin satır aralarını anlattığı Gece Görüşü isimli iki kitabı bulunmaktadır. Doktora tezi 1991 Birinci Körfez Savaşı ve yarattığı güvenlik paradigması üzerinedir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

ABD seçimleri: En kritik ve en keskin seçim

Bu ABD Başkanlık seçimleri öncekilerden neden farklı? Olası Trump ya da Harris dönemi Türkiye’yi hangi açılardan ilgilendirecek? Hangi aday kazanırsa, ne olur? Dr. Ahu Özyurt yazdı.

ABD, ABD olalı böyle seçim görmemişti. Kurumların işleyişinin iyi kötü belli olduğu, büyük sürprizlere pek rastlanılmayan ülkede seçim dinamikleri baş döndürücü bir hızla gitti geldi, seçim dinamiklerini takip etmeye çalışanlar adeta lunapark hızlı treni seyrediyormuş gibi hissettiler kendilerini…

Aday olamaz denen Donald Trump rahat rahat ve yargı engeline takılmadan aday oldu. İki suikast girişiminden kurtuldu. Asla çekilmez denen Joe Biden adaylıktan çekilmeyi kabul etti. Demokrat Parti teamüllerine aykırı bir biçimde tek bir ön seçim bile kazanmamış olan Başkan Yardımcısı Kamala Harris Başkan Adayı oldu.

İki rakip arasındaki fark o kadar keskin ve belirgin ki, seçime doğru bu fark netleşir sanılıyordu ama bir ara 8 puana kadar açılan fark kapandı. Gelinen noktada Trump’ın kazanma ihtimali yükseldi.

Harris cephesinde “karakter kampanyası” dengeyi bozdu

Demokratların adayı Kamala Harris’in teknik olarak yapması gereken çok fazla şey yoktu. Hata yapmaz, ekonomi konuşur ve Trump’ın eksiklerine odaklanırsa seçimi rahat alabilecek gibiydi enflasyonla mücadeleyi anlatmaktansa kendisi için önemli ama seçmen için “büyük dert” olmayan başta kürtaj olmak üzere üreme politikalarına kadın seçmen oylarını sağlama almak için yapıştı. Rakibinin seçim kampanyasında hissedilen gizli kadın düşmanlığını böyle alt edebileceğini sandı. Trump’ın “yönetmeye uygun olmadığı”, “faşistleri desteklediği, Putin’le arkadaş olduğu” tezini büyütmeye çalıştı. Gazze konusuna kısa teğetler yaptı ama dış politikanın seçimde etkili olmadığını düşündüğü için üzerinde tepinmemeyi tercih etti. Gelmiş geçmiş ABD başkanları arasında en büyük İsrail destekçisi olan Trump bile imamları kürsüye çıkararak, ne kadar faydalı olacağı tartışılsa da ABD Müslümanlarından oy devşirmeyi düşündü ama Harris, “sadece şu, şu konular için bile bana oy vermelisiniz” diyebileceği sabit bir mesele yaratamadı.

Harris hâlâ kazanabilir ama son hafta Barack ve Michelle Obama’nın bile sahaya inme gereği duyması, özellikle Arizona, Nevada, Pennsylvania ve Georgia eyaletlerinde işin çok kritik olduğunu gösteriyor.

Fakat seçimlere çok az kala Trump, Harris’e yeni bir koz verdi; New York’ta Madison Square Garden’da yaptığı mitingde Porto Riko’lu göçmenler, kadınlar ve siyahiler öyle aşağılandı ve terbiye sınırları öylesine aşıldı ki, eğitimsiz mavi yakalı diyebileceğimiz Cumhuriyetçi Parti seçmeni bile isyan etti.

Harris’in avantajı

Harris’in görünen avantajı, çok kuvvetli bir taban desteği ve ABD’ye has “erken ve posta ile oy verme” imkânı. ABD’de seçimler hafta içi yapıldığı ve çalışanların ve yaşlıların, engellilerin oy verebilmesini kolaylaştırmak, seyahat edenlerin de seçimde ye alması için yapılan bu uygulama özellikle, üniversite öğrencilerinin, gönüllülerin, parti tabanında yer alanların görünürlüğünü ve etkisini arttırıyor. Aniden seçim merkezlerinde uzun kuyrukları gören “kararsız seçmen” bile posta ile de olsa oyunu yollayabileceğini öğreniyor ve doğal olarak demokratik katılım yükseliyor. Protesto oyu verecekler ya da kararsızlar, “o gün neden vakit kaybedeyim” diyenler bile bu süreçte katılımı arttırıyor. New York Times’da yer aldığı gibi de bu seçimde gerçek kilit, kimin tabanını ve seçmeni sandığa getirebileceği üzerinden belli olacak.

Kamala kazanırsa ne olur?

Kamala Harris’in kazanması ABD’nin kendi iç dinamikleri, ekonomik gelişimi ve Obama dönemiyle başlayan, yeşil enerjiye geçiş, uluslararası ilişkilerde realist duruş ve Çin ile ilişkilerde kontrollü denge politikasının devamı açısından çok önemli. Yine Obama döneminde başlayan ABD devlet kurumlarını daha kapsayıcı olması, azınlıklara daha kuvvetli görevler verilebilmesi de kritik önemde. Ama içeride Demokrat Parti hareketinin biraz fazla sola[1] kaydığı, özellikle WOKE gibi hareketlere taviz verildiği eleştirileri nedeniyle de merkeze dönmek zorunda. Bu gözle bakınca Harris’in aslında uzun süre iç politika ile meşgul olacağını kabul etmek gerek. Fareed Zakaria’nın eleştirileri ve “Yeni siyasi hizalanma” tanımını önümüzdeki dönemde daha çok konuşacağız. Çünkü belli ki ABD’de bir yeni “sınıfsal çatlama” olasılığından söz ediliyor artık.

Her hâlükârda, Harris kazanır ve Trump taraftarları arıza çıkartıp 20 Ocak’taki Yemin Töreni’ne giden süreci uzatmazsa yine de Biden-Harris yönetimi devamlılık açısından bazı işaretler gösterecek.

İsrail’e silah satışında “sessiz istifa”: ABD Kongresindeki çok sayıda Demokrat, İsrail’in masaya oturması için bu kozun oynanması gerektiğini kabul ediyor. Harris net bir biçimde ve farkla kazanırsa bu mesele hızlanacak. İnsani destek çalışmalarını ve Gazze’deki durumu asıl mesleği olan savcılık refleksleri ile de takip ettiği haberleri geliyor. Bernie Sanders’ın son videosunda verdiği “Gazze konusunda Kamala’yı ikna etme şansımız Trump’dan daha fazla” sözleri de progresif ABD seçmeni için önemli mesaj niteliğinde.

İran’la nükleer anlaşma için yeniden masa: Obama döneminde yürürlüğe giren, İran’ın uranyum zenginleştirmeye sınır getirmesi karşılığı kendisine yönelik yaptırımların kaldırılacağı P5+1 Anlaşması’nı Trump tek taraflı kaldırmıştı. Harris yönetimi bu anlaşmanın bir benzerini yeniden gündeme getirebilir. Tahran’daki yeni Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan yönetiminin de bu adıma yakın durduğu, hatta seçim öncesi Washington’a mesaj gönderildiği de belirtiliyor.

Türkiye’yi çok iyi tanıyan isimler: Harris’in Ulusal Güvenlik Danışmanı olması beklenen isim, Clinton ve Obama dönemlerinden beri Türkiye’yi çok iyi tanıyan hatta bu konuda kitap bile yazmış olan Phil Gordon. [2]

Türkiye’yi tanıyan ve eğer bakan olursa da şaşırtmayacak başka bir isim de Jeff Flake. ABD’nin son yıllarda Ankara’da görev yapmış ve kendisini sevdirmiş Büyükelçisi Flake, Cumhuriyetçi bir Senatör olmasına karşın Harris’e desteğini açıklayan ilk isimlerden.[3]

Flake’in görevde olduğu dönemde Türkiye – ABD ticari ilişkilerinin rekor kırdığını da hatırlatmak gerek. Eski Obama ekibinden bazı isimleri kabinede görmek çok sürpriz olmayacaktır. Hazine Bakanı Janet Yellen ve FED Başkanı’nın görevde kalma ihtimali yüksek.

YPG – PYD Sorunu: Türkiye siyasetinin son birkaç hafta içinde girdiği hızlı türbülanstan bağımsız olarak Suriye’nin kuzeyindeki durumun Türkiye lehine çözülebilmesi için ABD’nin Ukrayna konusunda Rusya ile en azından bir “konuşma zeminine” gelmesi gerekiyor. Ekran ve sanal alem stratejistlerinin tersine, Ankara Suriye’deki “büyük aktör ve oyun kurucu”nun Rusya olduğunu hatırlamalı. Eğer, Rusya ve Ukrayna bir şekilde masaya oturursa Rusya Akdeniz’deki önceliği olan Suriye’ye geri dönebilecek, bölgeden çektiği askeri varlığını tahkim edebilecek ve ABD’yi dengeleyebilecektir. Rusya’nın olmadığı bir Suriye denkleminde “toprak bütünlüğü” tartışması daha da büyür ve Türkiye açısından Suriye’nin Kuzey’inde özerk PYD-YPG (Ya da Suriye Demokratik Güçleri) yapılanması daha da kuvvetlenebilir. Çok bağlantısız görünse de Harris ekibi de Ukrayna konusunun gereğinden fazla uzadığını, ABD’nin kaynaklarını ve vaktini dağıttığını kabul ediyor. ABD’nin Irak’tan tamamen çekileceği kesinleşti ama Suriye konusunda aynı şeyi söylemek mümkün görünmüyor. Unutmayalım, ABD kızgın ve hırçın bir Rusya yerine, sahada karşı karşıya durabildiği Rusya’yı tercih eder.

Çin, Ticaret ve AB: ABD’nin dikkatini Pasifik’e çevirebilmesi için önce Ukrayna ve Ortadoğu meselelerinde ilerleme görmek gerekecek. Ama Harris’in üç kez ziyaret ettiği Pasifik bölgesinde dengeli ve dikkatli bir siyaset uygulayacağı söylenebilir. Çin’le daha uzlaşmacı ama ticarette ve göçmen konularında Trump’un vaatlerine daha yakın olacaktır.

Trump kazanırsa ne olur?

Donald Trump’ın ikinci (yeni) döneminin tamamen Trump dönemi olamayacağı konusunda genel geçer bir tartışma sürüyor. Zihni tutarsızlık nedeniyle, ikinci yılın sonunda görevi yardımcısı JD Vance’e devredeceği de yazılıp çiziliyor.  Trump’un özellikle dikkatinin dağınık olması, kürsüden derli toplu mesaj verememesi, ideolojik olarak hiçbir sağlam “davası”nın olmaması ve Heritage Foundation tarafından kaleme alınan Project 2025[4]  isimli, ABD devletinin yapısını tamamen altüst edecek bir “tasviye” planı ile gelmesi bunun ilk işaretleri. JD Vance’in özellikle Evanjelist ve Neo-con çevreler, aşırı sağcı ideolog ve teknokratlarla aslında bu planı icraya hazırlandığı da Washington çevrelerinde yaygın kanı. Ezcümle Trump kazanırsa ilk altı ayın çok çalkantılı geçeceği gerçeğine tüm dünya hazırlanıyor.

İlginç olan Türkiye’deki bazı muhafazakâr çevrelerin ya da iktidara yakın kalemlerin Trump’u hâlâ “Tayyip Bey’i seviyor” gözüyle yorumlaması. Ekipteki bazı isimleri görünce aynı fikri taşırlar mı bilemiyorum:

FETÖ meselesi: Trump’un dış politika kurmay kadrosundaki en kritik isim Robert O’Brien Ulusal Güvenlik Danışmanlığını yürüttü. O’Brien’i anlatan Foreign Policy makalesi “Türkiye ve Yemen’den rehine getirme operasyonları yürüttü” diyor. Bahsedilen konu ise Rahip Brunson’ın uçakla ABD’ye gönderilmesi pazarlığı.[5] “Örgütün lideri Gülen öldüğüne göre, bütün FETÖ’cülere af çıkarın dönsünler, bu sorun dosyadan düşsün” teklifi gelebilir mi?

Kilit isim Mike Pompeo: Eski CIA Başkanı ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo döneminde Girit’te bölgenin en büyük deniz üssü açıldı. Pompeo sadece Yunanistan’ı ziyaret etmedi, rekor denecek yatırım yaptırdı. Never Give An Inch (Bir santim bile gerileme) adını verdiği kitabında Hakan Fidan ve İbrahim Kalın gibi isimlerle yaptığı görüşmeleri çok sert dille anlatıyor. İsrail konusunda Obama yönetiminin “saygısızlık” yaptığını yazacak kadar da Netenyahu yanlısı. Türkiye’nin açık Hamas desteği özellikle Hazine Bakanlığı nezdinde sıkıntı yaratabilir.[6] Gazze konusunda Netenyahu’nun Trump’a jest yapacağı konuşuluyor ama bunca can kaybı ve trajediden sonra kim kime ne jesti yapacak?

Petreaus’a teklif gitti: Trump yönetiminin eski CIA Başkanı General David Petreaus’a görev teklif ettiği kulislerde konuşuluyor. Geçen ay Foreign Policy’nin bir yayınına katılan Petreaus bu bilgiyi yalanlamadı ve pek çok eski generalin aksine Harris kampanyasına açık desteğini de duyurmadı. Petreaus hem Trump hem Harris yönetimlerinde yer alabilir. General Petreaus, Türkiye’de “Çuvalcı Paşa” takma adıyla yanlış olarak bilinse de (Çuval meselesinde dahli yoktur) Ankara için asıl sıkıntısı CIA yöneticiliği yapmış bir asker olması ve özellikle Irak’taki ABD İşgalinin son aşamalarında Şii liderliğin yükselmesini desteklemesiydi.

YPG – PYD – Suriye Meselesi:  Bu konuda da Trump’un kurmay kadrosu Pompeo’nun çizgisinde görünüyor. Suriye’deki IŞID varlığı ile mücadelede bölgeden asker çekmeye ya da PYD’ye desteği kesmeye niyetli değiller. Kaynak yine Pompeo’nun biyografisi.

S-400 Krizi biter mi? Olası bir Trump yönetiminin bir öncekinden farklı olarak S-400’ler konusunda çok katı olmayabileceği ihtimali var. Ama bu F-16 satışları ya da F-35 programına geri dönmek anlamına gelmeyecektir.

Çin ve ticaret: Türkiye, olası bir ikinci Trump yönetimi ile sürpriz biçimde en fazla ticaret, vergiler ve Çin ile ilişkiler konusunda sıkıntı yaşayabilir, esas hazırlık yapılması gereken dosya bu konularda ortaya çıkacaktır.

Michelle Obama’dan son uyarı

ABD Başkanlık seçimlerinin önceki yıllardan çok daha başa baş gitme ihtimali yüksek. Electoral Collage adı verilen ve Seçiciler Kurulu Oyları olarak tanımladığımız oylarda 7 kritik eyalette kıran kırana bir mücadele var. İki tarafın da kilit seçmeninin yoğunlaştığı eyaletlerin dışında, oyların yakın olduğu Georgia, Pennsylvania, Arizona, Nevada, Michigan, Wisconsin ve Kuzey Carolina’nın Seçiciler Kurulu oyları Başkanı belirleyecek. [7] Meraklıları için NY Times ilginç bir ihtimaller oyunu da yayınladı.

Ama özellikle seçmen davranışlarını iyi tanıyan stratejist James Carville, ABD seçmeninin nihai kararının akıllıca ve sakin olacağını öngörüyor.

Michelle Obama da yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı:

“Kamala’nın hep akıllı, detaycı, açık ve net politikaları sakince izah eden bir tavrı olmasını bekliyoruz. Hiç kızgın olmasın, hep makul ve güçlü olsun istiyoruz. Ondan bu standartlarda performans bekliyoruz, her seferinde. Peki ama Trump’ı neden bu kriterlere tabi tutmuyoruz? Hiçbir şey beklemiyoruz ondan… hiç. Ne ahlak ne iyi olma ne politik tutarlılık… Hiçbir şey. Buradan sandığa gitme konusunda emin olmayan bütün erkeklere sesleniyorum. Hayatlarımızı ciddiye alın.”

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 4 Kasım 2024’te yayımlanmıştır.

[1] https://www.youtube.com/watch?v=DQJIRE2cZFU

[2] https://www.amazon.com/Winning-Turkey-Partnership-Brookings-Publications/dp/0815732155

[3] https://www.aa.com.tr/en/americas/former-republican-senator-jeff-flake-endorses-harris-for-president/3346507

[4] https://static.project2025.org/2025_MandateForLeadership_FULL.pdf

[5] https://tr.euronews.com/2018/10/12/adim-adim-brunson-krizi-abd-turkiye-iliskilerinde-yaptirimlar-noktasina-nasil-gelindi-

[6] https://www.ekonomim.com/gundem/pompeonun-kitabina-tepki-gercek-disi-bilgiler-var-haberi-680888#google_vignette

[7] https://www.nytimes.com/interactive/2024/us/politics/electoral-college-270-harris-trump.html

Ahu Özyurt
Ahu Özyurt
Dr. Ahu Özyurt - 1993’te gazeteciliğe Show TV Ankara bürosunda başlayan Ahu Özyurt, ATV, NTV ve CNBC-E ve Bloomberg HT’de geçen kariyerinin son 15 yılını Doğan Grubunda CNN Turk kanalında sunuculuk ve Milliyet ve CNN Turk’ün Washington Temsilcisi olarak yürüttü. Toplam 30 yıllık gazetecilik kariyeri içinde Ankara muhabirliği, İstanbul Polis adliye muhabirliği, Washington Temsilciliği ve yüzlerce gün sabah kuşakları, akşam tartışma programları sundu. Ana akım TV kanalları dışında Sputnik Haber Ajansı’nın radyosu RSFM’de günlük programlar yaptı Türkiye’nin ilk tematik kadın kanalı Woman TV’nin kurucu Genel Yayın Yönetmenliğini görevini yürüttü. Galatasaray Spor Kulübü İletişim Koordinatörlüğü görevinden sonra, şu anda Suna ve İnan Kıraç Vakfı çatısı altındaki “Suna’nın Kızları” oluşumunun Kaynak Geliştirme ve Kurumsal İlişkiler Koordinatörlüğünü görevindedir. Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nden lisans ve Columbia Üniversitesi’nden Master derecesi bulunan Ahu Özyurt, Milli Savunma Üniversitesi’nden Güvenlik Çalışmaları alanında Doktora Derecesini tamamlamıştır. Özyurt, Harvard Kennedy School yönetici eğitim programında “Kadın ve Güç Yönetimi” sertifikası sahibidir. Suriye ve Ukrayna krizlerini yerinde izleyen Özyurt, İran’daki kapalı bulunan ABD Büyükelçiliği binasına uzun zaman sonra giren ilk batılı gazeteci olarak ve gözlemlerini CNN Turk’te yayınlanan “ELÇİLİĞİN SIRLARI” kısa belgeselde topladı. TSK’daki değişim sürecini anlatmak için hazırladığı kadın askerleri anlatan “TSK’da KADIN GÜCÜ” Özel haber dizisini yine CNN Turk’te ve Hürriyet’te yayınladı. Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği’nden iki kez en iyi sunucu ve bir kez de Yavuz Gökmen özel ödülü sahibi olan Özyurt, 2008 ABD Başkanlık seçimini takip ettiği, Obama: Bir Kusursuz Fırtına ve gazeteciliğin satır aralarını anlattığı Gece Görüşü isimli iki kitabı bulunmaktadır. Doktora tezi 1991 Birinci Körfez Savaşı ve yarattığı güvenlik paradigması üzerinedir.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x