ABD, Ukrayna’da istediğini elde etti mi?

Batı’nın Rusya’ya karşı toprak tavizi verme karşılığı Ukrayna’ya NATO üyeliği fikrinin arkasında ne var? Savaşın geldiği noktadan ABD niçin memnun? Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu yazdı.

“ABD, Ukrayna’da artık istediğini elde etti mi?” sorusu gündemde.

Zira, Rusya-Ukrayna Savaşı 1.5 yılını geride bıraktı. Buna rağmen tarafların hiçbiri geri adım atmak istemiyor.

Batı, Ukrayna’ya verdiği maddî ve askerî desteği devam ettirmesine rağmen son günlerde hem Batılı yetkililer hem basın yayın organları “Ukrayna’nın toprak konusunda taviz vermesi karşılığında NATO üyeliğinin kabul edilebileceğini” dile getiriyorlar.

İşte tam da bu yüzden ister istemez “ABD, Ukrayna’da artık istediğini elde etti mi?” sorusu akıllara geliyor.

Bu sorunun cevabı da olumlu: Evet, ABD bölgede istediğini elde etmiş bulunuyor.

“Hırpalanan” Rusya

Öncelikli olarak, 21. yüzyılın başında yeniden güçlenen ve birçok bölgede ABD’nin çıkarlarını tehdit etmeye başlayan Rusya, tüm dikkatleri Ukrayna’da yoğunlaştırdığı gibi uluslararası arenada da yalnızlaştırıldı.

Rusya belki Kırım’dan sonra Ukrayna’nın doğusundaki topraklara da sahip oldu, ancak Ukrayna Batı’nın da yardımıyla bu toprakları geri almak için mücadelesini devam ettiriyor.

Kremlin son 20 yıllık birikimini, bu savaşa ve yaptırımlardan halkın minimum seviyede etkilenmesine harcıyor.

Rus yetkililer Kiev’i kısa sürede almayı planlarken savaşın uzaması şüphesiz Rusya’nın askerî gücünün de uluslararası kamuoyu tarafından sorgulanmasına yol açtı.

Tüm bunlara paralel olarak Moskova yine 2010’lu yıllarda iyice güçlendiği Orta Asya, Kafkasya, Orta Doğu’ya yeterince önem veremiyor, bölge ülkeleri alternatif arayışlara giriyorlar.

“Küçülmüş” Ukrayna

Ukrayna’nın durumu da gerek ABD gerekse de AB yetkililerini fazlasıyla memnun etmiş olmalı.

Zira Kırım ve Rus nüfusunun ya da Rusya yanlısı nüfusun ağırlıkta yaşadığı Ukrayna’nın doğusundaki toprakların kimde olacağının özellikle ABD’yi pek ilgilendirmediği söylenebilir.

Diğer taraftan “küçülmüş”, zayıflamış, nüfus kaybetmiş Ukrayna şüphesiz Batı’nın daha fazla işine yarayan bir ülke olacaktır.

Batı kültürünün hâkim olduğu daha küçük Ukrayna baştan beri aslında AB’nin de, NATO’nun da istediği bir şeydi.

Zira eski Ukrayna’nın (bir kısmı Rus olan yaklaşık 45 milyonluk bir ülkenin) AB ve NATO üyesi olması zaten mümkün değildi.

NATO, bünyesinde yeni bir “Türkiye” istemediği gibi, AB de Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya’dan sonra beşinci büyük ülke olan Ukrayna’yı ne idare edebilecek ne de besleyebilecekti.

Batı’da dile getirilmeye başlanan “toprak tavizi karşısında Ukrayna’nın NATO’ya üye kabul edilebileceği” hususu da bununla açıklanıyor.

Batı’nın şimdiye kadar Ukrayna’ya verdiği maddî ve askerî desteği de karşılıksız değil.

Savaş sonrası Ukrayna’nın bu borcunu ödemesi şüphesiz kolay olmayacak. Dolayısıyla savaşın kendisi Ukrayna’yı Rusya’dan koparırken, Ukrayna’ya gösterilen destek Ukrayna’yı tamamen Batı’ya bağladı.

ABD’ye bağlılığı artan AB

Diğer taraftan AB’nin kendisi de bu süreçte ABD’ye bağlılığını “tazelemiş” oldu.

Son gelişmeler, yalnızca Rusya’nın dört bir tarafa yönelik aktif siyasetini sınırlandırmadı, aynı zamanda gittikçe ABD’den uzaklaşmaya ve bağımsız hareket etmeye çalışan AB’ye de gerçekleri hatırlattı.

ABD, Rusya’ya karşı yaptırım konusunda AB’ye baskı yaparak “sınırında büyük bir tehdit var” ve bu “tehdidi de ancak bizim desteğimizle etkisiz hâle getirebiliriz” mesajı verdi.

Yine bu savaşla ABD, NATO’yu adeta yeniden toparladı, işlevselliğini arttırdı.

Rusya’nın kendisi dahi uzun yıllar boyunca “NATO, kime karşı genişliyor?” sorusunu sorarken Ukrayna Savaşı, bunun net cevabını bir kez daha ortaya koydu.

ABD’nin hâkim olduğu NATO kendine eskilerden yeni bir tehdit buldu ve uzun yıllardan sonra üye sayısını da arttırdı.

Bu savaş ve ABD’nin siyaseti, AB’nin ABD’ye bağlılığını arttırdığı gibi Rusya-AB ilişkilerini minimum seviyesine indirdi.

ABD yıllardır AB’ye Rus enerji kaynaklarına bağlılığını azaltması konusunda baskı yapmasına rağmen bir netice alamamıştı. Ukrayna Savaşı ise bu alandaki iş birliğini bir anda kesti. Kesmekle de kalmadı, 2022’de AB ülkeleri daha çok sıkıştırılmış gaz aldılar ve en büyük tedarikçileri de ABD oldu. Yine ABD’nin AB’ye askerî teknolojiler ihracatı da arttı.

AB ülkeleri, eski teknolojilerini Ukrayna’ya gönderirken ABD’den ihraç ettikleri teknolojilerle askerî filolarını yenilediler.

Rusya-AB ilişkileri günümüzde 2010’lu yıllardaki seviyesinin çok gerisinde.

Ekonomik olarak baktığımızda Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan en fazla etkilenen ülke Almanya.

Almanya’nın yükselişinin yavaşlaması ve Rusya ile iş birliğinin zarar görmesinin de ABD’yi fazlasıyla memnun ettiği bir gerçek.

Rusya’dan uzaklaşmaya çalışan cumhuriyetler

Suriye savaşı ve Kremlin’in Esad rejimine verdiği destek nasıl Rusya’nın bölgede ve uluslararası arenada etkisini ve Orta Doğu ülkelerinin Kremlin’e olan güvenini arttırdıysa Ukrayna konusu tam tersine özellikle Orta Asya ve Kafkasya cumhuriyetlerini tedirgin ediyor.

Türk cumhuriyetlerinin kendi aralarında ve Türkiye ile yakınlaşmalarına gitmelerinin sebebi yalnızca tarihî ve kültürel ortak değerler değil, aynı zamanda alternatif bir dayanak arayışı.

Adı geçen cumhuriyetlerin Rusya’dan uzaklaşması da aslında ABD’nin 1991 yılından itibaren isteyip de bir türlü sonuç alamadığı bir konu.

İstediği her şeyi alan ABD

Diğer taraftan Ukrayna’da yaşananlar ve Batı’nın Rusya karşıtı ortak siyaseti, Çin’e de bir mesaj veriyor.

Kaldı ki Ukrayna meselesinde dahi Çin, Rusya’ya açıkça herhangi bir destekte bulunmuyor.

Dolayısıyla Ukrayna ve çevresinde yaşananlar, fazlasıyla şimdiden ABD’yi memnun etmiş olmalı: “Hırpalanan” Rusya, “küçülen” ve artık tamamen Batı’ya bağlı hâle gelen Ukrayna, ABD’den bağımsız bir siyaset izleyemeyeceği anlaşılan AB, varlığı sorgulanmaya başlanırken genişlemeye devam eden NATO, Rusya’dan uzaklaşmaya çalışan Orta Asya ve Kafkasya cumhuriyetleri.

Diğer bir deyişle ABD 2000’li yıllardan itibaren tüm istediklerini “Ukrayna Savaşı” ile elde etmiş bulunuyor.

Diğer taraftan ABD nasıl Afganistan, Irak, Suriye’deki savaşlardan sonra bu ülkelerdeki hiçbir sorunu çözmeden ama istediğini elde ettikten sonra geri çekildiyse öyle anlaşılıyor ki Ukrayna’ya verilen destek de yavaş yavaş sona erebilir. Bu da kimseyi şaşırtmayacağı gibi baştan beri beklenen bir adımdı.

ABD’nin “Ukrayna’dan çekilme” vakti geldi mi?

2024’teki başkanlık seçimleri ve Ukrayna’ya verilen maddi destekten duyulan rahatsızlık da bunu gerektiriyor.

Batı, Ukrayna’nın yaz aylarında başarılı askerî operasyonlar düzenleyerek Rusya’nın geri çekilmesini sağlayabileceğini varsayıyordu. Ancak bu gerçekleşmedi. Bu husus da sorunun farklı şekillerde çözülmesi için tarafları yeni arayışlara itecektir.

Şu da unutulmamalıdır: ABD de AB de güçlü bir Rusya istemedikleri gibi iyice zayıflamış bir Rusya da istemiyorlar. Bu, AB’nin güvenliği açısından da Çin’i nispeten dengelemek açısından da önemli.

Batılı şirketlerin Rusya’ya isim değiştirerek dönüş yapması ya da ileri sürülenin aksine Rus pazarını hiç terk etmemeleri de bu yaklaşımın bir örneği.

2024 yılında Rusya, ABD ve Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimleri yapılacak.

Bunlar arasından savaşı etkileyecek en önemli seçimler, ilginç bir şekilde Rusya ile Ukrayna’daki değil, ABD’deki seçimler olacak.

Ukrayna’ya verilen destek, seçim kampanyalarını belirleyebilecek ve seçim sonuçlarını da etkileyebilecek bir konu. Kaldı ki yukarıda da belirttiğimiz gibi ABD de istediği her şeyi aldığına göre seçimlere bir yıl kala “Ukrayna’dan çekilebilir.”

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 29 Ağustos 2023’te yayımlanmıştır.

İlyas Kemaloğlu
İlyas Kemaloğlu
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu - 2001’de Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü’nde lisansını, 2003’te aynı üniversitede yüksek lisansını, 2008’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 2012’de doçent, 2017’de profesör oldu. Rusça, İngilizce, Farsça ve çeşitli Slav ve Türk lehçelerini bilen Kemaloğlu, 2004-2008 yılları arasında Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Rusya-Ukrayna Masası’nda görev yaptı. 2009-2012’de Türk Tarih Kurumu’nda çalıştı. 2009-2013 yılları arasında Orta Doğu Stratejik Araştırmaları Merkezi’nde Avrasya Danışmanı olarak görev yaptı. 2013 yılından itibaren MSGSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi olarak çalışıyor. 2013 ve 2018 yıllarında TC Başbakanlık Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu’na aslî üye seçildi. Çalışmaları, Rusya tarihi, Türk-Rus münasebetleri ve günümüz Avrasya coğrafyasındaki güncel gelişmeler ile ilgilidir. Telif, çeviri ve edit olmak üzere otuza yakın kitap çalışması yayımlandı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

ABD, Ukrayna’da istediğini elde etti mi?

Batı’nın Rusya’ya karşı toprak tavizi verme karşılığı Ukrayna’ya NATO üyeliği fikrinin arkasında ne var? Savaşın geldiği noktadan ABD niçin memnun? Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu yazdı.

“ABD, Ukrayna’da artık istediğini elde etti mi?” sorusu gündemde.

Zira, Rusya-Ukrayna Savaşı 1.5 yılını geride bıraktı. Buna rağmen tarafların hiçbiri geri adım atmak istemiyor.

Batı, Ukrayna’ya verdiği maddî ve askerî desteği devam ettirmesine rağmen son günlerde hem Batılı yetkililer hem basın yayın organları “Ukrayna’nın toprak konusunda taviz vermesi karşılığında NATO üyeliğinin kabul edilebileceğini” dile getiriyorlar.

İşte tam da bu yüzden ister istemez “ABD, Ukrayna’da artık istediğini elde etti mi?” sorusu akıllara geliyor.

Bu sorunun cevabı da olumlu: Evet, ABD bölgede istediğini elde etmiş bulunuyor.

“Hırpalanan” Rusya

Öncelikli olarak, 21. yüzyılın başında yeniden güçlenen ve birçok bölgede ABD’nin çıkarlarını tehdit etmeye başlayan Rusya, tüm dikkatleri Ukrayna’da yoğunlaştırdığı gibi uluslararası arenada da yalnızlaştırıldı.

Rusya belki Kırım’dan sonra Ukrayna’nın doğusundaki topraklara da sahip oldu, ancak Ukrayna Batı’nın da yardımıyla bu toprakları geri almak için mücadelesini devam ettiriyor.

Kremlin son 20 yıllık birikimini, bu savaşa ve yaptırımlardan halkın minimum seviyede etkilenmesine harcıyor.

Rus yetkililer Kiev’i kısa sürede almayı planlarken savaşın uzaması şüphesiz Rusya’nın askerî gücünün de uluslararası kamuoyu tarafından sorgulanmasına yol açtı.

Tüm bunlara paralel olarak Moskova yine 2010’lu yıllarda iyice güçlendiği Orta Asya, Kafkasya, Orta Doğu’ya yeterince önem veremiyor, bölge ülkeleri alternatif arayışlara giriyorlar.

“Küçülmüş” Ukrayna

Ukrayna’nın durumu da gerek ABD gerekse de AB yetkililerini fazlasıyla memnun etmiş olmalı.

Zira Kırım ve Rus nüfusunun ya da Rusya yanlısı nüfusun ağırlıkta yaşadığı Ukrayna’nın doğusundaki toprakların kimde olacağının özellikle ABD’yi pek ilgilendirmediği söylenebilir.

Diğer taraftan “küçülmüş”, zayıflamış, nüfus kaybetmiş Ukrayna şüphesiz Batı’nın daha fazla işine yarayan bir ülke olacaktır.

Batı kültürünün hâkim olduğu daha küçük Ukrayna baştan beri aslında AB’nin de, NATO’nun da istediği bir şeydi.

Zira eski Ukrayna’nın (bir kısmı Rus olan yaklaşık 45 milyonluk bir ülkenin) AB ve NATO üyesi olması zaten mümkün değildi.

NATO, bünyesinde yeni bir “Türkiye” istemediği gibi, AB de Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya’dan sonra beşinci büyük ülke olan Ukrayna’yı ne idare edebilecek ne de besleyebilecekti.

Batı’da dile getirilmeye başlanan “toprak tavizi karşısında Ukrayna’nın NATO’ya üye kabul edilebileceği” hususu da bununla açıklanıyor.

Batı’nın şimdiye kadar Ukrayna’ya verdiği maddî ve askerî desteği de karşılıksız değil.

Savaş sonrası Ukrayna’nın bu borcunu ödemesi şüphesiz kolay olmayacak. Dolayısıyla savaşın kendisi Ukrayna’yı Rusya’dan koparırken, Ukrayna’ya gösterilen destek Ukrayna’yı tamamen Batı’ya bağladı.

ABD’ye bağlılığı artan AB

Diğer taraftan AB’nin kendisi de bu süreçte ABD’ye bağlılığını “tazelemiş” oldu.

Son gelişmeler, yalnızca Rusya’nın dört bir tarafa yönelik aktif siyasetini sınırlandırmadı, aynı zamanda gittikçe ABD’den uzaklaşmaya ve bağımsız hareket etmeye çalışan AB’ye de gerçekleri hatırlattı.

ABD, Rusya’ya karşı yaptırım konusunda AB’ye baskı yaparak “sınırında büyük bir tehdit var” ve bu “tehdidi de ancak bizim desteğimizle etkisiz hâle getirebiliriz” mesajı verdi.

Yine bu savaşla ABD, NATO’yu adeta yeniden toparladı, işlevselliğini arttırdı.

Rusya’nın kendisi dahi uzun yıllar boyunca “NATO, kime karşı genişliyor?” sorusunu sorarken Ukrayna Savaşı, bunun net cevabını bir kez daha ortaya koydu.

ABD’nin hâkim olduğu NATO kendine eskilerden yeni bir tehdit buldu ve uzun yıllardan sonra üye sayısını da arttırdı.

Bu savaş ve ABD’nin siyaseti, AB’nin ABD’ye bağlılığını arttırdığı gibi Rusya-AB ilişkilerini minimum seviyesine indirdi.

ABD yıllardır AB’ye Rus enerji kaynaklarına bağlılığını azaltması konusunda baskı yapmasına rağmen bir netice alamamıştı. Ukrayna Savaşı ise bu alandaki iş birliğini bir anda kesti. Kesmekle de kalmadı, 2022’de AB ülkeleri daha çok sıkıştırılmış gaz aldılar ve en büyük tedarikçileri de ABD oldu. Yine ABD’nin AB’ye askerî teknolojiler ihracatı da arttı.

AB ülkeleri, eski teknolojilerini Ukrayna’ya gönderirken ABD’den ihraç ettikleri teknolojilerle askerî filolarını yenilediler.

Rusya-AB ilişkileri günümüzde 2010’lu yıllardaki seviyesinin çok gerisinde.

Ekonomik olarak baktığımızda Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan en fazla etkilenen ülke Almanya.

Almanya’nın yükselişinin yavaşlaması ve Rusya ile iş birliğinin zarar görmesinin de ABD’yi fazlasıyla memnun ettiği bir gerçek.

Rusya’dan uzaklaşmaya çalışan cumhuriyetler

Suriye savaşı ve Kremlin’in Esad rejimine verdiği destek nasıl Rusya’nın bölgede ve uluslararası arenada etkisini ve Orta Doğu ülkelerinin Kremlin’e olan güvenini arttırdıysa Ukrayna konusu tam tersine özellikle Orta Asya ve Kafkasya cumhuriyetlerini tedirgin ediyor.

Türk cumhuriyetlerinin kendi aralarında ve Türkiye ile yakınlaşmalarına gitmelerinin sebebi yalnızca tarihî ve kültürel ortak değerler değil, aynı zamanda alternatif bir dayanak arayışı.

Adı geçen cumhuriyetlerin Rusya’dan uzaklaşması da aslında ABD’nin 1991 yılından itibaren isteyip de bir türlü sonuç alamadığı bir konu.

İstediği her şeyi alan ABD

Diğer taraftan Ukrayna’da yaşananlar ve Batı’nın Rusya karşıtı ortak siyaseti, Çin’e de bir mesaj veriyor.

Kaldı ki Ukrayna meselesinde dahi Çin, Rusya’ya açıkça herhangi bir destekte bulunmuyor.

Dolayısıyla Ukrayna ve çevresinde yaşananlar, fazlasıyla şimdiden ABD’yi memnun etmiş olmalı: “Hırpalanan” Rusya, “küçülen” ve artık tamamen Batı’ya bağlı hâle gelen Ukrayna, ABD’den bağımsız bir siyaset izleyemeyeceği anlaşılan AB, varlığı sorgulanmaya başlanırken genişlemeye devam eden NATO, Rusya’dan uzaklaşmaya çalışan Orta Asya ve Kafkasya cumhuriyetleri.

Diğer bir deyişle ABD 2000’li yıllardan itibaren tüm istediklerini “Ukrayna Savaşı” ile elde etmiş bulunuyor.

Diğer taraftan ABD nasıl Afganistan, Irak, Suriye’deki savaşlardan sonra bu ülkelerdeki hiçbir sorunu çözmeden ama istediğini elde ettikten sonra geri çekildiyse öyle anlaşılıyor ki Ukrayna’ya verilen destek de yavaş yavaş sona erebilir. Bu da kimseyi şaşırtmayacağı gibi baştan beri beklenen bir adımdı.

ABD’nin “Ukrayna’dan çekilme” vakti geldi mi?

2024’teki başkanlık seçimleri ve Ukrayna’ya verilen maddi destekten duyulan rahatsızlık da bunu gerektiriyor.

Batı, Ukrayna’nın yaz aylarında başarılı askerî operasyonlar düzenleyerek Rusya’nın geri çekilmesini sağlayabileceğini varsayıyordu. Ancak bu gerçekleşmedi. Bu husus da sorunun farklı şekillerde çözülmesi için tarafları yeni arayışlara itecektir.

Şu da unutulmamalıdır: ABD de AB de güçlü bir Rusya istemedikleri gibi iyice zayıflamış bir Rusya da istemiyorlar. Bu, AB’nin güvenliği açısından da Çin’i nispeten dengelemek açısından da önemli.

Batılı şirketlerin Rusya’ya isim değiştirerek dönüş yapması ya da ileri sürülenin aksine Rus pazarını hiç terk etmemeleri de bu yaklaşımın bir örneği.

2024 yılında Rusya, ABD ve Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimleri yapılacak.

Bunlar arasından savaşı etkileyecek en önemli seçimler, ilginç bir şekilde Rusya ile Ukrayna’daki değil, ABD’deki seçimler olacak.

Ukrayna’ya verilen destek, seçim kampanyalarını belirleyebilecek ve seçim sonuçlarını da etkileyebilecek bir konu. Kaldı ki yukarıda da belirttiğimiz gibi ABD de istediği her şeyi aldığına göre seçimlere bir yıl kala “Ukrayna’dan çekilebilir.”

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 29 Ağustos 2023’te yayımlanmıştır.

İlyas Kemaloğlu
İlyas Kemaloğlu
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu - 2001’de Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü’nde lisansını, 2003’te aynı üniversitede yüksek lisansını, 2008’de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. 2012’de doçent, 2017’de profesör oldu. Rusça, İngilizce, Farsça ve çeşitli Slav ve Türk lehçelerini bilen Kemaloğlu, 2004-2008 yılları arasında Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde Rusya-Ukrayna Masası’nda görev yaptı. 2009-2012’de Türk Tarih Kurumu’nda çalıştı. 2009-2013 yılları arasında Orta Doğu Stratejik Araştırmaları Merkezi’nde Avrasya Danışmanı olarak görev yaptı. 2013 yılından itibaren MSGSÜ Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi olarak çalışıyor. 2013 ve 2018 yıllarında TC Başbakanlık Atatürk, Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Bilim Kurulu’na aslî üye seçildi. Çalışmaları, Rusya tarihi, Türk-Rus münasebetleri ve günümüz Avrasya coğrafyasındaki güncel gelişmeler ile ilgilidir. Telif, çeviri ve edit olmak üzere otuza yakın kitap çalışması yayımlandı.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x