Ukrayna’yı işgal eden Rusya neyin peşinde? İşgal sonrası dünya sahnesinde nelerin değişmesini bekliyor? Moskova, diplomaside ve Batı ile ilişkilerde nasıl bir çizgi izleyecek? Rusya’da özellikle jeo-stratejik tartışmaların yapıldığı, Putin’in de dünya siyasetiyle ilgili bazı önemli konuşmalarını yapmak için tercih ettiği, Avrasyacı düşüncenin entelektüel platformu Valday Tartışma Kulubü’nün Program Direktörü Andrey Sushentskov, platformun sitesinde bu sorulara yanıt olabilecek bir yazı yayınladı:
“Rusya’nın Batı merkezli dünyada yer bulma arayışı 24 Şubat’ta son buldu. Bu dünyada tüm siyasi girişimler Batı’dan geliyordu. Batılı ülkeler bu dünyanın temel kurallarını belirlediler ve kendi takdirlerine bağlı olarak, diğer katılımcıların kurulu düzenin faydalarını paylaşmalarına izin verdiler. Geçen 30 yıl boyunca Rusya, kendi çıkarları uyarınca bu dünyada yer bulmaya çalıştı. Rusya, önce ihtiyatlı hatta ürkekçe sonra daha sonra daha kararlı biçimde çıkarlarının göz ardı edilmesinin dünya çapında bir krize yol açacağı konusunda uyarıda bulundu.
Batı, buna yanıt olarak Rusya’yı Avrupa’nın güvenliğine karşı en büyük sorun olarak görmeye başladı. Asıl mesele, Rusya’nın Doğu Avrupa’da; Moldova, Beyaz Rusya, Donbass ve Kırım’da olup bitenlerden dolayı duyduğu suçluluğun ölçüsüydü. 2020’nin sonunda, neredeyse her gün Rus liderliğinin siyasi iradesini test ederek Rusya sınırlarında askerî provokasyonlar yapmak olağan kabul edildi. Askerî gemilerle tehlikeli yakınlaşmalar, donanmaların Rusya sınırlarına yakın manevraları; Donbass ve Kırım’daki provokasyonlar; sürekli siyasi baskı, yaptırımlar, siber saldırılar ve ayrıca çatışmanın sürekli tırmanma tehdidi, Rusya ile sözde siyasi “diyalogun” ayrılmaz bir özelliği haline geldi.
Rusya, Avrupa güvenlik mimarisinde yer alma arayışını bıraktı
Tüm bu yıllar boyunca, Rusya’nın çizgisi diplomasiye dayandı. Rusya’nın yanıtı karmaşıktı, yöntemliydi ve Batı’daki önde gelen seçkinlerin sağduyusuna hitap ediyordu.
Rusya, uluslararası forumlarda, uzlaşma ve diplomasi yoluyla inşa edilecek sağlam ve bölünmez bir Avrupa güvenlik mimarisi çağrısında bulundu. Sonunda bu girişimlerin başarısız olduğunu anladığında, Rusya Batı’nın mantığını benimsedi, buna göre Avrupa güvenliğinin tek bir sorunu vardı. Rusya da şimdi aynı şekilde düşünüyor: Avrupa güvenlik sisteminin temel sorunu ABD ve NATO’nun askerî eylemleridir.
Ukrayna’da neler olacak?
Bir süre sonra, mevcut kriz yatışacak ve müzakereler kaçınılmaz olarak yeniden başlayacak. Ama her durumda bu, başka bir dünya olacak. Bu dünyada Rusya, güvenlik hududunu sınırlarından uzaklaştıracak, Batı’ya doğru derinleştirecektir. Ukrayna’da yeni bir hükümet olacak ve kesinlikle askerden arındırılacaktır. Ukrayna’nın Rusya ve Beyaz Rusya arasındaki birliğin üçüncü üyesi olması muhtemeldir.
ABD’nin Doğu Avrupa’da kamplar kurarak Ukrayna’da yer altı direniş örgütlerine destek verme tehdidi gerçekleşmeye başlarsa Rusya, Doğu Avrupa ülkeleri üzerine ağır baskı uygulayarak simetrik bir tepki verecek. Benzer nüfuz araçlarını birbirine karşı kullanan Rusya ile Türkiye arasında daha önce olduğu gibi, zamanla bu melez çatışma da sona ermelidir.
Yeni dünyada Rusya, nerede yaşarlarsa yaşasınlar, Rus kimliğine sahip kişilerin haklarının ihlal edilmesine müsamaha göstermeyecek; onları sert bir şekilde ve ısrarla savunacaktır. Rusya ile Batı arasında doğrudan bir askerî çatışmanın imkansız olduğu bir dünyada karşılıklı siber saldırılar olağan hale gelecek. Siber alem, askerî niyetleri ve potansiyeli göstermek için nispeten rutin bir yer haline gelecek.
NATO ülkelerinde, örneğin Baltık ülkeleri veya Polonya topraklarında, Rusya sınırlarında saldırı silahlarının konuşlandırılması durumunda, Rusya, Avrupa ve Batı Yarımküre’de beklenmedik yerlerde karşı tehditler oluşturacaktır.
Tehditlerden kaçınmak zorunda kalacaklar
Bu yeni dünyanın kilit süreci, Rusya ile Batı arasında, savaşın kendiliğinden tırmanmasını önleyen çatışma yönetimi olacaktır. Rusya’nın Avrupa’da Rus çıkarlarını daha iyi hesaba katan, daha adil bir güvenlik sistemi yaratmak hedefi değişmedi. Bu sistem, ihtiyatlı davranış kurallarına ve karşılıklı askerî tehditlerden kaçınmaya dayanmalıdır.
Rusya ile Batı ülkeleri arasındaki karşılıklı bağımlılık zayıflayacak, ancak tamamen kopmayacaktır. Rus enerji kaynaklarına karşılık Batı teknolojileri talep edilecektir.
Rusya’yı küresel finans sisteminden tamamen dışlamak da mümkün değil. Ancak uygulanan ABD ve AB yaptırımları, uluslararası anlaşmalarda dolardan çekilmeyi hızlandıracaktır.
Çok kutuplu dünya geliyor
Dünya medyasının ön sayfalarında mevcut krizin algısını tam olarak Batı’nın gözünden görmemize rağmen, mevcut durumdaki önemli aktörler Doğu devletleridir.
Çin, yaşananlarla ilgili olarak temkinli bir çizgi tercih etti ve çok merkezli bir dünya düzeni yaratmak isteyen taraflardan biri olduğu sinyallerini veriyor. Diğer etkili elit grupların konumu da, olup bitenler konusunda Batı ülkeleriyle aralarında bir dayanışma olmadığını gösteriyor. İran, Azerbaycan, Türkiye, Brezilya ve Pakistan, Avrupa güvenliğine ilişkin ulusal çıkarlarının Batı’nınkinden farklı olduğunu gösteriyor.
NATO’nun Belgrad’a saldırısından bu yana Avrupa’da yaşanan en büyük askerî kriz tarihsel normlarına geri döndüğünü gösteriyor. Artık küresel nüfuz sağlamak için birbirleriyle rekabet eden birkaç inisiyatif merkezine var. Bu dünyada daha fazla tehlike var, ama bu dünya daha dikkatli de olacaktır.”
Bu yazı ilk kez 2 Mart 2022’de yayımlanmıştır.