Putin’e göre dünya

Avrasyacı düşüncenin entelektüel platformu Valday Tartışma Kulubü’nün yıllık toplantısında konuşan Rusya Devlet Başkanı Putin, “sağlıklı muhafazakârlık” dediği kavramı övdü, Batı’nın düşüşte olduğunu vurguladı. Putin’in konuşmasının şifreleri…

Avrasyacı düşüncenin entelektüel platformu olan ve yılda bir kez toplanarak dünya meselelerini tartışan Valday Tartışma Kulübü’nün bu yıl Ekim ayı sonunda yapılan toplantısının genel başlığı “21. Yüzyılda küresel çalkantı: Birey, değerler ve devlet” idi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de toplantıya katılıp, uzun bir konuşma yaptı ve konuşmasında muhafazakarlığı övüp, dünyaya nasıl baktığını anlattı. Pepe Escobar, Asia Times internet sitesinde yayımlanan yazısında Putin’in konuşmasını analiz ediyor.

Escobar’a göre, Putin’in konuşması son zamanların en önemli jeopolitik konuşmalarından biriydi. Ona göre, bu konuşma, muhtelif Atlantikçileri, neoconları ve liberal müdahalecileri öfkelendirecek bir içeriğe sahipti.

Yazıdan öne çıkan bazı bölümleri sunuyoruz:

Rusya-Çin stratejik ortaklığı

En başta Putin, ‘kriz’ (tehlike) ve ‘fırsat’ı betimleyen iki Çince karakteri anımsattı ve bunları bir Rus deyişiyle birleştirdi: ‘Zorluklarla zihninizle savaşın. Tehlikelerle ise tecrübelerinizle.’

Rusya-Çin stratejik ortaklığına yapılan bu ince ve dolaylı gönderme, mevcut satranç tahtasının kısa ve öz bir değerlendirmesi ile devam etti: ‘Güç dengesinin yeniden düzenlenmesi, şimdiye kadar dışlanmış hisseden yükselen ve gelişmekte olan ülkeler lehine payların yeniden dağıtımını gerektirir. Açıkça söylemek gerekirse, uluslararası ilişkilerde birkaç yüzyıl önce başlayan ve kısa bir süre için 20’nci yüzyılın sonlarında neredeyse mutlak olan Batı egemenliği, yerini çok daha çeşitli bir sisteme bırakıyor.’

Bu, hibrit savaşın yeni icra tarzı olarak başka bir dolaylı nitelemenin yolunu açtı: ‘Daha önce, bir tarafın kaybettiği bir savaş, olan bitenin sorumluluğunu üstlenen diğer taraf için zafer anlamına geliyordu. Örneğin ABD’nin Vietnam Savaşı’ndaki yenilgisi Vietnam’ı bir “kara delik” haline getirmedi. Aksine orada, kuşkusuz güçlü bir müttefikin desteğine dayanan, başarılı bir şekilde gelişim gösteren bir devlet ortaya çıktı. Artık işler farklı: Kim galip gelirse gelsin savaş durmuyor, sadece şekil değiştiriyor. Kural olarak, varsayımsal galip, savaş sonrası barışçıl toparlanmayı sağlamada isteksiz ya da bunu yapamıyor, yalnızca kaosu ve dünya için tehlike oluşturan boşluğu daha da derinleştiriyor.

Berdyaev’in öğrencisi

Birkaç kez, özellikle de Soru-Cevap oturumunda Putin, Nikolai Berdyaev’in büyük bir hayranı olduğunu hatırlattı. Esasen bir Hıristiyanlık filozofu olan filozof ve ilahiyatçı Berdyaev’i (1874-1948) anlamadan Putin’i anlamak mümkün değil.

Berdyaev’in tarih felsefesinde hayatın anlamı, seküler modernitenin ekonomi ve materyalizme yaptığı vurguya karşın ruh açısından tanımlanır. Putin’in hiçbir zaman Marksist olmamasına şaşmamalı. Berdyaev için tarih, insanın kendi kaderine ulaşmak için çabaladığı bir zaman-hafıza yöntemidir. Tarihi şekillendiren, ilahi olanla insan arasındaki ilişkidir. Berdyaev, insan özgürlüğünün ruhsal gücüne büyük önem verir.

Putin, özgürlüğe, aileye ve eğitimin önemine birkaç atıfta bulundu; Leningrad Devlet Üniversitesi’ndeki çıraklığını yürekten övdü. Buna paralel olarak, ‘ilerleme bayrağı altında’ desteklenen Uyanık Kal hareketini (ABD’de ortaya çıkan, sosyal adalet ve ırksal eşitliğe vurgu yapan hareket), transgenderizmi ve boykot kültürünü tam olarak yerle bir etti.

Konuşmasından bir örnek: ‘Kendilerini ilerlemenin öncüleri olarak gören ülkelerde yaşanan süreçleri şaşkınlıkla izliyoruz. ABD ve Batı Avrupa’da meydana gelen sosyal ve kültürel çalkantılar elbette bizi ilgilendirmez; biz onlara karışmayız. Batı ülkelerinden biri, kendi tarihinin bütün sayfalarının agresif bir şekilde silinmesi (çoğunluğun azınlıklar lehine “tersine ayrımcılık” ile) ya da anne, baba, aile ve hatta cinsiyetler arasındaki fark gibi temel hususlar hakkındaki olağan anlayışı terk etme talebi konusunda ikna olmuş durumda. Onlara göre bunlar, toplumsal yenilenmeye doğru giden hareketin kilometre taşları.’”

Yazar, 40 dakikalık konuşmasının büyük bir kısmında ve sorulara verdiği yanıtlarda Putin’in, daha önce ‘sağlıklı muhafazakârlık’ olarak tanımladığı şeye dair işaretler verdiğini belirtiyor: “‘Dünya yapısal bir çöküş yaşarken, politikanın temeli olarak mantıklı muhafazakârlığın önemi katbekat arttı, çünkü riskler ve tehlikeler çoğalıyor ve etrafımızdaki gerçeklik kırılgan.’

Jeopolitik arenaya geri dönen Putin, ‘Çin ile dostuz. Ama kimseye karşı değiliz’ derken son derece kararlıydı.

Jeoekonomik olarak, bir kez daha, doğal gaz piyasasının nasıl işlediğine, Avrupa Komisyonu’nun spot piyasada kendini yenilgiye uğrattığına ve 2. Kuzey Akım Hattı’nın neden bir oyun değiştirici olduğuna dair ustaca, kapsamlı, hatta tutkulu bir açıklama yaptı.

Afganistan: “Sorumluluğu orada 20 yıldır bulunanlar üstlenmeli”

Soru-Cevap sırasında Tsinghua Üniversitesi’nden Zhou Bo, mevcut jeopolitik zorluklardan birine değindi ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) atıfta bulunarak şunu sordu: ‘Afganistan’ın bir sorunu varsa, ŞİÖ’nün bir sorunu vardır. Çin ve Rusya’nın başını çektiği ŞİÖ, Afganistan’a nasıl yardım edebilir?’

Putin ise yanıtında dört noktayı vurguladı: ‘Ekonomi düzeltilmelidir; Taliban uyuşturucu kaçakçılığına son vermelidir; Genişletilmiş Troyka ile Taliban arasında Çarşamba günü Moskova’da yapılan toplantının ardından yayınlanan ortak bildiride olduğu gibi, asıl sorumluluğu “orada 20 yıldır bulunanlar” üstlenmelidir ve Afgan devlet fonları üzerindeki blokaj kaldırılmalıdır.’

Ayrıca dolaylı olarak Tacikistan’daki büyük Rus askerî üssünün dekorasyondan ibaret olmadığını belirtti. Putin, Afganistan konusunda NATO üyelerinin ‘sorumluluğu üstlerinden atmamaları’ gerektiğini bir kez daha vurguladı. Taliban’ın ‘aşırı radikallerle savaşmaya çalıştığını’ söyledi. (…) ‘Onlarla (Taliban ile) dışarıdan bir görüşü paylaşıyoruz’ diyerek, Rusya’nın Afganistan’daki ‘bütün siyasi güçlerle temas halinde’ olduğuna dikkat çekti. Bunlar, Hamid Karzai ve Abdullah Abdullah gibi eski hükümet yetkilileriyle ve ayrıca kendini Tacikistan’a süren ve şu anda muhalefette olan Kuzey İttifakı üyeleriyle kurulan temaslar.

NATO’yu devre dışı bırakmak

Makalenin yazarı Escobar, NATO’nun son zirve toplatışında Rusya’nın tehdit olarak tanımlandığının da anımsatarak şu yorumda bulunuyor:

“Şimdi yukarıdakilerin hepsini Brüksel’deki NATO sirki ile karşılaştırın ve yeni bir ‘artan Rus tehdidini caydıracak ana plan’ ile tamamlayın. (…) Moskova artık NATO’daki palyaçolarla konuşmaya bile tenezzül etmiyor. Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un da belirttiği gibi, ‘Rusya artık yakın gelecekte NATO ile ilişkilerde bazı değişikliklerin mümkün olduğunu ileri sürmeyecek.’

Moskova bundan böyle sadece Washington’daki ustalarla konuşacak. Ne de olsa Rus Genelkurmay Başkanı General Gerasimov ile NATO Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı General Todd Wolters arasındaki direkt hat halen aktif. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg gibi haberci çocuklar ve Brüksel’deki devasa NATO bürokrasisi konu dışı kabul ediliyor.

Bu, Lavrov’un değerlendirmesine göre, ‘Orta Asya’daki tüm dostlarımızın bize, ABD veya herhangi bir NATO üyesi ülkenin Orta Asya’nın herhangi bir “-istan”ına emperyal bir “terörle mücadele” aygıtının yerleştirilmesini teşvik eden yaklaşımlara karşı olduklarını söylemelerinin’ hemen ardından oluyor.

Ancak Pentagon Moskova’yı kışkırtmaya devam ediyor. Amerika’nın Afganistan’dan Büyük Kaçışını yöneten Uyanık Kal Hareketi lobicisi Savunma Bakanı Lloyd ‘Raytheon’ Austin, şimdi Ukrayna’nın fiili olarak NATO’ya katılması gerektiğini söylüyor.

Bu, Baltık ve Karadeniz’e nükleer silahlarla eş zamanlı Rus saldırıları konusunda çılgına dönen kaderiyle karşı karşıya olan ‘beyin ölümü gerçekleşmiş’ (telif hakkı Emmanuel Macron’a ait) zombiyi (NATO) zor durumda bırakan son bahis olmalı.

Bu yazı ilk kez 4 Kasım 2021’de yayımlanmıştır.

 

Pepe Escobar’ın Asia Times internet sitesinde yayımlanan “The world according to Vladimir Putin” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://asiatimes.com/2021/10/the-world-according-to-vladimir-putin/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Putin’e göre dünya

Avrasyacı düşüncenin entelektüel platformu Valday Tartışma Kulubü’nün yıllık toplantısında konuşan Rusya Devlet Başkanı Putin, “sağlıklı muhafazakârlık” dediği kavramı övdü, Batı’nın düşüşte olduğunu vurguladı. Putin’in konuşmasının şifreleri…

Avrasyacı düşüncenin entelektüel platformu olan ve yılda bir kez toplanarak dünya meselelerini tartışan Valday Tartışma Kulübü’nün bu yıl Ekim ayı sonunda yapılan toplantısının genel başlığı “21. Yüzyılda küresel çalkantı: Birey, değerler ve devlet” idi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de toplantıya katılıp, uzun bir konuşma yaptı ve konuşmasında muhafazakarlığı övüp, dünyaya nasıl baktığını anlattı. Pepe Escobar, Asia Times internet sitesinde yayımlanan yazısında Putin’in konuşmasını analiz ediyor.

Escobar’a göre, Putin’in konuşması son zamanların en önemli jeopolitik konuşmalarından biriydi. Ona göre, bu konuşma, muhtelif Atlantikçileri, neoconları ve liberal müdahalecileri öfkelendirecek bir içeriğe sahipti.

Yazıdan öne çıkan bazı bölümleri sunuyoruz:

Rusya-Çin stratejik ortaklığı

En başta Putin, ‘kriz’ (tehlike) ve ‘fırsat’ı betimleyen iki Çince karakteri anımsattı ve bunları bir Rus deyişiyle birleştirdi: ‘Zorluklarla zihninizle savaşın. Tehlikelerle ise tecrübelerinizle.’

Rusya-Çin stratejik ortaklığına yapılan bu ince ve dolaylı gönderme, mevcut satranç tahtasının kısa ve öz bir değerlendirmesi ile devam etti: ‘Güç dengesinin yeniden düzenlenmesi, şimdiye kadar dışlanmış hisseden yükselen ve gelişmekte olan ülkeler lehine payların yeniden dağıtımını gerektirir. Açıkça söylemek gerekirse, uluslararası ilişkilerde birkaç yüzyıl önce başlayan ve kısa bir süre için 20’nci yüzyılın sonlarında neredeyse mutlak olan Batı egemenliği, yerini çok daha çeşitli bir sisteme bırakıyor.’

Bu, hibrit savaşın yeni icra tarzı olarak başka bir dolaylı nitelemenin yolunu açtı: ‘Daha önce, bir tarafın kaybettiği bir savaş, olan bitenin sorumluluğunu üstlenen diğer taraf için zafer anlamına geliyordu. Örneğin ABD’nin Vietnam Savaşı’ndaki yenilgisi Vietnam’ı bir “kara delik” haline getirmedi. Aksine orada, kuşkusuz güçlü bir müttefikin desteğine dayanan, başarılı bir şekilde gelişim gösteren bir devlet ortaya çıktı. Artık işler farklı: Kim galip gelirse gelsin savaş durmuyor, sadece şekil değiştiriyor. Kural olarak, varsayımsal galip, savaş sonrası barışçıl toparlanmayı sağlamada isteksiz ya da bunu yapamıyor, yalnızca kaosu ve dünya için tehlike oluşturan boşluğu daha da derinleştiriyor.

Berdyaev’in öğrencisi

Birkaç kez, özellikle de Soru-Cevap oturumunda Putin, Nikolai Berdyaev’in büyük bir hayranı olduğunu hatırlattı. Esasen bir Hıristiyanlık filozofu olan filozof ve ilahiyatçı Berdyaev’i (1874-1948) anlamadan Putin’i anlamak mümkün değil.

Berdyaev’in tarih felsefesinde hayatın anlamı, seküler modernitenin ekonomi ve materyalizme yaptığı vurguya karşın ruh açısından tanımlanır. Putin’in hiçbir zaman Marksist olmamasına şaşmamalı. Berdyaev için tarih, insanın kendi kaderine ulaşmak için çabaladığı bir zaman-hafıza yöntemidir. Tarihi şekillendiren, ilahi olanla insan arasındaki ilişkidir. Berdyaev, insan özgürlüğünün ruhsal gücüne büyük önem verir.

Putin, özgürlüğe, aileye ve eğitimin önemine birkaç atıfta bulundu; Leningrad Devlet Üniversitesi’ndeki çıraklığını yürekten övdü. Buna paralel olarak, ‘ilerleme bayrağı altında’ desteklenen Uyanık Kal hareketini (ABD’de ortaya çıkan, sosyal adalet ve ırksal eşitliğe vurgu yapan hareket), transgenderizmi ve boykot kültürünü tam olarak yerle bir etti.

Konuşmasından bir örnek: ‘Kendilerini ilerlemenin öncüleri olarak gören ülkelerde yaşanan süreçleri şaşkınlıkla izliyoruz. ABD ve Batı Avrupa’da meydana gelen sosyal ve kültürel çalkantılar elbette bizi ilgilendirmez; biz onlara karışmayız. Batı ülkelerinden biri, kendi tarihinin bütün sayfalarının agresif bir şekilde silinmesi (çoğunluğun azınlıklar lehine “tersine ayrımcılık” ile) ya da anne, baba, aile ve hatta cinsiyetler arasındaki fark gibi temel hususlar hakkındaki olağan anlayışı terk etme talebi konusunda ikna olmuş durumda. Onlara göre bunlar, toplumsal yenilenmeye doğru giden hareketin kilometre taşları.’”

Yazar, 40 dakikalık konuşmasının büyük bir kısmında ve sorulara verdiği yanıtlarda Putin’in, daha önce ‘sağlıklı muhafazakârlık’ olarak tanımladığı şeye dair işaretler verdiğini belirtiyor: “‘Dünya yapısal bir çöküş yaşarken, politikanın temeli olarak mantıklı muhafazakârlığın önemi katbekat arttı, çünkü riskler ve tehlikeler çoğalıyor ve etrafımızdaki gerçeklik kırılgan.’

Jeopolitik arenaya geri dönen Putin, ‘Çin ile dostuz. Ama kimseye karşı değiliz’ derken son derece kararlıydı.

Jeoekonomik olarak, bir kez daha, doğal gaz piyasasının nasıl işlediğine, Avrupa Komisyonu’nun spot piyasada kendini yenilgiye uğrattığına ve 2. Kuzey Akım Hattı’nın neden bir oyun değiştirici olduğuna dair ustaca, kapsamlı, hatta tutkulu bir açıklama yaptı.

Afganistan: “Sorumluluğu orada 20 yıldır bulunanlar üstlenmeli”

Soru-Cevap sırasında Tsinghua Üniversitesi’nden Zhou Bo, mevcut jeopolitik zorluklardan birine değindi ve Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) atıfta bulunarak şunu sordu: ‘Afganistan’ın bir sorunu varsa, ŞİÖ’nün bir sorunu vardır. Çin ve Rusya’nın başını çektiği ŞİÖ, Afganistan’a nasıl yardım edebilir?’

Putin ise yanıtında dört noktayı vurguladı: ‘Ekonomi düzeltilmelidir; Taliban uyuşturucu kaçakçılığına son vermelidir; Genişletilmiş Troyka ile Taliban arasında Çarşamba günü Moskova’da yapılan toplantının ardından yayınlanan ortak bildiride olduğu gibi, asıl sorumluluğu “orada 20 yıldır bulunanlar” üstlenmelidir ve Afgan devlet fonları üzerindeki blokaj kaldırılmalıdır.’

Ayrıca dolaylı olarak Tacikistan’daki büyük Rus askerî üssünün dekorasyondan ibaret olmadığını belirtti. Putin, Afganistan konusunda NATO üyelerinin ‘sorumluluğu üstlerinden atmamaları’ gerektiğini bir kez daha vurguladı. Taliban’ın ‘aşırı radikallerle savaşmaya çalıştığını’ söyledi. (…) ‘Onlarla (Taliban ile) dışarıdan bir görüşü paylaşıyoruz’ diyerek, Rusya’nın Afganistan’daki ‘bütün siyasi güçlerle temas halinde’ olduğuna dikkat çekti. Bunlar, Hamid Karzai ve Abdullah Abdullah gibi eski hükümet yetkilileriyle ve ayrıca kendini Tacikistan’a süren ve şu anda muhalefette olan Kuzey İttifakı üyeleriyle kurulan temaslar.

NATO’yu devre dışı bırakmak

Makalenin yazarı Escobar, NATO’nun son zirve toplatışında Rusya’nın tehdit olarak tanımlandığının da anımsatarak şu yorumda bulunuyor:

“Şimdi yukarıdakilerin hepsini Brüksel’deki NATO sirki ile karşılaştırın ve yeni bir ‘artan Rus tehdidini caydıracak ana plan’ ile tamamlayın. (…) Moskova artık NATO’daki palyaçolarla konuşmaya bile tenezzül etmiyor. Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un da belirttiği gibi, ‘Rusya artık yakın gelecekte NATO ile ilişkilerde bazı değişikliklerin mümkün olduğunu ileri sürmeyecek.’

Moskova bundan böyle sadece Washington’daki ustalarla konuşacak. Ne de olsa Rus Genelkurmay Başkanı General Gerasimov ile NATO Müttefik Kuvvetler Yüksek Komutanı General Todd Wolters arasındaki direkt hat halen aktif. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg gibi haberci çocuklar ve Brüksel’deki devasa NATO bürokrasisi konu dışı kabul ediliyor.

Bu, Lavrov’un değerlendirmesine göre, ‘Orta Asya’daki tüm dostlarımızın bize, ABD veya herhangi bir NATO üyesi ülkenin Orta Asya’nın herhangi bir “-istan”ına emperyal bir “terörle mücadele” aygıtının yerleştirilmesini teşvik eden yaklaşımlara karşı olduklarını söylemelerinin’ hemen ardından oluyor.

Ancak Pentagon Moskova’yı kışkırtmaya devam ediyor. Amerika’nın Afganistan’dan Büyük Kaçışını yöneten Uyanık Kal Hareketi lobicisi Savunma Bakanı Lloyd ‘Raytheon’ Austin, şimdi Ukrayna’nın fiili olarak NATO’ya katılması gerektiğini söylüyor.

Bu, Baltık ve Karadeniz’e nükleer silahlarla eş zamanlı Rus saldırıları konusunda çılgına dönen kaderiyle karşı karşıya olan ‘beyin ölümü gerçekleşmiş’ (telif hakkı Emmanuel Macron’a ait) zombiyi (NATO) zor durumda bırakan son bahis olmalı.

Bu yazı ilk kez 4 Kasım 2021’de yayımlanmıştır.

 

Pepe Escobar’ın Asia Times internet sitesinde yayımlanan “The world according to Vladimir Putin” başlıklı yazısından öne çıkan bazı bölümler Nevra Yaraç tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısıyla yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline ve tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz: https://asiatimes.com/2021/10/the-world-according-to-vladimir-putin/

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x