Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı ve Ermenistan Başbakanlık Ofisi 8 Aralık 2023’de ortak bir açıklama yaptı. Karşılıklı olarak esir askerlerin takası konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdular. Bu kararı doğrudan iletişim kurarak aldıklarını da vurguladılar. Bununla da kalmayıp uluslararası platformlarda birbirlerini destekleyeceklerini söylediler. Açıklamada dikkat çeken üçüncü bir nokta da güven artırıcı önlemlere devam edeceklerini ifade etmeleriydi.
Ortak açıklamadaki bu üç önemli faktör Güney Kafkasya’da barışa yönelik umudun artmasına neden oldu. Bu nedenledir ki, ortak açıklamanın hemen ardından farklı devletler tarafından süreçten memnuniyet duyulduğuna ilişkin açıklamalar geldi. Hatta nihai barışın çok yakın olduğu yorumları yapıldı ama Ermenistan-Azerbaycan nihai barışı ne çok yakın ne çok uzak.
Esir asker takası ne anlama geliyor?
Ortak açıklamadaki bu üç önemli faktörü analiz edersek, öncelikle esir asker takası konusunda taraflar arasında daha önce görülmemiş yeni bir safhaya geçildiğine şahit oluyoruz.
Bilindiği gibi her iki ülke daha önceleri de farklı zamanlarda, ellerindeki esir askerlerden bir kısmını serbest bırakmıştı. Ancak o takaslar farklı uluslararası güçlerin arabuluculuk girişimleri sonucunda gerçekleşmişti. Oysa son gelişmenin iki ülkenin doğrudan kendi aralarında anlaşmaları sonucunda, yani hiçbir uluslararası gücün arabuluculuğu olmadan yaşanması takdire şayan bir durum oldu.
Kuruluşlarından beri ilk karşılıklı jest
Ortak açıklamadaki ikinci önemli husus, son 30 yılda ilk kez Azerbaycan ve Ermenistan’ın birbirlerini uluslararası alanda destekleyeceklerine dair irade beyan etmeleriydi.
Bu bağlamda Ermenistan, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraftar Konferansı’na ev sahipliği yapma adaylığından Azerbaycan lehine çekileceğini ve Azerbaycan’ın adaylığını destekleyeceğini, Azerbaycan ise Ermenistan’a İklim Değişikliği Taraflar Konferansı yani COP Doğu Avrupa Grubu Bürosu üyeliği konusunda destek vereceğini taahhüt etti. Bu durum iki komşu ülkenin bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra birbirlerine karşı ilk “politik jestleri” olarak tarihe geçti.
Ortak açıklamadaki üçüncü önemli konu ise her iki ülkenin yakın gelecekte daha fazla güven arttırıcı adımlar atacağına yönelik ifadeleriydi. Bu durum taraflar arasında doğrudan iletişim açısından iyimser havanın devamı, aynı zamanda bölgesel barışa yönelik çalışmalarda yeni bir sayfanın açılması anlamına geldi.
Kalıcı barış yakın mı?
Peki, ortak açıklama ile bir anda oluşan bu “pembe tablo” taraflar arasında yakın bir gelecekte kalıcı bir bölgesel barışa neden olur mu?
Esasında yakın bir gelecek noktasında bu soruya “evet” yanıtını vermek çok zor. Zira bir yandan Ermenistan hükumetinin iç politika açısından savaştaki yenilginin ağırlığını kaldıramaması, bir yandan da dış politikada uluslararası güçlerin “çıkar meydanına” dönüşmesi gerçeği, barışın yakın bir gelecekte olabileceğine ilişkin kuşkuları gidermiyor.
Ermenistan’ın barış için atması gereken adımlar
Oysa Ermenistan’dan, artık kendi iradesiyle barışa yönelik çalışmalarda hızlı adım atması bekleniyor. Ancak savaşın üzerinden geçen 3 yılda Ermenistan barışla ilgili çalışmaları oldukça yavaş ilerleterek süreci ağırdan aldı.
Kuşkusuz bu durumun nedenleri arasında Erivan yönetiminin ülke dâhilindeki toplumsal tepkiden çekindiği gerçeği de var. Ancak Paşinyan hükumeti 2022’den beri Azerbaycan ile nihai barışa çok yaklaşıldığını defaatle ifade etmesine rağmen “son imzayı atacak iradeyi” göstermedi. Bu durumda da zaman zaman Bakü artık beyanları değil, imzayı önemsediğine ilişkin açıklamalar yaptı.
Nihai barış için Ermenistan’ın sözde değil, fiiliyatta adım atması gereken birkaç konu var.
İlişkilerin normalleşmesine ilişkin belge
Bunlardan ilki, Bakü’nün Mart 2022’de Erivan’a sunduğu ve iki ülke ilişkilerinin normalleştirilmesine yönelik 5 temel ilkeyi içeren taslak metne[efn_note]https://www.aa.com.tr/tr/azerbaycan-cephe-hatti/azerbaycan-iliskilerin-normallesmesi-icin-ermenistana-5-maddelik-yeni-teklif-sundu/2532454[/efn_note]
hızlı dönüş yapması.
Taslak metin ülkeler arasında ilişkilerin düzenlenmesine yönelik uluslararası hukukun ilgili maddelerini içeriyor. Mart 2022’den bugüne kadar taslak metin üzerinde iki taraf arasında 6 kez yorum mübadelesi yapıldı. Fakat 1,5 yıldır Ermenistan taslak metne ilişkin vermesi gereken yanıt ve yorumları elinden geldiğince geciktiriyor.
Hatta Bakü, en son 11 Eylül 2023’te Erivan’a gönderdiği yorumlara ancak 2,5 ay sonra yani Kasım ayının sonlarına doğru yanıt aldı. Dolayısıyla açık bir şekilde Ermenistan’ın süreci uzatmaya çalıştığı ve oyalama taktikleri ile barışa yönelik adımlarda yavaş davrandığı görülüyor.
Sınırların belirlenmesinde çözülemeyen sorun
İkinci adım, sınırların belirlenmesi meselesinde Ermenistan’ın daha yapıcı bir tutum sergilemesi.
Geçen 3 yılda iki ülke arasında ikisi arabulucular eşliğinde ikisi de doğrudan 4 görüşme yapıldı. Yaklaşık 10 gün önce iki ülke temsilcileri sınır hattında yeniden doğrudan bir görüşme gerçekleştirdi.
Ermenistan, iki ülke arasındaki sınırların SSCB Ordu Karargâhı’nın 1975 yılındaki haritalarına göre belirlenmesinde ısrar ediyor. Lakin bu ısrar Azerbaycan tarafından kabul edilmiyor. Azerbaycan ise resmî şekilde 1918’den 1991 yılına kadarki dönemde SSCB’de hazırlanmış farklı haritaların değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürüyor.
Ermenistan’ın 1975 yılına ait harita konusunda ısrarı boşuna değil.
Zira bu haritalara dayanarak, hâlâ işgal altında tuttuğu Azerbaycan’a ait 8 köyü geri vermek istemiyor.
Söz konusu 8 köy[efn_note]Bunlar iki ülke arasındaki sınır bölgelerinde, Gazah ilinin 7 köyü ile Nahçıvan’ın 1 köyüdür.[/efn_note] Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik savaşı başlattığı 1990’ların başında işgal edilmiş köyler. Karabağ’daki işgali sonlandıran Azerbaycan, 8 köyün de geri verilmesini farklı kanallar aracılığıyla Ermenistan’dan talep ediyor.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in, 7 Ekim 2023’te Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde de, köylerin işgalden kurtarılması gerektiğinin altını çizdi.[efn_note]https://president.az/az/articles/view/61511[/efn_note]
Dolayısıyla Ermenistan’ın 8 köyü boşaltmadığı sürece, yakın bir zamanda nihai barıştan bahsetmek oldukça zor. Zira Azerbaycan’ın toprak tavizi vermeyeceği de açıkça biliniyor.
Doğrudan müzakerelere öncelik verilmesi
Ermenistan yönetiminin barış için atması gereken adımlardan üçüncüsü, iki ülke arasındaki müzakerelerin doğrudan yapılmasına öncelik vermesi.
Azerbaycan elbette arabulucuların yapacağı katkıya açık, ancak artık görüşmelerin doğrudan iki ülke arasında gerçekleşmesini de arzuluyor.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Mayıs 2023’te Ermenistan’a doğrudan bu konuda bir çağrı da yaptı. Zira geride kalan süreçte bölgeyle ilgili jeopolitik öncelikleri olan arabulucuların iki ülkeyi barıştırma noktasında önemli bir katkılarının olduğu da görülmedi. Bu nedenle epey bir süredir taraflar arasında arabulucular eşliğinde yapılan görüşmeler de kesildi, bu durumda arabulucu olduğunu iddia eden Fransa ve ABD’nin Ermenistan’ı savunarak Azerbaycan’ı ağır bir şekilde eleştirmeleri de etkin oldu. Nitekim Fransa’nın zaman zaman Azerbaycan karşıtı açıklamalarına Bakü tepki verdi, bundan dolayı Azerbaycan Cumhurbaşkanı 5 Ekim 2023’te Granada’da gerçekleşen görüşmeye katılmadı, sonrasında ise Avrupa Konseyi başkanının arabuluculuğunda gerçekleşen görüşmeyi de protesto etti.
Son aylarda ABD’de üst düzey temsilcilerin Azerbaycan’a yönelik açıklamaları Bakü nezdinde, Washington’da kurulan barış masalarına da artık gerek olmadığı şeklinde yorumlanmıştı.
Ancak geçtiğimiz günlerde ABD yeniden Bakü ile yakın temas kurarak Azerbaycan’ı Washington’da kurulacak bir barış masasına beklediğini açıkladı.
Bilindiği gibi 2024’te ABD’de başkanlık seçimleri var. ABD yönetimi en azından seçimlere kadar Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir barış anlaşması imzalanmasını dış politikasında elini güçlendirecek adımlardan biri olarak görüyor. Bu bağlamda Moskova’ya karşı da bir siyasi üstünlük elde etmeye çalışıyor. Lakin Bakü’nün ABD’nin yeni çağrısına nasıl cevap vereceği henüz bilinmiyor. Zira Bakü artık arabulucuların barış masalarından ziyade 8 Aralık’taki gibi doğrudan temasların iki ülke açısından geleceğe yönelik çok daha pozitif sonuçlar doğuracağını düşünüyor.
Ermenistan’ın Zengezur Koridoru düğümü ve ABD’nin tavrı
Ermenistan’ın nihai barış için atması gereken önemli adımlardan birisi de, 10 Kasım 2020 Ateşkes Mutabakatı ile söz vermiş olduğu Nahçivan ile Azerbaycan arasında kesintisiz iletişim sağlayacak Zengezur Koridoru düğümünü çözmesi.
Hâlbuki Ermenistan o günden bugüne kadar kendisine destek veren bazı uluslararası güçlerin de desteğiyle koridorun açılmasına şiddetle karşı çıktı, çıkmaya da devam ediyor. Ermenistan’ın Zengezur Koridoru konusunda direnmesi, iki ülke arasındaki olası yakın barışı daha da uzaklaştırıyor. Çünkü Azerbaycan Ermenistan’ın istememesine rağmen koridoru, savaşın bir kazanımı olarak Ateşkes Mutabakatı’na ekletti. Dolayısıyla şimdi mutabakatın diğer maddeleri gibi söz konusu maddenin de icra edilmesini bekliyor.
Son zamanlarda Erivan yönetimi tarafından yapılan açıklamalarda Ateşkes Mutabakatı’ndaki 9. maddenin farklı yorumlandığı dikkat çekiyor.
Ermenistan kelime olarak “koridor” sözünü kullanmak istemiyor ve iki ülke arasındaki ulaşım hatları ile yolların açılabileceğini dile getiriyor. Ermenistan’ın kavrama takılması boşuna değil. Zira mutabakata göre koridorun açılması halinde güvenliğini Rus askerlerinin üstlenmesi söz konusu. Oysa Rusya’ya karşı mesafeli duruşuyla dikkat çeken Erivan yönetimi buna karşı çıkıyor, dahası Batılı güçlerden bu konuda destek alarak açılacak yolda güvenliği kendisinin sağlayacağını ileri sürüyor. Bu konuda Ermenistan’a son zamanlarda en büyük destek ABD’den geliyor. Rusya’yı Güney Kafkasya’dan sıkıştırıp çıkarmaya çalışan ABD’nin, Ermenistan üzerinden Zengezur Koridoru’nda etkin olmaya çalışarak jeostratejik açıdan Orta Asya’ya uzanma gayreti gösterdiği anlaşılıyor.
Azerbaycan, savaştan yenilgiyle çıkmış Ermenistan’ın koridordan geçecek yükler ile yolcuları kontrol etme hakkı kazanmasını istemiyor. Zira Bakü’ye göre koridorun Ermenistan’ın (ya da arkasındaki güçlerin) kontrolüne geçmesi Hazar Denizi’nin ötesi ile Anadolu arasındaki stratejik köprünün “zayıf ve dayanıksız” olması anlamına gelir.
Bundan dolayı Azerbaycan her türlü alternatife hazırlıklı olduğunu göstermek adına, Türkiye ile paralel bir değerlendirme sonucunda geçtiğimiz aylarda İran üzerinden Nahçıvan’a uzanacak bir güzergâh hususunda Tahran yönetimi ile anlaştı. Fakat buna Ermenistan’dan ziyade, ABD’den sert tepki geldi. ABD, Azerbaycan’ın manevrasını beklemediği için Bakü ile tehdit dilinde konuşmaya çalıştı, askerî yardımları keseceğini belirtti. Fakat Azerbaycan’ın geri adım atmaması üzerine ABD Dışişleri Bakanı Blinken Aliyev’i aradı ve iki ülke ilişkilerinin önemi üzerinde durarak gerginliğe son vermeye çalıştı.
ABD’nin Güney Kafkasya’da daha etkin olma çabası
Kuşkusuz ABD’yi son aylarda Güney Kafkasya’da etkin bir şekilde rol almaya sevk eden sebeplerden birisi de Rusya’nın Ukrayna cephesinde giderek üstün duruma geçmesi gerçeği.
Nitekim Kuzey Kore, Çin, İran ve Hindistan ile ikili ilişkilerini daha da geliştiren Rusya, ülke sanayisini adeta bir “savaş durumu” haline getirerek silah üretimine ağırlık vermekle cephelerde daha da aktif hale geldi.
Dolayısıyla Ukrayna’nın son aylarda yeterince başarı elde edememesi ABD’yi Güney Kafkasya’da Rusya’yı daha fazla sıkıştırmak üzere harekete geçirdi. Anlaşılan ABD yönetimi, bir an önce Ermenistan ve Azerbaycan arasında barış yapılmasını arzuluyor, bunu başarması halinde ise devamında Erivan’dan ülkedeki Rus askerî garnizonunun çıkarılması konusunu gündeme getirmek istiyor.
Nihai barış Ermenistan’ın atacağı adımlara göre şekillenecek
Güney Kafkasya’da nihai barış için tek yol, Ermenistan’ın kendi iradesiyle Azerbaycan ile uzlaşmaya çalışması.
Bu bağlamda Ermenistan yönetiminin bölgede yeni bir çatışmanın “fitilini ateşleyecek” adımlardan uzak durması gerekir. Oysa Erivan’ın son aylarda Fransa ve Hindistan’dan saldırı özelliğine sahip silahlar alması, bölgedeki durumu daha da gerginleştirmeye çalıştığını gösteriyor. Azerbaycan bu yüzden Ermenistan’ı, bölgede jeopolitik çıkarı olan uluslararası güçlerin “maşası” olmaması için resmî şekilde defalarca uyardı.
Bakü’nün beklentisi, Ermenistan’ın kendisine sunulan önerilere daha hızlı yanıtlar vermesi, sınırların belirlenmesi hususunda uyumlu adımlar atması, Zengezur Koridoru’nun açılmasını kendi iradeyle gerçekleştirmesi ve sonuçta nihai barış konusunda sağlam bir irade göstermesi.
Dolayısıyla bölgesel barışın teminatı Erivan yönetiminin bölgeyi jeopolitik çıkar meydanına çevirmek yerine, komşuları Azerbaycan ve Türkiye ile ikili ve güçlü ilişkileri kurmasından geçiyor. Aksi halde Ermenistan kendisini tıpkı 28 yıl boyunca olduğu gibi uluslararası projelerden uzak, köşeye sıkışmış, göç veren ve daha fazla fakirleşen bir ülke durumundan kurtaramayacak.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 11 Aralık 2023’te yayımlanmıştır.