Batılı devletler, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline Rus finans kurumlarını, şirketlerini ve Kremlin’e yakın kişi ve kuruluşları hedef alan sert yaptırımlar ile karşılık verdi. Ancak bu yaptırımların ne kadar uzun süreceği ve yurtdışında büyük servetlere sahip olan Rus oligarkları gerçekte ne kadar etkileyeceği bir muamma.
ABD’nin saygın dergilerinden The Atlantic’de yayınlanan, Amerikan Kleptokrasisi: ABD Dünyanın En Büyük Para Aklama Düzenini Nasıl Yarattı isimli kitabın yazarı Casey Michel tarafından kaleme alınan makalede, Rusya’ya uygulanan yaptırımların Putin’in yakın çevresindeki kişilere etki edebilmesi için Batı dünyasında finansal şeffaflığı sağlama ve kara para aklanmasını engellemeye yönelik reformların yapılması gerektiği belirtiliyor.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“Rus birlikleri Ukrayna’yı yerle bir ederken Batı, elindeki birkaç araçtan birisi olan yaptırımları uygulamaya başladı. Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Rus oligarklarını ve bankalarını kara listeye aldı, Birleşik Krallık ise Rus bankalarını engelledi ve Rus şirketlerinin İngiliz piyasalarında para toplamasını yasakladı. Avrupa Birliği (AB), dışişlerinden sorumlu yüksek temsilci Josep Borrell’in tabiriyle tarihindeki “en sert yaptırım paketini” açıklayarak enerji ve ticaret sektörleri ile uzun süredir dokunulmaz olduğu düşünülen bir grup Rus oligarkını hedef aldı.
Batı’nın tepkisi çoğu uzmanın tahmin ettiğinden çok daha kapsamlı oldu ve bu tepkiler Rus ekonomisini kaosa sürükleme tehlikesi taşıyor. Ancak bir sorun var. Batı’da uzun zaman önce yapılması gereken önemli iç reformların eksikliği, Rusya’nın emperyal kleptokrasisinin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e yakın oligarkları ve yetkilileri hedef alan yaptırımları ufak sıyrıklarla atlatmasına sebep olabilir.
Finansal anonimlik nasıl oligarklara kalkan oluyor?
ABD gibi ülkelerde yaygın olan finansal anonimlik, güç sahibi zengin kişilerin yaptırımlardan kaçınmasını nispeten kolaylaştırıyor. Bir Rus oligarkı Washington DC’de milyonlarca dolar değerinde malikanelere, Rust Belt bölgesinde çok sayıda çelik fabrikalarına veya Greenwich, Connecticut’da bir risk fonunda kontrol hisselerine, Kaliforniya’da özel jetlerden oluşan bir filoya ya da ülke genelindeki sanat galerilerinde satın alımlar organize eden bir avukatlar ordusuna sahip olabilir. Bütün bu servet, aşılması oldukça zor olan anonim paravan şirketler ve tröstlerin arkasında tamamen yasal bir şekilde saklanabilir.
Batı’daki siyasetçiler Putin’in yandaşlarını gerçekten cezalandırmak istiyorsa, yaptırımlar mevcut gizlilik ağını ortadan kaldıracak şeffaflık yanlısı reformlar ile desteklenmelidir.
Batılı hükümetler işe paravan şirketlerde ve tröstlerde anonimliğe son vererek; avukatlar, sanat galericileri ve müzayede yöneticileri için kara para aklamayı önleme kontrolleri talep ederek ve emlak, özel sermaye ile risk fonları sektörlerinde anonimliğin önünü açan hukuki boşlukları kapatarak başlamalıdır. Yaptırımların etkisini sürdürmek için kleptokrasi karşıtı tedbirlerin tamamının derhal uygulanması gerekiyor.
Küresel şeffaflık reformu hayati önem taşıyor çünkü Moskova’nın katliamlarını fonlayan insanlar ve kuruluşlar büyük hırsızlıklarının Rusya ile sınırlı kalmasını sağlayan bir tür jeopolitik vakumun içinde değiller. Yalnızca Kremlin’e ve onun cömertliğine değil, aynı zamanda yasadışı servetlerini gizlemek ve aklamak, piyasaların dengesini bozmak ve Batılı devletleri altüst etmek için Batı’nın finansal gizlilik araçlarına da güveniyorlar.
Londongrad: Rus oligarkların haksız kazançlarının merkezi
Rus oligarkların haksız yere elde ettiği kazançlar ile ziyafet çektiği ülkeler arasında en çok göze çarpan ülke Birleşik Krallık. Chatham House tarafından yayınlanan bir rapora göre, Birleşik Krallık, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ortaya çıkan milyarlarca dolar şüpheli, yasadışı ve kirli paranın özellikle Rusya dışında aklanmasına yardımcı oldu. Bu süreçte, Rus servetinin İngiliz gayrimenkullerine, Londra’nın lüks ürün piyasasına ve hatta Muhafazakâr Parti’nin kasasına aktığından şüpheleniliyor. Başbakan Boris Johnson’ın son zamanlarda Rus oligarklarının servetlerini Birleşik Krallık’ta saklamasını zorlaştırmaya yönelik vaatlerine rağmen, “Londongrad” belki de Rus kleptokratların yasadışı servetlerini tutması için hâlâ dünyadaki en iyi yerdir.
Avrupa Birliği’ndeki Fransa ve İtalya, Akdeniz kıyılarında güneşlenen oligarkları hedef alma konusunda yıllar boyunca oldukça zayıf bir irade gösterdi, Almanya ve Avusturya’daki eski siyasetçiler ise etkili lobicilik hizmetlerine ihtiyaç duyan Kremlin bağlantılı kişi ve kuruluşlara yardım sunmaya devam etti. Danimarka ve İsveç gibi sözde temiz devletler bile ülkelerindeki bankaların yolsuz Rus müşterilere hizmet eden kara para aklayıcılarına dönüşmesini izlerken, İsviçre tamamen finansal gizliliğe dayalı bir devlet inşa etti.
Dünyanın önde gelen finansal gizlilik cennetine dönüşen ABD
ABD, offshoring uçurumuna doğru bu demokratik yürüyüşe çeşitli şekillerde önderlik etti. ABD’nin geçtiğimiz on yıllar içinde, Moskova’daki ve dünyanın dört bir yanındaki kleptokratlara ulusötesi para aklama faaliyetleri için gereken tüm anonimlik hizmetlerini sunan dünyanın önde gelen finansal gizlilik cennetine dönüşmesi çok az Amerikalının dikkatini çekti.
Delaware gibi eyaletler, isteyen herkes için anonim paravan şirketler açarken, Güney Dakota ve diğerleri, federal hükümetin bile bu eyaletlerdeki tröstlerin arkasında kimlerin olduğunu bulmasını engelleyen yeni finansal gizlilik araçları icat etti. Bu süreçte, on yıllar boyunca en basit kara para aklamayı önleme kontrolleri olmadan faaliyet gösteren hukuk firmaları, oligarklara ve onlara bağlı kuruluşlara en temel düzenlemelerden bile kaçınmaları için gereken beceriyi ve hukuki boşlukları sağlamak için emlak firmalarına, risk fonu ile sanat piyasası yöneticilerine katıldı.
Batılı hükümetler böyle bir yolsuzluğa karşı harekete geçmek için neden bu kadar geç kaldı? Bu offshoring ağları, anlaşılması ve çözülmesi zor bir şekilde tasarlandı. Bilerek gizlenen ve bilerek üstü örtülen bu ağların kleptokratlara yönelik çekiciliği anonimliklerinde ve gizliliklerinde yatıyor. Ancak bu uygulamaların kalıcılığı yalnızca karmaşıklık ile açıklanamaz. Batılı endüstriler, anonim bir şekilde akan oligarklara ait bu servetten on yıllar boyunca kâr ettiler. Nevada ve Wyoming’deki paravan şirket sağlayıcıları, Malibu ve Miami’deki emlak firmaları, New York’taki köklü hukuk firmaları, Connecticut’taki özel sermaye yöneticileri, San Francisco’daki sanat galericileri ve Washington’daki kamuoyu uzmanları, bunların hepsi hiçbir soru sormadan offshoring eleklerinden geçen paradan kendilerine düşen payı aldı.
Bu endüstriler ellerinden geldiğince anonimlik hizmeti sattılar ve zahmetleri karşılığında kâr elde ettiler. Böyle yaparak ABD gibi yerleri offshoring dünyasının devleri haline getirmekle kalmadılar, aynı zamanda Moskova’da şu anda karşımıza çıkan türden ulusal güvenlik tehditlerinin ortaya çıkmasına da sebep oldular. Kara para akışını sağlayan politikalar, şu anda Rusya’ya karşı birleşen Batılı siyasetçiler tarafından bile dokunulmadan yürürlükte kaldığı sürece, içinde yaptırımları içeren her türlü tedbir tam etkisini göstermeyecektir.
Bazı küçük adımlar
En azından geçtiğimiz günlerde bazı şeylerin değiştiğini gördük. ABD Başkanı Joe Biden, geçtiğimiz hafta Washington’da Birliğin Durumu konuşmasında, oligarkları hedef alan kurumlararası “KleptoCapture” isimli bir görev gücünün kurulacağını açıkladı.
Londra’daki Boris Johnson hükümeti ise uzun zamandır ertelenen ve offshore varlıkların kayıt alınmasını sağlayacak ekonomik suç yasasının sonunda Parlamento’da tartışılacağını duyurdu. Ancak bu yasa, bırakın uygulanmayı, henüz Parlamento’dan bile geçmedi ve söz konusu duyuru ancak protestocular, siyasetçilere Ukraynalı hayatların Rus parasından daha önemli olduğunu hatırlatmak için Whitehall’da toplandıktan sonra yapıldı. Bu hususta bir ilerleme henüz kesin değil.
Batılı siyasetçiler mümkün olduğu kadar çok sayıda yaptırımı derhal yürürlüğe koymalıdır. Ayrıca Rus kişi ve kuruluşlarının el altından yaptırımlardan kaçınmasını engellemek için kleptokrasi karşıtı reformlar hızlandırılmalıdır. Rusya’ya karşı bu eylemler eğer ülke içinde reformlar ile desteklenmezse, bu yaptırımlar zamanla gücünü yitirecek, imparatorlukların geri dönüşü ve Avrupa’da savaşların tekrar başlaması karşısında dehşete düştüğünü ifade eden Batılı ülkeler tarafından geri alınacaktır.”
Bu yazı ilk kez 11 Mart 2022’de yayımlanmıştır.