Ermenistan’dan yeni öneri: Barış Kavşağı, işbirliğinde yeni bir aşama

Ermenistan Başbakanı Paşinyan Türkiye’ye geliyor. Umman Körfezi’nden Karadeniz’e, Orta Asya’dan Avrupa’ya kesintisiz mal akışını sağlayacak bir proje de önerileri arasında. Nver Kostanyan yazdı.

Yüzyıllar boyunca uygarlıkların, ticaret yollarının ve jeopolitik çıkarların kesişme ve çatışma noktası olan Güney Kafkasya, bugün yeniden tarihsel önemde bir tercihle karşı karşıya. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın bağımsız bölgesel aktörler olarak ortaya çıkmasıyla, bölge Türkiye için hem yeni fırsatlar hem de karmaşık zorlukların sahnesi hâline geldi.

Ancak Avrupa’yı Asya’ya, kuzeyi güneye bağlayan bu bölgenin stratejik potansiyeli, onlarca yıldır tam anlamıyla değerlendirilememektedir. Bunun en büyük nedeni, Ermenistan-Azerbaycan çatışmasından kaynaklanan çözümsüz sorunlar, kapalı sınırlar ve karşılıklı güvensizlik krizidir. Bu unsurlar yalnızca bölge ülkelerinin ekonomik gelişimini engellemekle kalmayıp, aynı zamanda istikrar ve güvenlik temelli bir bölgesel mimarinin oluşumunu da geciktirmektedir.

2024-2025 yıllarındaki gelişmeler, özellikle Ermenistan ile Azerbaycan arasında bir barış anlaşmasına varıldığına dair yapılan açıklamalar, her ne kadar sınırlı bir iyimserlik yaratmış olsa da, Ermenistan-Azerbaycan ve Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin nihai normalleşmesi ve anlaşmaların imzalanması süreci, mevcut durumun ne kadar kırılgan olduğunu göstermektedir.

Tam da bu kritik dönemde, bölgesel ulaşım ve ekonomik bağlantıların yeniden tesis edilmesi ve geliştirilmesi meselesi, yalnızca altyapı ve ekonomi açısından değil, aynı zamanda siyasi ve barışı inşa edici bir önem kazanmaktadır. Bu husus, karşılıklı güvenin tesisi ve kalıcı barışın inşası açısından temel taşlardan biri hâline gelmiştir.

Türkiye’nin jeopolitik hedefleri ve güzergâh çeşitlendirme ihtiyacı

Bölgesel ve küresel düzeyde etkili bir aktör olma hedefi taşıyan Türkiye için, Güney Kafkasya’daki tüm ülkelerle – Ermenistan dâhil – ilişkilerin normalleşmesi, sınırların açılması ve ulaşım hatlarının yeniden canlandırılması, dış politikasının uygulanmasında önemli bir dönüm noktasıdır. Bu bağlamda Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun faaliyete geçmesi önemli bir adım olmuşsa da, Türkiye’nin alternatif güzergâh arayışı, bazı temel stratejik değerlendirmelere dayanmaktadır.

Her şeyden önce, ulaşım koridorlarının çeşitlendirilmesi, büyük ekonomilerin istikrar ve esneklik açısından kritik bir gereksinimidir; bu çeşitlilik, tek bir güzergâha bağımlılığı azaltır ve siyasi ya da lojistik riskleri minimize eder.

İkinci olarak, Türkiye, Orta Koridor gibi girişimlere yatırım yaparak ve coğrafi konumunun avantajlarını azami ölçüde kullanarak Avrasya’da merkezi bir geçiş noktası olma konumunu güçlendirmek istemektedir.

Üçüncü olarak, Türkiye için Nahçıvan’la doğrudan, etkin ve kesintisiz iletişim sağlamak, yalnızca Azerbaycan’la ikili ilişkileri derinleştirmek değil, aynı zamanda Orta Asya’daki Türk dünyasıyla ekonomik, siyasi ve kültürel bağlarını genişletmek açısından da büyük önem taşımaktadır.

Bu çerçevede Türkiye, 224 kilometre uzunluğunda yeni bir Kars-Iğdır-Dilucu demiryolu inşasını duyurmuştur. Yaklaşık beş yıl sürmesi beklenen bu proje, kaçınılmaz olarak büyük mali yatırımlar gerektirecektir. Bu, şüphesiz geniş ölçekli bir projedir; ancak hayata geçirilmesi ciddi zaman ve kaynak gerektirir.

Ermenistan’ın Barış Kavşağı Projesi: Dengeli, karşılıklı yarara dayalı ve barış odaklı bir yaklaşım

Bu koşullarda Ermenistan’ın “Barış Kavşağı” girişimi yalnızca teknik bir öneri değil, bölgesel ilişkileri dönüştürmeyi amaçlayan kapsamlı bir doktrin olarak öne çıkmaktadır.

Başbakan Nikol Paşinyan tarafından Ekim 2023’te kamuoyuna açıklanan bu proje, Ermenistan Hükümeti tarafından bölgedeki tüm altyapıların yeniden işler hâle getirilmesi ve gerektiğinde yeni altyapıların inşa edilmesi amacıyla geliştirilen bir ulaştırma projesidir.

Projeyle birlikte Ermenistan, uzun süredir kapalı kalan altyapının açılması yoluyla ekonomik, siyasi ve kültürel bağların canlandırılmasını önermektedir. Bu sayede Ermenistan, bağımsızlıktan bu yana süregelen ulaşım izolasyonunu aşarak altyapı ve ekonomi alanında kalkınmasını hızlandırabilecek ve küresel ve bölgesel büyük ölçekli projelere entegre olabilecektir.

Barış Kavşağı projesi kapsamında Ermenistan, Azerbaycan sınırında Kayan, Sotk, Karahunc, Angeğakot ve Yeraskh noktalarında beş kara geçiş noktası, Türkiye sınırında ise Akhurik-Akyaka ve Margara-Alican iki geçiş noktası kurmaya hazır olduğunu açıklamıştır.

Bu yapıcı girişim yalnızca Ermenistan için değil, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkeler – Türkiye dâhil – için de karşılıklı faydaya dayalı yeni bir iş birliği dönemi başlatma fırsatı sunmaktadır. Özellikle Türkiye açısından, projenin önerdiği yaklaşım; pratik, daha hızlı ve çok daha düşük maliyetli çözümler sunarken, aynı zamanda uluslararası hukuka, toprak bütünlüğüne ve egemenliğe saygı ilkelerine dayanmaktadır.

Barış Kavşağı felsefesi, bölgede tüm ulaşım yollarının (demir yolu, kara yolu, hava, enerji ve iletişim hatları) açılmasını öngörmektedir. Bu, her devletin egemenliğinin, yargı yetkisinin ve toprak bütünlüğünün koşulsuz tanınması temelinde gerçekleşmektedir. Her ülke, kendi toprakları içindeki altyapı üzerinde tam denetime sahip olacak, kendi mevzuatını ve gümrük düzenlemelerini uygulayacak, aynı zamanda karşılıklılık esasına dayalı olarak sadeleştirilmiş ve etkin transit geçiş prosedürleri sağlayacaktır. Bu hak temelli yaklaşım, uluslararası hukuka aykırı olan ve bölgesel gerilimleri artıran “ekstraterritoryal koridor” fikirlerinden tamamen farklıdır; öngörülebilir, şeffaf ve hukuken sağlam bir çerçeve sunmaktadır.

Barış Kavşağı projesi ne öneriyor?

Barış Kavşağı’nın somut önerilerinden biri, Sovyet döneminde inşa edilmiş olan ancak şu anda atıl durumdaki demiryolu ağının yeniden işler hâle getirilmesidir. Bu nostaljik bir öneri değil, serinkanlı bir pragmatizmdir.

Bu ağın geçmişte başarıyla çalışmış olması, teknik açıdan uygulanabilirliğini ve ekonomik verimliliğini kanıtlamıştır. Bu hayati damarların koparılması, bölgesel durgunluğun ve izolasyonun bir sembolüne dönüşmüşken; yeniden işler hâle getirilmeleri, normalleşme, entegrasyon ve kalkınmanın başlangıcını temsil edebilir.

Ekonomik ve mühendislik açısından bakıldığında, mevcut demiryolu hatlarının onarılması, sıfırdan 224 kilometrelik yeni bir hat inşa etmeye kıyasla çok daha az maliyetli ve zaman alıcıdır. Özellikle dağlık arazilerin zorluğu, çevresel kaygılar ve beraberinde gelen teknik zorluklar göz önüne alındığında bu fark daha da belirginleşmektedir.

Türkiye, Nahçıvan ve Azerbaycan arasında en kısa ve verimli demiryolu bağlantısının sağlanabilmesi için Ermenistan’da yalnızca iki hattın yenilenmesi yeterlidir: Yeraskh kavşağından Nahçıvan sınırına kadar olan yaklaşık 1 km’lik hat ve Ermenistan’ın güneyindeki Syunik bölgesinde yer alan Nrnadzor’dan Agarak’a kadar olan 43 km’lik hat. Toplamda yalnızca 44 kilometrelik bir onarım gerekmektedir.

Ermenistan bu hatların onarımına yönelik yalnızca niyet beyanında bulunmakla kalmayıp, aynı zamanda bu kesimlerin yeniden inşası için uluslararası standartlara uygun biçimde ve en kısa sürede tamamlanmak üzere tüm finansmanı üstlenmeye hazır olduğunu açıklamıştır. Türkiye açısından bu, Ankara’nın büyük maliyetlerden ve gecikmelerden kaçınabileceği, bunun yerine iş birliği ve yapıcılık ruhuyla stratejik öneme sahip alternatif bir güzergâha daha hızlı erişim sağlayabileceği anlamına gelmektedir. Bu yalnızca maddi tasarruf değil, aynı zamanda hızla değişen jeopolitik ortamda önemli bir stratejik avantajdır.

Azerbaycan’ın Horadiz’den Ermenistan sınırına kadar olan hattı inşa etmeye devam etmesi, gerekli siyasi irade sağlandığı takdirde tüm güzergâhın hızla faaliyete geçebileceğini göstermektedir.

Somut güven artırıcı mekanizmalar ve güvenlik garantileri

On yıllardır süregelen güvensizlik ortamı ve karmaşık tarihsel miras, özellikle transit taşımacılığın güvenliği ve istikrarı konusunda bazı endişeler doğurmuştur.

Ermenistan, bu endişelere çözüm getirebilmek amacıyla somut, şeffaf ve hukuki güvence altına alınmış güven artırıcı önlemler önermektedir. Devlet egemenliği ve yargı yetkisine koşulsuz saygı ilkesi çerçevesinde, Ermenistan topraklarından geçen taşımacılığın – özellikle Azerbaycan menşeli yüklerin – güvenliği için kapsamlı garantiler sistemi getirilmesi planlanmaktadır. Bu kapsamda, tam sigorta ve uluslararası reasürans dâhil olmak üzere çeşitli önlemler aracılığıyla yük sahiplerinin tüm olası risklere karşı azami düzeyde korunması sağlanacaktır.

Gümrük ve sınır kontrol prosedürlerinin mümkün olan en verimli şekilde yürütülmesi planlanmaktadır. Bunun için temassız tarama sistemleri ve elektronik belge yönetimi gibi modern teknolojiler kullanılacak, gecikmeler en aza indirilecek ve bürokratik engeller azaltılacaktır. Ermenistan ayrıca, karşılıklılık esasına dayalı olarak ortak izleme, bilgi paylaşımı veya diğer şeffaflık mekanizmalarının devreye alınmasını tartışmaya açık olduğunu belirtmektedir.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, son makalesinde Azerbaycan ile Nahçıvan arasındaki ulaşımın Ermenistan üzerinden sağlanmasının bölgesel iletişim çerçevesinde değerlendirildiğini ve Ermenistan’ın bu konuda hiçbir zaman engelleyici davranmadığını belirtti. 2022’de sınır kontrollerinin tarafsız bir kuruluşa devredilmesini önerdiklerini ancak Azerbaycan’ın bunu reddettiğini hatırlattı.

Güncel durumda, sadece demiryolu yük taşımacılığıyla iletişimin başlatılmasını önerdiklerini, bunun tarafların egemenliğine zarar vermediğini ve yazılı olarak sunduklarını ifade etti. Ayrıca, boru hattı ve elektrik geçişlerine de açık olduklarını vurguladı. Paşinyan, Azerbaycan’ın bu önerileri neden reddettiğinin anlaşılmadığını, umarız bunun gerginliği artırmak için bir gerekçe oluşturmadığını dile getirdi.

Ermenistan, demiryolu inşası sürecinde Türkiye ile iş birliğine açık olduğunu da belirtmiştir. Bu iş birliği, ihalelerin birlikte yapılması, inşaat çalışmalarının birlikte yürütülmesi ve sürecin tamamen şeffaf ilerlemesi şeklinde planlanmakta, böylece gerçek bir ortaklık oluşturulması hedeflenmektedir.

Demiryolu ağının yeniden açılmasının ekonomik getirileri

Demiryolunun yeniden işler hâle getirilmesiyle oluşacak ekonomik faydalar yalnızca transit gelirleriyle sınırlı olmayacaktır. Bu faydalar, bölge ülkelerinin tamamı için çarpan etkisi yaratacaktır. Hayal edin: Umman Körfezi’nden Karadeniz’e, Orta Asya’dan Avrupa’ya kesintisiz bir mal akışı. Bu, şu anlama gelir:

Lojistik maliyetlerinde ciddi azalma: Özellikle uzun mesafelerde ve büyük hacimli yüklerde demiryolu taşımacılığı, daha düşük maliyet sağlar.

Ticaret hacminde artış: Güvenilir ve erişilebilir ulaşım hatları, bölgesel ve uluslararası ticareti kolaylaştırır, üreticiler için yeni pazarların kapılarını açar.

Bölgenin transit merkez rolünün güçlenmesi: Güney Kafkasya’nın küresel lojistik zincirlerinde cazibesi artar.

Yatırım ortamının iyileşmesi: İstikrarlı, bağlantılı ve barışçıl bir bölge, doğrudan yabancı yatırımlar açısından çok daha çekici hâle gelir.

Yeni istihdam olanakları ve yerel kalkınma: Demiryolu bakımı, lojistik merkezler, ticaret ve turizm; hat üzerindeki yerleşimlerde yeni ekonomik fırsatlar yaratır.

En önemlisi, karşılıklı ekonomik bağımlılık ve ortak çıkarlar, sürdürülebilir barış için güçlü bir unsur olacak, çatışma olasılığını azaltacaktır.

Bir dönüm noktası: Barış mı, tecrit mi?

Dolayısıyla Güney Kafkasya bir dönüm noktasında durmaktadır. Bir yanda geçmişin çatışmaları, güvensizlikleri ve izolasyonu sürdürme ihtimali; diğer yanda ise düşmanlığın bir sayfasını çevirme ve barışçıl, müreffeh ve birbirine bağlı bir bölge inşa etme fırsatı.

Bugün Türkiye stratejik bir tercih ile karşı karşıya. Bu tercih yalnızca iki demiryolu projesi arasında değil, aynı zamanda iki farklı gelecek vizyonu arasında bir tercihtir. Bir yanda süresi, maliyeti ve sonucu belirsiz, milyarlarca dolarlık ve olası bir izolasyona yol açacak uzun soluklu bir proje; diğer yanda ise Ermenistan’ın uzattığı iş birliği elini kabul ederek, mevcut altyapıyı yeniden inşa etme yoluyla bölgesel istikrarı pekiştiren, çok daha hızlı, maliyet açısından avantajlı ve stratejik açıdan değerli bir seçenek durmaktadır.

Ermenistan, bu umut verici projeyi hayata geçirmek için sözden eyleme geçmeye, kendi çabasını ve kaynaklarını seferber etmeye hazır olduğunu açıkça ifade etmiştir. Şimdi top, bölgedeki diğer aktörlerin – başta Ankara olmak üzere – sahasındadır. Bu tarihî fırsatın değerlendirilmesi ve yapıcı iş birliği yönünde cesur adımlar atılması, Güney Kafkasya halkları için yeni bir dönemin kapılarını aralayabilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 19 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.

Nver Kostanyan
Nver Kostanyan
Nver Kostanyan - Ermenistan’daki Orbeli Analitik Merkezi uzmanı

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Ermenistan’dan yeni öneri: Barış Kavşağı, işbirliğinde yeni bir aşama

Ermenistan Başbakanı Paşinyan Türkiye’ye geliyor. Umman Körfezi’nden Karadeniz’e, Orta Asya’dan Avrupa’ya kesintisiz mal akışını sağlayacak bir proje de önerileri arasında. Nver Kostanyan yazdı.

Yüzyıllar boyunca uygarlıkların, ticaret yollarının ve jeopolitik çıkarların kesişme ve çatışma noktası olan Güney Kafkasya, bugün yeniden tarihsel önemde bir tercihle karşı karşıya. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan’ın bağımsız bölgesel aktörler olarak ortaya çıkmasıyla, bölge Türkiye için hem yeni fırsatlar hem de karmaşık zorlukların sahnesi hâline geldi.

Ancak Avrupa’yı Asya’ya, kuzeyi güneye bağlayan bu bölgenin stratejik potansiyeli, onlarca yıldır tam anlamıyla değerlendirilememektedir. Bunun en büyük nedeni, Ermenistan-Azerbaycan çatışmasından kaynaklanan çözümsüz sorunlar, kapalı sınırlar ve karşılıklı güvensizlik krizidir. Bu unsurlar yalnızca bölge ülkelerinin ekonomik gelişimini engellemekle kalmayıp, aynı zamanda istikrar ve güvenlik temelli bir bölgesel mimarinin oluşumunu da geciktirmektedir.

2024-2025 yıllarındaki gelişmeler, özellikle Ermenistan ile Azerbaycan arasında bir barış anlaşmasına varıldığına dair yapılan açıklamalar, her ne kadar sınırlı bir iyimserlik yaratmış olsa da, Ermenistan-Azerbaycan ve Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin nihai normalleşmesi ve anlaşmaların imzalanması süreci, mevcut durumun ne kadar kırılgan olduğunu göstermektedir.

Tam da bu kritik dönemde, bölgesel ulaşım ve ekonomik bağlantıların yeniden tesis edilmesi ve geliştirilmesi meselesi, yalnızca altyapı ve ekonomi açısından değil, aynı zamanda siyasi ve barışı inşa edici bir önem kazanmaktadır. Bu husus, karşılıklı güvenin tesisi ve kalıcı barışın inşası açısından temel taşlardan biri hâline gelmiştir.

Türkiye’nin jeopolitik hedefleri ve güzergâh çeşitlendirme ihtiyacı

Bölgesel ve küresel düzeyde etkili bir aktör olma hedefi taşıyan Türkiye için, Güney Kafkasya’daki tüm ülkelerle – Ermenistan dâhil – ilişkilerin normalleşmesi, sınırların açılması ve ulaşım hatlarının yeniden canlandırılması, dış politikasının uygulanmasında önemli bir dönüm noktasıdır. Bu bağlamda Bakü-Tiflis-Kars demiryolunun faaliyete geçmesi önemli bir adım olmuşsa da, Türkiye’nin alternatif güzergâh arayışı, bazı temel stratejik değerlendirmelere dayanmaktadır.

Her şeyden önce, ulaşım koridorlarının çeşitlendirilmesi, büyük ekonomilerin istikrar ve esneklik açısından kritik bir gereksinimidir; bu çeşitlilik, tek bir güzergâha bağımlılığı azaltır ve siyasi ya da lojistik riskleri minimize eder.

İkinci olarak, Türkiye, Orta Koridor gibi girişimlere yatırım yaparak ve coğrafi konumunun avantajlarını azami ölçüde kullanarak Avrasya’da merkezi bir geçiş noktası olma konumunu güçlendirmek istemektedir.

Üçüncü olarak, Türkiye için Nahçıvan’la doğrudan, etkin ve kesintisiz iletişim sağlamak, yalnızca Azerbaycan’la ikili ilişkileri derinleştirmek değil, aynı zamanda Orta Asya’daki Türk dünyasıyla ekonomik, siyasi ve kültürel bağlarını genişletmek açısından da büyük önem taşımaktadır.

Bu çerçevede Türkiye, 224 kilometre uzunluğunda yeni bir Kars-Iğdır-Dilucu demiryolu inşasını duyurmuştur. Yaklaşık beş yıl sürmesi beklenen bu proje, kaçınılmaz olarak büyük mali yatırımlar gerektirecektir. Bu, şüphesiz geniş ölçekli bir projedir; ancak hayata geçirilmesi ciddi zaman ve kaynak gerektirir.

Ermenistan’ın Barış Kavşağı Projesi: Dengeli, karşılıklı yarara dayalı ve barış odaklı bir yaklaşım

Bu koşullarda Ermenistan’ın “Barış Kavşağı” girişimi yalnızca teknik bir öneri değil, bölgesel ilişkileri dönüştürmeyi amaçlayan kapsamlı bir doktrin olarak öne çıkmaktadır.

Başbakan Nikol Paşinyan tarafından Ekim 2023’te kamuoyuna açıklanan bu proje, Ermenistan Hükümeti tarafından bölgedeki tüm altyapıların yeniden işler hâle getirilmesi ve gerektiğinde yeni altyapıların inşa edilmesi amacıyla geliştirilen bir ulaştırma projesidir.

Projeyle birlikte Ermenistan, uzun süredir kapalı kalan altyapının açılması yoluyla ekonomik, siyasi ve kültürel bağların canlandırılmasını önermektedir. Bu sayede Ermenistan, bağımsızlıktan bu yana süregelen ulaşım izolasyonunu aşarak altyapı ve ekonomi alanında kalkınmasını hızlandırabilecek ve küresel ve bölgesel büyük ölçekli projelere entegre olabilecektir.

Barış Kavşağı projesi kapsamında Ermenistan, Azerbaycan sınırında Kayan, Sotk, Karahunc, Angeğakot ve Yeraskh noktalarında beş kara geçiş noktası, Türkiye sınırında ise Akhurik-Akyaka ve Margara-Alican iki geçiş noktası kurmaya hazır olduğunu açıklamıştır.

Bu yapıcı girişim yalnızca Ermenistan için değil, aynı zamanda bölgedeki diğer ülkeler – Türkiye dâhil – için de karşılıklı faydaya dayalı yeni bir iş birliği dönemi başlatma fırsatı sunmaktadır. Özellikle Türkiye açısından, projenin önerdiği yaklaşım; pratik, daha hızlı ve çok daha düşük maliyetli çözümler sunarken, aynı zamanda uluslararası hukuka, toprak bütünlüğüne ve egemenliğe saygı ilkelerine dayanmaktadır.

Barış Kavşağı felsefesi, bölgede tüm ulaşım yollarının (demir yolu, kara yolu, hava, enerji ve iletişim hatları) açılmasını öngörmektedir. Bu, her devletin egemenliğinin, yargı yetkisinin ve toprak bütünlüğünün koşulsuz tanınması temelinde gerçekleşmektedir. Her ülke, kendi toprakları içindeki altyapı üzerinde tam denetime sahip olacak, kendi mevzuatını ve gümrük düzenlemelerini uygulayacak, aynı zamanda karşılıklılık esasına dayalı olarak sadeleştirilmiş ve etkin transit geçiş prosedürleri sağlayacaktır. Bu hak temelli yaklaşım, uluslararası hukuka aykırı olan ve bölgesel gerilimleri artıran “ekstraterritoryal koridor” fikirlerinden tamamen farklıdır; öngörülebilir, şeffaf ve hukuken sağlam bir çerçeve sunmaktadır.

Barış Kavşağı projesi ne öneriyor?

Barış Kavşağı’nın somut önerilerinden biri, Sovyet döneminde inşa edilmiş olan ancak şu anda atıl durumdaki demiryolu ağının yeniden işler hâle getirilmesidir. Bu nostaljik bir öneri değil, serinkanlı bir pragmatizmdir.

Bu ağın geçmişte başarıyla çalışmış olması, teknik açıdan uygulanabilirliğini ve ekonomik verimliliğini kanıtlamıştır. Bu hayati damarların koparılması, bölgesel durgunluğun ve izolasyonun bir sembolüne dönüşmüşken; yeniden işler hâle getirilmeleri, normalleşme, entegrasyon ve kalkınmanın başlangıcını temsil edebilir.

Ekonomik ve mühendislik açısından bakıldığında, mevcut demiryolu hatlarının onarılması, sıfırdan 224 kilometrelik yeni bir hat inşa etmeye kıyasla çok daha az maliyetli ve zaman alıcıdır. Özellikle dağlık arazilerin zorluğu, çevresel kaygılar ve beraberinde gelen teknik zorluklar göz önüne alındığında bu fark daha da belirginleşmektedir.

Türkiye, Nahçıvan ve Azerbaycan arasında en kısa ve verimli demiryolu bağlantısının sağlanabilmesi için Ermenistan’da yalnızca iki hattın yenilenmesi yeterlidir: Yeraskh kavşağından Nahçıvan sınırına kadar olan yaklaşık 1 km’lik hat ve Ermenistan’ın güneyindeki Syunik bölgesinde yer alan Nrnadzor’dan Agarak’a kadar olan 43 km’lik hat. Toplamda yalnızca 44 kilometrelik bir onarım gerekmektedir.

Ermenistan bu hatların onarımına yönelik yalnızca niyet beyanında bulunmakla kalmayıp, aynı zamanda bu kesimlerin yeniden inşası için uluslararası standartlara uygun biçimde ve en kısa sürede tamamlanmak üzere tüm finansmanı üstlenmeye hazır olduğunu açıklamıştır. Türkiye açısından bu, Ankara’nın büyük maliyetlerden ve gecikmelerden kaçınabileceği, bunun yerine iş birliği ve yapıcılık ruhuyla stratejik öneme sahip alternatif bir güzergâha daha hızlı erişim sağlayabileceği anlamına gelmektedir. Bu yalnızca maddi tasarruf değil, aynı zamanda hızla değişen jeopolitik ortamda önemli bir stratejik avantajdır.

Azerbaycan’ın Horadiz’den Ermenistan sınırına kadar olan hattı inşa etmeye devam etmesi, gerekli siyasi irade sağlandığı takdirde tüm güzergâhın hızla faaliyete geçebileceğini göstermektedir.

Somut güven artırıcı mekanizmalar ve güvenlik garantileri

On yıllardır süregelen güvensizlik ortamı ve karmaşık tarihsel miras, özellikle transit taşımacılığın güvenliği ve istikrarı konusunda bazı endişeler doğurmuştur.

Ermenistan, bu endişelere çözüm getirebilmek amacıyla somut, şeffaf ve hukuki güvence altına alınmış güven artırıcı önlemler önermektedir. Devlet egemenliği ve yargı yetkisine koşulsuz saygı ilkesi çerçevesinde, Ermenistan topraklarından geçen taşımacılığın – özellikle Azerbaycan menşeli yüklerin – güvenliği için kapsamlı garantiler sistemi getirilmesi planlanmaktadır. Bu kapsamda, tam sigorta ve uluslararası reasürans dâhil olmak üzere çeşitli önlemler aracılığıyla yük sahiplerinin tüm olası risklere karşı azami düzeyde korunması sağlanacaktır.

Gümrük ve sınır kontrol prosedürlerinin mümkün olan en verimli şekilde yürütülmesi planlanmaktadır. Bunun için temassız tarama sistemleri ve elektronik belge yönetimi gibi modern teknolojiler kullanılacak, gecikmeler en aza indirilecek ve bürokratik engeller azaltılacaktır. Ermenistan ayrıca, karşılıklılık esasına dayalı olarak ortak izleme, bilgi paylaşımı veya diğer şeffaflık mekanizmalarının devreye alınmasını tartışmaya açık olduğunu belirtmektedir.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, son makalesinde Azerbaycan ile Nahçıvan arasındaki ulaşımın Ermenistan üzerinden sağlanmasının bölgesel iletişim çerçevesinde değerlendirildiğini ve Ermenistan’ın bu konuda hiçbir zaman engelleyici davranmadığını belirtti. 2022’de sınır kontrollerinin tarafsız bir kuruluşa devredilmesini önerdiklerini ancak Azerbaycan’ın bunu reddettiğini hatırlattı.

Güncel durumda, sadece demiryolu yük taşımacılığıyla iletişimin başlatılmasını önerdiklerini, bunun tarafların egemenliğine zarar vermediğini ve yazılı olarak sunduklarını ifade etti. Ayrıca, boru hattı ve elektrik geçişlerine de açık olduklarını vurguladı. Paşinyan, Azerbaycan’ın bu önerileri neden reddettiğinin anlaşılmadığını, umarız bunun gerginliği artırmak için bir gerekçe oluşturmadığını dile getirdi.

Ermenistan, demiryolu inşası sürecinde Türkiye ile iş birliğine açık olduğunu da belirtmiştir. Bu iş birliği, ihalelerin birlikte yapılması, inşaat çalışmalarının birlikte yürütülmesi ve sürecin tamamen şeffaf ilerlemesi şeklinde planlanmakta, böylece gerçek bir ortaklık oluşturulması hedeflenmektedir.

Demiryolu ağının yeniden açılmasının ekonomik getirileri

Demiryolunun yeniden işler hâle getirilmesiyle oluşacak ekonomik faydalar yalnızca transit gelirleriyle sınırlı olmayacaktır. Bu faydalar, bölge ülkelerinin tamamı için çarpan etkisi yaratacaktır. Hayal edin: Umman Körfezi’nden Karadeniz’e, Orta Asya’dan Avrupa’ya kesintisiz bir mal akışı. Bu, şu anlama gelir:

Lojistik maliyetlerinde ciddi azalma: Özellikle uzun mesafelerde ve büyük hacimli yüklerde demiryolu taşımacılığı, daha düşük maliyet sağlar.

Ticaret hacminde artış: Güvenilir ve erişilebilir ulaşım hatları, bölgesel ve uluslararası ticareti kolaylaştırır, üreticiler için yeni pazarların kapılarını açar.

Bölgenin transit merkez rolünün güçlenmesi: Güney Kafkasya’nın küresel lojistik zincirlerinde cazibesi artar.

Yatırım ortamının iyileşmesi: İstikrarlı, bağlantılı ve barışçıl bir bölge, doğrudan yabancı yatırımlar açısından çok daha çekici hâle gelir.

Yeni istihdam olanakları ve yerel kalkınma: Demiryolu bakımı, lojistik merkezler, ticaret ve turizm; hat üzerindeki yerleşimlerde yeni ekonomik fırsatlar yaratır.

En önemlisi, karşılıklı ekonomik bağımlılık ve ortak çıkarlar, sürdürülebilir barış için güçlü bir unsur olacak, çatışma olasılığını azaltacaktır.

Bir dönüm noktası: Barış mı, tecrit mi?

Dolayısıyla Güney Kafkasya bir dönüm noktasında durmaktadır. Bir yanda geçmişin çatışmaları, güvensizlikleri ve izolasyonu sürdürme ihtimali; diğer yanda ise düşmanlığın bir sayfasını çevirme ve barışçıl, müreffeh ve birbirine bağlı bir bölge inşa etme fırsatı.

Bugün Türkiye stratejik bir tercih ile karşı karşıya. Bu tercih yalnızca iki demiryolu projesi arasında değil, aynı zamanda iki farklı gelecek vizyonu arasında bir tercihtir. Bir yanda süresi, maliyeti ve sonucu belirsiz, milyarlarca dolarlık ve olası bir izolasyona yol açacak uzun soluklu bir proje; diğer yanda ise Ermenistan’ın uzattığı iş birliği elini kabul ederek, mevcut altyapıyı yeniden inşa etme yoluyla bölgesel istikrarı pekiştiren, çok daha hızlı, maliyet açısından avantajlı ve stratejik açıdan değerli bir seçenek durmaktadır.

Ermenistan, bu umut verici projeyi hayata geçirmek için sözden eyleme geçmeye, kendi çabasını ve kaynaklarını seferber etmeye hazır olduğunu açıkça ifade etmiştir. Şimdi top, bölgedeki diğer aktörlerin – başta Ankara olmak üzere – sahasındadır. Bu tarihî fırsatın değerlendirilmesi ve yapıcı iş birliği yönünde cesur adımlar atılması, Güney Kafkasya halkları için yeni bir dönemin kapılarını aralayabilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 19 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.

Nver Kostanyan
Nver Kostanyan
Nver Kostanyan - Ermenistan’daki Orbeli Analitik Merkezi uzmanı

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x