Savaş çoğu kez tanklarla, füzelerle, haritalarla anlatılır. Oysa asıl yıkım, insanların hayatına ve bir toplumun demografisine kazınır. Demografi, sessiz ama kalıcı bir hafızadır; toplumsal hafızadan bile uzun ömürlüdür. Filistin’de, Gazze’de bugün olanlar, yalnızca siyasi bir kriz ya da askeri bir çatışma değil; kuşaklar boyunca silinmeyecek bir demografik yıkım yaşanıyor.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Gutierres daha Kasım 2023’te Gazze’nin “çocuk mezarlığına” dönüştüğünü ifade etmişti. Bu ifade, bir toplumun geleceğini tarif eden en ağır cümlelerden biridir. Bütün demografik göstergeler Filistin’de, Gazze’de kırmızı alarm veriyor.
Yaşananlar, bir halkın varlığını hedef alan demografik mühendisliğin en acı örneklerinden biri. Bir topluluğun nüfus büyüklüğü ve yapısı zorunlu göçlerle, ölümlerle, doğumların engellenmesiyle, sağlık, eğitim sisteminin çökertilmesiyle değiştiriliyor. Filistin halkı kuşaklar boyunca sürecek bir yok oluşla karşı karşıya bırakılıyor.
Zorunlu göç ve yerinden edilmeler
Filistin’de yaşayan 5.9 milyon Filistinli zaten Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) sorumluluğunda Dünyanın en büyük açık hava hapishanesinde yaşayan mülteciler durumunda. Kendi topraklarında mülteci olan 6 milyonluk bir halk söz konusu.
Gazze nüfusu 2,2 milyon civarında. Ancak 7 Ekim 2023’ten bu yana yaşanan saldırılar, nüfusun yaklaşık %85–90’ının defalarca yerinden edilmesine yol açtı. Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA)’a göre, bölgede 1,9 milyon insan evini terk etmek zorunda kaldı. Bu, sadece mekânsal bir yerinden edilme anlamına gelmiyor; ailelerin parçalanması, sosyal bağların kopması ve nesiller boyu sürecek toplumsal yaralanma anlamına geliyor.
Bir halkın ömrünün yarısı çalındı
Gazze’deki ölümler, sıradan istatistiklerle anlatılamayacak kadar ağır. Prof. Michelle Guillot ve arkadaşlarının Lancet dergisinde yayımlanan makalelerine göre Ekim-2023, Eylül 2024 döneminde, yani Gazze şeridinin işgal edilmeye başlandığı ilk 1 yılda Gazze’de doğuşta yaşam beklentisi, savaş öncesi ortalama olan 75,5 yıldan 40,5 yıla düşerek %46,3 oranında azaldı[1]. Bir halkın ömründen 35 yıl çalındı. Bu dramatik kayıp, demografinin soyut değil, insan hayatının en somut göstergelerinden biri olduğunu ortaya koyuyor. Üstelik bu hesaplamaya savaşın dolaylı etkilerinden kaynaklı ölümler hesaba katılmamış durumda, gerçekte ortalama ömürdeki azalmanın daha yüksek olabileceğini yazarlar da belirtiyor.
Öldürülenlerin çoğu çocuk ve kadın
BM İnsan Hakları Ofisi, Kasım 2023 ile Nisan 2024 arasında Gazze’de öldürülenlerin %44’ünün çocuk, %26’sının kadın olduğunu belirtiyordu. Ölenler arasında en kalabalık yaş grubu beş ila dokuz yaş arası çocuklar. UNICEF Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölge Direktörü Edouard Beigbeder’in açıklamalarına göre Ekim 2023’ten Mayıs 2025’e kadar 50 binden fazla çocuk öldürüldü veya yaralandı. Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) ile Epicentre tarafından yapılan saha araştırmaları, 7 Ekim 2023 sonrası beş yaş altı çocuk ölüm oranının öncesine göre on kat arttığını gösteriyor.
İsrail’in Gazze’ye saldırıları sadece bombardımanlarla değil; aynı zamanda ilaçsızlık, temiz suya erişmeme, açlık ve salgın hastalıklarla da ölümlerde artışa yol açtı. Örneğin 14 Eylül 2025 itibarı ile Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı 422’ye ulaşmıştı, bunların 145’i çocuktu.
Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım Ajansı’ndan (UNRWA) Jonathan Fowler’a göre Dünyada kişi başına düşen en yüksek çocuk ampute sayısı Gazze’de. Yaklaşık 4 bin çocuk ampute, 17 bin kimsesiz çocuk var. Babasını, annesini kaybeden yetim çocukların sayısındaki artışın, bombardımanlar neticesinde yaralanan, engelli kalan çocuk sayısındaki artışın geleceğe yönelik eğitim, sağlık ve toplumsal entegrasyon açısından önemli sonuçları olacaktır.
Doğumlarda azalma var
Savaş koşulları doğurganlığı da derinden etkilemiş durumda. İsrail’in saldırıları öncesinde Filistin genelinde doğum oranları 3.3 çocuk seviyesindeydi. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) Gazze Sağlık Bakanlığı verilerini kullanarak yaptığı değerlendirmelere göre, 2022’nin ilk yarısında 29.000 doğum gerçekleşirken 2025’in aynı döneminde bu sayı 17.000’e düştü, yaklaşık %41’lik bir azalma söz konusu. Anne ölümleri ise 2022’ye göre 20 kattan fazla artarak 220’ye yükseldi. Doğan bebeklerin %33’ü prematüre, düşük kilolu veya yoğun bakıma ihtiyaç duyuyor. Sağlık hizmetlerine erişim zorluğu, güvenli doğum ortamlarının yokluğu, prematüre ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerin artışı, doğurganlığın fiilen bastırılmasına yol açıyor.
Savaş koşullarında doğum bir mucizeye dönüşmüş durumda. Kadınlar hastanelere ulaşamıyor; doğumlar çadır kentlerde gerçekleşiyor. Yeni doğan bebekler küvözsüz, ilaçsız yaşama tutunmaya çalışıyor. UNFPA’nın verilerine göre, Gazze’de yaklaşık 50 bin, Batı Şeria’da yaklaşık 73 bin hamile kadın doğum yapma eşiğinde; ancak bu kadınların büyük kısmı gerekli sağlık hizmetlerinden yoksun. Filistin’de bir yandan doğumlar azalıyor, diğer yandan doğanlar hayatta kalamıyor, yaşayanlar geleceksiz bırakılıyor.
İsrail’deki tablo…
İsrail’deyse tablo bambaşka. OECD verilerine göre İsrail’in toplam doğurganlık hızı 3 çocuk civarında; bu oran, 1.4 çocuğa düşen OECD ortalamasının çok üzerinde, OECD ülkeleri arasında açık ara ilk sırada yer alıyor. Ayrıca İsrail’de bebek ölüm hızı yalnızca 2,2/1000 canlı doğum düzeyinde. Sağlık sistemi güçlü, doğum öncesi bakım neredeyse evrensel, yenidoğan bakım altyapısı sağlam.
Bu fark, sadece iki toplumun sağlık sistemleri arasındaki uçurumu değil; aynı zamanda savaşın doğrudan nüfusun geleceğini nasıl şekillendirdiğini de gösteriyor. İsrail’de doğumlar, güvenli ve sağlıklı koşullarda gelecek nesilleri büyütürken; Filistin’de Gazze’de doğum, anne ve bebek için ölümcül bir risk haline geliyor.
Eğitime erişemeyen kayıp bir nesil
UNICEF’e göre Gazze’deki çocukların büyük çoğunluğu temel eğitime devam edemiyor, milyonlarca çocuk ağır psikolojik travma altında yaşamaya çalışıyor. Gazze nüfusunun yaklaşık %47’si 18 yaşın altında. Yani her iki kişiden biri çocuk. Eğitime devam edemeyen 1 milyon çocuk söz konusu. Bu kadar genç bir nüfusun eğitimden mahrum kalması ve ağır travmalarla büyümesi, sadece bugünün değil yarının da yıkımı anlamına geliyor. Çocuklar, demografik geleceğin en somut göstergesidir. Her ölen çocuk, yalnızca bir bireyin kaybı değil, bir toplumun demografik belleğinden silinen bir satırdır. Her eğitimsiz kalan genç, gelecekteki ekonomik üretkenlikten çalınan bir paydır. Her doğamayan bebek, bir kuşağın eksilen umududur. Bu koşullar demografik açıdan kalıcı bir felaket anlamına geliyor.
Dünyaya düşen sorumluluk
Demografi, siyasetin, savaşların sessiz tanığıdır. Bugün Gazze’de olan, sadece bir savaş değil; bir halkın varlığını hedef alan soykırımdır, demografik mühendisliktir. Nüfusun zorla yerinden edilmesi, ölümlerle nüfusun azaltılması, sağlık alt yapısını yok ederek doğumların azaltılması, çocukların travmalarla ve eğitimsiz büyüyerek geleceksiz bırakılmaları…Bu tablo, basit bir savaş bilançosu değildir. Filistin halkı kuşaklar boyunca sürecek bir yok oluşla karşı karşıya bırakılmaktadır.
Dünya bu sessiz çığlığı duymazsa, rakamlar çok şey anlatacak: Kaybolan çocukların, doğamayan bebeklerin, yaşayamayan kuşakların hikâyesini. Demografi, bize geleceğin karanlık bir tablosunu şimdiden fısıldıyor.
Sorumluluk tüm Dünya’ya düşüyor. 22 Eylül 2025 Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda tarihi bir sınav verilecek. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde üç Anglo-sakson ülke İngiltere, Kanada ve Avustralya’nın da Filistin’i devlet olarak tanımasıyla Filistin’i tanıyan ülke sayısı 150’ye çıktı. Bu ülkelere Fransa, Portekiz dahil 7 ülkenin daha katılması bekleniyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Filistin için tarihi bir zirve olabilir. Filistin’in artık Birleşmiş Milletler’e tam üye devlet statüsüne kavuşmasının gündeme alınması, Filistin halkının, çocukların geleceğinin güvence altına alınması açısından hayati bir adım olacaktır.
Dünyanın artık sorumluluk alma zamanı geldi; çünkü haksızlık karşısında susmak dilsiz şeytanlıktır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 23 Eylül 2025’te yayımlanmıştır.
[1] Guillot, M., Draidi, M., Cetorelli, V., Da Silva, J. H. M., & Lubbad, I. (2025). Life expectancy losses in the Gaza Strip during the period October, 2023, to September, 2024. The Lancet, 405(10477), 478-485.