Dünya tuhaf zamanlardan geçiyor. Tarihe gömüldüğü ya da hiç değilse derin dondurucuya kaldırıldığı sanılan meseleler bir bir hortluyor.
Geçen yıl Ortadoğu’da ılık yellerin estiği bir dönemde Hamas’ın İsrail’e saldırısıyla şoke olmuş, ardından Netanyahu’nun Gazze’de soykırıma varan katliamlarıyla kanımız donmuştu.
Aralık ayı başında Suriye’de unutulan iç savaş yeniden alevlendi.
Ve son olarak pek uzun ömürlü olmasa da yaklaşık yarım asır sonra bir demokratik ülkede, dünyanın 13. büyük ekonomisinde Güney Kore’de sıkıyönetim ilan edildi.
Peki bu son olay nereden çıktı? Güney Kore’de her şey hemen normale dönebilir mi? Sıkıyönetimin ülkenin iç politikasına, ekonomisine ve dış politikasına sonuçları neler olabilir? İçerden bir göz, KorePro sitesinin yorumcusu John Lee bu sorulara yanıt aradı. Analizinden öne çıkan kısımları aktarıyoruz:
“Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol’un kısa süreli de olsa sıkıyönetim ilan etmesi ülke genelinde şok etkisi yarattı ve yürütme gücünün sınırları, ordunun yönetimdeki rolü ve demokratik kurumların gelecekteki istikrarı hakkında acil soru işaretleri doğurdu.
Salı günü geç saatlerde televizyonda yaptığı konuşmada Yoon, “devlet karşıtı güçlerin”, özellikle muhalefet milletvekillerinin, ülkenin liberal anayasal düzenine zarar verdiği iddiasını gerekçe gösterdi.
Yoon, yönetiminin başlangıcından bu yana muhalefetin 22 hükümet yetkilisine karşı görevden alma yetkilerini kötüye kullandığını iddia etti. Ayrıca milletvekillerini ulusal güvenlik, afet yardımı ve kamu refahı fonlarını keserek bütçe sürecini silahlandırmakla ve böylece “devletin asli görevlerini sekteye uğratmakla” suçladı.
Bu, General Chun Doo-hwan’ın Devlet Başkanı Park Chung-hee’yi katledip iktidarı ele geçirdiği 1979’dan bu yana Güney Kore’de ilan edilen ilk sıkıyönetim oldu.
Yoon’un konuşmasının ardından güvenlik güçleri Ulusal Meclisi bastı, milletvekilleri acil bir oturum düzenlemeye çalışırken parlamento çalışanlarıyla çatıştı. Aralarında iktidardaki Halk Gücü Partisi’nden 17 milletvekilinin de bulunduğu 190 milletvekili, nadir görülen bir dayanışmayla, sıkıyönetim ilanını geçersiz kılan kararı oybirliğiyle alarak sıkıyönetimin uygulanmasına saatler içinde son verdi.
Ancak bu olay Güney Kore’yi siyasi bir kargaşaya sürükledi ve Yoon’un kısa sürede görevden alınması ihtimalini ciddi bir şekilde gündeme getirdi. Devlet Başkanı’nın görevden alınması ülkenin iç siyaseti, yönetimi, dış politikası ve ekonomisi üzerinde önemli bir etki yaratacak ve bu krizi Güney Kore’nin modern demokrasi tarihindeki en önemli krizlerden biri haline getirecektir.
Sıkıyönetime direnç Güney Kore politikasını yeniden şekillendirecek
Yoon hakkında görevden alma süreci başlatılması neredeyse kaçınılmaz. Ana muhalefetteki Demokrat Parti (DP) lideri Lee Jae-myung, Yoon’un Bakanlar Kurulu onayı alamamasını gerekçe göstererek bildiriyi Anayasa’ya aykırı ve usulen geçersiz olarak nitelendirdi. İktidardaki Halk Gücü Partisi (PPP) içinde bile Yoon muhalifleri sesini yükseltti.
Bu gelişmeler sadece Yoon’un giderek yalnızlaştığına değil, aynı zamanda milletvekillerinin siyasi geleceklerini korumak için birbirlerinden uzaklaşmasıyla iktidardaki Halk Gücü Partisi’nin parçalanabileceğine de işaret ediyor.
Kriz aynı zamanda muhalefet partilerini, özellikle de iktidarı sağlamlaştırmak için bu durumdan yararlanacak olan DP’yi harekete geçirdi. Lee Jae-myung’un sıkıyönetim ilanını güçlü bir şekilde kınaması ve hesap verebilirlik çağrıları, yürütmenin aşırılıklarına karşı giderek daha temkinli hale gelen kamuoyunda büyük olasılıkla yankı bulacaktır.
Halkın tepkisi de aynı ölçüde belirleyici oldu. Sıkıyönetim ilanına ilişkin haberlerin yayılmasıyla birlikte Ulusal Meclis dışında protestolar patlak verdi ve göstericiler kararnamenin iptali için derhal harekete geçilmesini talep etti.
Yoon’un liderliğini zaten eleştiren kamuoyu, görevden alınması yönündeki çağrıları daha da güçlendirebilir ve gelecek seçimler öncesinde ülkenin siyasi manzarasını yeniden şekillendirebilir.
Sıkıyönetimin hızlı bir şekilde kaldırılması anlık huzursuzluğu yatıştırmış olsa da bu olay muhtemelen kalıcı izler bırakacaktır. Cumhurbaşkanlığına ve orduya duyulan güven muhtemelen aşınacaktır. Ulusal Meclisi basan silahlı birliklerin görüntüsü muhtemelen kamu bilincinde kalacak ve vatandaşlara ülkenin otoriter geçmişini hatırlatacaktır.
Bu tartışmalar kaçınılmaz olarak Güney Kore’nin anayasal çerçevesine de uzanacak ve kriz, özellikle acil durumlarda yürütme gücünün kısıtlanması ihtiyacına ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirecektir.
Yasama denetiminin güçlendirilmesi ve sıkıyönetim ilanları için daha katı prosedürel gereklilikler getirilmesi yönündeki teklifler muhtemelen destek bulacaktır. Yasalaşması halinde bu reformlar, Güney Kore’nin demokratik evriminde bir dönüm noktası oluşturabilir; imparatorluk dönemindeki başkanlığın yetkilerini kısıtlayabilir ve kurumsal denge ve denetleme mekanizmalarını güçlendirebilir.
Güney Kore’nin dünyadaki imajı sarsıldı
Siyasi çalkantılar Güney Kore’nin başta ABD ve Japonya olmak üzere güvenlik ortaklarını da etkileyebilir. Güçlü bir orduya sahip demokratik bir ülke olarak Güney Kore’nin istikrarı Hint-Pasifik bölgesinde istikrarın korunması açısından hayati önem taşıyor.
Kısa süreli de olsa yaşanan sıkıyönetim krizi, ülkenin üçlü ve çok taraflı anlaşmalar kapsamındaki taahhütlerini yerine getirme kabiliyetine yönelik güveni sarsabilir.
Önemli bir ABD askerî varlığına ev sahipliği yapan Güney Kore’de herhangi bir istikrarsızlık belirtisi ortak güvenlik operasyonlarının yeniden değerlendirilmesine yol açabilir.
Güney Kore’nin dış politikadaki istikrarı ve sürekliliği konusunda müttefiklerine güven vermek önümüzdeki haftalarda hükümet için bir öncelik olacaktır.
Kuzey Kore, Güney Kore’yi siyasi olarak istikrarsız ve güvenlik tehditlerini yönetmeye uygun olmayan bir ülke olarak göstererek krizi propaganda amaçlı kullanabilir. Ayrıca bu kaosu askerî provokasyonları tırmandırmak için bir fırsat görebilir ve Seul’ün iç karışıklıklarla başa çıkma kapasitesini zorlayabilir.
Sıkıyönetimin hızlı bir şekilde kaldırılması kurumların dayanıklılığını gösterirken, kriz aynı zamanda istikrarlı bir demokrasi olarak itibarını etkileyebilecek zayıflıkları da ortaya çıkardı.
Bütçe görüşmeleri sırasında yaşanan kriz ekonomiye ağır darbe vurabilir
Krizin ekonomik yansımaları hemen görüldü ve piyasalar sıkıyönetim ilanına sert tepki verdi. Kore para birimi won ve kripto paralar önemli ölçüde değer kaybetti.
Sıkıyönetimin kaldırılmasının ardından piyasalar istikrara kavuşmuş olsa da Yoon’un siyasi geleceğine ilişkin belirsizlik yabancı yatırımları caydırabilir ve iş dünyasının güvenini azaltabilir.
Görevden alma süreci ve ortaya çıkan siyasi boşluk, kilit ekonomi politikalarını da geciktirebilir. Ulusal Meclis’in, sosyal yardım programları, altyapı projeleri ve ekonomik teşvik tedbirleri için kritik tahsisatlar içeren 2025 bütçesine son şeklini vermesi gerekiyor. Görevden alma sürecinde yasamanın tıkanması bu girişimleri sekteye uğratarak ekonomik büyümeyi yavaşlatabilir ve iş dünyasının duyarlılığını daha da kötüleştirebilir. Yabancı yatırımcılar temkinli davranarak sermaye girişlerini ve Güney Kore’nin istikrarlı bir yatırım destinasyonu olarak konumunu etkileyebilir.
Yurtiçi endişelerin ötesinde, kriz Güney Kore’nin küresel ticaret ilişkilerini etkileyebilir. Ticareti Çin’den uzaklaştırma ve Güneydoğu Asya ile bağları güçlendirme çabaları, siyasi ilginin içe kayması nedeniyle gecikmelerle karşılaşabilir.
Ayrıca, Güney Kore’nin istikrarlı bir yatırım yeri olarak itibarı darbe aldı ve bu da yabancı yatırımcılarla devam eden müzakereleri zorlaştırabilir.
Anayasa değişikliği gelebilir
Sıkıyönetim krizi Güney Kore’de sivil özgürlüklerin kırılganlığı konusunda yaygın bir endişeye yol açtı. Anayasal korumaların kısa süreliğine askıya alınması, olağanüstü hal yetkilerinin kötüye kullanılmasına karşı güvencelerin güçlendirilmesi ihtiyacının altını çizdi.
Sivil toplum grupları ve hukuk uzmanları muhtemelen olağanüstü hallerde yürütme yetkisinin kapsamını açıkça sınırlayan güçlü yasal reformlar için baskı yapacaklardır. Öneriler arasında sıkıyönetime başvurmak için daha katı kriterler, anayasal ilkelere uyulmasını sağlamak için güçlendirilmiş yargı denetimi ve yetkilerin aşılmasını önlemek için yasaklanan eylemlerin daha net tanımları yer alabilir.
Özellikle keyfi gözaltıların, sansürün ve barışçıl toplantılara getirilen genel kısıtlamaların önlenmesine odaklanılması muhtemeldir ki bunların hepsi Sıkıyönetim Komutanlığı Bildirisinde belirgin bir şekilde vurgulanmıştı.
Bu tür güvencelerin yasalarda yer alması, olağanüstü hal yetkilerinin siyasi amaçlarla kullanılmamasını yönünde çok önemli bir adım olabilir. Bu tür reformlar sadece Güney Kore’nin demokratik kurumlarını güçlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda ulusal kriz anlarında bile haklarının güvende olduğu konusunda halka güven verecektir.
Uzan vadede Güney Kore demokrasisi kazanacak
Güney Kore’nin sıkıyönetim krizi, demokrasi tarihinde bir dönüm noktası olabilir. Kararnamenin hızlı bir şekilde geçersiz kılınması ülkenin kurumlarının direncini gösterdi. Bunun yönetişim, siyasi istikrar ve ekonomi politikası üzerindeki daha geniş etkileri olabilir.
Yoon’a yönelik azil davası Güney Kore’nin anayasal sisteminin gücünü ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını test edecek.
Kriz aynı zamanda Yoon’un eylemlerinin ortaya çıkardığı sistemik zayıflıkların ele alınması için de bir fırsat sunuyor. Denge ve denetleme mekanizmalarının güçlendirilmesi, insan haklarının korunması ve demokratik normların yeniden teyit edilmesi, halkın güveninin yeniden tesis edilmesi ve uzun vadeli istikrarın sağlanması için elzem olacaktır.
Güney Kore kurumlarına olan güveni yeniden tesis etmeye çalışırken, dünya da ülkenin demokratik güvenceleri nasıl güçlendirdiğini izleyecektir.”
Bu yazı ilk kez 6 Aralık 2024’te yayımlanmıştır.