Gürcistan seçimleri: Neden bir seçimden çok daha fazlası?

Uzun süredir devam eden protesto gösterileriyle gündemde olan Gürcistan’da 4 Ekim’de yerel seçim sandığı kuruluyor. AB ile Rusya arasında bir jeopolitik bir kavganın arasına sıkışmış ülkede gerilim yüksek. Doç. Dr. Ramin Sadık Gürcistan’ı yazdı.

Gürcistan uzun süredir devam eden protesto gösterileri, Ekim 2024’te yapılan parlamento seçimlerindeki usulsüzlük iddiaları, kabul edilen Yabancı Etki Yasası, ülkenin adeta AB, Batı ve Rusya, Çin arasında adeta bir jeopolitik kavganın arasında kalmasıyla gündemde…

Ülke adeta ikiye bölünmüş durumda, bir kısım Batı’nın muhalefeti desteklediğini ve ülkeyi çok riskli bir şekilde Batı’ya çektiğini, ülkenin Ukrayna’ya benzer bir kaderle karşı karşıya kalabileceğini iddia ediyor, diğer kesim ise mevcut iktidarın ülkeyi tamamen AB ve Batı hayalinden kopardığını, Rusya’nın boyunduruğu altına soktuğunu ve ülkeyi insan hakları ihlallerine boğduğunu dile getiriyor…

Hal böyleyken 4 Ekim’de yapılacak yerel seçimler de bir yerel seçimden çok öte bir anlam taşıyor.

Seçimlere günler kala ülkede tansiyon giderek yükseliyor. Toplam 64 şehir ve ilçede gerçekleştirilecek seçimlerde 14 partinin yarışması bekleniyor. Bu seçimler, aday sayısının rekor seviyeye ulaşmasıyla da şimdiye kadarki en yoğun başvurunun yapıldığı yerel seçim olarak kayıtlara geçti.

Seçimlerde şehir ve ilçe belediye başkanlarının yanı sıra yerel meclisler olan Sakrebulo üyeleri de belirlenecek. Sakrebulo üyelerinin sayısı, nüfusa göre 10 ile 50 arasında değişiklik gösteriyor. Ülkenin en büyük şehri ve başkenti olması nedeniyle, tüm dikkatler doğal olarak Tiflis seçimlerine odaklanmış durumda. Zira bu seçimde, başkentin belediye başkanının yanı sıra şehir meclisinin 50 üyesi de belirlenecek. Belediye başkanlığı için 9 aday yarışacak ve Tiflis’in geleceği şekillenecek.

Tiflis Belediye Başkanlığı için adayın, doğrudan oy verenlerin yarısından fazlasını alması gerekiyor. Eğer bu şart sağlanmazsa, seçim ikinci tura kalır.

Tiflis için en güçlü aday

Tiflis belediye başkanlığı için en güçlü aday, mevcut belediye başkanı Kaha Kaladze’dir. Eski milli futbolcu olan Kaladze, 2012’de siyasi hayata giren Gürcü Hayali Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Gürcü Hayali Partisi aynı yıl yapılan seçimleri kazanarak iktidarı elde edince Kaladze kabinede enerji bakanı oldu. 2017’de ise bakanlıktan istifa ederek yerel seçimlerde başkent için başkan adayı oldu ve seçimi kazandı.

Bu seçimleri son derece önemseyen Gürcistan hükümeti, bütün şehirlerde kendi adaylarının başkanlığı kazanmasını arzu ediyor. Başbakan İrakli Kobahidze özellikle başkenti ilk turda almak istediklerini belirtiyor. Öte yandan seçimler öncesinde yapılan anket sonuçları hükümeti rahatlatan veriler ortaya koyuyor. Nitekim en son Uluslararası Kamuoyu Araştırma Merkezi Gorbi’nin yaptığı ankette, iktidar partisi Gürcü Hayali’nin açık ara önde olduğu görülüyor.[1] Yalnız Gürcü muhalefeti anketi yapan şirketi iktidar yanlısı olarak görüyor ve bundan dolayı yaptığı anketleri “iktidar partisinin görmek istediği gerçekler” diye nitelendiriyor.

Yerel seçimler öncesi başkent Tiflis’te gerilim yüksek

Geçen yıl Ekim ayında yapılan parlamento seçimlerinden bu yana Gürcistan’da politik gerilim ve tartışmalar dinmek bilmedi. Seçimlerin şaibeli olduğunu savunan muhalefet, ülkenin Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerine yeniden başlanmasını talep etmişti. O dönemde Gürcistan Başbakanı Kobahidze, müzakereleri askıya alma kararını, bazı AB politikacılarının ülkeye “şantaj ve manipülasyon” yaptığı gerekçesiyle savunmuştu. Bu durum, muhalefeti sokaklara dökmüş ve halen devam eden gösterilerin başlangıcına zemin hazırlamıştı.

Aralık ayında ise bu kez cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde Gürcistan’da büyük sorunlar yaşandı. Zira 2017’de gerçekleştirilen anayasa değişikliği sebebiyle Gürcistan cumhurbaşkanı artık 300 kişilik Seçim Kurulu tarafından belirleniyor. Ekim 2024’te düzenlenen parlamento seçimlerini tanımayan muhalefet partileri cumhurbaşkanı seçimini meşru görmeyerek aday çıkarmadı. O nedenle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek aday, Gürcistan Hayali Partisi’nden, eski mili futbolcu Mikheil Kavelaşvili oldu.  2018’de Gürcistan’ın 5’inci ve ilk kadın cumhurbaşkanı seçilen Salome Zurabişvili seçim sonuçlarını tanımadığını ve görevi bırakmayacağını belirtse de durum değişmedi. Ayrıca muhalefetin günler süren protestolarına rağmen yeni cumhurbaşkanı Kavelaşvili görevini yapmaya başladı.

Yerel seçimlere yaklaşırken Gürcistan’da gerginlik yeniden hat safhaya çıkmış durumda. Tiflis sokakları her gün muhaliflerin gösterilerine sahne oluyor, iktidar onları şiddete meyilli “marjinal gruplar” diye niteliyor ve büyük bir hezimet yaşayacaklarını iddia ediyor. Taraflar arasındaki gerilimin yüksek olması istenmeyen olayların çıkmasıyla da sonuçlanıyor. Nitekim 8 Eylül akşamı, Tiflis Belediye Başkanı’nın seçim merkezi önünde muhalifler ile Gürcü Hayali Partisi’nin destekçileri arasında kavga çıktı. Kavga sırasında Macar bir gazeteci dövülürken 10 kadar kişi yaralandı.

Gürcistan Başbakanı İrakli Kobahidze, 11 Eylül’de İmedi televizyonuna yaptığı açıklamada, Batılı özel servislerin kavga çıkaran muhalifleri finanse ettiğini söyledi.[2] Başbakan bununla, ülkesinin dışarıdan müdahale ile karıştırılmaya çalışıldığını dile getirerek doğrudan ciddi bir suçlama ile olayın boyutunun ülke sınırının dışına kadar taşmış olduğunu ima etti.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı seçimlere gözlemci göndermiyor

Gürcistan, geçtiğimiz yıllarda kabul ettiği Yabancı Ajan Yasası nedeniyle, hem ülke içindeki muhalefetin hem de Batı’nın sert tepkileriyle karşı karşıya kalmıştı. Ancak meselenin boyutu, yüzeyde görünenin çok daha ötesinde ve ülke üzerinde bir jeopolitik mücadelenin yaşandığı açıkça hissediliyor.

Bu bağlamda, Ukrayna’ya sıkça atıfta bulunan mevcut Gürcü iktidarı, ülkesini büyük güçlerin mücadele alanına dönüştürmek istemediğini vurguluyor. Batı ile ilişkilerini daha mesafeli ve dengeli bir şekilde sürdürmeye çalışan iktidar, 2008 yılı savaşının, Batı’ya fazla güvenilmesinin bir sonucu olarak çıktığını ve Gürcistan’ın bu durumdan büyük zarar gördüğünü düşünüyor. Öte yandan, Batılı devletler Yabancı Ajan Yasası üzerinden Gürcü yönetimine eleştirilerini sürdürüyor, hükümeti ülkede ifade özgürlüğünü yasaklamak ve insan haklarını kısıtlamakla suçluyor.

Batılı ülkeler, geçen yıl yapılan parlamento seçimlerinde usulsüzlük yapıldığı iddialarıyla seçimlerin tekrarlanmasını talep ettiğinde ve Başbakan Kobahidze de dahil olmak üzere üst düzey Gürcü yetkililere yaptırım uygulanması ve Gürcistan hükümetiyle resmî temasların sınırlandırılması kararı alındığında, Gürcistan iktidarı sert bir tepki göstererek AB ile müzakereleri 2028 yılına kadar askıya almıştı.[3]

Ülkenin yerel seçimlere gittiği bu dönemde, Batı ile yeniden bir gerilim yaşanması sürpriz olmayacaktı. Nitekim geçtiğimiz günlerde bu beklentiyi doğrulayan bir haber de geldi. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Ekim ayında yapılacak seçimlere Gürcistan hükümetinin geç daveti nedeniyle gözlemci göndermeyeceğini açıkladı. Gerçekten de Gürcistan hükümetinin AGİT’e resmî davetini 6 Eylül’de göndermesi, seçimlere bir aydan kısa bir süre kaldığı için teşkilatın gözlemci göndermeme kararı almasına neden oldu. Gürcistan hükümeti ise bu durumu, 2024 parlamento seçimlerinden bu yana Batı’nın devam eden baskılarının bir sonucu olarak değerlendiriyor. Son 20 yılda ilk kez Gürcistan seçimleri Batılı gözlemci misyonu olmadan gerçekleştirilecek. Bu durum, büyük olasılıkla seçimlerin meşruiyetinin, hem Batılı ülkeler hem de yerel muhalifler tarafından uzun bir süre tartışılmasına yol açacaktır.

Seçime doğru gerilim tırmanıyor

Yerel seçimlerin oldukça gergin bir ortamda geçeceği belirginleşiyor. Muhalifler her akşam Tiflis sokaklarında gösterilerini sürdürürken, hükümet de dikkat çekici bazı gözaltılar gerçekleştiriyor. Bu bağlamda, son olarak gözaltına alınan iki ünlü isim ve onlara yöneltilen suçlamalar, Gürcistan politikasını yeniden hareketlendirdi. Gözaltına alınanlardan biri, 2021-2024 yılları arasında Gürcistan Savunma Bakanlığı görevini üstlenen Juanşer Burçuladze. Eski bakan, görevi kötüye kullanmak ve kara para aklama suçlamalarıyla karşı karşıya.

Gürcistan siyasetinde dikkat çeken ikinci gözaltı, muhalefet partisi Birleşik Ulusal Hareket’in liderlerinden Levan Habeişvili’nin 11 Eylül’de gözaltına alınmasıyla yaşandı. Habeişvili, eski Cumhurbaşkanı Mikhail Saakaşvili’nin özgürlüğü için uzun süredir mücadele eden önemli bir figür. Savcılık, Habeişvili’yi yasadışı bir eyleme karışmak, güvenlik görevlilerine rüşvet vermek ve hükümetin devrilmesi için çağrıda bulunmakla suçluyor. Ancak muhalefet, hükümetin 4 Ekim seçimleri öncesinde endişelendiği için, muhalefet üzerinde baskıyı artırmaya çalıştığını savunuyor.

Gürcistan hükümeti, dış mihrakların ülkede karışıklık çıkarmaya çalıştığını ancak buna asla izin vermeyeceklerini belirtiyor. 11 Eylül’de Gürcistan güvenlik güçleri, ülkeye 2.4 kg heksojen sokmaya çalışan iki Ukrayna vatandaşını gözaltına aldıklarını açıkladı. Hükümet Başkanı Kobahidze, bu olaydan Ukrayna istihbaratını sorumlu tutarak içteki muhalif paydaşlarıyla birlikte Gürcistan’da darbe girişiminde bulunmayı planladıklarını iddia etti. Gürcistan medyası ise patlayıcı maddenin ülkeye, burada kullanılmak üzere getirildiğini öne sürdü.

Gürcü Rüyası iktidarında Gürcistan’ın durumu

Gürcistan’da bugünkü siyasi atmosferin temelleri 2012 yılındaki seçimlerde atıldı. Nitekim 1 Ekim 2012’de gerçekleşen genel seçimlerde dönemin cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’nin Birleşik Ulusal Hareket Partisi, Rusya’ya yakınlığıyla tanınan milyarder işadamı Bdzina İvanişvili liderliğindeki Gürcü Rüyası Partisi’ne karşı kaybetti. Mihail Saakaşvili seçimleri kaybettiğini itiraf etti ve bunun üzerine Avrupa ülkeleri, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, ABD ve Rusya’dan seçimlerin demokratik bir ortamda geçtiğine ilişkin övgü dolu açıklamalar geldi.[4]

Yalnız Gürcü Rüyası iktidara geçtikten sonra Batı ile ilişkilerde daha pragmatik davranmaya ve reel politik adımlar atmaya başladı. Nitekim ortada, ülke topraklarının bir kısmında ayrılıkçılığın sürdüğü bir gerçek ve 2008’deki savaşın halk üzerinde oluşturduğu psikolojik bir travma vardı. Bilindiği gibi, 2008 yılında Rusya ile Gürcistan arasında Güney Osetya Savaşı diye bilinen kısa süreli bir savaş meydana gelmiş, Avrupa Birliği’nin arabuluculuğuyla sona ermişti. Savaşın ardından Rusya’nın desteklediği Abhazya ve Güney Osetya bölgeleri, Gürcistan’dan tek taraflı bağımsızlığını ilan etmişti. Rusya, 2008’de bu iki bölgenin sözde bağımsızlığını tanımıştı. Gürcistan ise buna karşılık Rusya ile diplomatik ilişkileri kesmişti.[5]

Gürcü Rüyası, ülkenin toprak bütünlüğünün ihlalini, Batı ile Rusya arasındaki jeopolitik güç çekişmesinin bir sonucu olarak görüyor. Bundan dolayı iktidarının ilk günlerinden itibaren siyasi ve ekonomik politikaları önceliklendirerek ülkeyi ekonomik açıdan kalkındırmaya çalışıyor. Ülkede ekonomik refahın artmasının ileriki dönemlerde ülkedeki ayrımcılık sorununu çözeceğine ve bütünlüğünü sağlamakta yardımcı olacağına inanıyor. Bu manada Azerbaycan’ın yıllarca uyguladığı yaklaşım, Gürcü Rüyası için önemli bir örnek olarak teşkil ediyor. Nitekim Azerbaycan, ekonomisini iyileştirdikten ve ekonomik kazanımlarıyla ordusunu kuvvetlendirdikten sonra işgal altındaki topraklarını kurtarmıştı. Bununla beraber Gürcü iktidarı hızla değişen dünyada konjonktür ve fırsatları değerlendirmeyi de “es geçmek” istemiyor. İşte iktidarın “es geçmek” istemediği hususlardan biri de, günümüz reel politikasında önemli bir mesele olan “koridorlar rekabetinde” yer alması, yani ülkesini doğu-batı arasındaki nakliye koridorunun önemli bir güzergahına çevirmek istemesi…

Hükümet kalkınma stratejisi olarak ulaştırma lojistiğini geliştirmeyi ve ülkeyi jeo-ekonomik bir merkeze dönüştürmeyi uzun vadeli bir proje olarak ele alıyor. Özellikle Orta Koridor’un Kafkasya rotasında daha fazla kazanım elde etmek hükümetin öncelikleri arasında. Bundan dolayı Çin, Azerbaycan, Kazakistan ile iş birliğine önem veren hükümet, koridorlar “pastasının” uzağında kalmak istemiyor ve haliyle ciddi altyapı çalışmaları yaparak lojistik donanımlarını zenginleştiriyor. Hükümetin çalışmaları, açıkladığı rakamlara yansıdığında, geçen yıl demiryolu yük cirosunun 13.7 milyon tona yükseldiği ve bunun yaklaşık %59’unun da transit trafiğiyle elde edildiği anlaşılıyor.[6]

Bu arada hükümet göreve geldiğinden beri ülke ekonomisinin geliştiğini, işsizlik oranlarının düştüğünü, bütçe gelirlerinin üç katın üzerinde arttığını, son 4 yılda ise ülkenin %9.7 oranında büyüdüğünü, dış borcunun ise %60’lardan %34.6’lara kadar düştüğünü söylüyor.[7] Dolayısıyla 2012 öncesine göre ekonominin her alanında ciddi ilerlemeler elde edildiğini, bunun da özgür Gürcistan açısından önemli olduğunun altını çiziyor.

Bununla beraber bazı uzmanlara göre, hükümetin özellikle son dönemde hem Çin ile ekonomik ilişkilerini daha da artırması, hem de Rusya ile ilişkilerde daha iyimser görünümü, Batı’yla ilişkilerde “stratejik bir boşluk” ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla Batı yatırımları gerilerken ve ABD ile AB’nin ülkeye desteği azalırken, Çin ve doğu ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi Gürcistan’ı bir belirsizliğe doğru götürüyor.[8] Bu durum ise Batılı güçlerin genellikle hükümeti, “Rus yanlısı” olarak yaftalamasıyla sonuçlanıyor.

Gürcistan’ın Batı ile ilişkileri eskiye oranla çok kötü

Temmuz 2025’te Avrupa Komisyonu Gürcistan hükümetini, Yabancı Ajan Yasası ile LGBT propagandasının yasaklanması kararlarından vazgeçmeye çağırdı, aksi halde 2017’den beri Gürcistan vatandaşlarına Avrupa’ya seyahat etmesine olanak veren vizesiz geçiş hakkının engelleneceğini bildirdi.

Buna karşılık Başbakan Kobakhidze, ülkede zaten kitlesel ayaklanmalar olmayacağını söyleyerek bu tür girişimleri ters etki olarak nitelendirdi. Ayrıca Batı’nın Rusya’ya karşı “ikinci bir cephe” açma ve Moskova ile silahlı bir çatışma başlatma önerilerini her zaman reddettiklerini vurguladı. Kobahidze ayrıca ülkede AB’ye olan güvenin %80’den %50’ye gerilediğini, bunun ise halkın Batı’ya olan güveninin sarsıldığı anlamına geldiğini ifade etti. Oysa AB, Gürcülerin yaklaşık %70’inin AB’ye entegrasyondan yana olduğunu iddia ediyor.[9]

Son dönemde Batılı ülkelere karşı retoriği daha da sertleşen Gürcistan hükümeti, Batı ülkelerini muhalefetle görüşmek, devam eden gösterilere destek vermekle itham ediyor. Bu bağlamda hükümetin ABD ile de arası pek iyi değil. Taraflar arasındaki ilişkiler bugün sadece formel karakter taşıyor ve hâlâ Tiflis’te bir ABD büyükelçisi bulunmuyor. İki ülke arasında 2009’da başlayan stratejik ilişkiler Biden yönetimi tarafından durduruldu, gerekçe olarak Yabancı Ajan Yasası gibi kararlar gösterildi. Gürcistan hükümeti ABD yeni yönetimiyle stratejik ilişkilerin yeniden başlamasını arzu ediyor fakat Trump yönetimi Gürcü hükümetinin yasallığını tartışmaya açmasa da üst düzey ilişkilerle ilgili adım atmakta acele etmiyor.

Seçimlerin kritik zamanlaması

Bugün, dünya, yarının ne getireceğini asla bilemeyeceğimiz bir dönemi yaşıyor. Özellikle Ortadoğu’da İsrail yönetiminin olağanüstü, büyük boyutlu ve uluslararası hukuka aykırı hareketleri, Rusya-Ukrayna cephesinde savaşın sınırlarının giderek genişlemesi, Çin ve Hindistan’ın ABD’yi zor durumda bırakan hamleleri ve Avrupa’nın, Rusya’nın kapılarına dayanmışken çaresizce sürdürdüğü politik çabaları, planların ötesinde bir dünyaya ve tahmin edilemez gelişmelere doğru ilerlediğimizi gösteriyor.

Böylesine bir ortamda, Gürcistan’daki yerel seçimler daha da fazla dikkat çekiyor. Zira, tarih boyunca dünyanın en sıcak bölgelerinden biri olan Güney Kafkasya, günümüzde de jeopolitik mücadelenin en önemli merkezlerinden biri olma özelliğini sürdürüyor. 8 Ağustos’ta ABD’de gerçekleşen görüşmelerde, Ermenistan ve Azerbaycan liderlerinin iki ülke arasındaki düşmanlığı sonlandırarak dostluk mesajları vermeleri, Güney Kafkasya’nın istikrarı açısından kayda değer bir gelişme olsa da, Gürcistan’daki mevcut gerilim, bölgesel barışın zarar görmesine yol açabilir.

Gürcistan özelinde, dünyanın büyük güçlerinin beklentileri birbirinden farklıdır. Gürcistan hükümeti, herhangi bir dış baskıyla değil, tamamen kendi iradesine dayanarak politik adımlar atmayı hedefliyor. Ancak Batılı ülkeler, bu durumu Tiflis’in eksen değiştirmesi olarak değerlendiriyor ve Gürcistan’ın Batı’dan uzaklaşmaması için ülkedeki muhalefet güçlerine hem maddi hem de manevi destek sağlamaya çalışıyor. Bu durum ise Gürcistan’ı iç siyasette oldukça kırılgan bir zemine doğru sürüklüyor. Gürcistan’daki istikrarsızlık, Güney Kafkasya’da yeni bir istikrarsızlık döneminin kapısını aralayabilir. Bu da, tıpkı günümüz dünyasında olduğu gibi, tüm bölgeyi belirsiz ve öngörülemez bir geleceğe doğru yönlendirebilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Ekim 2025’te yayımlanmıştır.

[1]https://sputnik-georgia.ru/20250911/gruzinskaya-mechta-nezadolgo-do-vyborov-lidiruet-v-oprose-gorbi–reaktsiya-vlastey-294899445.html

[2] https://www.vesti.ru/article/4683001

[3] https://fikirturu.com/jeo-politika/iki-ates-arasinda-sikismis-gurcistan/

[4] https://www.bbc.com/turkce/haberler/2012/10/121003_georgia_elections

[5] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/rusya-gurcistan-savasinin-14-yil-donumu/2655873/

[6] https://russiancouncil.ru/analytics-and-comments/columns/postsoviet/strategiya-gruzinskoy-mechty-mezhdu-aziey-i-evropoy/

[7] https://civil.ge/ru/archives/677179

[8]https://sovanews.tv/2025/03/14/razvorot-na-vostok-k-chemu-privedet-ekonomicheskaya-strategiya-gruzinskoj-mechty/

[9] https://vz.ru/world/2025/9/14/1359327.html

Ramin Sadık
Ramin Sadık
Doç. Dr. Ramin Sadık - 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Gürcistan seçimleri: Neden bir seçimden çok daha fazlası?

Uzun süredir devam eden protesto gösterileriyle gündemde olan Gürcistan’da 4 Ekim’de yerel seçim sandığı kuruluyor. AB ile Rusya arasında bir jeopolitik bir kavganın arasına sıkışmış ülkede gerilim yüksek. Doç. Dr. Ramin Sadık Gürcistan’ı yazdı.

Gürcistan uzun süredir devam eden protesto gösterileri, Ekim 2024’te yapılan parlamento seçimlerindeki usulsüzlük iddiaları, kabul edilen Yabancı Etki Yasası, ülkenin adeta AB, Batı ve Rusya, Çin arasında adeta bir jeopolitik kavganın arasında kalmasıyla gündemde…

Ülke adeta ikiye bölünmüş durumda, bir kısım Batı’nın muhalefeti desteklediğini ve ülkeyi çok riskli bir şekilde Batı’ya çektiğini, ülkenin Ukrayna’ya benzer bir kaderle karşı karşıya kalabileceğini iddia ediyor, diğer kesim ise mevcut iktidarın ülkeyi tamamen AB ve Batı hayalinden kopardığını, Rusya’nın boyunduruğu altına soktuğunu ve ülkeyi insan hakları ihlallerine boğduğunu dile getiriyor…

Hal böyleyken 4 Ekim’de yapılacak yerel seçimler de bir yerel seçimden çok öte bir anlam taşıyor.

Seçimlere günler kala ülkede tansiyon giderek yükseliyor. Toplam 64 şehir ve ilçede gerçekleştirilecek seçimlerde 14 partinin yarışması bekleniyor. Bu seçimler, aday sayısının rekor seviyeye ulaşmasıyla da şimdiye kadarki en yoğun başvurunun yapıldığı yerel seçim olarak kayıtlara geçti.

Seçimlerde şehir ve ilçe belediye başkanlarının yanı sıra yerel meclisler olan Sakrebulo üyeleri de belirlenecek. Sakrebulo üyelerinin sayısı, nüfusa göre 10 ile 50 arasında değişiklik gösteriyor. Ülkenin en büyük şehri ve başkenti olması nedeniyle, tüm dikkatler doğal olarak Tiflis seçimlerine odaklanmış durumda. Zira bu seçimde, başkentin belediye başkanının yanı sıra şehir meclisinin 50 üyesi de belirlenecek. Belediye başkanlığı için 9 aday yarışacak ve Tiflis’in geleceği şekillenecek.

Tiflis Belediye Başkanlığı için adayın, doğrudan oy verenlerin yarısından fazlasını alması gerekiyor. Eğer bu şart sağlanmazsa, seçim ikinci tura kalır.

Tiflis için en güçlü aday

Tiflis belediye başkanlığı için en güçlü aday, mevcut belediye başkanı Kaha Kaladze’dir. Eski milli futbolcu olan Kaladze, 2012’de siyasi hayata giren Gürcü Hayali Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı. Gürcü Hayali Partisi aynı yıl yapılan seçimleri kazanarak iktidarı elde edince Kaladze kabinede enerji bakanı oldu. 2017’de ise bakanlıktan istifa ederek yerel seçimlerde başkent için başkan adayı oldu ve seçimi kazandı.

Bu seçimleri son derece önemseyen Gürcistan hükümeti, bütün şehirlerde kendi adaylarının başkanlığı kazanmasını arzu ediyor. Başbakan İrakli Kobahidze özellikle başkenti ilk turda almak istediklerini belirtiyor. Öte yandan seçimler öncesinde yapılan anket sonuçları hükümeti rahatlatan veriler ortaya koyuyor. Nitekim en son Uluslararası Kamuoyu Araştırma Merkezi Gorbi’nin yaptığı ankette, iktidar partisi Gürcü Hayali’nin açık ara önde olduğu görülüyor.[1] Yalnız Gürcü muhalefeti anketi yapan şirketi iktidar yanlısı olarak görüyor ve bundan dolayı yaptığı anketleri “iktidar partisinin görmek istediği gerçekler” diye nitelendiriyor.

Yerel seçimler öncesi başkent Tiflis’te gerilim yüksek

Geçen yıl Ekim ayında yapılan parlamento seçimlerinden bu yana Gürcistan’da politik gerilim ve tartışmalar dinmek bilmedi. Seçimlerin şaibeli olduğunu savunan muhalefet, ülkenin Avrupa Birliği ile katılım müzakerelerine yeniden başlanmasını talep etmişti. O dönemde Gürcistan Başbakanı Kobahidze, müzakereleri askıya alma kararını, bazı AB politikacılarının ülkeye “şantaj ve manipülasyon” yaptığı gerekçesiyle savunmuştu. Bu durum, muhalefeti sokaklara dökmüş ve halen devam eden gösterilerin başlangıcına zemin hazırlamıştı.

Aralık ayında ise bu kez cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde Gürcistan’da büyük sorunlar yaşandı. Zira 2017’de gerçekleştirilen anayasa değişikliği sebebiyle Gürcistan cumhurbaşkanı artık 300 kişilik Seçim Kurulu tarafından belirleniyor. Ekim 2024’te düzenlenen parlamento seçimlerini tanımayan muhalefet partileri cumhurbaşkanı seçimini meşru görmeyerek aday çıkarmadı. O nedenle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek aday, Gürcistan Hayali Partisi’nden, eski mili futbolcu Mikheil Kavelaşvili oldu.  2018’de Gürcistan’ın 5’inci ve ilk kadın cumhurbaşkanı seçilen Salome Zurabişvili seçim sonuçlarını tanımadığını ve görevi bırakmayacağını belirtse de durum değişmedi. Ayrıca muhalefetin günler süren protestolarına rağmen yeni cumhurbaşkanı Kavelaşvili görevini yapmaya başladı.

Yerel seçimlere yaklaşırken Gürcistan’da gerginlik yeniden hat safhaya çıkmış durumda. Tiflis sokakları her gün muhaliflerin gösterilerine sahne oluyor, iktidar onları şiddete meyilli “marjinal gruplar” diye niteliyor ve büyük bir hezimet yaşayacaklarını iddia ediyor. Taraflar arasındaki gerilimin yüksek olması istenmeyen olayların çıkmasıyla da sonuçlanıyor. Nitekim 8 Eylül akşamı, Tiflis Belediye Başkanı’nın seçim merkezi önünde muhalifler ile Gürcü Hayali Partisi’nin destekçileri arasında kavga çıktı. Kavga sırasında Macar bir gazeteci dövülürken 10 kadar kişi yaralandı.

Gürcistan Başbakanı İrakli Kobahidze, 11 Eylül’de İmedi televizyonuna yaptığı açıklamada, Batılı özel servislerin kavga çıkaran muhalifleri finanse ettiğini söyledi.[2] Başbakan bununla, ülkesinin dışarıdan müdahale ile karıştırılmaya çalışıldığını dile getirerek doğrudan ciddi bir suçlama ile olayın boyutunun ülke sınırının dışına kadar taşmış olduğunu ima etti.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı seçimlere gözlemci göndermiyor

Gürcistan, geçtiğimiz yıllarda kabul ettiği Yabancı Ajan Yasası nedeniyle, hem ülke içindeki muhalefetin hem de Batı’nın sert tepkileriyle karşı karşıya kalmıştı. Ancak meselenin boyutu, yüzeyde görünenin çok daha ötesinde ve ülke üzerinde bir jeopolitik mücadelenin yaşandığı açıkça hissediliyor.

Bu bağlamda, Ukrayna’ya sıkça atıfta bulunan mevcut Gürcü iktidarı, ülkesini büyük güçlerin mücadele alanına dönüştürmek istemediğini vurguluyor. Batı ile ilişkilerini daha mesafeli ve dengeli bir şekilde sürdürmeye çalışan iktidar, 2008 yılı savaşının, Batı’ya fazla güvenilmesinin bir sonucu olarak çıktığını ve Gürcistan’ın bu durumdan büyük zarar gördüğünü düşünüyor. Öte yandan, Batılı devletler Yabancı Ajan Yasası üzerinden Gürcü yönetimine eleştirilerini sürdürüyor, hükümeti ülkede ifade özgürlüğünü yasaklamak ve insan haklarını kısıtlamakla suçluyor.

Batılı ülkeler, geçen yıl yapılan parlamento seçimlerinde usulsüzlük yapıldığı iddialarıyla seçimlerin tekrarlanmasını talep ettiğinde ve Başbakan Kobahidze de dahil olmak üzere üst düzey Gürcü yetkililere yaptırım uygulanması ve Gürcistan hükümetiyle resmî temasların sınırlandırılması kararı alındığında, Gürcistan iktidarı sert bir tepki göstererek AB ile müzakereleri 2028 yılına kadar askıya almıştı.[3]

Ülkenin yerel seçimlere gittiği bu dönemde, Batı ile yeniden bir gerilim yaşanması sürpriz olmayacaktı. Nitekim geçtiğimiz günlerde bu beklentiyi doğrulayan bir haber de geldi. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT), Ekim ayında yapılacak seçimlere Gürcistan hükümetinin geç daveti nedeniyle gözlemci göndermeyeceğini açıkladı. Gerçekten de Gürcistan hükümetinin AGİT’e resmî davetini 6 Eylül’de göndermesi, seçimlere bir aydan kısa bir süre kaldığı için teşkilatın gözlemci göndermeme kararı almasına neden oldu. Gürcistan hükümeti ise bu durumu, 2024 parlamento seçimlerinden bu yana Batı’nın devam eden baskılarının bir sonucu olarak değerlendiriyor. Son 20 yılda ilk kez Gürcistan seçimleri Batılı gözlemci misyonu olmadan gerçekleştirilecek. Bu durum, büyük olasılıkla seçimlerin meşruiyetinin, hem Batılı ülkeler hem de yerel muhalifler tarafından uzun bir süre tartışılmasına yol açacaktır.

Seçime doğru gerilim tırmanıyor

Yerel seçimlerin oldukça gergin bir ortamda geçeceği belirginleşiyor. Muhalifler her akşam Tiflis sokaklarında gösterilerini sürdürürken, hükümet de dikkat çekici bazı gözaltılar gerçekleştiriyor. Bu bağlamda, son olarak gözaltına alınan iki ünlü isim ve onlara yöneltilen suçlamalar, Gürcistan politikasını yeniden hareketlendirdi. Gözaltına alınanlardan biri, 2021-2024 yılları arasında Gürcistan Savunma Bakanlığı görevini üstlenen Juanşer Burçuladze. Eski bakan, görevi kötüye kullanmak ve kara para aklama suçlamalarıyla karşı karşıya.

Gürcistan siyasetinde dikkat çeken ikinci gözaltı, muhalefet partisi Birleşik Ulusal Hareket’in liderlerinden Levan Habeişvili’nin 11 Eylül’de gözaltına alınmasıyla yaşandı. Habeişvili, eski Cumhurbaşkanı Mikhail Saakaşvili’nin özgürlüğü için uzun süredir mücadele eden önemli bir figür. Savcılık, Habeişvili’yi yasadışı bir eyleme karışmak, güvenlik görevlilerine rüşvet vermek ve hükümetin devrilmesi için çağrıda bulunmakla suçluyor. Ancak muhalefet, hükümetin 4 Ekim seçimleri öncesinde endişelendiği için, muhalefet üzerinde baskıyı artırmaya çalıştığını savunuyor.

Gürcistan hükümeti, dış mihrakların ülkede karışıklık çıkarmaya çalıştığını ancak buna asla izin vermeyeceklerini belirtiyor. 11 Eylül’de Gürcistan güvenlik güçleri, ülkeye 2.4 kg heksojen sokmaya çalışan iki Ukrayna vatandaşını gözaltına aldıklarını açıkladı. Hükümet Başkanı Kobahidze, bu olaydan Ukrayna istihbaratını sorumlu tutarak içteki muhalif paydaşlarıyla birlikte Gürcistan’da darbe girişiminde bulunmayı planladıklarını iddia etti. Gürcistan medyası ise patlayıcı maddenin ülkeye, burada kullanılmak üzere getirildiğini öne sürdü.

Gürcü Rüyası iktidarında Gürcistan’ın durumu

Gürcistan’da bugünkü siyasi atmosferin temelleri 2012 yılındaki seçimlerde atıldı. Nitekim 1 Ekim 2012’de gerçekleşen genel seçimlerde dönemin cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’nin Birleşik Ulusal Hareket Partisi, Rusya’ya yakınlığıyla tanınan milyarder işadamı Bdzina İvanişvili liderliğindeki Gürcü Rüyası Partisi’ne karşı kaybetti. Mihail Saakaşvili seçimleri kaybettiğini itiraf etti ve bunun üzerine Avrupa ülkeleri, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, ABD ve Rusya’dan seçimlerin demokratik bir ortamda geçtiğine ilişkin övgü dolu açıklamalar geldi.[4]

Yalnız Gürcü Rüyası iktidara geçtikten sonra Batı ile ilişkilerde daha pragmatik davranmaya ve reel politik adımlar atmaya başladı. Nitekim ortada, ülke topraklarının bir kısmında ayrılıkçılığın sürdüğü bir gerçek ve 2008’deki savaşın halk üzerinde oluşturduğu psikolojik bir travma vardı. Bilindiği gibi, 2008 yılında Rusya ile Gürcistan arasında Güney Osetya Savaşı diye bilinen kısa süreli bir savaş meydana gelmiş, Avrupa Birliği’nin arabuluculuğuyla sona ermişti. Savaşın ardından Rusya’nın desteklediği Abhazya ve Güney Osetya bölgeleri, Gürcistan’dan tek taraflı bağımsızlığını ilan etmişti. Rusya, 2008’de bu iki bölgenin sözde bağımsızlığını tanımıştı. Gürcistan ise buna karşılık Rusya ile diplomatik ilişkileri kesmişti.[5]

Gürcü Rüyası, ülkenin toprak bütünlüğünün ihlalini, Batı ile Rusya arasındaki jeopolitik güç çekişmesinin bir sonucu olarak görüyor. Bundan dolayı iktidarının ilk günlerinden itibaren siyasi ve ekonomik politikaları önceliklendirerek ülkeyi ekonomik açıdan kalkındırmaya çalışıyor. Ülkede ekonomik refahın artmasının ileriki dönemlerde ülkedeki ayrımcılık sorununu çözeceğine ve bütünlüğünü sağlamakta yardımcı olacağına inanıyor. Bu manada Azerbaycan’ın yıllarca uyguladığı yaklaşım, Gürcü Rüyası için önemli bir örnek olarak teşkil ediyor. Nitekim Azerbaycan, ekonomisini iyileştirdikten ve ekonomik kazanımlarıyla ordusunu kuvvetlendirdikten sonra işgal altındaki topraklarını kurtarmıştı. Bununla beraber Gürcü iktidarı hızla değişen dünyada konjonktür ve fırsatları değerlendirmeyi de “es geçmek” istemiyor. İşte iktidarın “es geçmek” istemediği hususlardan biri de, günümüz reel politikasında önemli bir mesele olan “koridorlar rekabetinde” yer alması, yani ülkesini doğu-batı arasındaki nakliye koridorunun önemli bir güzergahına çevirmek istemesi…

Hükümet kalkınma stratejisi olarak ulaştırma lojistiğini geliştirmeyi ve ülkeyi jeo-ekonomik bir merkeze dönüştürmeyi uzun vadeli bir proje olarak ele alıyor. Özellikle Orta Koridor’un Kafkasya rotasında daha fazla kazanım elde etmek hükümetin öncelikleri arasında. Bundan dolayı Çin, Azerbaycan, Kazakistan ile iş birliğine önem veren hükümet, koridorlar “pastasının” uzağında kalmak istemiyor ve haliyle ciddi altyapı çalışmaları yaparak lojistik donanımlarını zenginleştiriyor. Hükümetin çalışmaları, açıkladığı rakamlara yansıdığında, geçen yıl demiryolu yük cirosunun 13.7 milyon tona yükseldiği ve bunun yaklaşık %59’unun da transit trafiğiyle elde edildiği anlaşılıyor.[6]

Bu arada hükümet göreve geldiğinden beri ülke ekonomisinin geliştiğini, işsizlik oranlarının düştüğünü, bütçe gelirlerinin üç katın üzerinde arttığını, son 4 yılda ise ülkenin %9.7 oranında büyüdüğünü, dış borcunun ise %60’lardan %34.6’lara kadar düştüğünü söylüyor.[7] Dolayısıyla 2012 öncesine göre ekonominin her alanında ciddi ilerlemeler elde edildiğini, bunun da özgür Gürcistan açısından önemli olduğunun altını çiziyor.

Bununla beraber bazı uzmanlara göre, hükümetin özellikle son dönemde hem Çin ile ekonomik ilişkilerini daha da artırması, hem de Rusya ile ilişkilerde daha iyimser görünümü, Batı’yla ilişkilerde “stratejik bir boşluk” ortaya çıkarıyor. Dolayısıyla Batı yatırımları gerilerken ve ABD ile AB’nin ülkeye desteği azalırken, Çin ve doğu ile ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi Gürcistan’ı bir belirsizliğe doğru götürüyor.[8] Bu durum ise Batılı güçlerin genellikle hükümeti, “Rus yanlısı” olarak yaftalamasıyla sonuçlanıyor.

Gürcistan’ın Batı ile ilişkileri eskiye oranla çok kötü

Temmuz 2025’te Avrupa Komisyonu Gürcistan hükümetini, Yabancı Ajan Yasası ile LGBT propagandasının yasaklanması kararlarından vazgeçmeye çağırdı, aksi halde 2017’den beri Gürcistan vatandaşlarına Avrupa’ya seyahat etmesine olanak veren vizesiz geçiş hakkının engelleneceğini bildirdi.

Buna karşılık Başbakan Kobakhidze, ülkede zaten kitlesel ayaklanmalar olmayacağını söyleyerek bu tür girişimleri ters etki olarak nitelendirdi. Ayrıca Batı’nın Rusya’ya karşı “ikinci bir cephe” açma ve Moskova ile silahlı bir çatışma başlatma önerilerini her zaman reddettiklerini vurguladı. Kobahidze ayrıca ülkede AB’ye olan güvenin %80’den %50’ye gerilediğini, bunun ise halkın Batı’ya olan güveninin sarsıldığı anlamına geldiğini ifade etti. Oysa AB, Gürcülerin yaklaşık %70’inin AB’ye entegrasyondan yana olduğunu iddia ediyor.[9]

Son dönemde Batılı ülkelere karşı retoriği daha da sertleşen Gürcistan hükümeti, Batı ülkelerini muhalefetle görüşmek, devam eden gösterilere destek vermekle itham ediyor. Bu bağlamda hükümetin ABD ile de arası pek iyi değil. Taraflar arasındaki ilişkiler bugün sadece formel karakter taşıyor ve hâlâ Tiflis’te bir ABD büyükelçisi bulunmuyor. İki ülke arasında 2009’da başlayan stratejik ilişkiler Biden yönetimi tarafından durduruldu, gerekçe olarak Yabancı Ajan Yasası gibi kararlar gösterildi. Gürcistan hükümeti ABD yeni yönetimiyle stratejik ilişkilerin yeniden başlamasını arzu ediyor fakat Trump yönetimi Gürcü hükümetinin yasallığını tartışmaya açmasa da üst düzey ilişkilerle ilgili adım atmakta acele etmiyor.

Seçimlerin kritik zamanlaması

Bugün, dünya, yarının ne getireceğini asla bilemeyeceğimiz bir dönemi yaşıyor. Özellikle Ortadoğu’da İsrail yönetiminin olağanüstü, büyük boyutlu ve uluslararası hukuka aykırı hareketleri, Rusya-Ukrayna cephesinde savaşın sınırlarının giderek genişlemesi, Çin ve Hindistan’ın ABD’yi zor durumda bırakan hamleleri ve Avrupa’nın, Rusya’nın kapılarına dayanmışken çaresizce sürdürdüğü politik çabaları, planların ötesinde bir dünyaya ve tahmin edilemez gelişmelere doğru ilerlediğimizi gösteriyor.

Böylesine bir ortamda, Gürcistan’daki yerel seçimler daha da fazla dikkat çekiyor. Zira, tarih boyunca dünyanın en sıcak bölgelerinden biri olan Güney Kafkasya, günümüzde de jeopolitik mücadelenin en önemli merkezlerinden biri olma özelliğini sürdürüyor. 8 Ağustos’ta ABD’de gerçekleşen görüşmelerde, Ermenistan ve Azerbaycan liderlerinin iki ülke arasındaki düşmanlığı sonlandırarak dostluk mesajları vermeleri, Güney Kafkasya’nın istikrarı açısından kayda değer bir gelişme olsa da, Gürcistan’daki mevcut gerilim, bölgesel barışın zarar görmesine yol açabilir.

Gürcistan özelinde, dünyanın büyük güçlerinin beklentileri birbirinden farklıdır. Gürcistan hükümeti, herhangi bir dış baskıyla değil, tamamen kendi iradesine dayanarak politik adımlar atmayı hedefliyor. Ancak Batılı ülkeler, bu durumu Tiflis’in eksen değiştirmesi olarak değerlendiriyor ve Gürcistan’ın Batı’dan uzaklaşmaması için ülkedeki muhalefet güçlerine hem maddi hem de manevi destek sağlamaya çalışıyor. Bu durum ise Gürcistan’ı iç siyasette oldukça kırılgan bir zemine doğru sürüklüyor. Gürcistan’daki istikrarsızlık, Güney Kafkasya’da yeni bir istikrarsızlık döneminin kapısını aralayabilir. Bu da, tıpkı günümüz dünyasında olduğu gibi, tüm bölgeyi belirsiz ve öngörülemez bir geleceğe doğru yönlendirebilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 3 Ekim 2025’te yayımlanmıştır.

[1]https://sputnik-georgia.ru/20250911/gruzinskaya-mechta-nezadolgo-do-vyborov-lidiruet-v-oprose-gorbi–reaktsiya-vlastey-294899445.html

[2] https://www.vesti.ru/article/4683001

[3] https://fikirturu.com/jeo-politika/iki-ates-arasinda-sikismis-gurcistan/

[4] https://www.bbc.com/turkce/haberler/2012/10/121003_georgia_elections

[5] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/rusya-gurcistan-savasinin-14-yil-donumu/2655873/

[6] https://russiancouncil.ru/analytics-and-comments/columns/postsoviet/strategiya-gruzinskoy-mechty-mezhdu-aziey-i-evropoy/

[7] https://civil.ge/ru/archives/677179

[8]https://sovanews.tv/2025/03/14/razvorot-na-vostok-k-chemu-privedet-ekonomicheskaya-strategiya-gruzinskoj-mechty/

[9] https://vz.ru/world/2025/9/14/1359327.html

Ramin Sadık
Ramin Sadık
Doç. Dr. Ramin Sadık - 1977’de Azerbaycan’da doğdu. 1999’da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü’nden mezun oldu. 2003’de Marmara Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nde yüksek lisansını, yine aynı üniversitede 2009’da doktorasını tamamladı. 2010-2014 yıllarında Azerbaycan Muallimler Enstitüsü’nde öğretim üyeliği ve Azerbaycan Bilimler Akademisi’ne bağlı Şeki Regional Merkezi’nde bilim sekreterliği görevinde bulundu. 2014’te Türkiye’ye dönen Ramin Sadıgov halen Bayburt Üniversitesi’nde doktor öğretim üyesi olarak çalışıyor. Rusça ve İngilizce bilen Sadıgov, daha çok Kafkasya tarihi, Osmanlı-Rusya, Rusya-Azerbaycan, Rusya-Ermenistan ve Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri üzerine, aynı zamanda Bolşevik Devrimi ile Rusya’nın 20. Yüzyıl başlarındaki askeri ve siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x