Bir süredir Gürcistan’da yaşanan ilginç gelişmeler dünya gündeminin dikkatini çekiyor. Zira hükumetin tartışmalı “Yabancı Ajan Yasa” tasarısını parlamentoda görüşmeye başlaması ile Tiflis sokaklarında yeniden gösteriler başladı.
Esasında yasa tasarısı hakkında aşağıda daha ayrıntılı bilgileri vereceğiz, ancak şurası bir gerçek ki, mesele Gürcistan’ın bir iç meselesi olmaktan çıktı. Çünkü geçen yıl gündeme gelip de gösterilen halk tepkisi nedeniyle hükumet tarafından geri çekilen yasa tasarısının yeniden gündeme gelmesi sokakları karıştırdığı gibi tasarıya uluslararası tepkiler de giderek artıyor. Özellikle Batılı güçler yasa tasarısıyla ilgili Gürcistan hükumetini uyararak meselede Rusya “parmağı” arıyor. Rusya ise süreci Batı’nın onu Güney Kafkasya’da sıkıştırması olarak görüyor. Bu nedenle de açıkça olmasa bile genel olarak Gürcü hükumetinden yana tavır sergiliyor.
Gerçekten de bir süredir hem Rus basını hem de Gürcü hükumetine yakın çevrelerde, Batı tarafından Rusya’ya karşı “ikinci cephenin Gürcistan’dan” açılmak istendiğine dair iddialar gündeme getiriliyor.[1] AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell iddiayı reddetse bile sonuçta Batı’da genel olarak yasa tasarısını kabul etmekle hükumetin Gürcistan’ı “Batı değerlerinden uzaklaştıracağı” şeklinde yorumlar yapılıyor. Bu yüzden de Gürcistan’ı tamamen Rusya eksenine kaptırmamak için Batılı ülkeler ciddi bir uğraş veriyor.
Rusya ile Batı arasında sıkışan Gürcistan
Tarih boyunca büyük güçlerin ilgisini çeken bölgelerden birisi kuşkusuz Güney Kafkasya oldu. Bu yüzden bölge birçok savaşlar gördü, toplumsal kırılmalar yaşadı ve acılar çekti. Çarlık ve Sovyet yönetimlerinin egemenliği döneminde bölgede tek söz sahibi Rusya’ydı. Fakat SSCB’nin dağılmasından sonra bölgeye Batılı güçler de ilgi göstermeğe başladı, sonuçta Güney Kafkasya yeniden Rusya ile Batı arasındaki rekabet mekânlarından birisi haline geldi.
Gürcistan 2003 yılında Mihail Saakaşvili’nin iktidara gelmesiyle tamamen Rusya’dan uzaklaşmaya başladı, siyasi, sosyal ve ekonomik her alanda ABD ve AB eksenli bir politika izlemeye çalıştı. Bu dönemde ülkeye ABD’nin tam olarak yerleşmeye çalışması, 2006 yılından itibaren Rusya ile Gürcistan arasındaki ilişkilere zarar verdi, dahası Gürcistan’ın Batılı güçlerin de tahrikiyle Ağustos 2008’de Güney Osetya ve Abhazya’ya yönelik askeri operasyonlar başlatması Rusya’yı alanda önlemler almak zorunda bıraktı. Sonuçta Rus tankları Gürcistan’a girdi. Tankların Tiflis’in birkaç kilometre mesafesine kadar sokulması sırasında özellikle ABD Gürcistan’ı yalnız bıraktı. Diğer yandan sadece Batı eksenli bir politika izlemenin Gürcistan’a bedeli ağır oldu. Ülke 2008 Savaşı sonucunda Güney Osetya ve Abhazya’yı kaybetti.
2008 Savaşı esnasında Rusya’yı daha ileri gitmekten Fransa alıkoydu. Nitekim Fransa’nın ciddi çabasıyla savaş durduruldu. Dolayısıyla savaştan sonra Rusya-Fransa arasındaki işbirliği, Gürcistan’da ABD’ye “alan daralttı”. Yani Rusya savaştan sonraki süreçte bölgede ABD etkisinin zayıflatılması amacıyla Fransa ile uyum içinde çalıştı. İki ülke arasındaki uyum, ilerleyen süreçte ülke cumhurbaşkanı Saakaşvili’nin iktidarı kaybetmesinde de etkili oldu.
Saakaşvili’nin gidişiyle ABD etkisi Gürcistan’da azalırken, ülkede iktidar olmak için yola çıkan ve Gürcü Hayali Partisi’ni kurmaya karar veren işadamı Bdzina İvanişvili’nin hem Rus hem de Fransız vatandaşlığına sahip olması hiç de tesadüf sayılmaz. Rusya’da zenginliğe kavuşabilmiş İvanişvili, 2012 yılında partisinin seçimleri kazanmasıyla iktidar oldu, Rusya ile ilişkileri geliştirmek için derhal özel bir temsilci atadı. Böylece İvanişvili’nin iktidar olmasıyla Gürcistan dış politikası ABD’ye mesafeli, ancak Rusya ve Fransa ile uyumlu hale geldi.
Yeni yönetim 2018 yılında Gürcistan cumhurbaşkanlığına Fransa’da doğan ve Fransız vatandaşlığına sahip olan Salome Zurabişvili’yi aday gösterdi, böylece Gürcistan tarihinde ilk kez ülkeyi bir kadın cumhurbaşkanı yönetirken Fransa ve Rusya’nın uyumlu çalışması bir kez daha dikkatlerden kaçmadı.
“Yabancı Ajan Yasa” Tasarısı
Bdzina İvanişvili’nin Gürcü Hayali Partisi, yönetime geldiği günden beri bir yandan Rusya ile yakın ilişkileri geliştirmeğe devam ederken, bir yandan da Batılı ülkelerle ilişkileri “idare etmeye” çalıştı. Tabii ayrılıkçı bölgelerin yeniden ülkenin uluslararası sınırları içine alınması gerektiği bilinciyle hareket etmeyi unutmadı, fakat bunu Rusya ile gerilim yaşayarak değil, siyasi ve ekonomik ilişkileri geliştirerek elde etmeyi öncelikli hedefi olarak belirledi. Bundan dolayı 2018’den itibaren ülkenin Rusya ile ekonomik ilişkilerinde ciddi ilerlemeler kaydedildi. Fakat Rusya’yı işgalci olarak gören Gürcü toplumunda kuzey komşu ile ilişkilerin geliştirilmesi hükumetin istediği kadar karşılık bulmadı. Hatta özellikle yeni yetişen genç nesil, yönetime karşı hep “Rusya” tepkisi göstermeğe başladı.
20 Haziran 2019’da Tiflis’te düzenlenen 26. Ortodoks Parlamentolar Arası Genel Asamblesi için ülkede bulunan Rusya Komünist Partisi üyesi ve Duma milletvekili Sergey Gavrilov’un, Gürcistan Meclis Başkanı’nın koltuğuna oturarak Rusça bir konuşma yapması bir anda toplumsal tepkiye neden oldu. Derhal sokaklara çıkan gençlere muhalif partilerin de destek vermesiyle ülke çapında hükumet karşıtı mitingler düzenlendi. Özellikle genç neslin Rusya’yı ülkenin içişlerine karışmakla suçlaması Rusya ile uyumlu siyaset yürütmeye çalışan Gürcü Hayali Partisi’ni zor durumda bıraktı. Bu arada Tiflis’teki protestolar, Moskova’nın tepkisini çekti. Nitekim Rusya Başkanı Vladimir Putin’in kararıyla, Rusya’dan Gürcistan’a uçuşlar “geçici olarak” durduruldu. Kuşkusuz Gürcistan hükumeti böyle bir tepkiyi beklemiyordu; dolayısıyla yeniden Batı ile ilişkilerini geliştirmeye daha fazla özen göstererek 2022’de Ukrayna ve Moldova’nın ardından AB üyesi olmak için başvuruda bulundu. Lakin AB, 23 Haziran 2022’de Ukrayna ve Moldova’ya katılım için aday statüsü verirken Gürcistan’ın başvurusunu erteledi. Dahası tutuklu bulunan eski Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’ye yurt dışında tedavi edilmesi imkanının sağlanmasını istedi.
Hal böyle olunca Gürcistan’daki Batı karşıtı gruplar, ülkedeki yabancı etkisini dizginlemek için harekete geçtiler. Bu kapsamda Aralık 2022’de Gürcü Hayali Partisi’nden ayrılan bazı delegeler parlamentoda “Halkın Gücü” fraksiyonunu kurarak şiddetli bir şekilde Batı karşıtı politika yürütmeye başladılar. Özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinden sonra fraksiyon, Batının Gürcistan’ı Rusya ile savaşa çekmek istediğini iddia ederek Şubat 2023’te parlamentoya “Dış güçlerin ülkede şeffaflığına” ilişkin bir yasa tasarısı sundular. Tasarıyı hazırlayanlar fonlarının yüzde 20’sinden fazlasını yurt dışından alan Gürcü sivil toplum kuruluşlarının yahut kurumlarının “yabancı ajan” olarak kaydolmalarını ve para cezalarıyla karşı karşıya kalmalarını önerdiler.
Tasarının gündeme gelmesiyle Gürcistan siyasetinde ciddi bir tartışma başladı. Nitekim muhalefet ilk günden itibaren tasarıyı “Rusya tasarısı” olarak nitelendirerek karşı çıktı. Muhalefetin tezi tasarının 2012 yılında Rusya’da kabul edilen “yabancı ajan” yasasının bir benzeri olmasıydı. Bilindiği gibi Rusya’da kabul edilen yasa önceleri sadece STK’ları kapsamış olsa da 2017’den itibaren medyayı da içine almıştı. Böylece yasaya göre yabancı medya kuruluşları nereden para aldıklarını ve bu parayı Rusya içinde nerede harcayacaklarını belgelemek zorunda bırakılmışlardı.[2] Haliyle Gürcistan muhalefeti Rusya’da kabul edilen yasanın ülkedeki özgür düşünce ve demokratik hak taleplerini susturduğunu belirterek Gürcü hükumetinin tasarıyı Kremlin’in baskısı ile hazırladığını, dolayısıyla kabul edilmesi halinde ülkedeki muhalefetin bastırılacağını savundu. Muhalefete destek Cumhurbaşkanı Salome Zurabişvili’den geldi. O da metinde “Rus Eli” olduğu imasında bulundu.
Oysa metni hazırlayanlar tüm suçlamaları reddederek bazı ülkelerde de benzer metinlerin olduğunu gerekçe gösterdiler, bu bağlamda yasa tasarısı hazırlanırken 1938’de ABD’de kabul edilen FARA’yı (Foreign Agents Registration Act) örnek aldıklarını iddia ettiler.
Tasarının ilk kez Meclis’e sunulması ve geri çekilmesi
20 Şubat 2023’te tasarı Meclis’e geldiğinde Gürcü Hayali Partisi iktidarı metni destekledi. 28 Şubat’ta 63 Gürcü basın ve medya kuruluşu metindeki talepleri kabul etmeyeceklerini açıkladılar. Dahası tasarıya uluslararası tepki de gelmekte gecikmedi. Nitekim Batılı devlet ve gayri devlet kurumları tarafından yapılan açıklamalarla Gürcistan hükumetinin tavrını eleştirirken, ABD “tasarının Gürcistan’daki fikir özgürlüğü ve demokratik gelişimlere zarar vereceğinden endişe duyduğunu” belirtti.
2023 Mart ayı başında yasa tasarısı meclise sunuldu. Meclis içinde müzakerelerde tansiyon yükselirken, bina önünde de muhalefetin gösterileri başladı. Göstericilerin binaya saldırması üzerine polis ekipleri müdahalede bulundu. Fakat polisin müdahalesine rağmen göstericilerin sayısı çoğalmaya devam etti. 9 Mart’ta hükumet yasa tasarısını geri çekeceğini açıkladı. Böylece tasarı, karşı çıkanların baskısıyla geri çekildi.
Tasarının yeniden Meclis’e gelmesi ve mevcut durum
Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Gürcistan’ı elden bırakmak istemeyen Fransa’nın başını çektiği Avrupa Birliği, Aralık 2023’te Gürcistan’a adaylık statüsü verdi. Müjdeli haber üzerine bir açıklama yapan Gürcistan Başbakanı İrakli Garibaşvili, hükumet olarak 2012’den beri yüksek bir çaba sarf ettiklerini ve başarının elde edilmesinde Gürcü halkının büyük rolü olduğunu kaydetti. Fakat AB hükumetten, Gürcistan mevzuatlarının liberalleştirilmesini içeren çeşitli şartların yerine getirilmesini istedi ve “yabancı ajan” tasarısının kabul edilmesinin ilişkilerde sorun çıkaracağı konusunda uyarıda bulundu.
Bu arada Başbakan Garibaşvili Ocak 2023’te görevinden istifa ettiğini duyurdu. Başbakanlık koltuğuna 2016-2019 yıllarında parlamento başkanlığını yürüten ve Gürcü Hayali Partisi’nin başkanı olan İrakli Kobahidze oturdu. Kobahidze yaptığı ilk basın açıklamasında, dış politikada dengeli bir siyaset yürütmek arzusunda olduğunu ifade etmekle beraber Rusya’nın Gürcistan topraklarını işgal ettiğini hatırlatmayı da unutmadı. Fakat Kobahidze’nin başbakanlık koltuğuna geçmesinden sonra hükumet AB’nin uyarısına rağmen parlamentoya “yabancı ajan” yasasını yeniden getirdi. Böylece sonbaharda yapılması gereken parlamento seçimlerinden önce elini güçlendirmek istediği bir manevra yaptı.
Yasanın yeniden Meclis’e gelmesi, bir yıl önce olduğu gibi hem siyaseti hem de sokakları hareketlendirdi. Dahası ülke içinde metinle ilgili tartışmaların sürdüğü bir ortamda hükumet ile Batılı ülke temsilcileri arasındaki karşılıklı söz düellosu şeklindeki açıklamalar ortamı daha da gerdi. Ülkesinin “Ukrayna’nın haline düşmesini istemediğini” ifade eden Gürcistan Başbakanı İrakli Kobahidze, yasa tasarısını kabul etmekte kararlı olacaklarını ifade etti. ABD ve Batılı ülkeleri, muhalefete açıkça destek vermekle suçladı. Gürcü Hayali Partisi’nin kurucusu ve eski Başbakan Bdzina İvanişvili de başbakanın söylemlerine yakın açıklamalar yaptı, lakin aynı zamanda ülkenin 2030’da AB’nin tam üyesi olacağına inandığını belirtti. Böylece iktidar partisi hem yasayı meclisten geçirmekte hem de Batı değerlerine entegrasyon noktasında kararlı olduğunu ifade etmeyi sürdürdü. Bu arada Gürcistan Parlamento Başkanı Şalva Papuaşvili da bazı ülkelere ait diplomatik temsilcileri, ülkenin iç işlerine fazlasıyla karışmakla suçlayarak rahatsızlığını dile getirdi. Hükumet tarafındaki bu açıklamalara rağmen Gürcistan Cumhurbaşkanı, yeniden Meclis’e getirilen tasarıyla ilgili açıkça veto hakkını kullanacağını ifade ederek ülkenin yönünün Batı’ya doğru olması gerektiğinin altını çizdi.
Gürcistan zor bir seçimle karşı karşıya
Yasa tasarısının geçtiğimiz ay yeniden Meclis oylamasına takdimi, Gürcistan üzerinde Batılı güçler ile Rusya arasındaki mücadeleyi tekrar başlattı. Batılı güçler yasanın kabulü halinde Gürcistan’ın Batı demokrasisinden uzaklaşacağını savunurken Rusya tasarıya yönelik destekleyici açıklamalar yaptı. Nitekim Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvedev, mitinglerin arkasında tecrübeli “Hollywood eli” olduğunu belirtti. Medvedev’in ifadelerine ABD’li eski istihbaratçı Scott Ritter’in açıklaması destek olur nitelikte. Zira Ritter, CIA’nın Gürcistan’da hükumeti devirebileceğini iddia ederek meseleye yeni bir boyut kazandırdı.
Kuşkusuz Tiflis iki taraf arasında bir seçim yapma durumunda…
Her ne kadar hükumet dengeli bir dış politika izlemek istediğini söylese de Batı’nın Rusya’yı bölgeden sıkıştırıp çıkartmak istediği ve Ukrayna savaşı nedeniyle Gürcistan’ı daha çok yanına çekmeye çalıştığı, Rusya’nın da buna karşı Batılı ülkelerin Ermenistan’ın ardından Gürcistan’da da güçlenmesini hiç arzulamaması gerçeği öne çıkıyor.
Bu durum Gürcü hükumeti üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor ve taraf seçmekte zorlanıyor. Haliyle her ne kadar tarafsız ve dengeli bir dış politika tercih ettiğini söylese bile Ukrayna-Rusya Savaşı’na bakışı ve Rusya’nın genel olarak Güney Kafkasya’da sıkıştırılmak istenmesi karşısındaki tavrı nedeniyle Gürcü hükumeti, hem Cumhurbaşkanı, hem Batı ülkeleri, hem de ülke muhalefeti tarafından ağır bir şekilde eleştiriliyor. Dolayısıyla hükumet ile Cumhurbaşkanı arasındaki anlaşmazlık da ülkeyi her geçen gün geriyor, yasa tasarısı nedeniyle karşı tarafta görülen hükumet, Rusya’dan yana diye nitelendiriliyor.
ABD Zengezur Koridoru’na karşı
Lakin meseleyi bir de bölgeden geçen transit yolları üzerinde hakimiyet mücadelesi olarak değerlendirmek gerekir.
ABD, Çin’den başlayarak “Orta Koridor”dan geçen güzergaha Gürcistan ekseninde Çin’e engel olmaya çalışıyor. Bu bağlamda ABD, Azerbaycan’ın Nahçıvan’a uzaması gereken Zengezur Koridoru’na da sıcak bakmıyor ve Ermenistan’ı koridor noktasında itiraza sevk eden ülkeler arasında yer alıyor. ABD’nin bu çabası “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin ilgili taraflarından olan Türkiye ve Azerbaycan’ın çıkarlarına ters düşüyor.
Bu arada projenin asıl savunucusu Çin ise savaş nedeniyle kapanan Rusya güzergâhı yerine aktif olan Orta Koridor’un Gürcistan ayağını ciddi şekilde önemsiyor, bu bağlamda Gürcistan hükumetiyle işbirliği imkânlarını genişletiyor.
Dolayısıyla Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu’nun restore edilmesiyle yük taşıma kapasitesinin arttırıldığı bu günlerde Gürcistan’ın üzerindeki baskı, büyük güçlerin güzergahlara hâkim olma mücadelesi gibi de yorumlanabilir. Böyle bir ortamda ülkenin dış politikada nasıl bir yol izleyeceğini şimdiden kestirmek mümkün olamıyor lakin Türkiye ve Azerbaycan açısından Tiflis’in dengeli bir siyaset izlemesi hususu öne çıkıyor.
Bağımsız ve dengeli dış politika ihtiyacı
Sonuç olarak denebilir ki, Güney Kafkasya’nın her üç ülkesinin bağımsız ve dengeli dış politika izlemesi hem kendilerinin hem de bölgenin güvenliği açısından önem arz ediyor.
Bu bağlamda oldukça zor durumda bulunan Gürcistan hükumetinin belki de ülke içi ve dışındaki tartışmaların odağındaki yasa tasarısının Meclis sürecini askıya alması ve tüm enerjisini sonbahardaki parlamento seçimlerine harcaması doğru olacaktır.
Zira tasarının gündemde tutulması toplumsal olayları çığırından çıkarabileceği gibi uzun vadede büyük güçlerin ülkenin içişlerine karışması, ülke egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit edebilir. Bu durum ise Güney Kafkasya’da gerilimin artmasına neden olabilir ve Azerbaycan ile Türkiye’nin önerisi olan bölgesel işbirliği imkânlarının geliştirilmesine cevap vermeyebilir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 14 Mayıs 2024’te yayımlanmıştır.
[1] https://www.rbc.ru/rbcfreenews/642bf2fa9a794741353edd8f
[2] https://tr.euronews.com/2019/11/21/rusya-parlamentosu-gazetecileri-yabanci-ajan-olarak-nitelendirecek-tasariyi-kabul-etti