İran-İsrail Savaşı ve koridorlar: Küresel sistemde yeni bir damar tıkanıklığı

İsrail-İran savaşı küresel ticaretin hangi yollarını etkiliyor? Bu savaştan zarar gören ülkeler hangileri? Savaş uzarsa, küresel ticaret nasıl etkilenir? Türkiye’nin oluşan yeni jeopolitik denklemde karşı karşıya olduğu riskler ve fırsatlar neler? Dr. Emrah Kaya yazdı.

İran ve İsrail, uzun zamandır vekalet savaşı sürdüren aktörlerdi. Ancak İran’ın Suriye ve Lübnan’daki vekil güçlerinin zayıflatılması sonrasında doğrudan çatışmaya giren devletlere dönüştüler. İsrail, 13 Haziran’da düzenlediği saldırıyla İran’da kilit isimleri ve hedefleri vurdu. Bu tarihten beri taraflar savaşıyor. En son ABD’de İran’ın nükleer tesislerini vurarak savaşa dahil oldu.

Yaşanan savaş ve taşıdığı risk, sadece İsrail ve İran’ı iki değil, küresel ve bölgesel denklemleri de etkiliyor. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın da sürdüğü düşünüldüğünde küresel sistemin önemli çıkmazlarla karşı karşıya olduğu görülüyor.

Savaşın koridorlar boyutu

İran, uzun zamandır bölgede koridorlar noktasında merkeze dönüşmek istiyor. Bu amaçla Çin’in Kuşak-Yol Projesi’ne dahil olarak bu ülkeyle stratejik ortaklık kurdu. Mumbai’den Finlandiya’ya kadar mal taşımayı kolaylaştırmak için tasarlanmış büyük bir transit yol olan Kuzey-Güney Koridoru da (INSTC) İran limanlarını ve demiryollarını kullanmayı planlıyor. Tahran, Asya ile Basra Körfezi arasında taşımacılık ağı olmayı hedefleyen Aşkabat Anlaşması’nın taraflarından da biri.

Bunlara ek olarak Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) Türkiye’ye ulaşan karayolu nakliyesi konusunda da Tahran yönetimi Ankara ve Abu Dabi ile anlaştı. Ayrıca İran ve Azerbaycan arasında da, Zengezur Koridoru’nun yerine kısa vadede kullanılabilecek Aras Koridoru anlaşması yapıldı.

Orta Asya devletlerini Çabahar Limanı’na çekmeye çalışan İran, Türkistan’ın denizlere ulaşan limanı olmak için de girişimlerde bulunuyor. Tüm bu koridor anlaşmaları ve projeleri İran’ın jeopolitik önemini gösteriyor, Tahran’a Çin ve Hindistan gibi iki aktörle ilişkilerini sürdürme imkânı tanıyor.

Bu jeopolitik önemine rağmen, İran’ın güvenliğini sağlayamayan bir ülke olması potansiyelini ortaya koymasını engelliyor. Zira Çabahar Limanı’nın bulunduğu bölgede etnik-ayrılıkçı Beluc gruplar bulunuyor. Limana çeşitli saldırıların yaşandığı biliniyor ve bölgede farklı terör örgütleri de faaliyet gösteriyor. Bu da İran’a yatırım yapmak isteyen devletlerin aklında soru işaretleri yaratıyor. Bunların da üstüne İsrail’in İran’a saldırması soru işaretlerini artırdı.

Bütün bunlar, başka devletlerin Orta Koridor, Zengezur Koridoru, Kalkınma Yolu veya Orta Asya’nın Afganistan-Pakistan üzerinden denizlere ulaşmak istediği Trans-Afgan Ulaştırma Koridoru gibi çeşitli alternatif koridorlara yönelmesine yol açabilir. Bu da İran için büyük bir kayıp demektir.

Benzer bir durum İsrail için de geçerli. İsrail, Hindistan merkezli Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’na (IMEC) dahil. Ancak 7 Ekim’de Gazze’de başlayan çatışmalarla ve daha sonrasında İsrail’in sürdürdüğü soykırımla birlikte IMEC’in inşası ve sürdürülebilirliği tartışmalı hal aldı. İran’la savaşan İsrail’in IMEC’in hayata geçmesi konusunda önemli bir engel teşkil ettiği görülüyor. Zira dokunulamaz olduğu düşünülen İsrail, füzelerin hedefinde.

İran ne yapabilir?

Hem bu kayıplara karşılık hem de Batı’yı zor durumda bırakmak için İran’ın elinde iki koz var: Hürmüz Boğazı ve Yemen’deki Husilerin istikrarsızlaştırabildiği Kızıldeniz.

Kızıldeniz, İsrail’in Gazze’ye olan saldırıları sürecinde büyük ölçüde tıkandı. İran-İsrail Savaşı’yla da Hürmüz Boğazı ön plana çıktı.

İran ile Batı arasında gerginliğin arttığı her süreçte Tahran, Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceğini dile getiriyor. ABD’nin İran’ı vurması sonrasında Tahran yönetiminin atacağı adım netleşmese de Hürmüz Boğazı’nı kapatma ihtimali güçlendi.

Hürmüz Boğazı, Basra Körfezi ile Hint Okyanusu’nu birbirine bağlıyor. Boğazın genişliği 33 ile 54 km arasında. İran’ın bu bölgeyi kapatma kapasitesi var. Kapatma, boğazı mayınlarla doldurmak demek.

Ayrıca çeşitli devlet dışı aktörler aracılığıyla Kızıldeniz’de olduğu gibi Hürmüz Boğazı’nda da gemileri hedef alması mümkün. Gemilerin navigasyon ve iletişim sistemlerine zarar verebilecek elektronik müdahale de gerçekleştirebilir.

Hürmüz Boğazı’ndan gemilerin geçememesi hem bölge hem de küresel ekonomi için büyük bir tehdit anlamına geliyor. Tam bir damar tıkanıklığı aslında…

Tıkanıklık, kısa vadeli olsa bile yaratacağı etki ve bölgede yaşanması muhtemel olan çatışma, krizin olumsuz etkisinin daha uzun vadeli olmasına yol açacaktır.

Hürmüz neden önemli?

Peki, Hürmüz Boğazı neden önemli?

İlk olarak bölgedeki enerji ticaretinden bahsedilebilir. Enerji ticaretinin günümüzde sekteye uğraması ABD, Avrupa, Hindistan ve Çin gibi ülkelerin istemeyeceği bir durum. Hürmüz Boğazı’ndan Suudi Arabistan, BAE, Kuveyt, Katar, Irak ve İran’dan çıkarılan petrol geçiyor. Bu, dünyadaki petrol arzının yaklaşık %25 ila %30’unu oluşturuyor yani yaklaşık olarak günde 20 milyon varil.

Ayrıca dünyadaki sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) %20’si yani 100 milyar metreküpü Hürmüz’den geçiyor.

Olası bir krizde Suudi Arabistan, bölgedeki petrolün sadece 4,2 milyon varilini Kızıldeniz’e aktarabilecek kapasiteye sahip.[1] İkinci bir hat ise BAE topraklarındaki Habshan-Fujairah veya Abu Dabi Ham Petrol Boru Hattı (Abu Dhabi Crude Oil Pipeline-ADCOP). Bu hat günde 1,8 milyon varil petrolü, Umman Körfezi’ndeki Fujairah ihracat terminaline aktarıyor.[2] ADCOP, Çin tarafından yapılırken temel amaç zaten olası bir tıkanmada Hürmüz’ü aşabilmekti. Fakat bunun dışında Hürmüz kapatıldığında bölgedeki enerji kaynakları dünya piyasasına sunabilecek alternatif bir hat bulunmuyor. Kapanan Hürmüz, dünyadaki enerji piyasalarını olumsuz etkileyecektir.

Henüz Hürmüz Boğazı kapatılmadı ama yine de piyasalar, kapanma ihtimaline reaksiyon gösteriyor. Hem savaş hem de İran ile İsrail’in birbirlerinin enerji sahaları ile boru hatlarını hedef alması nedeniyle fiyatlarda ortalama %20’lik bir artış yaşandı. Hürmüz Boğazı’nın kapatılması ise günümüzde 75 ila 77 dolar civarında olan petrol fiyatları 100 doların üzerine çıkarabilir.

Hürmüz’den geçen petrolün üçte ikisinden daha fazla kısmı başta Çin, Hindistan, Güney Kore ve Japonya olmak üzere Asya’nın üretim merkezlerine gidiyor. ABD ve Avrupa’ya gönderilen miktar ise oldukça sınırlı.

Enerji arzının sekteye uğraması sadece enerji fiyatların artmasına yol açmayacak, Asya’da üretilen malların fiyatlarını da olumsuz etkileyecek. Mesela, olası bir artışın sadece Hindistan’ın enerji maliyetini yıllık 15 ile 20 milyar dolar arttırabileceği düşünülüyor.

ABD, Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’yle yaşadığı rekabet sürecinde Hürmüz Boğazı’nı da içerecek şekilde bölgeyi kırmızı çizgi olarak belirlemiş ve herhangi istikrarsızlaştırıcı müdahaleye sert güçle karşılık vereceğini söylemişti. Bu noktada İran da ABD için tehdit olarak konumlanan bir aktör. İran ise ABD’nin kendisine saldırması durumunda Hürmüz Boğazı’nı kapatarak baskı yaratabileceğini düşünüyor.

Küresel ve bölgesel ticaret

Savaşın başlaması ve Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasının konuşulmaya başlanmasıyla bölgedeki ticaretin de etkilendiği söylenebilir. Zira Batı ülkelerinin bayraklarını taşıyan gemiler, Umman kıyılarından seyrediyor.[3] Bölge ülkelerinin enerji dışında gerçekleştirdiği ticaret Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasıyla sekteye uğrayacaktır. Yılda ortalama 30 bin geminin Hürmüz’ü kullandığı ve bölgedeki kargo taşımacılığı için kritik öneme sahip olduğu biliniyor. Boğazın kapatılması, enerji fiyatları gibi navlun fiyatlarını da etkileyecek. Ayrıca Körfez ülkelerinin Hürmüz üzerinden gerçekleştirdikleri dış ticaret de büyük ölçüde kesintiye uğrayacak. Ek olarak nakliye ve sigorta maliyetleri artacak. Söz konusu ticaretin aksaması bölge ve küresel ekonomiye büyük zarar verebilir.

Hürmüz Boğazı’nın kapatılması dünya ticaretindeki tedarik zincirini olumsuz etkileyecek, bölgeden geçen gemilerin sigorta ücretleri ile riskli alanı kullandıkları için maliyetleri arttıracak, enerji fiyatlarını yükseltecek ve bölgenin askerleşmesine yol açacak.

Neticede İran, İsrail’e ve İsrail’i destekleyen ülkelere karşı Hürmüz Boğazı’nı bir silah olarak kullanabilir. Ancak bu yöntem sadece Batı’nın ve Körfez ülkelerinin değil, İran’la yakın ilişkileri olan Çin ve Hindistan’ın da zarar görmesi demek.

Türkiye’ye etkisi

İsrail ve İran arasındaki savaş durumu İran’ın koridorlar bazındaki önemini azaltırken alternatiflere yönelinmesi Türkiye’nin çıkarına bir durum. Özellikle Rusya üzerinden de Avrupa’ya ulaşamayan Çin’in istikrarsız İran’dan daha çok Hazar Denizi’den geçen Orta Koridor’a yönelmesi muhtemel. Bu önemli bir avantaj.

Ayrıca bu durum Zengezur Koridoru’nun bir an önce hayata geçirilmesi sürecini hızlandırabilir. Diğer yandan Kalkınma Yolu projesine BAE hariç Körfez ülkeleri daha çok ilgi gösterecektir. Çünkü tıkanan Hürmüz Boğazı’na alternatif en iyi güzergahlardan biri olarak Irak-Türkiye hattı çerçevesinde Kalkınma Yolu ön plana çıkıyor ve yapım aşamasında olması cezbedici faktör. Türkiye’nin jeopolitik önemi, Ortadoğu, Orta Asya ve Hazar’daki enerji kaynaklarının Batı’ya aktarılması sürecinde artacaktır.

Savaşın olumsuz etkisi de mevcut. İlk olarak BAE, Kalkınma Yolu’na olan ilgiyi azaltabilir. Çünkü BAE’nin Basra Körfezi ile Umman Körfezi’ne kıyısının olması enerji ticaretinde bu ülkeyi Hürmüz Boğazı’nı aşacak bir geçide dönüştürebilir. Abu Dabi Ham Petrol Boru Hattı ile hattın bir kısmı var. Sadece kıyıdan kıyıya tamamlanması ve kapasitesinin arttırılması yeterli olur.

Diğer yandan Kalkınma Yolu ile Türkiye, Afrika ülkelerinden Hindistan’a kadar çeşitli aktörleri bu koridora çekmeye çalışıyordu. Ancak tıkanan boğaz, Türkiye’nin sadece Körfez ülkelerinin bir kısmına ulaşmasını sağlayacak. Türkiye, Hindistan’ın koridor projelerinin kendi topraklarında geçmesini de istiyor. Ancak İran’ın istikrarsızlaşması, bu süreci sekteye uğratabilir. Zira Avrupa’ya ulaşma noktasında Hindistan-İran (Çabahar ya da Bender Abbas)-Türkiye veya Hindistan-Hürmüz Boğazı-Irak-Türkiye güzergahları işlevsiz kalabilir.

Bunlara ek olarak Türkiye enerjiyi ithal eden bir ülke. Artan enerji fiyatları Türk ekonomisi üzerindeki baskıyı arttırıyor. Türkiye tükettiği petrolün %20’sini Körfez’den ithal ediyor ve gemiler Hürmüz Boğazı’nı geçiyor. İkinci olarak Türkiye, İran’dan doğal gaz alıyor. Hatta Türkmenistan’dan alınan gaz, İran’la takas yöntemiyle Türkiye’ye geliyor. Henüz bir sorunla karşılaşmasa da yoğunluk kazanan savaş, Türkiye’nin enerji ithalatını olumsuz etkileyebilir.

Sonuç olarak İsrail ile İran arasındaki savaş, koridorları ve enerji ticaretini olumsuz etkiliyor. İsrail’in saldırıları İran’ı istikrarsızlaştırırken ülkenin prestij ve koridorlardan elde ettiği geliri kaybetmesine yol açıyor. İsrail’in Batı’dan aldığı destek, savaşı sürdürmesine göreceli olarak imkân tanırken 40 yıldır yaptırım altında olan ve ekonomik sorunlarla boğuşan İran’ın gelir kaynaklarına da zarar verilmesi demek.

ABD saldırısına karşı İran, Hürmüz Boğazı ile Kızıldeniz’i tıkayarak, küresel bir cezalandırma yöntemine başvurabilir. Bu durum önemli belirsizlikleri ve eleştirileri beraberinde getirirken yeni koridor girişimlerini gündeme getirebilir. Bütün bunlar küresel ekonominin daha da kırılganlaşmasına yol açacaktır. Ayrıca İran’ın Hürmüz’ü kapatmasını isteyen aktörlerden biri muhtemelen İsrail’dir. Çünkü bu durum Batı’nın İran’a müdahalesinin önünü açacaktır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 23 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.

[1] https://iea.blob.core.windows.net/assets/203eb8eb-2147-4c99-af07-2d3804b8db3f/StraitofHormuzFactsheet.pdf

[2] https://www.eia.gov/todayinenergy/detail.php?id=65504

[3] https://www.reuters.com/world/middle-east/ships-advised-keep-their-distance-iran-around-hormuz-strait-2025-06-18/

Emrah Kaya
Emrah Kaya
Dr. Emrah Kaya - Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Dr. Öğr. Üyesi olarak görev yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İran-İsrail Savaşı ve koridorlar: Küresel sistemde yeni bir damar tıkanıklığı

İsrail-İran savaşı küresel ticaretin hangi yollarını etkiliyor? Bu savaştan zarar gören ülkeler hangileri? Savaş uzarsa, küresel ticaret nasıl etkilenir? Türkiye’nin oluşan yeni jeopolitik denklemde karşı karşıya olduğu riskler ve fırsatlar neler? Dr. Emrah Kaya yazdı.

İran ve İsrail, uzun zamandır vekalet savaşı sürdüren aktörlerdi. Ancak İran’ın Suriye ve Lübnan’daki vekil güçlerinin zayıflatılması sonrasında doğrudan çatışmaya giren devletlere dönüştüler. İsrail, 13 Haziran’da düzenlediği saldırıyla İran’da kilit isimleri ve hedefleri vurdu. Bu tarihten beri taraflar savaşıyor. En son ABD’de İran’ın nükleer tesislerini vurarak savaşa dahil oldu.

Yaşanan savaş ve taşıdığı risk, sadece İsrail ve İran’ı iki değil, küresel ve bölgesel denklemleri de etkiliyor. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın da sürdüğü düşünüldüğünde küresel sistemin önemli çıkmazlarla karşı karşıya olduğu görülüyor.

Savaşın koridorlar boyutu

İran, uzun zamandır bölgede koridorlar noktasında merkeze dönüşmek istiyor. Bu amaçla Çin’in Kuşak-Yol Projesi’ne dahil olarak bu ülkeyle stratejik ortaklık kurdu. Mumbai’den Finlandiya’ya kadar mal taşımayı kolaylaştırmak için tasarlanmış büyük bir transit yol olan Kuzey-Güney Koridoru da (INSTC) İran limanlarını ve demiryollarını kullanmayı planlıyor. Tahran, Asya ile Basra Körfezi arasında taşımacılık ağı olmayı hedefleyen Aşkabat Anlaşması’nın taraflarından da biri.

Bunlara ek olarak Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) Türkiye’ye ulaşan karayolu nakliyesi konusunda da Tahran yönetimi Ankara ve Abu Dabi ile anlaştı. Ayrıca İran ve Azerbaycan arasında da, Zengezur Koridoru’nun yerine kısa vadede kullanılabilecek Aras Koridoru anlaşması yapıldı.

Orta Asya devletlerini Çabahar Limanı’na çekmeye çalışan İran, Türkistan’ın denizlere ulaşan limanı olmak için de girişimlerde bulunuyor. Tüm bu koridor anlaşmaları ve projeleri İran’ın jeopolitik önemini gösteriyor, Tahran’a Çin ve Hindistan gibi iki aktörle ilişkilerini sürdürme imkânı tanıyor.

Bu jeopolitik önemine rağmen, İran’ın güvenliğini sağlayamayan bir ülke olması potansiyelini ortaya koymasını engelliyor. Zira Çabahar Limanı’nın bulunduğu bölgede etnik-ayrılıkçı Beluc gruplar bulunuyor. Limana çeşitli saldırıların yaşandığı biliniyor ve bölgede farklı terör örgütleri de faaliyet gösteriyor. Bu da İran’a yatırım yapmak isteyen devletlerin aklında soru işaretleri yaratıyor. Bunların da üstüne İsrail’in İran’a saldırması soru işaretlerini artırdı.

Bütün bunlar, başka devletlerin Orta Koridor, Zengezur Koridoru, Kalkınma Yolu veya Orta Asya’nın Afganistan-Pakistan üzerinden denizlere ulaşmak istediği Trans-Afgan Ulaştırma Koridoru gibi çeşitli alternatif koridorlara yönelmesine yol açabilir. Bu da İran için büyük bir kayıp demektir.

Benzer bir durum İsrail için de geçerli. İsrail, Hindistan merkezli Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’na (IMEC) dahil. Ancak 7 Ekim’de Gazze’de başlayan çatışmalarla ve daha sonrasında İsrail’in sürdürdüğü soykırımla birlikte IMEC’in inşası ve sürdürülebilirliği tartışmalı hal aldı. İran’la savaşan İsrail’in IMEC’in hayata geçmesi konusunda önemli bir engel teşkil ettiği görülüyor. Zira dokunulamaz olduğu düşünülen İsrail, füzelerin hedefinde.

İran ne yapabilir?

Hem bu kayıplara karşılık hem de Batı’yı zor durumda bırakmak için İran’ın elinde iki koz var: Hürmüz Boğazı ve Yemen’deki Husilerin istikrarsızlaştırabildiği Kızıldeniz.

Kızıldeniz, İsrail’in Gazze’ye olan saldırıları sürecinde büyük ölçüde tıkandı. İran-İsrail Savaşı’yla da Hürmüz Boğazı ön plana çıktı.

İran ile Batı arasında gerginliğin arttığı her süreçte Tahran, Hürmüz Boğazı’nı kapatabileceğini dile getiriyor. ABD’nin İran’ı vurması sonrasında Tahran yönetiminin atacağı adım netleşmese de Hürmüz Boğazı’nı kapatma ihtimali güçlendi.

Hürmüz Boğazı, Basra Körfezi ile Hint Okyanusu’nu birbirine bağlıyor. Boğazın genişliği 33 ile 54 km arasında. İran’ın bu bölgeyi kapatma kapasitesi var. Kapatma, boğazı mayınlarla doldurmak demek.

Ayrıca çeşitli devlet dışı aktörler aracılığıyla Kızıldeniz’de olduğu gibi Hürmüz Boğazı’nda da gemileri hedef alması mümkün. Gemilerin navigasyon ve iletişim sistemlerine zarar verebilecek elektronik müdahale de gerçekleştirebilir.

Hürmüz Boğazı’ndan gemilerin geçememesi hem bölge hem de küresel ekonomi için büyük bir tehdit anlamına geliyor. Tam bir damar tıkanıklığı aslında…

Tıkanıklık, kısa vadeli olsa bile yaratacağı etki ve bölgede yaşanması muhtemel olan çatışma, krizin olumsuz etkisinin daha uzun vadeli olmasına yol açacaktır.

Hürmüz neden önemli?

Peki, Hürmüz Boğazı neden önemli?

İlk olarak bölgedeki enerji ticaretinden bahsedilebilir. Enerji ticaretinin günümüzde sekteye uğraması ABD, Avrupa, Hindistan ve Çin gibi ülkelerin istemeyeceği bir durum. Hürmüz Boğazı’ndan Suudi Arabistan, BAE, Kuveyt, Katar, Irak ve İran’dan çıkarılan petrol geçiyor. Bu, dünyadaki petrol arzının yaklaşık %25 ila %30’unu oluşturuyor yani yaklaşık olarak günde 20 milyon varil.

Ayrıca dünyadaki sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) %20’si yani 100 milyar metreküpü Hürmüz’den geçiyor.

Olası bir krizde Suudi Arabistan, bölgedeki petrolün sadece 4,2 milyon varilini Kızıldeniz’e aktarabilecek kapasiteye sahip.[1] İkinci bir hat ise BAE topraklarındaki Habshan-Fujairah veya Abu Dabi Ham Petrol Boru Hattı (Abu Dhabi Crude Oil Pipeline-ADCOP). Bu hat günde 1,8 milyon varil petrolü, Umman Körfezi’ndeki Fujairah ihracat terminaline aktarıyor.[2] ADCOP, Çin tarafından yapılırken temel amaç zaten olası bir tıkanmada Hürmüz’ü aşabilmekti. Fakat bunun dışında Hürmüz kapatıldığında bölgedeki enerji kaynakları dünya piyasasına sunabilecek alternatif bir hat bulunmuyor. Kapanan Hürmüz, dünyadaki enerji piyasalarını olumsuz etkileyecektir.

Henüz Hürmüz Boğazı kapatılmadı ama yine de piyasalar, kapanma ihtimaline reaksiyon gösteriyor. Hem savaş hem de İran ile İsrail’in birbirlerinin enerji sahaları ile boru hatlarını hedef alması nedeniyle fiyatlarda ortalama %20’lik bir artış yaşandı. Hürmüz Boğazı’nın kapatılması ise günümüzde 75 ila 77 dolar civarında olan petrol fiyatları 100 doların üzerine çıkarabilir.

Hürmüz’den geçen petrolün üçte ikisinden daha fazla kısmı başta Çin, Hindistan, Güney Kore ve Japonya olmak üzere Asya’nın üretim merkezlerine gidiyor. ABD ve Avrupa’ya gönderilen miktar ise oldukça sınırlı.

Enerji arzının sekteye uğraması sadece enerji fiyatların artmasına yol açmayacak, Asya’da üretilen malların fiyatlarını da olumsuz etkileyecek. Mesela, olası bir artışın sadece Hindistan’ın enerji maliyetini yıllık 15 ile 20 milyar dolar arttırabileceği düşünülüyor.

ABD, Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’yle yaşadığı rekabet sürecinde Hürmüz Boğazı’nı da içerecek şekilde bölgeyi kırmızı çizgi olarak belirlemiş ve herhangi istikrarsızlaştırıcı müdahaleye sert güçle karşılık vereceğini söylemişti. Bu noktada İran da ABD için tehdit olarak konumlanan bir aktör. İran ise ABD’nin kendisine saldırması durumunda Hürmüz Boğazı’nı kapatarak baskı yaratabileceğini düşünüyor.

Küresel ve bölgesel ticaret

Savaşın başlaması ve Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasının konuşulmaya başlanmasıyla bölgedeki ticaretin de etkilendiği söylenebilir. Zira Batı ülkelerinin bayraklarını taşıyan gemiler, Umman kıyılarından seyrediyor.[3] Bölge ülkelerinin enerji dışında gerçekleştirdiği ticaret Hürmüz Boğazı’nın kapatılmasıyla sekteye uğrayacaktır. Yılda ortalama 30 bin geminin Hürmüz’ü kullandığı ve bölgedeki kargo taşımacılığı için kritik öneme sahip olduğu biliniyor. Boğazın kapatılması, enerji fiyatları gibi navlun fiyatlarını da etkileyecek. Ayrıca Körfez ülkelerinin Hürmüz üzerinden gerçekleştirdikleri dış ticaret de büyük ölçüde kesintiye uğrayacak. Ek olarak nakliye ve sigorta maliyetleri artacak. Söz konusu ticaretin aksaması bölge ve küresel ekonomiye büyük zarar verebilir.

Hürmüz Boğazı’nın kapatılması dünya ticaretindeki tedarik zincirini olumsuz etkileyecek, bölgeden geçen gemilerin sigorta ücretleri ile riskli alanı kullandıkları için maliyetleri arttıracak, enerji fiyatlarını yükseltecek ve bölgenin askerleşmesine yol açacak.

Neticede İran, İsrail’e ve İsrail’i destekleyen ülkelere karşı Hürmüz Boğazı’nı bir silah olarak kullanabilir. Ancak bu yöntem sadece Batı’nın ve Körfez ülkelerinin değil, İran’la yakın ilişkileri olan Çin ve Hindistan’ın da zarar görmesi demek.

Türkiye’ye etkisi

İsrail ve İran arasındaki savaş durumu İran’ın koridorlar bazındaki önemini azaltırken alternatiflere yönelinmesi Türkiye’nin çıkarına bir durum. Özellikle Rusya üzerinden de Avrupa’ya ulaşamayan Çin’in istikrarsız İran’dan daha çok Hazar Denizi’den geçen Orta Koridor’a yönelmesi muhtemel. Bu önemli bir avantaj.

Ayrıca bu durum Zengezur Koridoru’nun bir an önce hayata geçirilmesi sürecini hızlandırabilir. Diğer yandan Kalkınma Yolu projesine BAE hariç Körfez ülkeleri daha çok ilgi gösterecektir. Çünkü tıkanan Hürmüz Boğazı’na alternatif en iyi güzergahlardan biri olarak Irak-Türkiye hattı çerçevesinde Kalkınma Yolu ön plana çıkıyor ve yapım aşamasında olması cezbedici faktör. Türkiye’nin jeopolitik önemi, Ortadoğu, Orta Asya ve Hazar’daki enerji kaynaklarının Batı’ya aktarılması sürecinde artacaktır.

Savaşın olumsuz etkisi de mevcut. İlk olarak BAE, Kalkınma Yolu’na olan ilgiyi azaltabilir. Çünkü BAE’nin Basra Körfezi ile Umman Körfezi’ne kıyısının olması enerji ticaretinde bu ülkeyi Hürmüz Boğazı’nı aşacak bir geçide dönüştürebilir. Abu Dabi Ham Petrol Boru Hattı ile hattın bir kısmı var. Sadece kıyıdan kıyıya tamamlanması ve kapasitesinin arttırılması yeterli olur.

Diğer yandan Kalkınma Yolu ile Türkiye, Afrika ülkelerinden Hindistan’a kadar çeşitli aktörleri bu koridora çekmeye çalışıyordu. Ancak tıkanan boğaz, Türkiye’nin sadece Körfez ülkelerinin bir kısmına ulaşmasını sağlayacak. Türkiye, Hindistan’ın koridor projelerinin kendi topraklarında geçmesini de istiyor. Ancak İran’ın istikrarsızlaşması, bu süreci sekteye uğratabilir. Zira Avrupa’ya ulaşma noktasında Hindistan-İran (Çabahar ya da Bender Abbas)-Türkiye veya Hindistan-Hürmüz Boğazı-Irak-Türkiye güzergahları işlevsiz kalabilir.

Bunlara ek olarak Türkiye enerjiyi ithal eden bir ülke. Artan enerji fiyatları Türk ekonomisi üzerindeki baskıyı arttırıyor. Türkiye tükettiği petrolün %20’sini Körfez’den ithal ediyor ve gemiler Hürmüz Boğazı’nı geçiyor. İkinci olarak Türkiye, İran’dan doğal gaz alıyor. Hatta Türkmenistan’dan alınan gaz, İran’la takas yöntemiyle Türkiye’ye geliyor. Henüz bir sorunla karşılaşmasa da yoğunluk kazanan savaş, Türkiye’nin enerji ithalatını olumsuz etkileyebilir.

Sonuç olarak İsrail ile İran arasındaki savaş, koridorları ve enerji ticaretini olumsuz etkiliyor. İsrail’in saldırıları İran’ı istikrarsızlaştırırken ülkenin prestij ve koridorlardan elde ettiği geliri kaybetmesine yol açıyor. İsrail’in Batı’dan aldığı destek, savaşı sürdürmesine göreceli olarak imkân tanırken 40 yıldır yaptırım altında olan ve ekonomik sorunlarla boğuşan İran’ın gelir kaynaklarına da zarar verilmesi demek.

ABD saldırısına karşı İran, Hürmüz Boğazı ile Kızıldeniz’i tıkayarak, küresel bir cezalandırma yöntemine başvurabilir. Bu durum önemli belirsizlikleri ve eleştirileri beraberinde getirirken yeni koridor girişimlerini gündeme getirebilir. Bütün bunlar küresel ekonominin daha da kırılganlaşmasına yol açacaktır. Ayrıca İran’ın Hürmüz’ü kapatmasını isteyen aktörlerden biri muhtemelen İsrail’dir. Çünkü bu durum Batı’nın İran’a müdahalesinin önünü açacaktır.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 23 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.

[1] https://iea.blob.core.windows.net/assets/203eb8eb-2147-4c99-af07-2d3804b8db3f/StraitofHormuzFactsheet.pdf

[2] https://www.eia.gov/todayinenergy/detail.php?id=65504

[3] https://www.reuters.com/world/middle-east/ships-advised-keep-their-distance-iran-around-hormuz-strait-2025-06-18/

Emrah Kaya
Emrah Kaya
Dr. Emrah Kaya - Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Dr. Öğr. Üyesi olarak görev yapıyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x