Dünyada bütün gözler İsrail ile İran arasında tırmanan savaşa odaklanırken, Türkiye’nin yoğun bir enerjiyle mesafe katettiği PKK’nın feshi ve silah bırakma süreci konusunda Kürt jeopolitiğinin tedirgin bekleyişi sürüyor.
Örgütün bölgesel güç siyaseti veya reelpolitik denklemleri değiştirecek mahiyetteki fesih kararına giden süreç, kırılganlığını korusa ve yavaşlasa da, kontrollü bir savaşın gölgesinde kalmayacak kadar büyük. Ancak İran’a yönelik savaşın Türkiye’yi de içine çekecek bölgesel çatışmaya dönüşmesi veya örgütün yeni oluşacak güç boşluklarından yararlanmaya heveslenmesi halinde sürecin rafa kalkması muhtemel.
Çözüm sürecinin en hassas noktasında patlak veren savaşın nereye evrileceği pek çok değişkenin belirleyeceği bir denklem fakat bütün bölgesel gelişmelerden doğrudan etkilenen Kürtleri yeniden konumlamaya iteceği aşikâr. Ancak akamete uğramaması halinde PKK’nın fesih kararı ve çözüm süreci, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) başta olmak üzere Ortadoğu’daki Kürt coğrafyasında Kürt grupların kendi aralarındaki ve Türkiye ile ilişkilerini yeniden kurgulamasına imkân sağlayacak.
Günlük hayat ve siyasete hızlı yansıma
ABD’nin 2003’te Irak’ın işgal etmesi ardından Iraklı Kürtler sahip oldukları defacto yapıya dejure bir zemin kazandırdı. Bugün altı milyonu aşkın nüfusuyla IKBY ağır aksak işleyen demokratik seçimlerle belirlenen bir parlamentoya sahip.
Ancak seçim, bölgede 30 yıllık iki şehir devletini anımsatan yapıyı değiştirecek sonuçlar üretemiyor. Barzani ailesinin liderliğindeki KDP, sarı bölge olarak tanımlanan Erbil ve Duhok’u kontrol ederken, Talabani ailesinin liderliğindeki KYB ise yeşil bölge olarak bilinen Süleymaniye ve Halepçe’yi kontrol ediyor. İki büyük parti, kendilerine ait peşmerge, istihbarat ve güvenlik güçlerine sahip olmanın yanında yerel ekonomiyi de kontrol ediyor.
Siyasetin ve ekonominin direksiyonu iki partinin güdümünde olsa da muhalefet de cılız biçimde uç göstermeye çalışıyor. PKK da Kürt kimliği açısından ve ideolojik nispi bir toplumsal karşılık bulsa da parlamenter siyasette varlık gösteremiyor. PKK, IKBY’de siyasi, güvenlik ve toplumsal maliyeti giderek artan bir yük. Bu nedenle MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Öcalan PKK’yı feshedip gelip parlamentoda konuşsun” çıkışıyla hızlanan süreç, Iraklı Kürtleri yakından ilgilendiriyor.
Iraklı Kürtler, PKK ve önceki çözüm süreci
Irak hükümeti geleneksel olarak PKK’nın faaliyetlerini kendi meselesi olarak görmekten kaçınarak örgütün Erbil ile Ankara’nın sorunu olduğunu öne sürdü. 2019’dan sonra benimsenen “terörü kaynağında yok etme” doktrini çerçevesinde Irak topraklarında onlarca üssün yanı sıra Süleymaniye ve Sincar’a uzanan hava operasyonları Irak’ta “egemenlik ihlali” olarak yorumlandı. PKK meselesinde Bağdat, Ankara’nın savunularına son yıllarda ikna olsa da halen meselenin asıl muhatabı Erbil yönetimi.
Nitekim Türkiye’nin Ortadoğu’daki Kürt gruplar arasında en güçlü ilişkilere sahip olduğu Barzani ailesi, yaklaşık 10 yıl önce akamete uğrayan çözüm sürecinin en büyük destekçisiydi. Hatta 2013 yılında Diyarbakır’a gelen dönemin IKBY lideri ve Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) Başkanı Mesut Barzani, sürece desteğini, “Yaşasın Kürt ve Türklerin kardeşliği, yaşasın barış, yaşasın özgürlük” mesajıyla vermişti. Yeni sürece de IKBY’deki bütün aktörler, Irak tarafına nazaran gerçek ve samimi destek veriyor. Zira PKK, IKBY’nin egemenlik alanlarında varlık gösteriyor ve bölgenin istikrarını bozucu konumda. 2025’in Mart ayında Süleymaniye’de konuştuğum üst düzey bir siyasetçi “PKK bize sizden daha fazla zarar veriyor.” demişti.
PKK, KDP’nin kontrol ettiği alanlarda yüzlerce köyü işgal ediyor. PKK’nın, KDP etkisindeki Sincar’daki varlığı, Ankara ile birlikte hareket eden Erbil merkezli partiyi son yıllarda yoğun biçimde vulgar bir dille hedef alması, Peşmerge ile girdiği çatışmalar, IKBY’yi maddi, psikolojik ve Kürt liderliği açısından yıpratıyor. PKK’nın olmadığı bir IKBY’de işgal altındaki köylerin halkının günlük yaşamları normale döneceği gibi sorunlu yanlar daha hızlı toparlanacak ve Türkiye algısı da müspet seviye yakalama şansı bulacak.
KDP-KYB dengesini bozan faktör
PKK’nın feshi, KDP ile KYB rekabetinde olduğu gibi Ankara-Erbil-Süleymaniye ilişkileri açısından da kritik. Zira örgütün KDP-KYB ikili statükosunun altını oyan bir mahiyeti bulunuyor.
PKK’nın KYB ile yakın ilişkileri, örgütle sorunlar yaşayan KDP ile bağları gererken Ankara’nın da Süleymaniye merkezli partiye karşı tutum almasını beraberinde getiriyor. Nitekim Ankara’nın son yıllarda Süleymaniye’de PKK’ya karşı düzenlediği sayısız saldırılarda KYB Peşmergeleri de öldü. KYB’nin PKK ile ilişkileri, Türkiye’nin iki yıldır Süleymaniye hava sahasını kapalı tutmasının da nedeni.
Ancak bütün ayrışmalara rağmen KDP ve KYB’li liderler fesih kararı ve çözüm sürecine en güçlü desteklerini açıklıyor. Ankara’nın örgütle ilişkilerini kesmesi yönündeki uyarılar yaptığı KYB lideri Bafel Talabani de “PKK konusunda çözüm için de kendilerine yardım edebiliriz. Unutmayalım, KDP ile Türkiye arasındaki ilişkiyi kuran Celal Talabani’ydi.” şeklinde mesajlar veriyor. PKK’nın silahları bırakma ve Türkiye’de bir çözüm sürecinde rol alabilecekleri nedeniyle Ankara, Iraklı Kürt liderlerin katkılarına önem atfediyor. Hatta KDP lideri Mesut Barzani SDG lideri Mazlum Abdi’yi Erbil’de ağırladı, İmralı Heyeti de KDP ve KYB’nin önde gelenleriyle bir araya geldi.
“Kürdistani” bir parti olan KDP’nin askerî operasyonlarda Ankara’ya destek vermesinin, Kürt toplumsal alanında imaj bozucu bir faktör olduğu düşünüldüğünde KDP’nin, PKK’nın silahsızlanmasında arabuluculuk rolü üstlenerek hem Ankara hem de vatandaşları nezdinde konumunu pekiştireceği aşikâr. Ankara’nın 2017’deki Irak’ta Kürt milliyetçiliğinin amiral gemisi olan KDP öncülüğündeki bağımsızlık referandumuna karşı çıkmasının temel nedenlerinden biri, Türkiye’deki Kürtlerin ayrılıkçı duygularının tetiklenmesi endişesiydi. Hatta PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısında ayrı devlet ve özerkliğin dahi çözüm görülmediğinden IKBY’nin muhtemel bağımsızlık girişiminde Ankara’nın endişeleri geçmişe kıyasla daha sakin olacaktır.
PKK’nın feshi ve silah bırakması KDP-KYB ve Ankara-Süleymaniye hattında normalleşmeyi beraberinde getirecek. Dahası, PKK’sız bir IKBY, KYB ile Ankara ilişkilerinin düzelmesine ve dolayısıyla da Ankara’nın Iraklı Kürtlere ilişkin siyasetinin KDP’nin tekelinden çıkmasına olanak tanıyacak. Ancak KDP’nin Türkiye, KYB’nin ise İran ile tarihsel ve jeopolitik yakınlığı bölge siyasetinde belirleyiciliğini koruyacak.
Kürtler arası diyalog sınır aşacak
Suriye iç savaşından bu yana Barzani ile Öcalan’ın Kürt liderlik rekabeti, sahada sert karşılaşmalar yaşadı. PKK’nın Suriye kolu YPG, KDP’ye yakın siyasi oluşumları baskıladı, aktörleri tutukladı hatta suikastlar düzenledi. IKBY merkezli yayın organlarının faaliyetleri engellendi. Ancak PKK’nın feshine giden süreç, özellikle YPG’nin çoğunluğunu oluşturduğu SDG ile KDP arasında başta olmak üzere Kürtler arasında barış ve diyalog zeminine alan açıyor.
Beşşar Esad rejiminin düşmesi ardından KDP, Suriye Kürtlerinin yeni yönetimle ilişkilerinin tesisi konusunda önerilerde bulunarak yeni yönetime entegrasyonun sonuç alıcı olduğunda ısrarcı telkinlerde bulundu. Nitekim Mazlum Abdi’nin Ahmed Şara ile anlaşma yoluna gitmesi, rakip Suriyeli Kürt gruplar arasında görüşmelerin nisbi ilerleme sağlanması, bölgesel Kürtler arası diyalogu güçlendirecek sonuçlara gebe.
Öte yandan, KYB ile SDG ile ilişkiler oldukça güçlü seyrederken, PKK’nin fesih süreci özellikle Ankara ile ilişkilerini riske kurban etmemek adına örgüt yanlısı Suriyeli Kürtlere mesafeli duran KDP açısından mümbit bir alan açıldı. Bu gibi nedenlerle Iraklı Kürtler, PKK’nın silah bırakması halinde Suriye’deki Kürtlerle daha kolay biçimde anlayış birliğine girebileceklerinin farkında.
Sınamalar
Türkiye şu an Iraklı Kürtlerin SDG ile temaslarını sürecin selameti açısından görmezden geliyor. Ancak örgütün silah bırakmaması, SDG’nin Şam ile makul bir zemin yakalamaktan kaçınması ve Suriye’de Kürtler arası birlik müzakerelerinin gidişatı, Ankara’nın tutumuna paralel biçimde KDP-SDG ilişkisinde sınamalara sahne olur.
IKBY ve bölgenin yürütücü gücü KDP açısından bir diğer sınama da silahların teslim süreci ve PKK mensuplarının nereye ve nasıl entegre edilecekleri, hatta PKK mensuplarının veya örgüt yanlısı grupların IKBY’de siyasete ne ölçüde dahil olacakları.
Sürece itidalli iyimserlikle yaklaşmayı elden bırakmadan söyleyelim, her halükârda KDP ve PKK’nın keskin ideolojik ayrımlarının orta/uzun vadede yerel ve bölgesel Kürt jeopolitiğinde siyasi rekabete dönüşmesi kaçınılmaz.
Bölgesel gerilim ve Kürtler
Ortadoğu’daki dönüm noktaları Kürt jeopolitiğine sert tesir ediyor. Ekim 2023’te İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarıyla başlayan jeopolitik kırılma Filistin, Lübnan ve Suriye’nin ardından İran’a uzandı. PKK’nın fesih kararının Türkiye’deki demokratik süreçlerin yanı sıra Irak, Suriye ve İran’ın jeopolitiğini dönüştürücü etkileri tartışılırken, İsrail’in İran’a başlattığı savaş bölge ve Kürtler için risk barındırıyor.
Gazze’den başlayan jeopolitik kırılma, Suriye’de yarattığı güç değişimiyle Kürtleri yeni bir sürece iterken, Türkiye bu jeopolitik kırılmayı faydaya çevirerek PKK ile görüşmelere başladı. PKK ve Suriye’deki Kürt jeopolitiğinden doğrudan etkilenmesi nedeniyle IKBY de süreçlere bigâne kalamıyor. İsrail’in savaşı İran’a yani Iraklı Kürtlerin yakınına taşıması da Erbil açısından yeni bir endişe seviyesi. Hem savaşın PKK sürecini baltalama ihtimali hem Irak’ın İran savaşına dahil olması hem de Tahran ve İran yanlısı milis gruplarının geçmişte olduğu gibi balistik füzeler ve drone’larla IKBY’yi hedef alma ihtimali, sükunet çağrısı yapan Kürt liderleri alarma geçirmiş durumda.
Çözüm süreci, Ortadoğu’daki Kürt grupların kendi aralarındaki ilişkileri yeniden kurgulamasına ihtimal tanırken, İran’a karşı savaş Irak, Suriye ve İran’daki Kürt gruplar kendi içlerindeki fragmantasyonu artırabilir. Özellikle bölgesel Kürt jeopolitiğinde meydana gelebilecek İran boşluğu ve İran’ın kendi Kürt coğrafyasında yaşanacak hareketlilik, Kürt grupların kendi aralarında ve bölgesel aktörlerle ilişkilerini revize edebilir. Bu durumda Kürtler arası son dönemde gelişen ittifak anlayışı yerini rekabet ve çatışmaya bırakabilir.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Bu yazı ilk kez 18 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.