İsrail’in çağrı cihazı saldırısı ne anlama geliyor?

Lübnan'da Hizbullah üyelerinin patlayan çağrı cihazları ve telsizler onlarca ölüme, binlerce yaralıya sebep oldu. İsrail saldırıyı üstlenmedi ama iddiaları da yalanlamadı. Peki, bu saldırı ne anlama geliyor ve ne gibi sonuçlara yol açabilir? Mossad’ın asıl amacı neydi?

En yetenekli casusluk romanları yazarlarını bile şoke edecek günlerden geçiyoruz. Hizbullah milislerinin çağrı cihazlarına önceden yerleştirilen bombalar 17 Eylül’de bir saat içinde arka arkaya patladı en az 12 kişi yaşamını yitirirken binlerce kişi yaralandı. Bir gün sonra bu kez de telsizler patladı, yine pek çok ölüme ve yaralanmaya sebep oldu. Gözler derhal İsrail’e çevrildi. İsrailli yetkililer, saldırının kendileri tarafından gerçekleştirildiği iddialarını ne doğruladı ne de yalanladı. Bu spektaküler saldırı nasıl gerçekleşti, neden şimdi yapıldı ve daha önemlisi şimdi ne olacak? Yaşananların sıcağı devam ederken dünya basınında çıkan yorumlardan bir kısmını derledik.

Hizbullah derinden sarsıldı

The Atlantic yazarı Robert F. Worth, “Hizbullah’a yapılan bu saldırı yeni bir tür darbe vurdu.” diyor. Worth’un yazısından öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Lübnanlı bir arkadaşım bana bir bilim-kurgu filmi gibi hissettirdiğini söyledi. Neredeyse tam olarak aynı anda, 17 Eylül günü öğleden sonra saat 15:30’da, Lübnan’ın her yerinde çağrı cihazları patladı ve sahiplerinin kafalarında, ellerinde ve kalçalarında korkunç yaralar açtı.

Saldırının önemi kısa sürede anlaşıldı: Çağrı cihazları, Ekim ayından bu yana İsrail ile ilan edilmemiş bir savaş yürüten Lübnanlı militan hareket Hizbullah üyeleri tarafından kullanılıyordu.

İsrail aylardır Hizbullah üyelerini hedef almak için dijital teknolojileri kullanıyordu ancak bugünkü saldırı daha önce görülmemiş bir şeydi ve yeni bir tür darbe vurmuş gibi görünüyor. Binlerce savaşçıyı sakat bıraktı ve muhtemelen yakın zamanda daha geniş çaplı bir çatışma patlak verirse grubun karşılık verme kabiliyetini sakatladı. Aynı zamanda kurbanların kimliğini de açığa çıkararak Hizbullah’ın üyelerinin kimliğini gizli tutmaya yönelik dikkatli çabalarını da yerle bir etti.

Grubu onlarca yıldır inceleyen Lübnanlı analist Amal Saad bana Hizbullah’ın destekçilerinin saldırı nedeniyle “son derece demoralize” olduğunu söyledi. Grubun lideri Hasan Nasrallah Şubat ayında taraftarlarına cep telefonu kullanmayı bırakmaları çağrısında bulunmuştu. Birçoğunun daha güvenli görünen çağrı cihazlarına geçtiği görülüyor. Önceki çatışmalarda Hizbullah, kısmen çağrı cihazlarına dayanan basit iletişim ağının etkinliğiyle övünüyordu.

Pek çok Lübnanlı çağrı cihazı saldırısının ülkelerinde geniş çaplı bir savaşın başlangıcı olmasından korkuyor. İsrailli yetkililer aylardır Hizbullah’ın 20 bin kadar İsrailliyi ülkenin kuzeyinden kaçmak zorunda bırakan roket saldırılarının kabul edilemez olduğunu ve Hizbullah’ın yok edilmesinin gerekli olduğunu söylüyor. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant yaptığı açıklamada, diplomasinin azalan umutlarının askerî harekatı tek seçenek olarak bıraktığını söyledi.

Ancak saldırının zamanlaması İsrail’in niyeti konusunda soru işaretleri yarattı. Saad “İsrail bu kartı bir savaş sırasında kullanmak yerine neden şimdi açıyor?” diye sordu. Saad, çağrı cihazı saldırısının İsrail’in son tehditlerine rağmen geniş çaplı bir savaş başlatma niyetinde olmadığını gösterebileceğini söyledi. Bir başka ihtimal de İsrail’in modifiye edilmiş çağrı cihazlarının fark edileceğinden korktuğu ve saldırıyı erken başlatmak zorunda kaldığı. Açıklama ne olursa olsun, bugünkü saldırı İsrail’in en önemli hedeflerinden birine ulaştı: Düşmanlarına hiçbir yerin güvenli olmadığını hissettirdi.”

Aylarca önceden planlanmış

Lily Hay Newman ile Matt Burgess’ın Wired’da yayınlanan yazısında saldırının aylar öncesinden planlanmış olabileceği belirtiliyor:

Daha önce ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nda çalışmış olan Hunter Strategy araştırma ve geliştirme başkan yardımcısı Jake Williams, ‘Bu saldırı, özellikle teknolojinin tedarik zinciri güvenliğine ilişkin risklerin altını çiziyor.’ dedi.  Williams’a göre operasyon, hem teknoloji ürünleri dağıtımında hem de Hizbullah’ın tedarik tarafında İsrailli ajanların varlığını işaret ediyor.’

Orta Doğu ve Kuzey Afrika odaklı risk yönetimi şirketi Le Beck International’ın istihbarat şefi Michael Horowitz, eğer saldırı tedarik zinciri temelli ise, hazırlanmasının yıllar almış olabileceğini ve bir tedarikçiye sızıp yeni çağrı cihazlarının içine patlayıcı yerleştirmeyi içermiş olabileceğini söylüyor: ‘Bu da İsrail’in Hizbullah’ın tedarikçilerine sızarak güvenli iletişim için kullanılan yüzlerce (binlerce olmasa da) cihazı teslim etmeyi başardığı anlamına gelir.’

Horowitz olayın ‘daha geniş kapsamlı bir saldırının başlangıcı’ olabileceğini ve muhtemelen Hizbullah’ın iletişim ağlarını bozmayı amaçladığını söylüyor. Çok sayıda çağrı cihazının değiştirilmesinin organize edilmesi muhtemelen biraz zaman alacaktır. Horowitz, alternatif olarak saldırının ‘İsrail’in istihbarat nüfuzunun ölçeğini’ göstermek için de yapılmış olabileceğini öne sürüyor. Horowitz, ‘Bu, sadece yaralanmalara neden olmak için kullanmayacağınız yüksek değerli bir operasyon’ değerlendirmesini yapıyor.”

MOSSAD lekelenmiş ününü yeniden parlatıyor

The Soufan Group’ta araştırma direktörü ve The Soufan Center’da kıdemli araştırma görevlisi. Colin P. Clarke, Foreign Policy’de yayınlanan analizinde saldırının neden şimdi yapıldığı sorusuna yanıt ararken MOSSAD için sıra dışı bir çözümlemede bulunuyor:

“İsrail’in istihbarat servisi Mossad, bu saldırıyla Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenleyeceği saldırıyla ilgili başarısızlıklar nedeniyle kötü bir şekilde zedelenen itibarını düzeltme yolunda önemli bir adım atmış olabilir. Çağrı cihazı operasyonunun kendisi bir casus romanından çıkmış gibi görünüyor. Mossad’ın bu kadar büyük ve bu kadar dramatik bir saldırıyı nasıl gerçekleştirmiş olabileceğine dair sayısız hipotez ortalıkta dolaşıyor.

Temmuz sonunda Tahran’da Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’ye düzenlenen suikastta olduğu gibi çağrı cihazı saldırısının ardındaki itici güçlerden biri de Mossad’ın markasını yenilemeye kararlı olması. 7 Ekim saldırısından önce İsrail istihbaratı, Steven Spielberg’in Münih filmi ve Netflix’in hit dizisi Fauda gibi gişe rekorları kıran casus filmlerinde anlatılan efsanevi kahramanlıklarıyla her şeye kadir bir üne sahipti. İsrail’in hedefli suikast kampanyası şimdiye kadar Ocak ayında Beyrut’ta Hamas’ın siyasi lider yardımcısı Salih el-Aruri’yi ve Temmuz sonunda Beyrut’ta Hizbullah’ın üst düzey komutanı Fuad Şükr’ü öldürdü, kısa bir süre sonra da İsmail Haniye’yi.

Mossad için marka yönetiminin yanı sıra İsrail’in örtülü operasyonlarının daha pratik bir etkisi de var. Hizbullah’ın komuta ve kontrolü büyük olasılıkla çökmüş durumda ve bu da örgütün yakın vadede önemli iletişim sorunları yaşamasına neden olacak. Dahası, 17 Eylül’deki saldırıda yüzlerce Hizbullah savaşçısı yaralandı; bunlardan bazıları şüphesiz sakat kalacak, parmaklarını, ellerini kaybedecek ya da en azından geçici olarak kenara itilmelerine neden olacak, başka yaralanmalara maruz kalacak.

Yemen’deki Husiler, Irak ve Suriye’deki milis gruplar ve İran’ın diğer vekilleri artık daha büyük önlemler almaya başlayacaktır. Bu durum söz konusu grupların birbirleriyle iletişim kurma biçimlerini değiştirebilir, bu da koordinasyonu doğrudan etkileyebilir ve kendi saldırılarını düzenleme kabiliyetlerini engelleyebilir. Bunun etkisi Lübnan’ın çok ötesinde hissedilecek ve dünya çapındaki diğer yasadışı gruplar (teröristler, suçlular ve bilgisayar korsanları) kişisel iletişim cihazlarının güvenliğini sorgulayacaklardır.”

Netanyahu daha büyük bir savaş mı istiyor?

Aljazeera.com’da yayınlanan imzasız bir analiz yazısında ise İsrail’in saldırıyla ulaşmak istediği amaç sorgulanıyor. Analizde öne çıkan bölümler şöyle:

“Analistler, Lübnan ve Suriye’de yaygın olarak İsrail’e atfedilen ölümcül toplu çağrı cihazı patlamasının, bölgede artan gerilimin ortasında nihai oyunun ne olabileceğine dair soruları gündeme getirdiğini söyledi.

Uluslararası Kriz Grubu’nun kıdemli İsrailli analisti Mairav Zonszein Al Jazeera’ye yaptığı açıklamada saldırının İsrail’in birkaç aydır planladığı bir şey olduğunu ve Hizbullah’ın şüphelenmesi halinde boşa gitme riski taşıdığını söyledi.

Bu endişe İsrail ordusunu patlamaları tetiklemeye yöneltmiş olabilir ancak İsrail’in genel stratejisi belirsizliğini koruyor. ‘İsrail bundan sonra nereye gidecek? Bu soru hâlâ cevaplanmış değil,’ diyor Zonszein.

‘Gazze’de ateşkes olmadan İsrail’in gerilimi nasıl azaltmayı planladığı ya da Netanyahu’nun aslında daha geniş bir savaşı tetiklemeye çalışıp çalışmadığı belli değil’ diyen analist, Batı Şeria’da ve kuzey sınırı boyunca şu anda Şerit’tekinden daha fazla İsrail askerinin konuşlandırıldığına dikkat çekti.”

Siber savaşta tehlikeli bir dönemin kapısı aralandı

Washington Post köşe yazarı David Ignatius, MOSSAD’ın ‘zeka dolu’ saldırısının olumsuz sonuçlarına değindi. Ignatius’un yazısından bazı bölümleri aktarıyoruz:

“İsrail’in saldırıyı başlatma kararında muhtemelen hem siyasi hem de operasyonel faktörler etkili oldu. ABD öncülüğündeki ateşkes planı ve bununla birlikte Hizbullah’la sınırı sakinleştirecek diplomatik bir anlaşma umudu durmuş durumda. Al Monitor gazetesinin 17 Eylül gecesi bildirdiği üzere, düşmanlarının iletişim cihazlarını bombaya dönüştürme gibi olağanüstü bir yetenek geliştirmiş olan İsrail, bu yeteneğin keşfedilmeden ve çağrı cihazları etkisiz hale getirilmeden önce kullanılması gerektiğine karar vermiş olabilir.”

“Nasrallah uyarmıştı”

Ignatius, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın aylar öncesinden savaşçılarını mobil cihazlarına İsrail’den gelecek sızmalara karşı uyardığı bilgisini de paylaştı:

“Çağrı cihazı saldırısındaki ustalık, İsrail’in Hizbullah’ın patlayıcı cihazları dağıtan gizli tedarik zincirine açıkça nüfuz etmesiydi. Grubun lideri Hasan Nasrallah, Şubat ayında yaptığı bir konuşmada, “herkesin oksijeni haline gelen” ancak savaşçıların konumlarını ele veren ve bazen İsrail’in casusluk cihazları olarak işlev gören cep telefonlarını kullanmayı bırakmaları konusunda ajanlarını uyarmıştı.

Nasrallah ‘İsrail’in artık işbirlikçilere ihtiyacı yok. Gözetleme cihazları sizin ceplerinizde. Eğer İsrail ajanını arıyorsanız, elinizdeki telefona, eşlerinizin ve çocuklarınızın telefonlarına bakın.’ dedi. Nasrallah mobil cihazların ticari baz istasyonlarına kolayca dinlenebilecek sinyaller gönderdiğini biliyordu.

Hizbullah, üyelerine kırılması daha zor bir sistem kullanan özel çağrı cihazları sağlayarak askerî ağını korumak için acele etti. Milisler, İsrailli ajanların çağrı cihazlarının tedarik zincirine sızabileceğini kesinlikle hayal etmemişlerdi. Ancak ABD’li siber uzmanlar bana bunun gerçekleşmiş gibi göründüğünü söyledi. Hizbullah 17 Eylül’de geç saatlerde ajanlarına anlamlı bir mesaj gönderdi: The Post’un aktardığı bir kaynağa göre, ‘Yeni bir çağrı cihazı alan herkes onu çöpe atsın’ denildi.

Saldırı, Hizbullah üzerindeki yıkıcı etkisinin ötesinde, siber savaşta yeni ve çok tehlikeli bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. İnternete bağlı herhangi bir cihaz potansiyel olarak bir silaha dönüştürülebilir. ‘Akıllı’ bir cihazın devreleri tehlikeli bir şekilde arızalanacak şekilde manipüle edilebilir. İran’ın nükleer programına yönelik Stuxnet siber saldırısında, kötü amaçlı yazılım santrifüjlerin o kadar çılgınca dönmesine neden oldu ki kararsız hale geldiler ve kendi kendilerini imha ettiler. ‘Nesnelerin İnterneti’ olarak adlandırılan gelecekte, hatalı cihaz telefonunuz, buzdolabınız ya da televizyonunuz olabilir.

Silah teknolojisindeki her yeni gelişmeyle birlikte, tasarımcılar ölümcül savaş araçlarını özel olarak kullanabileceklerini hayal ediyorlar. Örneğin, ABD bir zamanlar insansız hava araçlarının tekeline sahipmiş gibi görünüyordu ama artık bu araçlar yaygın bir savaş aracı haline geldi. Gözü pek bir casus bile düşmanlarının silahlarını kendisine karşı kullanabileceğini bilir.”

Taşınabilir bağlı cihazı olan herkes artık saldırı hedefi olabilir

Splinter Genel Yayın Yönetmeni Jacob Weindling ise bu yeni saldırı türünün bağlı taşınabilir cihaz sahibi herkesi saldırı hedefi haline getirdiğinden yakındı. Winder’ın yazısından öne çıkan bölümler şöyle:

“Bu saldırı, daha kalabalık ve muharip olmayanları hedef alması muhtemel yeni bir savaş alanı ortaya çıkardı. Eğer telefonlar ve diğer el tipi iletişim cihazları kinetik savaşta yeni bir cephe oluşturuyorsa, o zaman her birimiz ileriye dönük potansiyel bir hedefiz demektir.

Hepimiz telefonlarımıza bağlıyız ve neredeyse tüm iletişimimiz için onlara güveniyoruz ve bu güvenilir sisteme müdahale etmek istihbarat teşkilatları için bir altın madeni. 2016’da ABD’deki güvenlik yüklenicilerinin bazı Android telefonlara önceden yüklenmiş ve içindeki tüm metin mesajlarını her 72 saatte bir Çin’e gönderen bir yazılım keşfettiğini ve 2020’de Malwarebytes’in ‘ABD hükümeti tarafından finanse edilen telefonların çıkarılamaz kötü amaçlı yazılımlarla önceden yüklenmiş olarak geldiğini’ yazdığını zaten biliyoruz. Akıllı telefonların ve diğer el tipi iletişim cihazlarının her yerde bulunması nedeniyle halihazırda büyük bir siber savaş yaşandığına şüphe yok, ancak bunları birer bombaya dönüştürmek, bu durumun nereye doğru gittiğine dair korkutucu sonuçları olan dramatik bir tırmanış.

Bir tedarik zincirine müdahale etmek ve patlayıcı ya da kötü amaçlı yazılım yerleştirmek ya da bu çağrı cihazlarının patlamasına neden olan her neyse, söylemek yapmaktan daha kolaydır, ancak dünyanın dört bir yanındaki hükümetler bunu yapabileceklerini kanıtladılar. Bugün pek çok kötü aktörün bu tür bir saldırıyı gerçekleştirmenin kendileri için ne kadar mümkün olabileceğini merak ettiğine şüphe yok.

Şu anda basın özgürlüğünün pek olmadığı ülkelerdeki gazeteciler ve muhalifler için gerçekten endişeleniyorum. Haber yaptıkları ve mücadele ettikleri rejimler tarafından zaten yoğun bir şekilde izleniyorlar ve şimdi dünyanın dört bir yanındaki otoriter hükümetlerin makul bir inkâr edilebilirlikle onlara uzaktan saldırmaları için bir model var. İsrail Hizbullah’a her an her yerde saldırabileceğini göstermek istiyor gibi göründüğünden, bu yaygın saldırı kısmen gösteri amaçlı tasarlanmış gibi görünüyor, ancak bu, insanların evlerinde bu patlayıcı cihazlarla saldırıya uğradığı ve etrafta ne olduğuna tanık olacak kimsenin olmadığı daha bastırılmış ve gizli bir operasyon olarak kolayca yeniden kullanılabilir.

İsrail, Benyamin Netanyahu yönetiminde otokratik bir devlettir ve bu saldırı ile kendisi gibi otoriter rejimler için Overton Penceresi’ni değiştirmiştir. Geleceği tahmin etmenin 2024 yılında ahmaklık olduğu kanıtlanmıştır, ancak bu tür bir saldırının sivilleri ve gazetecileri hedef alma potansiyeline sahip olduğu gün gibi ortadadır. Eğer telefonlar kinetik savaşın daha yaygın bir biçimi haline gelirse, böyle yaygın bir saldırıyı uzaktan başlatmanın ne kadar mümkün olduğunu herkese kanıtladığı için İsrail’e teşekkür edebiliriz.”

Bu yazı ilk kez 19 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İsrail’in çağrı cihazı saldırısı ne anlama geliyor?

Lübnan'da Hizbullah üyelerinin patlayan çağrı cihazları ve telsizler onlarca ölüme, binlerce yaralıya sebep oldu. İsrail saldırıyı üstlenmedi ama iddiaları da yalanlamadı. Peki, bu saldırı ne anlama geliyor ve ne gibi sonuçlara yol açabilir? Mossad’ın asıl amacı neydi?

En yetenekli casusluk romanları yazarlarını bile şoke edecek günlerden geçiyoruz. Hizbullah milislerinin çağrı cihazlarına önceden yerleştirilen bombalar 17 Eylül’de bir saat içinde arka arkaya patladı en az 12 kişi yaşamını yitirirken binlerce kişi yaralandı. Bir gün sonra bu kez de telsizler patladı, yine pek çok ölüme ve yaralanmaya sebep oldu. Gözler derhal İsrail’e çevrildi. İsrailli yetkililer, saldırının kendileri tarafından gerçekleştirildiği iddialarını ne doğruladı ne de yalanladı. Bu spektaküler saldırı nasıl gerçekleşti, neden şimdi yapıldı ve daha önemlisi şimdi ne olacak? Yaşananların sıcağı devam ederken dünya basınında çıkan yorumlardan bir kısmını derledik.

Hizbullah derinden sarsıldı

The Atlantic yazarı Robert F. Worth, “Hizbullah’a yapılan bu saldırı yeni bir tür darbe vurdu.” diyor. Worth’un yazısından öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“Lübnanlı bir arkadaşım bana bir bilim-kurgu filmi gibi hissettirdiğini söyledi. Neredeyse tam olarak aynı anda, 17 Eylül günü öğleden sonra saat 15:30’da, Lübnan’ın her yerinde çağrı cihazları patladı ve sahiplerinin kafalarında, ellerinde ve kalçalarında korkunç yaralar açtı.

Saldırının önemi kısa sürede anlaşıldı: Çağrı cihazları, Ekim ayından bu yana İsrail ile ilan edilmemiş bir savaş yürüten Lübnanlı militan hareket Hizbullah üyeleri tarafından kullanılıyordu.

İsrail aylardır Hizbullah üyelerini hedef almak için dijital teknolojileri kullanıyordu ancak bugünkü saldırı daha önce görülmemiş bir şeydi ve yeni bir tür darbe vurmuş gibi görünüyor. Binlerce savaşçıyı sakat bıraktı ve muhtemelen yakın zamanda daha geniş çaplı bir çatışma patlak verirse grubun karşılık verme kabiliyetini sakatladı. Aynı zamanda kurbanların kimliğini de açığa çıkararak Hizbullah’ın üyelerinin kimliğini gizli tutmaya yönelik dikkatli çabalarını da yerle bir etti.

Grubu onlarca yıldır inceleyen Lübnanlı analist Amal Saad bana Hizbullah’ın destekçilerinin saldırı nedeniyle “son derece demoralize” olduğunu söyledi. Grubun lideri Hasan Nasrallah Şubat ayında taraftarlarına cep telefonu kullanmayı bırakmaları çağrısında bulunmuştu. Birçoğunun daha güvenli görünen çağrı cihazlarına geçtiği görülüyor. Önceki çatışmalarda Hizbullah, kısmen çağrı cihazlarına dayanan basit iletişim ağının etkinliğiyle övünüyordu.

Pek çok Lübnanlı çağrı cihazı saldırısının ülkelerinde geniş çaplı bir savaşın başlangıcı olmasından korkuyor. İsrailli yetkililer aylardır Hizbullah’ın 20 bin kadar İsrailliyi ülkenin kuzeyinden kaçmak zorunda bırakan roket saldırılarının kabul edilemez olduğunu ve Hizbullah’ın yok edilmesinin gerekli olduğunu söylüyor. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant yaptığı açıklamada, diplomasinin azalan umutlarının askerî harekatı tek seçenek olarak bıraktığını söyledi.

Ancak saldırının zamanlaması İsrail’in niyeti konusunda soru işaretleri yarattı. Saad “İsrail bu kartı bir savaş sırasında kullanmak yerine neden şimdi açıyor?” diye sordu. Saad, çağrı cihazı saldırısının İsrail’in son tehditlerine rağmen geniş çaplı bir savaş başlatma niyetinde olmadığını gösterebileceğini söyledi. Bir başka ihtimal de İsrail’in modifiye edilmiş çağrı cihazlarının fark edileceğinden korktuğu ve saldırıyı erken başlatmak zorunda kaldığı. Açıklama ne olursa olsun, bugünkü saldırı İsrail’in en önemli hedeflerinden birine ulaştı: Düşmanlarına hiçbir yerin güvenli olmadığını hissettirdi.”

Aylarca önceden planlanmış

Lily Hay Newman ile Matt Burgess’ın Wired’da yayınlanan yazısında saldırının aylar öncesinden planlanmış olabileceği belirtiliyor:

Daha önce ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nda çalışmış olan Hunter Strategy araştırma ve geliştirme başkan yardımcısı Jake Williams, ‘Bu saldırı, özellikle teknolojinin tedarik zinciri güvenliğine ilişkin risklerin altını çiziyor.’ dedi.  Williams’a göre operasyon, hem teknoloji ürünleri dağıtımında hem de Hizbullah’ın tedarik tarafında İsrailli ajanların varlığını işaret ediyor.’

Orta Doğu ve Kuzey Afrika odaklı risk yönetimi şirketi Le Beck International’ın istihbarat şefi Michael Horowitz, eğer saldırı tedarik zinciri temelli ise, hazırlanmasının yıllar almış olabileceğini ve bir tedarikçiye sızıp yeni çağrı cihazlarının içine patlayıcı yerleştirmeyi içermiş olabileceğini söylüyor: ‘Bu da İsrail’in Hizbullah’ın tedarikçilerine sızarak güvenli iletişim için kullanılan yüzlerce (binlerce olmasa da) cihazı teslim etmeyi başardığı anlamına gelir.’

Horowitz olayın ‘daha geniş kapsamlı bir saldırının başlangıcı’ olabileceğini ve muhtemelen Hizbullah’ın iletişim ağlarını bozmayı amaçladığını söylüyor. Çok sayıda çağrı cihazının değiştirilmesinin organize edilmesi muhtemelen biraz zaman alacaktır. Horowitz, alternatif olarak saldırının ‘İsrail’in istihbarat nüfuzunun ölçeğini’ göstermek için de yapılmış olabileceğini öne sürüyor. Horowitz, ‘Bu, sadece yaralanmalara neden olmak için kullanmayacağınız yüksek değerli bir operasyon’ değerlendirmesini yapıyor.”

MOSSAD lekelenmiş ününü yeniden parlatıyor

The Soufan Group’ta araştırma direktörü ve The Soufan Center’da kıdemli araştırma görevlisi. Colin P. Clarke, Foreign Policy’de yayınlanan analizinde saldırının neden şimdi yapıldığı sorusuna yanıt ararken MOSSAD için sıra dışı bir çözümlemede bulunuyor:

“İsrail’in istihbarat servisi Mossad, bu saldırıyla Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’e düzenleyeceği saldırıyla ilgili başarısızlıklar nedeniyle kötü bir şekilde zedelenen itibarını düzeltme yolunda önemli bir adım atmış olabilir. Çağrı cihazı operasyonunun kendisi bir casus romanından çıkmış gibi görünüyor. Mossad’ın bu kadar büyük ve bu kadar dramatik bir saldırıyı nasıl gerçekleştirmiş olabileceğine dair sayısız hipotez ortalıkta dolaşıyor.

Temmuz sonunda Tahran’da Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’ye düzenlenen suikastta olduğu gibi çağrı cihazı saldırısının ardındaki itici güçlerden biri de Mossad’ın markasını yenilemeye kararlı olması. 7 Ekim saldırısından önce İsrail istihbaratı, Steven Spielberg’in Münih filmi ve Netflix’in hit dizisi Fauda gibi gişe rekorları kıran casus filmlerinde anlatılan efsanevi kahramanlıklarıyla her şeye kadir bir üne sahipti. İsrail’in hedefli suikast kampanyası şimdiye kadar Ocak ayında Beyrut’ta Hamas’ın siyasi lider yardımcısı Salih el-Aruri’yi ve Temmuz sonunda Beyrut’ta Hizbullah’ın üst düzey komutanı Fuad Şükr’ü öldürdü, kısa bir süre sonra da İsmail Haniye’yi.

Mossad için marka yönetiminin yanı sıra İsrail’in örtülü operasyonlarının daha pratik bir etkisi de var. Hizbullah’ın komuta ve kontrolü büyük olasılıkla çökmüş durumda ve bu da örgütün yakın vadede önemli iletişim sorunları yaşamasına neden olacak. Dahası, 17 Eylül’deki saldırıda yüzlerce Hizbullah savaşçısı yaralandı; bunlardan bazıları şüphesiz sakat kalacak, parmaklarını, ellerini kaybedecek ya da en azından geçici olarak kenara itilmelerine neden olacak, başka yaralanmalara maruz kalacak.

Yemen’deki Husiler, Irak ve Suriye’deki milis gruplar ve İran’ın diğer vekilleri artık daha büyük önlemler almaya başlayacaktır. Bu durum söz konusu grupların birbirleriyle iletişim kurma biçimlerini değiştirebilir, bu da koordinasyonu doğrudan etkileyebilir ve kendi saldırılarını düzenleme kabiliyetlerini engelleyebilir. Bunun etkisi Lübnan’ın çok ötesinde hissedilecek ve dünya çapındaki diğer yasadışı gruplar (teröristler, suçlular ve bilgisayar korsanları) kişisel iletişim cihazlarının güvenliğini sorgulayacaklardır.”

Netanyahu daha büyük bir savaş mı istiyor?

Aljazeera.com’da yayınlanan imzasız bir analiz yazısında ise İsrail’in saldırıyla ulaşmak istediği amaç sorgulanıyor. Analizde öne çıkan bölümler şöyle:

“Analistler, Lübnan ve Suriye’de yaygın olarak İsrail’e atfedilen ölümcül toplu çağrı cihazı patlamasının, bölgede artan gerilimin ortasında nihai oyunun ne olabileceğine dair soruları gündeme getirdiğini söyledi.

Uluslararası Kriz Grubu’nun kıdemli İsrailli analisti Mairav Zonszein Al Jazeera’ye yaptığı açıklamada saldırının İsrail’in birkaç aydır planladığı bir şey olduğunu ve Hizbullah’ın şüphelenmesi halinde boşa gitme riski taşıdığını söyledi.

Bu endişe İsrail ordusunu patlamaları tetiklemeye yöneltmiş olabilir ancak İsrail’in genel stratejisi belirsizliğini koruyor. ‘İsrail bundan sonra nereye gidecek? Bu soru hâlâ cevaplanmış değil,’ diyor Zonszein.

‘Gazze’de ateşkes olmadan İsrail’in gerilimi nasıl azaltmayı planladığı ya da Netanyahu’nun aslında daha geniş bir savaşı tetiklemeye çalışıp çalışmadığı belli değil’ diyen analist, Batı Şeria’da ve kuzey sınırı boyunca şu anda Şerit’tekinden daha fazla İsrail askerinin konuşlandırıldığına dikkat çekti.”

Siber savaşta tehlikeli bir dönemin kapısı aralandı

Washington Post köşe yazarı David Ignatius, MOSSAD’ın ‘zeka dolu’ saldırısının olumsuz sonuçlarına değindi. Ignatius’un yazısından bazı bölümleri aktarıyoruz:

“İsrail’in saldırıyı başlatma kararında muhtemelen hem siyasi hem de operasyonel faktörler etkili oldu. ABD öncülüğündeki ateşkes planı ve bununla birlikte Hizbullah’la sınırı sakinleştirecek diplomatik bir anlaşma umudu durmuş durumda. Al Monitor gazetesinin 17 Eylül gecesi bildirdiği üzere, düşmanlarının iletişim cihazlarını bombaya dönüştürme gibi olağanüstü bir yetenek geliştirmiş olan İsrail, bu yeteneğin keşfedilmeden ve çağrı cihazları etkisiz hale getirilmeden önce kullanılması gerektiğine karar vermiş olabilir.”

“Nasrallah uyarmıştı”

Ignatius, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın aylar öncesinden savaşçılarını mobil cihazlarına İsrail’den gelecek sızmalara karşı uyardığı bilgisini de paylaştı:

“Çağrı cihazı saldırısındaki ustalık, İsrail’in Hizbullah’ın patlayıcı cihazları dağıtan gizli tedarik zincirine açıkça nüfuz etmesiydi. Grubun lideri Hasan Nasrallah, Şubat ayında yaptığı bir konuşmada, “herkesin oksijeni haline gelen” ancak savaşçıların konumlarını ele veren ve bazen İsrail’in casusluk cihazları olarak işlev gören cep telefonlarını kullanmayı bırakmaları konusunda ajanlarını uyarmıştı.

Nasrallah ‘İsrail’in artık işbirlikçilere ihtiyacı yok. Gözetleme cihazları sizin ceplerinizde. Eğer İsrail ajanını arıyorsanız, elinizdeki telefona, eşlerinizin ve çocuklarınızın telefonlarına bakın.’ dedi. Nasrallah mobil cihazların ticari baz istasyonlarına kolayca dinlenebilecek sinyaller gönderdiğini biliyordu.

Hizbullah, üyelerine kırılması daha zor bir sistem kullanan özel çağrı cihazları sağlayarak askerî ağını korumak için acele etti. Milisler, İsrailli ajanların çağrı cihazlarının tedarik zincirine sızabileceğini kesinlikle hayal etmemişlerdi. Ancak ABD’li siber uzmanlar bana bunun gerçekleşmiş gibi göründüğünü söyledi. Hizbullah 17 Eylül’de geç saatlerde ajanlarına anlamlı bir mesaj gönderdi: The Post’un aktardığı bir kaynağa göre, ‘Yeni bir çağrı cihazı alan herkes onu çöpe atsın’ denildi.

Saldırı, Hizbullah üzerindeki yıkıcı etkisinin ötesinde, siber savaşta yeni ve çok tehlikeli bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. İnternete bağlı herhangi bir cihaz potansiyel olarak bir silaha dönüştürülebilir. ‘Akıllı’ bir cihazın devreleri tehlikeli bir şekilde arızalanacak şekilde manipüle edilebilir. İran’ın nükleer programına yönelik Stuxnet siber saldırısında, kötü amaçlı yazılım santrifüjlerin o kadar çılgınca dönmesine neden oldu ki kararsız hale geldiler ve kendi kendilerini imha ettiler. ‘Nesnelerin İnterneti’ olarak adlandırılan gelecekte, hatalı cihaz telefonunuz, buzdolabınız ya da televizyonunuz olabilir.

Silah teknolojisindeki her yeni gelişmeyle birlikte, tasarımcılar ölümcül savaş araçlarını özel olarak kullanabileceklerini hayal ediyorlar. Örneğin, ABD bir zamanlar insansız hava araçlarının tekeline sahipmiş gibi görünüyordu ama artık bu araçlar yaygın bir savaş aracı haline geldi. Gözü pek bir casus bile düşmanlarının silahlarını kendisine karşı kullanabileceğini bilir.”

Taşınabilir bağlı cihazı olan herkes artık saldırı hedefi olabilir

Splinter Genel Yayın Yönetmeni Jacob Weindling ise bu yeni saldırı türünün bağlı taşınabilir cihaz sahibi herkesi saldırı hedefi haline getirdiğinden yakındı. Winder’ın yazısından öne çıkan bölümler şöyle:

“Bu saldırı, daha kalabalık ve muharip olmayanları hedef alması muhtemel yeni bir savaş alanı ortaya çıkardı. Eğer telefonlar ve diğer el tipi iletişim cihazları kinetik savaşta yeni bir cephe oluşturuyorsa, o zaman her birimiz ileriye dönük potansiyel bir hedefiz demektir.

Hepimiz telefonlarımıza bağlıyız ve neredeyse tüm iletişimimiz için onlara güveniyoruz ve bu güvenilir sisteme müdahale etmek istihbarat teşkilatları için bir altın madeni. 2016’da ABD’deki güvenlik yüklenicilerinin bazı Android telefonlara önceden yüklenmiş ve içindeki tüm metin mesajlarını her 72 saatte bir Çin’e gönderen bir yazılım keşfettiğini ve 2020’de Malwarebytes’in ‘ABD hükümeti tarafından finanse edilen telefonların çıkarılamaz kötü amaçlı yazılımlarla önceden yüklenmiş olarak geldiğini’ yazdığını zaten biliyoruz. Akıllı telefonların ve diğer el tipi iletişim cihazlarının her yerde bulunması nedeniyle halihazırda büyük bir siber savaş yaşandığına şüphe yok, ancak bunları birer bombaya dönüştürmek, bu durumun nereye doğru gittiğine dair korkutucu sonuçları olan dramatik bir tırmanış.

Bir tedarik zincirine müdahale etmek ve patlayıcı ya da kötü amaçlı yazılım yerleştirmek ya da bu çağrı cihazlarının patlamasına neden olan her neyse, söylemek yapmaktan daha kolaydır, ancak dünyanın dört bir yanındaki hükümetler bunu yapabileceklerini kanıtladılar. Bugün pek çok kötü aktörün bu tür bir saldırıyı gerçekleştirmenin kendileri için ne kadar mümkün olabileceğini merak ettiğine şüphe yok.

Şu anda basın özgürlüğünün pek olmadığı ülkelerdeki gazeteciler ve muhalifler için gerçekten endişeleniyorum. Haber yaptıkları ve mücadele ettikleri rejimler tarafından zaten yoğun bir şekilde izleniyorlar ve şimdi dünyanın dört bir yanındaki otoriter hükümetlerin makul bir inkâr edilebilirlikle onlara uzaktan saldırmaları için bir model var. İsrail Hizbullah’a her an her yerde saldırabileceğini göstermek istiyor gibi göründüğünden, bu yaygın saldırı kısmen gösteri amaçlı tasarlanmış gibi görünüyor, ancak bu, insanların evlerinde bu patlayıcı cihazlarla saldırıya uğradığı ve etrafta ne olduğuna tanık olacak kimsenin olmadığı daha bastırılmış ve gizli bir operasyon olarak kolayca yeniden kullanılabilir.

İsrail, Benyamin Netanyahu yönetiminde otokratik bir devlettir ve bu saldırı ile kendisi gibi otoriter rejimler için Overton Penceresi’ni değiştirmiştir. Geleceği tahmin etmenin 2024 yılında ahmaklık olduğu kanıtlanmıştır, ancak bu tür bir saldırının sivilleri ve gazetecileri hedef alma potansiyeline sahip olduğu gün gibi ortadadır. Eğer telefonlar kinetik savaşın daha yaygın bir biçimi haline gelirse, böyle yaygın bir saldırıyı uzaktan başlatmanın ne kadar mümkün olduğunu herkese kanıtladığı için İsrail’e teşekkür edebiliriz.”

Bu yazı ilk kez 19 Eylül 2024’te yayımlanmıştır.

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x