İsrail’in İran’da nihai hedefi ne?

İsrail-İran savaşında her iki ülkede de yıkım ve ölü sayısı artarken, henüz bir çıkış yolu görünmüyor. İsrail'in İran'daki nihai hedefi ne? İran'ın nükleer programı tamamen sıfırlanabilir mi, yoksa saldırılar Tahran'ı nükleer silah üretmeye mi itecek? Molla rejimini dışarıdan yıkmak mümkün mü, yoksa bu durum daha radikal bir Devrim Muhafızları devletine mi yol açacak?

Orta Doğu’daki uzun menzilli savaşta 13 Haziran’da tetiği ilk çeken taraf olan İsrail’in Başbakanı Binyamin Netanyahu, hemen bir video yayınlayıp İranlıları molla rejimine karşı ayaklanmaya çağırmıştı.  İsrail’in İran’a saldırmasının ardındaki asıl hedef bu mu? Öyleyse, İran’ın enerji ve sivil altyapısına saldırılar ne anlama geliyor? Yazar Robin Wright, The New Yorker dergisindeki makalesinde İsrail’in İran ile savaşarak neyi amaçladığını ve başarı şansını araştırdı.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

İsrail kabiliyetlerinin sınırının farkında mı?

“İsrail, İran’a karşı uzun süredir askeri üstünlüğe sahip. Son iki yılda, İran’ın bölgedeki müttefikleri olan Lübnan’daki Hizbullah, Gazze’deki Hamas, Irak’taki Haşdi Şabi güçleri ve Yemen’deki Husi milislerine yönelik cesur hava saldırıları ve gizli operasyonlar düzenledi. Bu operasyonlarda üst düzey siyasi liderleri hedef alarak suikastlar gerçekleştirdi ve binlerce milisi öldürdü. Bugün, İsrail bu operasyonlarda daha da ivme kazanmış durumda. Ancak, İran’ın nükleer programını tamamen yok etmek, gelişmiş füze stoklarını imha etmek, ekonomisini çökertmek ya da ülkede bir karşı devrim başlatmak gibi hedeflere ulaşmak oldukça zor.

2019-2022 yılları arasında ABD Merkez Komutanlığı’nın başında olan General Kenneth (Frank) McKenzie Jr., “İlk saldırı o kadar başarılıydı ki hedefleri büyütmemek zorlaşıyor,” diyor. Ancak ekliyor: “Nelerin mümkün olduğunu bilmek gerek. İsrail, İran’ın nükleer programına ciddi zarar verebilir ama tamamen ortadan kaldırabileceğini sanmıyorum.” McKenzie, 2020 yılında İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı General Kasım Süleymani’nin öldürülmesi operasyonunu yöneten isimdi. Ancak bu operasyonun ardından Kudüs Gücü, bölgedeki Amerikan personeline yönelik saldırılarını sürdürdü.

İran’ın nükleer programı sıfırlanabilir mi?

Eski İsrail Başbakanı ve emekli general Ehud Barak’a göre, İsrail’in İran’ın nükleer programını durdurması mümkün değil; en fazla birkaç haftalık bir gecikmeye neden olabilir. Barak, CNN’e yaptığı açıklamada, “ABD bile bu programı birkaç aydan fazla erteleyemez,” dedi. İran ise nükleer programının yalnızca barışçıl enerji üretimi amacı taşıdığını savunuyor. Bu program, ülke geneline yayılmış tesislerde yürütülüyor. En önemli tesislerden biri, Kum kenti yakınlarındaki Zagros Dağları’nın 60 metre altına inşa edilmiş olan Fordo nükleer tesisidir.

İsrail ve uluslararası toplum, İran’ın nükleer programının nükleer silah üretimine doğru genişleyebileceğinden uzun süredir endişe duyuyor. Washington merkezli tarafsız bir uzman grubu olan Silah Kontrol Derneği, İsrail’in operasyonlarının ters tepebileceği uyarısında bulundu. Derneğe göre bu saldırılar, Tahran’ın hassas nükleer faaliyetlerini hızlandırma ve şimdiye kadar atmadığı adımı atarak nükleer silah üretimine yönelme kararlılığını artırabilir.

2015 yılında İran ile altı büyük dünya gücü arasında imzalanan nükleer anlaşmanın müzakere heyetinin başında yer alan eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman da benzer bir uyarıda bulundu. Sherman, “İsrail’in İran’daki askeri liderleri ortadan kaldırması bir darbe olabilir; ama bu, nükleer programı sona erdirmeye yönelik bir strateji değildir” dedi. (ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerine sınırlamalar getiren ve bu karşılığında yaptırımların hafifletilmesini öngören bu anlaşmadan 2018’de tek taraflı olarak çekilmişti.)

Molla rejimini dışardan yıkmak mümkün mü?

İsrail yalnızca iki gün içinde, İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı’nı, Devrim Muhafızları’nın en üst düzey komutanını ve ülkenin havacılık ve füze programının başındaki ismi suikastla öldürdü. Sherman bu konuda şunları söyledi: “Dini Lider Hamaney, yerlerine yardımcılarını, onların da yerine bir alt kademedeki yardımcıları atar. Bu yapı böyle sürer.”

İsrail’in askeri baskılarıyla tetiklenen bir rejim değişikliği olasılığı da şu anda düşük. İsrail askeri istihbaratının eski İran analizi şefi Danny Citrinowicz, sosyal medya platformu X’te yaptığı açıklamada, Netanyahu hükümetinin, İran rejimini devirmek gibi “örtük bir amacı” gerçekleştirmek için ABD’yi yanına çekmeye çalıştığını, bunun ise büyük bir yanılgı olduğunu savundu.

Bu durum, 2003 yılında ABD Başkanı George W. Bush’un Irak’ta başlattığı savaşı hatırlatıyor. O dönemde savaşın resmi gerekçesi, Bağdat’ın elinde nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar olduğu iddiasıydı. Ancak bu silahlar bulunamadı ve savaşın asıl amacı olan Saddam Hüseyin’i devirmek, sekiz yıl süren ağır bir işgal sürecine dönüştü. ABD’nin Irak’ta yürüttüğü bu süreç, sonradan IŞİD’in doğuşuna zemin hazırladı. İsrail’in İran’a yönelik bugünkü saldırıları da benzer riskleri barındırıyor.

Saldırılar, İran halkında birbirine kenetliyor

Saldırıya uğrayan her ülkede olduğu gibi, İran’da da halk bayrak etrafında kenetlenme eğilimi gösteriyor. Pers milliyetçiliği, yaklaşık beş bin yıllık bir geçmişe sahip ve bu güçlü ulusal kimliğin kolayca çözülmesi beklenmiyor.

ABD’de eğitim almış, Columbia ve Tahran üniversitelerinde ders veren siyaset bilimci Nasser Hadian’a göre, İran’ın 92 milyonluk nüfusunun yaklaşık yüzde 80’i ülkenin katı muhafazakâr yönetimine karşı. Ancak İsrail Başbakanı Netanyahu’nun rejim değişikliği çağrısı, İran halkı arasında “çok az” destek buluyor. Hadian, İsrail’in saldırılarının kısa vadede rejimi devirmeyi amaçlayan girişimleri daha da zorlaştırdığını söylüyor. Balochlar ve Kürtler gibi bazı azınlık gruplar arasında ayaklanmalar yaşanabilir; fakat Hadian’a göre İran devleti, varlığını sürdürebilecek düzeyde iç destekten hâlâ yoksun değil.

İran’da alternatif bir rejim ihtimali zayıf

Eski bir ABD istihbarat subayı olan Jonathan Panikoff, geçmişte birçok İsraillinin İran’daki rejim değişikliğini “daha iyi bir geleceğin habercisi” olarak gördüğünü, çünkü “mevcut teokratik rejimden daha kötüsü olamaz” düşüncesinin hâkim olduğunu yazdı. Ancak Panikoff, Atlantic Council için kaleme aldığı yazıda, tarihin bu beklentiyi defalarca çürüttüğünü belirtti. Ona göre, rejimin çökmesi hâlinde ortaya çıkacak en olası senaryo bir demokrasi değil, çok daha radikal ve baskıcı bir “Devrim Muhafızları rejimi” doğabilir. Böyle bir durumda İsrail, gölgelerde süren ama çok daha şiddetli, bitmeyen bir savaşın içinde kalabilir. Bazı uzmanlar da İran’ın, Irak’ta olduğu gibi iç savaşa sürüklenerek çökmüş bir devlete dönüşebileceği ve bunun tüm bölgeye yayılacak zincirleme sonuçlar yaratabileceği uyarısında bulunuyor.

İktidarı devralabilecek bir alternatif muhalefet de mevcut değil. Uluslararası Kriz Grubu’nun İran Proje Direktörü Ali Vaez’e göre, ne İran’da ne de yurtdışında, Tahran’a girip iktidarı ele geçirebilecek kadar örgütlü ve disiplinli bir muhalefet hareketi bulunmuyor. 1979 Devrimi sırasında devrilen Şah’ın oğlu Reza Pahlavi ise kırk yılı aşkın süredir Washington D.C.’de yaşıyor ve ülkede etkili bir siyasi figür olarak görülmüyor.

Tahran’ın seçenekleri sınırlı

Vaez, İran’ın başlıca stratejisinin, “geri adım atmıyormuş gibi davranmak” olduğunu belirtiyor. İran’ın geniş enerji kaynakları ve Hürmüz Boğazı üzerindeki kontrolü bazı jeopolitik avantajlar sağlıyor. Saldırıların başlamasından sonra petrol fiyatları yükseldi; ABD ham petrolünün varil fiyatı ilk 24 saatte yüzde yedi arttı. İran, dünyanın en büyük üçüncü petrol rezervine sahip ve küresel petrol arzının yaklaşık beşte birinin geçtiği Hürmüz Boğazı’nda stratejik hakimiyeti bulunuyor. Vaez’e göre, çatışmaların genişlemesi halinde Tahran, enerji piyasalarında daha fazla istikrarsızlık yaratmayı ve bu sayede Trump’ın İsrail’e fren koymasını umabilir.

İki tarafta da kayıplar artarken çözüm görünmüyor. İran’da 200’den fazla kişi öldü, binlercesi yaralandı. İsrail de en az 20 kişinin yaşamını yitirdiği ve yüzlerce kişinin yaralandığı füze saldırılarına maruz kaldı. Cumartesi günü İran, ertesi gün Umman’da yapılması planlanan nükleer müzakerelerden çekildi. Ancak Trump yönetimi hâlâ diplomasinin bitmediğini savunuyor.

Pazar günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, İsrail’in nükleer diplomasi çabalarını sabote ettiğini öne sürdü. Tahran, uluslararası diplomatlara, programını sınırlamaya açık olduğunu; ancak barışçıl enerji üretimi için düşük düzeyde uranyum zenginleştirme hakkından vazgeçmeyeceğini bildirdi. (İran, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nın imzacısıdır ve bu kapsamda sivil nükleer enerji üretme hakkına sahiptir.) Nüfusu hızla artan İran’da elektrik kesintileri sıklaşmış durumda ve rejim, nükleer enerjiyi bu soruna bir çözüm olarak görüyor.

Müzakere kapısı yeniden açılabilir mi?

Trump yönetimi müzakere kapısını açık tutuyor. Nisan ayında, yeni bir nükleer anlaşma için İran’a 60 günlük süre tanındı. (2015’teki anlaşma, iki yıl süren zorlu diplomatik müzakereler sonucunda 159 sayfalık bir belge olarak tamamlanmıştı.) Trump, İsrail’in saldırısının bu 60 günlük sürenin tam da 61. gününde gerçekleştiğini vurguladı. Siyaset bilimci Hadian ise birçok İranlının, ABD’nin İsrail’le “koordineli bir aldatmaca içinde” olduğuna inanmaya başladığını söyledi.

Yeni bir müzakere süreci başlatmak her zamankinden daha zor. İran ciddi kayıplar vermiş olsa da, yeni bir anlaşmaya ulaşmak artık daha da düşük bir ihtimal. Hadian’a göre, devrimci rejimler doğası gereği paranoyaktır ve dış tehditler bu eğilimi güçlendirir. Trump’ın daha önce Ukrayna savaşı veya Gazze krizini hızlıca çözme çabalarında olduğu gibi, bu çatışmayı da kısa sürede ve kalıcı biçimde sona erdirmesi pek mümkün görünmüyor.”

Bu yazı ilk kez 20 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.

Robin Wright’ın The New Yorker’da yayınlanan “What Is Israel’s Endgame with Iran?” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.
https://www.newyorker.com/news/the-lede/what-is-israels-endgame-with-iran

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

İsrail’in İran’da nihai hedefi ne?

İsrail-İran savaşında her iki ülkede de yıkım ve ölü sayısı artarken, henüz bir çıkış yolu görünmüyor. İsrail'in İran'daki nihai hedefi ne? İran'ın nükleer programı tamamen sıfırlanabilir mi, yoksa saldırılar Tahran'ı nükleer silah üretmeye mi itecek? Molla rejimini dışarıdan yıkmak mümkün mü, yoksa bu durum daha radikal bir Devrim Muhafızları devletine mi yol açacak?

Orta Doğu’daki uzun menzilli savaşta 13 Haziran’da tetiği ilk çeken taraf olan İsrail’in Başbakanı Binyamin Netanyahu, hemen bir video yayınlayıp İranlıları molla rejimine karşı ayaklanmaya çağırmıştı.  İsrail’in İran’a saldırmasının ardındaki asıl hedef bu mu? Öyleyse, İran’ın enerji ve sivil altyapısına saldırılar ne anlama geliyor? Yazar Robin Wright, The New Yorker dergisindeki makalesinde İsrail’in İran ile savaşarak neyi amaçladığını ve başarı şansını araştırdı.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

İsrail kabiliyetlerinin sınırının farkında mı?

“İsrail, İran’a karşı uzun süredir askeri üstünlüğe sahip. Son iki yılda, İran’ın bölgedeki müttefikleri olan Lübnan’daki Hizbullah, Gazze’deki Hamas, Irak’taki Haşdi Şabi güçleri ve Yemen’deki Husi milislerine yönelik cesur hava saldırıları ve gizli operasyonlar düzenledi. Bu operasyonlarda üst düzey siyasi liderleri hedef alarak suikastlar gerçekleştirdi ve binlerce milisi öldürdü. Bugün, İsrail bu operasyonlarda daha da ivme kazanmış durumda. Ancak, İran’ın nükleer programını tamamen yok etmek, gelişmiş füze stoklarını imha etmek, ekonomisini çökertmek ya da ülkede bir karşı devrim başlatmak gibi hedeflere ulaşmak oldukça zor.

2019-2022 yılları arasında ABD Merkez Komutanlığı’nın başında olan General Kenneth (Frank) McKenzie Jr., “İlk saldırı o kadar başarılıydı ki hedefleri büyütmemek zorlaşıyor,” diyor. Ancak ekliyor: “Nelerin mümkün olduğunu bilmek gerek. İsrail, İran’ın nükleer programına ciddi zarar verebilir ama tamamen ortadan kaldırabileceğini sanmıyorum.” McKenzie, 2020 yılında İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı General Kasım Süleymani’nin öldürülmesi operasyonunu yöneten isimdi. Ancak bu operasyonun ardından Kudüs Gücü, bölgedeki Amerikan personeline yönelik saldırılarını sürdürdü.

İran’ın nükleer programı sıfırlanabilir mi?

Eski İsrail Başbakanı ve emekli general Ehud Barak’a göre, İsrail’in İran’ın nükleer programını durdurması mümkün değil; en fazla birkaç haftalık bir gecikmeye neden olabilir. Barak, CNN’e yaptığı açıklamada, “ABD bile bu programı birkaç aydan fazla erteleyemez,” dedi. İran ise nükleer programının yalnızca barışçıl enerji üretimi amacı taşıdığını savunuyor. Bu program, ülke geneline yayılmış tesislerde yürütülüyor. En önemli tesislerden biri, Kum kenti yakınlarındaki Zagros Dağları’nın 60 metre altına inşa edilmiş olan Fordo nükleer tesisidir.

İsrail ve uluslararası toplum, İran’ın nükleer programının nükleer silah üretimine doğru genişleyebileceğinden uzun süredir endişe duyuyor. Washington merkezli tarafsız bir uzman grubu olan Silah Kontrol Derneği, İsrail’in operasyonlarının ters tepebileceği uyarısında bulundu. Derneğe göre bu saldırılar, Tahran’ın hassas nükleer faaliyetlerini hızlandırma ve şimdiye kadar atmadığı adımı atarak nükleer silah üretimine yönelme kararlılığını artırabilir.

2015 yılında İran ile altı büyük dünya gücü arasında imzalanan nükleer anlaşmanın müzakere heyetinin başında yer alan eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Wendy Sherman da benzer bir uyarıda bulundu. Sherman, “İsrail’in İran’daki askeri liderleri ortadan kaldırması bir darbe olabilir; ama bu, nükleer programı sona erdirmeye yönelik bir strateji değildir” dedi. (ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerine sınırlamalar getiren ve bu karşılığında yaptırımların hafifletilmesini öngören bu anlaşmadan 2018’de tek taraflı olarak çekilmişti.)

Molla rejimini dışardan yıkmak mümkün mü?

İsrail yalnızca iki gün içinde, İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı’nı, Devrim Muhafızları’nın en üst düzey komutanını ve ülkenin havacılık ve füze programının başındaki ismi suikastla öldürdü. Sherman bu konuda şunları söyledi: “Dini Lider Hamaney, yerlerine yardımcılarını, onların da yerine bir alt kademedeki yardımcıları atar. Bu yapı böyle sürer.”

İsrail’in askeri baskılarıyla tetiklenen bir rejim değişikliği olasılığı da şu anda düşük. İsrail askeri istihbaratının eski İran analizi şefi Danny Citrinowicz, sosyal medya platformu X’te yaptığı açıklamada, Netanyahu hükümetinin, İran rejimini devirmek gibi “örtük bir amacı” gerçekleştirmek için ABD’yi yanına çekmeye çalıştığını, bunun ise büyük bir yanılgı olduğunu savundu.

Bu durum, 2003 yılında ABD Başkanı George W. Bush’un Irak’ta başlattığı savaşı hatırlatıyor. O dönemde savaşın resmi gerekçesi, Bağdat’ın elinde nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar olduğu iddiasıydı. Ancak bu silahlar bulunamadı ve savaşın asıl amacı olan Saddam Hüseyin’i devirmek, sekiz yıl süren ağır bir işgal sürecine dönüştü. ABD’nin Irak’ta yürüttüğü bu süreç, sonradan IŞİD’in doğuşuna zemin hazırladı. İsrail’in İran’a yönelik bugünkü saldırıları da benzer riskleri barındırıyor.

Saldırılar, İran halkında birbirine kenetliyor

Saldırıya uğrayan her ülkede olduğu gibi, İran’da da halk bayrak etrafında kenetlenme eğilimi gösteriyor. Pers milliyetçiliği, yaklaşık beş bin yıllık bir geçmişe sahip ve bu güçlü ulusal kimliğin kolayca çözülmesi beklenmiyor.

ABD’de eğitim almış, Columbia ve Tahran üniversitelerinde ders veren siyaset bilimci Nasser Hadian’a göre, İran’ın 92 milyonluk nüfusunun yaklaşık yüzde 80’i ülkenin katı muhafazakâr yönetimine karşı. Ancak İsrail Başbakanı Netanyahu’nun rejim değişikliği çağrısı, İran halkı arasında “çok az” destek buluyor. Hadian, İsrail’in saldırılarının kısa vadede rejimi devirmeyi amaçlayan girişimleri daha da zorlaştırdığını söylüyor. Balochlar ve Kürtler gibi bazı azınlık gruplar arasında ayaklanmalar yaşanabilir; fakat Hadian’a göre İran devleti, varlığını sürdürebilecek düzeyde iç destekten hâlâ yoksun değil.

İran’da alternatif bir rejim ihtimali zayıf

Eski bir ABD istihbarat subayı olan Jonathan Panikoff, geçmişte birçok İsraillinin İran’daki rejim değişikliğini “daha iyi bir geleceğin habercisi” olarak gördüğünü, çünkü “mevcut teokratik rejimden daha kötüsü olamaz” düşüncesinin hâkim olduğunu yazdı. Ancak Panikoff, Atlantic Council için kaleme aldığı yazıda, tarihin bu beklentiyi defalarca çürüttüğünü belirtti. Ona göre, rejimin çökmesi hâlinde ortaya çıkacak en olası senaryo bir demokrasi değil, çok daha radikal ve baskıcı bir “Devrim Muhafızları rejimi” doğabilir. Böyle bir durumda İsrail, gölgelerde süren ama çok daha şiddetli, bitmeyen bir savaşın içinde kalabilir. Bazı uzmanlar da İran’ın, Irak’ta olduğu gibi iç savaşa sürüklenerek çökmüş bir devlete dönüşebileceği ve bunun tüm bölgeye yayılacak zincirleme sonuçlar yaratabileceği uyarısında bulunuyor.

İktidarı devralabilecek bir alternatif muhalefet de mevcut değil. Uluslararası Kriz Grubu’nun İran Proje Direktörü Ali Vaez’e göre, ne İran’da ne de yurtdışında, Tahran’a girip iktidarı ele geçirebilecek kadar örgütlü ve disiplinli bir muhalefet hareketi bulunmuyor. 1979 Devrimi sırasında devrilen Şah’ın oğlu Reza Pahlavi ise kırk yılı aşkın süredir Washington D.C.’de yaşıyor ve ülkede etkili bir siyasi figür olarak görülmüyor.

Tahran’ın seçenekleri sınırlı

Vaez, İran’ın başlıca stratejisinin, “geri adım atmıyormuş gibi davranmak” olduğunu belirtiyor. İran’ın geniş enerji kaynakları ve Hürmüz Boğazı üzerindeki kontrolü bazı jeopolitik avantajlar sağlıyor. Saldırıların başlamasından sonra petrol fiyatları yükseldi; ABD ham petrolünün varil fiyatı ilk 24 saatte yüzde yedi arttı. İran, dünyanın en büyük üçüncü petrol rezervine sahip ve küresel petrol arzının yaklaşık beşte birinin geçtiği Hürmüz Boğazı’nda stratejik hakimiyeti bulunuyor. Vaez’e göre, çatışmaların genişlemesi halinde Tahran, enerji piyasalarında daha fazla istikrarsızlık yaratmayı ve bu sayede Trump’ın İsrail’e fren koymasını umabilir.

İki tarafta da kayıplar artarken çözüm görünmüyor. İran’da 200’den fazla kişi öldü, binlercesi yaralandı. İsrail de en az 20 kişinin yaşamını yitirdiği ve yüzlerce kişinin yaralandığı füze saldırılarına maruz kaldı. Cumartesi günü İran, ertesi gün Umman’da yapılması planlanan nükleer müzakerelerden çekildi. Ancak Trump yönetimi hâlâ diplomasinin bitmediğini savunuyor.

Pazar günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, İsrail’in nükleer diplomasi çabalarını sabote ettiğini öne sürdü. Tahran, uluslararası diplomatlara, programını sınırlamaya açık olduğunu; ancak barışçıl enerji üretimi için düşük düzeyde uranyum zenginleştirme hakkından vazgeçmeyeceğini bildirdi. (İran, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nın imzacısıdır ve bu kapsamda sivil nükleer enerji üretme hakkına sahiptir.) Nüfusu hızla artan İran’da elektrik kesintileri sıklaşmış durumda ve rejim, nükleer enerjiyi bu soruna bir çözüm olarak görüyor.

Müzakere kapısı yeniden açılabilir mi?

Trump yönetimi müzakere kapısını açık tutuyor. Nisan ayında, yeni bir nükleer anlaşma için İran’a 60 günlük süre tanındı. (2015’teki anlaşma, iki yıl süren zorlu diplomatik müzakereler sonucunda 159 sayfalık bir belge olarak tamamlanmıştı.) Trump, İsrail’in saldırısının bu 60 günlük sürenin tam da 61. gününde gerçekleştiğini vurguladı. Siyaset bilimci Hadian ise birçok İranlının, ABD’nin İsrail’le “koordineli bir aldatmaca içinde” olduğuna inanmaya başladığını söyledi.

Yeni bir müzakere süreci başlatmak her zamankinden daha zor. İran ciddi kayıplar vermiş olsa da, yeni bir anlaşmaya ulaşmak artık daha da düşük bir ihtimal. Hadian’a göre, devrimci rejimler doğası gereği paranoyaktır ve dış tehditler bu eğilimi güçlendirir. Trump’ın daha önce Ukrayna savaşı veya Gazze krizini hızlıca çözme çabalarında olduğu gibi, bu çatışmayı da kısa sürede ve kalıcı biçimde sona erdirmesi pek mümkün görünmüyor.”

Bu yazı ilk kez 20 Haziran 2025’te yayımlanmıştır.

Robin Wright’ın The New Yorker’da yayınlanan “What Is Israel’s Endgame with Iran?” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz.
https://www.newyorker.com/news/the-lede/what-is-israels-endgame-with-iran

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x