Japonya’da iktidardaki Liberal Demokrat Parti’nin (LDP) bu ay yapılan liderlik seçimlerini kazanan Takaiçi Sanae, ülkenin ilk kadın başbakanı oldu.
The Economist dergisi, dünya siyaset sahnesinin bu yeni aktörünün kişiliği ve siyaseti hakkında ipuçları veren bir portre yayınladı.
Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:
“4 Ekim’de Takaiçi Sanae, Japonya’nın iktidar partisi Liberal Demokrat Parti’nin liderlik yarışını kazandı. 15 Ekim’de parlamentoda yapılan oylamanın ardından başbakan oldu.
Takaiçi Sanae, Japonya’nın iktidar partisi Liberal Demokrat Parti’nin (LDP) liderliği için adaylığını açıklamak üzere podyuma çıktığında, arkasındaki pankartta “Savaş, Sanae!” yazıyordu. 64 yaşındaki milletvekili, ülkeyi yönetmek için üçüncü kez aday olmuştu.
Konuşmasında ekonomi ve jeopolitik gibi konulara değinen Takaiçi, kadın aday olması konusuna pek değinmedi. Ancak başka bir pankart, onun tarih yazma şansını göz ardı etmedi ve Japonya’nın ilk kadın başbakanı olması için çağrıda bulundu.
Milliyetçi bir güvenlik şahini olan Takaiçi, 4 Ekim’de lehine sonuçlanan LDP liderliği yarışının iki favori adayından biriydi. Şimdi, iki seçim yenilgisinin ardından istifa eden Ishiba Shigeru’nun yerine ülkenin bir sonraki başbakanı oldu.
Abe’nin yolundan gidiyor
Takaiçi, partinin aşırı sağ kanadının öncüsü. Kendisini, onu destekleyen bir başka LDP başbakanı olan, 2022’de bir suikasta kurban giden Abe Şinzo’nun varisi olarak konumlandırıyor. Abe’nin ölümünden bu yana yönünü kaybetmiş olan partinin muhafazakârları açısından Takaiçi, birleştirici bir figür. Muhalifleri için ise, Takaiçi’nin zaferi, parti ve Japonya için tehlikeli bir sağa kayma anlamına gelecek.
Thatcher hayranı bir heavy metalci
Takaiçi’nin geçmişi, Koizumi ve birçok LDP büyüklerinin hanedan soylarıyla tezat oluşturuyor. Japonya’nın batısındaki Nara’da bir memur ve bir polis memurunun kızı olarak büyüdü. Japon politikacıların standartlarına göre çılgın bir gençlik geçirdi, motosiklet sürdü, bir heavy metal grubunda davul çaldı ve Black Sabbath ve Iron Maiden’ın şarkılarıyla coştu.
Demir Leydi lakaplı Margaret Thatcher’ı rol modeli olarak gösteriyor ve merhum İngiliz başbakanının “ülkesine hizmet ettiğine inandığında korkusuzca konuşabilme” yeteneğini övüyor.
Takaiçi, 1993’te parlamentoya seçilmeden önce televizyon sunucusuydu. İçişleri ve ekonomik güvenlik bakanlığı da dahil olmak üzere üst düzey kabine görevlerinde bulundu.
Trumpvari sloganla iktidara yürüdü
Kampanyasında verdiği mesajlar, ulusal gurur ve Japonya’nın yeniden canlanması etrafında dönüyordu. Ekonomiyi etkileyen bir bir durgunluktan söz ediyordu. Savaş sonrası ülkenin yaşadığı ekonomik patlama döneminde, babasının maaş günlerinde eve renkli televizyon, müzik seti veya mikrodalga fırınla geldiğini hatırlıyordu. Sıkı çalışmanın, “parlak ve enerjik bir dönemde” yaşamı iyileştirdiğini söylüyordu. Seçim kampanyasının sloganı “Japonya’yı yeniden zirveye taşı”.
Neoliberal ekonomi taraftarı
Ekonomi politikası, vergi indirimleri ve hükümet harcamalarında büyük artışlar öngörüyor. Geçmişte, para politikası gevşetme ve mali teşvikten oluşan “Abenomics”e atıfta bulunarak “Sanaenomics”i önermişti. Japonya’nın net bazda GSYH’nin yüzde 135’ine ulaşan kamu borcuna rağmen Takaiçi, enflasyondan etkilenen hane halklarını desteklemek, kırsal alanlara sübvansiyon sağlamak ve yarı iletkenler ve enerji gibi ulusal güvenlik için hayati öneme sahip sektörlere yatırım yapmak için daha fazla borçlanmaya açık olduğunu vurguladı.
Geçen yıl, Japonya Merkez Bankası’nın faiz oranlarını yükseltmesinin “aptalca” olacağını söyleyerek büyük yankı uyandırdı. Bu seçim yarışında bu tür keskin yorumlardan kaçındı ve ülkenin yüzde 8’lik tüketim vergisini düşürmek gibi en pahalı vaatlerinden bazılarının önemini azalttı. Yine de analistler, onun zaferinin yenin değerinin düşmesine ve tahvil getirilerinin yükselmesine neden olacağını tahmin ediyor.
Silahlanmadan yana
Destekçileri ise onun milliyetçiliğinden daha çok heyecan duyuyor. O, Japonya’nın silahlı kuvvetlerini güçlendirmek için uzun süredir pasifist anayasanın revize edilmesini savunuyor. Halk, Çin ve Kuzey Kore ile artan gerilime ve yurtdışındaki savaşlara tepki olarak silahlı kuvvetlerin güçlendirilmesini daha fazla desteklemeye başlamış olsa da, anayasanın değiştirilmesi fikri hâlâ tartışmalı.
Feminizme mesafeli, göçmenlere karşı kısıtlamacı
Abe gibi Takaiçi de Japonya’nın savaş zamanındaki saldırganlığını ve sömürgecilik tarihini önemsizleştiriyor. Ülkenin ilk kadın başbakanı olabilecek olmasına rağmen, feminist olduğu söylenemez. Japonya’nın imparatorluk ailesinin erkek soyunu sürdürmesi ve evli çiftlerin aynı soyadını alması gerektiğini savunuyor. Bu kural, çoğu kadının kendi soyadını bırakmasına neden oluyor.
Takaiçi, yakın zamanda yaptığı bir konuşmada, turistlerin ve yabancı uyrukluların kötü davranışlarını eleştirdi. Yabancıların Japonya nüfusunun sadece yüzde 3’ünü oluşturmasına rağmen göçmenlik politikasını sıkılaştıracağına söz verdi.
Taliban mı ılımlı muhafazakâr mı?
Birçok Japon politikacı onu aşırı sağcı olarak görüyor. Eski Başbakan Kişida Fumio’nun ona “Taliban Takaiçi” lakabını taktığı iddia ediliyor. he Economist’e konuşan üst düzey bir LDP milletvekili, Takaiçi gibi aşırı sağcıları partinin “kanseri” olarak niteliyor.
Takaiçi ise kampanyasının sonlarına doğru kendisini “ılımlı muhafazakâr” olarak tanımlamaya başladı. Pragmatizme doğru bu kayma, onu en ateşli şekilde destekleyen seçmenleri kendinden uzaklaştırma riskini taşıyordu, ancak kazanmak için ihtiyaç duyduğu ittifakları sağlamasına yardımcı oldu.”
Bu yazı ilk kez 23 Ekim 2025’te yayımlanmıştır.

https://www.economist.com/asia/2025/09/26/takaichi-sanae-the-hardline-nationalist-who-may-soon-lead-japan