Kerkük – Ceyhan ile yeni bir başlangıç olur mu?

Kerkük-Ceyhan Boru Hattı’nın açılması Türkiye, Irak, IKBY ve ABD açısından ne anlama geliyor? Hattın kapalı kalmasının maliyeti ne oldu? Türkiye ve Irak enerjide nasıl bir müzakereye hazırlanıyor? Dr. Bilgay Duman yazdı.

Irak’ın kuzeyinden Türkiye’nin Ceyhan terminaline uzanan Kerkük–Ceyhan Boru Hattı’nın 27 Eylül 2025 itibarıyla yeniden devreye alınması, ilk bakışta teknik bir enerji meselesi gibi görülebilir. Fakat hattın iki buçuk yılı aşkın süreyle kapalı kalmasının ortaya çıkardığı sonuçlara bakıldığında, bunun yalnızca Türkiye ve Irak için değil, Ortadoğu enerji jeopolitiği ve küresel piyasalar için de önemli bir dönüm noktası olduğu ortaya çıkıyor.

Hattın kapalı olmasının maliyeti

Türkiye’de yaşanan 6 Şubat 2023 depreminin ardından hattın zarar görmesi ve Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin Mart 2023’te Türkiye’nin aleyhine verdiği tazminat kararı sonrasında Ankara’nın hattı kapatmasıyla başlayan süreç, Irak için oldukça maliyetli oldu. Verilere göre Irak’ın bu dönemde 22 ila 25 milyar dolar arasında gelir kaybettiğini gösteriyor. Ancak bunun ötesinde petrol ihracatının bütçe gelirlerinin yüzde 90’ından fazlasını oluşturduğu bir ülkede bu kayıp, ekonomik olmaktan çok daha fazlasını ifade ediyor. 2023 bütçe açığının öngörülenden yüzde 30 daha yüksek gerçekleşmesi, maaş ödemelerinde gecikmeler, altyapı yatırımlarının askıya alınması ve sosyal hizmetlerde ciddi aksamalar bunun en somut yansımaları oldu. Irak gibi kırılgan devlet yapılarında bu tür kayıplar doğrudan istikrarsızlık ve çekişmenin nüvesi haline gelebiliyor. Zira kapalı kalan Kerkük – Ceyhan Boru Hattı yalnızca bir enerji meselesi değil, aynı zamanda siyasi bir kriz başlığına dönüşmüştü.

Bu süreçten en fazla etkilenen taraflardan biri Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) oldu. Erbil yönetimi bütçesinin büyük bölümünü petrol ihracatına dayandırdığı gibi Bağdat’tan gelen bütçeyle yönetimi idame ettiriyor. Bağdat’ın bütçe desteğine rağmen 2003 sonrası açılan kuyulardan doğrudan petrol satışı gerçekleştiren IKBY, ayrıca buradan da gelir elde ediyordu. Ancak Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin kararı sonrası Kerkük – Ceyhan Boru Hattı’nın kapanması, IKBY’nin ekstra gelirlerini de sekteye uğrattı.

Hat kapandığında IKBY, ciddi bir mali çıkmazla karşı karşıya kaldı. Zira IKBY’nin uluslararası enerji şirketlerine olan borcu kısa sürede bir milyar doları aştı, kamu çalışanlarının maaşları ödenemedi ve bu durum toplumsal huzursuzluğu tetikledi. Sokaklarda protestolar arttı. Bağdat ile yürütülen bütçe ve gelir paylaşımı görüşmelerinde IKBY’nin eli ciddi şekilde zayıfladı. Bu tablo, IKBY’nin uzun süredir korumaya çalıştığı mali özerklik iddiasına ağır bir darbe vurdu. Yalnızca merkez–yerel ilişkileri değil, yabancı yatırımcıların tavrı da aynı yönde oldu. DNO ve Genel Energy gibi şirketler, ödeme güvencesinin kalmaması nedeniyle üretimi sınırlandırdı. Yani hattın kapalı kalması, yalnızca Irak bütçesine değil, IKBY’nin siyasi geleceğine de doğrudan etki etti.

Türkiye için stratejik güç çarpanı

Türkiye açısından tablo farklı ama bir o kadar kritik. Kerkük–Ceyhan hattı yalnızca bir boru hattı değil; Türkiye’nin “enerji merkezi” olma vizyonunun da en somut unsurlarından biri. Ceyhan terminali, depolama, sigorta, kalite kontrol ve yükleme gibi yan sektörlerle ciddi bir ekosistem oluşturmuştu. Ancak bu Türkiye açısından ekonomik olmaktan daha çok siyasi ve jeopolitik bir mesele.

Türkiye açısından hem bölgesel enerji merkezi olma hem de Irak’la komşuluk ilişkilerinin devam açısından kritik bir unsur. Hat kapanmadan önce Türkiye’nin söz konusu hattan elde ettiği gelir varil başına bir, bir buçuk dolar civarlarındaydı. Bu yalnızca doğrudan gelir değil; lojistikten finansa pek çok yan sektöre de katkı olarak düşünülüyordu. Bu nedenle hattın yeniden açılması, Türkiye açısından ekonomik kazanç olmanın ötesinde stratejik bir güç çarpanı.

Ankara Bağdat enerji ilişkilerinde köklü müzakere

Fakat hattın açılması sadece bugünün değil, geleceğin de habercisi. Çünkü 1973’te imzalanan ve 1976’da devreye giren 50 yıllık Irak–Türkiye Petrol Boru Hattı Anlaşması 2026’da sona eriyor. Temmuz 2025’te Resmî Gazete’de yayımlanan kararla bu durum resmileşti. Yani önümüzdeki dönemde Ankara ve Bağdat, enerji ilişkilerini köklü biçimde yeniden müzakere edecek. İki ülke arasında yeni bir enerji anlaşmasının hazırlığının yapıldığı da biliniyor.  Böylece Uluslararası Tahkim Mahkemesine davalar da anlaşma dahilinde çözülebilir.

Kerkük–Ceyhan hattının yeniden işler hale gelmesi bu açıdan yalnızca kısa vadeli bir rahatlama değil, aynı zamanda yeni anlaşmanın zeminini hazırlayan bir gelişme. Ankara yeni dönemde yalnızca petrol transitine odaklanmak istemiyor. Doğalgaz, elektrik, rafineri yatırımları ve lojistik entegrasyonu da kapsayan geniş bir çerçeve kurmayı hedefliyor. Bağdat ise Irak Ulusal Petrol Pazarlama Şirketi SOMO üzerinden merkezi kontrolü artırarak gelirlerin şeffaf paylaşımını ve IKBY üzerindeki mali etkinliğini güçlendirmeyi amaçlıyor.

Hattın küresel bağlamı

Burada küresel bağlam da göz ardı edilmemeli. Irak’ın kanıtlanmış petrol rezervleri yaklaşık 145 milyar varil. Bu miktar dünya rezervlerinin yüzde 8’ine, Ortadoğu’nun yüzde 17’sine karşılık geliyor. Üstelik Irak petrolü üretim maliyeti açısından en ucuz kaynaklardan biri. Ancak ihracatın büyük bölümü hâlâ Basra üzerinden yapılıyor ve bu da ülkeyi Hürmüz Boğazı’na bağımlı hale getiriyor.

ABD Enerji Enformasyon İdaresi verilerine göre 2024 yılında dünya petrol ticaretinin yüzde 20’si, yani günlük 20 milyon varil Hürmüz’den geçti. İran’ın zaman zaman gündeme getirdiği “boğazı kapatma” tehdidi, Irak için stratejik bir risk. Bu yüzden Kerkük–Ceyhan hattı yalnızca ekonomik bir alternatif değil; aynı zamanda jeopolitik bir güvenlik sigortası. Tam kapasiteyle çalıştığında günde 1,6 milyon varil petrol taşıyabilen bu hat, Irak’ın küresel piyasalara erişiminde stratejik güvence.

Bu nedenle Rusya – Ukrayna krizi ile enerji güvenliği konusunda problemler yaşayan Avrupa için de yeni bir enerji hattı olarak tanımlanması söz konusu olabilir. Zira Kerkük–Ceyhan hattının yeniden açılması, “Kalkınma Yolu Projesi” ile de doğrudan bağlantılı.

Ankara uzun süredir bu proje ile Irak üzerinden Basra Körfezi’ni Türkiye’ye, oradan Avrupa’ya bağlamayı hedefliyor. Bu yalnızca kara ve demiryolu değil, aynı zamanda enerji taşımacılığıyla da ilgili. Kerkük–Ceyhan’ın işlerliği, Kalkınma Yolu’nun başarısı için kritik bir tamamlayıcı. Enerji taşımacılığında güvenli ve çeşitlendirilmiş bir ağ, lojistik entegrasyonun cazibesini artırıyor. Bu nedenle hattın açılması, Türkiye’nin bölgesel bağlantısallık politikasının da önemli bir dinamiği.

Kerkük-Ceyhan hattının ABD açısından önemi

ABD’nin rolü bu noktada ayrıca önemli. Washington, 2003 işgalinden bu yana Irak’ın enerji kaynaklarını yalnızca ekonomik bir unsur olarak değil, jeopolitik bir kaldıraç olarak da görüyor. Körfez enerji kaynaklarının kontrolü, İran üzerindeki baskının devam etmesini beraberinde getirdiği gibi ABD açısından hem enerji güvenliği hem de Avrupa ve Asya üzerindeki nüfuzun devamı anlamına geliyor. Kerkük–Ceyhan hattının yeniden açılması bu nedenle Washington tarafından istikrarsızlıkları azaltan ve piyasaları rahatlatan bir gelişme olarak okunuyor.

ABD’nin uzun süredir vurguladığı “arz güvenliği ve çeşitlilik” ilkesi de Irak’ın yalnızca Basra’ya bağımlı kalmaması gerektiğini öne çıkarıyor. Ayrıca ABD açısından Basra Körfezi üzerindeki İran etkisi ve baskısı da düşünüldüğünde Türkiye gibi ABD açısından müttefik sayılabilecek ülkelerle Irak enerjisi üzerinden atılacak adımlar ABD için tercih noktası görülebilir. Dolayısıyla Washington’un 2026 sonrası müzakereleri yakından izlemesi ve hatta şekillendirmeye çalışması sürpriz olmayacak.

Alternatif hatlar

Irak için alternatif rotalar da masada. Basra’dan Ürdün’ün Akabe Limanı’na uzanması planlanan boru hattı projesi 2019’da imzalanmıştı ama siyasi istikrarsızlık nedeniyle hayata geçirilemedi. Yine geçmişte işletilen Kerkük–Banyas hattı ya da tarihsel öneme sahip Kerkük–Hayfa hattı zaman zaman gündeme geliyor.

Özellikle Banyas hattının yeniden işler hale gelmesi, eğer Suriye’deki güvenlik ortamı izin verirse, Irak için stratejik bir çeşitlilik yaratabilir. Bu hat son dönemde yoğun bir şekilde konuşulmaya da başlandı. Ancak Suriye’deki yeni yönetim ve Irak arasındaki güven tesisinin halen oluşmamış olmasının yanı sıra, Suriye’deki müesses nizam ve devlet düzeninin oturmasının zaman alacağı düşünüldüğünde bu projeyi gerçekleştirilmesini kısa vadede zora sokuyor. Buna rağmen bu alternatifler tartışılıyor olması bile Basra’ya bağımlılığın kırılmasının Irak açısından stratejik bir zorunluluk olduğunu teyit ediyor.

Yeni dönem

Ancak konuşulan bu hatların yeniden aktive edilmesi siyasi ve jeopolitik açıdan zor olduğu kadar maliyetli ve zaman açısından oldukça uzun bir sürece ihtiyacı var.  Kerkük–Ceyhan Boru Hattı’nın yeniden açılması Irak için ekonomik bir can simidi, Türkiye için ise stratejik bir fırsat. Fakat esas anlamı, 2026’da sona erecek olan 50 yıllık anlaşmanın müzakerelerine zemin hazırlıyor oluşunda.

Yeni dönemde Ankara ve Bağdat yalnızca petrol değil, doğalgazdan elektriğe, rafineri yatırımlarından lojistik entegrasyona kadar geniş bir çerçeveyi masaya yatıracak. ABD ve Avrupa için enerji güvenliği, Irak için siyasi istikrar, Türkiye içinse bölgesel merkez olma vizyonu belirleyici parametreler olacak. Bu nedenle Kerkük–Ceyhan’ın yeniden açılışı, Ortadoğu’nun enerji denklemlerinde yeni bir perde olarak okunabilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 6 Ekim 2025’te yayımlanmıştır.

Bilgay Duman
Bilgay Duman
Dr. Bilgay Duman, lisans ve yüksek lisans eğitimini sırasıyla 2004 ve 2007 yıllarında Kırıkkale Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde tamamlamıştır. Doktorasını 2024 yılında Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde "2003 Sonrası Irak’ta Etnisite-Mezhep İlişkisi: Türkmenler Örneği" başlıklı teziyle doktorasını tamamladı. 2004 yılında itibaren Türkiye’deki farklı düşünce kuruluşlarında araştırmacı, uzman ve koordinatör olarak görev aldı. Kasım 2024 itibari ile Anadolu Ajansı Akademi Müdür Yardımcısı olarak göreve başladı ve halen bu görevine devam ediyor. Bu görevinin yanında farklı üniversitelerde Ortadoğu üzerine dersler veriyor. Ortadoğu ve özellikle Irak çalışmalarına yoğunlaşan Dr. Duman, Türk dış politikası ve Türk dünyası üzerine de araştırmalar yapıyor. Ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok yayını, panel, konferans ve semineri bulunan Dr. Duman, farklı medya kuruluşlarında da görüşler sunuyor. Ayrıca uluslararası gözlemci olarak farklı ülkelerde seçim gözlemlerinde bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Kerkük – Ceyhan ile yeni bir başlangıç olur mu?

Kerkük-Ceyhan Boru Hattı’nın açılması Türkiye, Irak, IKBY ve ABD açısından ne anlama geliyor? Hattın kapalı kalmasının maliyeti ne oldu? Türkiye ve Irak enerjide nasıl bir müzakereye hazırlanıyor? Dr. Bilgay Duman yazdı.

Irak’ın kuzeyinden Türkiye’nin Ceyhan terminaline uzanan Kerkük–Ceyhan Boru Hattı’nın 27 Eylül 2025 itibarıyla yeniden devreye alınması, ilk bakışta teknik bir enerji meselesi gibi görülebilir. Fakat hattın iki buçuk yılı aşkın süreyle kapalı kalmasının ortaya çıkardığı sonuçlara bakıldığında, bunun yalnızca Türkiye ve Irak için değil, Ortadoğu enerji jeopolitiği ve küresel piyasalar için de önemli bir dönüm noktası olduğu ortaya çıkıyor.

Hattın kapalı olmasının maliyeti

Türkiye’de yaşanan 6 Şubat 2023 depreminin ardından hattın zarar görmesi ve Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin Mart 2023’te Türkiye’nin aleyhine verdiği tazminat kararı sonrasında Ankara’nın hattı kapatmasıyla başlayan süreç, Irak için oldukça maliyetli oldu. Verilere göre Irak’ın bu dönemde 22 ila 25 milyar dolar arasında gelir kaybettiğini gösteriyor. Ancak bunun ötesinde petrol ihracatının bütçe gelirlerinin yüzde 90’ından fazlasını oluşturduğu bir ülkede bu kayıp, ekonomik olmaktan çok daha fazlasını ifade ediyor. 2023 bütçe açığının öngörülenden yüzde 30 daha yüksek gerçekleşmesi, maaş ödemelerinde gecikmeler, altyapı yatırımlarının askıya alınması ve sosyal hizmetlerde ciddi aksamalar bunun en somut yansımaları oldu. Irak gibi kırılgan devlet yapılarında bu tür kayıplar doğrudan istikrarsızlık ve çekişmenin nüvesi haline gelebiliyor. Zira kapalı kalan Kerkük – Ceyhan Boru Hattı yalnızca bir enerji meselesi değil, aynı zamanda siyasi bir kriz başlığına dönüşmüştü.

Bu süreçten en fazla etkilenen taraflardan biri Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) oldu. Erbil yönetimi bütçesinin büyük bölümünü petrol ihracatına dayandırdığı gibi Bağdat’tan gelen bütçeyle yönetimi idame ettiriyor. Bağdat’ın bütçe desteğine rağmen 2003 sonrası açılan kuyulardan doğrudan petrol satışı gerçekleştiren IKBY, ayrıca buradan da gelir elde ediyordu. Ancak Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin kararı sonrası Kerkük – Ceyhan Boru Hattı’nın kapanması, IKBY’nin ekstra gelirlerini de sekteye uğrattı.

Hat kapandığında IKBY, ciddi bir mali çıkmazla karşı karşıya kaldı. Zira IKBY’nin uluslararası enerji şirketlerine olan borcu kısa sürede bir milyar doları aştı, kamu çalışanlarının maaşları ödenemedi ve bu durum toplumsal huzursuzluğu tetikledi. Sokaklarda protestolar arttı. Bağdat ile yürütülen bütçe ve gelir paylaşımı görüşmelerinde IKBY’nin eli ciddi şekilde zayıfladı. Bu tablo, IKBY’nin uzun süredir korumaya çalıştığı mali özerklik iddiasına ağır bir darbe vurdu. Yalnızca merkez–yerel ilişkileri değil, yabancı yatırımcıların tavrı da aynı yönde oldu. DNO ve Genel Energy gibi şirketler, ödeme güvencesinin kalmaması nedeniyle üretimi sınırlandırdı. Yani hattın kapalı kalması, yalnızca Irak bütçesine değil, IKBY’nin siyasi geleceğine de doğrudan etki etti.

Türkiye için stratejik güç çarpanı

Türkiye açısından tablo farklı ama bir o kadar kritik. Kerkük–Ceyhan hattı yalnızca bir boru hattı değil; Türkiye’nin “enerji merkezi” olma vizyonunun da en somut unsurlarından biri. Ceyhan terminali, depolama, sigorta, kalite kontrol ve yükleme gibi yan sektörlerle ciddi bir ekosistem oluşturmuştu. Ancak bu Türkiye açısından ekonomik olmaktan daha çok siyasi ve jeopolitik bir mesele.

Türkiye açısından hem bölgesel enerji merkezi olma hem de Irak’la komşuluk ilişkilerinin devam açısından kritik bir unsur. Hat kapanmadan önce Türkiye’nin söz konusu hattan elde ettiği gelir varil başına bir, bir buçuk dolar civarlarındaydı. Bu yalnızca doğrudan gelir değil; lojistikten finansa pek çok yan sektöre de katkı olarak düşünülüyordu. Bu nedenle hattın yeniden açılması, Türkiye açısından ekonomik kazanç olmanın ötesinde stratejik bir güç çarpanı.

Ankara Bağdat enerji ilişkilerinde köklü müzakere

Fakat hattın açılması sadece bugünün değil, geleceğin de habercisi. Çünkü 1973’te imzalanan ve 1976’da devreye giren 50 yıllık Irak–Türkiye Petrol Boru Hattı Anlaşması 2026’da sona eriyor. Temmuz 2025’te Resmî Gazete’de yayımlanan kararla bu durum resmileşti. Yani önümüzdeki dönemde Ankara ve Bağdat, enerji ilişkilerini köklü biçimde yeniden müzakere edecek. İki ülke arasında yeni bir enerji anlaşmasının hazırlığının yapıldığı da biliniyor.  Böylece Uluslararası Tahkim Mahkemesine davalar da anlaşma dahilinde çözülebilir.

Kerkük–Ceyhan hattının yeniden işler hale gelmesi bu açıdan yalnızca kısa vadeli bir rahatlama değil, aynı zamanda yeni anlaşmanın zeminini hazırlayan bir gelişme. Ankara yeni dönemde yalnızca petrol transitine odaklanmak istemiyor. Doğalgaz, elektrik, rafineri yatırımları ve lojistik entegrasyonu da kapsayan geniş bir çerçeve kurmayı hedefliyor. Bağdat ise Irak Ulusal Petrol Pazarlama Şirketi SOMO üzerinden merkezi kontrolü artırarak gelirlerin şeffaf paylaşımını ve IKBY üzerindeki mali etkinliğini güçlendirmeyi amaçlıyor.

Hattın küresel bağlamı

Burada küresel bağlam da göz ardı edilmemeli. Irak’ın kanıtlanmış petrol rezervleri yaklaşık 145 milyar varil. Bu miktar dünya rezervlerinin yüzde 8’ine, Ortadoğu’nun yüzde 17’sine karşılık geliyor. Üstelik Irak petrolü üretim maliyeti açısından en ucuz kaynaklardan biri. Ancak ihracatın büyük bölümü hâlâ Basra üzerinden yapılıyor ve bu da ülkeyi Hürmüz Boğazı’na bağımlı hale getiriyor.

ABD Enerji Enformasyon İdaresi verilerine göre 2024 yılında dünya petrol ticaretinin yüzde 20’si, yani günlük 20 milyon varil Hürmüz’den geçti. İran’ın zaman zaman gündeme getirdiği “boğazı kapatma” tehdidi, Irak için stratejik bir risk. Bu yüzden Kerkük–Ceyhan hattı yalnızca ekonomik bir alternatif değil; aynı zamanda jeopolitik bir güvenlik sigortası. Tam kapasiteyle çalıştığında günde 1,6 milyon varil petrol taşıyabilen bu hat, Irak’ın küresel piyasalara erişiminde stratejik güvence.

Bu nedenle Rusya – Ukrayna krizi ile enerji güvenliği konusunda problemler yaşayan Avrupa için de yeni bir enerji hattı olarak tanımlanması söz konusu olabilir. Zira Kerkük–Ceyhan hattının yeniden açılması, “Kalkınma Yolu Projesi” ile de doğrudan bağlantılı.

Ankara uzun süredir bu proje ile Irak üzerinden Basra Körfezi’ni Türkiye’ye, oradan Avrupa’ya bağlamayı hedefliyor. Bu yalnızca kara ve demiryolu değil, aynı zamanda enerji taşımacılığıyla da ilgili. Kerkük–Ceyhan’ın işlerliği, Kalkınma Yolu’nun başarısı için kritik bir tamamlayıcı. Enerji taşımacılığında güvenli ve çeşitlendirilmiş bir ağ, lojistik entegrasyonun cazibesini artırıyor. Bu nedenle hattın açılması, Türkiye’nin bölgesel bağlantısallık politikasının da önemli bir dinamiği.

Kerkük-Ceyhan hattının ABD açısından önemi

ABD’nin rolü bu noktada ayrıca önemli. Washington, 2003 işgalinden bu yana Irak’ın enerji kaynaklarını yalnızca ekonomik bir unsur olarak değil, jeopolitik bir kaldıraç olarak da görüyor. Körfez enerji kaynaklarının kontrolü, İran üzerindeki baskının devam etmesini beraberinde getirdiği gibi ABD açısından hem enerji güvenliği hem de Avrupa ve Asya üzerindeki nüfuzun devamı anlamına geliyor. Kerkük–Ceyhan hattının yeniden açılması bu nedenle Washington tarafından istikrarsızlıkları azaltan ve piyasaları rahatlatan bir gelişme olarak okunuyor.

ABD’nin uzun süredir vurguladığı “arz güvenliği ve çeşitlilik” ilkesi de Irak’ın yalnızca Basra’ya bağımlı kalmaması gerektiğini öne çıkarıyor. Ayrıca ABD açısından Basra Körfezi üzerindeki İran etkisi ve baskısı da düşünüldüğünde Türkiye gibi ABD açısından müttefik sayılabilecek ülkelerle Irak enerjisi üzerinden atılacak adımlar ABD için tercih noktası görülebilir. Dolayısıyla Washington’un 2026 sonrası müzakereleri yakından izlemesi ve hatta şekillendirmeye çalışması sürpriz olmayacak.

Alternatif hatlar

Irak için alternatif rotalar da masada. Basra’dan Ürdün’ün Akabe Limanı’na uzanması planlanan boru hattı projesi 2019’da imzalanmıştı ama siyasi istikrarsızlık nedeniyle hayata geçirilemedi. Yine geçmişte işletilen Kerkük–Banyas hattı ya da tarihsel öneme sahip Kerkük–Hayfa hattı zaman zaman gündeme geliyor.

Özellikle Banyas hattının yeniden işler hale gelmesi, eğer Suriye’deki güvenlik ortamı izin verirse, Irak için stratejik bir çeşitlilik yaratabilir. Bu hat son dönemde yoğun bir şekilde konuşulmaya da başlandı. Ancak Suriye’deki yeni yönetim ve Irak arasındaki güven tesisinin halen oluşmamış olmasının yanı sıra, Suriye’deki müesses nizam ve devlet düzeninin oturmasının zaman alacağı düşünüldüğünde bu projeyi gerçekleştirilmesini kısa vadede zora sokuyor. Buna rağmen bu alternatifler tartışılıyor olması bile Basra’ya bağımlılığın kırılmasının Irak açısından stratejik bir zorunluluk olduğunu teyit ediyor.

Yeni dönem

Ancak konuşulan bu hatların yeniden aktive edilmesi siyasi ve jeopolitik açıdan zor olduğu kadar maliyetli ve zaman açısından oldukça uzun bir sürece ihtiyacı var.  Kerkük–Ceyhan Boru Hattı’nın yeniden açılması Irak için ekonomik bir can simidi, Türkiye için ise stratejik bir fırsat. Fakat esas anlamı, 2026’da sona erecek olan 50 yıllık anlaşmanın müzakerelerine zemin hazırlıyor oluşunda.

Yeni dönemde Ankara ve Bağdat yalnızca petrol değil, doğalgazdan elektriğe, rafineri yatırımlarından lojistik entegrasyona kadar geniş bir çerçeveyi masaya yatıracak. ABD ve Avrupa için enerji güvenliği, Irak için siyasi istikrar, Türkiye içinse bölgesel merkez olma vizyonu belirleyici parametreler olacak. Bu nedenle Kerkük–Ceyhan’ın yeniden açılışı, Ortadoğu’nun enerji denklemlerinde yeni bir perde olarak okunabilir.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 6 Ekim 2025’te yayımlanmıştır.

Bilgay Duman
Bilgay Duman
Dr. Bilgay Duman, lisans ve yüksek lisans eğitimini sırasıyla 2004 ve 2007 yıllarında Kırıkkale Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde tamamlamıştır. Doktorasını 2024 yılında Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde "2003 Sonrası Irak’ta Etnisite-Mezhep İlişkisi: Türkmenler Örneği" başlıklı teziyle doktorasını tamamladı. 2004 yılında itibaren Türkiye’deki farklı düşünce kuruluşlarında araştırmacı, uzman ve koordinatör olarak görev aldı. Kasım 2024 itibari ile Anadolu Ajansı Akademi Müdür Yardımcısı olarak göreve başladı ve halen bu görevine devam ediyor. Bu görevinin yanında farklı üniversitelerde Ortadoğu üzerine dersler veriyor. Ortadoğu ve özellikle Irak çalışmalarına yoğunlaşan Dr. Duman, Türk dış politikası ve Türk dünyası üzerine de araştırmalar yapıyor. Ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok yayını, panel, konferans ve semineri bulunan Dr. Duman, farklı medya kuruluşlarında da görüşler sunuyor. Ayrıca uluslararası gözlemci olarak farklı ülkelerde seçim gözlemlerinde bulunuyor.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x