Kosova’da tehlike çanları neden çalıyor? Nasıl susar?

Kosova’da Sırplarla Priştine yönetimini çatışmanın eşiğine getiren “plaka krizi” bitti, ama yeni krizler kapıda. Sırbistan'ın Kosova'nın egemenliğini kabul etmeyi reddetmesi, bölgede yeniden çatışma olasılığını artırıyor. Kesin çözüm ne?

Dünyanın en genç ülkelerinden biri, doğum sancılarını bir türlü atlatamıyor.

Eski Yugoslavya topraklarında kurulan son devlet olan Kosova’da Sırplar ile merkezi hükümet arasında yaşanan krizlerin nedeni değişiyor, çözümler bulunuyor veya gerginlik bir süre rafa kaldırılıyor, ama tansiyon hiç düşmüyor. Priştine yönetimi ülkede egemenliğini sağlamaya çalıştıkça kuzeydeki Sırplar ayaklanıyor.

Son gerginliğin nedeni, Kosova yönetiminin ülkede yaşayanların Kosova kimliğini ve araçların da Kosova plakası taşımasını istemesiydi. Sorun arabuluculuk çalışmaları ve atılan geri adımlarla yatışmış gibi görünüyor.

Saraybosna Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Hamza Karciç, Al Jazeera sitesi için kaleme aldığı yazıda belirttiği gibi, taraflar birbirini tanımadıkça sorun devam edecek. Karciç’e göre bu duruma NATO son verebilir.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“10 Aralık’ta etnik Sırplar, eski bir etnik Sırp polis memurunun tutuklanmasını protesto etmek için Sırbistan sınırına yakın kuzey Kosova’da barikatlar kurmaya başladı. Priştine’nin Kosova’da NATO liderliğindeki uluslararası barışı koruma güçlerini (KFOR) müdahale etmeye çağırması ve Belgrad’ın, ordusunun “savaşa en yüksek düzeyde hazır olduğunu” açıklamasıyla durum, kısa sürede Kosova ile Sırbistan arasında tehlikeli bir açmaza dönüştü.

Protestocular, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç ile görüştükten ve Kosova’nın Batılı ortaklarından olay nedeniyle tutuklanmayacaklarına dair güvence aldıktan sonra, sonunda 29 Aralık’ta barikatları kaldırmaya başladı.

Barikatların kalkması ve sınır kapılarının yeniden açılmasıyla kriz sona ermiş gibi göründü. Ancak Aralık ayındaki tırmanış, Sırbistan ile Kosova’yı neredeyse açık çatışmaya sürükleyen ilk olay değildi ve son olması da pek olası değil.

İki komşu ülke arasındaki kırılgan ilişki, Kosova hükümetinin ülkenin tüm toprakları üzerinde egemenlik uygulamak için adımlar atmaya başladığı geçen yazdan bu yana kopmanın eşiğine geldi.

Plaka krizi

Temmuz ayının sonunda Albin Kurti hükümeti, Priştine’nin otoritesini tanımayı reddeden ve kendilerini hâlâ Sırbistan’ın bir parçası olarak gören etnik Sırplar da dahil olmak üzere tüm Kosova vatandaşlarından kimlik taşımaya ve Kosova tarafından verilen plakaları kullanmaya başlamalarını istedi.

Kuzeydeki etnik Sırplar bu adıma karşılık olarak yollara barikat kurdu ve şiddet tehdidinde bulunarak KFOR güçlerinin bölgedeki sokaklarda devriye gezmeye başlamasına yol açtı.

Birkaç gün sonra, Avrupa Birliği ve ABD’nin arabuluculuğunun ardından, Priştine ve Belgrad kimlik belgeleri konusunda anlaşmaya vardılar. Ancak araç plakaları sorununun çözümünü ileri bir tarihe bıraktılar. Kasım ayında, aylarca süren protestolar, ara sıra meydana gelen çatışmalar ve hatta etnik Sırp devlet çalışanlarının toplu istifalarından sonra Sırbistan, Sırp plakalı araçlarda Kosova şehirlerini ve Kosova’yı gösteren işaretler bulunan plakaları vermeyi durdurdu ve plaka sorunu nihayet çözüldü.

Sınırlardaki en son açmaz, bu dönüm noktası niteliğindeki anlaşmadan sadece birkaç hafta sonra geldi ve Kosova ile Sırbistan arasındaki gerilimlerin kronik olduğunu ve iki ülkenin birbirini tanıyana kadar gerçekten çözülmeyeceğini gösterdi.

Kısır döngü

Gerçekten de, Sırbistan ile Kosova arasındaki son gerginlikler aynı şablonu takip ediyor. Kosova, tüm toprakları üzerinde egemenlik uygulamaya çalışıyor, Belgrad ise Kosova’nın kuzeydeki etnik Sırpları kullanarak huzursuzluğu körükleyerek yanıt veriyor. AB devreye giriyor, bir anlaşmaya aracılık ediyor ve huzursuzluğun sınır ötesi bir çatışmaya dönüşmesini engelliyor. Ardından döngü tekrarlanıyor.

Bütün bunlar, Sırbistan ile Kosova arasında ve Kosova ile ülkenin kuzeyindeki etnik Sırp vatandaşları arasında tekrar eden gerilimlerin aslında araç plakaları gibi yönetişim pratikleriyle çok az ilgisi olduğunu ve her şeyin aslında tek bir temel sorunla ilgisi olduğunu gösteriyor: Kosova’nın bağımsızlığı.

Neredeyse çeyrek asır önce NATO, Sırbistan’ın Kosova’da uyguladığı vahşi şiddete, insani bir müdahalede bulunarak, Sırp diktatör Slobodan Miloseviç’in birliklerini yenerek ve onları Kosova’dan çekilmeye zorlayarak karşılık verdi. O zamandan beri Kosova kendini bir devlet olarak inşa etmek için çok çalışıyor ve 2008’de resmen Sırbistan’dan bağımsızlığını ilan etti. O tarihten bu yana 100’den fazla ülke onu bağımsız bir ulus olarak tanıdı; Dünya Bankası ve IMF gibi birçok uluslararası kuruluşa katıldı. 2010 yılında Uluslararası Adalet Divanı, Kosova’nın bağımsızlık ilanının yasal olduğuna karar verdi.

Sırbistan bu yeni durumu hiçbir zaman kabullenmedi ve 2008’den bu yana her fırsatta Kosova’nın egemenliğini baltalamaya çalıştı.

10 yıldır normalleşemediler

2013 yılında, Kosova’nın o zamanki Başbakanı Haşim Taci ve Sırbistan’ın o zamanki Cumhurbaşkanı Ivica Daciç, iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirmeye yönelik bir anlaşmayı Brüksel’de imzaladılar. Etnik şikayetlerin bölgede barışı engellemesini önleme umuduyla, anlaşma, Kosova’nın kuzeyinin ve bu bölgenin etnik Sırp çoğunluğunun geniş çaplı yetki devri için koşulları ayrıntılı olarak açıkladı.

Bu “tarihî” anlaşmanın imzalanmasından bu yana yaklaşık on yıl geçti. Ancak geçen yazdan bu yana yaşananların da gösterdiği gibi, normalleşme hâlâ zor. Ayrıca, bu anlaşmanın kendisinin Sırbistan ile Kosova arasında bir sonraki çözümsüzlüğün yolunu açabileceğine dair korkular var.

2013 anlaşması, Kosova’nın Sırp çoğunluklu bölgelerinde bulunan dört Sırp belediyesinin (Kuzey Mitrovica, Zvecan, Zubin Potok, Leposaviç) ekonomik kalkınma, eğitim, sağlık ve şehir planlaması üzerinde geniş yetkilere sahip olacak bir “Sırp Belediyeler Birliği” altında birleştirilmesini öngörüyordu.

Belgrad, artık kimlik belgeleri, araç plakaları ve barikatlar ortadan kalktığı için bu derneğin hızla oluşmasını sağlamaya odaklanıyor. Ancak Priştine, böyle bir hareketin amacına ve sözde faydasına şüpheyle yaklaşıyor. Kasım 2015’te Kosova hükümeti, Daciç’in “bölgesel istikrarı tehdit ettiği” suçlamalarına dayanarak derneği kurma planlarını dondurdu. Birkaç ay sonra, Kosova Anayasa Mahkemesi, 2013 anlaşmasının belediye birliğine ilişkin nokta da dahil olmak üzere bazı bölümlerini, “anayasaya aykırı” ilan etti.

Belgrad, AB ve ABD’nin desteğiyle uzun süredir projenin eski haline getirilmesi için ajitasyon yaparken, mevcut Kurti hükümeti bir Sırp Belediyeler Birliği kurulmasına izin vermemekte kararlı görünüyor.

Son birkaç ayda yaşanan olaylar, bir Sırp belediyeler birliğinin muhtemel oluşumu konusunda devam eden tartışmalarla birleştiğinde, yeni yılda Kosova ile Sırbistan arasında daha birçok gerilime tanık olacağımıza işaret ediyor.

Normalleşmeye giden makul bir yol var mı?

Kosova’nın bağımsızlığının tanınması karşılığında Sırbistan’ın AB’ye hızlı katılımını kolaylaştırmayı öneren bir Fransız-Alman planı var. Kurti’nin plandan yana olduğu bildiriliyor. Ancak Sırp lider Vucic, böyle bir değiş tokuşun ülkesi için kabul edilemez olduğunu zaten ilan etmişti.

AB’nin Kosova-Sırbistan gerilimini çözmeye yönelik birincil planının hızlı sonuç verme olasılığı düşük olduğundan, Priştine, Sırbistan sorununa herhangi bir olası çare bulmak için Washington’a bakıyor gibi görünüyor.

Ancak Rusya’nın Ukrayna’daki savaşına ve sonuçlarına odaklanan ABD de normalleşme için kolay bir yol çizemiyor gibi.

Dahası, Kurti’nin geçtiğimiz günlerde NATO ülkelerini uyardığı gibi, Rusya’nın ya dikkatleri Ukrayna’daki başarısızlıklarından uzaklaştırmak ya da NATO ülkelerinin dikkatini başka bir Avrupa çatışmasıyla meşgul etmek için bölgesel müttefiki Sırbistan ile Batı yönelimli Kosova arasındaki gerilimi alevlendirme riski var.

Ne yapılabilir?

Tabii ki, Sırbistan ile Kosova arasında normalleşmeye yönelik tüm diplomatik çabalar devam etmelidir, ancak Sırbistan’ın Kosova’nın bağımsızlığını kabul etmesi ve yakın zamanda egemenliğine saygı duymaya başlaması konusunda çok az umut var. İki komşu devlet arasında devam eden çekişme beklentisi göz önüne alındığında, Kosova’nın güvenliğini artırmak için üç siyasi adım atılmalıdır.

İlk olarak, NATO’nun Kosova’daki varlığı güçlendirilmelidir. 3 bin 800 askeriyle KFOR, hâlihazırda zorlu bir güç ve Kosova’nın istikrarının bir direği. Ancak asker sayısını artırarak NATO, bölgeye olan bağlılığı ve Kosova’nın bağımsız bir devlet olarak ayakta kalması konusunda Sırbistan, Rusya ve dünyaya güçlü bir mesaj gönderebilir.

İkincisi, ABD, Kosova polis gücüne verdiği desteği artırmalıdır. KFOR şu anda yararlı olsa da uzun vadede yalnızca güçlü bir ulusal polis gücü ülkenin istikrarını ve tüm vatandaşlarının güvenliğini sağlayabilir.

Üçüncüsü, Kosova’nın NATO’ya katılım süreci hızlandırılmalıdır. Kosova, Güneydoğu Avrupa’da güvenilir bir Batı yanlısı ortaktır ve NATO halihazırda ülkenin güvenliğine önemli ölçüde yatırım yapmıştır. Sadece NATO üyeliği, bir iktidar boşluğuna düşmemesini ve Sırbistan ile aktif bir çatışmaya girmemesini sağlayabilir.

NATO müdahalesinden yirmi yılı aşkın bir süre ve Kosova’nın bağımsızlık ilanından yaklaşık 15 yıl sonra, Belgrad hâlâ sahadaki gerçekleri tanımayı ve Kosova’nın egemenliğini kabul etmeyi reddediyor. Priştine’nin Batılı müttefikleri bölgede barışı koruma konusunda ciddiyse, çok geç olmadan Kosova’ya olan bağlılıklarını yenilemeliler.”

Bu yazı ilk kez 13 Ocak 2023’te yayımlanmıştır.

 

Doç. Hamza Karciç’in, Al Jazeera sitesinde yayınlanan “NATO Kosova’ya olan bağlılığını yenilemeli” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. NATO should renew its commitment to Kosovo | Opinions | Al Jazeera

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

Kosova’da tehlike çanları neden çalıyor? Nasıl susar?

Kosova’da Sırplarla Priştine yönetimini çatışmanın eşiğine getiren “plaka krizi” bitti, ama yeni krizler kapıda. Sırbistan'ın Kosova'nın egemenliğini kabul etmeyi reddetmesi, bölgede yeniden çatışma olasılığını artırıyor. Kesin çözüm ne?

Dünyanın en genç ülkelerinden biri, doğum sancılarını bir türlü atlatamıyor.

Eski Yugoslavya topraklarında kurulan son devlet olan Kosova’da Sırplar ile merkezi hükümet arasında yaşanan krizlerin nedeni değişiyor, çözümler bulunuyor veya gerginlik bir süre rafa kaldırılıyor, ama tansiyon hiç düşmüyor. Priştine yönetimi ülkede egemenliğini sağlamaya çalıştıkça kuzeydeki Sırplar ayaklanıyor.

Son gerginliğin nedeni, Kosova yönetiminin ülkede yaşayanların Kosova kimliğini ve araçların da Kosova plakası taşımasını istemesiydi. Sorun arabuluculuk çalışmaları ve atılan geri adımlarla yatışmış gibi görünüyor.

Saraybosna Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Hamza Karciç, Al Jazeera sitesi için kaleme aldığı yazıda belirttiği gibi, taraflar birbirini tanımadıkça sorun devam edecek. Karciç’e göre bu duruma NATO son verebilir.

Yazıdan öne çıkan bölümleri aktarıyoruz:

“10 Aralık’ta etnik Sırplar, eski bir etnik Sırp polis memurunun tutuklanmasını protesto etmek için Sırbistan sınırına yakın kuzey Kosova’da barikatlar kurmaya başladı. Priştine’nin Kosova’da NATO liderliğindeki uluslararası barışı koruma güçlerini (KFOR) müdahale etmeye çağırması ve Belgrad’ın, ordusunun “savaşa en yüksek düzeyde hazır olduğunu” açıklamasıyla durum, kısa sürede Kosova ile Sırbistan arasında tehlikeli bir açmaza dönüştü.

Protestocular, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç ile görüştükten ve Kosova’nın Batılı ortaklarından olay nedeniyle tutuklanmayacaklarına dair güvence aldıktan sonra, sonunda 29 Aralık’ta barikatları kaldırmaya başladı.

Barikatların kalkması ve sınır kapılarının yeniden açılmasıyla kriz sona ermiş gibi göründü. Ancak Aralık ayındaki tırmanış, Sırbistan ile Kosova’yı neredeyse açık çatışmaya sürükleyen ilk olay değildi ve son olması da pek olası değil.

İki komşu ülke arasındaki kırılgan ilişki, Kosova hükümetinin ülkenin tüm toprakları üzerinde egemenlik uygulamak için adımlar atmaya başladığı geçen yazdan bu yana kopmanın eşiğine geldi.

Plaka krizi

Temmuz ayının sonunda Albin Kurti hükümeti, Priştine’nin otoritesini tanımayı reddeden ve kendilerini hâlâ Sırbistan’ın bir parçası olarak gören etnik Sırplar da dahil olmak üzere tüm Kosova vatandaşlarından kimlik taşımaya ve Kosova tarafından verilen plakaları kullanmaya başlamalarını istedi.

Kuzeydeki etnik Sırplar bu adıma karşılık olarak yollara barikat kurdu ve şiddet tehdidinde bulunarak KFOR güçlerinin bölgedeki sokaklarda devriye gezmeye başlamasına yol açtı.

Birkaç gün sonra, Avrupa Birliği ve ABD’nin arabuluculuğunun ardından, Priştine ve Belgrad kimlik belgeleri konusunda anlaşmaya vardılar. Ancak araç plakaları sorununun çözümünü ileri bir tarihe bıraktılar. Kasım ayında, aylarca süren protestolar, ara sıra meydana gelen çatışmalar ve hatta etnik Sırp devlet çalışanlarının toplu istifalarından sonra Sırbistan, Sırp plakalı araçlarda Kosova şehirlerini ve Kosova’yı gösteren işaretler bulunan plakaları vermeyi durdurdu ve plaka sorunu nihayet çözüldü.

Sınırlardaki en son açmaz, bu dönüm noktası niteliğindeki anlaşmadan sadece birkaç hafta sonra geldi ve Kosova ile Sırbistan arasındaki gerilimlerin kronik olduğunu ve iki ülkenin birbirini tanıyana kadar gerçekten çözülmeyeceğini gösterdi.

Kısır döngü

Gerçekten de, Sırbistan ile Kosova arasındaki son gerginlikler aynı şablonu takip ediyor. Kosova, tüm toprakları üzerinde egemenlik uygulamaya çalışıyor, Belgrad ise Kosova’nın kuzeydeki etnik Sırpları kullanarak huzursuzluğu körükleyerek yanıt veriyor. AB devreye giriyor, bir anlaşmaya aracılık ediyor ve huzursuzluğun sınır ötesi bir çatışmaya dönüşmesini engelliyor. Ardından döngü tekrarlanıyor.

Bütün bunlar, Sırbistan ile Kosova arasında ve Kosova ile ülkenin kuzeyindeki etnik Sırp vatandaşları arasında tekrar eden gerilimlerin aslında araç plakaları gibi yönetişim pratikleriyle çok az ilgisi olduğunu ve her şeyin aslında tek bir temel sorunla ilgisi olduğunu gösteriyor: Kosova’nın bağımsızlığı.

Neredeyse çeyrek asır önce NATO, Sırbistan’ın Kosova’da uyguladığı vahşi şiddete, insani bir müdahalede bulunarak, Sırp diktatör Slobodan Miloseviç’in birliklerini yenerek ve onları Kosova’dan çekilmeye zorlayarak karşılık verdi. O zamandan beri Kosova kendini bir devlet olarak inşa etmek için çok çalışıyor ve 2008’de resmen Sırbistan’dan bağımsızlığını ilan etti. O tarihten bu yana 100’den fazla ülke onu bağımsız bir ulus olarak tanıdı; Dünya Bankası ve IMF gibi birçok uluslararası kuruluşa katıldı. 2010 yılında Uluslararası Adalet Divanı, Kosova’nın bağımsızlık ilanının yasal olduğuna karar verdi.

Sırbistan bu yeni durumu hiçbir zaman kabullenmedi ve 2008’den bu yana her fırsatta Kosova’nın egemenliğini baltalamaya çalıştı.

10 yıldır normalleşemediler

2013 yılında, Kosova’nın o zamanki Başbakanı Haşim Taci ve Sırbistan’ın o zamanki Cumhurbaşkanı Ivica Daciç, iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirmeye yönelik bir anlaşmayı Brüksel’de imzaladılar. Etnik şikayetlerin bölgede barışı engellemesini önleme umuduyla, anlaşma, Kosova’nın kuzeyinin ve bu bölgenin etnik Sırp çoğunluğunun geniş çaplı yetki devri için koşulları ayrıntılı olarak açıkladı.

Bu “tarihî” anlaşmanın imzalanmasından bu yana yaklaşık on yıl geçti. Ancak geçen yazdan bu yana yaşananların da gösterdiği gibi, normalleşme hâlâ zor. Ayrıca, bu anlaşmanın kendisinin Sırbistan ile Kosova arasında bir sonraki çözümsüzlüğün yolunu açabileceğine dair korkular var.

2013 anlaşması, Kosova’nın Sırp çoğunluklu bölgelerinde bulunan dört Sırp belediyesinin (Kuzey Mitrovica, Zvecan, Zubin Potok, Leposaviç) ekonomik kalkınma, eğitim, sağlık ve şehir planlaması üzerinde geniş yetkilere sahip olacak bir “Sırp Belediyeler Birliği” altında birleştirilmesini öngörüyordu.

Belgrad, artık kimlik belgeleri, araç plakaları ve barikatlar ortadan kalktığı için bu derneğin hızla oluşmasını sağlamaya odaklanıyor. Ancak Priştine, böyle bir hareketin amacına ve sözde faydasına şüpheyle yaklaşıyor. Kasım 2015’te Kosova hükümeti, Daciç’in “bölgesel istikrarı tehdit ettiği” suçlamalarına dayanarak derneği kurma planlarını dondurdu. Birkaç ay sonra, Kosova Anayasa Mahkemesi, 2013 anlaşmasının belediye birliğine ilişkin nokta da dahil olmak üzere bazı bölümlerini, “anayasaya aykırı” ilan etti.

Belgrad, AB ve ABD’nin desteğiyle uzun süredir projenin eski haline getirilmesi için ajitasyon yaparken, mevcut Kurti hükümeti bir Sırp Belediyeler Birliği kurulmasına izin vermemekte kararlı görünüyor.

Son birkaç ayda yaşanan olaylar, bir Sırp belediyeler birliğinin muhtemel oluşumu konusunda devam eden tartışmalarla birleştiğinde, yeni yılda Kosova ile Sırbistan arasında daha birçok gerilime tanık olacağımıza işaret ediyor.

Normalleşmeye giden makul bir yol var mı?

Kosova’nın bağımsızlığının tanınması karşılığında Sırbistan’ın AB’ye hızlı katılımını kolaylaştırmayı öneren bir Fransız-Alman planı var. Kurti’nin plandan yana olduğu bildiriliyor. Ancak Sırp lider Vucic, böyle bir değiş tokuşun ülkesi için kabul edilemez olduğunu zaten ilan etmişti.

AB’nin Kosova-Sırbistan gerilimini çözmeye yönelik birincil planının hızlı sonuç verme olasılığı düşük olduğundan, Priştine, Sırbistan sorununa herhangi bir olası çare bulmak için Washington’a bakıyor gibi görünüyor.

Ancak Rusya’nın Ukrayna’daki savaşına ve sonuçlarına odaklanan ABD de normalleşme için kolay bir yol çizemiyor gibi.

Dahası, Kurti’nin geçtiğimiz günlerde NATO ülkelerini uyardığı gibi, Rusya’nın ya dikkatleri Ukrayna’daki başarısızlıklarından uzaklaştırmak ya da NATO ülkelerinin dikkatini başka bir Avrupa çatışmasıyla meşgul etmek için bölgesel müttefiki Sırbistan ile Batı yönelimli Kosova arasındaki gerilimi alevlendirme riski var.

Ne yapılabilir?

Tabii ki, Sırbistan ile Kosova arasında normalleşmeye yönelik tüm diplomatik çabalar devam etmelidir, ancak Sırbistan’ın Kosova’nın bağımsızlığını kabul etmesi ve yakın zamanda egemenliğine saygı duymaya başlaması konusunda çok az umut var. İki komşu devlet arasında devam eden çekişme beklentisi göz önüne alındığında, Kosova’nın güvenliğini artırmak için üç siyasi adım atılmalıdır.

İlk olarak, NATO’nun Kosova’daki varlığı güçlendirilmelidir. 3 bin 800 askeriyle KFOR, hâlihazırda zorlu bir güç ve Kosova’nın istikrarının bir direği. Ancak asker sayısını artırarak NATO, bölgeye olan bağlılığı ve Kosova’nın bağımsız bir devlet olarak ayakta kalması konusunda Sırbistan, Rusya ve dünyaya güçlü bir mesaj gönderebilir.

İkincisi, ABD, Kosova polis gücüne verdiği desteği artırmalıdır. KFOR şu anda yararlı olsa da uzun vadede yalnızca güçlü bir ulusal polis gücü ülkenin istikrarını ve tüm vatandaşlarının güvenliğini sağlayabilir.

Üçüncüsü, Kosova’nın NATO’ya katılım süreci hızlandırılmalıdır. Kosova, Güneydoğu Avrupa’da güvenilir bir Batı yanlısı ortaktır ve NATO halihazırda ülkenin güvenliğine önemli ölçüde yatırım yapmıştır. Sadece NATO üyeliği, bir iktidar boşluğuna düşmemesini ve Sırbistan ile aktif bir çatışmaya girmemesini sağlayabilir.

NATO müdahalesinden yirmi yılı aşkın bir süre ve Kosova’nın bağımsızlık ilanından yaklaşık 15 yıl sonra, Belgrad hâlâ sahadaki gerçekleri tanımayı ve Kosova’nın egemenliğini kabul etmeyi reddediyor. Priştine’nin Batılı müttefikleri bölgede barışı koruma konusunda ciddiyse, çok geç olmadan Kosova’ya olan bağlılıklarını yenilemeliler.”

Bu yazı ilk kez 13 Ocak 2023’te yayımlanmıştır.

 

Doç. Hamza Karciç’in, Al Jazeera sitesinde yayınlanan “NATO Kosova’ya olan bağlılığını yenilemeli” başlıklı yazısından bölümler Mustafa Alkan tarafından çevrilmiş ve editoryal katkısı ile yayına hazırlanmıştır. Yazının orijinaline aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. NATO should renew its commitment to Kosovo | Opinions | Al Jazeera

Fikir Turu
Fikir Turuhttps://fikirturu.com/
Fikir Turu, yalnızca Türkiye’deki düşünce hayatını değil, dünyanın da ne düşündüğünü, tartıştığını okurlarına aktarmaya çalışıyor. Bu amaçla, İngilizce, Arapça, Rusça, Almanca ve Çince yazılmış önemli makalelerin belli başlı bölümlerini çevirerek, editoryal katkılarla okuruna sunmaya çalışıyor. Her makalenin orijinal metnine ve değerli çevirmen arkadaşlarımızın bilgilerine makalenin alt kısmındaki notlardan ulaşabilirsiniz.

YORUMLAR

Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Son Eklenenler

0
Would love your thoughts, please comment.x